Mide – Bağırsaklar ve Su – Küçük Gençlere
Sınıfta sessiz bir bekleyiş vardı. Bir önceki derslerinde suyun kalp ve damarlardaki önemini öğrenmişlerdi. Bugün ise sıra mideye gelmişti. Hatice Öğretmen gözlüklerini düzeltti, çocuklara gülümseyerek baktı.
— Çocuklar, dedi, hepiniz çok güzel sorular sordunuz. Bugün suyun mideyle ilişkisini öğreneceğiz. Hazır mısınız?
Sınıf hep bir ağızdan bağırdı:
— Hazııııırız!
Hatice Öğretmen ellerini üç kez birbirine çarptı. Sınıfta mavi bir ışık parladı. Işık bulutunun içinden her zamanki dostları Sihirli Profesör belirdi. Ceketi rengârenk, cebinden sürekli baloncuklar çıkıyordu.
— İşte benim küçük kâşiflerim! dedi Profesör. Bugün midenin kapılarını aralayacağız. Su orada nasıl davranır, sindirime nasıl yardım eder, hepsini göreceğiz.
Çocuklar heyecanla birbirine baktı. Sanki birazdan mide ülkesine yapılacak yolculuğun biletleri kesilmişti.
Profesör elindeki sihirli değneği salladı. Bir anda tüm sınıf küçülerek damla büyüklüğüne indi. Kendilerini dev bir tünelin girişinde buldular. Tünelin kapısında “Yemek Borusu – Mideye Giden Yol” yazıyordu.
Elif merakla sordu:
— Yani biz şimdi yemek borusunun ucunda mıyız?
Profesör başını salladı:
— Evet Elif. Yediğimiz yiyecekler ve içtiğimiz su işte bu yoldan mideye ulaşır. Yemek borusu kaslarla çevrilidir. Bu kaslar dalga gibi hareket eder, buna “peristaltik hareket” denir. Yani yiyecekleri ve suyu aşağı doğru iter.
Çınar ellerini havaya kaldırdı:
— Yani su da bu dalga hareketiyle mideye mi gidiyor?
— Harika bir soru, dedi Profesör. Evet Çınar! Su, yerçekiminin yardımıyla hızla mideye ulaşır ama aynı zamanda bu dalga hareketi de yolculuğunu kolaylaştırır.
Sınıf tünelden içeri girdi. İçerisi biraz karanlıktı ama ilerledikçe mide kapısına geldiler. Kapı dev bir kas kapağıydı. Profesör açıkladı:
— İşte bu kapağın adı “alt özofagus sfinkteri”. Bir tür güvenlik kapısı. Yiyecekler mideye girdiğinde kapanır ki geri kaçış olmasın.
Mercan parmağını kaldırdı:
— Peki reflü denen şey bu kapıyla mı ilgili?
Profesör gülümsedi:
— Evet Mercan. Eğer bu kapı tam kapanmazsa mide asidi yukarı kaçar, biz de onu reflü olarak hissederiz.
Kapı açıldı, içeri girdiler. Devasa bir balon gibi yuvarlak bir boşluğun içindeydiler. Duvarlar kıvrımlıydı ve hafif hafif kasılıyordu.
Atlas gözlerini büyüttü:
— Vaaay! Burası kocaman bir oda gibi. Su burada ne yapıyor?
Profesör açıklamaya başladı:
— Su mideye ulaştığında birkaç görev üstlenir. Öncelikle yiyeceklerin yumuşamasına yardım eder. Ayrıca mide asidinin fazla yoğunlaşmasını önler. Yani bir tür dengeleyici gibidir.
Asya Naz düşünceli bir şekilde konuştu:
— Ama mide zaten çok asidik değil mi? Hani hidroklorik asit vardı burada. Su bu asidi zayıflatmaz mı?
Profesör alkışladı:
— Bravo Asya Naz! Çok doğru hatırladın. Mide asidinin adı “hidroklorik asit”tir. Su, asidi tamamen etkisiz hale getirmez. Sadece yoğunluğunu biraz ayarlar. Böylece yiyecekler daha kolay parçalanır.
Profesör cebinden büyüteç çıkardı. Hep birlikte mide duvarına baktılar. Duvarın üzerinde minik bezler vardı.
Kıvanç sordu:
— Bu bezler ne yapıyor?
— Bunlara “mide bezleri” denir, dedi Profesör. İçlerinden asit ve sindirim enzimleri salgılanır. Enzimler yiyecekleri küçük parçalara ayıran özel proteinlerdir. Su burada çok önemli çünkü enzimlerin çalışabilmesi için uygun bir ortam sağlar.
Nilda şaşkınlıkla ekledi:
— Yani su olmazsa enzimler işini yapamaz mı?
— Aynen öyle Nilda. Enzimler suyun içinde daha aktif hale gelir. Suyu bir sahne olarak düşünün, enzimler ise oyuncular. Sahnede ışık olmazsa oyuncular görünmez. Su, işte o ışık gibi.
Profesör elini şıklattı. Bir anda önlerinde sihirli bir elma belirdi. Elmayı küçük parçalara böldü ve mideye bıraktı. Çocuklar büyük bir merakla izledi.
Ege heyecanla bağırdı:
— Bakın! Elma parçaları asitle buluşunca köpürmeye başladı.
— Doğru gözlem Ege, dedi Profesör. İşte mide asidi çalışıyor. Elma parçaları yumuşuyor, su ise bu süreci hızlandırıyor.
Zehra elini kaldırdı:
— Ama ben bazen çok su içersem midem dolmuş gibi oluyor. Neden öyle?
Profesör gülerek cevapladı:
— Çünkü mide suyu da geçici olarak depolar. Mide bir balon gibidir, genişleyebilir. Fazla su içtiğinde mide duvarları gerilir, sen de doluluk hissi yaşarsın.
Bir süre sonra mide kasları dalgalı şekilde kasılmaya başladı. Çocuklar adeta sallanıyordu.
Ela kahkaha attı:
— Hahaha! Sanki lunaparktaki çarpışan arabalardayız.
Profesör de güldü:
— Mide aslında bir karıştırma makinesi gibidir. Kaslar yiyecekleri ezer, suyla karıştırır, bir çorba haline getirir. Bu karışıma “kimus” denir.
Ali gözlerini kocaman açtı:
— Kimus mu? Çok garip bir isim.
— Evet Ali, Latince kökenli bir kelime. Kimus, yiyeceklerin mide asidi ve suyla karışmış yarı sıvı halidir.
Mila merakla ekledi:
— Peki kimus bağırsaklara nasıl gidiyor?
— Mide çıkışında “pilor kapağı” var, dedi Profesör. Kimus azar azar oradan ince bağırsağa geçer.
Yaman düşündü ve sordu:
— Ama hocam, suyun çoğu bağırsaklarda emiliyordu. O zaman midede suyun görevi ne?
Profesör başını salladı:
— Çok iyi hatırladın Yaman. Doğrudur, suyun büyük kısmı bağırsaklarda emilir. Ama midede de önemli bir hazırlık görevi vardır. Yiyecekleri parçalanmaya uygun hale getirir, asidin aşırı yakıcılığını dengeler. Ayrıca mide duvarını koruyan mukus tabakasını destekler.
Defne Yaz araya girdi:
— Mukus mu? O da ne?
— Mukus, mide duvarını kaplayan kaygan bir jel gibidir, dedi Profesör. Bu tabaka sayesinde asit mideyi yakmaz. Su da mukusun yapısında bulunur. Eğer su az olursa mukus incelir, mide daha çok zarar görür.
Aziz elini kaldırdı:
— Peki su midede vücudun sıcaklığını da etkiler mi?
Profesör gülümsedi:
— Harika bir soru Aziz. Evet, su aynı zamanda ısıyı düzenler. Soğuk bir şey içtiğinde miden serinler. Ama bu geçicidir çünkü su hızla vücut sıcaklığına uyum sağlar. Su, bedenimizin termostatıdır diyebiliriz.
Her çocuk sırayla konuşmaya başladı.
Eylül:
— Ben anladım ki, su sadece susuzluğu gidermiyor, midedeki asidi dengeliyor.
Tibet:
— Ayrıca yiyecekleri yumuşatıyor, sindirimi kolaylaştırıyor.
Defne Ebrar:
— Mukusu koruyor. Eğer yeterince su içmezsek midemiz yanabilir.
Toprak (ilk kez sahneye çıkan yeni öğrenci):
— Ve midede karışım yaparak kimus oluşturuyor. Bence bu çok ilginç.
Mehmet Atlas:
— Ben de suyun enzimlere sahne olduğunu sevdim. Suyun içinde dans eden oyuncular gibi!
Profesör gururla gülümsedi:
— Harika özetlediniz çocuklar!
Mide macerası sona ererken profesör sihirli değneğini salladı. Çocuklar tekrar sınıfa döndüler. Hatice Öğretmen tahtaya kocaman harflerle yazdı:
“Su + Mide = Sindirimin Başlangıç Kahramanı”
Sınıf alkışlarla dersin bitişini kutladı. Ama hepsi şunu biliyordu: Bu sadece sindirim yolculuğunun ilk durağıydı. Sırada bağırsaklar vardı ve orada suyun rolü çok daha büyüktü.
Hatice öğretmenin ”Haydi çocuklar tenneffüse çıkabilirsiniz… Sonraki derste devam edeceğiz”
Teneffüsün bitiminde herkes eksiksiz sınıftaydı.. Sınıf, mide yolculuğunun heyecanını hâlâ hissediyordu. Hatice Öğretmen tahtaya kocaman harflerle yazmıştı: “Mide: Sindirimin Karıştırma Makinesi”. Çocuklar birbirine bakıyor, hâlâ kimus kelimesini mırıldanıyordu.
Hatice Öğretmen gülümsedi:
— Çocuklar, şimdi yolculuğumuzun ikinci durağına gidiyoruz: Bağırsaklar. Su burada çok daha önemli roller oynar. Hazır mısınız?
Çocukların hepsi bir ağızdan bağırdı:
— Haaaazıııırız!
Öğretmen ellerini üç kez çarptı. Puf! Sihirli Profesör belirdi. Ceketinden bu kez rengârenk kurdeleler sarkıyordu.
— İşte benim küçük bilim kâşiflerim! dedi Profesör. Hazırsanız bağırsakların uzun tünellerine dalıyoruz.
Profesör sihirli değneğini salladı. Çocuklar yine küçülüp kimus parçacıklarıyla birlikte mide çıkışına, yani pilor kapağına geldiler. Kapı açıldı, içeri girdiler. Önlerinde uzun, kıvrımlı bir tünel vardı. Duvarlar pürüzsüz ama kıvrımlarla doluydu.
Ela şaşkınlıkla baktı:
— Burası sanki hiç bitmeyecekmiş gibi görünüyor.
Profesör kahkaha attı:
— Haklısın Ela! İnce bağırsak tam 6-7 metre uzunluğundadır. İnsan boyunun yaklaşık dört katı!
Ege hayretle bağırdı:
— Ama karnımız o kadar uzun değil ki! Bu bağırsaklar nasıl sığıyor?
— Çok güzel gözlem Ege, dedi Profesör. Bağırsaklar iç içe kıvrımlarla karın boşluğuna yerleşir. Sanki ip yumağı gibi kıvrılarak sığar.
Duvarlara yaklaştıklarında minik parmak gibi çıkıntılar gördüler.
Nilda merakla sordu:
— Bunlar da ne?
Profesör açıkladı:
— Bunlara “villus” denir. Tekili “villus”, çoğulu “villi”. İçlerinde kılcal damarlar ve lenf damarları var. Yiyeceklerden gelen besinler burada kana karışır.
Zehra parmağını kaldırdı:
— Peki su da buradan mı kana geçiyor?
— Bravo Zehra! Su bağırsaklarda çok hızlı emilir. Villi dediğimiz bu çıkıntılar, suyun kana geçmesini sağlar. Hatta suyun yüzde 80’den fazlası bağırsaklarda emilir.
Atlas heyecanla konuştu:
— Yani su sadece içtiğimiz bardaktan gelmiyor, yediğimiz yiyeceklerden de geliyor değil mi?
Profesör gülümsedi:
— Evet Atlas! Yediğimiz meyvelerin, sebzelerin, hatta ekmeğin bile içinde su var. Bağırsaklar bu suyu da emer. İşte bu yüzden “besinlerden gelen gizli su” diye bir şey vardır.
Toprak merakla sordu:
— Peki su emilmezse ne olur?
— Harika soru Toprak. Eğer bağırsaklar yeterince su emmezse dışkı çok sulu olur. Biz buna ishal diyoruz. Tersi durumda ise fazla su emilirse dışkı çok katı olur, bu da kabızlık yapar.
Her çocuk sırayla söz aldı.
Eylül:
— Yani su sindirim artıklarının hareket etmesine yardım ediyor.
Ali:
— Ayrıca besinlerin çözülüp kana karışmasını kolaylaştırıyor.
Mercan:
— Demek ki su olmazsa bağırsaklar tıkanır gibi olur.
Kıvanç:
— Ben şunu anladım: Su, bağırsakların kaygan kalmasını sağlıyor.
Mila:
— Bence su, bağırsaklarda bir taşıyıcı. Besinleri taşıyor.
Aziz:
— Ve bağırsakların kasları hareket edebilmek için de suya ihtiyaç duyar.
Profesör hepsini alkışladı:
— Harika çıkarımlar!
Çocuklar bağırsak duvarının dalga gibi hareket ettiğini gördüler.
Can heyecanla sordu:
— Bu dalgalanma nedir?
Profesör açıkladı:
— Bu hareketin adı yine “peristaltik hareket”. Yemek borusunda da görmüştük. Burada da kaslar yiyecekleri ve suyu ileri doğru iter.
Defne Yaz düşündü:
— Eğer su az olursa bu hareket yavaşlar mı?
— Çok doğru Defne. Susuz kalınca bağırsakların hareketi yavaşlar. Bu yüzden kabızlık olur.
Profesör cebinden iki tüp çıkardı. Birine kuru yiyecek parçaları koydu, diğerine aynı yiyecekleri biraz suyla karıştırdı.
Çınar dikkatle izledi:
— Bakın! Sulu olan tüp daha hızlı akıyor.
Profesör başını salladı:
— İşte bağırsaklarda da böyle olur. Su, sindirim artıklarının kolay ilerlemesini sağlar.
Defne Ebrar parmağını kaldırdı:
— Ama ben bazen çok su içtiğimde hemen tuvalete gitmek istiyorum. Bu da bağırsaklarla mı ilgili?
— Aslında daha çok böbreklerle ilgili, dedi Profesör. Ama bağırsaklar da fazla suyun bir kısmını dışarı atabilir.
Birden bağırsak duvarından sevimli, küçük canlılar belirdi. Çocuklar hayretle baktı.
Ela şaşkınlıkla bağırdı:
— Bunlar da kim?
Profesör kahkaha attı:
— İşte bağırsak dostlarımız: “Mikroorganizmalar”. Onlara “bağırsak florası” ya da “mikrobiyota” denir.
Yaman merakla sordu:
— Onlar suyu da kullanıyor mu?
— Tabii ki Yaman. Su onların yaşaması için gerekli. Ayrıca bu mikroorganizmalar bazı besinleri parçalayarak vitaminler üretir. Su sayesinde bu süreçler daha rahat olur.
Zehra:
— Ben şunu düşündüm: Eğer bağırsaklardaki bakteriler suya ihtiyaç duyuyorsa, biz su içmediğimizde sadece kendimize değil, onlara da zarar veriyoruz. Yani aslında vücudumuzda bizimle yaşayan gizli arkadaşlarımız var.
Atlas:
— Bence bu çok ilginç! Suyun tek görevi bizim susuzluğumuzu gidermek değil, bağırsaklarda yaşayan milyonlarca bakteriyi de hayatta tutmak. Onlar olmazsa vitaminleri üretemeyiz.
Mehmet Atlas:
— Ayrıca ben şöyle düşünüyorum: Eğer bağırsaklarda su olmazsa, bu bakterilerin ürettiği vitaminler kana geçemez. Çünkü taşıyıcı ortam yok. Sanki denizde yüzen balıklar gibi, su olmazsa balıklar yaşayamaz.
Toprak:
— Ben de şunu anladım: Su, bağırsaklarda bir deniz gibi. Biz yiyecekleri o denizde yüzdürüyoruz, sonra da besinler kıyıya yani kana ulaşıyor.
Profesör ellerini açtı:
— Çocuklar, bağırsaklarda suyun miktarı çok önemlidir. Eğer fazla su tutulursa kabızlık olur, eğer az tutulursa ishal olur. Vücudumuz bunu dengelemek için sürekli çalışır.
Eylül düşünceli konuştu:
— Yani aslında bağırsaklar bir denge merkezi gibi. Ne fazla ne az, tam kararında olmalı.
Asya Naz ekledi:
— Buna “homeostaz” deniyor değil mi?
Profesör heyecanla alkışladı:
— İşte benim bilim insanım! Evet Asya Naz, dengeyi korumaya “homeostaz” diyoruz.
Bağırsak yolculuğu yavaş yavaş sona eriyordu. Çocuklar öğrendiklerini tekrar etti.
Kıvanç:
— Su, besinleri çözmek ve emilimi kolaylaştırmak için gerekli.
Mercan:
— Ayrıca bağırsak hareketlerini hızlandırıyor.
Mila:
— Ve mikroorganizmaların yaşamasını sağlıyor.
Aziz:
— Fazla olursa ishal, az olursa kabızlık yapıyor.
Hatice Öğretmen tahtaya yazdı:
“Su + Bağırsak = Emilimin Anahtarı”
Çocuklar alkışlarla dersi bitirdi. Ama hepsi biliyordu ki yolculuk hâlâ devam ediyordu. Önlerinde gözler vardı.
Dr Mustafa KEBAT
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Sayın okuyucu,
Yukarıda yer alan hikaye firmalarımız Tetkik OSGB – Tetkik Danışmanlık tarafından sosyal sorumluluğumuz olan çocuklarımızı bilgilendirmek, okumaya, çalışmaya, doğal hayata heveslendirmek ülkemize ve geleceğimize yararlı bireyler olabilmelerine katkı sağlamak maksadı ile yayınlanmıştır.
Dr Mustafa KEBAT
Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz. Varsa hatalarımızı bildirmeniz daha faydalı olmamıza desteğiniz bizim için çok değerli.
Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Doğal Yaşayın
Doğal Beslenin
Aklınıza Mukayet Olun
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Dr Mustafa KEBAT
Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

