Meyve Gut Hastalığı mı Yapıyor ?

Meyve Fruktoz’u Serum Ürik Asit’ini Yükseltir

Meyve‘nin içindeki şeker Fruktoz‘dur. Meyve tüketimi arttıkça kan serum Ürik asit değeri artar.

Yapılan bir çalışmada; Ağızdan 75 g glikoz alan bir grup insan ile yine ağızdan 75 g fruktoz alan bir grup insanın üçüncü saatte Fruktoz alan grubun sistolik kan basıncındaki artışın daha yüksek olduğu ayrıca alınan kanlarının sonuçlarında Serum;

  • Ürik asit
  • Aldoz redüktaz
  • Laktat dehidrojenaz değerlerinin daha fazla yükseldiği

Endotel nitrik oksitin azaldığını bildirmiştir.

Fruktoz ürik asidi yükseltir ve ikincisi nitrik oksit biyoyararlanımını engeller. 

Serum ürik asit dört önemli sürecin etkileşimlerini yansıtır
  • Diyetle purin alımı (Beyin ve karaciğer gibi sakatatlar, geyik, tavşan, sincap, ördek ve kaz etleri, yağlı balıklar ve deniz ürünleri, ton balığı, ringa balığı, hamsi, morino, alabalık, mezgit, tarak, karides, ıstakoz ve balık yumurtası tamamen çıkarılır. Bu gıdalarda pürin içeriği çok yüksektir)
  • Endojen purin metabolizması (Vücut içerisinde pürin’in parçalanarak ürik asit e çevrilmesi süreci)
  • İdrarla ürat atılımı (Ürik asitin idrarla atılımı) (Böbrek, ürik asidin atılması için ana yerdir ve günlük kayıpların üçte ikisi ila dörtte üçünden sorumludur)
  • Bağırsakta ürikolizis (Bağırsakta ürik asitin parçalanması) (Ürik asidin yaklaşık dörtte biri ila üçte biri normalde bağırsak bakteri florasının enzimleri tarafından gerçekleştirilen bağırsak ürikolizi ile atılır)

Bu dört önemli sürecin dengesinin bozulma yönüne göre serumda ürik asit artar veya azalır.

Ürik asit (ÜA)

Pürin metabolizmasının son ürünüdür ve birçok çalışmaya göre hiperürisemi (Ürik asit yüksekliği);

  • Sistemik inflamasyon (vücudun, enfeksiyonla savaşmak veya hasarlı dokuyu iyileştirmek için bağışıklık tepkisini tetikleyen kimyasalları salgılaması)
  • Endotel disfonksiyonu (Damarlar iç yüzey dokusuna (endotele) bağlı damar genişlemesinin (vazodilatasyonun) bozulması)
  • Hipertansiyon
  • Bozulmuş açlık glukozu
  • Kardiyovasküler hastalık (KVH) için önemli bir risk faktörüdür.

Sonuç: Serum Ürik Asit değeriniz yüksek ise meyve yemekten sakınmalısınız.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Şekerli içeceklerden alınan fruktozun plazma ürik asidi üzerindeki akut etkisi: randomize kontrollü bir çalışma https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/27329612/

⭐️⭐️ Fruktoz, glikoz ve sakarozla beslenmenin kan lipid düzeyleri ve sistemik inflamasyon üzerindeki akut etkileri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/25515398/

⭐️⭐️ Fruktoz alımının serum ürik asit üzerindeki etkileri kontrollü diyet denemeleri arasında değişmektedir https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/22457397/

⭐️⭐️ Asemptomatik hiperürisemi. Normatif Yaşlanma Çalışmasında riskler ve sonuçlar https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/3826098/

⭐️⭐️ Fruktoz alımının serum ürik asit üzerindeki etkileri kontrollü diyet denemeleri arasında değişmektedir https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/22457397/

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Gıdalarınızda Alüminyumdan Uzak Durun

Alüminyum yeryüzünde en çok bulunan 3 elementten biridir.

Alüminyum son derece nörotoksik (Sinir sistemine zararlı) ve potansiyel kanserojen etkili bir madde olup Alzheimer ve Parkinson hastalığına yol açabilir.

Zehirlenme oldukça sessiz ve yavaş yavaş olur. Maalesef gıda – yemek sanayinde kullanımı da çok yaygın.

Günümüzde alüminyum, alüminyum içeren gıda ambalajları, alüminyum folyolar, pişirme kapları, fırın tepsileri gibi malzeme ve eşyalar, kozmetik ürünler (terleme önleyiciler, kremler, diş macunu), ilaçlar ve gıda katkı maddelerinde kullanılmaktadır.

Alüminyum kaplarda özellikle asidik gıdaların pişirilmesi, diyetle alınan alüminyum düzeyini artırabilmekte ya da metal kutulu asidik meyve suları (portakal suyu, greyfurt vb) alüminyum kaynağı olabilmektedir.

Yapılan araştırmalarda insan vücuduna besinlerle alınan günlük yaklaşık 10 mg alüminyumunun büyük kısmını gıdalardan yalnızca 1-2 mg’ının da alüminyum kaplar ve tavalardan alındığı bulunmuş.

Alüminyumun tolere edilebilir haftalık alımı Tolerable Weekly Intake-TWI

Uzun vadeli değerler olacak şekilde tasarlanmıştır ve 1 mg/kg vücut ağırlığı olarak belirlenmiştir.

Sürekli dışarıda yemek yiyorsanız alüminyum toksisitesine maruz kalma olasılığınız çok yüksek. Restoranlarda kızartma tavaları genellikle alüminyum yapılıdır. Fırın ve pastanelerde pasta börek pişirmede alüminyum tava ve tepsiler sıklıkla kullanırlar. Alüminyum ısı ile temas ederse yemeklere daha kolay nüfus eder.

Konsantrasyon, öğrenme ve hafıza ile ilgili olarak yapılan Nöropsikolojik testlerde değişiklikler gözlemlenen çalışanlarda yapılan ölçümlerde alüminyum seviyeleri 100 µg/g kreatinin ve yaklaşık 13 µg/L plazma olarak belirlenmiştir.

Nöropsikolojik değişikliklerin sebebinin alüminyumun nörotoksik etkisi olduğu kabul edilmektedir

Bu bilgiler ışığında evinize alüminyum temelli mutfak malzemesi alma riskine girecek misiniz?

Karar sizin..

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Terlemeyi önleyici maddelerdeki alüminyum: İnsanlarda genel alüminyum alımına küçük katkı https://www.bfr.bund.de/de/presseinformation/2020/24/aluminium_in_antitranspirantien__geringer_beitrag_zur_gesamtaufnahme_von_aluminium_im_menschen-250756.html

⭐️⭐️ Alüminyum Maruziyeti ve Sağlık https://dergipark.org.tr/tr/pub/igusabder/issue/79490/1228435

⭐️⭐️ İçme suyunda monomerik inorganik alüminyum ve hidratlı alüminyum silikatların toplam izin verilen konsantrasyonları https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/22512666/

⭐️⭐️ TOXICOLOGICAL PROFILE FOR ALUMINUM http://chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://www.atsdr.cdc.gov/toxprofiles/tp22.pdf

⭐️⭐️ KİMYASAL GÜVENLİK ULUSLARARASI PROGRAMI ÇEVRESEL SAĞLIK KRİTERLERİ 194 https://www.inchem.org/documents/ehc/ehc/ehc194.htm

⭐️⭐️
Alüminyum için Toksikolojik Profil https://wwwn.cdc.gov/TSP/ToxProfiles/ToxProfiles.aspx?id=191&tid=34

⭐️⭐️
Dietary exposure to aluminium-containing food additives https://www.efsa.europa.eu/en/supporting/pub/en-411

⭐️⭐️
Tencere ve tavaların güvenli kullanımı https://www.canada.ca/en/health-canada/services/household-products/safe-use-cookware.html#al
Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Güneş Gözlüğü Cilde Nasıl Zararlı?

Gözlerimiz cildimizle birlikte gün (güneş) ışığına direk ve dolaylı (yansıyan) maruz kalan organlarımızdır.

Güneş ışınları: %50 kızılötesi ışık, %40 görünür ışık ve %10 morötesi ışıktan oluşur.

Yeryüzüne ulaşan güneş ışınların sadece %5 ini ultraviyole (morötesi) ışınları (Kısaca UV ışınları) oluşturmaktadır. %95 UVA, %5 UVB ışınlarından oluşmaktadır.

Güneşin Ultraviyale Işınları

Güneşin Ultraviyale ışınları 3 çeşittir:

  1. UV A Cildin derinlerine işler ve cilde zarar verebilir.
  2. UV B nın büyük bölümü ozon tabakası, su buharı, oksijen ve karbondioksit tarafından emilir. Güneş yanığının sebebidir. Cilt kanserine yol açabilir.
  3. UV C nin tamamı ozon tabakası, su buharı, oksijen ve karbondioksit tarafından emilir

Gözlerin, yapay, non-ionize ve elektromanyetik radyasyona verdiği cevaba foto-sensitivite (ışık duyarlılığı) diyoruz.


Göz, 280-1400 nm arasındaki ve çevremizde normal olarak bulunan non-ionize radyasyona karşı özellikle duyarlıdır.

Normalde göz merceği, kornea, vitreus (göz boşluğunu dolduran jel) görünen spektrumdaki ışığı tümüyle geçirdiğinden, bunlarda ışık hasarı olmaz. Fakat gözün bu bölümleri ışığı absorbe ederler ve esas hasar bu dokularda özellikle toplanan, kısa dalga boylu ve yüksek enerjili UVB (290-320 nm) ışınlarından olur.

UV ışınlarının karsinojenik etkisi 290-400 nm dalga boylarında ortaya çıkmaktadır.

Edinburg Üniversitesinden Dermatolog Dr. Richard Weller güneş gözlüklerinin gündüz saatlerinde beynin gece algısına neden olduğunu vücudumuzun melatonin ve seratonin salgısını azalttığını gözlemlemiştir.

Melanin, dokuların içindeki yarı iletken proteinleri çalıştırmak ve elektronlar oluşturmak için ışığın tüm frekanslarını emen bir pigmenttir. Hücreler, ışık üretir ve melanin emiliminin nerede olduğunu gösterir.

Gün aydınlandığında güneşten yayılan belirli dalga boylarındaki ışık huzmeleri göz kapaklarının açılması le birlikte gözün içine girer.

Gün şığı epifizi besler ve beyne havanın güneşli olduğunu bildirir.

Epifiz bezi, insan beyninin ortasında yer alan ve pineal bez olarak da adlandırılan küçük bir endokrin bezidir. Melatonin, seratonin başta olmak üzere bir çok hormon salgılar.

Güneşli bir günde Melatonin bir çok canlıda örneğin kurbağalar, bazı balıklarda hızlı renk değişikliği için çok gereklidir.

İnsanda Melatonin etkisi bu kadar kuvvetli olmasa da melanogenesis’te (pigment oluşumu) rol aldığı düşünülmektedir.

Pro-opiomelanokortin (POMc) proteini aktivasyonu gün ışığı ile ilişkili olup merkezi melanokortin sisteminin bir parçasıdır.

Melanokortin sistemi, hem beslenme davranışlarında hem de enerji harcamasında ayrıca cilt ve saç gibi çevresel dokularda enerji dengesinin kritik bir düzenleyicisidir.

Güneşi gereğince almamaktan (Güneş gözlüğü kullanımı) kaynaklı mavi ışığa maruziyet, gözde oksijen azalmasına yol açar. Bu da mitokondriyi etkileyen faktörlerden biri olur.

Retina üzerinde olağandışı derecede kan damarlarının üremesi (retinal proliferasyon), retinal incelme ve katarakt da ortaya çıkabilecek durumlar arasındadır.

Zira, göz dokularında daha fazla çözünmüş oksijen ihtiyacı oluşur ve bu da görme bozukluklarını beraberinde getirir.

Güneş ışığı (UV ışığı) eksikliğine bağlı dokularda melanin azalır. Bu da retina proteinlerine zarar verdiği kalıcı fotoreseptör hasarına neden olur. 

Sabah güneşin doğması ile arada cam olmadan (Güneş gözlüğü) retinaya gelen doğal gün ışığı, gözlerin arkasındaki hipofiz bezini aktivite eder. Aşağıda Hipofiz bezinin arka lobunun ve ön lobunun kontrol ettiği hormon salgılayan organ ve bezler görülmektedir.

Gün ışığı Tiroid bezinin uyarılmasını sağlayan hormonlara etki eder. Kadınlarda yumurtalığa, erkeklerde folikül uyarıcı hormonunu uyararak sperm üretimini sağlar. Yine gün ışığı etkisi ile Prolaktin hormonu kadınlarda meme bezlerini süt salınımı için uyarır.

  • Östrojen steroid hormonu
  • Dopamin
  • Adrenalin
  • Serotonin (mutluluk hormonu)
  • Melatonin

Doğal gün ışığından etkilenen diğer hormonlardır. 

Güneşli bir günde neden çoğumuz mutlu oluruz?

Seratonin yüzünden!!

Güneş ışığı (UV ışığı) eksikliğine (Güneş gözlüğü kullanımı) bağlı dokularda melanin azalır. Bu da retina proteinlerine zarar verdiği kalıcı fotoreseptör hasarına neden olur. 

Güneş gözlüğü takmak epifiz bezini aç bırakır ve beynin havanın bulutlu olduğunu düşünmesini sağlar, bu da cildin güneşe maruz kalmaya hazırlanmasını engeller. Dr. Weller’in teorisi ispatlanamadı lakin çürütülemedi de.

Sonuç olarak; Cildimizin olduğu gibi gözlerimizin de güneş ışığı vasıtası ile hormonal sistemimizin dengesinde etkin bir rol oynadığını ve güneş gözlüğü ie bu dengenin bozulabileceğini düşünmemiz gerekiyor.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ UV Işığının Cilt Üzerinden Beyne ve Endokrin Sistemine Nasıl Etki Ettiği ve Nedeni https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC5905393/

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Hijyen Eğitim Belgesi – Bize Ulaşın

Hijyen Eğitimini – Belgesini Firmamızdan Alabilirsiniz.

Başvuru Mail: [email protected] Merkez Tel.: +90 232 265 20 65 Başvuru Tel: 0 530 568 42 75

  • Eğitim 8 saatliktir.
  • Eğitim sonrasında verilen sertifika ömür boyu geçerli
  • Sertifika e-devlette kayıtlıdır.
  • Sertifika Karekodlur.
  • Sertifikanın kaybedilmesi halinde e-devletten yenisini kendiniz de çıkartılabilirsiniz.

Hijyen eğitimini nerede alabilirsiniz?

  • Çalışanlarınızı İzmir – Karabağlarda merkezimize eğitim için yollayabilirsiniz.
  • Firmanızda toplu eğitimlere katılabilirsiniz.
  • Uzaktan eğitimlerimize katılım sağlayabilirsiniz.
  • Türkiyenin her yerinden Başvurabilirsiniz.

Hijyen eğitimi Nedir?

Yönetmelik ile belirlenmiş iş kollarında çalışanların, yaptıkları iş ile ilgili uymaları gereken hijyen kurallarını ve bu kuralları nasıl uygulayacaklarını öğrenmelerini sağlayan 8 saatlik bir eğitimdir.

Hijyen eğitimi zorunlu mu?

Evet. Zorunlu

Resmî Gazete Tarihi: 05.07.2013 Sayısı: 28698 Hijyen Eğitimi Yönetmeliği linkte görebilirsiniz. https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=18552&MevzuatTur=7&MevzuatTertip=

Hijyen eğitimi kimlere zorunlu?

Hijyen Eğitimi Yönetmeliği‘ nin belirlediği iş – sektörlerde çalışan herkes için zorunludur.

Hijyen eğitimi alma zorunluluğu olan çalışanlar aşağıda ilgili maddesi verilen Hijyen Eğitimi Yönetmeliği ile belirlenmiştir.

MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik aşağıda belirtilen iş kollarında çalışanları kapsar:

  1. Gıda üretim ve perakende iş yerlerinde çalışanlar,
  2. İnsani tüketim amaçlı sular ile doğal mineralli suların üretimini yapan iş yerlerinde çalışanlar,
  3. Kaplıca, hamam, sauna, berber, kuaför, dövme ve pirsing yapılan yerler, masaj ve güzellik salonları ve benzeri yerlerde çalışanlar,
  4. Otel, motel, pansiyon ve misafirhane gibi yerlerde çalışanlar,
  5. Komisyon tarafından hijyen eğitimi verilmesi uygun görülen diğer iş kollarında çalışanlar.

Portör tahlilleri Hijyen eğitimi yerine geçer mi?

Hayır. Yerine geçmez.

Çünkü…

PORTÖR YÖNETMELİĞİ 11.10.2011. TARİHİNDE İPTAL EDİLMİŞTİR.

İptal edilen Portör Yönetmeliği hakkındaki yazımızı yandaki linkten okuyabilirsiniz. https://tetkik.com.tr/2024/08/15/things-you-can-do-to-refresh-your-home-this-weekend/

İşyeri hekiminiz işe giriş ve/veya periyodik muayenelerinde çalışanlarınız için eski alışılagelmiş adı ile portör tahlillerinin yapılmasını gerekli görebilir. Ki yasal olarak işyeri hekimi olarak ilgili firmada hangi tahlil ve tetkiklerin yapılacağına karar verme yetki ve sorumluluğundadır.

Lakin İşyeri hekimi raporu/muayenesi ve eski alışılagelmiş adı ile portör tahlillerinin yapılması hijyen belgesi zorunluluğunun yerine geçemez.

Biz arayın 0 530 568 42 75 Çalışanlarınız en kısa zamanda hijyen eğitim belgesine sahip olsunlar.

Merkez Adres: Yeşillik Cad. No:230 Kat:4/424, Selgeçen Modeko İş Merkezi – Karabağlar/İZMİR

Merkez Telefon: +90 232 265 20 65

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Göbeğinizdeki Yağ Beyaz mı Kahverengi mi?

Beyaz – Kahverengi Yağ Dokusu

Biliyor muydunuz?

Göbekteki beyaz yağ dokusu soğuk havada, kahverengi yağ dokusuna dönüşür.
Eveeeeett…

Nedenini ve etkilerini inceleyelim birlikte…

İnsanlarda beyaz yağ dokusu ve kahverengi yağ dokusu olmak üzere farklı işlevlere sahip iki çeşit yağ dokusu vardır.

Kalori yakan kahverengi yağ dokusudur. 

Kahverengi yağ dokusu

Yetişkinlerde

Vücutta miktarı daha azdır. Boyun (servikal), köprücük kemiğinin üstünde  (supraklavikular), Koltuk altı (axillar), Omurganın iki yanı (paravertebral), Göğüs – karın (mediastinal abdominal) bölgenin üst kısmında bulunur.

Kahverengi yağ dokusu özellikle memelilerde ve yeni doğanlarda termoregülasyonu sağlamaktadır.

Kahverengi yağ dokusu yetişkin insanlarda da mevcuttur ve yüksek miktarı ile düşük vücut ağırlığı ilişkilidir.

Yağ dokuları çeşitli hormonal mekanizmalar aracılığıyla enerji harcamasında rol alır.

Yağ dokusu mitokondriyasının işlev bozukluğu obezite gelişiminden sorumludur.

Beyaz yağ dokusu

Yetişkinlerde

Beyaz yağ dokusu vücutta İç organlar (visseral) beyaz yağ dokusu ve deri altı (subkutan) beyaz yağ dokusu olmak üzere 2 ana bölgede depolanır.

Visseral; iç organlar ve onları tutan bağlar, damarlar, lenfatik sistem ve sinirleri kapsar.

Subkütan (deri altı) doku, dermis ve kas tabakası arasında yer almaktadır.

Beyaz yağ dokusu, vücutta çok miktarda bulunan, fazla enerjinin depolandığı ve enerji homeostazına katkıda bulunan endokrin bir organ olarak nitelendirilmektedir.

Beyaz yağ dokusu, kahverengi (bej) yağ dokusuna hormonal etkileşimler, kronik soğuk maruziyeti ve egzersiz gibi birçok çevresel faktör ile dönüşebilir.

Yağ dokuları çeşitli hormonal mekanizmalar aracılığıyla enerji harcamasında rol alır.

Yağ dokusu mitokondriyasının işlev bozukluğu obezite gelişiminden sorumludur.

Bu kadar genel bilgiden sonra gelelim başta yazdığım ilk cümlemize

Göbekteki beyaz yağ dokusu soğuk havada, kahverengi yağ dokusuna dönüşür.’

Çünkü;

Soğuk maruziyeti ve besin alımına cevap olarak sempatik sinir sistemi aktivitasyonu, kahverengi yağ dokusunun uyarılmasına neden olur. Aynı zamanda beyaz yağ dokusunda kahverengi (bej) yağ hücreleri gelişir

Kahverengi yağ dokusu merkezli bu durum soğuk kaynaklı termogenezis ve besinlerin termik etkisi olarak tanımlanır ve toplam enerji harcamasını artırmaktadır.

Kahverengi yağ doku fonksiyonu yaşın artmasıyla birlikte azalmaktadır. Soğuk kaynaklı kahverengi yağ dokusunun aktivitesi 20’li yaşlarda %50’den fazla oranda iken, 50-60’lı yaşlarda daha düşük düzeylerdedir.

Vücut sıcaklığı dengeleme mekanizmasının (Termoregülasyonun) düşmesi genellikle soğuğu tolere etmede azalma ve vücut ağırlığı kontrolünde bozulma ile sonuçlanır.

İleri yaşlarda termoregülasyonda azalmanın nedeni kahverengi yağ dokusu aktivasyonundaki düşüşten daha fazla, kahverengi yağ dokusu’nda ki atrofi ve miktarındaki yaşa bağlı azalma ile ilgili olduğu söylenebilir

Yani göbekteki yağın kahverengi yağ dokusuna dönüşmesi demek, terlemeden, yorulmadan, egzersiz yapmak, kalori yakmak manasına gelir.

Kilo vermek isteyenlere veya kilo almak istemeyenlere duyurulur

  • Gün içinde mevsim şartlarına göre 2 saat soğuğa maruz kalmalısınız.
  • Her banyo bitiminde soğuk su ile duş almalısınız.
  • Özellikle spor – egzersiz sonrası 2 şer dk süreli 3 veya 4 tekrar sıcak ve soğuk duş uygulamalısınız.
  • İdeal yatak odası sıcaklığınız 15-16 derece arasında olmalı.
  • Genel yaşam odalarınızın sıcaklığı 20 – 23 derece arası olmalı.
  • Ağır bir yorgan altında yatmalısınız (Bu tavsiye uyku kalitesinin artması için)

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Aşağıdaki Yazılarla Devam Edebilirler

İnsan vücudu aşırı soğuğa maruz kaldığında ürettiğinden daha hızlı ısı kaybetmeye başlar ki bu tehlikeli hatta ölümcül olabilen bir durum olan hipotermidir.

Ancak vücut sıcaklığında dengeli bir düşüş sağlığımız ve yaşam süremiz üzerinde olumlu etkiler yapar.

Soğuğun canlılar üzerindeki etkileri genel gözlemlerin yanısıra yapılan araştırmalarla da ortaya konmuştur.

Walford ve meslektaşlarının 1960’larda – 1970’lerde yürüttüğü iki temel çalışmada; 

Kısa ömürlü bir balık olan Cynolebias‘ın vücut sıcaklığındaki 5 °C’lik düşüşün ömrünü %43 artırdığını ve 6 °C’lik düşüşün ise ömrünü %75 oranında artırdığını keşfettiler.

Stanford Üniversitesi’nden Profesör Julie Parsonnet liderliğinde 2019 tarihinde yapılan bir çalışmada, 

ortalama bir Amerikalının vücut sıcaklığının Sanayi Devrimi’nden bu yana düştüğünü tespit ettiler. Parsonnet’in açıkladığı gibi , bu dönemden bu yana geçen 160 yılda bireyler “daha uzun, daha şişman, daha üşümüş ve daha uzun yaşıyorlar.”

Yaşlanma, Alzheimer, Parkinson ve Huntington hastalığı ve Amiyotrofik Lateral Skleroz (ALS) gibi nörolojik bozuklukların öncelikli risk faktörü patolojik protein agregasyonu ‘dur.

Protein agregasyonu, yanlış katlanmış proteinlerin hücre içinde veya dışında toplandığı biyolojik bir fenomendir. Bu protein agregatları genellikle hastalıklar ile ilişkilidir. Aslında, protein agregatları, ALS, Alzheimer, Parkinson ve prion hastalıkları dahil olmak çok çeşitli hastalıklarda rol oynamaktadır.

Vilchez ve meslektaşları, vücut sıcaklığının proteoliz yoluyla hasarlı veya ihtiyaç duyulmayan proteinleri parçalayan protein kompleksleri olan proteazomların etkinliğini nasıl etkilediğini araştırmak için 
C. elegans ve Huntington ve Parkinson hastalığının insan hücre modellerine yöneldi. Araştırma ekibi, insan hücrelerindeki proteozom aktivatörü PA28γ/PSME3’e ve  C. elegans’taki solucan ortoloğu PSME-3’e özel olarak odaklandı.

Yazarlar, “Soğuk sıcaklığın (15 °C) PSME-3 aracılığıyla C. elegans’taki proteazomun tripsin benzeri aktivitesini seçici olarak indüklediğini bulduk ,” diye yazıyor .

SONUÇ: “Önemli bir şekilde, insan hücrelerinin orta soğuk sıcaklığa (36 °C) maruz bırakılması, PA28γ / PSME3 aracılığıyla tripsin benzeri aktiviteyi de aktive ederek hastalıkla ilişkili protein agregasyonunu ve nörodejenerasyonu azaltır.”

Veriler, soğuk sıcaklıkların proteozom aktivitesini artırdığını ve zararlı protein kümelerinin temizlenmesini sağladığını gösteriyor. Vilchez, “Bu sonuçlar bir arada ele alındığında, evrim süreci boyunca soğuğun proteozom düzenlemesi üzerindeki etkisini nasıl koruduğunu gösteriyor – yaşlanma ve yaşlanmayla ilişkili hastalıklar için terapötik çıkarımlarla birlikte,” diyor .

Sıcaklık koşullarından bağımsız olarak, Vilchez ve meslektaşları proteozom aktivatörünün genetik olarak aşırı ifade edilmesiyle proteozom aktivitesinin daha da artırılabileceğini buldular. Araştırma ekibi, bunun normal vücut sıcaklığı olan 37 °C’de yaşlanma ve yaşlanmayla ilişkili hastalıklar için yeni terapötik hedefler sağlayabileceğini öne sürüyor. Vilchez, “Bu sonuçların diğer yaşa bağlı nörodejeneratif hastalıklara ve diğer hayvan türlerine de uygulanabileceğine inanıyoruz” sonucuna varıyor .

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

⭐️⭐️ Adipoz Doku ve Enerji Metabolizması Üzerine Etkileri http://chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/402667

⭐️⭐️ Soğuk sıcaklık, PA28γ kaynaklı proteazomlar aracılığıyla uzun ömürlülüğü uzatır ve hastalıkla ilişkili protein agregasyonunu önler https://www.nature.com/articles/s43587-023-00383-4

⭐️⭐️ Yeni bir araştırmaya göre soğuk, sağlıklı yaşlanma için faydalı https://medicalxpress.com/news/2023-04-cold-beneficial-healthy-aging.html

⭐️⭐️ Düşük Vücut Sıcaklığı Sağlıklı Yaşlanmayı Destekler https://www.technologynetworks.com/biopharma/news/lower-body-temperature-supports-healthy-aging-371826

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

İlaçlar ve Bitkiler

Kalp/tansiyon için Kalsiyum Kanal Blokerleri ilaç kullanırken Sarı Kantaron kullanılmamalıdır.

Kolesterol yüksekliğiniz için Statin grubu kolesterol ilacı kullanırken Karabiber – Ginko Biloba kullanılmamalıdır.

Antidepresan olarak Sertralin, Mirtazapin kullanırken Karabiber – Ginko Biloba kullanılmamalıdır.

Aklınıza hangi ilaç gelirse gelsin ilaç kullanırken asla Greyfurt tüketmeyin.

Aklınıza hangi ilaç gelirse gelsin ilaç kullanırken asla Yeşil Çay bir fincandan fazla içmeyin. (İlacı yazan Hekiminize muhakkak danışın)

Bu sık kulanılan ilaçlar ve yanında olası kullanılabilecek bitkilerden örneklerle dikkatinizi çektikten sonra bütün ilaç ve bitkileri buraya yazabilmem de mümkün olmadığı için ilaç – ilaç ve ilaç – bitki kullanımının ana mantığını anlatayım. Bu mor renk ile olan yazılar maalesef fazlaca bilimsel kalmaktadır.

Vücut içine giren her maddeyi az veya çok bir işleme tabi tutar. Süresi geldiğinde de vücut dışına atar. Ve bu sürece pek çok metabolik yol – işlem dahil olur.

Özellikle Sitokrom P450 enzimi içlerinde oldukça önemlidir.

Neden?

Sitokrom P450 3A4 (kısaltılmış hali CYP3A4), vücutta esas olarak karaciğerde ve bağırsakta bulunan; vücuda alınan ilaçları, kimyasal maddeleri, pestisitleri (tarım ilaçlarını), petrol ürünleri (mikroplastikleri), toksinleri vs.. metabolize edip parcalayan enzimdir.

İlaçların %50’si CPY3A4 ile metabolize olur. Antiaritmikler, Antihistaminikler, Antidepresanlar, Statinler, Benzodiazepinler, Cinsiyet hormon ilaçları ve daha bir çok ilaç.

  • İlaçların %50’sinden fazlasının metabolizmasından CYP3A4 sorumludur.
  • CYP3A4 aktivitesi yenidoğanlarda yoktur ancak yaklaşık bir yaş civarında erişkin düzeyine ulaşır.
  • CYP3A4 aktivitesinin en yüksek olduğu organlar karaciğer ve ince bağırsaklardır.
  • Bazı önemli CYP3A4 etkileşimleri hepatik enzim inhibisyonundan ziyade intestinal enzim inhibisyonundan kaynaklanmaktadır (örn. greyfurt).
  • Popülasyonda CYP3A4 aktivitesinde önemli farklılıklar vardır.
  • Kadınlarda CYP3A4 aktivitesi erkeklerden daha yüksektir.
  • CYP3A4’ün güçlü inhibitörleri arasında klaritromisin, eritromisin, diltiazem, itrakonazol, ketokonazol, ritonavir, verapamil, altınmühür ve greyfurt bulunur.
  • CYP3A4 indükleyicileri arasında fenobarbital, fenitoin, rifampisin, sarı kantaron ve glukokortikoidler bulunur.

Sitokrom P450 3A4 (kısaltılmış hali CYP3A4) 1992 yılında canlılarda üretilen gen sayısı 221 olarrak biliniyordu. Sadece üç yıl sonra 1995 te tanımlanan gen sayısı 481 oldu. 2022 yılına geldiğimizde gen sayısı 300.000’den fazla oldu. Ve halen yenileri bulunum tasnifleniyor. Aslında biz çoğu geni şu anda bille bilmiyoruz.

Lakin kimileri aklına gelen ilacı keyfine göre içip bir de yanına bitkiler ekleyerek mucize karışımlar yaparak sihirbazlık peşindeler. Ne yazık ki tutturma ihtimali ne kadar düşükse de er yada geç zarar görme ihtimali %100 e çok yakın.

Sitokrom P450 nin temsili görseli

Sitokrom P450 3A4 CYP Enzimleri Nasıl Çalışır?

  • Öncelikle substrat CYP enzimine bağlanarak hem demirinin konformasyonel değişimini ve spin durum değişimini başlatır.
  • İkinci aşama hem grubunun (Fe3+) ilk indirgeme reaksiyonudur. NAD(P)H, elektron transfer zinciri aracılığıyla heme bir elektron aktarır ve Fe2+ oluşturur.
  • Daha sonra oksijen, Fe2+ hem grubuna bağlanarak Fe2+O2 oluşturur. Sonunda daha kararlı bir form olan Fe3+O2 olur.
  • Dördüncü aşama, Fe3+O22-‘nin oluştuğu ikinci indirgeme reaksiyonudur.
  • Daha sonra O22- iki protonla reaksiyona girerek iki oksijen molekülü arasındaki bağı koparır ve (FeO)3+ oluşur.
  • Daha sonra heme bağlı oksijen atomu substrata aktarılır.
  • Son olarak ürün enzimden serbest bırakılır ve başlangıçtaki enzimatik duruma geri dönülür.

Örnek 50 yaşının üzerinde erkek hasta

Hastamız erektil disfonksiyon için 100 mg sidenafil kullanıyor. İlacını aldı atar damarlar genişledi, ereksiyon oldu. Bu süreçte bir fincan da ALTINOTU (Altın mühür) çayı içti. Buraya kadar hayatının seyri normal işliyor.

Lakin ALTINOTU (Altın mühür) çayı içtiğinde CPY3A4 enzimini %88 oranında çalışmasını engeller. (inhibe eder) Sidenafil etken maddeli ilaç CPY3A4 enzimi ile metabolize olarak vücuttan atılır.

Sidenafil etken maddeli ilacı parcalayacak CPY3A4 altın mühür çayı tarafından inhibe edildi. Hasta ertesi gün Sidenafil etken maddeli ilaç daha aldı. Bir gün önceki ilaç vücuttan atılmadığı için halen etkisi sürüyorken yenisi de kana geldiğinde damarlar daha da genişliyor. İşte burada kardiyovasküler sorunlar başlıyor. Ki hastanın önceden varsa sorunları katlanarak artıyor.

Örnek 30 lu Yaşlarda Kadın Hasta

Hastamız vajinit (Klamidyal enfeksiyonu) sebebi ile Azitromisin dihidrat etken maddeli antibiyotik günde tek doz olarak verildi. Hastamız da kulanmaya başladı. Bu arada hastamız saakinleşmek için günde iki büyük fincan Sarı Kantaron içiyor.

Sarı kantaron hiperforin içerir ve CPY3A4 ‘ün aktivitesini arttır.(indükler) Aktivitenin artması demek ilacın daha hızlı metabolize edilerek vücuttan atılması demek… Süprizzzzz…

Hastamız iyileşmek için aldığı 500 mg Azitromisin dihidrat etken maddeli antibiyotiğin büyük bir kısmını hızla vücuttan dışarı atacak bellkide etken madde 100 mg a düşecek.. Kutuda 3 tablet var..

Hasta 10 gün sonraki kontrolde hekime ” Doktorum verdiğiniz ilaç hiç bir işe yaramadı” dediğini duyarız.

Enfeksiyonları geç de olsa bir şekilde iyileştirebiliriz de daha vahim durumlara ne yapacağız..!!

Örnek Erkek Hastamız 70 Yaşında;

Kalp sorunu için eski ilacı kesilip, dihidropiridin kalsiyum kanal blokeri (20 mg Lercanidipine) / Benidipin hidroklorür (8mg Benipin) kardiyoloji/dahiliye hekimi tarafından başlanıyor.

Lakin ilacı ilk gün sabah içmesine rağmen akşam hastamızın tansiyonu yine yükselir. Bunaltısı olur.

Ertesi gün hastamızın karısı komşularına bunaltıları anlatınca ”sarı kantaron çayını bol bol içirmesi tavsiyesi alır” Durur mu soluğu aktarda alır ve eve gelir gelmez de önce akşam üzeri sonrada akşam yemekten sonra sarı kantaron çayını büyük bardakla hastamıza içirir. Ve her gün sabah öğle akşam birer büyük bardak içirir.

Hekim hastamızın kalp yükü azalsın diye dihidropiridin kalsiyum kanal blokeri (20 mg Lercanidipine) / Benidipin hidroklorür (8mg Benipin) verdi. Lakin tansiyon bir türlü düşmediği gibi aksine daha da eskisine göre daha da faza fenalaşıyor hastamız.

Sarı kantaron hiperforin içerir ve CPY3A4 ‘ün aktivitesini arttır.(indükler) Aktivitenin artması demek ilacın daha hızlı metabolize edilerek vücuttan atılması demek… Süprizzzzz…

8mg Benipin belki 1 -2 mg a düşüyor yada 20 mg Lercanidipine belki de 4 – 5 mg a düşüyor. Başka komşu tavsiyelerini de yazmadım.. Varın gerisini siz düşünün.

Bir gece yine tansiyonu yükselen ve fenalaşan hastamız acile kaldırılır….

Gelelim neticeye bitkiler ve ilaçları beraber kullanmak ciddi bir bilgi birikimi ve tecrübe ister.

İlaç yazılacaksa veya tavsiyede bulunulacaksa en azından hastanın;

  • Yaşı
  • Boyu
  • Kilosu
  • Haftalık beslenmesi
  • Kullandığı tüm ilaç
  • Kullandığı tüm takviyeler
  • Tavsiye ile kullandıkları
  • Haftalık yürüyüşü, hareketi, egzersizi
  • Geçirdiği hastalıkları
  • Ailevi hastalıkları
  • Dokunan veya allerji yapan gıda – ilaçlar bilinmelidir.

Örnekte Kadın Hastamız 37 yaşında

Şikayetleri; saç dökülmesi, konsantrasyon bozukluğu, nefes darlığı, çarpıntı – ritm bozukluğu

Eğer hekim iyi bir öykü (anamnez) alabilir / hasta yi bir öykü (anamnez) verebilir ise zayıflamak için günde 3 fincan yeşil çay içtiğini öğrenebilirsiniz. O kadar çok karşılaşıyorum ki…

Muayene sonrası, yeşil çayı kesmelisin dediğim de ”ilaç yazsaydınız, en iyisinden olsun” da iyileşeyim hemen cevabı hemen hemen hiç değişmiyor..

Yeşil Çayın İçeriğinde kateşinler, polifenoller ve epigallokateşin-3-gallat mevcut.

Kateşinler, folat alımını olumsuz etkileyen DHFR’nin rekabetçi inhibitörleridir.

DHFR, folatın bağırsak emiliminden sorumludur.

Folat bağırsaktan kana geçmeden önce tetrahidrofolata indirgenir. Sonra da 5-metiltetrahidrofolata metillenir.

Yeşil çay emilimden sorumlu DHFR ile rekabete girip folat emilimini %58 oranında engeller!

⛔ ⛔⛔ Yeşil çay B9 içerir yazan metinlere yada reklamlara rastlayabilirsiniz. Lakin unutmayın vücudumuz her içeriği her şartta içine almıyor. O yüzden internetten doktorculuk oynamayın.. 🤓🤓🤓

Evet siz de heman teşhisi koydunuz değil mi?

Günlük 3 bardak yeşil çay içen ve saç dökülmesi, konsantrasyon bozukluğu, nefes darlığı, çarpıntı – ritm bozukluğu şikayeti olan kadın hastamızın B9 (folat eksikliği) var.

Sözümü dinlerse!!

Tedavisi aslında çok basit. Bir süre yeşil çayı kesmesini ve öğünlerine brokoli, bezelye, kavun, muz, domates, yumurta, mantar eklemesini söylüyorum…

Genellikle ilaç yazmadığım için ya çevresine ya da amirlerine hekimden şikayetçi..

Devamında da zayıflamak için yeşil çaya devam ederken hastane hastane dolaşıp ritm bozukluğu için kardiyoloji, konsantrasyon bozukluğu için psikiyatri, saç dökülmesi için dermatoloji kapılarında geçecek uzun bir süreç…

Bitirirken Bitkilerden Örnekler

Altın mühür

Altınmühür (Hydrastis Canadensis) genellikle soğuk algınlığı ve üst solunum yolu enfeksiyonlarını önlemeye çalışmak için alınır. CYP3A aracılı aktiviteyi %88 oranında azalmaktadır, bu da klaritromisin ile görülenle aynıdır.

Karabiber

Karabiber (Piper nigrum) tatlandırıcı ve ilaç olarak kullanılmıştır. Yiyecekleri tatlandırmak için kullanıldığında çoğu ilacın metabolizmasını etkilemesi olası değildir. Lakin aşırı kullanım veya diyet takviyelerinde kullanım (piperin veya 10 mg’dan fazla piperamitler) CYP3A4 inhibisyonu dahil olmak üzere klinik olarak önemli etkileşimlere neden olabilir.

Şizandra

Schisandra türlerinin odunsu asmalarından elde edilen meyve preparatları, geleneksel Çin, Japon ve Rus tıbbında sıklıkla hepatoprotektif ajanlar olarak kullanılır.  Şu anda mevcut klinik veriler, Schisandra özütlerinin CYP3A substratları olan ilaçların kan seviyelerini yükseltme açısından önemli bir risk oluşturduğunu güçlü bir şekilde öne sürmektedir.

Sarı Kantaron

Bu, antidepresan aktivitesi için kullanılır. Etkin madde, PXR’ nin bilinen en güçlü aktivatörü olan hiperforindir. Klinik çalışmalar, %1’den az hiperforin içeren ürünlerin etkileşim üretme olasılığının daha düşük olduğunu göstermiştir. Ancak, çoğu ürün %3 hiperforin içerir.

Greyfurt

Greyfurt (tüm kaynaklar) bağırsaktaki CYP3A4’ün güçlü bir inhibitörüdür ve 44’ten fazla ilaçla etkileşime girdiği ve ciddi yan etkilere yol açtığı bilinmektedir.

UNUTMAYIN

⭐️⭐️⭐️

🩸🩸🩸🩸🩸🩸🩸 TEK BAŞINA KULLANIM İLE OLAN ETKİ, KARIŞIMLARDA DEĞİŞEBİLİR 🩸🩸🩸🩸🩸🩸

⭐️⭐️⭐️

🩸🩸🩸🩸🩸🩸🩸🩸🩸🩸🩸 İLACI – BİTKİYİ ZEHİRDEN AYIRAN DOZUDUR 🩸🩸🩸🩸🩸🩸🩸🩸🩸🩸🩸🩸🩸🩸

⭐️⭐️⭐️

Bitkilerde de elde etmek istediğiniz etki miktarla değişmektedir.

İstenmeyen etkilerle karşılaşmamak için sosyal medyadan değil hekiminizden bilgi almalısınız

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ CYP2D6 sitokrom P450 ailesi 2 alt ailesi D üyesi 6 (gen/psödogen) Homo sapiens (insan)  https://www.ncbi.nlm.nih.gov/gene/1565

⭐️⭐️ Sitokrom P450 Sisteminin Temel İncelemesi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC4093435/

⭐️⭐️ Sitokrom P450 enzim aracılı bitkisel ilaç etkileşimleri (Bölüm 1) https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC4463967/

⭐️⭐️ Sitokrom P450: ilerleme ve tahminler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/1537454/

⭐️⭐️ Sitokrom P450 metabolizmasının ilaç yanıtı, etkileşimleri ve yan etkiler üzerindeki etkisi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/17708140/

⭐️⭐️ Farmakogenetikte Sitokrom P450: Bir Güncelleme https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29801580/

⭐️⭐️ Biyokimya, Sitokrom P450 https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK557698/

⭐️⭐️ İnsanlarda Sitokrom P450 Enzimleri ve İlaç Metabolizması https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/34884615/

Sitokrom P450 (CYP) ile metabolize olan ilaçların etken maddeleri aşağıdaki tabloda verilmiştir.

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Dalış Öncesi Plastik Cerrahi ve Cerrahi Hastalıklar Muayenesi ve Seçim Kriterleri

Dalış Muayenesi

Dalıcının sağlık durumunun dalışa uygunluğu değerlendirebilmek için; sualtının yoğun ve viskoz bir ortam olduğunu, derinliğin artışı ile birlikte dalıcının basınca maruziyetindeki değişimi, ortam (özellikle düşen) sıcaklıklığının insanlar üzerindeki etkisi bilmek gerekir.

Bilinmelidir ki dalıcının bazı tıbbi ve psikolojik durumları tüplü dalışa kesin veya geçici süreyle engel teşkü etse de sportif – keyif amaçlı dalışların kuralları, ticari veya askeri amaçlı dalışın katı kurallarından daha esnektir.

Scuba (Su altı tüplü dalış) dalışlarda gerekli tüm şartlar yerine getirildiğinde amatör dalıcılar için de profesyonel dalgıçlar için de riskler düşüktür.

Risklerin düşürülmesi için gereken şartların başında kişinin sağlık durumu gelir.

Bu sebeple dalış yapacak amatörlere de ve profesyonellere de sağlık durumlarının su altındaki şartlara uygun olup olmadığı açısından doğru bir değerlendirme – muayeneye yapımalıdır.

Dalış öncesi muayenenin amacı, dalış yapacak kişinin sualtı dalışını sağlığı açısından tehlikeye düşürecek bir sağlık sorunu olup olmadığını araştırmaktır.

Ayrıca dalıcıların su altına adaptasyonu için disiplinli olması ve uygun ekipmanla dalış yapması gerekir.

Her ne maksatla olursa olsun dalıcılar su altına ilk kez dalışın öncesinde ve sonra da yıllık periyodik olarak scuba dalışı konusunda hekimlik tecrübesi olan;

  • KBB
  • Göğüs Hastalıkları
  • Kalp Damar, Psikiyatri
  • Nöroloji
  • Dahilliye (Endokrin-Kan-Sindirim Sistemi açısından değerlendirecek)
  • Göz uzmanları değerlendirmelidir.

Dalıcını sorunu varsa ayrıca;

  • Ortopedi
  • Plastik Cerrahi
  • Cerrahi vb gibi bölümler değerlendirmelidir.

Tüm hekimlerin raporları ile birlikte Su Altı Uzmanı Hekim tarafından son değerlendirme yapılmalıdır.

Plastik ve rekonstrüktif cerrahi, genel anlamıyla vücudun her tarafındaki deri, deri altı, kas ve kemik dokuları içeren defektlerin onarımı, eksik doku ve organların tamamlanması, fonksiyon kazandırılması, bunun yanında tümörler ve diğer nedenlerle oluşan, fonksiyon ve görünüm bozukluğuna yol açan istenmeyen fazla dokuların vücuttan uzaklaştırılması ve rekonstrüksiyonu ile uğraşır.

Bunların arasında baş boyun bölgesi, yüz yumuşak doku ve kemik yapıları, çene eklemi, ağız, dil ve boğaz önemli bir yer tutar.

Baş boyun bölgesindeki doğumsal anomaliler, dudak damak yarıkları (Tavşan dudak, Kurt ağzı), yüz kemik kırıkları en sık karşılaşılan sorunlardır.

El, önkol, kol, ayak ve bacak travmaları, yaralanma, burkulma ve kırıklar, gövde ön ve arka yüzü, meme sorunları da bu branşın alanına girmektedir.

Plastik cerrahi ameliyatlarında onarım amacıyla genellikle kişinin kendi dokularından yararlanılır, gereğinde suni maddeler (silikon gibi) kullanılır.

Ayrıca vücudun çeşitli bölümlerinin kişinin keyfiyeti ve genel normlara göre güzelleştirilmesi olarak yapıllan estetik cerrahi de plastik cerrahinin kapsamındadır.

Cerrahinin aslında temelinde yara iyileşmesi vardır. Bu sebeple su altı dalış ile ilgili cerrahi husulardan önce genel yara iyileşmesi ile ilgili temel bilgileri tazeleyelim.

Genel Yara İyileşmesi Prensipleri ve Dalış

Vücutta, özellikle ciltte meydana gelen herhangi bir hasardan sonra, savunma ve tamir sistemlerimiz harekete geçer.

Yara iyileşmesinin temel şartları

  • Yaralı bölgeye yeterli kan akımı olmalıdır.
  • Yaralı bölgeye yeterli oksijen taşınmalıdır.
  • Kanın içerisinde yara tamiri için kullanılan molekülleri yeterli düzeyde olmalıdır.
  • Vücudun genel olarak sağlıklı çalışan bir tamir sistemi olmalıdır.

Ciltte meydana gelen bir kesi iki şekilde iyileşir.

Primer (Birincil) yara iyileşmesi nde yara cerrahi olarak dikilerek kapatılır. Bu sayede vücudun tamir edeceği alan küçülür. İyi bir cerrahi dikiş ile oluşacak iz azaltılır iyileşme hızlanır.

Ciltte meydana gelen kesi, vücudun duyarlı iç ortamını dış ortamdan izole etmek için ilk olarak pıhtılaşan kan ile tamir iskelesi oluşturulur.

Deri hücreleri bu iskelenin üzerinde ilerleyerek 48 saat içinde yaranın üzerini örter ve su geçirmez hale gelir. Banyo yapmak ya da denize girmekte sakınca yoktur. Ancak yarayı kapatan bu zar çok ince olduğundan hemen yırtılma ihtimali vardır.

Yaralanmanın birinci haftasında dokuyu sağlamlaştırıcı kollajen proteini üretilmeye başlarken cildin üst katmanı normal kalınlığa erişmiş olur.

Yaralanmanın 60. gününde yara dokusu ulaşabileceği maksimum gücün % 30’una ulaşır.

Yaralanmanın 90. gününde ise yara dokusu ulaşabileceği maksimum gücün % 90’ına ulaşır.

Yaralanmalar başımızdan uzaklaştıkça, kan dolaşımı, dolayısı ile yara iyileşmesi bozulur.

Örneğin yüzdeki bir kesi 1 haftada iyileşirken bacaktaki iyileşme 2-3 haftaya uzar.

Cerrahiyi/tedaviyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapmamalıdır.

Seconder (ikincil) yara iyileşmesi nde yaraya cerrahi kapatma uygulanmaz yaranın kendi kendine iyileşmesi için pansuman ile takip edilir. Vücut kanın içerisinde bulunan moleküller ile yara alanını büzer daraltır ve yavaş yavaş yaranın üzerini örter. Bu tür yara iyileşmesi yüzeyel yanık yaralarında ve geniş cilt sıyrılmalarında olur. Tedaviyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapmamalıdır.

Sualtının Yara İyileşmesine Etkisi

Doğal yaşam ortamımız olmayan sualtı şartları yara iyileşmesi farklı etkilenir

  • Akciğerler ile solunabilecek havanın bulunmaması – SCUBA dalış sistemi ile çözülmüştür.
  • Derinlik ile doğru orantılı artan basınç – Vücuda bölgesel – kısmen basınç uygulandığınnda kan dolaşımı bozulur ve yara iyileşmesini kötü etkiler. Lakin sualtında vücudun geneli bütün olarak aynı basınca maruz kaldığı için sorun yaşannmaz.
  • Sudan oluşan bir ortam içinde bulunmamız – Yara bakımında en çok kullanılan pansuman malzemesi tuzlu sudur. Genel olarak yara yüzeyinin epitelizasyonu (su geçirmezliği) 48 – 72 saattir. Sonrasında dalış serbesttir.
  • Suda yaşayan mikro ve makro canlılar olması – Yara yüzeyinin epitelizasyonu suda yaşayan mikrorganizmalara bağlı enfeksiyon riski için de geçerlidir. Yara iyileşmesinin tam gerçekleşmediği durumlarda deniz patojenleri enfeksiyonlara sebep olabilir.

Baş Boyun Bölgesi Problemleri ve Dalış

Baş Boyun Bölgesi Travması – Yüz kırıkları ve Dalış

Kemik kırıklarında dalış için kesinlikle kemiklerin kaynaması beklenmelidir.

Özelliği olan bu durumda, dalıcı cerrahiyi/tedaviyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapmamalıdır.

Beyin travmasında risk yaralanmanın ciddiyeti ile doğru orantılıdır. Özellikle beyine ulaşan delici yaralanmalarda geç dönemde epilepsi riski olduğundan uzmanların onayı olmadan dalış yapılmamalıdır. Kısa süreli bilinç kaybı ile seyreden kafa travmalarında epilepsi riski aradan geçen zamana bağlı olarak hızla azalır.

Dudak Damak Yarıkları ve Dalış

Doğumsal anomaliler olup tedavileri bebeklik döneminde cerrahi olarak yapılmış dahi olsa, bu kişilerde yutak ve östaki fonksiyonları bozuk olabilir. Dalışa başlanmadan önce uzman hekim muayenesi ve onayı alınmalıdır.

Yüz Felci ve Dalış

Yüzün yarısının kaslarını kontrol eden sinirin felci sonucu bir taraf kasları hareketsiz kaldığı bu hastalıkta regülatörün mapsının ağızda tutulmasını zorlaştıracağından göreceli bir dalış kontrendikasyonudur.

Temporomandibüler Eklem Disfonksiyonu ve Dalış

Genellikle çene ekleminde özellikle ağız açıp kapatmakta ağrı, sesli kapanma ve ağız açıklığının kısıtlanması şikayetleri ile seyreden; oklüzyon, yani dişlerin ısırma fonksiyonunun bozuk olmasına bağlı çene eklemi enflamasyonuna Temporomandibüler eklem disfonksiyonu ya da sendromu denir.

Regülatörün mapsı dalış sırasında sıkıca ağızda tutulması gerekir. Dalışlar genel olarak 30 – 60 dk sürer, sağlıklı dalıcılar bile dalış sonrası çene, hatta baş ağrısı çekmektedir.

Temporomandibüler eklem disfonksiyonu sebebi ile çene eklemleri zaten deformasyona uğramış, ağız hareketleri ağrılı olan kişilerde ciddi sorundur. Dalış sırasında akut bir ağrı krizi ciddi bir risktir. Dalış için kontrendikasyon teşkil eden bu hastalığın uzun döneminde anti-enflamatuar ilaçlar ve özel ortodontik ısırma plakları ile dalış mümkün olabilir.

Dişler ve Dalış

Boyle kanunu nedeni ile dişler içinde hava dolu boşluklar ile dalış yapmak sakıncalıdır. Diş içinde kapalı kalan havanın sebep olduğu ağrı “Barodontalji” olarak tanımlanmaktadır. Bunun engellenmesi için dalıştan önce dişlerin içine hava girmesine sebep olabilecek periodontal abse, defektif mine kenarları, pulpal lezyonlar gibi durumlar ortadan kaldırılmalıdır.

Diş ve çene yaralanmalarında, regülatörü tutabilecek diş yapısı sağlanıncaya kadar dalış yapılmamalıdır. Eğer bu sağlanamayacaksa özel regülatörler ile dalış yapılabilir.

Özellikle heliox (Helyum ve oksijenin bu karışımı) ile yapılan dalışlarda diş patlaması (odontocrexis) riski mevcuttur. Total porselen kaplamalar iyi sabitlenmiş olmalıdır. Porselen kaplamalar basınç etkisi ile gevşeyebilir ya da atabilir.

Yüzeyel Estetik Uygulamalar ve Dalış

Botoks Uygulamaları ve Dalış

İnvaziv olmayan plastik cerrahileri uygulamaları arasındadır. Uygulamayı yapan hekimin onayı olmadan dalış yapılmamalıdır.

Uygulamaya bağlı nadir de olsa gelişen komplikasyonlar varlığında dalış yapılmamalıdır.

Dudak çizgileri tedavi edilenler, dalıştan önce nefes alıp verme kontrolünü yapmalıdır (Ağzın regülatörü kavrayabildiğinden ve rahatça nefes alabildiğinden emin olmalıdır)

Kimyasal Peeling ve Dalış

Genellikle hastalar peelingden sonraki gün normal aktivitelerine dönebilirler. Fakat dalış yapıp yapamayacağını incelediğimizde deniz suyu içeriği, mikrocanlılar, ilgili bölgeye temas edebilecek deniz canlıları vb gbi faktörler sebebi ile allerjik reaksiyonlar enfeksiyonlar ve benzeri sorunlar göz ardı edilmemelidir. Bu sebeple;

Hafif bir peeling için, bir haftalık iyileşme süresi tanınmalıdır.

Hem orta peeling hem de fenol peeling için, en az üç aylık iyileşme süresi gerekir.

Bu sebeplerden uygulamayı yapan hekimin onayı ile dalış yapılmalıdır.

Kolajen Enjeksiyonları ve Dalış

Kolajen, bir kişinin vücudundaki cilde, eklemlere, kemiklere ve bağlara destek sağlayan doğal olarak oluşan bir proteindir. Çoğu hasta tedaviden hemen sonra normal aktivitelerine döner. Hafif bir rahatsızlık hissi oluşur. Bazı hastalar enjeksiyon bölgesinde kızarıklık ve geçici şişlik yaşar. Kızarıklık genellikle bir günde, şişlik ise birkaç gün içinde kaybolur.

Çok nadirdir ancak apse, açık yaralar, deri soyulması, yara izi ve tedavi edilen bölgede yumru oluşumu gibi komplikasyonlar görülebilir.

Komplikasyon yok ise uygulamayı yapan hekiminin onayı ile işlemden 24 – 48 saat sonra dalış yapılabilir.

Lazer Epilasyon ve Dalış

Lazer Epilasyon aşırı vücut kıllarını ve kıl üretimini kalıcı olarak ortadan kaldırmak için yapılan ve metabolizma, hormonal seviye, kıl kalitesi ve kıl foliküllerinin sayısındaki farklılıkların süreci ve sonucu etkilediği bir uygulamadır.

Dalış veya diğer aktivitelerde herhangi bir kısıtlama yoktur, ancak tedavi edilen bölge güneşten korunmalıdır.

Lazer Cilt Yenileme ve Dalış

Lazer cilt yenileme, özellikle ağız ve göz çevresindeki ince çizgiler oluşmaya başladığında onları en aza indirmeye ve ayrıca yüz yaraları gibi diğer cilt sorunlarını gidermeye yardımcı olur.

Göz çevresinde yapılan cilt yenileme için hasta güneş gözlüğü takmalıdır. Diğer cilt yüzeyleri de güneşten korunmalıdır.

Lazerle cilt yenileme işlemi uygulanan hastalar dalış yapmadan önce en az üç ay beklemelidir.

Dudak Dolgusu ve Dalış

Dudak büyütmenin iki ana yöntemi enjeksiyonlar ve greftlemedir. Enjeksiyonlar, daha dolgun bir görünüm yaratmak için dudağın yumuşak bir maddeyle (genellikle ineklerde bulunan saflaştırılmış kolajen veya kişinin vücudunun çoğunlukla karın veya uyluklarından alınan yağ) doldurulmasını içeren küçük iğneleri içerir.

Ağız içinde bir kesi yapılarak, bazen greftleme ile birlikte, ağız içindeki dokuyu yukarı ve dışarı doğru dudağa itme işlem de yapılır.

Enjeksiyonlar için, dalışa geri dönmeden önce yaklaşık bir hafta beklenmesi önerilir. Greftler için, üç haftalık bir bekleme önerilir.

Mikrodermabrazyon ve Dalış

Mikrodermabrazyon, cilt hücrelerinin ve kolajen üretiminin uyarılması (cildin yüzeyine minik kristaller püskürtür ve kristalleri ve gevşemiş cildi tekrar makine ile vakumlanması) ile eksfoliasyon ve hafif bir aşındırma veya “cilalama” işlemidir.

Dalış için herhangi bir kısıtlama yoktur. Lakin olası cilt reaksyonları ve benzeri süreçlerde işlem yapan hekimin onayının alınmasında fayda vardır.

Mikropigmentasyon (Kalıcı Makyaj, Kozmetik Dövme) ve Dalış

Bir bobin makinesine (dövmede kullanılana benzer) veya döner bir makineye bağlı ince iğneler pigmente batırılır ve ardından derinin derin bir katmanına enjekte edilir. İğne cilde nüfuz ederken az miktarda kanama meydana gelebilir.

İyileşme süreci boyunca hastalar güneş ışığından kaçınmalıdır

Dalıcı, dalışa başlamadan önce yara iyileşmesine bağlı olarak 7 ila 10 gün beklemelidir.

Skleroterapi (Kılcal Damar Varis Tedavisi)

Derinin hemen altında bulunan kırmızı, mavi veya mor renkli iplik görünümlü yüzeyel kılcak damarların içine ince iğne ile sklerozan sıvı veya köpüğün verilmesi ve sonrasında kompresyon sargısı ile damarların içerisiinden yapışarak içine kan giremediği için zamanla vücut tarafından eritilmesini sağlayan bir tedavidir.

Birkaç gün boyunca bir kompresyon sargısı takılması ve enjeksiyon bölgesini kuru tutulması, ağır kaldırma veya koşma gibi tedavi edilen bölgeye baskı uygulayan aktivitelerden kaçınılması gerektiği gibi dalış yapmasına da kesin engeldir.

Lazer Dövme Silme ve Dalış

Dövmeler cildin oldukça derinlerine yerleştirildiğinden, dermabrazyon gibi çıkarma yöntemleri önemli yara izlerine neden olur.

Lazerlerin farklı dalga boyları ve darbe süreleri vardır. Dövmenin derinliği ve rengi(leri) için lazer kombinasyonu uygulaması yapılır.

Herhangi bir komplikasyon olmazsa, dalıcı uygulamadan sonraki gün güneşten korunarak dalış yapabilir.

El Cerrahisi, Ortopedik Problemler ve Dalış

Kemik Kırıkları, Kas Yaralanmaları, Burkulmalar ve Dalış

Kırık kemik bölgesinde meydana gelen ödem ve dolaşım bozukluğu nedeni ile inert gaz eliminasyonu bozulduğundan, kabarcık oluşum riski yüksek olduğu için dekompresyon hastalığı riski artar. Dalış su üstünde ve su altında vücut hareketleri gerektirir. Bu hareketlerin kısıtlanması dalışı engelleyici ciddi bir sebeptir.

İskelet ve kas sistemi problemleri (Kırık, çatlak, çıkık, tendon enflamasyonu ya da burkulma gibi) olan dalıcıların, problemli bölge tamamen fonksiyon ve hareketlerine kavuşmadan, ağrı ve şişlikleri kontrol altına alınmadan ve cerrahiyi/tedaviyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapmamalıdır.

Uzuv Kayıpları ve Dalış

Uzuv kaybı olan kişiler yara iyileşme süreçleri tamamlandıktan (cerrahiyi/tedaviyi gerçekleştiren hekimin onayı aldıktan) ve uygun bir eğitim aldıktan sonra başarı ile dalabilir.

Uzuv kaybı olan kişiler yeni fiziki durumlarına özel dizayn edilmiş dalışa uygun protezler ya da özel ekipman (Palet, BC vb gibi) yaptırabilir.

Çift taraflı uzuv kaybı olan dalıcılar da dalabilmektedir. Lakin bu dalıcılar çok yakın dalış eşi (budy) takibi altında olmalıdır.

Yapay Eklem ve Plaklar ve Dalış

Yapay diz, kalça eklemleri ya da kemiklerin tamirinde kullanılmış olan, halk arasında platin olarak geçen plak ve vidalar, eğer yaralar tam olarak iyileşmiş, uygun ve tam sabitlenmiş, hasarlı organın hareket ve fonksiyonları kabul edilebilir düzeyde geri dönmüş ise hasta dalışa geri dönebilir.

Aseptik Kemik Nekrozu ve Dalış

Disbarik osteonekroz, (daha önceki dalışlara bağlı gelişmiş) yada çeşitli sebeplere bağlı meydana gelmiş aseptik kemik nekrozu, olan dalıcıların dalışa devam hastalıklarının ilerlemesine sebep olabileceğinden dalışları uygun değildir.

Bazı hekimler Disbarik osteonekroz geçiren dalıcılara, dalışa devam etmenin riskleri anlatmak kaydı ile kararın kendilerine bırakılması gerektiği görüşündedirler.

Puberte Öncesi Gelişme Dönemi ve Dalış

Büyüme çağında (14-16 yaş alt sınırda olgunluk) ekipman uyumu ve fiziksel güç gibi kriterler yerine getirildiğinde dalış yapmalarının büyümelerine (epifiz kıkırdaklarına) ve gelişmelerine negatif bir etkisi olduğu yolunda bir bulgu yoktur.

Kozmetik (Estetik) Cerrahi ve Dalış

Rutinde kozmetik – estetik cerrahi ameliyatları sonrası dikişlerin alınması dalışa dönme süresi olarak kabul edilse de her zaman için cerrahiyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapılmamalıdır.

Bazı örnekleri inceleyelim.

Estetik Burun Ameliyatları ve Dalış

Estetik amaçlı yapılan burun ameliyatlarında kemiklerin de ameliyata dahil olması nedeni ile iyileşme süresi 3 haftaya kadar uzar. Normal şartlarda burun üzerindeki alçının çıkarılması 1 hafta sürer, sonrasında bir hafta flaster ile takip edilse de burun iç mukozasında meydana gelen ödem nedeni ile sinüs ve östaki borusu fonksiyonlarının normale dönmesi bir buçuk ayı bulabilir. Bu nedenle dalış en az bir buçuk ay ertelenmelidir. Lakin cerrahiyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapılmamalıdır.

Yüz Germe ve Göz kapağı Ameliyatları ve Dalış

Bu ameliyatlar sonrası yara iyileşmesinin erken dönemi tamamlanınca dalış için sakınca yoktur. Yüz germe ameliyatlarından sonra dikişler normal koşullarda 2 hafta içinde, Göz kapağı ameliyatlarından sonra bu süre 1 haftada alınır. Muayene ile ödemin çözülmesi takip edilir. Her iki ameliyat sonrasında da 3 hafta içinde dalışa dönülebilir. Lakin cerrahiyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapılmamalıdır.

Silikon ile Meme Büyütme Ameliyatları ve Dalış

Kullanılan silikon balon, sıvı ile hatta çoğunlukla su ile dolu olduğundan dalışı etkileyici bir rolü yoktur. Kas altına konulan silikonlar kaslarda gerginliğe neden olduğundan kas hareketlerinde bir süre kısıtlılık olabilir.

Bu ameliyatlarda kullanılan teknik, içi silikon ya da tuzlu su ile dolu silikon bir balonun göğüs dokusu altına, ya da daha derine, göğüs kası altına farklı tekniklerle (üç giriş yeri) yerleştirilmesi şeklindedir. Slikonun yerleştirilmesinde tekniklerden hangisi kullanıldığı fark etmeden yara iyileşmesi süresi 2 haftayı geçmese de dalışa başlamak için 3 hafta gibi bir süre gereklidir. Basınç, implantları etkileyebilir ve iyileşme sürecinde olası deri altı havanın yer değiştirmesine sebep olabilir. Bazı hekimler 3 ay bazıları 6 ay dalışı uygun görmemektedir.

Her halükarda cerrahiyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapılmamalıdır.

Aşağıdaki Tablolarda cerrahi açısından dalışa kesin, göreceli ve geçici olarak engel durum ve hastalıklar özetlenmiştir.

DALIŞA KESİN ENGEL DURUMLAR

BAŞ BOYUN BÖLGESİ   
  • Ağızlık tutmayı engelleyen her türlü yaralanma ya da deformite
  • Sekel bırakmış baş boyun travması
  • Opere edilmemiş beyin tümörleri
  • İntrakranial cerrahi hikayesi

EL CERRAHİSİ VE ORTOPEDİ 

Spinal travma

DİĞER       

Tedavi aşamasındaki kanser olguları

DALIŞA GÖRECELİ ENGEL DURUMLAR

BAŞ BOYUN BÖLGESİ 
  • Yüz felci
  • Dudak damak yarıkları
  • Ağır temporomandibuler eklem disfonksiyonu

                           

EL CERRAHİSİ VE ORTOPEDİ 
  • Aseptik kemik nekrozu
  • Uzuv kayıpları

DALIŞA GEÇİCİ ENGEL DURUMLAR

  • Epitelize olmamış yaralar
  • Epitelize olmamış yanıklar
  • Dikişi alınmamış cerrahi yaralar
  • Yüz yaralanmaları ve fraktürleri
  • Kemik kırıkları, çatlaklar
  • Kas yaralanmaları ve burkulmalar
  • Her türlü ameliyat

Profesyonel Sualtı Adamları

Tüm ekstremiteleri tam ve ekstremite hareketleri normal sınırları içinde bulunmalıdır.

İlk ve kontrol muayenelerinde disbarik asteonekroz (DO) dalgıçlarda ve yüksek basınçlı ortamlarda çalışan Caisson (basınçlı tünel) işçilerinde görülen, genellikle uzun kemikleri tutan aseptik bir kemik nekrozu yönünden radyolojik tetkiklerin yapılması zorunludur.

⭐️⭐️⭐️⭐️

⭐️⭐️ Spor dalışının tıbbi yönleri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/9148089/

⭐️⭐️ Tüplü dalış: Sizin ve hastalarınızın bilmesi gerekenler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/16913196/

⭐️⭐️ Dalış tıbbı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/378050/

⭐️⭐️ Çevresel Fizyoloji ve Dalış Tıbbı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29456518/

⭐️⭐️⭐️⭐️ Aston S., Grabb and Smith’s Plastic Surgery, fifth ed. Lippincott Raven Pub., 1997

⭐️⭐️⭐️⭐️ Cotran R., Kumar V., Robbins Pathologic Basis of Disease,WB Saunders Company, 1994

⭐️⭐️⭐️⭐️ Dovenbarger J., Fittness and Diving, Alert Diver, Jan-Feb. 1998

⭐️⭐️⭐️⭐️ Cohen M., Mastery of Plastic and Reconstructive Surgery, Little and Brown Company, Boston, New York, 1994

⭐️⭐️⭐️⭐️ Hobson R.S., Temporomandibular Dysfunction Syndrome Assosiated with Scuba Diving Mouthpieces, British Jour. of Sports Medicine, 25(1):49-51, 1991

⭐️⭐️⭐️⭐️ Edmonds C., Mc Kenzie B., Diving Medicine for Scuba Divers, J.L. Publications, Melbourne, 1992

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Yukarıdaki Tüm Bilgiler farkındalık yaratmak maksadı ile olup hekiminizin muayenesi veya görüşleri yerini tutamaz.

Bu sebeple hekiminize / hekimlerinize düzenli periyodik muayene olun ve yönlendirmelerine uyun.

Sağlıklı dalışlar dilerim.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Fitalat’ lardan ve Bisfenol’ lerden Korunun

FİTALATLAR

Fitalatlar renksiz, kokusuz, yüksek kaynama noktasına (280-400°C), düşük uçuculuğa ve düşük suda çözünebilme kapasitesine sahip yağ benzeri sıvılardır.

Yapıştırıcıların, kozmetiklerin, kokuların (fragnance), boyaların, yazıcı mürekkeplerinin ve daha birçok endüstriyel ürünün yapısında bulunmakta ve doğada çok yavaş yok olmaktadır

Fitalatlara maruziyet; oral, dermal, inhalasyon ve intravenöz yollarla olmaktadır.

İdrarda fitalat bulunması bu etkene maruz kalındığının belirtisidir. Özellikle kadınların idrarlarındaki çoklu fitalat metabolitlerinden sıklıkla parfüm ve kozmetikler sorumludur.

Fitalat ve çevresel fenollerin sıklıkla obezite, baş ağrısı, öksürük ve kaşınmaya neden olduğu bilinmektedir. Bunu yanı sıra endometriyozise ve sperm motilitesinde azalmalara neden olur.

Fitalatlar insan vücudunun içine solunum (inhalasyon) yoluna oranla daha çok deri yoluyla (transdermal yol 10 – 20 kat fazla) girmektedir.

Lakin yine de ortamda bulunan fitalat ve fitalat metabolitleri çocukluk çağında astım (Özellikle ev tozları ve PVC yüzey kaplamalarının astım vakalarıyla ilişkilidir.)ve hırıltılı solunum gibi alerjik hastalıklarla yakından ilişkilidir.

Çocuklarda yapılan bir çalışmada; idrarlarında fazla miktarda fitalat ve metabolitleri oanların akciğer fonksiyonlarının düşük olduğu bulunmuştur.

Kısa süreli fitalat maruziyetlerinde; düşük fitalat konsantrasyonlarını kan serumundan ölçebilirken,

Uzun süreli fitalat maruziyetlerinde; maruz kalınan yüksek düzeydeki konsantrasyonlar idrar fitalat metabolitleri yolu ile ölçülebilir.

BİSFENOL A (BPA)

Plastiğin esnek olmasını sağlayan bisfenol A, fitalat gibi kimyasal maddeler gıdaların plastik kapta veya koruyucuda ısıtılması sırasında yiyeceklere geçebilmektedir.

Özellikle günümüzde yaygın kullanılan mikrodalga fırınlarında kullanım talimatı olarak yiyeceklerin ısıtılması sırasında üzerlerinin plastik koruyucularla kapatılması gerektiği yazmaktadır. Bu plastik koruyucular çok sakıncalıdır. Çünkü ısınma sırasında kapağın altında meydana gelen yoğunlaşmada fitalatlar bulunabilir ve bunlar damlacıklar içerisinde yiyeceğe damlayabilir.

Texas Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmada;

455 plastik kap incelendi. % 70’inde hormon bozucu kimyasallar bulundu.

Aynı araştırmada aynı ürünler mikrodalga fırınlarda kullanıldığında hormon bozucu kimyasalların oranının yüzde 95’ e çıktığı bildirildi. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3222987/

Özelikle dikkat çekici bir bulgu da üzerinde Bisfenol A (BPA) yoktur uyarısı bulunan plastik kaplarda bile östrojen aktivitesinin varlığının yanı sıra biyolojik tehlike – aktivite oranlarının daha yüksek olmasıydı.

Gün içerisinde en çok, alışveriş fişleri temasıyla Bisfenol A (BPA) ‘ya maruz kalındığı belirtilmektedir.

Yapılan bir araştırmaya göre 5 saniye boyunca alışveriş fişini elinde tutan bir insanın maruz kalacağı BPA düzeylerinin 0.2-6 μg (ortalama 1μg) düzeylerinde olduğu bulunmuştur.

Bisfenol A (BPA) lipofilik (yağda emilen) bir bileşendir.

El terli, kremli veya yağlı ise maruziyetin 10 kat fazla olduğu belirenmiştir.

Bu hesapla özellikle kasiyer olarak çalışanların, ön muhasebe elemanlarının (günde 10 saat alışveriş fişlerine temas edenlerin) yüksek düzeyde Bisfenol A (BPA) ’ya maruz kaldığı ve bu fişlerin herhangi bir yağlı el bakım ürünü uygulanmış deri ile teması sonucunda deriden vücudun içine (transdermal) geçişin 100 kat kadar artması söz konusudur.

Yüksek düzeydeki Bisfenol A (BPA) maruziyetinin sitotoksik ve DNA’ya hasar verici etkileri olduğu

Düşük dozlardaki Bisfenol A (BPA) maruziyetinin ise kemik gelişimini engelleyici ve göğüs kanseri oluşumuna sebep olduğu bilinmektedir.

Bisfenol A (BPA)’ lar osteoblast olma yönünde farklılaşması gereken kök hücrelerinin, yağ hücresi olarak değişmesine neden olarak kemik gelişimini engellemektedir.

Plastik Kapların Hepsinde Hormon Bozucu Kimyasallar Var

Bisfenoller ve fitalatlar ağız yolu ile alındıklarında glukorinidasyon veya sülfasyonu da içeren bir metabolizmaya uğrarlar. Dermal yolla alındıklarında ise kısmi bir metabolizasyona uğramaktadır.

Bisfenoller ve fitalatlar kan-plesenta bariyerini geçerek ana rahmindeki bebeğe ulaşırlar. Hormonları taklit ederek gelişim ve üremeyi engelleyici etki yaparlar.

Deri ile temas eden kimyasallar direk olarak dermal kapilları geçerek doku ve organlara ulaşmaktadır. Elle yemek yeme alışkanlığı olanlarda, eldeki fitalatların ağız yoluyla alınması da olası görülmektedir.

Deri yoluyla maruziyet, kıyafetlerin yıkanma sıklığına ve şekline, yüzeylerle temas durumuna ve kıyafetlerin değiştirilme periyoduna bağlı olarak da değişmektedir.

Islak mendillerdeki kimyasalların havaya karışmasıyla inhalasyon yolu ile alım da söz konusu olmaktadır.

Özet olarak insanların günlük aktiviteleri, tercihleri ve alışkanlıklarına göre deri yoluyla maruz kalınan fitalat oranları değişmektedir.

Plâstik kapların çizilmiş ve renklerinin değişmiş olanlarındaki tehlike çok daha büyük, bunların kesinlikle kullanılmaması gerekiyor.

Plastik kapların altlarında yer alan numaralar içerisindeki bileşen gruplarına göre numaralandırılmıştır.

3 ve 7 numaralı olanların mutfağımızda asla bulunmamalıdır.

Karsinojenik olduğu gerekçesiyle DEHP yerine kullanılmaya başlanan DINP ve DIDP’ ın de hipertansiyon ve insülin direncine yol açtıkları tespit edildi.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Çoğu Plastik Ürün Östrojenik Kimyasallar Yayar: Çözülebilecek Potansiyel Bir Sağlık Sorunu https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3222987/

⭐️⭐️ Association of Exposure to Di-2-Ethylhexylphthalate Replacements With Increased Blood Pressure in Children and Adolescents https://www.ahajournals.org/doi/full/10.1161/hypertensionaha.115.05603?sid=be69c579-505c-4e04-a84f-5a4b187da7a6

⭐️⭐️ Çocuklarda ve Ergenlerde Di-2-Etilhekzilftalat Replasmanlarına Maruz Kalmanın Artan Kan Basıncıyla İlişkisi https://www.ahajournals.org/doi/full/10.1161/hypertensionaha.115.05603?sid=be69c579-505c-4e04-a84f-5a4b187da7a6

⭐️⭐️ Bisfenol A ve insan sağlığı: literatür taraması. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/23994667/

⭐️⭐️ Çoğu Plastik Ürün Östrojenik Kimyasallar Yayar: Çözülebilecek Potansiyel Bir Sağlık Sorunu https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3222987/

⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Tiroid Bezi Nasıl Çalışır? T3 – T4 – TSH

Her şeyin başı vücudun ve komuta merkezi olan beyin tabi ki endokrin (hormon) sisteminin de yönetimindedir. O sebeple Tiroid Bezimizin çalışmasının anlamak için beyinle başlamak gerekiyor.

Tiroid endokrin bir bezimizdir. vücudumuzdaki yeri; alt, ön boyundadır. İnsan vücudunda tiroid hormonlarının oluşumu ve salgılanmasının yanı sıra iyot homeostazından sorumludur.

Tiroid Hormonlarının Fizyolojik Etkileri:

  • Bazal metabolizma hızını artırır
  • Metabolik duruma bağlı olarak lipolizi veya lipid sentezini tetikleyebilir.
  • Karbonhidrat metabolizmasını uyarır
  • Proteinlerin anabolizması. Tiroid hormonları yüksek dozlarda proteinlerin katabolizmasını da indükleyebilir.
  • Katekolaminler üzerinde izin verici etki
  • Çocuklarda tiroid hormonları, büyüme hormonu ile sinerjik olarak etki ederek kemik gelişimini uyarır.
  • Tiroid hormonunun CNS üzerindeki etkisi önemlidir. Doğum öncesi dönemde beynin olgunlaşması için gereklidir. Yetişkinlerde ruh halini etkileyebilir. Hipertiroidizm aşırı uyarılabilirliğe ve sinirliliğe yol açabilir. Hipotiroidizm hafıza bozukluğuna, yavaş konuşmaya ve uykululuğa neden olabilir.
  • Tiroid hormonu doğurganlığı, yumurtlamayı ve adet kanamasını etkiler.

Hipotalamus, Küçük nukleuslardan oluşur ve en önemli görevlerinden birisi hipofiz aracılığı ile beyin ve endokrin sistem arasındaki bağlantıyı sağlamaktır.

Tüm omurgalılarda bulunur. İnsanda, kabaca bir badem şeklindedir. Memelilerde beyin merkezleri arasında ilinti sağlar. Hipofiz, alt uç kısmında küçük bir yuvarlak durumundadır. Hipofiz arka lobunun salgıladığı antidiüretik hormon ile oksitosin denen madde hipotalamusta yapılıp hipofize aktarılmaktadır.

  • Vücut sıcaklığı mekanizmasını denetler.
  • Sempatik sinir sistemini ve hipofizin çalışmasını denetler.
  • Susama, acıkma hislerinin merkezi olup vücut ısısını ve kan basıncını ayarlar.
  • Ürettiği RF maddesi ile hipofizi uyarır.
  • İç denge (homeostas) hipotalamus ile korunur.
  • Karbonhidrat-yağ-protein metabolizmasını dengeler.
  • Duyguların fiziksel temeli de hipotalamus tarafından oluşturulmaktadır.

HİPOTALAMUS‘tan salgılanan TRH isimli bir hormon gidip Hipofiz Bezini uyarır ve buradan da TSH salgılanır.

⭐️⭐️⭐️⭐️ Soğuk, stres ve egzersiz TRH salınımını artırır.

Tirotropin Salgılatıcı Hormon (TRH Tiroid Releasing Hormon)hipotalamustaki nöronlar tarafından üretilen ve ön hipofizden tiroid uyarıcı hormon (TSH) ve prolaktin salınımını uyaran hipofizyotropik bir hormondur .

TSH ise kanda ilerliyor ve Tiroit Bezi uyarıyor ve 🩸T4+T3 🩸 hormonları üretiliyor.

Tiroid hormonları lipofiliktir ve taşıyıcı proteinlere bağlı olarak dolaşır.

Tiroit Uyarıcı Hormon (tirotropin, tirotropik hormon veya kısaltılmış TSH olarak da bilinir), tiroit bezini tiroksin (T4) ve ardından vücuttaki hemen hemen her dokunun metabolizmasını uyaran triiyodotironin (T3) üretmesi için uyaran bir hipofiz hormonudur.

Hipotalamus ➡️ 〰️ TRH ➡️ Hipofiz Bezi 〰️ TSH ➡️ Tiroit Bezi 〰️ 🩸T4+T3 🩸

Vücutta kontrol mekanizması genelikle geri bildirim (Feedback) sistemi yolu ile işler.

Burada geri bildirim T4 yolu ile olur.

Kanda T4 Referans değer aralığı 0.90 -1.70 ng/dl arasıdır.

Yukarıda yazdığı gibi sistem çalıştı ve Tiroid Bezinde T4 üretildi ve kan seviyesi 1.20 ng/dl oldu. Normal aralıkta ve halen üst sınıra dayanmadığı için üretim devam eder.

1.70 ng/dl seviyesine ulaştığında artık sınır değere gelir.

Kanda yükselen🩸T4 gidip hem hipofiz hem hipotalamus’u etkiler ve yeter artık TRH ve TSH üretme der.

🩸 〰️ T4 ➡️ Hipotalamus

🩸 〰️ T4 ➡️ Hipofiz Bezi

Eğer 🩸 kanda 🩸 T4 seviyesi 0.90 ‘a yaklaşırsa, kanda eksikliği gören Hipotalamus ve Hipofiz Bezi harekete geciyor TRH TSH üretip yine tiroit bezini çalıştırarak 🩸 kanda 🩸 T4 seviyesinin tekrar yükselmesini sağlar.

🩸T4+T3 🩸 seviyesinin nasıl dengelendiğini öğrendik. Lakin bunları nasıl yani ne ile üreteceğiz?

🩸T4+T3🩸 üretiminin ana maddesi İYOT

İYOT 🩸kan🩸 içerisinde sahipsiz bir şekilde dolaşır.

İlk olarak🩸Kan’ daki İYOT, taşıyıcı protein Sodyum-İyot Simporter (NIS) sayesinde Tiroit Bezinin içine girmesi sağlanır.

Taşıyıcı protein Sodyum-İyot Simporter (NIS) bildiğimiz yük taşıyan TIR gibi düşünebiliriz. Yükü de İYOT dur.

Tabi ki bu taşımayı yapan TIR hareket edebilmesi için mazota ihtiyaç duyar.

Bu TIR ‘ın Mazotu’ da hipofizden gelen TSH dır.

⭐️⭐️⭐️⭐️ Somatostatin, glukokortikoidler ve dopamin gibi diğer hormonlar da TSH üretimini engeller.

Akla gelen ilk soru sanırım şu olur. Tiroid Bezi’ne İYOT devamlı mı taşınıyor? 🩸T4+T3🩸 hiç durmadan mı üretiliyor? Hipertiroidi olmaz mı? TIR nasıl duruyor? Nasıl fren yapıyor?

TIR’ ımızın fren sistemini kitleyen ve taşımayı durduran İYOT ‘ dur. Yani kanda İYOT belirli bir seviyenin üzerine çıktığında; Taşıyıcı protein Sodyum-İyot Simporter (NIS) bildiğimiz yük taşıyan TIR otomatik olarak fren yapar ve durur.

🩸 Kanda İYOT Artınca🩸

………………⬇️………………..

Sodyum-İyot Simporter Durur (NIS) Taşıyıcı TIR

………………⬇️………………..

🩸 İYOT 🩸 içeri giremez

Tiroit Bezi İYOT alamayınca)

………………⬇️………………..

🩸〰️ T4+T3 〰️🩸 Üretimi azalır – durur

………………⬇️………………..

Hipofiz Bezi T4+T3 kanda azalınca faliyete geçer

………………⬇️………………..

Hipofizden 〰️ TSH kana salgılır

………………⬇️………………..

Sodyum-İyot Simporter Durur (NIS) Taşıyıcı TIR 〰️ TSHın etkisi ille çalışır

………………⬇️………………..

Sodyum-İyot Simporter Durur (NIS) Taşıyıcı TIR İYOTu yüklenir. Tiroit Bezi’nin içine taşır.

………………⬇️………………..

🩸〰️ T4+T3 〰️🩸 Üretimi artar

İşte burada soru şu: İYOT Tiroit Bezi ‘ne girdiğinde nasıl 🩸T4+T3 🩸 üretiliyor?

İYOT Tiroit Bez ‘ine girdiğinde -1 yüklüdür. Bunu +1 yüklü (yükseltgenme) yapılması gerekir ki TİROGLOBULİN ile birleşebilsin.

⭐️⭐️ Yükseltgenmeyi sağlayan TİROİT PEROKSİDAZ (TPO) enzimidir. ⭐️⭐️

Bu birleşme TİROGLOBULİN üzerinde bulunan TİROZİN aminoasitine İYOT ‘un bağlanması şeklindedir.

İYOT Kimisine 1 kimisine 2 tane bağlanır.

Eğer İYOT 2+2 şeklinde bağlanırsa 4 iİYOT‘lu yani T4 olur. %80 T4 üretilir

Eğer İYOT 2 +1 seklinde bağlanırsa T3 olur. %20 T3 üretilir.

Eveeetttt….T4 ve T3 hormonunu kana verdik.

Verdik Lakin T4 geri bildirim (Feedback) mekanizmasında etkindir metabolizmada bir işe yaramaz.

Aktif olan T3 dür ve metabolizmanın hızını ayarlar, enerji verimini ayarlar.

T3 %20 üretilir ve metabolizma için yeterli değildir

%80 T4 üretilmişti.

Bu durumda T4 ‘de 2+2 şeklinde bağlanırsa 4 İYOT‘ luydu. Bir İYOT koparırsak T3 olur.

Periferik dokularda 🩸 5′ DE İYODINAZ 🩸 isimli bir enzim vasıtası ile İYOT koparılır ve T4’ten T3 oluşur.

Her zaman olduğu gibi enzimin çalışmasını başlatacak (katalizör) gerekir. Burada SELENYUM dur.

Tiroid Bezi çalışmasının basit bir anlatımla ana mekanizması bu şekildedir.

Ayrıca; Herhangi bir tiroid anormalliğini taramak için tercih edilen ilk testler TSH ve serbest tiroksin (serbest T4) testidir.

Bunlar anormalliğin merkezi olarak tiroid bezinden (birincil), periferik olarak hipofizden (ikincil) veya hipotalamustan (üçüncül) kaynaklanıp kaynaklanmadığını belirler.

Birincil hipotiroidizmden şüpheleniliyorsa, tiroid bezi yeterli tiroid hormonu salgılamıyordur. Bu nedenle, TSH seviyeleri uygun şekilde yükselecek, serbest T4 seviyeleri ise daha düşük olacaktır.

Birincil hipertiroidizmde, serbest T4 seviyeleri anormal şekilde artacaktır ve TSH seviyeleri uygun şekilde düşecektir.

TSH reseptör antikorları veya tiroid peroksidaz antikorları gibi diğer laboratuvar testleri sırasıyla Graves hastalığı veya Hashimoto tiroiditinin teşhisine yardımcı olabilir

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Fizyoloji, Tiroid Fonksiyonu. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/30725724/

⭐️⭐️ Fizyoloji, Tiroid Hormonu https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29763182/

⭐️⭐️ Fizyoloji, Tiroid Fonksiyonu https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK537039/

⭐️⭐️ Tiroid hormonu metabolizmanın düzenlenmesi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/24692351/

⭐️⭐️ Tiroid Hastalığının Patofizyolojisi ve Tanısı https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK221541/

Tiroid hormonu, insan vücudundaki hemen hemen tüm çekirdekli hücreler üzerinde etki göstererek, genel olarak hücrelerin fonksiyonlarını ve metabolizmalarını artırır.

  • Pozitif kronotropik ve inotropik etkilerle kardiyak çıktı, atım hacmi ve dinlenme kalp hızı artar. Aktif tiroid hormonu, kasılma kuvvetini ve hızını artırmak için miyokardiyal hücre içi kalsiyumu artırır. Eş zamanlı olarak, cilt, kas ve kalpteki damarlar genişler ve bunun sonucunda periferik vasküler direnç azalırken, renin-anjiyotensin-aldosteron sisteminin aktivasyonu yoluyla kan hacmi artar.

  • Bazal metabolizma hızı (BMR), ısı üretimi ve oksijen tüketimi, mitokondriyal ayrıştırma proteinlerinin tiroid hormonu aktivasyonu yoluyla yükselir. Glikoz ve yağ asidi alımı ve oksidasyonu da artar, bu da artan termojenezle sonuçlanır ve artan ısı dağılımını gerektirir. Hipertiroidizmdeki ısı intoleransı, termojenezdeki bu artışa atfedilebilir. Artan termojenezin telafisi, kan akışındaki, terlemedeki ve ventilasyondaki artışlar yoluyla tiroid hormonu tarafından da aracılık edilir.

  • Dinlenme solunum hızı ve dakika ventilasyonu, artan oksidasyon oranlarına karşı arteriyel oksijen konsantrasyonunu normalleştirmek için aktif tiroid hormonu, triiyodotironin (T3) tarafından uyarılır. T3 ayrıca eritropoietin ve hemoglobin üretimini uyararak ve gastrointestinal sistem yoluyla folat ve kobalamin emilimini destekleyerek dokulara oksijen iletimini destekler.

  • T3, fetal büyüme merkezlerinin ve doğrusal kemik büyümesinin, endokondral ossifikasyonun ve doğumdan sonra epifiz kemik merkezi olgunlaşmasının gelişiminden sorumludur. Ek olarak, T3 yetişkin kemik yeniden şekillenmesini ve hücre dışı bağ dokusunda mukopolisakkaritlerin ve fibronektinin bozunmasını simüle eder.

  • T3 sinir sistemini uyarır ve bunun sonucunda uyanıklık, tetikte olma ve dış uyaranlara karşı duyarlılık artar. Tiroid hormonu ayrıca periferik sinir sistemini uyarır ve bunun sonucunda periferik refleksler ve gastrointestinal ton ve hareketlilik artar.

  • Tiroid hormonu ayrıca üreme sağlığı ve diğer endokrin organ fonksiyonlarında da rol oynar. Hem yumurtlama döngüsünü hem de spermatogenezi düzenleyerek hem erkeklerde hem de kadınlarda normal üreme fonksiyonunun düzenlenmesini sağlar. Tiroid hormonu ayrıca hipofiz fonksiyonunu düzenler; büyüme hormonu üretimi ve salınımı tiroid hormonu tarafından uyarılırken prolaktin üretimi ve salınımı inhibe edilir. Ek olarak, bazı ilaçlar da dahil olmak üzere birçok maddenin renal klerensi, aktive edilmiş tiroid hormonunun böbrek kan akışını ve glomerüler filtrasyon hızını uyarması nedeniyle artırılabilir.

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Romatoid Artrit (RA) (İltihaplı Romatizma)

Romatoid Artrit otoimmun bir hastalıktır.

Otoimmün: Normalde vücuttaki yabancı maddelere, patojenlere (hastalık yapıcılara)saldırması gereken antikorların (vücudu koruyan hücreler) vücudun kendi hücre ve dokularını yabancı olarak algılayıp saldırması sonucu oluşan hasar ve inflamasyondur. (Benzer bir süreç Crohn hastalığı ve Üseratif Kolitte de vardı. Önceki yazılarda okuyabilirsiniz.) (İmmünite – inflamasyon)

⭐️⭐️ Vücuda zarar veren otoantikorlardır.(özellikle romatoid faktör ve sitrüline peptit)

Burada size enteresan gelecek ve soracığınız soru şu olacaktır.

” 25 – 30 yaşına gelene kadar niye bir sorun olmadıda şimdi oluyor. Vücutta zaten sorun varsa niye bu kadar süre hücreleri dokuları yabancı görmeyen antikor 25 – 30 yaşından sonra eklemlere saldırıyor? ”

Çok haklı bir soru…

İlk olarak, Otoimmun bir hastalık olan Romatoid Artriti (RA) tanıyalım:

  • Aslında 16 yaş sonrası başlar ve genelde en çok 30 – 50 yaş arası görülür.
  • Ailede RA öyküsü (aileden bir veya daha fazla kişide de RA hastalığı olma durumu) varsa olasıllığı 4 kat artıyor.
  • Kadınlarda 3 kat daha fazla görülür.
  • Tek yumurta ikizlerinde %15
  • Çift yumurta ikizlerinde %7 daha çok görülür.
  • Oluşumunda HLA-DR4 isimli bir gen etkilidir.
  • Seropozitif romatoid artrit için romatoid artritin kalıtım oranı yaklaşık %40 ila %65 dir.
  • Seronegatif romatoid artrit için romatoid artritin kalıtım oranı yaklaşık %20’dir

⭐️⭐️ Sanayileşmiş ülkelerde Romatoid Artrit yetişkinlerin %0,5-1,0’unu etkiler.

⭐️⭐️ Her yıl 100.000 yeni vakada 5-50 görülür.

Romatoid Artritin Belirtileri

  1. Eklemlerde özellikle de parmakların orta boğumunda hassasiyet ile başlar. Tutulum genellikle simetriktir. (PIP eklemleri)
  2. Tipik olarak sabah uyanınca ve hareketsiz kalınca tutukluk, eklem sertliği ,ateş, yanma hissi görülür.
  3. İlerleyen safhalarda daha büyük eklemlere yayılır. sırayla el ayak bilekleri, diz ve dirsek, kalça, omuz ekleminde tutulma sertlik görülür.
  4. İleri evreye gelindiğinde eklemlerin yapısında bozulma, eğrilik, şişlik ve nodüller görülür.
  5. Son evrede artık eklemler dışında diğer organlarda da oluşan hasarlar ile hayatı tehdit eder.

⭐️⭐️ Obezite, RA için iyi bilinen bir diğer risk faktörüdür. Vücut kitle indeksi (VKİ) 30 kg/m^2’den büyük olan hastalarda RA riski %30 artarken, VKİ’si 25 ila 29,9 kg/m^2 olanlarda risk %15 artmaktadır

Romatoid Artritin Oluşumu

Bildiğiniz gibi tüm eklemlerin arasında kıkırdak bir yapı bulunur. Bu kıkırdak yapı ve eklem kapsülü içerisinde yer alan eklem sıvısı haraketler sırasında kemiğin kemiğe sürterek zarar görmesini engeller.

Herhangi bir sebeple kıkırdak yapı zarar görürse, kemikler bir birine sürtmeye başlar ve “OSTEOARTRİT” halk arası tabir ile ” KİREÇLENME” meydana gelir.

Romatoid artrit gelişimi bu süreçtem çok farklıdır.

Romatoid Artrit” te ;

Yukarıda yazdığım gibi eklemlerin etrafını saran SİNOVİYUM isimli zar yapıyı saldırı ile zarar görür.

Latince SİN: Benzer demektir. Yine latince de OVORYUM : Yumurta demektir.

SİNOVİYUM isimli zar yapıya bu adın verilmesinin nedeni yumurta akına benzer jel bir sıvı salgılamasıdır.

Bu sinovial sıvı – jel sıvı eklemler arasında ki kıkırdaklara kayganlık sağlar, böylece kıkırdak yapıar sürtünme ile aşınmaz. (Makine yağı gibi, araba motorunun yağlanması gibi)

Bu sinovial zarları yabancı gören antikorlar saldırdığında olayın devamı olarak lenfositler gelir ve inflamasyon oluşturur. Bir çeşit iltihap oluşur. İşte bu RA (Romatoid artrit)

Sinovial zara saldırı olduğunda eklem aralığına eklem sıvısı da dediğimiz bu kaygan jel salgılanmaz ve eklemler her hareketle sürtündüğü için önce kıkırdak yapılar hasar almaya başlar. Bir süre sonra kıkırdak dokuların ileri harabiyeti ile kemikler bir birine sürtünmeye başlar ve devamında kireçlenme de (OSTEOARTRİT) oluşur.

Romatoid artrit kireçlenmeye neden olur. Lakin kireçlenmenin tek sebebi değildir. Diğer önemli biir sebep olan obezite ile disklere fazla yük bindiği için de oluşabilir.

İlk aşama olan osteoartit oluşumu sonrası bu iltihaplı alanda nodüller, kemik-eklem bozuklukları, hareket kısıtlılığı, tutulma, ağrı oluşur.

Romatoid artritin ileri evresinde kalp zarı, akciger zarları, gözler, böbrek, damarlar, lenf düğümleri, sinir dokular ve tükürük bezleri etkilenir. (Bu oran %60 lara varabilir.)

⭐️⭐️ Çalışmalar anti-sitrüline protein antikoru (anti-CCP) pozitif bireylerde, paylaşılan epitop (SE) ile sigara içme arasında RA riskini artıran bir etkileşim olduğunu göstermiştir.

⭐️⭐️ Çeneniz gibi eklemler etkilenebilir. Hatta nadiren de olsa krikoaritenoid eklem adı verilen ses telleri de tutulabilir.

Nasıl Teşhis Ediyoruz

Kişinin belirtileri/semptomları altı aydan az süredir devam ediyorsa erken Romatoid Artrit denir. Eğer. kişinin belirtileri/semptomları altı aydan uzun süredir devam ediyorsa süresi yerleşik Romatoid Artrit denir.

Muayenede fiziki bulgular var ise kan tetkiklerine bakılır

  • CRP: Hastada inflamasyon olduğu için 15 – 30 aralığına yükselir.
  • Hemogramda WBC (Beyaz kan hücresi) ve nötrofil sayısı yükselir.
  • Sedimantasyon artar.
  • Romatoid Faktör (RF) yükselir. Lakin unun tek başına yüksek olması ile Romatoid Artrit teşhisi konması mümkün değildir. Çünkü akciğer, karaciğer, böbrek, enfeksiyon hastalıklarında da Romatoid Faktör (RF) yüksek çıkabilir
  • CCP (Anti siklik sitrüllenmiş peptid ) yükselir. Bu antikor Sinoviyuma saldırı ile direkt ilişkilidir.

⭐️ RF ve CCP aynı anda yüksekse teşhis neredeyse kesindir.⭐️

Daha sonra gerekli görülen radyolojik görüntülemeler yapılır.

RA’lı hastalar, genel nüfusa göre ciddi enfeksiyon, solunum yolu hastalığı, osteoporoz, kardiyovasküler hastalık, kanser ve ölüm riski altındadır.

Romatoid Artrit Tedavisi

Herkesin bildiği, her hastanın kullandığı ilaçlar;

  • Kortikosteroidler
  • İmmunsüpresif ilaçlar
  • NSAII ilaçlar vs…

Bu ilaçlar tedavi edici değil hastanın şikayetlerini geçici olarak baskılamaya yöneliktir. Ve çoğunun aşırı yan etkileri olup kullanım süresi uzadıkça organlara zarar verirler.

Tedavi demek hastanın şikayetlerini azaltmak değil şikayetlere sebep olan kök nedeni yok etmektir.

Otoimmün bir çok hastalıkta olduğu gibi Romatoid artritte;

Bir antikorun vücutta bir dokuyu yabancı görmesi için o antikorun üretimini sağlayacak olan GEN tetiklenmelidir. Bu tetikleme gerekmeseydi ilgili gene sahip olan herkeste doğum sonrası romatoid artrit başlar ve 2 yaşına gelmeden hastalık tablosu yerleşirdi.

Bu sebeple genetik yapıyı şimdilik değiştiremedimiz için hedefimiz tetikleyicilere engel olmak olmalıdır.

Romatoid Artritte Tetikleyici Sebepler

  • Sigara
  • Obezite
  • Toksinler
  • Ağır metaller
  • Bazı aşılar
  • Bazı ilaçlar
  • Gluten (gliadin)
  • Histamin
  • IGF-1
  • Lektin
  • KAZEİN-A
  • Laktoz
  • Pestisitler (Sebze meyve üzerinde kalan ve çoğu “yıkama ile çıkmayan ” tarım ilacları)
  • Radyasyon

Bütün bunlar otoimmun hastalıkları tetikler. Çünkü antikor üretimini tetiklerler.

Normal sağlıklı bir Bağırsak her şeyi geçirmez, çok sıkı gözeneklidir ve süzgeç görevi yapar. Yani yediğimiz ve içtiğimiz besinler aldığımı her şey kana geçemez.

Romatoid Artritte Tetikleyici Sebepler (ki aynı zamanda başka hastalıklar için de tetikleyicidirler.) bağırsak yapısını zorlayarak ve hatta bozarak süzgeç fonksiyonunu yerine getirmesini engellerler. Bunun sonucu olarak da istenmeyen maddeler de bağırsaklardan geçmeye başlar. bu durumda daha önce de yazdığım inflamasyon süreci başlar. Deliklerin çevresinde bekleyen vücudun koruyucusu askerler saldırıya geçerek yabancı gördüklerini yok ederler.

Sorun şu ki bu esnada süzgeçte (deliklerin çevresi) zarar görür ve geçmemesi gereken çoğu molekül kana geçer. Bu maddeler için damarda da peşine bazı askerler (bağışıklık hücreleri) takılır. Buldukları yerde de öldürürler.

Ammaaaa ve lakinnn…

Her ölüm bir inflamasyondur.

Zaten RA için de Sinovyumda olan inflamasyon budur

Bu toksinler sadece damarda kalmaz, organlara da giderler ve zaman içerisinde de oralarda da inflamasyon oluşur.

Tabi ki sadece kan dolaşımı sistemi degil atıkların olduğu Lenfatik sistem – dolaşım sistemi de dolayısı ile lenf bezleri de hasar alır.

Ne olursa olsun kan dolaşımına karışan toksinlerin büyük bir kısmı muhakkak karaciğere gider ve karaciğerde Glutatyon (bilinen en büyük antioksidan) yardımı ile yok edilmeye çalışılır. Lakin genellikle üretilen glutatyon yetmez. Çünkü 20 yaş sonrası giderek üretilen Glutatyon miktarı azalır.

Otoimmün hastalıkların önemli bir kısmının 30’lu yaşlarda ortaya çıkmasında glutatyon’un azalmaya başlaması da öneli bir etkendir.

Romatoid Artrit Tedavisi

Yukarıda yazdığım gibi ilaçlar buranın konusu değil. Zaten sadece geçici rahatlamaya yönelikler.

Sebebe yönelik ne yapmalısınız onları inceleyelim

Beslenme

Bunlar beslenme listesinden en az 6 ay çıkarılmalıdır

  1. Gluten (Aslında gliadindir. Lakin konu uzamaması için gluten yazısında ayrıntılı yazacağım) (buğday, Arpa, Çavdar, Bulgur vb gibi)
  2. Hazır maya içeren tüm ürünler (Özellille peynir)
  3. Süt ve süt ürünleri (ev yoğurdu tüketilebilir gruptadır)
  4. Paketli tüm ürünler (gofret, bisküvi, kek, pasta )
  5. Salam, sosis, ketçap, mayonez
  6. Pişirilip dondurulmuş et ürünleri (döner, nugget, hazır paketli yemekler )
  7. Margarin (İnsanlık için en zararlı zehirlerin başında)
  8. Tüm meşrubatlar
  9. Fruktoz şurubu içeren tüm besinler..

Antioksidanlar

Takviye olarak günlük rutine eklenmesi gerekenler

  • Glutatyon
  • Resveratrol
  • Hesperidin
  • Vitamin C
  • Vitamin E

Vitamin ve Mineraller

  1. Çinko: Bakır ile ayn bölgeye bağlanır. Romatoid Artrit hastalarında çinko yerine Bakır bağlandığı için çinko düzeyi genelde düşük bakır düzeyi de yüksek olur.
  2. D Vitamini: Romatoid Artrit hastalarında yapılan analizlerde D vitamini seviyesi genel olarak 20 ng /mL altında çıkmaktadır. Aynı şekilde D vitamini seviyesi 45 ng /mL üzerinde olanlarda ise remisyon dönemi uzun atak dönemi oldukça kısadır. D vitamini seviyesi yükseltilmeli. (Tabi ki sadece D Vitamini değil K2 vitamini ile beraber kullanılmalıdır)
  3. Omega-3: Yağ asitlerinden elde edilir insan vücudunda sentezlenemediği için dışarıdan alınmalıdır. Sinoviyal zar tamiri için oldukça önemlidir.
  4. Lutein Zeaksantin: Sinovial zar ve göz hasarlarını onarmada inflamasyonu önlemede çok etkilidir.

Bitkisel Kürler

  • Papatya: İnflamasyon engelleyicidir. Akşam yemek sonrası içilecek papatya çayı sabah eklem tutulmalarını azaltır.
  • Zerdeçal: İçeriğindeki moleküller İnflamasyonu önler. Fakat Romatoid Artrit hastalarında çay yerine toz seklinde günlük 1 çay kaşığı şeklinde kullanmak daha etkilidir.
  • Isırgan: Öğle saatlerinde hafif aç olarak 5 dakika sıcak su da demlenmiş ısırgan çayı etkilidir.

Egzersiz

Günlük hafif egzersizler ve yürüyüşler yapılmalıdır. Hareketsizlik Romatoid Artrit de kötü etki yapar. Fakat Ağır sporda kötü etkiler.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Romatizmal eklem iltihabı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/28723028/

⭐️⭐️ Romatizmal eklem iltihabı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/20870100/

⭐️⭐️ Romatizmal eklem iltihabı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/30596879/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Romatoid Artrit Farkındalık Günleri / Ayları

  • Dünya Otoimmün ve Otoinflamatuvar Artrit Günü – 20 Mayıs
  • Romatoid Artrit Farkındalık Günü – 2 Şubat
  • Otoimmün Farkındalık Ayı – Mart
  • Artrit Farkındalık Haftası (İngiltere) – Mayıs
  • Artrit Farkındalık Ayı (ABD) – Mayıs
  • Artrit Farkındalık Ayı (Kanada) – Eylül
  • Dünya Artrit Günü – 12 Ekim
  • Romatizmal Hastalıklar Farkındalık Ayı – Eylül
  • Ağrı Farkındalık Ayı – Eylül
  • Kronik Hastalık Farkındalık Günü – 10 Temmuz
  • Görünmez Engelliler Haftası – Ekim ayının 3. tam haftası

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla