Kalp Damarlarını Gerçekte Tıkayan nedir?

Hemen aklınıza ilk gelen kolesterol ve LDL oldu değil mi?

Ne zaman konu damar tıkanıklığına gelse ”Adı çıkmış dokuza inmez sekize” ata sözümüz gelir aklıma

Aslında,

  • Şeker
  • Früktoz
  • Bitkisel yağlar
  • Toksinlerin (sigara vs.) damar duvarında yaptığı iltihap sonucunuda oluşur.

Yani tıkanmanın ana sebebi neymiş? İltihap (inflamasyon)!!!

Modern tıbbın (her ne demekse?) LDL’yi şeytanlaştırmak için kullandığı kötü kolesterol kelimesi hiç bir şeyi ifade etmiyor.

Kolesterolün iyisi ya da kötüsü olmaz.

Bu kadar korku yaratan kolesterolün formülünü de şuraya not edelim. C27H46O

Kolesterol olan her yerde C27H46O bu geçerlidir. Yani beyninizde, kanınızda, hatta yediğiniz koyun etinde hep aynı formülle kolesterol var.

Beslenme ile aldığınız kolesterol kanınıza 10% olarak etki eder. 90% vücut kendi yapar.

Korku kuyruğunda kolesterolden sonra gelen LDL de ağız alışkanlığı olarak kolesterol olarak bilinir ki külliyen hatalıdır. Çünkü LDL bir proteindir.

Haydi LDL’nin ingilizce açık yazılımına bakalım. Low-Density Lipoprotein – LDL gördüğünüz ve okuduğunuz gibi bir protein.

Damar tıkanıklığı dendiğinde kolesterol ve LDL ile birlikte akla gelen kelimelerden biri de Ateroskleroz değil mi?

Nedir bu Ateroskleroz ?

Ateroskleroz

Yaygın olarak “damar sertleşmesi” olarak da adlandırılan atardamarları tutar ve arteriosklerozun bir türüdür. Orta boy ve büyük arterlerde görülen “aterom” veya “plak” olarak adlandırılan yapısal bozukluklardan oluşur.

Ateroskleroz, atardamarların kronik inflamatuar bir hastalığıdır ve batılı toplumdaki tüm ölümlerin yaklaşık %50’sinin altında yatan nedendir. 

Yani…Döndük dolaştık en başta yazdığıma tekrar geldik…İnflamasyon

Damar tıkanıklığı sebebine aradığımızda iltihaba (İnflamasyona) odaklanmamız gerekir.

O zaman soralım

Nedir bu İnflamasyon ? Nasıl damar tıkanıklığı yapar?

İnflamasyon

İnflamasyon; bağışıklık sisteminin zararlı uyaranlara verdiği yanıttır,

Bağışıklık sistemini harekete geçiren ve inflamasyon oluşumuna neden olan zararlı uyaranlar neler?

  • Patojenler (hastalık yapıcılar)
  • Hasarlı hücreler
  • Toksik bileşikler
  • Işınlama

Bağışıklık sistemi yanıt vermeye başladığı andan itibaren zararlı uyaranlara karşı iyileşme sürecini başlatır.

Bağışıklık yanıtının süresine göre;

Akut İnflamasyon Başlangıçtan itbaren 2 haftaya kadar

Subakut İnflamasyon 2 – 6 hafta arası

Kronik İnflamasyon 6 haftadan yıllara uzanan süreci ifade eder.

Vücut içindeki tüm sistemlerde zararlı iç ve dış etkenlere karşı oluşan İnflamasyon, sağlık için hayati önem taşıyan bir savunma mekanizmasıdır.

Genellikle, akut İnflamasyonlu yanıtlar sırasında hücresel ve moleküler olaylar ve etkileşimler, yaklaşan yaralanmayı veya enfeksiyonu etkili bir şekilde en aza indirir. Bu hafifletme süreci, doku homeostazının yeniden sağlanmasına ve akut İnflamasyonun çözülmesine katkıda bulunur.

Ancak, kontrolsüz akut İnflamasyon kronikleşebilir ve çeşitli kronik İnflamasyonlu hastalıklara katkıda bulunabilir.

İnflamasyon Sebepleri

  • Bulaşıcı olmayan faktörler
    • Fiziksel: Yanık, donma, fiziksel yaralanma, yabancı cisimler, travma, yüceltici radyasyon
    • Kimyasal: Glikoz, yağ asitleri, toksinler, alkol, kimyasal tahriş ediciler (florür, nikel ve diğer eser elementler dahil)
    • Biyolojik: Hasarlı hücreler
    • Psikolojik: Heyecan

  • Bulaşıcı faktörler
    • Bakteriler virüsler diğer mikroorganizmalar

Kalp Damarlarını Tıkayan Kronik İnflamasyon Risk Faktörleri

  • Yaş:  Yaşın arttıkça, inflamasayona sebep olan inflamatuar moleküller daha fazla üretilir.
  • Obezite: İnflamatuar moleküller yağ dokudan da salındığı için doku arttıkça inflamatuar moleküller daha fazla üretilir.
  • Beslenme:  Doymuş yağ, trans yağ ve rafine şeker açısından zengin beslenme, özellikle diyabetl inflamatuar moleküller daha fazla üretilir.
  • Sigara İçmek: Sigara, iltihap giderici moleküllerin üretimini azaltarak iltihaplanmaya neden olur.
  • Düşük Cinsiyet Hormonları: Testosteron ve östrojen gibi cinsiyet hormonları inflamatuar moleküllerin üretimini ve salgılanmasını baskılar ve cinsiyet hormonu seviyelerinin korunmasının çeşitli inflamatuar hastalık riskini azaltır.
  • Stres ve Uyku Bozuklukları: Hem fiziksel hem de duygusal stres, inflamatuar molekül (sitokin) salınımını arttırır. Stres ayrıca uyku bozukluklarına sebep olur. Düzensiz uyuma da düzenli uyuyanlara göre kronik inflamasyon daha yüksektir. Uyku bozuklukları da kronik iltihaplanma için risk faktörüdür.
  • Mycobacterium tuberculosis, protozoa, mantar ve diğer parazitler; Yaptıkları inflamasyonların uzaması ile inflamatuar moleküllern daha fazla üretimesine yo açar.
  • Kronik Maruziyet: Vücutta enzimatik parçalanma veya fagositoz yoluyla ortadan kaldırılamayan belirli bir tahriş edici veya yabancı maddeye düşük düzeyde maruz kalması (örneğin silika tozu gibi uzun süre solunabilen maddeler veya endüstriyel kimyasallar dahil).
  • Otoimmün Bozukluklar: Bağışıklık sisteminin vücudun kendi hücrelerini yabancı (antijen) olarak algılayıp, bu sağlıklı hücre ve dokulara saldırması ile inflamatuar moleküller daha fazla üretilir. Örneğin, Romatoid artrit (RA), sistemik lupus eritematozus (SLE)
  • İnflamasyon Defektleri: İnflamasyona aracılık eden hücrelerdeki bir defekt, otoinflamatuar bozukluklar (Ailesel Akdeniz Ateşi) gibi kalıcı veya tekrarlayan inflamasyona yol açar.
  • Tekrarlayan akut inflamasyon atakları:
  • Bağımsız Kronik İnflamasyon yanıt: Örneğin Tüberküloz ve Romatoid Artrit gibi hastalıklar.
  • İnflamatuar ve biyokimyasal indükleyiciler: Serbest radikal moleküllerin üretiminin artması, ileri glikasyon son ürünleri (AGE’ler), ürik asit (urat) kristalleri, oksitlenmiş lipoproteinler, homosistein ve diğerleri gibi oksidatif strese ve mitokondriyal disfonksiyona neden olmaktadır.

Sonuç olarak,

Kalp Damarlarını Gerçekte Tıkayan İnflamasyondur

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ İltihaplanma ve Mikrodolaşım Bölüm 1 https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK53376/

⭐️⭐️ İltihaplanma ve Mikrodolaşım Bölüm 2 Tarihsel Perspektifler https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK53379/

⭐️⭐️ İltihaplanma ve Mikrodolaşım Bölüm 3 Anatomik Hususlar https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK53381/

⭐️⭐️ İltihaplanma ve Mikrodolaşım Bölüm 4 Bozulmuş Vazomotor Tepkiler https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK53372/

⭐️⭐️ İltihaplanma ve Mikrodolaşım Bölüm 5 Kılcal Perfüzyon https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK53375/

⭐️⭐️ İltihaplanma ve Mikrodolaşım Bölüm 6 Anjiyogenez https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK53377/

⭐️⭐️ İltihaplanma ve Mikrodolaşım Bölüm 7 Lökosit-Endotel Hücre Adezyonu https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK53380/

⭐️⭐️ İltihaplanma ve Mikrodolaşım Bölüm 10 Endotel Bariyer Disfonksiyonu https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK53374/

⭐️⭐️ Kronik inflamasyon https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK493173/

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Mikroplastik İçiyorsunuz

Doğal yaşamdan sentetik hayatlara…

Modern yaşam olarak adlandırdığımız, hızlandırılmış hayatın içinde konfor zannettiğimiz, kullandığımız, tükettiğimiz pek çok ürün ve alışkanlığımız ne kadar sağlıklı?

Plastik, ayrışması yüzlerce yıl alan ve biyolojik olarak parçalanamayan bir maddedir. 

Büyük mikroplastikler (5 mm ila 1 mm), küçük mikroplastikler (1 mm ila 1 μm) ve nanoplastikler (<1 μm) olarak sınıflandırılır.

Hayatımızın her tarafında yer alan plastiklerin küçük parçacıklarının birincil ve ikincil kaynakları mevcut.

Mikroplastiklere ve Nanoplastiklerin Çevresel Birincil Kaynakları

  • Boya
  • Bebek oyuncakları
  • Yiyecek ve içecek kapları
  • Mikro boncuklu kozmetikler
  • Kanalizasyon çamuru ve lastikler
  • Plastik peletler (plastik ürünlerin üretiminde hammadde olarak kullanılan küçük plastik granüller)

birincil kaynaklarından bazılarıdır.

Mikroplastiklere ve Nanoplastiklerin Çevresel İkincil Kaynakları

  • Su şişeleri
  • Balık ağları
  • Tarımsal filmler
  • Plastik poşetler
  • Belediye atıkları

ikincil kaynaklarıdır.

Tabi ki plastikler ne kadar küçük parçalara dönüşürse insan vücuduna girişleri de bir o kadar kolaylaşıyor.

Mikroplastiklere ve Nanoplastiklere maruziyet bağırsak – akciğer – deri bariyerini (sindirim sistemi epiteli, solunum yolu ve deri tabakası) geçerek yutma, inhalasyon ve dermal temas yoluyla kan dolaşımına girerler.

Fiziksel ve kimyasal özelliklerine ek olarak (“Truva Atı” etkisi nedeniyle öngörülemeyen çevresel ve biyolojik riskler ortaya çıkabilir); Mikroplastik ve Nanoplastik yüzeyler çevresel ve biyolojik kirleticiler (ağır metaller, kalıcı organik kirleticiler, pestisitler, ilaçlar vb gibi) dahil olmak üzere ekzojen kimyasalları etkili bir şekilde bağlayarak genotoksisite, inflamasyon ve endokrin bozulmaya neden olmaktadırlar.

Mikroplastiklerin ve Nanoplastiklerin Genel Etkileri
  • Fiziksel toksisite
  • Oksidatif stres
  • İnflamasyon
  • Bağışıklık reaksiyonları
  • Ek bir plastik katkı maddesi yüküne neden olmaktadır.

Mikroplastiklerin ve Nanoplastiklerin Kanda Toksik Etkileri
  • Plazma Protein Denatürasyonu
  • Hemoliz
  • Azalmış bağışıklık
  • Tromboz
  • Kan Pıhtılaşma Hasarı
  • Vasküler Endotel hasarı

Özellikle Kanda yüksek mikroplastik yükü (≥ 3 MP/mL) Pıhtılaşma Mekanizmasında

  • aPTT
  • C-reaktif protein
  • Fibrinojen

Artışından sorumludur.

Mikroplastiklerin ve Nanoplastiklerin kan ve içeriği ile etkileşiminin görseli

Yapılan bir çalışmada Kan örneklerinde analiz edilen plastik konsantrasyonları 1,84 – 4,65 μg/mL arasında değişirken.

Yüzdesel dağılım olarak; Polietilen (%32), etilen propilen dien (%14) ve etilen-vinil-asetat/alkol (%12) parçaları en bol bulunanlar olarak tespit edilmiş olup, Poliamid (PA), polikarbonat (PC), polistiren (PS) ve polivinil klorür (PVC) vb gibi plastik ürünlerdir.

Tek Kullanımlık Kağıt Bardaktaki Tehlike

Tüm dünyada giderek artan miktarda kulanılan tek kullanımlık kağıt bardakların, ince plastik kaplamaları nedeniyle geri dönüştürülmelerini son derece zor olduğu gibi aynı zamanda iç astarının Mikroplastikleri ve Nanoplastikleri sıcak suya ve sıcak içeceklere sızdırmaktadır.

Genel olarak, toplam ağırlığın %5-10‘unu oluşturan bu hidrofobik plastik astarları üretmek için yüksek yoğunluklu formunda (High Density Polly EtilenHDPE) ve kopolimerler kullanılır.

Tek kullanımlık kağıt bardakların iç astarının sıcak suya maruz kalması, kurşun, krom ve kadmiyum gibi ağır metaller, toksik ağır metaller ve florür, klorür, sülfat ve nitrat gibi iyonların salınmasına neden olur.

Tek kullanımlık kağıt bardakların insanlarda günlük ortalama 0,03 ± 0,025 mg mikroplastik/vücut ağırlığı kilogramı başına ve 7,04 ± 8,8 g florür/vücut ağırlığı kilogramı başına günlük kronik günlük alım (CDI) miktarı ortaya çıkar.

İngiltere – Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü’nde yapılan araştırmada, iç yüzeyleri düşük yoğunluklu polietilen (LDPE) ile kaplanmış tek kullanımlık sıcak içecek kapları 100°C’ suya maruz kaldıklarında, litre başına trilyonlarca nano parçacığı suya saldıklarını tespit edildi.

Environmental Science & Technology’de yayınlanan araştırmada, 9 farklı ülkede satın alınan, 11 farklı şirket tarafından üretilen 259 plastik şişedeki sular Kırmızı Nil Boyası kullanılarak incelendi.

Analizlerde, 259 şişenin yüzde 93’ünde ortalama olarak bir litresinde büyüklüğü 100 mikrondan fazla olan 10.4 adet mikroplastik bulunduğu tespit edildi.

Büyüklükleri 6.5 ile 100 mikron arasında olan mikroplastiklerin ise bir litrede ortalama olarak 325 adet bulundukları belirlendi. 

Plastik şişelerdeki suların litresinde, 0 ile 10 bin adede kadar mikroplastik taneciği bulunabileceği ve bunların yüzde 95’inin çapları 6.5 ile 100 mikron arasında olan taneciklerden oluştuğu hesaplandı.

Buna karşılık musluk suyunda 100 mikrondan büyük plastik taneciği sayısı şişelerdekinin yarısı (litrede 5.45 tanecik) kadardı.

Musluk suyundaki mikroplastiklerin yüzde 97’si lif yapısında iken, şişe sularındaki taneciklerin yüzde 65’i parçacık yapısında, sadece yüzde 13’ü lif şeklindeydi.

Araştırmacılar, sulardaki bu mikroplastik kirliliğinin şişeleme ve paketleme işlemleri sırasında gerçekleştiğini düşünüyorlar.

Bu araştırmaya göre, su ihtiyacını plastik şişelerden karşılayanların vücutlarına, senede fazladan 90 bin mikroplâstik taneciğinin girmesine sebep oldukları hesapladı.

Sonuç

Kendisinin ve ailesinin sağlığını düşünen herkesin yiyecek ve içeceklerle doğrudan temasları olan tüm plastik kapları hayatından tamamen çıkartması gerekiyor.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Tıbbi, Endüstriyel ve Tüketici Ürünlerinde Küresel Olarak Kullanılan En Yaygın Plastik Türleri
  1. Polipropilen (PP; tıbbi ve elektronik ekipman, pipetler, mobilyalar), 
  2. Esas olarak düşük yoğunluklu formunda (Low Density Polly EtilenLDPE; çöp torbaları, plastik ambalajlar, alışveriş torbaları)
  3. Yüksek yoğunluklu formunda (High Density Polly EtilenHDPE; sulama ve drenaj boruları, şampuan şişeleri, deterjan şişeleri)  
  4. Polivinil klorür (PVC; elektrik kablosu yalıtımı, kapı çerçeveleri, oyuncaklar, borular), 
  5. Polistiren (PS; köpük gıda kapları, plastik kaplar, sert tepsiler, ses ve görüntü kasetleri, kapaklar ve bardaklar
  6. Polietilen Tereftalat (PET; şişeler, araç lastikleri, konveyörler, tahrik veya emniyet kemerleri, gıda tepsileri).

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ İnsan kanındaki mikroplastik parçacıklar ve pıhtılaşma belirteçleriyle ilişkileri https://www.nature.com/articles/s41598-024-81931-9

⭐️⭐️ Mikro(nano)plastik kirliliği ve insan sağlığı: Plastikler insanlarda nasıl kanserojeneze neden olabilir? https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/35301996/

⭐️⭐️ İnsan kanındaki mikroplastikler: Polimer tipleri, konsantrasyonları ve μFTIR kullanılarak karakterizasyonu https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/38761430/

⭐️⭐️ Raman spektral kanıtlarına göre insan trombüsünde pigment mikropartikülleri ve mikroplastikler bulundu https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/36116710/

⭐️⭐️ Mikroplastik parçacıkların, plastikle ilişkili kimyasalların ve çevre kirleticilerinin insan sağlığı açısından üçlü maruziyet bağlantısı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/38759545/

⭐️⭐️ Kan bileşenleriyle mikronanoplastiklerin yolculuğu https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC10603568/

⭐️⭐️ Mikroplastikler: Kalp (ve Damar Sistemi) Meselesi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC9953450/

⭐️⭐️ Mikroplastiklerin ve Endişe Verici Katkı Maddelerinin İnsan Sağlığı Üzerindeki Potansiyel Etkilerine İlişkin Ayrıntılı Bir İnceleme Çalışması https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC7068600/

⭐️⭐️ Şişelenmiş Suda Sentetik Polimer Kirlenmesi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC6141690/

⭐️⭐️ Micro- and Nanoplastics Breach the Blood–Brain Barrier (BBB): Biomolecular Corona’s Role Revealed https://www.mdpi.com/2079-4991/13/8/1404

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Romatoid Artrit (RA) (İltihaplı Romatizma)

Romatoid Artrit otoimmun bir hastalıktır.

Otoimmün: Normalde vücuttaki yabancı maddelere, patojenlere (hastalık yapıcılara)saldırması gereken antikorların (vücudu koruyan hücreler) vücudun kendi hücre ve dokularını yabancı olarak algılayıp saldırması sonucu oluşan hasar ve inflamasyondur. (Benzer bir süreç Crohn hastalığı ve Üseratif Kolitte de vardı. Önceki yazılarda okuyabilirsiniz.) (İmmünite – inflamasyon)

⭐️⭐️ Vücuda zarar veren otoantikorlardır.(özellikle romatoid faktör ve sitrüline peptit)

Burada size enteresan gelecek ve soracığınız soru şu olacaktır.

” 25 – 30 yaşına gelene kadar niye bir sorun olmadıda şimdi oluyor. Vücutta zaten sorun varsa niye bu kadar süre hücreleri dokuları yabancı görmeyen antikor 25 – 30 yaşından sonra eklemlere saldırıyor? ”

Çok haklı bir soru…

İlk olarak, Otoimmun bir hastalık olan Romatoid Artriti (RA) tanıyalım:

  • Aslında 16 yaş sonrası başlar ve genelde en çok 30 – 50 yaş arası görülür.
  • Ailede RA öyküsü (aileden bir veya daha fazla kişide de RA hastalığı olma durumu) varsa olasıllığı 4 kat artıyor.
  • Kadınlarda 3 kat daha fazla görülür.
  • Tek yumurta ikizlerinde %15
  • Çift yumurta ikizlerinde %7 daha çok görülür.
  • Oluşumunda HLA-DR4 isimli bir gen etkilidir.
  • Seropozitif romatoid artrit için romatoid artritin kalıtım oranı yaklaşık %40 ila %65 dir.
  • Seronegatif romatoid artrit için romatoid artritin kalıtım oranı yaklaşık %20’dir

⭐️⭐️ Sanayileşmiş ülkelerde Romatoid Artrit yetişkinlerin %0,5-1,0’unu etkiler.

⭐️⭐️ Her yıl 100.000 yeni vakada 5-50 görülür.

Romatoid Artritin Belirtileri

  1. Eklemlerde özellikle de parmakların orta boğumunda hassasiyet ile başlar. Tutulum genellikle simetriktir. (PIP eklemleri)
  2. Tipik olarak sabah uyanınca ve hareketsiz kalınca tutukluk, eklem sertliği ,ateş, yanma hissi görülür.
  3. İlerleyen safhalarda daha büyük eklemlere yayılır. sırayla el ayak bilekleri, diz ve dirsek, kalça, omuz ekleminde tutulma sertlik görülür.
  4. İleri evreye gelindiğinde eklemlerin yapısında bozulma, eğrilik, şişlik ve nodüller görülür.
  5. Son evrede artık eklemler dışında diğer organlarda da oluşan hasarlar ile hayatı tehdit eder.

⭐️⭐️ Obezite, RA için iyi bilinen bir diğer risk faktörüdür. Vücut kitle indeksi (VKİ) 30 kg/m^2’den büyük olan hastalarda RA riski %30 artarken, VKİ’si 25 ila 29,9 kg/m^2 olanlarda risk %15 artmaktadır

Romatoid Artritin Oluşumu

Bildiğiniz gibi tüm eklemlerin arasında kıkırdak bir yapı bulunur. Bu kıkırdak yapı ve eklem kapsülü içerisinde yer alan eklem sıvısı haraketler sırasında kemiğin kemiğe sürterek zarar görmesini engeller.

Herhangi bir sebeple kıkırdak yapı zarar görürse, kemikler bir birine sürtmeye başlar ve “OSTEOARTRİT” halk arası tabir ile ” KİREÇLENME” meydana gelir.

Romatoid artrit gelişimi bu süreçtem çok farklıdır.

Romatoid Artrit” te ;

Yukarıda yazdığım gibi eklemlerin etrafını saran SİNOVİYUM isimli zar yapıyı saldırı ile zarar görür.

Latince SİN: Benzer demektir. Yine latince de OVORYUM : Yumurta demektir.

SİNOVİYUM isimli zar yapıya bu adın verilmesinin nedeni yumurta akına benzer jel bir sıvı salgılamasıdır.

Bu sinovial sıvı – jel sıvı eklemler arasında ki kıkırdaklara kayganlık sağlar, böylece kıkırdak yapıar sürtünme ile aşınmaz. (Makine yağı gibi, araba motorunun yağlanması gibi)

Bu sinovial zarları yabancı gören antikorlar saldırdığında olayın devamı olarak lenfositler gelir ve inflamasyon oluşturur. Bir çeşit iltihap oluşur. İşte bu RA (Romatoid artrit)

Sinovial zara saldırı olduğunda eklem aralığına eklem sıvısı da dediğimiz bu kaygan jel salgılanmaz ve eklemler her hareketle sürtündüğü için önce kıkırdak yapılar hasar almaya başlar. Bir süre sonra kıkırdak dokuların ileri harabiyeti ile kemikler bir birine sürtünmeye başlar ve devamında kireçlenme de (OSTEOARTRİT) oluşur.

Romatoid artrit kireçlenmeye neden olur. Lakin kireçlenmenin tek sebebi değildir. Diğer önemli biir sebep olan obezite ile disklere fazla yük bindiği için de oluşabilir.

İlk aşama olan osteoartit oluşumu sonrası bu iltihaplı alanda nodüller, kemik-eklem bozuklukları, hareket kısıtlılığı, tutulma, ağrı oluşur.

Romatoid artritin ileri evresinde kalp zarı, akciger zarları, gözler, böbrek, damarlar, lenf düğümleri, sinir dokular ve tükürük bezleri etkilenir. (Bu oran %60 lara varabilir.)

⭐️⭐️ Çalışmalar anti-sitrüline protein antikoru (anti-CCP) pozitif bireylerde, paylaşılan epitop (SE) ile sigara içme arasında RA riskini artıran bir etkileşim olduğunu göstermiştir.

⭐️⭐️ Çeneniz gibi eklemler etkilenebilir. Hatta nadiren de olsa krikoaritenoid eklem adı verilen ses telleri de tutulabilir.

Nasıl Teşhis Ediyoruz

Kişinin belirtileri/semptomları altı aydan az süredir devam ediyorsa erken Romatoid Artrit denir. Eğer. kişinin belirtileri/semptomları altı aydan uzun süredir devam ediyorsa süresi yerleşik Romatoid Artrit denir.

Muayenede fiziki bulgular var ise kan tetkiklerine bakılır

  • CRP: Hastada inflamasyon olduğu için 15 – 30 aralığına yükselir.
  • Hemogramda WBC (Beyaz kan hücresi) ve nötrofil sayısı yükselir.
  • Sedimantasyon artar.
  • Romatoid Faktör (RF) yükselir. Lakin unun tek başına yüksek olması ile Romatoid Artrit teşhisi konması mümkün değildir. Çünkü akciğer, karaciğer, böbrek, enfeksiyon hastalıklarında da Romatoid Faktör (RF) yüksek çıkabilir
  • CCP (Anti siklik sitrüllenmiş peptid ) yükselir. Bu antikor Sinoviyuma saldırı ile direkt ilişkilidir.

⭐️ RF ve CCP aynı anda yüksekse teşhis neredeyse kesindir.⭐️

Daha sonra gerekli görülen radyolojik görüntülemeler yapılır.

RA’lı hastalar, genel nüfusa göre ciddi enfeksiyon, solunum yolu hastalığı, osteoporoz, kardiyovasküler hastalık, kanser ve ölüm riski altındadır.

Romatoid Artrit Tedavisi

Herkesin bildiği, her hastanın kullandığı ilaçlar;

  • Kortikosteroidler
  • İmmunsüpresif ilaçlar
  • NSAII ilaçlar vs…

Bu ilaçlar tedavi edici değil hastanın şikayetlerini geçici olarak baskılamaya yöneliktir. Ve çoğunun aşırı yan etkileri olup kullanım süresi uzadıkça organlara zarar verirler.

Tedavi demek hastanın şikayetlerini azaltmak değil şikayetlere sebep olan kök nedeni yok etmektir.

Otoimmün bir çok hastalıkta olduğu gibi Romatoid artritte;

Bir antikorun vücutta bir dokuyu yabancı görmesi için o antikorun üretimini sağlayacak olan GEN tetiklenmelidir. Bu tetikleme gerekmeseydi ilgili gene sahip olan herkeste doğum sonrası romatoid artrit başlar ve 2 yaşına gelmeden hastalık tablosu yerleşirdi.

Bu sebeple genetik yapıyı şimdilik değiştiremedimiz için hedefimiz tetikleyicilere engel olmak olmalıdır.

Romatoid Artritte Tetikleyici Sebepler

  • Sigara
  • Obezite
  • Toksinler
  • Ağır metaller
  • Bazı aşılar
  • Bazı ilaçlar
  • Gluten (gliadin)
  • Histamin
  • IGF-1
  • Lektin
  • KAZEİN-A
  • Laktoz
  • Pestisitler (Sebze meyve üzerinde kalan ve çoğu “yıkama ile çıkmayan ” tarım ilacları)
  • Radyasyon

Bütün bunlar otoimmun hastalıkları tetikler. Çünkü antikor üretimini tetiklerler.

Normal sağlıklı bir Bağırsak her şeyi geçirmez, çok sıkı gözeneklidir ve süzgeç görevi yapar. Yani yediğimiz ve içtiğimiz besinler aldığımı her şey kana geçemez.

Romatoid Artritte Tetikleyici Sebepler (ki aynı zamanda başka hastalıklar için de tetikleyicidirler.) bağırsak yapısını zorlayarak ve hatta bozarak süzgeç fonksiyonunu yerine getirmesini engellerler. Bunun sonucu olarak da istenmeyen maddeler de bağırsaklardan geçmeye başlar. bu durumda daha önce de yazdığım inflamasyon süreci başlar. Deliklerin çevresinde bekleyen vücudun koruyucusu askerler saldırıya geçerek yabancı gördüklerini yok ederler.

Sorun şu ki bu esnada süzgeçte (deliklerin çevresi) zarar görür ve geçmemesi gereken çoğu molekül kana geçer. Bu maddeler için damarda da peşine bazı askerler (bağışıklık hücreleri) takılır. Buldukları yerde de öldürürler.

Ammaaaa ve lakinnn…

Her ölüm bir inflamasyondur.

Zaten RA için de Sinovyumda olan inflamasyon budur

Bu toksinler sadece damarda kalmaz, organlara da giderler ve zaman içerisinde de oralarda da inflamasyon oluşur.

Tabi ki sadece kan dolaşımı sistemi degil atıkların olduğu Lenfatik sistem – dolaşım sistemi de dolayısı ile lenf bezleri de hasar alır.

Ne olursa olsun kan dolaşımına karışan toksinlerin büyük bir kısmı muhakkak karaciğere gider ve karaciğerde Glutatyon (bilinen en büyük antioksidan) yardımı ile yok edilmeye çalışılır. Lakin genellikle üretilen glutatyon yetmez. Çünkü 20 yaş sonrası giderek üretilen Glutatyon miktarı azalır.

Otoimmün hastalıkların önemli bir kısmının 30’lu yaşlarda ortaya çıkmasında glutatyon’un azalmaya başlaması da öneli bir etkendir.

Romatoid Artrit Tedavisi

Yukarıda yazdığım gibi ilaçlar buranın konusu değil. Zaten sadece geçici rahatlamaya yönelikler.

Sebebe yönelik ne yapmalısınız onları inceleyelim

Beslenme

Bunlar beslenme listesinden en az 6 ay çıkarılmalıdır

  1. Gluten (Aslında gliadindir. Lakin konu uzamaması için gluten yazısında ayrıntılı yazacağım) (buğday, Arpa, Çavdar, Bulgur vb gibi)
  2. Hazır maya içeren tüm ürünler (Özellille peynir)
  3. Süt ve süt ürünleri (ev yoğurdu tüketilebilir gruptadır)
  4. Paketli tüm ürünler (gofret, bisküvi, kek, pasta )
  5. Salam, sosis, ketçap, mayonez
  6. Pişirilip dondurulmuş et ürünleri (döner, nugget, hazır paketli yemekler )
  7. Margarin (İnsanlık için en zararlı zehirlerin başında)
  8. Tüm meşrubatlar
  9. Fruktoz şurubu içeren tüm besinler..

Antioksidanlar

Takviye olarak günlük rutine eklenmesi gerekenler

  • Glutatyon
  • Resveratrol
  • Hesperidin
  • Vitamin C
  • Vitamin E

Vitamin ve Mineraller

  1. Çinko: Bakır ile ayn bölgeye bağlanır. Romatoid Artrit hastalarında çinko yerine Bakır bağlandığı için çinko düzeyi genelde düşük bakır düzeyi de yüksek olur.
  2. D Vitamini: Romatoid Artrit hastalarında yapılan analizlerde D vitamini seviyesi genel olarak 20 ng /mL altında çıkmaktadır. Aynı şekilde D vitamini seviyesi 45 ng /mL üzerinde olanlarda ise remisyon dönemi uzun atak dönemi oldukça kısadır. D vitamini seviyesi yükseltilmeli. (Tabi ki sadece D Vitamini değil K2 vitamini ile beraber kullanılmalıdır)
  3. Omega-3: Yağ asitlerinden elde edilir insan vücudunda sentezlenemediği için dışarıdan alınmalıdır. Sinoviyal zar tamiri için oldukça önemlidir.
  4. Lutein Zeaksantin: Sinovial zar ve göz hasarlarını onarmada inflamasyonu önlemede çok etkilidir.

Bitkisel Kürler

  • Papatya: İnflamasyon engelleyicidir. Akşam yemek sonrası içilecek papatya çayı sabah eklem tutulmalarını azaltır.
  • Zerdeçal: İçeriğindeki moleküller İnflamasyonu önler. Fakat Romatoid Artrit hastalarında çay yerine toz seklinde günlük 1 çay kaşığı şeklinde kullanmak daha etkilidir.
  • Isırgan: Öğle saatlerinde hafif aç olarak 5 dakika sıcak su da demlenmiş ısırgan çayı etkilidir.

Egzersiz

Günlük hafif egzersizler ve yürüyüşler yapılmalıdır. Hareketsizlik Romatoid Artrit de kötü etki yapar. Fakat Ağır sporda kötü etkiler.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Romatizmal eklem iltihabı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/28723028/

⭐️⭐️ Romatizmal eklem iltihabı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/20870100/

⭐️⭐️ Romatizmal eklem iltihabı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/30596879/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Romatoid Artrit Farkındalık Günleri / Ayları

  • Dünya Otoimmün ve Otoinflamatuvar Artrit Günü – 20 Mayıs
  • Romatoid Artrit Farkındalık Günü – 2 Şubat
  • Otoimmün Farkındalık Ayı – Mart
  • Artrit Farkındalık Haftası (İngiltere) – Mayıs
  • Artrit Farkındalık Ayı (ABD) – Mayıs
  • Artrit Farkındalık Ayı (Kanada) – Eylül
  • Dünya Artrit Günü – 12 Ekim
  • Romatizmal Hastalıklar Farkındalık Ayı – Eylül
  • Ağrı Farkındalık Ayı – Eylül
  • Kronik Hastalık Farkındalık Günü – 10 Temmuz
  • Görünmez Engelliler Haftası – Ekim ayının 3. tam haftası

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Vücudumuzun İlginç Yanları

⭐️⭐️ Öksürük sırasında yaklaşık 800 km/saat( uçak hızı) hıza ulaşabilen kısa süreli hava akımı oluşur.

⭐️⭐️ Tırnaklar yaz aylarında kış aylarına göre daha hızlı uzar.

⭐️⭐️ Gülümsemek 17 kaş çatmak 43 kasımızı çalıştırıyor. Yani gülümsemek daha kolay!

⭐️⭐️ El sıkışmak öpüşmekten daha çok mikrop bulaştırır.

⭐️⭐️ İnsan vücudundaki damarların toplam uzunluğu yaklaşık 100.000 km’dir. Yani damarlarımız Dünya’nın etrafını 2.5 kere dolaşabilir.

⭐️⭐️ Çenenizin tek yanındaki çiğneme kaslarının toplam gücü, 195 kilograma denktir.

⭐️⭐️ Burnumuz ortalama 50 bin farklı kokuyu ayırt edebilir.

⭐️⭐️ Ortalama bir insan bedeninde, 7 adet sabun üretebilecek kadar yağ bulunur.

⭐️⭐️ Her saniye 25 milyon hücre üretiriz.

⭐️⭐️ Tipik bir insan akciğer çifti yaklaşık 480 milyon alveol içerir. Bu, 50 ila 75 metrekare yüzey alanı demektir.

⭐️⭐️ Vücut ağırlığınızın yüzde 1’ine denk gelecek miktarda su kaybettiğinizde, susuzluk hissi oluşmaya başlar. Yüzde 5’ten fazla kayıp bayılmaya, yüzde 10’dan fazla kayıp ise susuzluktan ölmeye sebep olur.

⭐️⭐️ Midemizdeki asit oranı, neredeyse bir metali eritecek güçtedir.

⭐️⭐️ Vücudumuzdaki bakteri sayısının vücut hücresi sayımızın yaklaşık 10 katıdır.

⭐️⭐️ Normal bir insan vücudunda 5000-6000 mL(5-6 lt) kan bulunmaktadır. Ortalama vücut ağırlığının %8’ini oluşturur.

⭐️⭐️ Ortalama bir insan bedeninde, 900 adet kalem yapacak kadar karbon vardır.

⭐️⭐️ Her gün ortalama 60 ila 100 saç teli kaybederiz. 

⭐️⭐️ Ortalama bir yetişkin vücudunda, bir şempanzeyle aynı miktarda tüy (ya da kıl veya saç) bulunur. Aradaki fark, insan tüylerinin şempanzelerinkinden çok daha ince olmasıdır.

⭐️⭐️ Vücudumuzda inflamasyonu ve hastalıkları önlemeye yarayan trilyonlarca bakteri yaşar. Yalnızca göbek deliğimizde en az 67 tür bakteri vardır.

⭐️⭐️ Ortalama bir insan bedeninde, oyuncak bir topu ateşleyebilecek kadar potasyum vardır.

⭐️⭐️ Başımızın ortalama ağırlığı 5,4 kg dır.

⭐️⭐️ Konuşurken daha çok, okurken daha az göz kırpar, o yüzden okurken daha çok yoruluruz. İnsan bedeni bir mucizedir, ona çok iyi bakalım.

⭐️⭐️ Vücudun kan kaynağı olmayan tek bölümü, gözdeki korneadır. Oksijeni doğrudan havadan alır.

⭐️⭐️ Ortalama bir insan bedeninde, bir köpeğin üzerindeki tüm pireleri öldürecek kadar sülfür vardır.

İ⭐️⭐️ İnsan bedenindeki bakterilerin yalnızca yüzde 1’i hastalığa sebep olabilir.

⭐️⭐️ Siz bu cümlenin sonuna geldiğinizde, vücudunuzda 50.000 hücre ölmüş ve yenileri ile değişmiş olacak.

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

İnflamasyon

Çalışanımızın vücuduna solunum yolu ile bir virüs aldığında veya işyerinde boğaz enfeksiyonu olan bir arkadaşının öksürüğünden damlacık yolu ile streptokok bakterisi girdiğinde ilk karşılayan Dentrik hücrelerdir. Bunlar Makrofaj hücrelerdir.

Çalışanımızın bağışıklık sistemi yeterli olduğu taktirde vücuduna giren bu bakteri veya virüsü dentrik hücreler (Makrofajlar) bunu fagosite ederek (yani balon gibi içine alarak) kan dolaşımına girmelerini engellerler. Dentrik hücreler (Makrofajlar) içine aldıkları virüs veya bakteri ile birlikte lenf kanalına girerler.

EK BİLGİ: Çalışanımızın vücudunda her insanda olduğu gibi iki dolaşım sistemi vardır. Kanı taşıyan dolaşım sistemi (Atar damarlar ve Toplar damarlar), lenf sıvısını (atık maddelerimizi) taşıyan lenfatik sistemdir.

Dentrik hücreler (Makrofajlar) içinde lenf kanalına giren virüs ve bakteri lenf düğümüne (nodu) getirilir ve CD4 ‘e sunulur. burada TH1, TH2 ve TH17  vs ile stokinler salgılanır… Bu sürece İmmünite (Bağışıklık)

CD4 hücreleri, bağışıklık sisteminde önemli bir rol oynayan beyaz kan hücreleridir. CD4 hücre sayınız, vücudunuzun patojenlere, enfeksiyonlara ve hastalıklara karşı doğal savunma sistemi olan bağışıklık sisteminizin sağlığı hakkında size bir gösterge verir.

CD4 hücrelerine bazen T hücreleri, T lenfositleri veya yardımcı hücreler de denir.

Özetle olması gereken IgA güçlü tutulmalı, bağışıklık güçlü tutulmalı, Ajan/Patojen/Vücuda Zararlı Madde kana girmeden yok edilmeli. Aksi halde savaş vücudun içine taşar. Bilin ki savaş alanında iyi kötü her şey az veya çok zarar görür.

Çeşitli sebeplerle dentrik hücreler yetersiz kalır. Bu durumda kanda histamin (doğal bir aminoasit olarak bilinen histidinden türeyen, bağışıklık sistemi tarafından bazı beyaz kan hücrelerinden salınan bir madde) salınır.

Histamin, damar duvarını oluşturan endotel hücrelerinin (tuğla duvar benzeri bir görünün hayal edin) arasını açar.

Endotel hücreleri damarın içinden dışına geçişleri / kaçışları önleyecek sıkılıkta iken histamin vasıtası ile oluşan aralıklardan damar dışına sıvılar ve protein parçaları sızar. Bütün bunlarla beraber bir bağışıklık hücresi Nötrofil de damar dışına çıkar.

Nötrofil, dentrik hücrelerin gücünün yetmediği bakteriyi yok etmek için savaşır.

İnflamasyonun Tipik Bulguları

  1. Yanma – Isınma (Calor)
  2. Kızarıklık (Rubor)
  3. Şişlik (Tümor)
  4. Ağrı (Dolor)……………Oluşur.

Vücudumuz ilk başta Dentrik hücreler ile (Ajan/Patojen/Vücuda Zararlı Madde) fagosite edip lenf kanalına yollayabilseydi herhangi bir sorun olmayacaktı.

Lakin inflamasyon vücudumuz için korunma mekanizması olsa da süreç içinde vücuda zararlı sonuçlar meydana getirir.

Çünkü;

Nötrofil ile oluşan Akut İnflamasyon, adı üzerinde akut bir durumdur. Yani sürelidir, Birkaç günden birkaç haftaya sürse de sonlanır.

Asıl sorun Kronik İnflamasyondur.

Dendrik hücrelerimiz yeterli olmayınca histamin salınmış ve Nötrofiller devreye girmişti.

Peki ya Nötrofiller de etkisi – yetersiz kalırsa..???

Mucize gibi lakin onun da yedek planı var. Bu kez damar dışına monositler çıkmaya başlar. Monositler damar dışına çıktığı zaman makrofaj halini alıp bakteriyi fagosite eder (içine alıp parçalar), o da yetmezse B Lenfositler devreye girer. İşte bu durum kronik İnflamasyon’ dur.

Biyolojik etkenlerden Virüsler, Mantarlar, Bakteriler karşı savaş verdiğimizde akut veya kronik inflamasyon oluşur. Lakin vücudumuzun tek düşman grubu biyolojik etkenler değil maalesef.

İnlamasyona sebep olan pek çok sebep var. Savaşçı hücrelerimiz gücü yettiğince bunların hepsinin peşine düşer. Öldürdüğü veya yakaladığı her yerde inflamasyon oluşur.

  • Yediğimiz, içtiğimiz besinlerden gelen Pestisitler başta olmak üzere tarım ilaçları
  • Aşırı geçirgen bağırsaklardan geçen toksinler, bakteri parçaları, ağır metaller
  • Serbest oksijen radikalleri

Bir inflamasyon çeşidi de otoimmün durumdur. Vücuttaki antikor kendi dokusunu yabancı görüp saldırır.

  1. Hasimato / Hipotiroidi
  2. Tip-1 diyabet
  3. Ankilozan spondolit
  4. Graves
  5. Ülseratif kolit
  6. Crohn
  7. Vitiligo
  8. Lupus
  9. MS
  10. Romatoid artrit………..Gibi bir çok hastalıkta kronik inflamasyon var.

Histamin, damar içerisinde daima bir miktar bulunur. Gerekli yerlerde yoğunnlaşarak damarın duvarını aralar ve sıvılarla birlikte, Nötrofil, monosit vs dışarıya çıkar.

Maaleesef bazı insanlarda histamin gereğinden fazla bulunuyor her şeye endotel duvarlarını açar. Bu durumlarda bağışıklık sistemi çikolataya, fındığa, çimen polenine, ev tozuna, yumurtaya, çiçeğe, çileğe vb gibi aklınıza gelen bir çok farklı maddeye tepki veriyor. Vücut bu maddeleri yabancı görüyor.

Çalışanlarımız / insanlar da leblebi – şeker gibi antihistaminik ilaç kullanıyor. Bu ilaçlar damar içindeki histaminin bağlandığı reseptörü bloke ederek ve histamin bağlanmasını engelliyor, damar duvarı da açılmıyor.

Hiç kimsenin aklına gelmiyor mu?

İlaç yolu ile histamin’in bağlanmasını ilacın etki süresi boyunca bloke ettik de histamin halâ damarda ve yüksek miktarda kanda duruyor.

Leblebi gibi yuttuğunuz antihistaminik ilaçlarla (haplarla) sadece histamin’in bağlanmasını engelleyebilirsiniz. Normalde kanımızdaki histamini parçalayan DAO (Diamin oksidaz) isimli bir enzim var. Bazı insanlarda bu enzim eksik üretilir ve histamin yıkılamaz.

DAO (Diamin oksidaz) enzimini tablet olarak alabiliriz ya da bazı yöntemlerle DAO (Diamin oksidaz) enzimini artırabiliriz.

Hatırlayın…!!!

Nötrofil yetmezse

Monositler ve B lenfositler devreye girer kronik inflamasyon oluşur.

Sorun şu ki…

B Lenfositler krizi çözmek için dahil olduklarında özellikle enfeksiyon hastalıklarında ve antikoksidan eksikliğinde endotel hücrelerini (damar duvarı) parçalamaya başlar.

Kronik inflamasyon sebebiyle endotel hücrelerinde meydana gelen ve gelebilecek hasarı önlemek için Hesperidin gereklidir.

Hesperidin‘i daha önce yayınlamıştık. https://tetkik.com.tr/2024/09/23/hesperidin-p-vitamini/

İnflamasyon’un Tedavisi ve Önlemler

Tedavi ve Önlemleri önceden yayınlamıştık. https://tetkik.com.tr/2024/10/12/allerjiniz-var-ve-histamin-nedir-bilmiyor-musunuz/

SONUÇ

  1. İnflamasyonun bir çok otoimmun hastalıkla da bağlantısı mevcut.
  2. Gluten intoleransı, Histamin intoleransı, Laktoz intoleransı ve benzeri sorunları olanlarda %99 orannda başka hastalık da bulunur. Bu sebeple önce o hastalığı o hastalıkla beraber değerlendirmek gerekir.
  3. Gece yatağa her tok yatışınız size geçirgen bağırsak olarak geri dönecektir. Mutlaka akşam yemeğini oldukça erken yiyip sofradan doymadan kalkmalısınız. Gece aç uyumak gerekli. (Tok uyumak bir çok hastalığı tetikler)
  4. Hesperidin kullanımı endotel hasarları önler ve endoteli güçlendirir.
  5. Antioksidan yetersizliği toksin miktarını arttırıp inflamasyona neden olur. Glutatyon, Resveratrol gibi Antioksidanlar kullanmak gerekir.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Allerjiniz Var ve Histamin Nedir Bilmiyor musunuz? https://tetkik.com.tr/2024/10/12/allerjiniz-var-ve-histamin-nedir-bilmiyor-musunuz/

⭐️⭐️ Hesperidin https://tetkik.com.tr/2024/09/23/hesperidin-p-vitamini/

⭐️⭐️ Th1/Th2 hücreleri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/10579123/

⭐️⭐️ Th1 ve Th2 hücreleri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/11138626/

⭐️⭐️ İnsan hastalıklarında Th1 ve Th2 https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/8811042/

⭐️⭐️ Histamin intoleransı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/36931880/

⭐️⭐️ Histamin İntoleransı: Belirtiler, Tanı ve Ötesi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/38674909/

⭐️⭐️ Histamin İntoleransı Bağırsakta Oluşur https://www.mdpi.com/2072-6643/13/4/1262

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için

Daha Fazla