Parlayan Gökyüzü İksiri Masalı – Küçük Gençlere

Selamlar, genç maceracılar! Ben Sihirli Profesör, bilgelik ve mucizelerin büyücüsüyüm, ve şimdi size gizemli gece gökyüzü altında bir masal anlatacağım!

Pazar sabaha karşı 03:39, ve dışarıda derin, rüya gibi bir sessizlik var. Gökyüzü, sanki geniş bir kadife pelerin gibi masmavi ve kapkaranlık, binlerce parlayan yıldızla süslenmiş, adeta altın tozu serpilmiş gibi! Ay yüksekte, yuvarlak ve parlak, gümüş ışıklarıyla ağaç tepelerinde dans ediyor ve kulak verenlere sırlar fısıldıyor. Bugün bu masal sizinle burada canlanacak. Bu büyülü dünyaya benimle adım atmaya hazır mısınız?

Köyün kalbinde, her gün elleriyle ve yürekleriyle çalışan cesur kahramanlar yaşıyordu—çiftçiler, inşaatçılar ve zanaatkârlar. Onlar bu toprakların en güçlüleriydi; ağır taşları kaldırıyor, tarlaları ekiyor ve dünyayı şekillendiriyorlardı. Ama bir gün, yedikleri yiyeceklerle ve yukarıdaki parlayan gökyüzüyle bağlantılı tuhaf bir sihir bedenlerinde uyanmaya başladı. Gelin, onların hikayesini dinleyelim ve bu yolculukta bilimle dolu bir mucizeyi keşfedelim!

Bir sabah, köy hasat bayramı için büyük bir şölen düzenledi. Masalar lezzetli yiyeceklerle dolup taşıyordu—kabarık ekmekler, baldan yapılmış tatlı kekler, sulu meyveler, ve köpüren, minik büyü iksirleri gibi içecekler. Köyün çocukları, meraklı kız Ece ve akıllı arkadaşı Mert, kahkahalar atarak tabaklarını doldurdu. “Yiyin, gençler!” diye seslendi Sihirli Profesör, yıldız ışığıyla bir girdap içinde belirerek, gümüş sakalı parıldıyordu. “Ama bakalım ne olacak!”

Ece sıcak bir ekmek lokmasını ısırdığında, Sihirli Profesör asasını salladı ve gözlerinin önünde minik bir büyü sahnesi belirdi. “Yakından bak!” dedi, gözleri parlayarak. Ekmek, havada dans eden altın rengi kırıntılara dönüştü. “Bu ekmek, karbonhidrat denen özel bir enerji yiyeceğinden yapılmış!” diye açıkladı. “Çiğnediğinde, ağzın onu küçük parçalara ayırır ve sonra—poff!—vücudun onu bir yolculuğa çıkarır!”

Ece’nin midesinde, karbonhidrat enzimlerin—küçük mutfak şefleri gibi çalışan sihirli yardımcılar—sayesinde parçalanmaya başladı. Bu şefler karbonhidratı, kaslarını, beynini ve her maceranı güçlendiren glukoz denen minik şeker parçalarına doğradı. “Glukoz, bedeninin makinelerini çalıştırmak için kullandığın parlak madeni paralar gibi!” diye güldü Profesör. Mert heyecanla sordu: “Peki, bu paralar nereye gidiyor?” Profesör, “Kaslarına, beynine, her yerine!” diye yanıtladı. “Ama fazla parayı kontrol etmezsek, bir sorun çıkabilir!”

Şölenin keyfi sürerken, köy kahramanları tatlılara doymadı. Bal kekleri üst üste yendi, köpüklü içecekler bardak bardak içildi. Birkaç gün sonra, kahramanlar yavaşlamaya başladı. İnşaatçı Ali Amca taşları zor kaldırıyordu, çiftçi Ayşe Teyze tarlada nefes nefese kalıyordu. “Ne oluyor?” diye merak etti Ece. Sihirli Profesör asasını salladı ve önlerinde parıldayan bir görüntü belirdi—içinde hemoglobin denen cesur bir kuryeyle birlikte minik bir kırmızı kan hücresi. Hemoglobin, akciğerlerden oksijeni taşıyan bir kahramandı.

Ama fazla glukoz kana dolunca, glukoz hemoglobine bal gibi yapışarak HbA1c yarattı. “Hemoglobini bir uçurtma gibi düşün,” dedi Profesör. “Fazla bal olunca uçamaz!” HbA1c seviyeleri yükseldikçe, kahramanların kaslarına oksijen ulaşması zorlaştı. Ece şaşkınlıkla sordu: “Bu onların nefes alamayacağı anlamına mı geliyor?” Profesör gülümsedi: “Hayır, ama kasları yorulur, tıpkı ağır bir çantayla koşmak gibi!”

HbA1c’nin yükselişiyle köyde gölgeli bir büyü başladı. Ali Amca, bir gün büyük bir taşı kaldırırken kollarında ağrı hissetti ve taş yere düştü. Ayşe Teyze, tarlayı sürmeye çalışırken bacakları titredi. Mert, “Bu bir lanet mi?” diye sordu. Sihirli Profesör, kahramanların kaslarını minik atölyeler gibi gösterdi. “Oksijen olmadan, bu atölyeler kapanır,” dedi. Bu eksiklik şunlara yol açtı:

  • Hızlı Yorgunluk: Kahramanlar kısa sürede tükeniyordu, tag oynayıp bir turda durmak gibi.
  • Kas Ağrıları: Bacaklar ve kollar kramplıyordu, gremlinler çimdikliyormuş gibi.
  • Azalan Güç: Ağır yükler zorlaştı, dağları kaşıkla taşımak gibi.
  • Dikkat Dağılması: Yorulunca aletler düşebiliyordu, tehlikeli işlerde risk artıyordu.

Profesör, “Bu büyüyü bozabiliriz,” dedi ve gökyüzü daha gizemli bir hal aldı.

Ece ve Mert, kahramanlara yardım etmeye karar verdi. Profesöre sordular: “Bunu nasıl düzeltebiliriz?” Büyücü, onları parlayan bir bahçeye götürdü; havuçlar, elmalar ve tam tahıllar büyüyordu. “Glukozu dengelemek önemli,” dedi. “Fazla tatlı, iksire fazla sim dökmek gibi!” Sebzeler, işlenmemiş tahıllar glukozu yavaşça veriyordu, egzersiz ise bunu kullanıyordu. Kahramanlar bu tavsiyeyi uyguladı; Ali Amca yulaflı kahvaltı, Ayşe Teyze yürüyüş yaptı. Yavaşça güçleri geri geldi.

Ali Amca bir gün, “Taşları yine kaldıramıyorum,” dedi. Ece ve Mert, Profesörle bir plan yaptı. “Bir denge bulmalıyız!” dedi Profesör ve bir bulmaca sundu: “Hangi yiyecek glukozu yavaş verir?” Çocuklar ekşi elma ve tam buğday ekmeğini seçti. Ali bunları yedi ve ertesi gün taşı kolayca kaldırdı. “Sihir bu!” diye güldü.

Ayşe Teyze, tarlayı sürmekte zorlanıyordu. Mert, “Hareket edelim!” dedi ve Profesör bir oyun önerdi: Tarlada zıplama yarışı! Ayşe zıpladı, terledi ve glukozunu kullandı. Ertesi gün tarlası daha hızlı bitti. “Bu bir büyü!” dedi şaşkınlıkla.

Bir gece, yıldızlar parladı ve ay ışığı şelale gibi aktı. Profesör, “Bu Gökyüzü İksiri,” dedi. Işık kahramanlara dokundu, kaslarını güçlendirdi. Köy bir festival düzenledi; şarkılar, danslar ve sağlıklı yiyecekler vardı. Kahramanlar dinç uyandı, köy mutlulukla doldu.

Profesör, çocuklara döndü: “Bedeniniz bir büyü toprağıdır. Glukozu dengede tutun, oksijen aksın!” Ece ve Mert, “Biz de kahraman olabilir miyiz?” diye sordu. “Elbette,” dedi Profesör, “sağlıklı beslenip hareket ederek!” Gece gökyüzü onlara göz kırptı, masal sonsuza dek sürdü.

Aşağıda sizin için hikayemizin ingilizcesi de mevcut…. İyi okumalar

The Glittering Sky Potion Tale

Hello, young adventurers! I am the Magical Professor, a wizard of wisdom and wonders, and today I’ll tell you a magical tale under the mysterious night sky! It’s just past midnight—let’s say 3:39 AM—and outside, there’s a deep, dreamy silence. The sky is like a huge, velvety blanket, dark blue and sprinkled with thousands of twinkling stars that look like golden dust scattered by a playful wind! The moon hangs high, round and bright, casting a soft silver glow that dances on the treetops and whispers secrets to those who listen. It’s Sunday, let this tale come alive with you! Are you ready to step into this enchanted world with me?

Deep in the heart of a lively village lived brave heroes—farmers, builders, and craftspeople—who worked with their hands and hearts every day. They were the strongest in the land, lifting heavy stones, planting fields, and shaping the world with their mighty muscles. But one day, a strange magic began to stir in their bodies, linked to the food they ate and the glittering sky above. Come, let’s dive into their story and discover a miracle filled with science along the way!

The Adventure Begins with a Magical Feast

One sunny morning, the village held a grand feast to celebrate the harvest. Tables were piled high with delicious treats—fluffy bread, sweet honey cakes, juicy fruits, and fizzy drinks that bubbled like tiny magic potions. The village children, curious Ece and her clever friend Mert, laughed as they filled their plates. “Eat up, young ones!” called the Magical Professor, appearing in a swirl of starlight, his silver beard sparkling. “But let’s see what happens!”

As Ece took a bite of warm bread, the Magical Professor waved his wand, and a tiny magical scene popped up before her eyes. “Look closely!” he said with a twinkle. The bread turned into a flurry of golden crumbs dancing in the air. “This bread is made of something called carbohydrates—a special energy food!” he explained. “When you chew it, your mouth breaks it into tiny pieces, and then—poof!—your body sends it on a journey!”

Inside Ece’s tummy, the carbohydrates started to break apart, thanks to tiny magical helpers called enzymes—little kitchen chefs at work! These chefs chopped the carbohydrates into small sugar bits called glucose, the fuel that powers your muscles, brain, and every adventure you go on! “Glucose is like the shiny coins you use to run your body’s machines!” the Professor chuckled. Mert asked excitedly, “So where do these coins go?” The Professor replied, “To your muscles, your brain, everywhere! But if we don’t control the extra coins, trouble might start!”

The Glittering Sky Potion and the HbA1c Mystery

While the feast was in full swing, the village heroes couldn’t get enough of the sweets. They stacked honey cakes high and gulped down fizzy drinks by the glass. A few days later, the heroes began to slow down. Builder Uncle Ali struggled to lift stones, and Farmer Aunt Ayşe was out of breath in the fields. “What’s happening?” wondered Ece. The Magical Professor waved his wand again, and a shimmering image appeared—a tiny red blood cell with a brave courier inside called hemoglobin, which carries oxygen (the air that keeps you strong) from your lungs to every part of your body.

But when too much glucose flooded their blood, something strange happened. The glucose stuck to hemoglobin like sticky honey, creating what we call HbA1c. “Think of hemoglobin like a kite flying high with oxygen,” said the Professor. “But with too much honey—oops, glucose—it can’t fly as well!” As HbA1c levels rose because the heroes ate too many sweets without balancing them, it became harder for oxygen to reach their muscles. Ece asked in surprise, “Does that mean they can’t breathe?” The Professor smiled, “Not exactly, but their muscles get tired, like running with a heavy backpack!”

The Shadow of the Oxygen Spell

As HbA1c levels crept up in the heroes’ blood, a shadowy spell began to affect the village. One day, Uncle Ali felt a sharp pain in his arms while lifting a big stone, and it crashed to the ground. Aunt Ayşe’s legs trembled as she tried to plow the field. “Is this a curse?” asked Mert, his eyes wide. The Magical Professor conjured a vision of the heroes’ muscles, like tiny workshops needing oxygen to keep their fires burning. “Without enough oxygen,” he explained, “these workshops slow down.” This oxygen shortage caused:

  • Quick Fatigue: The heroes felt exhausted after just a short time, like stopping tag after one round because you’re out of breath!
  • Muscle Aches: Their legs and arms cramped, as if tiny gremlins were pinching them. Ouch!
  • Less Strength: Lifting heavy loads became tougher, like trying to move a mountain with a spoon.
  • Tricky Focus: Tiredness made them clumsy, and they might drop tools, which could be dangerous when working high up or with big machines.

The Professor said, “We can break this spell,” and the sky above turned even more mysterious.

The Heroes’ Quest for Balance

Ece and Mert decided to help their village heroes. They asked the Magical Professor, “How can we fix this oxygen spell?” The wise wizard smiled and led them to a glowing garden where magical plants grew—carrots, apples, and whole grains that shimmered with health. “The key,” he said, “is to balance the glucose with the right foods and movements!”

He explained that eating too many sweets was like pouring too much glitter into a potion—it sparkled at first but soon made a mess. Instead, they needed foods that released glucose slowly, like a steady stream of magic. “Try fruits and veggies,” he suggested. “They’re like little energy spells that last all day!” Exercise was a powerful charm too—running, jumping, or even dancing helped the body use glucose wisely, keeping HbA1c from sticking to hemoglobin like unwanted glue.

The heroes took this advice to heart. Uncle Ali started his days with hearty oatmeal and fresh apples, while Aunt Ayşe took short walks to stretch her legs. Slowly, the shadowy spell lifted. Their muscles felt stronger, and they could work longer without tiring. The Magical Professor beamed, “See? A little balance goes a long way!”

Uncle Ali’s Stone Challenge

One day, Uncle Ali sighed, “I still can’t lift those stones.” Ece and Mert teamed up with the Professor to make a plan. “We need to find balance!” said the Professor, presenting a puzzle: “Which food gives glucose slowly?” The children picked apples and whole wheat bread. Uncle Ali ate them and, the next day, lifted the stone with ease. “This is magic!” he laughed.

Aunt Ayşe’s Field Race

Aunt Ayşe struggled to plow her field. Mert said, “Let’s move!” and the Professor suggested a game: a jumping race in the field! Ayşe jumped, sweated, and used up her glucose. The next day, she finished her field work faster. “This feels like magic!” she said in amazement.

The Night Sky’s Gift

One night, as the village slept under the starry sky, a miraculous event unfolded. The stars glowed brighter, and moonlight poured down like a waterfall, touching the resting heroes. The Magical Professor appeared, his robe glittering with golden stars. “This is the Glittering Sky Potion,” he declared. “It’s nature’s way of reminding you to care for your bodies. When you balance your food and move every day, your hemoglobin kites can fly high again, carrying oxygen to every corner of your kingdom!”

Ece and Mert watched in awe as the starlight wove a protective spell around the village. The heroes woke up refreshed, their strength renewed. The village held a festival with songs, dances, and healthy treats. Everyone felt happy and strong, and the village buzzed with joy.

The Moral of the Magic

The Magical Professor turned to the children. “Your body is a magical land, and you are its guardians. Keep your glucose balanced, and let oxygen flow like a river of light!” Ece and Mert asked, “Can we be heroes too?” “Of course,” said the Professor, “by eating healthy and staying active!” The night sky winked at them, promising that with a little care, they could be heroes in their own tale. And so, the story lived on forever under the glittering stars!

r. Mustafa KEBAT

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Yukarıda yer alan hikaye firmalarımız Tetkik OSGB – Tetkik Danışmanlık tarafından sosyal sorumluluğumuz olan çocuklarımızı bilgilendirmek, okumaya, çalışmaya, doğal hayata heveslendirmek ülkemize ve geleceğimize yararlı bireyler olabilmelerine katkı sağlamak maksadı ile yayınlanmıştır.

Dr Mustafa KEBAT

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz. Varsa hatalarımızı bildirmeniz daha faydalı olmamıza desteğiniz bizim için çok değerli.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir.

Ayrıca, sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir iş güvenliği uzmanının, ilgili mühendisin ya da teknik ekibin yetki ve kararlarının yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, çalışma sahanız içerisindeki tehlike – risk belirlemesi ya da mevcut işleyişin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla firmanızın işleyişine müdahil olma ya da sorumlularınızın vereceği kararların yerine tutması olarak değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Daha Fazla

İnsülin Direnci – Hücresel Açlık Paradoksu

Enerji Bolluğunda Aç Hücreler

İnsülin direnci (IR), modern yaşamın kronik inflamasyonla iç içe geçmiş, hipokinetik yaşam biçimi ve glisemik yoğunluğu yüksek beslenme alışkanlıklarının tetiklediği metabolik bir bozulmadır. Bu durumda pankreas yeterli veya aşırı miktarda insülin salmasına rağmen, periferal dokularda (özellikle iskelet kası, hepatositler ve adipositler) glukozun etkili şekilde hücre içine alınması bozulur.

Bu, bir anlamda “vücut sofraya oturmuş ama hücreler aç kalmıştır” durumu yaratır.

🔄 🔄 🔄
Patofizyoloji – İnsülin Sinyal İletiminin Çöküşü

İnsülin, hedef hücre membranında bulunan insülin reseptörüne bağlandığında, hücre içi sinyal yolaklarını (özellikle PI3K-Akt ve MAPK yolları) aktive ederek GLUT4 taşıyıcılarının hücre zarına translokasyonunu sağlar.

Ancak IR’de şu mekanizmalar öne çıkar:

  • Serbest yağ asitleri ve adipoz dokudan salınan sitokinler (örneğin TNF-α, IL-6), reseptör düzeyinde insülinin etkisini bloke eder.
  • JNK ve IKKβ gibi kinazların aktive olmasıyla, insülin reseptör substratlarının (IRS) fosforilasyonu engellenir.
  • Hücre zarında GLUT4 ekspresyonu azalır, glukoz hücre içine alınamaz.
  • Pankreas bu direnci aşmak için kompansatuar hiperinsülinemi geliştirir.

Sonuç: Kan glukozu normal görünebilir, ancak hiperinsülinemi vücut genelinde birçok sistemi etkileyerek metabolik sendroma zemin hazırlar.

📉 📉 📉
Normoglisemi Maskesi Altında Tehlike
🔍 Sıklıkla Gözlenen Bulgular
BulgularMekanizma
Postprandiyal hipoglisemiAşırı insülin salınımına bağlı geçici glukoz düşüşü
Abdominal obeziteVisseral yağlanma → leptin direnci ve inflamasyon
Yorgunluk & uyku haliHücre içi glukoz eksikliği, mitokondriyal disfonksiyon
Aşırı tatlı isteğiGlukoz kullanımının bozulması, dopamin döngüsünde bozulma
Hipertansiyonİnsülinin sodyum retansiyonunu artırması
Akantozis nigrikansHiperinsülineminin keratinosit proliferasyonunu tetiklemesi

Not: Kadınlarda sıklıkla Polikistik Over Sendromu (PCOS) ile birlikte görülür.
Erkeklerde ise karaciğer enzimlerinde hafif yükselmeler, yağlı karaciğer ile baş gösterebilir.

⚠️ ⚠️ ⚠️
“Anahtar Kapıya Uymuyor”

İnsülin bir anahtar, hücre zarındaki reseptör ise kilittir.

Normalde:

🍽️ Yemek → 📈 Glukoz artışı → 🔑 İnsülin salgısı → 🚪 Hücre kapıları açılır → Glukoz içeri girer

İnsülin direncinde:

🔁 Anahtar var ama kilit paslı
🔄 Kapı açılmaz → Hücre “aç”
🔁 Pankreas daha çok insülin üretir → Kan insülini yüksek ama hücre hâlâ enerjisiz

Bu süreç uzun vadede pankreasın β-hücre rezervlerini tüketir ve tip 2 diyabet ile sonuçlanır.

🧪 🧪 🧪
Tanı Yöntemleri
Laboratuvar Bazlı
TestNormalİnsülin Direnci
Açlık İnsülin<10 μIU/mL>15 μIU/mL (yaklaşık)
HOMA-IR<2.5>2.5 (bazı kaynaklara göre >2.7)

🔬 HOMA-IR = Açlık insülin (μIU/mL) × Açlık glukoz (mg/dL) / 405

🧘 🧘 🧘
Tedavi Yaklaşımı – Farmakolojik ve Yaşam Tarzı
💊 Farmakolojik
  • Metformin: Hepatik glukoz üretimini azaltır, periferik duyarlılığı artırır.
  • Pioglitazon: PPAR-γ agonisti; insülin duyarlılığı artırır.
  • GLP-1 agonistleri: İnsülin salınımını düzenler, iştahı baskılar.

Ancak uzun vadeli çözüm, ilacın ötesinde hücresel metabolizmayı yeniden eğitmekten geçer.

🥗 🥗 🥗
Örnek Beslenme Planı – İnsülin Dalgasını Bastırmak
Sabah:
  • 2 haşlanmış yumurta
  • 1 dilim avokado
  • Bol roka, maydanoz, zeytin
  • Şekersiz yeşil çay
  • 1 dilim tam buğday ekmeği (isteğe bağlı)

Öğle
  • Izgara somon veya mercimek köftesi
  • Kinoa veya 2-3 kaşık karabuğday
  • Yoğurt veya ayran
  • Limonlu bol salata

Akşam
  • Zeytinyağlı sebze yemeği (ör: karnabahar)
  • Yoğurt veya cacık
  • 1 dilim tam tahıllı ekmek (isteğe bağlı)
  • Salata
🏃 🏃 🏃
Egzersiz – GLUT4’ü Kapıya Çağırmak

Fiziksel aktivite, insüline bağımlı olmayan GLUT4 translokasyonunu uyarır.

📍 Haftada 150 dakika orta düzey egzersiz (tempolu yürüyüş, yüzme, bisiklet)
📍 Direnç egzersizleri (kas kütlesi artışı → glukoz tüketimi artışı)

🔚 🔚 🔚
İnsülin Direnci Geri Döndürülebilir Bir Süreçtir

İnsülin direnci, erken evrede yakalandığında ve proaktif önlemlerle müdahale edildiğinde tamamen geriye döndürülebilir. Ancak geç kalındığında tip 2 diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, infertilite ve nörodejeneratif süreçlerin öncüsü olabilir.

“İnsülin direnci, aç hücrelerin çığlığıdır. Şeker değil, duyarlılık eksiktir.”

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ İnsülin Direnci https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK507839/

⭐️⭐️ Metabolik hastalıklarda insülin direncinin kritik rolü ve mekanizması https://www.frontiersin.org/journals/endocrinology/articles/10.3389/fendo.2023.1149239/full

⭐️⭐️ İnsülin ve İnsülin Direnci https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC1204764/

⭐️⭐️ T2DM’li hastalarda ketojenik diyetin glisemik kontrol, insülin direnci ve lipid metabolizması üzerindeki etkisi: sistematik bir inceleme ve meta-analiz https://www.nature.com/articles/s41387-020-00142-zhttps://www.nature.com/articles/s41387-020-00142-z

⭐️⭐️ Ketojenik Diyetin İnsülin Duyarlılığı ve Kilo Kaybı Üzerindeki Etkileri, Önce Tavuk mu, Yumurta mı? https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/37513538/https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/37513538/

⭐️⭐️ Hiperglisemi https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK430900/

⭐️⭐️ Düşük glisemik indeksli diyetlerin metabolik etkileri https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC2654909/

⭐️⭐️ T2 Diyabetli Hastalarda Postprandiyal Hiperglisemiyi Optimize Etmek İçin Glisemik İndeks (GI) veya Glisemik Yük (GL) ve Diyet Müdahaleleri: Bir İnceleme https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC7352659/

⭐️⭐️ Hiperglisemi (Hiper) https://www.diabetes.org.uk/about-diabetes/complications/hypers

⭐️⭐️ Glisemik Yük https://www.diabetes.co.uk/diet/glycemic-load.html#google_vignette

⭐️⭐️ 60+ gıda için glisemik indeks https://www.health.harvard.edu/diseases-and-conditions/glycemic-index-and-glycemic-load-for-100-foods

⭐️⭐️ Düşük glisemik indeksli diyetlerin metabolik etkileri https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC2654909/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir.

Ayrıca, sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir iş güvenliği uzmanının, ilgili mühendisin ya da teknik ekibin yetki ve kararlarının yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, çalışma sahanız içerisindeki tehlike – risk belirlemesi ya da mevcut işleyişin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla firmanızın işleyişine müdahil olma ya da sorumlularınızın vereceği kararların yerine tutması olarak değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Daha Fazla

Yumurta Gerçekleri

60 lı ve 70 li yıllarda doğanlar hatırlar. Pazar sabahları 10.00 da yayınlanan filmlerin bir kısmı western bir kısmı da aile temalı filmlerdi. Birbirinden farklı tür bu filmlerde dikkatimi çeken ortak özelliklerinden biri de yumurta yeme alışkanlıklarıydı.

Evet.. enteresan değil mi?

Sabah kahvaltıda büyük küçük hemen hepsinin istisnasız yumurta ve yumurtalı gıdalar tüketmesi. Silahların susmadığı bütün çöl boyunca konserve kurufasulye yiyen kovboylar kasabada sabah önlerinde çift yumurtalı bir tabakla görünüyorlardı.

Neden dikkatimi çekti bu durum?

O çocuk yıllarımda çevremdeki bütün büyüklerin doktorları tarafından ”kolesterolleri yükselmesin maksadı ileyumurta yemelerinin yasaklanması ve büyüklerin sohbetlerinde bu korku kültürünü birbirleri ile paylaşmaları kazınmıştı beynime.

Ne acı değil mi?

Ülkelerinde kendi toplumlarına o dönemin tek sosyal medyası sineme ve televizyon yolu ile yumurta yemeyi sosyal mesaj olarak verenlerin bilim insanları (Başta Amerikan Kalp Derneği ve benzerleri) yolu ile ülkemizde yumurta – kolesterol korkusu yaymaları.

Gelelim günümüze. Halen korku kültüründe – bilimsellikten uzak yorumlar ile karşılaşıyor olmamıza ne demeli…

Yumurta

Yumurta hiçbir lif içermez ve karbonhidrat içeriği düşüktür (%0,7)

Yumurta sarısı, C vitamini (askorbik asit) hariç tüm vitaminleri içeren vitamin açısından zengin bir besindir. 

Yumurta sarısı, yüksek miktarda A, D, E, K, B1, B2, B5, B6, B9 ve B12 vitamini içerirken, yumurta beyazı yüksek miktarda B2, B3 ve B5 vitaminine ancak aynı zamanda önemli miktarda B1, B6, B8, B9 ve B12 vitaminine sahiptir.

Yumurta sarısı proteinleri bağırsak oksidatif stresini azaltır.

Günde iki yumurta yemek, insanların vitamin gereksinimlerinin %10 ila %30’unu karşılar.

Yumurta esas olarak sarısında yoğunlaşan (yumurta sarısında 680 mg/100 g, yumurta beyazında ise 1 mg/100 g) önemli bir kolin kaynağıdır.

Yumurta Fosfor, kalsiyum, potasyum açısından zengindir ve orta miktarda sodyum içerir (100 g tam yumurta başına 142 mg) bakır, demir, magnezyum, manganez, selenyum ve çinko dahil olmak üzere tüm temel eser elementleri içerir

Yumurta proteini avidin, B12 vitaminini (biyotin) çok kuvvetli bağlayarak emilimini engeller.

Yumurta proteinleri bağırsak sağlığına katkıda bulunan geniş bir antimikrobiyal aktivite gösterir.

Yumurta beyazındaki lizozim tümör önleyici aktiviteye sahiptir.

Yumurta, kardiyovasküler hastalıkların oluşumunu azaltmada etkilidir. (Kan basıncının uzun vadeli kontrolünün en önemli faktörleri sodyum ve potasyum alımı ve renin-anjiyotensin-aldosteron sisteminin önemidir. Anti-hipertansif aktiviteleri olan yumurtadan elde edilen peptitlerin çoğu, anjiyotensin dönüştürücü enzime (ACE) karşı inhibe edici aktiviteler göstermektedir. Bu enzim, anjiyotensin I’in aktif vazokonstriktör anjiyotensin II’ye işlenmesini ve aktive olmasını tetikler.)

Diyetteki kolesterol azalırsa karaciğer daha fazla kolesterol yapmaya başlar. Diyetteki kolesterolün kalp-damar hastalıkları gelişiminde rolü olduğu gösteren delil bulunamamıştır.

⭐️ Harvard Tıp Fakültesi öğrencilerinden Nick Norwitz, ne kadar çok yenirse yensin yumurtanın kan kötü kolesterol seviyesini artırmayacağını hatta azaltacağını ispatlamak için kendi üzerinde bir deney yaptı.

Bir ay boyunca günde 24 (günün her saati için bir yumurta hesabıyla), toplamda 720 yumurta yedi ve bir ay sonunda bu anormal miktardaki yumurtanın bile kan kötü kolesterol seviyesini bırakın artırmayı aksine % 18 düşürdüğünü gösterdi.

⭐️ 50 ülkeden 177.000 kişi üzerinde yapılan çalışmada, yumurta ile kan yağları, ölüm oranı veya inme gibi önemli kardiyovasküler olaylar arasında anlamlı bir ilişki bulunmadı.

Bulgular, orta düzeyde yumurta alımının (günde bir yumurta) kalp hastalığı veya diyabeti olanlarda bile kardiyovasküler hastalık riskini artırmadığını gösterdi.

⭐️ Framingham Offspring Çalışması, sağlıklı beslenmenin bir parçası olarak düzenli yumurta tüketiminin kan basıncı ve glukoz metabolizmasına faydalı tesirleri olduğunu ve uzun vadede yüksek tansiyon ve diyabet riskini azalttığını ortaya koydu.

Bir yumurtada yaklaşık 180 – 200 miligram (mg) kolesterol vardır.

Yumurtanın bağırsak hücrelerinde reseptörlere bağlanarak kolesin hormonunun salgılanmasını sağlar.

Kolesin, kan yoluyla karaciğere giderek karaciğerde daha az LDL üretilmesini sağlar. (Kolesin, GPR146 adı verilen bir reseptöre bağlanarak sinyal gönderilmesini ve vücuttaki seviyelerin korunmasına yardımcı olmak için LDL üretilmesini azaltır)

Yumurtanın tip 2 diyabet hastalarında kolesterol seviyelerine kötü bir etkisinin olmadığı, 3 ay süreyle yumurtadan zengin diyetin iştah kontrolünü daha iyi yaptığı ve daha fazla tokluk hissi yarattığı bildirildi.

European Association for the Study of Diabetes 2014 Toplantısı’ nda sunulan rapora göre, diyabet hastaları haftanın altı günü her gün 2 yumurtayı rahatlıkla yiyebilirler.

Kilo kontrolünün de takip edildiği 3 ay süren araştırma, fazla kilolu pre-diyabet veya diyabeti olan 140 kişinin her ay kliniğe giderek spesifik yiyecek tipleri ve ne kadar yiyecekleri hakkında tavsiyeler alması ve takipleri ile gerçekleştirildi.

İlk grup haftada 2 yumurtadan az fakat fazla protein tüketmeleri, ikinci grup ise haftanın altı günü her gün 2 yumurta ve daha az protein tüketmeleri istendi ve kolesterol değerleri düzenli olarak ölçüldü.

Araştırma süresince her iki grupta HDL-kolesterol seviyeleri arasında anlamlı bir fark bulunmadı. Lakin günlük 2 yumurta yiyenlerde HDL’ in yükselme eğiliminde olduğu belirlendi.

Gruplar arasında LDL-kolesterol, trigliserit ve kan şekeri bakımından bir fark olmadı.

Her iki grup eşit miktarlarda protein tüketmelerine rağmen, fazla yumurta yiyenlerin daha az açlık hissettikleri tespit edildi ve bunun da kilo vermede konvansiyonel diyete göre daha faydalı olduğu bildirildi.

Araştırmanın başı olan Sydney Üniversitesi’ nden N. Fuller çalışma sonrası yaptığı yorumda:

Yumurta tüketimi ve total kolesterol sınırları konusunda çeşitli ülkelerin kılavuzlarında tutarsızlıklar ve ülkeden ülkeye farklılıklar var.

Diyabeti olmayan sağlıklı insanların fazla yumurta yemeleri ile kalp hastalıkları arasında ilişki olmadığını gösteren çalışmalar var fakat tip 2 diyabetli hastalarda yumurtanın kalp hastalığı riskinin artıracağı fikri daha çok kabul görüyor.

Mesela, Avustralya’ da Kalp Vakfı sağlıklı insanlar ve tip 2 diyabetliler için doymuş yağlardan fakir diyetin bir parçası olarak haftada en fazla altı yumurtaya müsaade ederken USA kılavuzları sağlıklı insanların günde en fazla 300 miligram kolesterol almalarına izin veriyor. Bir yumurtada ise ortalama olarak 200 miligram kolesterol bulunuyor.

Araştırma sonucuna göre günlük 2 yumurta halk arasında iyi kolesterol olarak bilinen HDL de yükselme eğilimi görülürken, halk arasında iyi kolesterol olarak bilinen LDL-kolesterol’ ün yanı sıra trigliserit ve kan şekerinde 2 den az yumurta yiyenlerle aynı olduğu tespit edildi.

Genel olarak çıkan sonuç

Yumurtanın kolesterolü yükselttiği YALANDIR.

Yumurtanın kötü kolesterolün kalp krizi ve felçlerin sebebi olduğu DOĞRU DEĞİLDİR.

Yumurtanın kolesterol düşürücü ilaçların kalp-damar hastalıklarına bağlı ölümleri önlediği DOĞRU DEĞİLDİR.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ 50 ülkede 177.000 kişide yumurta tüketiminin kan lipitleri, kardiyovasküler hastalık ve ölüm oranıyla ilişkisi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC7138651/

⭐️⭐️ Yumurtalar: Sağlıklı mı Riskli mi? Tavuk Yumurtaları Üzerine Yüksek Kaliteli Çalışmalardan Elde Edilen Kanıtların İncelenmesi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC10304460/

⭐️⭐️ Yumurta Tüketimi, Framingham Yavruları Çalışması Yetişkinlerinde Bozulmuş Açlık Glikozu ve Yüksek Tansiyon Risklerinin Daha Düşük Olması ile İlişkilidir https://www.mdpi.com/2072-6643/15/3/507

⭐️⭐️ Harvard tıp öğrencisi bir ayda 720 yumurta yedi, ardından ‘ilginç’ sonuçları paylaştı https://www.foxnews.com/health/harvard-medical-student-ate-720-eggs-month-shared-fascinating-results

⭐️⭐️ Yumurta tüketimi, kalp damar hastalıkları ve tip 2 diyabet https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/28952608/

⭐️⭐️ Bir deney olarak bir ayda 700 yumurta yedim – sağlığıma olanlar bana söylenen her şeye aykırıydı https://www.dailymail.co.uk/health/article-13885877/what-happens-health-eat-eggs-protein.html

⭐️⭐️ Yumurta tüketimi ve kardiyovasküler hastalık riski: üç büyük prospektif ABD kohort çalışması, sistematik inceleme ve güncellenmiş meta-analiz https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32132002/

⭐️⭐️ Harvard tıp öğrencisi bir ayda 700’den fazla yumurta yedi ve kolesterol seviyeleri gerçekten düştü https://www.yahoo.com/news/harvard-medical-student-ate-over-082950087.html

⭐️⭐️ ‘Bir ayda 720 yumurta yedim – vücudumun bu şekilde tepki vereceğini beklemiyordum’ https://www.mirror.co.uk/news/weird-news/i-ate-720-eggs-month-33746321

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Çimento Üretim Sektörü Çalışanlarında Krom Eksikliği – İş Güvenliği Riski

Çimento fabrikalarında çalışan bir işçinin günü, sanıldığı kadar sıradan değildir. Dışarıdan bakıldığında sadece makineler, dönen silolar, yükselen dumanlar ve sürekli çalışan konveyör bantları görülür. Oysa fabrikanın içinde hayatını geçiren işçilerin bedeni ve zihni, bu ağır şartlar altında sürekli sınavdan geçer. Sabahın erken saatlerinde başlayan vardiya, akşamın karanlığına kadar sürer.

Yoğun toz bulutu, sürekli çalışan makinelerin çıkardığı uğultu, yüksek sıcaklık ve ağır fiziksel iş, işçilerin hem bedeninde hem de zihninde iz bırakır. İş güvenliği denildiğinde çoğumuzun aklına baretler, maskeler, çelik burunlu ayakkabılar gelir. Evet, bunlar hayati önem taşır. Ancak, bir fabrikanın en kritik güvenlik unsuru, aslında işçilerin kendi bedenleridir. Ve o bedenin görünmeyen bir ihtiyacı vardır: Krom.

Krom, adını belki birçok işçi duymamıştır. Çoğu zaman vitaminlerin ve proteinlerin gölgesinde kalan bu mineral, aslında iş güvenliği açısından sessiz bir kahramandır. Çünkü işçinin gözünü açık tutan, kaslarını güçlü kılan, zihnini berraklaştıran ve şeker dengesini sağlayan şeylerden biri kromdur. Krom olmazsa, işçi sadece yorgun düşmez; dikkati dağılır, refleksleri yavaşlar ve iş kazalarına davetiye çıkar. İşte bu yüzden krom, çimento fabrikası gibi ağır sanayi ortamlarında bir iş güvenliği meselesi olarak ele alınmalıdır.

Bir fabrikanın üretim hattında küçük bir vidanın eksikliği bile büyük bir kazaya yol açabilir. Aynı şekilde, bir işçinin bedeninde krom eksikliği de görünmeyen ama zincirleme etkilerle büyüyen sorunlara yol açar. Kan şekeri dalgalanır, insülin görevini yapamaz, kaslar enerjisiz kalır ve işçi farkında olmadan riskli hale gelir. Bunu daha iyi anlamak için önce vücuttaki mekanizmaya biraz yakından bakalım.

İnsan vücudu, aslında elektriksel ve kimyasal kapılarla dolu bir fabrika gibidir. Yemek yediğinizde glikoz kana karışır. Bu glikozun hücrelerinize girebilmesi için insülin hormonu devreye girer. Pankreastaki beta hücreleri, glikozu görünce insülin salar. Bu insülin, kas hücrelerinin yüzeyindeki kapılara dokunarak glikozun içeri alınmasını sağlar. Böylece glikoz, kaslarda enerjiye dönüşür. Ancak burada kritik bir ayrıntı vardır: O insülin reseptörleri krom ile çalışır. Yani kapının kilidi kromdur. Eğer krom yoksa, insülin kapıya gelse bile kapı açılmaz. Glikoz kanda kalır, hücreler enerjiye ulaşamaz. İşte o zaman hem kan şekeri yükselir hem de kaslar güçsüzleşir.

Bir çimento işçisini düşünelim. Sabah vardiyasına başlamış, birkaç kürek çimento taşımış, ağır bir makinenin bakımını yapıyor. Eğer kanda krom düşükse, glikoz kaslarına giremez. Kasları güçsüzleşir, elleri titremeye başlar, dikkati dağılır. O anda yapacağı küçük bir hata, büyük bir kazaya yol açabilir. Mesela, vincin yükünü dengesiz kaldırabilir, konveyör bantta eli sıkışabilir veya yüksekten inerken dengesini kaybedebilir. Bunlar kulağa basit gelebilir ama çimento fabrikası gibi ağır iş ortamlarında her saniyenin ve her hareketin güvenliği hayati önem taşır.

Kromun eksikliği sadece kas gücünü değil, beynin çalışma düzenini de bozar. Kanda kalan glikoz, kırmızı kan hücrelerindeki hemoglobine yapışır. Bu durumda HbA1c yükselir ve hemoglobinin oksijen taşıma kapasitesi azalır. Yani vücudun dokuları yeterince oksijen alamaz. Bu da beyin sisi, dikkat dağınıklığı, yorgunluk, uyku sorunları ve depresyon gibi sonuçlar doğurur. Bir işçinin dikkati dağınık, zihni bulanık olduğunda, güvenlik prosedürlerini uygulaması mümkün değildir. Kazaların büyük bir kısmı, zaten dikkat kaybından doğmaz mı?

Bir diğer önemli nokta, krom eksikliğinin zamanla insülin direncine yol açmasıdır. Sürekli yemek yemek, sürekli glikoz dalgalanması, kas hücrelerindeki reseptörleri yorarak onları kapatır. Böylece insülin görevini yapamaz, glikoz kanda birikmeye başlar. Bu süreç Tip 2 diyabetin zeminini hazırlar. Diyabet ise iş güvenliği açısından ciddi bir risktir. Çünkü diyabetli bir işçi, vardiya sırasında ani hipoglisemi yaşayabilir. Yani kan şekeri hızla düşer, kişi bayılabilir veya reflekslerini kaybedebilir. Bir fabrikanın içinde, ağır makinelerin ve yüksek sıcaklığın arasında bayılan bir işçi için sonuç ölümcül olabilir.

Kromun önemi kas erimesinde de ortaya çıkar. Kaslar enerjisiz kaldığında zayıflar, sarkar ve işçinin bedensel gücü düşer. Oysa çimento fabrikasında çalışan bir işçi için kas gücü, baret kadar önemlidir. Çuvalları taşımak, yüksek sıcaklığa dayanmak, makineleri kullanmak için güçlü kaslara ihtiyaç vardır. Krom, bu kasların görünmez yakıtıdır.

Peki, bu krom nereden gelecek? İşte iş güvenliği kültürünün bir başka boyutu da burada karşımıza çıkıyor: Beslenme. Fabrika yemekhanelerinde çoğu zaman beyaz ekmek, makarna, pilav ve yağlı yemekler bulunur. Bunlar enerji verir ama krom açısından fakirdir. Oysa tam tahıllı ekmek, bulgur, mercimek çorbası, nohutlu yemekler, brokoli, fındık ve ceviz krom açısından zengindir. Anadolu mutfağı aslında krom deposudur. Eskiden köylerde insanlar bulgur pilavı, nohutlu yemekler, cevizli tarhana çorbası ile beslenirdi. Bu doğal beslenme, onların krom ihtiyacını karşılardı. Ancak günümüzde hızlı yaşam ve ucuz beslenme tercihleri yüzünden işçiler kromdan mahrum kalıyor.

Burada fabrika yönetimlerine büyük görev düşüyor. İş güvenliği sadece kask dağıtmak, yangın tüpünü doldurmak veya eğitim vermek değildir. Aynı zamanda işçilerin yemek menülerini düzenlemek de iş güvenliğinin bir parçasıdır. Yemekhanede beyaz ekmek yerine tam tahıllı ekmek verilebilir, menülere mercimek çorbası ve nohutlu yemekler eklenebilir, ara öğünlerde fındık ve ceviz sunulabilir. Bu küçük gibi görünen adımlar, işçilerin dikkatini, enerjisini ve kas gücünü koruyarak iş kazalarını önleyecektir.

Bir işçinin “Ben çok yoruluyorum, halsiz düşüyorum, dikkatimi toparlayamıyorum” demesi, sadece bireysel bir sağlık sorunu değil, aynı zamanda bir iş güvenliği alarmıdır. Çünkü o işçi, makine başında veya yüksek sıcaklıkta risk taşımaktadır. İşte krom takibi, bu alarmın sessiz çanı gibidir.

Krom ihtiyacı aslında çok küçüktür: kadınlarda günde 25 mikrogram, erkeklerde 35 mikrogram. Gözle görülmeyecek kadar küçük olan bu miktar, bir fabrikanın güvenli çalışmasında dev bir rol oynar. Yani bir anlamda krom, işçilerin damarlarında dolaşan görünmez bir güvenlik donanımıdır.

Bu noktada periyodik sağlık kontrolleri de önemlidir. Fabrikalarda işçilere düzenli kan şekeri ve HbA1c ölçümleri yapılmalıdır. Bu ölçümler yalnızca hastalık tespiti için değil, aynı zamanda iş güvenliği risklerini önceden belirlemek için de kullanılmalıdır. Diyabet riski olan işçiler erken aşamada fark edilirse, iş kazalarının önüne geçilebilir.

Beslenme eğitimi de bu sistemin bir parçası olmalıdır. İşçilere, kromun önemi anlatılmalı; yemekhanelerde ve afişlerde “Kromla Güvende Kal” gibi bilgilendirici mesajlar yer almalıdır. Çünkü çoğu işçi, beslenmenin iş güvenliği ile bağlantısını düşünmez. Oysa yanlış beslenme, bir işçinin dikkatini kaybetmesine ve dolayısıyla kazaya neden olabilir.

Kromun önemini küçümsememek gerekir. Bu mineral bize, küçük şeylerin büyük farklar yaratabileceğini gösterir. Nasıl ki çimento fabrikasında küçük bir vida eksikliği büyük bir kazaya yol açıyorsa, krom eksikliği de büyük sağlık sorunlarına kapı açar. Bir fabrikanın güvenliği sadece makinelerin değil, insan bedeninin de güvenliği ile ölçülür.

Sonuç olarak, çimento fabrikalarında iş sağlığı ve güvenliği kültürünün içine krom mutlaka dahil edilmelidir. İş güvenliği uzmanları, mühendisler ve fabrika yöneticileri kromu “sessiz kahraman” olarak görmeli; yemek menülerini, sağlık kontrollerini ve eğitim programlarını buna göre düzenlemelidir. Çünkü işçinin dikkati, enerjisi ve kas gücü, fabrikanın güvenliği kadar önemlidir.

Bir baret, bir maske veya bir çelik burunlu ayakkabı işçiyi dışarıdan korur. Ama krom, işçiyi içeriden koruyan görünmez bir donanımdır. Eğer bu donanım eksikse, işçinin gözleri dalar, kasları güçsüzleşir, refleksleri yavaşlar. Ve o anda fabrikanın en büyük güvenlik açığı ortaya çıkar. O yüzden, krom sadece bir mineral değil; iş güvenliğinin görünmez bir parçasıdır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir.

Ayrıca, sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir iş güvenliği uzmanının, ilgili mühendisin ya da teknik ekibin yetki ve kararlarının yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, çalışma sahanız içerisindeki tehlike – risk belirlemesi ya da mevcut işleyişin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla firmanızın işleyişine müdahil olma ya da sorumlularınızın vereceği kararların yerine tutması olarak değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Daha Fazla