HOMA-IR – ”Homeostatic Model Assessment” ”İnsülin Direncinin Homeostatik Modeli Değerlendirmesi”
İnsülin direnci, kas, yağ ve karaciğerdeki hücrelerin pankreas tarafından üretilen insüline iyi yanıt vermemesi sonucu bu hücrelerin kandan glikozu kolayca alamaması ve kan şekerini kontrolde tutamaması durumudur.
HOMA-IR vücuttaki insülin direncini ölçmek için kullanılır. Açlık glikoz ve açlık insülin seviyelerinden hesaplanır.
HOMA-IR = Açlık kan şekeri x Açlık insülin değeri ÷ 405
Yetişkinlerde normal açlık kan şekeri değeri 70 – 100 mg/dl
Yetişkinlerde normal açlık insülin değeri 2.0 – 24.9 uIU/mL
HOMA-IR (2.5 altı olmalı)
ÖRNEK: Açlık glikoz 90 (70 – 100 mg/dl aralığında olduğu için normal diyoruz.) Açlık insülin 15 ( 2.0 – 24.9 uIU/mL aralığında olduğu için normal diyoruz.)
İki değer de normal. Şimdi HOMA-IR yi hesaplayalım:
HOMA-IR = Açlık kan şekeri x Açlık insülin değeri ÷ 405
HOMA-IR = 90 × 15 ÷ 405
HOMA-IR = 1350 ÷ 405
HOMA-IR = 3,333
Dikkat edin. Kan şekeri 90 normal, İnsülin 15 normal olmasına rağmen HOMA-IR değeri 3,333
Eğer HOMA-IR 2.5 üzeri ise insülin direnciniz var demektir.
Genel olarak 5 yıldan fazla süren insülin direnci üç ana hastalığa yol açar.
Sık sık yeme isteği, gece uykudan kalkıp atıştırıp geri yatma isteği
Kesin Tanı: Basit bir kan incelemesinde HOMA değerine baktıracaksınız.
Tedavi: Günde 100 gr’ın altında karbonhidrat tüketmeniz yeterli olacaktır.
Dr Mustafa KEBAT
Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü
Sınırlı Sorumluluk Beyanı: Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.
Ayrıca gıdalardaki kalsiyum ve fitatlar da engeller.
Bu sebeple Demir ilacı / demir preparatları ile yemek arasında 4-5 saat olmalı. (Tercihen gece yatmadan aç alınmalı. Akşam 20.00 de son öğünden 4 saat sonra gece 24.00 de. Böylece sabaha kadar da yeme içme olmadığı için tam emilme olur.)
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
ÇİNKO-BAKIR beraber alınmaz.
Her ikiside aynı reseptöre bağlanır ve bakır baskın gelerek çinkoyu engeller.
Bakır aynı zamanda şampuanlarda çok kullanılan B5 (pantotenik asit) vitamini de engeller.
Maalesef sadece ikisinin bir arada olduğu tablet bile var. Alırken dikkat edin.
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
SELENYUM ve BAKIR bir arada kullanmaz.
Selenyum engellenir. C vitamini selenyum etkisini artırır..
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
MİDE İLAÇLARI ile Demir, Çinko, Magnezyum, B12 arasında 5 (beş) saat fark olmalı.
Bunların emilimi için mide asiti gerekli, eğer mide ilacı (PPI, ANTİ-ASİT, H2 antagonisti) kullanıyorsanız vücudunuzda bu vitamin ve mineraller eksilir.
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
METFORMİN ➖ B12 beraber alınmaz.
METFORMİN içeren Diyabet /obezite ilaçları B12 emilimini NET ENGELLER
Metformin Bağırsak duvarında (+,-) yönünü değiştirir ve B12 bağırsağa giremez.
METFORMİN kullanımından 8 saat sonra B12 kullanmak gerekir.
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
EUTHYROX – LEVITRON ve DEMİR beraber alınmaz.
Levotiroksin içeren hipertiroidi ilaçları ile DEMİR beraber kullanılmaz..
Ama bu kez Demir degil tiroit ilaçlarının emilimi engellenir
Sadece demir değil MİDE İLAÇLARI DA hipertiroidi ilaçlarını engeller.
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
ASPİRİN – Vitamin E, Omega-3, Vitamin K1 ile beraber kullanılmaz.
Vitamin E ve Omega-3 aspirin etkisini artırır, damarlarda sızıntıya neden olabilir. Aspirinle aralarında 7-8 saat fark olmalıdır.
Aspirin K1’in etkisini nötralize eder, K1 bir işe yaramaz, beraber kullanılmazlar.
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
E vitamini / Omega-3 ve K vitamini beraber alınmaz
E vitamini ve Omega-3 kanı sulandırırken K vitaminin pıhtılaştırma özelliğini engeller.
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
B12, D vitamini, B9, B6, C vitaminleri GECE ALINMAZ.
D vitamini melatonini engelleyerek uykusuzluk yapar. Diğerleri ise enerji metabolizmasına katılarak uykusuzluk yapar.
Yatma saati ile D vitamini arasında 12, diğerleri ile 5 saat fark olmalıdır.
Dr Mustafa KEBAT
Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü
Sınırlı Sorumluluk Beyanı: Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.
Die-off Sendromu: Mikrobiyotada bulunan bazı maya ya da bakterilerin ölürken dışarı saldığı toksinler ve proteinlere karşı vücudumuzun ortaya çıkardığı reaksiyondur.
Burada mekanizmayı ayrıntılandıralım:
⭐️ Bağırsaklarımızda trilyonlarca bakteri bulunur. Bunun çoğunluğu kalın bağırsaktadır.Kalın bağırsaktaki bu bakterileri aldığımız gıdalarla biz besleriz.Bu bakterilerin bazıları bizim için vitaminler, yağ asitleri vs üretir. Aramızda Kazan = Kazan (Simbiozis) ilişkisi var.
Lakin dünyanın gerçeği iyilerin olduğu her yerde kötüler de var. Dünyanın varoluşundan beri süregelen iyilerle kötülerin savaşı barsaklarda olmaması mümkün mü? Tabi ki barsaklarda da savaş var.
Biz iyileri beslerken tabi ki kötüler de nasibini alıp besleniyorlar. Bunlar beslenirken, örneğin brokoli salatası yediniz parçalayıp sindirirken kalın barsakta bakteriler vasıtası ile belirli gazlar çıkar (Metan, hidrojen). Bu gazları barsaklarımızdan doğal yollarla atarız. Buraya kadar sorun yok.
Örneğin: İnce bağırsağın ilk kısımlarında 1 mililitre sıvı içinde 103 (10.000) den daha az bakteri bulunurken kalın bağırsakta ise mililitrede 108 ‘den (1.000.000.000) daha fazla bakteri yaşar.
İnce bağırsak florasındaki bakteriler gıdaların sindiriminde ve besin maddelerinin emiliminde önemli bir bir rol oynarlar. Ayrıca kısa zincirli yağ asidi sentezi, folat, B12 ve K2 vitamini gibi vitaminlerin sentezini de flora bakterileri yaparlar.
Peki olurda bu bakteriler kalın bağırsaktan ince bağırsağa geçerse neler olur?
⭐️ İşte o zaman mideden gelen brokoliyi daha kalın bağırsağa geçmeden ince bağırsakta sindiriverir. O zaman gazlar ince bağırsakta oluşur ve karında şişkinlik, gaz olur. Yemekten 45 dakika sonra davul gibi şişeriz. Az da yesek fark etmez sonuç karında şişkinlik.
Kalından ince bağırsağa bakteri geçişine SİBO denir.
SIBO – ”Small Intestinal Bacterial Overgrowth” ”“İnce Bağırsakta Aşırı Bakteri Üremesi” : ince bağırsakta aşırı bakteri üremesi ile karakterize, malabsorbsiyon ve bağırsak geçirgenliği gibi birden fazla semptom ve komplikasyona yol açan bir durumdur.
SİBO Nasıl Meydana Gelir
1-İnce bağırsağın pH seviyesinin dengesi (Midenin asit salgısı, safra kesesi ve pankreasın alkali salgıları) koruyucu rol oynarken pH seviyesin değiştiren en önemli faktör mide asidinin azalmasıdır. (Mide koruyucu olarak bilinen PPİ lerinin kullanımı vb gibi) SİBO oluşumuna neden olur.
2-Bağırsağın boşalmasını ve süpürülerek temizlenmesini sağlayan “göç edici motor kompleks” (MMC) hareketlerinin yapılamaması. Açlık dönemlerindeki bağırsak hareketleri sindirim için değil, mide ve ince bağırsakların “temizliği” içindir. Az az ye sık sık ye ve benzeri teşviklerle sindirim sisteminin dinlenememesi temizlenememesine yol açar. SİBO oluşumuna neden olur.
3-İnce bağırsak ile kalın bağırsak arasında yer alan ve kalın bağırsak içeriğinin ince bağırsağa doğru geriye kaçışını engelleyen ileo-çekal kapağın görevini yapamaması. Kalın bağırsak basıncının normalden fazla artışı ve/veya“göç edici motor kompleks” veya kısaca MMC (Migrating Motor Complex) adı verilen periyodik bağırsak hareketlerinin sayısının azalması ile kalın barsaktan ince bağırsağa geri kaçış olur. (Yeteri kadar sindirilemeyen karbonhidratlar ve proteinler kalın bağırsağa geldiğinde bu gıdalarda kokuşma ortaya çıkar ve geri kaçışa sebebiyet verir. Bu duruma karbonhidrat ve proteinin öğün içinde birlikte alınması, sık beslenme ile hazım süreci bitmeden gelen yeni besinler, midede sindirimi yavaşlatan ilaçlar vb gibi sebep olur.) SİBO oluşumuna neden olur.
4-İmmün mekanizmanın (Bağırsak mukozası hücreleri tarafından salgılanan ve patojenik bakterileri engelleyen bağışıklık hücrelerinden zengin müsin salgısı) yeetersizliği. Otoimmun hastalıkların birçoğunda ve immünsupressif (bağışıklık sistemini baskılayan) ilaçlar ile meydana gelir. SİBO oluşumuna neden olur.
5-Pankreas ve safra salgılarının bakteri üremesini durdurucu (bakteriyostatik) özellikleri yeterli olmadığında. Hastalıklar veya ilaçlar ile bu salgıların veya içeriklerinin etkinliklerinin azalması SİBO oluşumuna neden olur.
Dönelim diyete bağlı gelişen durumlara:
⭐️Her canlı gibi bakteriler de ölümü tadacaktır.
⭐️Bağırsağımızdaki bakteriler de ölür ve sonucunda proteinler, toksinler bağırsağa dağılır ortam asidik halle gelir. Gaz artışı olur. Önce şişkinlik ardından ishal meydana gelir.
⭐️Bu süreçte bağırsak duvarı geçirgenliği artar ve yayılan toksinler bağırsak duvarından geçerek kana karışır.
⭐️Bu sırada vücudun bu bölgedeki ilk savunma hattı bağırsak duvarında bekçlik yapan bağışıklık hücreleri toksinlere saldırır.
⭐️Bu sürece inflamasyon denir. (Enfeksiyon değil) İnflamasyonun başlaması ile kana geçen toksinlerin peşine düşerler.
⭐️Damar duvarları (endotel) hasar görür. Bunların bazıları kan beyin bariyerini geçer ve nörolojik sorunlar meydana gelir.
⭐️Toksinler en çok Karaciğere gelir. Süper antioksidan GLUTATYON bunları yok etmeye başlar. Ardından safra ile bağlanarak atılmaya çalışılır. Lakin GLUTATYON yetmez.
⭐️Tiroit bezleri ve Tiroit peroksidaz etkilenir, cilt bariyeri etkilenir, sinirler etkilenir, hasar alır.
⭐️⭐️ İşte tüm bunlara DİE-OFF SENDROMU denir.
Gelelim diyetimize… haftası dolmadan başlayan bu şikayetlerle diyet bırakırız.
Sağlıklı olmak sağlıklı kalmak aslı amaç olmalı. Bu sebeple her ne maksatla olursa olsun sert, keskin an kilo verme hevesleri ile diyet YAPILMAMALI.
Gluten aniden kesilebilir. Histaminli gıdalar aniden kesilebilir. Lakin karbonhidratı kademeli olarak kesmelisiniz. Aksi halde çarpılırsınız.
Kısa süreli başarı elde ettiğinizi düşünseniz de arka planda vücudunuza özellikle sindirim sisteminize ciddi zarar verirsiniz.
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
DİE-OFF ya da başka bir sebeple toksin geçişi olmuşsa ne yapacağız? Toksinleri nasıl engelleyeceğiz?
Örneğin leblebi misali içilen Antibiyotik ve antifungal ilaçlarda bağırsakta bakteri ve mantarları öldürür. (HerxHimer sendromu)
Die-off ya da HerxHimer sendromu: Candida, Ülseratif kolit ve Pan kolit, Crohn, SİBO, Haşimato, Diyabet, Aşırı stresli bir yapı, Gastrit gibi hastalıklarda AŞIRI GEÇİRGEN BAĞIRSAK oluşur.
Sıklıkla kadınların hekim kontrolünde veya kontrolsüz olarak uygulanan Candida tedavisinde de DİE-OFF oluşur.
Biraz da toksinleri temizleyip bağırsak florasının normale dönmesi için ne yapacağız bakalım.
(Aşağıda yer alan bilgiler genel olup hekiminize danışmadan asla kullanmamalısınız)
⭐️⭐️⭐️⭐️ SIVI BENTONİT KİL
Bağırsak ortamında oluşan toksinleri ve bazı ağır metalleri kana geçmeden bağlayıp atar.
Günlük 2 yemek kaşığı kullanmak yeterlidir.
⭐️⭐️⭐️⭐️ HESPERİDİN ve BENFOTİAMİN
Kana geçen toksinlerin endotel hücrelere, sinirlere ve nöronlara zarar vermemesi için Hesperidin (1000 mg /gün) ve Benfotiamin (300 mg /gün)
⭐️⭐️⭐️⭐️ GLUTATYON ve RESVERETROL
Karaciger, böbrek, mitokondri oksidayonunu ve cilt hasarını önlemek için Glutatyon (1000 mg / gün), Resveratrol (600-700 mg / gün)
⭐️⭐️⭐️⭐️ Omega-3 DHA ve EPA formu
Eritrosit dahil hücre zarlarının oksidayonunu önlemek için Omega-3 ( 2000 mg /gün)
⭐️⭐️⭐️⭐️ B12 VİTAMİNİ
Bağırsaklarda ilk emilim sorunu B12 de sonra Demir, Çinko, Magnezyum ve B9 da olur. Diğerleri bir nebze daha emilir fakat B12’nin negatif iyon yükü sebebi ile emilimi direkt kesilir, bunu almak gerek.
⭐️⭐️⭐️⭐️ SU İÇMEK
Kilo ÷ 30 = su/L (7 yaş üzeri için)
Örneğin 70 kg birey için 75 ÷30 = 2.3 Litre su tüketimi şart. Toksinlerin hızlı atılımı için su önemlidir. Fakat suyu 4-5 litre günlük tüketim şeklinde abartmamak gerekir, sodyumu düşürür, elektrolit eksikliği oluşur ve zarar verir.
⭐️⭐️⭐️⭐️ DÜŞÜK EFOR
6-7 gün kadar yüksek efor sarfetmemek, mümkün oldukça dinlenmek önemlidir.
⭐️⭐️⭐️⭐️ BESLENME
Yüksek lifli besinler, yüksek şekerli besinler, baharatlı gıdalar ve süt ürünlerini bir süre tüketmemek gerekli.
Dr Mustafa KEBAT
Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü
Sınırlı Sorumluluk Beyanı: Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.
Anlaşılabilmesi için ”HÜCRE HASARI” nedir onu hatırlayalım.
Hücre hasarının en büyük nedenlerinden biri “İSKEMİ” dir.
İskemi; sıklıkla belirli bir dokudaki kan akışının zayıflaması veya tamamen kesilmesi sonucu dokunun başta oksijen olmak üzere hayati önem taşıyan moleküllere erişiminin engellenmesine bağlı olarak gelişen doku hasarına verilen isimdir.
İskemi ile birlikte;
Oksijen
Vitamin
Mineral
Glikoz
Aminoasit
Yağ asiti vs geçişinin azalıp dokuların beslenmemesidir.
Sistemimiz Nasıl Çalışıyor?
Hücrede Sodyum-potasyum pompası bulunur. Bu pompa 3 tane sodyumu dışarıya atar, 2 potasyum içeriye alır. AMA Bunları yapabilmek için enerji harcar. Yani ATP gerekir..
ATP (enerji) oluşması için ise mitokondriye OKSİJEN gerekir.
Koşarken daha çok enerji lazım. Enerjiyi üreten mitokondri olduğu için enerji santrali mitokondriye daha çok oksijen lazım
Bu durumda oksijeni daha çok alabilmek için solunum sayısı hızlanıyor. Oksijen yetmedikçe daha hızlı nefes alıyoruz. Kısa ve derin olmayan solunumlar başlıyor, Oksijen yetmedikçe Sodyum / potasyum pompası çalışmamaya başlıyor.
Hani 3 sodyum (NA) dışarı atıyordu ya pompa, oksijen yetersiliğinde sodyum (NA) dışarı atamıyor. Sodyum hücrede kalıyor. Bu durumda ne olacak?
Düşünün Sodyum ne yapar? Su tutar. su çeker.
Suyu hücre içine çekiyor.
Koşarken hem terleme hem suyun hücreye çekilmesi olduğunda SUSARIZ.
Su hücre içini şişirmeye başlar. Eyvah ki eyvah. Bu duruma HIDROPİK DEJENERASYON denir.
Hücre şişince içerde miyelin figür denilen fosfolipid yağ parçaları kopmaya başlar. (Bu süreçte halen hücre çeperi saglamdır)
Hücre şiştiği için hücre üzerindeki MİKROVİLLÜSLERDE ve RESEPTÖRLERDE kayıplar olur.
İnsülin reseptörü, D3, Magnezyum, çinko, B12 vb gibi hepsinin reseptörü var.
Hücre kendini kurtarmaya çalışır..
Oksijen olsa oksijenli solunum yapacaktık ama Oksijen yetersiz.
Oksijensiz solunuma yönelir.
Oksijensiz solunumla sadece 2 ATP elde etmek için glikozu yıkmaya başlar.
Oksijensiz solunumda son ürün. LAKTİK ASİT. (Kaslar taş gibi olur, ağrır. Ağır egzersiz sonrası oluşan ağrı)
Adı üstünde laktik ASİT. Hücre pH seviyesi düşer, asidik olur.
Hücre içinde protein üreten bir organel var. RİBOZOM. Bunlar protein üretemez hale gelir.
Protein üretilmeyince yağlar işaretlenip hücre dışına atılamaz. Kötü, çok kötü. Lipid birikimi var. Bu birikim en çok KARACİĞER ve KALP’te olur.
Buraya kadar olanlar. Eğer kısa süreli olursa, oksijen geri gelirse, oksijensiz halde zorlamazsak, geri döndürülebilir.
Diyelimki oksijensizlik devam ediyor.(IRREVERSIBLE) geri döndürülemez hücre hasarı.
İlk bulgu hücre membranı, bütünlüğü bozulur ve duvar çatlar.
İçeriye bol miktarda KALSİYUM girer ve enzimler aktifleşir ve yıkıma başlar. VE HÜCRE ÖLÜR
İLLE DE KOŞACAĞIM DİYORSANIZ
Nefes nefese kalmayın sakın.
Dikkat ederseniz en önemli konu hipoksi. Lakin damarın daralması/bozulması da bir hipoksi nedenidir.
Her yerde parmaktan ölçüm cihazları var. Hatta telefonlarla ble ölçülüyor. Satürasyonum 97 iyiyim diyemezsiniz. Çünkü arka plan var.
Diyelim kılcal damarlarınızda ENDOTEL HASAR var. Ve birçok organı besliyor o kılcallar.
İşyeri hekiminiz ”sizden bir tam kan sayımı alalım.” dediği zaman kanınızdaki hangi değerleri görmek istiyor? Bu değerlerin düşüklüğü veya yüksekliği ne anlama geliyor? Birlikte inceeleyelim.
Hemogram genellikle 18 parametre olarak istenir ve yapılır.Lakin kan üzerinde daha ayrıntılı bilgi gerektiğinde 24 parametre olarak yapılır.
Lökositler: Bağışıklık sisteminin bir parçası olup ve vücudun enfeksiyonlarla savaşmasında rol alırlar. Kemik iliğinde üretilir. WBC (Lökosit), toplam kan hacminin yaklaşık %1’ini oluşturur ve nötrofil, lenfosit, monosit, eozinofil ve bazofil olmak üzere beş farklı tipi vardır.
1 Mikrolitre kan içerisinde, erişkinlerde hem Erkek hem de Kadınlarda 4500 – 11.000 arasında bulunurlar.
Lökositlerin, normal seviyeleri yaşa bağlı olarak bağışıklık sisteminin gelişimi ile birlikte değişiklik gösterir.
0 ila 1 ay: 9.000 – 30.000
2 ila 12 ay: 5.000 – 19.500
1 ila 3 yaş: 6.000 – 17.500
4 ila 5 yaş: 5.500 – 15.000
6 ila 15 yaş: 4.500 – 13.000
15 yaş ve üzeri: 4.000 – 10.000
LÖKOSİT NEDEN YÜKSELİR
Bakteriyel enfeksiyon ve iltihaplanmalarda yükselir.
Ateş, yaralanma, yanık veya ameliyatlarda yükselir.
Gebelikte yükselir
Alerjik reaksiyonlarda yükselir.
Lupus hastalığında yükselir.
Romatoid artritte yükselir.
Tiroid Hastalıklarında yükselir.
Lösemide yükselir.
Obezitede yükselir.
Kemik iliği tümörlerinde yükselir.
Sigara tüketiminde yükselir.
Kalp krizinde yükselir.
Doku hasarında yükselir.
Kronik böbrek yetmezliğinde yükselir.
Tüberkülozda yükselir.
Boğmacada yükselir.
Yüksek kan şekeri (Şeker koması) yükselir.
LÖKOSİT NEDEN DÜŞER
B12, Çinko ve Bakır eksikliği
HIV / AIDS
Şiddetli enfeksiyon ve iltihaplanmalar
Kemik iliği yetmezliği
Lenfoma
Dalak büyümesi
Bazı karaciğer hastalıkları
Kemoterapi
Bazı antibiyotik ilaçlar
Radyasyon tedavisi
Sıtma
Verem
Yoğun alkol tüketimi
Beslenme Eksiklikleri
WBC kendi arasında nötrofil, lenfosit, monosit, eozinofil ve bazofil olmak üzere çeşitlere ayrılır ve kan tetkikinde ayrı ayrı bakılır. Şimdi onlara bakalım:
2.NE % – ”Neutrophil” ”Nötrofil”
Nötrofil, özellikle bakteriyel ve mantar enfeksiyonlarına karşı savaşır. Bu enfeksiyonlarda yapımı ve dolayısı ile miktarı artar.
1 Mikrolitre kan içerisinde, yetişkinlerde 1.500 – 7.000 aralığındadır. 7.000’in üstünde ya da 2.500’ün altında yer alan nötrofil değeri riskli olarak kabul edilir.
Mutlak nötrofil sayısı erişkin harici aralıkları aşağıdaki gibidir.
Yeni doğan: 6.000 – 26.000 mcL aralığında
1 haftalık: 1.000 – 10.000 mcL aralığında
6 aylık: 1.000 – 8.500 mcL aralığında
Çocuklarda: 1.000 – 8.000 mcL aralığında olmaktadır.
NÖTROFİL NEDEN YÜKSELİR
Enfeksiyonlarda yükselir.
Bakteri, mantar ve viral durumlarda yükselir.
Kalp krizinde yükselir.
Sigara ve tütün kullanımında yükselir.
Lösemide yükselir.
Steroid kullanımında yükselir.
Kan naklinde yükselir.
Stresde yükselir.
Yoğun egzersiz
Yaralanmada yükselir.
Bazı ilaç reaksiyonlarında yükselir.
Down Sendromunda yükselir.
Dalağın cerrahi müdahale ile çıkarılmasında yükselir.
NÖTROFİL NEDEN DÜŞER
Hepatitte düşer
Tüberkülozda düşer
Lyme Hastalında düşer
Kemoterapide düşer
Sepsiste düşer
Kemik iliği bozukluğunda düşer
B12 vitamini, folat, bakır gibi vitamin eksikliklerinde düşer.
Chron hastalığında düşer
Kelebek hastalığında (Lupus) düşer
Romatoid artritte düşer
Aşırı streste düşer
Yetersiz beslenmede düşer
Sigara ve tütün kullanımında düşer
Antibiyotikler ve psikiyatri ilaçlarında düşer.
Nötrofil düşüklüğü 3 farklı seviyede incelenir
Hafif nötropeni: 1.000 – 1.500 mcL
Orta nötropeni: 500 – 1.000 mcL
Ağır nötropeni: 500 mcL’nin altındaki değerlerdir.
3. LY % – ”Lymphocyte” ”Lenfosit”
Lenfosit, kemik iliğinde üretilir, vücudun özellikle viral enfeksiyonlarla savaşında yer alır. Lenfositler beyaz kan hücrelerinin %20 ila %40’ıdır. Lenfositler T Lenfositler ve B Lenfositler olarak iki ana gruba ayrılır.
T lenfosit hücreleri, vücuda giren yabancı maddelere karşı bağışıklık sisteminin tepsini kontrol etmeden etkilidir. Doğrudan tümörlere ya da enfekte olan hücrelere saldırarak onları öldürür.
B lenfosit hücreler, ürettiği antikorlar sayesinde virüsleri, bakterileri hedef alan proteinlerdir. Vücutta doğal olarak bulunan B lenfosit hücreleri, hafıza hücre görevi görerek önceden yer alan antijenleri hatırlar ve ona göre savunma oluşturur.
1 Mikrolitre kan içerisinde, yetişkinlerde 1000- 4800 mcL dir.
Çocuklarda normal değeri 1 Mikrolitre kan içerisinde 3000 – 9500 mcL dir.
Boğmaca, toksoplazmoz ya da sitomegalovirüs gibi enfeksiyonlarda yükselir.
LENFOSİT NEDEN DÜŞER
Romatoid Artrit gibi otoimmün hastalıklarda düşer.
Vitamin ve mineral eksikliğinde düşer.
Kanser tedavisinde uygulanan ilaçlarla düşer.
Böbrek rahatsızlıklarında düşer.
Genetik ve kalıtsal hastalıklarda düşer.
Multipl Skleroz gibi beyin- sinir hastalıklarında düşer.
Kortizonlu ilaç alımında düşer.
HIV ve AIDS gibi hastalıklarda düşer..
Enfeksiyonllarda düşer.
Vücudun lenfosit üretim konusunda yetersiz olmasında düşer.
Toksinlerin lenfositleri tok etmesinde düşer.
Çölyak, Chron gibi bağırsak hastalıklarında düşer.
4.MO % – ”Monocyte” ”Monosit”
Monosit, Kemik iliğinde üretilir, beyaz hücre sayısının %2 ila %8 aralığında olup, vücuda zarar verebilecek ölü ve hasarlı hücreleri, mikroorganizmaları temizlemekle ve diğer kan hücrelerini uyarmakla görevlidir. Dokularda bulundukları yere göre Makrofaj (yiyici) ve dendritik hücre olarak adlandırılır ve görev yapar.
1 Mikrolitre kan içerisinde, yetişkinlerde 200 ila 800 mcL dir.
MONOSİT NEDEN YÜKSELİR
Otoimmün hastalıklarda yükselir.
Kan bozukluklarında yükselir.
Kanser (lösemi, lenfoma) da yükselir.
Kardiyovasküler hastalıklarda yükselir.
Enfeksiyonlarda. yükselir.
Enfllamatuar bozukluklarda yükselir.
MONOSİT NEDEN DÜŞER
Kan enfeksiyonlarında düşer.
HIV düşer.
Kemoterapi reaksiyonunda düşer.
Anemide düşer.
Yanık yaralanmalarında düşer.
5.EO % – ”Eosinophile” ”Eozinofil”
Eozinofil, parazitik enfeksiyon, alerjik reaksiyon veya kanser gibi hastalıklarla vücudun savaşmasına yardımcı olan, kemik iliğinde üretilen bir tür beyaz kan hücresidir.
1 Mikrolitre kan içerisinde yetişkinlerde < 500 hücre/mcL dir.
EOZİNOFİL NEDEN YÜKSELİR
Akut hipereozinofilik sendromda yükselir.
Astım ya da saman nezlesi gibi alerjik bir bozukluklarda yükselir.
Otoimmün problemlerlerde yükselir.
Bir parazit ya da mantarın neden olduğu bir enfeksiyonlarda yükselir.
Çölyak Hastalığında yükselir.
Astımda yükselir.
Egzemada yükselir.
Lösemi ve diğer kan hastalıklarında yükselir.
Mikrobik hastalıklarda yükselir.
Chron hastalığında yükselir.
Kanser türlerinde yükselir.
EOZİNOFİL NEDEN DÜŞER
Yoğun strese maruz kalmakla düşer.
Vücutta steroid artışı yaşanmasında düşer.
Kan şekerinde düşüklüğünde düşer.
Alkol zehirlenmesinde düşer.
Doğum kontrol hapı kullanımında düşer.
Cushing Sendromunda düşer.
Östrojen ve kortikosteroid barındıran ilaç kullanımında düşer.
Karaciğer problemlerinde düşer.
Böbrek hastalıklarında düşer.
6.BA % – ”Basophile” bazofil”
Bazofil, kemik iliğinde üretilerek vücuttaki birçok dokuda yer alır, tüm hücrelerin yaklaşık %1’ini oluşturan beyaz kan hücreleridir.
1 Mikrolitre kan içerisinde yetişkinlerde 0-300 ml de yüksek olması beklenir.
BAZOFİL NEDEN YÜKSELİR
Su Çiçeğinde yükselir.
Tüberkülozda yükselir.
Saman nezlesinde yükselir.
Allerjik rinitte yükselir.
Romatizmal eklem iltihabında yükselir.
Sedef hastalığında yükselir.
İnflamatuar bağırsak hastalığında yükselir.
Hashimoto tiroiditte yükselir.
Hipotirodide yükselir.
Lösemide ve Lenfomada yükselir.
BAZOFİL NEDEN DÜŞER
Uzun süreli steroid ilaçları kullanımında düşer.
Radyasyon ve kemoterapi tedavilerinde düşer.
Akut enfeksiyonlarda düşer.
Stres reaksiyonunda düşer.
Kandaki yüksek tiroid seviyesi (hipertiroid) de düşer.
Kalp krizinde düşer.
Gebelikte düşer.
7. NE ♯ –
8. LY ♯ –
9. MO ♯ –
10. EO ♯ –
11. BA ♯ –
12.RBC – “Red Blood Cells” ”Alyuvarlar” ”Eritrosit” ”Kırmızı Kan Hücreleri”
Eritrositler: kan hücreleri arasında en baskın olanı ve tüm hücrelerin yaklaşık %99’luk kısmını oluşturlar.
Kemik iliğinde üretilir ve içerisinde oksijen taşıyan HGB (hemoglobin) vasıtası ile akciğerlerden vücuttaki her hücreye oksijen taşır.
1 litre kanda
Erkekte 4.35 – 5.65 trilyon
Kadında 3.90 – 5.13 trilyon RBC bulunur. (Tahlillerde trilyon yazmaz, sadece rakamlar yazar)
ERİTROSİT NEDEN YÜKSELİR
Temel olarak yetersiz oksijen alımında yükselir (Yakın dönemin çılgınlığı Sürekli maske takmak gibi)
Ağır egzersizde yükselir
Uyku apnesi olanlarda yükselir
Fazla susuzlukta yükselir
Kalp, Akciger hastalıklarında yükselir
Sigara içenlerde yükselir
Yükselir Çünkü:
İçerisinde oksijen taşıyan hemoglobin var. Eğer oksijen alımını engelleyen bir durum varsa Kemik iliği bu açığı kapatmak icin fazladan RBC (Eritrosit) üretir. Aslında amaç hemoglobin sayısını artırmaktır.
Aynı mantıkla ağır egzersizde kaslar fazla çalışıp, fazla oksijene ihtiyac duyar ve kemik iliği fazladan RBC (Eritrosit) üretir.
Uyku apnesinde kişi uyurken solunumu bazen keser, solunup yapmaz ve dokularında kanında oksijen seviyesi düşer, kemik iliği RBC (Eritrosit) üretir.
Kemik iliği hastalıklarında düşer. (Aplastik anemi gibi)
Kalıtsal olabilen bazı anemi türlerinde düşer. (Talasemi veya orak hücreli anemi gibi)
Gebelikte düşer.
Ani ağır kan kaybında düşer.
➖RBC (Eritrosit) üretilmesi için Demir, Folat, B12, B9, B6 gereklidir.
➖RBC (Eritrosit) içindeki oksijen taşıyan Hemoglobin (HGB) üretimi içinde demir gerekli. Demir eksikse hemoglobin olmadığı icin RBC de düşer.
13.HGB – ”Hemoglobin”
Hemoglobin, eritrosite kırmızı rengini veren, akciğerden aldığı oksijenin dokulara taşımasını ve dokulardan alınan karbondioksitin de akciğere taşınmasını sağlayan demir açısından zengin bir proteindir.
Hemoglobin normal değerleri yaşa göre değişir.
Yenidoğan için: 13, 5 – 24 gr/dL
0-3 yaş kategorisindeki bebekler için: 11 – 13 gr/dL
3-11 yaş kategorisindeki çocuklar için: 12 – 14 gr/dL
Yetişkin erkekler için: 13, 5 – 17, 5 gr/dL
Yetişkin kadınlar için: 12, 5 – 15, 5 gr/dL
HEMOGLOBİN NEDEN YÜKSELİR
Polisitemi vera – Nadir görülen kan kanseri sebepli yükselir.
Kalp böbrek veya akciğer hastalıkları sebepli yükselir.
Dehidrasyon – vücudun aldığından daha fazla su kaybetmesi sebepli yükselir.
Tütün ürünleri kullanımında yükselir.
Karaciğer veya böbrek kanserinde yükselir.
Yüksek rakımlarda yaşamakla yükselir.
Kronik akciğer hastalığı (KOAH) da yükselir.
HEMOGLOBİN NEDEN DÜŞER
Demir eksikliği anemisi
Vitamin eksikliği anemileri (B12 vitamini veya folik asit eksikliği)
Gebeliğe bağlı anemi
Ailesel akdeniz anemisi (talasemi)
Bağışıklık sisteminin otoimmün etkisiyle gelişen aplastik anemiler
Kırmızı kan hücrelerinin kan dolaşımında veya dalakta parçalanmasıyla gelişen hemolitik anemiler
Hemoglobin proteininin genetik olarak anormal yapıda olduğu orak hücreli anemi
Kanser tedavisi için uygulanan kemoterapiler
Akut kan kaybı
Sepsis
Böbrek hastalıkları
Lösemi, lenfoma veya multipl myelom gibi kan hücresi üretimini olumsuz etkileyen hastalıklar
Diğer kronik hastalıklar
Kullanılan bazı ilaçlar
Dengesiz ve sağlıksız beslenme
Tütün ürünlerinin yoğun kullanımı
13. HCT – Hemotokrit
Hematokrit (HCT), santrifüjleme yoluyla ölçülen, kırmızı kan hücrelerinin (eritrosit) hacminin toplam kan hacmine oranıdır.
MCHC, kırmızı kan hücresi hacmindeki ortalama hemoglobin konsantrasyonunu belirleyen bir değerdir. Eritrosit içerisindeki HGB miktarı / yoğunluğunu verir.
MCHC’nin ortalama referans aralığı 32 – 36 gram/desilitre (g/dL) veya 320 – 360 gram/litre (g/L) aralığında olmalıdır.
MCHC NEDEN YÜKSELİR
Hemolitik anemi
Vitamin B ve folat eksikliği
Herediter Sferositoz
Karaciğer hastalığı
Hipertiroid
Ciddi yanık vakaları
Orak hücre hastalığı
MCHC NEDEN DÜŞER
Demir eksikliği ve demir eksikliği anemisi
Akdeniz anemisi taşıyıcılığı ve akdeniz anemisi hastalığı
Kronik hastalık anemisi
Sideroblastik anemi
Kronik inflamasyon
Çölyak hastalığı
Böbrek hastalıkları
Kurşun zehirlenmesi
18.RDW-CV – ”Red Cell Distribution Width – Coefficient of Variation” ”Kırmızı Hücre Dağılım Genişliği” kırmızı kan hücrelerinin dağılım eğrisinin genişliğini ve ortalama hücre boyutlarında ki değişkenliğin ölçümüdür. Ortalama hücre boyutunun standart sapması kırmızı hücrelerin MCV’sine bölünmesi ve yüzdeye dönüştürmek için 100 ile çarpılması ile bulunur. RDW-CV için normal bir aralık yaklaşık %11,0 – 15,0’dir.
19.RDW-SD – ”Red Cell Distribution Width – Standard Deviation” ”Kırmızı Hücre Dağılım Genişliği” Kırmızı hücre dağılım eğrisinin genişliğinin femtolitre (fL ) cinsinden gerçek bir ölçümüdür.
RDW normal değeri yetişkin erkeklerde % 11.8 ila 14.5 yetişkin kadınlarda %12 ila 16 arasıdır.
RDW-SD NEDEN YÜKSELİR
Folat eksikliği
Kronik karaciğer hastalıkları
Alkol kullanımı
Sferositoz
Sigara kullanımı
RDW-SD NEDEN DÜŞER
Böbrek hastalığı
Vücutta geçmeyen iltihaplanma durumu
İlaçların kullanımı k
Kanser
Diyabet
Karaciğer hastalıkları
AIDS
20. PLT – ”Platelet” ”Trombosit” ”Kan Pulcukları”
Trombosit, Kemik iliğinde bulunan megakaryosit adı verilen çok büyük hücrelerin kana geçerken parçalanması ile oluşurlar. Kanamayı yavaşlatmak, durdurmak ve yaraların iyileşmesine yardımcı olmak için kümeleşerek tepki veren ve böylece kan pıhtısı oluşturan kan bileşenleridir.
1 Mikrolitre kan içerisinde yetişkinlerde 150 bin ile 400 bin arasında bulunur
TROMBOSİTLER NEDEN YÜKSELİR
Hemolitik anemisine ve demir eksikliği anemisi ne bağlı yükselir.
Mide, bağırsak, lenfoma ve yumurtalık gibi kanserlere bağlı yükselir.
Akciğer, sindirim sistemi, üriner ve genital enfeksiyonlara bağlı yükselir.
Kronik inflamatuar hastalıklara bağlı yükselir.
Gıda alerjisi, egzama, alerjik astım ve alerjik rinit (saman nezlesi) bağlı yükselir.
Splenektomi,dalağın cerrahi müdahale ile çıkarılma işlemine bağlı yükselir.
Asplenia, Dalak eksikliğine bağlı yükselir.
İlaçlara bağlı yükselir.
TROMBOSİTLER NEDEN DÜŞER
Kemik iliği hastalıklarında düşer.
Otoimmün hastalıklarda düşer.
Alkol ve ilaçlarda düşer.
Enfeksiyonlarda düşer.
Gebelikte düşer.
Kan Naklinde düşer.
Folik asit eksikliğinde düşer.
B12 eksikliğine bağlı meydana gelen anemilerde düşer.
MPV, Trombosit (PLT) ortalama hacmini/büyüklüğünü gösterir. Trombositler ilk üretildiginde hacmi büyüktür, sonra küçülür.
MPV NEDEN YÜKSELİR
Diyabet (şeker hastalığın) yükselir
Kalp damar hastalığında yükselir.
Kanserlerde yükselir
Chron hastalığında yükselir
Hipertiroidide yükselir.
Hipertansiyon (yüksek tansiyon) da yükselir
B12 veya D vitamin ve folat eksikliğinde yükselir
Karaciğer hastalıklarında yükselir.
Sepsiste yükselir
Gebelik zehirlenmesi (preeklampsi)nde yükselir.
MPV NEDEN DÜŞER
Aplastik anemide düşer.
Lupusda düşer.
İlik hipoplazisinde düşer.
Wiskott-Aldrich sendromunda düşer.
Birincil veya ikincil trombositozda düşer.
Kemik iliği yetmezliğinde düşer.
Demir eksikliğinde düşer.
Anemi (Kansızlık) da düşer.
Kronik böbrek yetmezliğinde düşer.
Genetik koşullarda düşer.
22. PCT –
23. PDW – ”Platelet Distribution Width” ” Trombosit Dağılım Genişliği”
PDW, Toplam Trombosit (PLT) boyutlarinin birbirine yakınlığını ifade eder. PDW yükseldiğinde PLT büyüklükleri aasında ciddi fark oluşur.(Biri Karpuz gibi biri ceviz gibi olur) Bu durumda hem pıhtı hem kemik iliğinde sorun akla gelir.
Reaktif Zaman Testi (RZT), bir bireyin görsel, işitsel veya dokunsal uyarana karşı tepki başlatma süresini nesnel olarak ölçen nöromotor bir performans değerlendirme yöntemidir.
Yazımın amacı; iş sağlığı ve güvenliği, ergonomi, spor performansı, sürücü değerlendirmeleri, askeri personel taramaları ve nörolojik rehabilitasyon alanlarında güvenli, standardize edilmiş ve tekrarlanabilir bir test protokolü hazırlayabilmeniz için hatırlatma yapmaktır.
II. REAKTİF ZAMAN KAVRAMININ TEMELİ
Reaktif zaman (RT), sinir sisteminin 3 aşamalı bir süreçte verdiği cevaptır:
Uyarının algılanması (sensory acquisition)
Karar süreci (central processing)
Motor cevabın başlatılması (motor execution)
Bu süreç hem beyin fonksiyonlarının bütünlüğü hem de kas-sinir iletim hızının sağlığı hakkında kritik bilgiler verir.
III. TESTİN KAPSAMI VE KULLANIM ALANLARI
RZT aşağıdaki klinik/saha alanlarında yaygın olarak kullanılmaktadır:
1. İş Sağlığı & Güvenliği / Operatör Değerlendirmeleri
Forklift, vinç, pres operatörleri
Yüksek riskli makine kullanıcıları
Reaksiyon hızı kritik olan işlerde periyodik tarama
Uykusuzluk, alkol, yorgunluk ve ilaç etkilerinin tespiti
2. Trafik ve Sürücü Yeterlilik Testleri
Ticari araç sürücüleri
Askeri sürüş testleri
Yaşlı sürücü bilişsel değerlendirmeleri
3. Spor Performansı
Nöromotor hız ölçümü
Refleks çalışmaları
Görsel-reaktif antrenman değerlendirmeleri
4. Klinik Rehabilitasyon
MS, Parkinson, periferik nöropati
İnme sonrası kognitif-motor geri kazanım
Vestibüler rehabilitasyon öncesi ve sonrası karşılaştırmalar
IV. TESTİN BİLEŞENLERİ
RZT 3 temel türde uygulanır:
1. Basit Reaksiyon Zamanı (Simple RT)
Tek tip uyaran – tek tip cevap Örneğin: “Işık yanınca butona bas.”
2. Seçici Reaksiyon Zamanı (Choice RT)
Çeşitli uyaranlara farklı cevap Örn: “Yeşile bas, kırmızıda basma.”
3. Ayrımcı Reaksiyon Zamanı (Discrimination RT)
Sadece belirli uyarana tepki verme Örn: “Sadece üç kez yanıp sönen ışığa bas.”
VI. REAKTİF ZAMAN TESTİNİN ADIM ADIM UYGULAMA PROTOKOLÜ
Aşağıdaki prosedür uluslararası geçerli RT ölçüm standardı temel alınarak genişletilmiştir.
📌 A. BASİT REAKSİYON ZAMANI PROTOKOLÜ
(Simple Reaction Time)
1. Pozisyonlama
Katılımcı sandalyeye dik oturur
Ayaklar yere tam temas eder
Ellerin pozisyonu: Dirsek 90–120° bükülü
Parmaklar buton üzerinde beklememeli
Göz yüksekliği ekrana paralel
2. Talimat
Örnek standart talimat:
“Birazdan ekranda rastgele bir zaman aralığında ışık yanacak. Işığı görür görmez mümkün olan en kısa sürede butona basmanızı istiyorum. Işığı beklemeyin, tahmin etmeyin. Uyarı gelmeden basmayın.”
3. Uyarı Süreleri
Rastgele aralıklar:
Minimum: 1.5 saniye
Maksimum: 3.5 saniye
Bu değişken süre tahmini önlemek içindir.
4. Deneme Sayısı
5 deneme: Alıştırma
15-30 deneme: Ölçüm (Profesyonel testlerde 30 tekrar önerilir.)
5. Ölçüm Sonuçları
Aşağıdaki parametreler kaydedilir:
Ortalama RT
En hızlı tepki
En yavaş tepki
“Anticipatory response” (erken basma) sayısı
“Missed response” (yanıtsız kalan uyarı) sayısı
📌 B. SEÇİCİ REAKSİYON ZAMANI PROTOKOLÜ
(Choice Reaction Time)
1. Talimat
“Yeşil ışık yanınca sol butona, sarı ışık yanınca sağ butona basın. Kırmızı ışık yanarsa hiçbir şeye basmayın.”
2. Uyarı–Cevap Haritalaması
Uyarı
Motor Cevap
Yeşil
Sol el
Sarı
Sağ el
Kırmızı
Tepki yok
3. Hata Tipleri
Yanlış butona basma
Gereksiz basma
Geç cevap
Cevapsız uyarı
4. Ölçüm Süresi
20–40 tekrar
📌 C. AYIRICI REAKSİYON PROTOKOLÜ
(Go/No-Go Testi)
1. Yöntem
Sadece hedef uyarıya basılır.
2. Örnek Talimat
“Sadece üç kez yanıp sönen ışığı gördüğünüzde butona basın. Diğer kombinasyonlarda basmayın.”
3. Ölçülen Değerlendirme
İnhibitör kontrol (özellikle sürücü ve operatör değerlendirmelerinde kritik)
VII. TESTİN GÜVENLİK KRİTERLERİ
Aşağıdaki durumlarda test uygulanmaz veya durdurulur:
1. Test Öncesi Yasak Durumlar
Epilepsi veya ışığa duyarlı epilepsi
Keskin baş ağrısı, migren atağı
Şiddetli uykusuzluk
Aktif psikotrop ilaç etkisi
Alkol/uyuşturucu şüphesi
Kafa travması sonrası ilk 24 saat
Akut panik atak veya anksiyete
2. Test Sırasında Durdurma Kriterleri
Baş dönmesi
Bulanık görme
Ani terleme / çarpıntı
Ellerde titreme
Bilinç bulanıklığı
VIII. SKORLAMA VE DEĞERLENDİRME
1. Normal Değerler (Yetişkin – Basit RT)
Yaş
Ortalama RT (ms)
18–30
180–250 ms
30–40
200–270 ms
40–50
220–290 ms
50–60
240–330 ms
60+
260–360+ ms
2. Seçici Reaksiyon Normal Değerler
Genç yetişkin: 250–400 ms
Orta yaş: 300–450 ms
Yaşlı: 350–600 ms
3. Performansın Değerlendirme Şeması
A. İdeal Performans
Düşük varyans
Yüksek doğruluk
1–2 anticipatory error
Ortalama <250 ms
B. Orta Seviye Performans
Ortalama 250–350 ms
Varyans artmış
3–5 hata
C. Riskli Performans
Ortalama >350 ms
5+ hata
Varyans çok yüksek
Bu sonuçlar özellikle makine operatörlerinde yüksek risk göstergesidir.
IX. REAKTİF ZAMAN TESTİNİN RAPORLANMASI
Standart Rapor İçeriği
Katılımcı bilgileri
Test yapılan ortam ve cihaz
Test türü
Hata analizi
RT ortalaması ve dağılım grafiği
Risk sınıfı
Klinik/Operasyonel yorum
Öneriler
Yeniden test
Uyku düzeni
Fiziksel kondisyon
Nörolojik değerlendirme
Gerekirse iş uygunluğu görüşü
X. HATALARIN YORUMLANMASI
1. Çok hızlı tepki (<100 ms)
→ Tahmin etme davranışı (anticipation)
2. Çok yavaş tepki (>500–600 ms)
→
Yorgunluk
Kognitif bozulma
Dikkat eksikliği
İlaç/alkol etkisi
Görsel–motor entegrasyon bozukluğu
3. Düzensiz tepki dağılımı
→
Uykusuzluk
Kafein etkisi
Anksiyete
Nörolojik problem şüphesi
XI. TESTİN TEKRARLAMA SIKLIĞI
İş Sağlığı İçin
Çok tehlikeli sınıf: 6 ayda 1
Tehlikeli sınıf: Yılda 1
Az tehlikeli: 1–2 yılda 1
Sporda
Sezon başı
Aylık takip
Rehabilitasyon sürecinde her 2 haftada bir
Sürücü Değerlendirmesi
1–2 yılda bir
65 yaş üstü: Yılda bir
XII. TESTİN GELİŞMİŞ VERSİYONLARI
1. DUAL TASK (Çift Görev) RT
İkili görev uygulanır:
Görsel uyaran + mental işlem
Görsel uyaran + koordinasyon
2. MULTITASK RT
Üç veya daha fazla görevin eş zamanlı yönetilmesi.
3. “Cognitive Load – Stress RT”
Stres altında reaksiyon ölçümü:
Zaman baskısı
Zorlayıcı ton
Gürültü stresörü
XIII. TEST PERFORMANSINI ETKİLEYEN TIBBİ, PSİKOLOJİK VE ÇEVRESEL FAKTÖRLER
A. Tıbbi Faktörler
Diyabetik nöropati
Hipotiroidi
MS
Parkinson
Serebellar bozukluklar
Depresyon
Anksiyete
ADHD
Antidepresanlar, benzodiazepinler
B. Psikolojik Faktörler
Test kaygısı
Agresif davranış
Motivasyon düşüklüğü
C. Çevresel Faktörler
Aydınlatma
Dikkat dağıtıcı ses
Ekran parlaklığı
Sandalyenin yüksekliği
Ortam sıcaklığı
XIV. TEST SONRASI GERİ BİLDİRİM
Katılımcıya aşağıdaki bilgiler verilmelidir:
Ortalama reaksiyon süresi
Hata türleri
İş performansı / spor / sağlık açısından anlamı
Risk kategorisi
Geliştirilmesi gereken alanlar
Gerekirse ileri değerlendirmenin önerilmesi
Testten 24 saat sonra tekrar test yapılabilirliği
XV. PERFORMANSI GELİŞTİRME İÇİN ÖNERİLER
1. Nöromotor Antrenmanlar
El-göz koordinasyon çalışmaları
Renk seçici reaksiyon oyunları
Tenis topu yakalama egzersizleri
2. Kognitif Egzersizler
Hızlı karar oyunları
Dikey / çevresel görüş genişletme çalışmaları
3. Fiziksel Egzersizler
Refleks antrenmanı
Denge çalışmaları
Hafif kardiyo
4. Yaşam Tarzı Düzenlemeleri
Yeterli uyku
Kafein sınırı
Stres yönetimi
Düzenli egzersiz
XVI. TAM UYGULAMA SENARYOSU (ÖRNEK)
Aşağıda profesyonel kullanım için örnek bir uygulama seti yer almaktadır:
Uygulayıcı ortamı hazırladı
Cihaz kalibre edildi
Katılımcı bilgilendirildi ve rıza alındı
5 denemelik alıştırma yapıldı
30 denemelik Simple RT uygulandı
40 denemelik Choice RT uygulandı
Hatalar sınıflandırıldı
Sonuçlar raporlandı
Risk düzeyi belirlendi
Öneriler sunuldu
XVII. SONUÇ
Reaktif Zaman Testi modern iş sağlığı, spor performansı, sürücü yeterliliği ve klinik nörolojik değerlendirme süreçlerinin temel parçalarından biridir. Sizlere; testi güvenli, geçerli, standardize ve bilimsel biçimde uygulamanızı sağlamak amacıyla hazırladığım bu yazının yararlı olmasını temenni ediyorum.
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Doğal Yaşayın
Doğal Beslenin
Aklınıza Mukayet Olun
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Sayın okuyucu,
Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.
Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review