Kanser Enerjisini Sizden Alıyor

Evet aynen de öyle…

Kanser hücrelerinin canlılığı ve büyümesi için ENERJİ gereklidir.

Bölünme yeteneği çok hızı olan kanser hücreleri normal hücrelerden çok daha yüksek miktarda enerji tüketirler.

Ve kanser hücresi ihtyacı olan enerjiyi temin etmek için kendine yollar bulmaya çalışırken sizin tercihleriniz işini kolaylaştırıyor veya zorlaştırıyor…

Warburg Etkisi:  Oksijen varlığında dahi glikozun emilimini sağlayan ve laktat üretimi yolu ile hücrenin çoğalmasını iyileştirerek ve enerjinin verimli şekilde üretilmesi sağlayarak kanserleşen hücreyi desteklemektir.

Kanser hücreleri oksijen varlığına bakmadan glikozu kullanarak sürekli enerji üretirler.

Bu da demektir ki…

Glikoz alımını azaltır – kısıtlarsanız kanser hücre beslenmesinin bir mekanizmasını – kaynağını önlemiş olursunuz.

Glikoz

  • Şekerden
  • Nişastadan
  • Früktozdan

Mutlak uzak durmalısınız.

Kanser hücresinin enerji elde etmek için başka yolları var mı?

Maalesef var.. tabi ki daha zorlu ve kısıtlı yollar.

Buraya dikkat edelim.

Boston College’da biyoloji, genetik ve biyokimya (Özellikle kanser biyolojisi üzerine araştırmaları olan) alanında çalışan Amerikalı Profesör Dr. Thomas N. Seyfried (d. 1946) hemen her konuşmasında söylediği şu cümleye kulak verelim

Kanser hücreleri enerji ihtiyacını fermantasyon ile giderir

Burada da dikkat edilmesi gereken husus fermantasyon dur.

Sözlerine devam ediyor ve…

Kanserden korunmak istiyorsanız ana fermantasyon yakıt kaynağı olan Glikoz ve Glutamin’i kesmelisiniz.

İlk olarak glikozdan bahsetmiş ve kısıtlamaya gitmiştik. Lakin şimdi ciddi bir sorunumuz ortaya çıktı. Profesör Dr. Thomas N. Seyfried Glikoz ve Glutamin diyor.

Glutamin, insanlarda en bol bulunan amino asittir ve dolaşımda 0,4 ila 1,0 mM arasında değişir. 

İşte burada çok daha hassas mekanizmaların varlığına dikkatinizi çekmeliyim.

Glikoz ve glutamin arasında güçlü bir sinerjik etkileşim vardır. Ve birbirlerinin yokluğunda ayrı ayrı hücresel enerji oluşumuna katkı sağlayarak ortamda gerekli enerji (ATP) mevcudiyetini sağlarlar.

Tıbbi Bilgi: Glikoz yoksunluğu geliştiğinde; Glutamin, glutaminoliz yolunda oksijenin varlığında veya yokluğunda mitokondriyal substrat düzeyinde fosforile edilerek enerji elde edilir.

Glutaminden zengin Et, süt ürünleri, yumurta ve balık hayvansal, baklagiller, fındık ve soya gibi bitkisel protein kaynakları olup yaşamsal ihtiyaçları karşıladıkları için elzemdirler.

Bu durumda Glutamin alımını engelemek yerine kanser hücresinin glutamini enerjiye dönüştürmesini engellemek hedef olmalıdır.

Bu noktada kişinin beslenme ve davranış ile glutamin metabolizmasına bir dahli olamayacağı için, enerji metabolizması için sadece glikoz alımını kısıtlaması yeterli olacaktır.

Tabi ki antioksidasyon başta olmak üzere kansere karşı alınacak pek çok önlem daha var.

Diğer yazılarımızda o konulara da değineceğiz.

Profesör Dr. Thomas N. Seyfried konuşmasını ilk ağızdan dinlemek isteyenler aşağıdaki linki tıklayabilirler…

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️Amino Asit ve Glikoz Fermentasyonu Fare ve İnsan Malign Glioma Hücrelerinde ATP İçeriğini Korur https://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/17590914.2024.2422268

⭐️⭐️ Warburg Etkisi: Kanser Hücrelerine Nasıl Fayda Sağlar? https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC4783224/

⭐️⭐️ Warburg Etkisi https://www.sciencedirect.com/topics/biochemistry-genetics-and-molecular-biology/warburg-effecthttps://www.sciencedirect.com/topics/biochemistry-genetics-and-molecular-biology/warburg-effect

⭐️⭐️ Warburg Etkisi Hakkında Yeni Netlik https://www.cancer.gov/research/key-initiatives/ras/news-events/dialogue-blog/2021/vander-heiden-warburg-effect

⭐️⭐️ Kanser Tedavisinde Glutamin Metabolizmasını Hedefleme https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC5746034/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Kalp ve Damarlarınız İçin Alıç Sirkesi

Alıç Sirkesi Nasıl Kullanılmalı?

Nasıl kullanırsanız yararlı olur?

Alıç sirkesini bir bardak su içerisine bir (1) yemek kaşığı koyduktan sonra günde bir kez içmeniz yeterli

Alıç Sirkesinin Faydaları Neler?

  • Hipertansiyonu olanlarda tansiyonu düşürür.
  • Kanda pıhtılaşmayı önleyici etkilidir.
  • Trigliserit ve Kolesterol düşürmede olumlu etkileri vardır.
  • Kalsiyum plaklarını önlemede olumlu etkileri vardır.
  • Kalp kaslarını kuvvetlendirir.hastalıklarında çok eskiden ilaç olarak kullanılmış olup; kalp kaslarını güçlendirir.
  • Damarların elastikiyetini arttırır. Damar tıkanıklığı ve sertliğinde olumlu etkileri vardır.
  • Ana kan damarlarını genişleterek oksijen geçişini artırarak nörolojik hastalıklara karşı etkilidir.
  • Tip-2 diyabette olumlu etkileri vardır.
  • Erkek cinsel fonksiyon bozukluğunda olumlu yönde etkilidir
  • Kadınlarda idrar yolu enfeksiyonunun sık sebeplerinden E.coli, Psöudomanas bakteri enfeksiyonlarında tedaviye takviye edici etkilidir.
  • Candida mantar enfeksiyonlarında tedaviye takviye edici etkilidir.
  • Flavonoid antioksidanların zengin olması sebebi ile hücresel gençliğine ve bağışıklığa katkı verir.
  • Rahim ve sindirim sistemi kaslarını gevşetir.

Sirkelerin Şahı – Alıç Sirkesi

Alıç meyvesi, anti-inflamatuar, antioksidan ve bağışıklık düzenleyici etkileri olan, sağlığa faydalı çeşitli biyolojik özellikleri bulunan eski çağlardan beri bilinen yabani ve tıbbi bir bitkidir. 

Sirkeler, karbonhidrat kaynaklarının alkollü ve daha sonraki asetik fermantasyonundan üretilen sıvı ürünlerdir.

Birçok kültürde ilaç olarak kullanılmışlardır ve düzenli olarak tüketildiğinde faydalı sağlık etkileri sağladıkları bildirilmiştir.

Bu tür faydalar, sirkede bulunan ve farmakolojik etkilerine katkıda bulunan çeşitli polifenol, mikro besin ve diğer biyoaktif bileşiklerden kaynaklanmaktadır; bunların arasında antimikrobiyal, antidiyabetik, antioksidan, antiobezite ve antihipertansif etkiler bulunur.

Dünya çapında siyah sirke, pirinç sirkesi, balzamik sirke ve beyaz şarap sirkesi gibi birçok sirke türü vardır.

Tüm bu sirkeler farklı ham maddeler, maya sujları ve fermantasyon prosedürleri kullanılarak üretilir, böylece onlara kendilerine özgü tatlar ve lezzetler verir.

Sirkedeki ana uçucu bileşik, sirkeye güçlü, ekşi aromasını ve lezzetini veren asetik asittir. Sirkede bulunan diğer uçucu bileşikler çoğunlukla alkoller, asitler, esterler, aldehitler ve ketonlardır. 

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Bağışıklık Tepkilerine Odaklanarak Sağlıkta Alıç Sirkesi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/38931223/

⭐️⭐️ Yeni Bir Alternatif Besin Kaynağı Alıç Sirkesi: Protein, Glikoz ve GLP-1 ile Nasıl Etkileşime Girer https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC11243100/

⭐️⭐️ Bağışıklık Tepkilerine Odaklanarak Sağlıkta Alıç Sirkesi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC11206889/

⭐️⭐️ Alıç ve Ekstraktlarının Ateroskleroz Üzerindeki Rolü ve Mekanizmaları: Bir İnceleme https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC7047282/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Fırçalamak Çürüğe Engel Değil

Dişlerinizin beyazlığı parlaklığı ile ilgili reklam bombardımanı uzun yıllardır sürüyor.

Gülen yüzler bembeyaz parlayan dişler neşeli insanlar, açık tonlarda kıyafetler giymiş güzel kadınlar yakışıklı erkekler ve hep de güneşli bir ortamda fırçalanan dişler…

Reklamlar birbirinin benzer şekilde böyle iken hiç dikkat ettiniz ve kendinize sordunuz mu? ”Çevremde niçin reklamlardaki parlayan dişlere sahip insanlar yok denecek kadar az..?”

Gerçek hayatta neler oluyor? Gelin bir inceleyelim hatta önce incelenmişlere bir bakalım

İngilterede bir kısım araştırmacı konuyu ele almışlar.

İngiliz Diş Hekimliği Dergisi – British Dental Journal’ de yayınlanan çalışmada;

Haziran 2015’ten Eylül 2016’ya kadar futbol, rugby, bisiklet, kürek ve jimnastik de sporlarında da katılımcı olmak üzere 11 spor dalından 352 elit ve profesyonel sporcuya ağız sağlığı taraması gerçekleştiriyorlar. 344 sporcu ile de anketlerini tamamlıyorlar.

Elde edilen sonuçlarda;

  • Tamamı sigara içmiyor ve sağlıklı bir diyet uyguluyormuş.
  • % 49.1’ inde tedavi edilmemiş diş çürüğü olduğu ve diş eti iltihabı erken bulgularının büyük çoğunluğunda çürüğe eşlik ettiğ tespit edimiş.
  • % 32’ si ağız – diş sorunlarının antrenman ve performanslarını olumsuz etkilediğini bildirmiş.
  • % 94’ ü dişlerini günde iki defa fırçalıyormuş.
  • % 44’ ü diş ipi kullanıyor ve diş hekimlerine düzenli kontrol oluyormuş.
  • % 87’ si düzenli olarak spor içecekleri içiyormuş
  • % 59’ u enerji barları kullanıyormuş.
  • % 70’ i de enerji jelleri kullanıyormuş.

Bu sporcuları yaşadıkları, ingiliz toplumu, % 75 dişlerini fırçalama ve %21 diş ipi kullanma alışkanlığı olduğu verisi lle karşılaştırdığımızda, çalışmaya dahil edilen sporcuların ağız ve diş bakımlarının daha iyi olduğunu söyleyebiliriz.

Hani diş fırçalamak, diş ipi kullanımı ağız diş sağlığı için yeterliydi..!!

Demektir ki.. Yeterli değil. Peki neden diş sorunları oluşuyor devam edelim.

Araştırmanın başı olan Julie Gallagher (UCL Eastman Diş Enstitüsü Ağız Sağlığı ve Performans Merkezi) sporcuların ağız – diş sağlığı sorunlarının sebebini şekerden çok zengin spor içecekleri, enerji jel ve barları kullanmaları kaynaklı olduğu sonucuna vardıklarını açıklamış…

Açıklamada; Spor içeceklerindeki yüksek miktardaki şekerin diş çürükleri ihtimalini arttıracağını, ağız içinde meydana gelen yüksek asiditenin de dişlerde aşınmayı hızlandıracağını aynı zamanda sporcuların aşırı efor sırasında tükrük salgısındaki ve bağışıklık sistemindeki değişikliklerin de bu olumsuzlukları arttırmasının muhtemel olduğu sonucuna varmışlar.

Diş etlerinde yerleşen bakterilerin sporcunun kanına geçerek atletik performanslarını olumsuz etkileyebileceğine de dikkat çekmişler.

Buraya kadar ki bulgular dikkat çekici olup ŞEKER VÜCUDUMUZA ZARARLI gerçeğini tekrar doğrulamış oluyor.

Şeker Sağlığa Zararlıdır

Çalışmaları ve elde ettikleri sonuçlar tamam güzel…

Ekstra florürlü ağız çalkalama sıvılarının kullanılmasını ve diş hekimlerinin daha düzenli ziyaret edilmesini tavsiye ediyorlar” (The Telegraph 23. Ağustos 2019.Aşırı zindelik dişleri çürütüyor, yeni bir araştırma buldu),

Bu kadar bilgiden sonra halen diş macunu kulanmak isteyenler…Takdir ve vücut sizin

Sonuç olarak diş fırçalamak yeterli değil…

Ağız ve diş sağlığım için ne yapmalıyım

  1. Şeker ve şekerli gıdalardan uzak durun
  2. Reklamlara kanmayın – hatta her daim televizyonunuzu kapalı tutun
  3. Dişlerinizi ve diş etlerinizi sabah ve akşam diş fırçası ile macunsuz fırçalayın
  4. Diş ipi ile dişerinizin arasını her gece temizleyin
  5. 1/3 bardak suya 1 çay kaşığı tuz ve 1 çay kaşığı karbonat koyup karıştırarak eritin. Mümkünse günde üç kez değilse her diş fırçalama sonrası 2 dk dan az olmamak üzere gargara yapın.
  6. Kronik hastalığı olanlar hekimlerinden hastalığına özel ağız bakım tavsiyeleri almalıdır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Elit ve profesyonel sporcular tarafından bildirilen ağız sağlığıyla ilgili davranışlar https://www.nature.com/articles/s41415-019-0617-8

⭐️⭐️ Aşırı zindelik dişleri çürütüyor, yeni bir araştırma buldu https://www.telegraph.co.uk/science/2019/08/23/extreme-fitness-rots-teeth-new-study-finds/?WT.mc_

⭐️⭐️ Tezgah üstü ağız gargarası kullanımı ve prediyabet/diyabet riski https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S1089860317301532https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S1089860317301532https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S1089860317301532

⭐️⭐️ Daha düşük erozyonlu diş aşınmasıyla ilişkili duyarsızlaştırıcı ve/veya anti-erosif diş macunlarının kimyasal ve fiziksel faktörleri https://www.nature.com/articles/s41598-017-18154-8

⭐️⭐️ Şeker Tüketimi ve Çocukluktan Ergenliğe Diş Çürüklerindeki Değişimler https://journals.sagepub.com/doi/abs/10.1177/0022034515625907

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Damarlarınız İçin Nitrik Oksiti Yükseltelim

Gaz halinde bulunan ve iki atomdan oluşan nitrik oksit, doğal ortamda ve insan vücudunun bazı kısımlarında bulunabilir.

Doğal Nitratlar, vücutta nitrik okside dönüştürülebiliyor. Bu sebeple nitratlardan yüksek doğal gıdaları tüketmeyi tercih etmek, kandaki nitrik oksit seviyesini etkili ve yeterli bir şekilde yükseltir.

Nitrik oksit (NO), vücudun çeşitli bölgelerindeki NO sentazları (NOS) aracılığıyla L-argininin NO’ya dönüştürülmesiyle üretilir. 

Haydi Gelin NİTRİK OKSİT Seviyenizi Yükseltelim

Öncelikle;

L-arginin, yoluyla nitrik oksit üretildiği için düzenli ve yeterli L-arginin ve L-sitrulin aminoasitlerinden zengin beslenilmelidir.

L-arginin kaynağı gıdalar;

  • Başta kırmızı et,
  • Tavuk,
  • Kümes hayvanları,
  • Balık,
  • Süt ürünleri
  • Fındık,
  • Badem,
  • Kaju,
  • Kabak çekirdeği,
  • Baklagiller,
  • Tam tahıllar.

Nitrik oksit (NO) kaynağı gıdalar

1.    Kırmızı Pancar: Kırmızı pancar, nitrat içerir ve vücutta nitrik okside dönüşebilir.
2.    Fesleğen ve Diğer Yeşil Yapraklı Sebzeler: Fesleğen, ıspanak, pazı gibi yeşil yapraklı sebzeler, nitrik oksit üretimine katkıda bulunabilir. Örneğin: 100 gramlık ıspanak porsiyonu, yaklaşık 24 – 387 miligram nitrat içerir.
3.    Nar: Nar, nitrik oksit seviyelerini artırmada yardımcı olabilecek antioksidanlar içerir.
4.    Keten Tohumu: Omega-3 yağ asitleri içeren keten tohumu, kan damarlarının sağlığını destekleyebilir ve nitrik oksit üretimini artırabilir.
5.    Yaban Mersini ve Diğer Koyu Renkli Meyveler: Yaban mersini, böğürtlen, ahududu gibi koyu renkli meyveler, antioksidanlar içerir ve nitrik oksit üretimini destekleyebilir.
6.    Bitter Çikolata: Kakao, nitrik oksit üretimini artırabilir. Ancak, yüksek şeker içeriğine dikkat edilmelidir.
7.    Sarımsak: Sarımsak, nitrik oksit seviyelerini artırabilir ve kan damarlarının genişlemesine yardımcı olabilir.
8.    Ceviz, içerdikleri L-arginin adlı amino asit sayesinde nitrik oksit üretimine katkıda bulunabilir.
9.    Deniz Ürünleri: Özellikle somon gibi omega-3 yağ asitleri içeren deniz ürünleri, nitrik oksit üretimini destekleyebilir.
10.    Yeşil Çay: Yeşil çayın içeriğinde bulunan antioksidanlar, nitrik oksit seviyelerini artırabilir.

⭐️ C vitamini ve nitrat içeren bileşen parçalarından nitrik oksit üretir. Bu sebeple C vitamini, E vitamini ve polifenollerden zengin beslenme önemlidir.

⭐️ Haftada en az 150 dakika egzersiz yapılmalıdır. Yapılan birçok çalışma yüksek tansiyon ve kalp hastalığı olan bireylerde düzenli fiziksel aktivitenin damar içi endotel yapıdaki düz kasları gevşettiği (vazodilatasyonu artırdığını) görülmektedir. Haftada en az 3 kez 30 dakika egzersiz yapıldığında 10 hafta kadar kısa sürede egzersizin endotel sağlığı ve nitrik oksit üretimi üzerindeki faydaları görülebilir. Egzersizde ideal haftalık 150 dk nın üzerine çıkmaktır.

⭐️⭐️ Mide ilacı (PPİ olanlar) sürekli kullanılmamalıdır. (NO üretimi için mide asidi gerekli)

⭐️⭐️ Sık gargara yapılmamalıdır. Araştırmalarda, gargaranın nitrik oksit üretmek için gerekli olan ağız florasındaki bakterileri öldürdüğünü tespit edilmiştir. Sürekli gargara kullanmak, nitrik oksit üretimini azaltır. Bazı durumlarda kan basıncında ve diyabet riskinde de artışa neden olur.

⭐️⭐️ Sigara tüketilmemelidir. Sigara içmenin neden olduğu damarsal fonksiyon bozuklukları, Nitrik oksit (NO) üretiminin azalması ile başlar. Sigara endotel hücrelerine doğrudan fiziksel hasara neden olmasının yanında sistematik inflamasyonu artırır. Sigara içmek ateroskleroz gelişimi için en önemli önlenebilir risk faktörüdür.

Dikkat: L-arginin takviyeleri nadiren gereklidir ve sadece gerçekten eksikliği olan bireylere fayda sağlar.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Travma ve enfeksiyonda nitrik oksidin rolü. http://chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://jag.journalagent.com/travma/pdfs/UTD_10_3_149_159.pdf

⭐️⭐️ Nitrik oksitin kardiyovasküler hastalıklardaki rolü https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/15722114/

⭐️⭐️ SAĞLIK VE HASTALIKTA NİTRİK OKSİT ÜRETİMİNİN DÜZENLENMESİ https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC2953417/

⭐️⭐️ Nitrik Oksit (NO) ve Nitrik Oksit Sentaz (NOS)’ınFizyolojik ve Patolojik Özellikleri https://www.turkiyeklinikleri.com/article/tr-nitrik-oksit-no-ve-nitrik-oksit-sentaz-nosinfizyolojik-ve-patolojik-ozellikleri-34608.html

⭐️⭐️ Nitrik Oksit https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK554485/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Elektronik Sigara da Öldürür mü?

Daha tütün ile yapılan sigara ile başa çıkamamış, insan sağlığına olan zararlarını insanlığa kabul ettirememişken günümüz dünyasına yakışan bir isim ile elektronik sigaralar (E-sigara) popüler oldu…

Popülaritesi ie birlikte çeşitliliğinin yanısıra sahteleri de gecikmedi.

E-sigaralar (EC’ler), vape kalemleri, e-purolar, buharlaştırma cihazları, e-nargileler, modlar, buharlaştırıcılar, tank sistemleri, elektronik nikotin iletim sistemleri (ENDS) ve puff barlar (dördüncü nesil EC’ler) olarak da bilinen, bir e-sıvı kaynağından ısıyla üretilen bir aerosolü solumak için kullanılan pille çalışan elektronik cihazlar.

Elektronik sigaralar ayrıca esrarı iletmek için de kullanılabilmekteler. Elektronik sigaraların kullanımı yaygın olarak “buharlaştırma” olarak bilinmektedir.

E-sigara üreticileri, alışılagelmiş sigaralardaki tütünün aktif yanması yerine e-sıvının ısıtılması işlemi ile çalışması sebebi ile elektronik sigaraların daha az zararlı solunum etkilerine sahip olduğunu iddia etmektedirler.

Her ne iddiaları oursa olsun, farklı aromalar, satış teknikleri ve beğeni alternatifleri oluştursa da elektronik adı verilerek yada sadece sıvı ısıtılması işlemi yapılıyor iddiası ile masumiyet kazanmaları mümkün değil tabi ki..

İngilizce’de e-sigara kullanınımı, kısaca vaping olarak adlandırılmaktadır.

Belki sosyal medyada okumuşsunuzdur. 24 Ağustos 2019’da ABD Illinois’de, elektronik sigara nedeniyle ciddi bir solunum yolu hastalığı ortaya çıktıktan sonra bir hastanın öldüğü bildirildi.

İllinois’deki tıbbi sağlık görevlisi ve eyalet epidemiyoloğu Dr. Jennifer Layden basına yaptığı açıklamada; len kişi, vaping veya e-sigara kullanımı bildirildikten sonra açıklanamayan bir hastalıkla hastaneye yatırıldı” dedi.

CDC Direktörü Robert Redfield, “Elektronik sigara veya ‘buharlaştırıcı’ cihazları kullananlarda görülen ciddi akciğer hastalığı salgınıyla ilgili ilk ölümü duyduğumuz için üzgünüz.” dedi. Ve ekledi. Illinois’teki bu trajik ölüm, e-sigara ürünleriyle ilgili ciddi riskleri pekiştiriyor.

Dr. Ileana AriasBirçok vakada, hastalar THC (esrar bileşeni) içeren ürünün son zamanlarda kullanıldığını kabul ettiler. dedi.

CDC uzmanları, vakalarının çoğunun esrarın ana etken maddesi olan THC’yi vaping amaçlı kullandıklarını söyledi. ABD’de elektronik sigara kartuşlarında esrar ve bileşenlerinin kullanımının %5-10 arası olduğu tahmin edilmektedir.

Bu haberle ve açıklamalar beş (5) yıl önce elektronik sigara sebepi ilk ölüm vakasının ardından yetkili kişilerin tespit ve beyanlarıydı.

Gördüğünüz gibi ABD de ciddi bir halk sağlığı sorunu haline gelmiş olan elektronik sigaralar şu an çevrenizde ne kadar yaygın değil mi?

Elektronik sigaralarda ısıtma işlemi uygulanan sıvının da bir kimyasal olması sebebi ile toksisiteye sahip bileşiklerin insan sağlığı üzerindeki kısa orta ve uzun vadelerdeki muhtemel etkileri tütün içerikli sigaralardan az olacağı iddiası bile zararı olacağının kabulüdür.

Elektronik Sigaralar – Buharlaştırma,

  • Kardiyovasküler
  • Merkezi sinir
  • İmmünolojik
  • Solunum sistemlerindeki organlar da dahil olmak üzere insan vücudunun her yerinde ciddi hasara neden olur.
  • Oksidatif stres tepkileri
  • İnflamatuar reaksiyonları şiddetlendiren
  • Endotel disfonksiyonuna
  • Hücresel yaşlanmaya neden olan toksik bileşiklerin zararlı etkilerinden kaynaklanır.

Elektronik Sigaralardaki nörotoksik elementler beyin için ciddi tehditler oluştururlar.

  • Alüminyum
  • Arsenik
  • Krom
  • Kadmiyum
  • Bakır
  • Kurşun
  • ManganeZ
  • Nikel
  • Kalay
  • Çinko
  • diğer yan ürünler.

Fareler üzerinde yapılan bir çalışma, EC’lerden buharlaştırılmış elementlere kronik maruziyetin (2 ay) merkezi sinir sisteminde toksik metal agregasyonuna yol açtığını ve bunun da potansiyel olarak metal dishomeostazı ve nörotoksisite dahil olmak üzere endojen düzensizliğe yol açtığını gösterdi.

Nematodlar üzerinde yapılan bir çalışmada; E-sıvıya (nikotinsiz) subkronik maruziyet, nematodların büyümesini ve gelişimini engelledi, anormal genel nöromotor davranışa neden oldu ve gelişmiş öğrenme ve hafızayı bozdu.

Fareler üzerinde yapılan başka bir çalışma, 14 gün boyunca EC buharına ve geleneksel sigaralardan çıkan dumana kısa süreli maruziyetin nörolojik etkilerini karşılaştırdı. EC buharına maruz kalan grup, nöroinflamatuar yanıtlara yol açan nörotoksisite gösterdi (beyin dokusunda tümör nekroz faktörü alfa ekspresyonu yoluyla doğrulandı) ve her iki grupta da karşılaştırılabilir bilişsel ve hafıza bozuklukları gözlemlendi. Ek olarak, EC grubu, mekansal hafıza öğreniminde iyileşme eksikliği ile yiyecek ödüllerini bulmak için daha uzun gecikmeler gösterdi.

Daha pek çok araştırma sonucu ile elektronik sigaraların hiç de masum olmadıklarını göstermek mümkün.

Sonuç olarak, reklamı, kokusu, tadı ve sair cezbedici ne özelliği mevcutsa da kimyasallar hayatınızı sağlığınızı yavaş yavaş ve maalesef zevkle eksiltmekteler.

Bitmeyecek ve tekrar tekrar yazılacak bir konu elektronik sigaralar…

Paranızla süreceğiniz doğal, sağlıklı ve ahlaklı sefalara zevklere gönül vermenizi temenni ederim.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Konu Hakkındaki Haberi Yabancı ve Yerli Basından Okumanız İçin

⭐️⭐️ Illinois’de elektronik sigara kullanımına bağlı ilk ölüm bildirildi https://www.bbc.com/news/world-us-canada-49452256

⭐️⭐️ ABD’de elektronik sigaranın yol açtığı ‘gizemli hastalıkta’ ilk ölüm https://www.aa.com.tr/tr/saglik/abdde-elektronik-sigaranin-yol-actigi-gizemli-hastalikta-ilk-olum/1564073

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Buharla İlişkili Akciğer Hasarı (EVALI): Amerika Birleşik Devletleri’nde Patlayıcı Bir Salgın https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC6913849/

⭐️⭐️ Elektronik Sigara Kullanımı, Kötüye Kullanımı ve Zararları https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/36280334/

⭐️⭐️ İki ay boyunca e-sigara aerosolüne maruz kalma, fare beyninde nörotoksik metallerin birikmesine ve temel metallerin değişmesine neden oluyor https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/34245728/

⭐️⭐️ E-sıvı ve aerosolün C. elegans’ın nörolojik davranışı üzerine ön çalışma https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/37690220/

⭐️⭐️ Kısa vadeli E-sigara toksisitesinin farelerde beyin bilişsel hafıza fonksiyonları ve inflamatuar tepkiler üzerindeki etkileri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32685431/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Kaslar Egzersizle Nasıl Yenilenir? Mitofaji

Mitokondri, proteinleri, yağları ve şekeri vücudun yaşaması için ihtiyacı olan enerjiye dönüştüren oksijenli solunum yapan hücrelerin organelidir.

İnsanlarda kırmızı kan hücreleri alyuvarlar hariç tüm hücrelerde bulunur.

Bu organeller işlevsiz hale geldiğinde, daha az enerji ve aşırı düzeyde reaktif oksijen türü üretirler ve bu da kas atrofisine, güçsüzlüğe ve dayanıklılık kaybına neden olabilir.

Otofaji, hücre içi bileşenlerini besin eksikliğini telafi etmek için geri dönüştürür. Aynı zamanda organelleri, sayılarını düzenlemek ve kalite kontrolünü sürdürmek için seçici olarak ortadan kaldırır. 

Mitofaji, mitokondrilerin sayılarını düzenlemek ya da hasarlı olanları ortadan kaldırmaya denir.

Mitofaji, bir başka ifade ille genelde hücrenin stresli dönemi sonrası hasar alan veya fonksiyonu bozulan mitokondrinin yok edilmesi ve hücre içi geri dönüşüm sürecidir. Mitofaji, kas hücrelerinin mitokondrilerine özel bir otofaji dir.

Egzersiz, mitofaji faaliyetini arttırarak kaslarda bulunan hasarlı mitokondrilerin hücre içinde geri dönüştürülmesini sağlar. Bu sayede kaslar ve hücreleri daha sağlıklı hale gelir.  

Nature Communications adlı Tıp dergisinde yayımlanan bu çalışma,

Egzersiz yolu ile kasların sağlıklı ve güçlü olmasının mekanizmasını açıklamak amacı ile;

Araştırmacı Yan ve ekibi; farelerin iskelet kasına özel bir mitokondriyal haberci gen olan pMitoTimer adlı geni eklediler.

Bu sayede floresan mikroskobu altında incelenen kas hücreleri, yeşil renk ise sağlıklı, kırmızı renk ise (hücrenin geri-dönüşüm sistemi olan lizozomlar tarafından) parçalanmış veya hasarlı olduğu tespit edilebildi.

pMitoTimer adlı gen eklenen farelerin 90 dakika koşu bandında koşmaları sağlandı. Ardından altı (6) saat sonra floresan mikroskobu altında incelenen kas hücrelerinde mitokondriyal stres ve bazı mitofaji işaretleri görüldü.

Elde edilen diğer verilere göre, farelerin yaptığı egzersizin AMPK adlı kinaz enzimini aktive ettiğini ve AMPK‘ nın da başka bir kinaz enzimi olan Ulk1 kompleksini uyararak mitofajiyi aktive etttiği ve fonksiyon görmeyen mitokondrinin ortamdan kaldırılmasının kontrolünde önemli olduğu görüldü.

Bir grup farede Ulk1 geni silindi. Ulk1 geni silinen farelerin (mitofaji yapmaları engellenen farelerin), Ulk1 geni silinmeyen normal fareler kadar koşmalarına rağmen metabolik olarak fayda sağlayamadıkları görüldü.

Tüm bu bulgular egzersizin, mitofajiyi doğrudan etkilediğini ve ne kadar önemli olduğunu göstermiştir.

Makro otofajinin Moleküler Mekanizması

Egzersizin mitofajiyi nasıl uyardığını göstermek amacıyla yapılan bu çalışma ile aynı zamanda kas hacmi ve egzersiz kapasitesinin sağlığın önemli bir göstergesi olduğunu da

Egzersiz, mitofaji yoluyla hücrenin enerji merkezi mitokondrinin yenilenmesini sağlayarak kas sağlığını geliştirir.

Sonuç olarak atalarımızın da dediği gibi…

İşleyen Demir Işıldar

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Egzersiz kaslar için mitokondriyal bir ilaçtır https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S2666337619300083https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S2666337619300083

⭐️⭐️ Mitofaji mekanizmaları https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC4780047/

⭐️⭐️ Hücre Ölümü Düzenlemesinde Mitofaji: Mekanizmalar ve Hastalık Etkilerine İlişkin İçgörüler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/39456203/v

⭐️⭐️ Egzersizin iskelet kasında obezite kaynaklı mitokondriyal disfonksiyona etkileri https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC5709473/

⭐️⭐️ NAD + / NADH ve iskelet kası mitokondriyal adaptasyonlarının egzersize uyumu https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3423123/

⭐️⭐️ Egzersizin Mitofajiyi Uyarıp Mitokondriyal Fonksiyonu İyileştirerek Alzheimer Hastalığına Faydaları https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC8519401/

⭐️⭐️ Fiziksel Egzersiz: Mitokondriyal Sağlığı Korumak İçin Yeni Bir Araç https://www.frontiersin.org/journals/physiology/articles/10.3389/fphys.2021.660068/full

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Dalış Yapanlarda Hipotermi

Hipotermi, vücut içi sıcaklığının 35°C’nin (95°F) altına düşmesiyle ortaya çıkar.

İnsan homeotermdir.

Vücut yapısal olarak çevrelendiği ortama göre ısı üretimini ayarlar. Soğuğun beli bir değerinde vücut üretebildiğinden daha hızlı ısı kaybeder.

Vücudun ısı kaybedp kaybetmeyeceğini belirleyen faktörler

  • Cilt ile çevre arasındaki sıcaklık farkı
  • Çevrenin ısı kapasitesi (su için havaya göre çok daha fazladır)
  • Rüzgar veya su hareketlerinden (gelgitler ve akıntılar soğumayı hızlandırır)
  • Vücut kompozisyonu (hem daha yüksek yağ-yağ oranı hem de daha düşük vücut kütlesi-yüzey alanı oranı soğumayı hızlandırır)
  • Dalış kıyafetinin koruyucu kapasitesi

Hipotermi dalış da yaygın değildir ve olmamalıdır da. Lakin birçok dalış yapan farklı sebeplerle (Su altı fotoğraf çekimlerinde veya seyirlerinde hareketsiz kalmak yada çalışma sırasında vb gibi) aşırı derecede üşüyebilir ve rahatsız olabilir.

Dalış yapanın gövdesinin soğuktan korunması (yeterli izolasyonun sağlanması) kolaydır, lakin hareketlerin ve el becerisi korunabilmesi için, kol ve bacakların serbest kalması izolasyonu azaltırken üşümeye neden olur.

Su ısıyı havadan 20 ila 27 kat daha hızlı vücuttan uzaklaştırır.

Hipotermi genel olarak dalışın soğuk suya yapıması ile oluşur.

Dalışın (termal koruma olmadan) ani olarak 15°C daha soğuk suya yapılması ani bir soluk alma refleksine bu da dalıcının su solumasına neden olabilir.

Soğuğa bağlı stres vücutta tepkisel olarak kalp ve solunum hızının aşırı yükselmesine sebep olur.

Soğuk şokunun devamında ağrı ve zihinsel yönelim de bozukluk korku ve paniğe yol açabilir.

Dalış sırasında su sıcaklığına bağlı Islak elbise, kuru elbise, yarı kuru elbise ve diğer termal koruma ekipmanları, hayatta kalmaya yönelik malzemeler, soğuk suya bağlı şok etkisini büyük ölçüde azaltır. Lakin dalış süresi uzadıkça ısı kaybı kaçınımazdır.

Normotermik insan beyni, 10 dakikadan uzun süre akut asfiksiye maruz kalırsa geri döndürülemez hasara uğrar. Beyin dokusunun hipoksiye karşı önemli direnci, yalnızca sıcaklığı 37 santigrat dereceden 30 santigrat dereceye veya altına düştükten sonra gerçekleşir. 

Dalış esnasında vücudun ısı üretimini arttırmanın doğal ve istemsiz yolu titremedir. Bilinçli olarak yapılan hareketler de ısı artışını bier seviyeye kadar sağlar. Lakin dalış için kullanılan elbisenin termal koruması yetersiz hatta hiç yoksa su içinde soğuk ile temas yüzeyi arttığı için dalıcının vücut ısısının suya aktarılma ve dolayısı ile beden ısısının düşme hızı artar.

Dalış yapanlar genel olarak 24°C ve daha sıcak sularda vücut sıcaklıklarını koruyabilirler. Termal koruyucu dalış kıyafeti olmadan 24°C dan soğuk sularda vücut sıcaklığını koruyamaz.

Memelilerin hipotermiye tepkisi, genellikle titreme gibi kas aktivitesi yoluyla artan metabolik ısı üretimidir. 

Dalışta hipotermi, sıcak hatta tropikal sularda bile meydana gelebilir. Vücut sıcaklığının altında olan tüm su kütleleri içerisinde ısı alışverişi (Genel kütlesi küçük olan, büyük olanın sıcaklığına ulaşıncaya kadar devam eder) olur. Dalış yapan termal koruma giymediği takdirde 29°C ila 33°C lık suda yavaş ısı kaybının farkında olamayabilir.

Hipoterminin belirtileri ve semptomları, soğuğa maruziyetin ne kadar şiddetli olduğuna göre değişir.

Hipoterminin Sınıflandırılması

Hafif (35–32 °C)

Orta (32–22 °C)

Şiddetli (22–8 °C)

Hafif Hipotermide İlk Müdahale

Dalış sırasında hafif hipotermi geçiren dalıcı, yüzeye çıktığında konuşması berraktır. Soğuktan şikayet eder ve genel olarak titrer. Dudaklarında ve parmak uçlarında hafif mor renk görülür.

Hipotermik dalıcının vücudunda farklı – ek bir yaralanma olmadığı takdirde;

  1. Islak kıyafetlerini çıkarması sağlanır.
  2. Vücudun hızla ve travmatze edilmeden kurutulması sağlanır.
  3. Hızlı bir şekilde kuru ısıyı muhafaza edebilen kıyafetler giymesi sağlanır.
  4. Başı, saçları ve boynu muhafaza edecek şekilde sarılır. (Kapşon, bere, atkı, havlu vb gibi)
  5. Titremesine izin verilmelidir. Hafif hipotermide etkili bir yeniden ısınma sağlar.
  6. Egzersiz yapması da yeniden ısınma oranını artırabilir, lakin ilk zamanda ısı düşüşünü hafifçe artıracaktır. (Soğuk stresinden kurtulduktan sonra bile o anki sıcaklıkta devam eden bir düşüş) Bu düşüş süreci hafif hipotermi vakalarında sorun olarak düşünülmez.
  7. Hafif ısı veren ılık sıvılar içirilmesi hipotermyee eşlik eden dehidratasyonu da telaf eder. Burada dikkat edilmesi gereken ve sık yapılan hata alkol verilmesidir. ASLA Alkol vermeyin. Çünkü, Dehidratasyonu ve vazodilatasyonu (kan damarlarının genişlemesi) şiddetlendirir.
  8. Soğuk olmamak kaydı ile hazmetmesi kolay (hafif) ve enerji verici gıda verilebilir.
  9. Çeşitli pasif veya aktif yollarla vücudun ısınması sağlanır.
  10. Direk ısıya maruz bırakılmaz. (Isıtıcının önünde tutulması vb gibi)

Orta Düzeyde Hipotermide İlk Müdahale

Dalış sırasında orta düzeyde hipotermi geçiren dalıcı, yüzeye çıktığında/çıkarıldığında bilinçli fakat kafası karışıktır. İletişim kurulmaya çalışıldığında ilgisiz olabildikleri gibi iş birliği yapmayabilirler yada konuşmada zorluk çekebilirler.

  1. Hafif hipotermide yapılanlar aynen yapılmalıdır
  2. Kalp ritimlerinin bozulmuş olma ihtimali vardır. Bu sebeple nabız ve mümkünse kalp kontrolü yapılmalıdır.
  3. Vücudu nazik bir şekilde ovularak ısıtılmaya çalışabilir.
  4. Aktif ısıtma teknikleri olarak ısıtılmış battaniye, havayı ısıtma, ısıtılmış ve nemlendirilmiş solunum gazı gibi uygulamalar yapılabilir.
  5. Egzersiz önerilmez çünkü dalıcının fiziksel koordinasyonu bozulmuş durumdadır ve halen beden ısısının düşme halindedir.
  6. Dalış hipotermisinde beden ısısında devam eden düşme eğilimi kurtarma sırasında veya hemen sonrasında dalıcının fizyolojik çöküş riskini arttırır.
  7. Hipotermik dalgıç, emniyetli bir yere alıp ve ilk kısım işlemlerini yaptıktan sonra sırt üstü yatırılır, kalp ve baş aynı seviyede olacak şekilde ve tamamen istirahat halinde tutulur. Bu sayede çöküş riski azalır.
  8. Hipotermik dalgıç, yerden veya diğer soğuk yüzeylerden izole edilmelidir.
  9. Mümkün olduğunca fazla oksijen verin.
  10. Ilık su banyosu, (41°C fazla olmamalıdır çünkü daha yüksek ısı ciltte yanma hissi ve acı verir) orta düzeyde hipotermi mağduru dalgıçlar için iyi seçenektir. Banyoya transferleri ve banyo süresince yalnız bırakılmamalı ve devamlı yardımcı olunmalıdır.
  11. Su sıcaklığını kademeli olarak 45°C fazla olmayacak şekilde artırabilirsiniz.
  12. Sıcak su banyosu immkanı yoksa, yeniden ısıtmak için elektrikli pedler kullanılabilir. DİKKAT – bu ısıtıcı petleri asla doğrudan cilde uygulamayın. YANIK OLUŞABİLİR.

Şiddetli Düzeyde Hipotermide İlk Müdahale

Dalış sırasında orta düzeyde hipotermi geçiren dalıcı, yüzeye çıkartıldığında bilinçsiz olabilir, kalp atışları ve solunumları yavaşlamış olabilir veya kalp atışı algılanamayabilir, hatta ölmüş gibi görünebilir.

  1. Dalgıcın sudan çıkarılması sırasında, tepki verme yeteneğini ve normal solunumunu değerlendirin ve mağdurun sudan çıkarılması sırasında kalp durması riskinin arttığını unutmayın.
  2. İlk yardımın ABC sin hatırlayın ve solunum kontrolü yapın, boyunda şah damarı (karotis arterinde) nabız gibi yaşam belirtilerini kontrol edin.
  3. Hipotermi soğuk suya dalışı sonucu oluşmuşsa, ölüm genellikle bilinç kaybı ve ardından boğulma sonucu gerçekleşir.
  4. Solunum veya kalp atışı varsa, harici kalp masajına (göğüs kompresyonu) gerek yoktur. 
  5. Mümkün olduğunca fazla oksijen verin.
  6. Şiddetli hipotermik dalgıçın bilinci olmadığı durumlarda en önemli hedefler kan basıncını yeterli hale getirmek, solunumunu korumak ve daha fazla ısı kaybını önlemektir.
  7. Şiddetli hipotermi dalgıcın kalp durması riskini arttırır. Bu sebeple elle yapılan ısıtma nazik yapılmalıdır.
  8. Kalp ve baş aynı seviyede olacak şekilde ve tamamen istirahat halinde tutulmalıdır.
  9. Hareket etmesi (fiziksel aktiviteleri) engellenmelidir.
  10. Isıtma işlemleri yavaş seyirli olmalıdır.
  11. Şiddetli hipotermi de şiddetli hipotermik dalgıcı yeniden ısıtmak da kalpte aritmiye neden olabilir.
  12. Solunum ve nabız yoksa kalp atmıyorsa canlandırma – CPR’ a başlamalısınız.
  13. Eğer, boğulma hipotermiden önce gerçekleşmişse, başarılı bir canlandırma – CPR olasılığı düşüktür.
  14. Eğer, boğulma hipotermiden sonra gelişmiş ise başarı şansınız kalbin durduğu süre ile müdahaleye başladığınız aralığı süresine göre değişir (aslında bu tüm kalp durmaları için geçerlidir lakin soğuk suda olması CPR ile başarı şansını yükseltir)
  15. CPR, tıbbi yardım gelene kadar devam edilmelidir.
  16. Şiddetli hipotermi mağduru dalgıcı ortamda tekrar ısıtmak pek olası değildir, lakin onları daha fazla ısı kaybına karşı korumak amaç olmalıdır.

Temel yaşam desteği sağlamak, yeniden ısıtma çabalarından daha önceliklidir.

Hipoterminin bazı doğal koruyucu etkileri nedeniyle, uzun süreli CPR’den sonra başarılı canlandırma işlemleri olmuştur.

Soğuk (Hipotermi), beyin ve kardiyovasküler işlevleri belirgin bir şekilde yavaşlatır.

Bu sebeple klinik olarak ölü gibi görünen dalgıçların, uzun süreli CPR’den sonra bile nörolojik işlevleri bozulmadan tamamen canlandırıldığı durumlar olmuştur.

Kanama, vücut çekirdek sıcaklığının düşmesiyle oluşan bir diğer korkulan komplikasyondur. Kanama, pıhtılaşma sisteminde ve kan trombositlerinde hipotermi kaynaklı bir arızanın sonucudur.

Pıhtılaşma sistemindeki bu arızanın nedeni, enzimle çalışan kaskad sistemlerinin yalnızca sınırlı sıcaklık kısıtlamaları içinde çalışabilmesidir.

Sonuç olarak, çoklu travma geçirmiş hastaların çekirdek sıcaklığındaki bir düşüş, kanama kontrolünün eksikliği nedeniyle %100’e yakın ölüm oranıyla ciddi bir tehdittir.

Yeniden ısıtma şoku, iyi tanımlanmamış bir kavramdır ancak yeniden ısıtma sırasında kendiliğinden oluşan dolaşım fonksiyonunda ani ve beklenmedik bir azalmayla ilişkilidir. Ani formunda yeniden ısıtma şoku, yeniden ısıtma sırasında veya hemen sonrasında meydana gelir ve aritmi oluşumuyla ilgisi yoktur.

Dalış Harici Suda Hipotermiyi Önleme

  • Soğuk suya girildiğinde termal koruma giyilmemişse, can yeleği veya benzeri yüzdürme desteği ve bulunulan yerden kurtarılma şansı varsa, su yolu ile soğuğa maruz kalınan yüzey alanı en aza indirilen (dizleri bir araya getirip ve göğüse doğru çekilmelidir. Vücudun yüksek ısı kaybı olan bölgelerinin, yani koltuk altlarının, kasıkların, göğsün ve uylukların daha iyi korunmasını sağlar.) pozisyonda kalınmalıdır.

Dalışta Hipotermiyi Önleme

  • Dalış soğuk veya serin suda yapılacaksa, 27°C daha soğuk suda termal koruma dalış kıyafeti giyilmelidir.
  • 24°C daha soğuk suda önemli termal stres beklenir.
  • Serin veya soğuk suda güvenli dalış eğitimi ve deneyimine sahip olunmalıdır.
  • Termal koruma kıyafeti olmadan soğuk suya dalış, normalden çok daha hızlı bir güçten kaybına neden olur.

Ek – BİLGİ

Dachau İnsan Hipotermisi Çalışması

Daldırma-hipotermi projesi, Ağustos 1942 ile Mayıs 1943 arasında Hitler Almanyasında Dachau toplama kampında yürütüldü. Bilim dünyasını ikiye bölen bu çalışmaların sonuçları hakkında yorumları okumak isteyenler için… https://www.nejm.org/doi/full/10.1056/NEJM199005173222006

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Pestisit – Risk – Kanser

Pestisitler, tarımı veya ev hayatını olumsuz etkileyebilecek hayvan ve bitki yaşamını ortadan kaldırmak ve kontrol altına almak için tasarlanmış kimyasallardır.

Neden pestisit kullanılıyor?

Çünkü;

Pestisit kullanmayan organik çiftliklerin verimi kullananlara göre %15-%50 daha düşüktür.

Nedir bu pestisitler?

Buprofezin, glifosat, imazethapyr, Metolachlor, metolachlor-S, Atrazin, Boscalid, Dimetomorf, Dikamba, Dinotefuran, Dimetenamid, Etksazol, Prochloraz, Formetanate, İmazalil, Deltamethrin, Taufluvalinate, Flonicamid, Diafenhiuron vb gib daha bir çok çeşidi mevcut. Her birinin kullanım alanı farklı. Tabi ki insan vücuduna zararı da farklı farklı.

Bu konuda yapılan araştırmalara göre pestisit uygulaması yapılan taraların çiftçileri, tarım işçileri yanı sıra bu tarlaların yakınında ve rüzgâr yönünde yaşamak bile kanser riskini arttırıyor.

Hangi kanserlerin riski artıyor ?

  • Lösemi
  • Hodgkin olmayan lenfoma
  • Mesane kanseri
  • Kolon kanseri
  • Akciğer kanseri
  • Pankreas kanseri

Ayrıca kanser kombinasyonları yani birden fazla kanserin eş zamanlı gelişimi de önemli bir risk.

Tarım ekonomisi – endüstrisinin gücü yadsınamaz bir gerçek.

Ve bu gücü arkasına alarak yapılan açıklamalar pestisitlerin vazgeçilmez önemi üzerine..

Örneğin;

Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC), glifosatı (Roundup) muhtemel kanserojen olarak sınıflandırdı. Bazı bilimsel çalışmalarada glifosat enfoma ile ilişkilendirildi. Ve Alman ilaç şirketi Bayer ABD’de Roundup davasında 1,56 milyar dolar ödemeye mahkum edildi.

Peki aynı tarım ilacının kulanıldığı ülkemizde dava konusu oldu mu? Tazminat alındı mı?

Yapılan araştırmalarla, türüne göre pestisit maruziyetiyle ilişkilendirilen kanserlere bir bakalım

  • Glifosat, tüm kanserler, kolon kanseri ve pankreas kanseri
  • İmazethapyr, tüm kanserler, kolon kanseri ve akciğer kanseri
  • Metolachlor, metolachlor-S tüm kanserler, kolon kanseri ve pankreas kanseri
  • Atrazin, tüm kanserler ve kolon kanseri
  • Boscalid, lösemi, Hodgkin dışı lenfoma ve pankreas kanseri
  • Dimetomorf, lösemi ve Hodgkin dışı lenfoma, kolon kanseri
  • Dikamba, kolon kanseri ve pankreas kanseri
  • Dinotefuran, lösemi ve Hodgkin dışı lenfoma
  • Dimetenamid, mesane kanseri
  • Dimetenamid ve Dimetenamid-P ile kombinasyon: mesane kanseri ve pankreas kanseri

Tabi ki araştırma bütçeleri, zaman ve ek etmenler sebebi ile %100 kanser etkeni olup olmadığı kesinleştirlememektedir.

Tabi ki burada akla gelen bir soru var…

Pestisitler Nasıl Kansere Sebep Oluyor?

Pestisitler, Oksidatif stres yaratarak DNA hasarı ve hücreler arası yollarda sinyallerin yani iletişimin bozulmasına yol açıyorlar.

Pestisitler, Reaktif oksijen türlerinin (ROS) oluşumu ile DNA, protein ve lipitlerine zarar vererek (anormal protein oluşumu) mutasyonlara, değişikliklere, gen ifadesine ve sonuçta karsinojeneze yol açar.

Unutulmaması gereken kanser gelişimi uzun vadeli bir süreçtir. Bu süreç içerisinde hücre bozulması sebebi ile gelişen bir çok hastalık ile de performası ve konforu giderek düşen hayatı yaşamaya mahkum olmak….

Herkes kanser olmuyor lakin herkesin hayat konforu ve sağlığı azalıyor.

Ne yapmalı? Pestisitlere karşı ne önlem almalı? Suyla mı yıkasak? Bezle mi Silsek? yazımızda.

DNA’ nızla Oynanmasına Müsaade Etmeyin

Pestisitler Ciddi Halk Sağlığı Sorunudur

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Pestisit kullanım kalıplarının ve artan kanser riskinin kapsamlı değerlendirmesi https://www.frontiersin.org/journals/cancer-control-and-society/articles/10.3389/fcacs.2024.1368086/full

⭐️⭐️ Glifosat bazlı herbisitlere maruz kalma ve Hodgkin dışı lenfoma riski: Bir meta-analiz ve destekleyici kanıtlar https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S1383574218300887

⭐️⭐️ Kanserojen ilaç mağduru Türk insanına da milyar dolarlar ödenecek mi? https://www.sozcu.com.tr/kanserojen-ilac-magduru-turk-insanina-da-milyar-dolarlar-odenecek-mi-wp5895593

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Ağır Egzersiz Yaparken Ketojenik Diyet mi?

Ağır işlerde çalışanlarda olduğu gibi sporcu beslenmesi ve spor yaparken uyulması gereken beslenme kaideleri de maalesef oldukça az bilinen bir konudur.

Genel olarak ortak görüş, ağır işlerde çalışanların öğünlerinde, sporcuların antrenman programının yüklenme döneminde veya yarışma öncesi karbonhidrat yüklemesi yapmaktır.

Ağır işlerde çalışanların, sporcuların, yarış – antrenman öncesi beslenmesine ilginç bir olayla göz atalım:

Western States ® 100 Mil Dayanıklılık Koşusu, dünyanın en eski 100 mil parkur yarışı.

1974’teki başlayan çeşitli nedenlerle yapılamadığı yıllar olsa da halen devam eden Western States dünyadaki en büyük dayanıklılık testlerinden birini temsil eder. Zorlu doğa şartlarında iniş ve çıkışların olduğu ortalama 360 sporcunun kabul edildiği zorlu bir performans yarışıdır.

Timothy Olson, 2012 yılında beslenmesindeki farklılıkla dikkat çekmesinin asıl nedeni Western State 100 mil (161 km) ultra maraton koşusunu 14 saat 46 dk 44 sn ile bitirerek parkur rekorunu 21 dakikayla geçmiş olmasıydı. Düşük karbonhidrat/keto beslenmeyle bu başarıyı elde edince tabuları da kırmış oldu.

Western State 100 mil (161 km) ultra maraton koşusunu

Timothy Olson, 2013 yılında 15 saat 17 dk 27 sn 1. sırada tamamladı.

Timothy Olson, 2012 yılında 14 saat 46 dk 44 sn 1. sırada tamamladı.

Timothy Olson, 2011 yılında 16 saat 18 dk 42 sn 6. sırada tamamladı.

Dünyaca ünlü düşük karbonhidrat / keto uzmanları Dr. Jeff Volek ve Steve Phinney de yarış öncesi ve yarış sırasında Timothy Olson‘ u da gözlemlediler.

İlgili röportaj 👇

Western States 100 – Düşük Karbonhidratlı Kişi Ultramaratonu Kazandı – Steve Phinney ve Jeff Volek Çalışması https://www.meandmydiabetes.com/2012/08/11/western-states-100-low-carber-wins-ultramarathon-steve-phinney-and-jeff-volek-study/

Bu gözlem ve incelemeler sonucu elde ettikleri verilerin ışığında sonuçlarını paylaştılar.

Herhangi bir anda, sağlıklı bir kişinin kanında, kan şekeri desilitre başına belki 75 ila 95 miligram arasındadır. (Bu rakamlar ölçtüğünüz kan şekeri değerileridir.) Yani kanda bulunan şeker toplam olarak sadece 40 kaloriye tekabül eder.

100 mil (161 km) yarışını tamamlamak için bir kişinin yakacağı enerji miktarı 10.000 kalori civarıdır.

Bu durumda kan şekerinden elde edilecek 40 kalori ne kadar çaresiz bir rakam görmüş oluyoruz. Peki geriye kalan kaloriler nereden temin edilmeli ki yarış tamamlanabilsin.

Vücudun uzun süreli kalori ihtiyacına karşılama yollarından biri de glikojen depolamaktır. Glikojen bir tür nişasta granülüdür ve un gibidir.

Karaciğerde ve kaslarda depolanan ve gerektiğinde salınan glikojen, vücutta fazla depolanamaz. Çünkü enerji açısından verimli bir depolama şekli değildir. Glikojen yanında su olması gerekir. Yani glikojen olarak depolanan her gram karbonhidrat için 3 g su depolanması gerekir, Glikojen depolamak ve taşımak için fazlasıyla depolanması gerken su ağırlık yapar. Buna karşılık, yağ çok verimli bir yakıttır. Gram başına 9 kalori taşır ve depolanması için suya ihtiyaç duymaz.

100 millik (161 km) bu koşuda yüksek karbonhidratlı diyet ile yüksek yağlı diyet arasındaki önemli ayrım da: Yüksek karbonhidratlı yakıt stratejisini kullanan koşucular her 5 mil (8km) ile 10 millik (16 km) süreçlerde kurulmuş ara istasyonlardan gıda ve sıvı almak durumundadırlar. Bu takviyeler sebebi ile genelikle 50. mil (80 km) ile 75. mil (120 km) aralığında dışkılama ve idrar yapma ihtiyacı duymaktadırlar.

STEVE PHINNEY: ”Bu yarışta çok sayıda yaşlı koşucu var ve bazıları 10 yıl yaşlanmış olmalarına rağmen, düşük karbonhidratlı, yüksek yağlı metabolik yakıt stratejisine geçtikten sonra daha iyi performans gösterdiklerini düşünerek yarışı bıraktıktan sonra geri döndüler.” açıklamasını yaptı.

Düşük karbonhidratlı diyetler, glukagon salınımını desteklerken insülin salınımını en aza indirmeyi amaçlar. Farklılıkları karbonhidratların kısıtlanma derecesi ve diyetlerde izin verilen protein ve yağ miktarındadır. 

Düşük karbonhidratlı diyetlerde ketozis’in rolü önemli bir tartışma odağıdır. Kilo kaybında ketozis “sihirli” bir formül değildir.

Ketojenik diyetler genellikle diğer diyetlerle karşılaştırıldığında daha yüksek kilo kaybı oranlarıyla sonuçlanır.

Lakin ister ağır işlerde çalışanlar, ister antrenman ister yarışma olsun ağır egzersiz öncesi beslenme çok iyi planlanmalıdır.

Çünkü kilo verme öncelik olduğunda ketojenik diyet ile beslenme süreci doğru ve yeterli iken sağlıklı ve hedeflenen kiloya ulaşıldıktan sonra diyetin yapılacak spor aktivitesinine bağlı olarak diyete yeterli miktarda karbonhidrat eklenmelidir.

Tabi ki hedeflenen kas kütlesinde artış olması durumunda protein yağ ve karbonhidrat oranları yeniden belirlenmelidir.

Genel olarak ketojenik durumdayken yağ kaybının daha hızlı olduğuna inanılır.

Havuz probleminde olduğu gibi giren su çıkan su’‘, örneği verilse de ve termodinamiğin birinci yasası açısından geçerli gibi görünse de, aslında her zaman doğru değildir.

(Termodinamiğin birinci yasası “enerjinin korunumu” olarak da bilinir. Enerji, yoktan var edilemez; var olan enerji de yok edilemez; sadece bir şekilden diğerine dönüşür.)

Çünkü;

Metabolik süreçlerin verimliliklerinin çok farklı sebeplerle değişebileceği bilinmelidir.

Sonuç olarak limitlerinizin sınırında yapacağınız egzersizlerde hekiminizden – diyetisyeninizden destek almanız gerektiğini gördünüz.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Dayanıklılık Sporcularında Ketojenik Düşük Karbonhidratlı, Yüksek Yağlı Diyetin Aerobik Kapasite ve Egzersiz Performansı Üzerindeki Etkisi: Sistematik Bir İnceleme ve Meta-Analiz https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC8400555/

⭐️⭐️ Sporcuların beslenme ihtiyaçları: beslenme gereksinimlerinin anlatımlı bir incelemesi https://www.frontiersin.org/journals/nutrition/articles/10.3389/fnut.2023.1331854/fullhttps://www.frontiersin.org/journals/nutrition/articles/10.3389/fnut.2023.1331854/full

⭐️⭐️ Uluslararası spor beslenme topluluğunun pozisyonu: ketojenik diyetler https://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/15502783.2024.2368167

⭐️⭐️ Düşük karbonhidratlı diyetlerin metabolik etkileri ve biyokimya dersine dahil edilmesi https://iubmb.onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1002/bmb.2005.494033022445

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Ömür Uzatan Soğuk

Soğuk, atmosferde düşük sıcaklığın varlığıdır.

Soğuk, halkın günlük kullanımında soğuk kişisel farklılıklar içeren öznel bir algı.

Son yıllarda yapılan çeşitli araştırmaların ortak sonucu; ”Soğuk havanın insanın ömrünü uzattığı ve yaş aldıkça gelişebilecek hastalıklara daha direncini arttırdığı.”

Aklına Cold plunge / Cold Plunging gelenler olabilir ki bu yazının konusu soğuk suya maruziyet ile kaslardaki inflamasyonla mücadele değil… Belki başka bir yazıda olabilir.

Soğuk antik çağlardan günümüze farklı metodlarla tedavi veya tedaviye katkı maksatlı kullanılmıştır. Son yıllarda farklı canlılarla (balıklar, solucanlar vb gibi) yapılan gözlem ve deneyler canlının vücut ısısı düştüğünde ortalama yaşam süresinin önemli ölçüde arttığını gösterse de mekanizması bilinmiyordu.

Soğuk, yaşlanma sürecine neden olan hastalıkların alt yapısında yer alan ve zarar veren proteinlerin biriktiği hücrelerde hücre içi temizleme – parçalama mekanizmasını harekete geçiriyor. Bu temizleme işlemine proteazom deniliyor

Yaşlanma, genel olarak çoğu canlı organizmayı etkileyen zamana bağlı işlevsel gerileme, fizyolojik bütünlüğün ilerleyici bir şekilde kaybıyla karakterize edilir ve ölüme karşı artan duyarlılığa yol açar. 

Hazır yeri gelmişken ek bir bilgi de fena olmaz…

Kanser ve yaşlanma birbirinden farklı hatta tamamen ters işliyor gibi düşünüyor olabilirsiniz…

Çünkü;

Kanser hücrelerin canlılığı ve aktivitesinde anormal bir artış, yaşlanma ise hücrelerin canlılığı ve aktivitesinin azalması olarak tanımlanabilir

Lakin kanser ve yaşlanma derinlemesine incelendiğinde hücresel değişimin – bozulmanın ortak kökten geliyor olabilir. Zaman içinde gelişen hücresel hasar yaşlanmaya sebep olduğu gibi aynı hücresel hasarın avantaj yarattığı hücrelerin anormal gelişimi de kansere sebep olabilir. Burada köken hücresel hasar.

Dönelim soğuk ve ömür uzamasına…

Köln Üniversitesinde yapılan bir araştırmada;

Patolojik protein birikimleri olarak adlandırılan, zararlı ve hasar verici protein kümlerinin birikmesiyle karakterize Amiyotrofik Lateral Skleroz (ALS) ve Huntington Kore (yaşlılıkta ortaya çıkan nöro-dejeneratif hastalıklar) ait gen taşıyan Caenorhabditis elegans cinsi solucan ve insan hücre kültürleri incelemeye alınıyor.

Burada proteazom (yukarıda da yazdığım gibi birikim yapmış hasarlı proteinleri hücrelerden uzaklaştıran hücresel bir mekanizma) aktivitesinin soğuğa bağlı değişimini inceliyorlar.

Eeeee… Sonuç ne çıkmış?

Tahmin ettiğiniz gibi; Caenorhabditis elegans cinsi solucanda da ve insan hücre kültürlerinde de soğuğun etkisi ile toplaşmış zararlı proteinler parçalandığı gibi yenilerinin toplanmasını da önlemiş…

Yani soğuk yaşlanma süreci sebeplerinden sorunlu proteinleri bertaraf etmiş…

Yaşasın gençlik… 🙂

Tıp dili ile;

Caenorhabditis elegans cinsi solucanda da ve insan hücre kültürlerinde, PA28γ/PSME3 (Proteazom aktivatörü) yaşlanma sebeplerini azaltmıştır.

Hatta sıcaklıkta hafif bir düşme bile hücre temizliği için proteazomu uyarıyor. Yan soğuk hem yaşlanmanın hem de yaşlanmayla ilişkili hastalıkların sürecinde uzun ömür tarafında yer alıyor.

Protein birikmesiyle ilişkili çeşitli nörodejeneratif durum ve hastalıklar

  • Yaşlanma
  • Alzheimer
  • Parkinson
  • Huntington
  • ALS

Araştırmanın sonuçlarını genele yorumlayabilir miyiz?

Muhtemelen diğer hayvanlarda hatta yaşa bağlı diğer nöro-dejeneratif hastalıklarda da soğuk aynı olumlu etkiyi gösterebilir.

Dışarı çıkıp bir serinlesek mi diyorsanız az biraz sabredin bitmedi daha…

Araştırma içerisinde bilim insanları biz bu işi soğuk olmadan normal vücut sıcaklığı olan 37 C da başarabilir miyizi de incelemişler

Veee…

Proteazom aktivitesini, genetik aşırı ekspresyon ile aktive etmişler. (Bu bölüm çok teknik o yüzden açıklamayacağım makale aşağıda ilk sırada isteyen okuyabilir)

Soğuk oda terapisi Kriyoterapi (cryotherapy): -65 ve -110 dereceye sahip iki kabini bulunan soğuk oda, yoğun antrenman temposu ve maç sonrası vücut yüzeyinin (derinin) 37 C ye kadar düşürülmesi ile uygulanan hücre – kas yenilenmesini de buraya not edelim.. Soğuk oda’ terapisi Kriyoterapi (cryotherapy) de başka bir yazı konusu…

Son paragraftaki özel durumu şimdilik göz ardı edin.(Vücut sıcaklığı ile vücut yüzey ısısı farklıdır) Aşırı düşük sıcaklıklar normalde canlı organizmalar için zararlı olabileceği gibi canlı organizma beden ısısında kararında azalma sağlanmasının yararları antik çağlarda bile bilinmekte ve uygulanmaktaydı.

Bazı canlıların vücut sıcaklığı ortamın sıcaklığına göre değişir. Bu canlılarda (solucanlar, sinek, balık vb gib) soğuk ömürlerini uzatmaktadır.

Solucanlar 20 C lik bir çevresel ortamda 5 derece daha düşük yere taşınırsa daha uzun yaşarlar.

Farelerin beden sıcaklığı 0,5 derece düşürüldüğünde daha uzun yaşarlar.

Enteresan olan; vücut sıcaklıkları dar bir aralıkta olan memelilerin de çevre ısısı ne olursa olsun (soğuk ya da sıcak) soğuk vasıtası ile ömürleri uzar.

İnsanların da vücut sıcaklıkları dar bir aralıkta olup soğuk benzer faydaları sağlamaktadır.

Fakaaaattt..

Normal vücut sıcaklığı 36,5 ila 37 C olup, 35 C altına aniden düşmesi hipotermi ye neden olur.

Uyku esnasında beden sıcaklığı 36 C ye kadar düşer.

Sanayi devrimi’nden (1760’lı yıllarda başlayıp, 1830’lara kadar devam eden süre) günümüze kadar geçen 190 yılda insan vücut sıcaklığı her on yılda bir 0,03 santigrat derece düşmüştür.

İnsan ömrünün ortalamasının da aynı dönemde giderek artmasının insan vücut sıcaklığındaki bu düşmenin de etkisi olma olasılığı düşünülmelidir.

Sonuç olarak;

Solucanlar, fareler, insan doku örnekler derken unutmayın ki insanların beden sıcaklığının düşürülmesi teknik bir konudur.

O sebeple;

  1. İdeal uyku ortamı için yatak odalarında sıcaklığın 16 – 19 derece a olması gerekir.
  2. Yaşam odanız sıcaklığın 21 derece den fazla olmaması gerekir.
  3. Kıyafetlerinizi günlük doğal aktivitenize uygun ve terletmeyecek olanlardan tercih edin.

Son olarak…

Ayağınızı Sıcak Başınızı Serin Tutun

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirlerv

⭐️⭐️ Soğuk sıcaklık, PA28γ kaynaklı proteazomlar aracılığıyla uzun ömürlülüğü uzatır ve hastalıkla ilişkili protein agregasyonunu önler https://www.nature.com/articles/s43587-023-00383-4

⭐️⭐️ Sıcaklığa bağlı doğal savunma, fare hava yolu hücrelerinde sıcak sıcaklıkta viral replikasyonu sınırlar. https://www.pnas.org/doi/abs/10.1073/pnas.1411030112

⭐️⭐️ Sıcaklık, uzun ömür ve yaşlanma konusunda dikkat edilmesi gerekenler https://link.springer.com/article/10.1007/s00018-008-7536-1

⭐️⭐️ Yaşlanmanın Belirtileri https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3836174/

⭐️⭐️ Termal çevrenin uyku ve sirkadiyen ritim üzerindeki etkileri https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3427038/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla