Yüksek Kan Glikozu – Görme Kaybı (Retinopati)

Kan şekerinizin yüksek seyretmesine (Diyabet = Şeker hastalığı) bağlı en çok etkilenen organımız gözdür. Şeker yüksekliğine bağlı göz hastalıkları içinde en sık görülen, “diyabetik retinopati”dir. Şeker hastalığı gözün arkasındaki ışığı algılayan retina tabakasında hasar oluşturmakta ve körlüğe neden olmaktadır.

Eğer HbA1c değeriniz 6 ve üzerinde olduğu sürece tüm organlarınız hasar görmekle birlikte en çok hasarı gözlerimiz alır.

Retina, göz küremizin arka duvarını kaplayan, 10 katmandan oluşan görme hücrelerinden oluşan ağ tabakasıdır. Retina tabakası gözün en karmaşık ve en hassas bölümüdür. Retina ışığın görüntü olarak beynimize iletilmesini sağlar ve bu şekilde görmemiz mümkün olur. 

Kan Şekerimizin Yüksekliği Nasıl Görme Kaybı Yapar

Kırmızı kan hücrelerimiz içerisinde bulunan hemoglobin molekülü, kan tetkiklerinde Hgb olarak gördüğümüz ve düşük çıkınca kansızlık var fikri veren değer.

Hemoglobin akciğerden oksijeni alıp vücutta, hücrelere dokulara taşır.

Hemoglobin demir eksikliğinde düşer, çünkü demir ile beraber çalışır. Kadınlarda özellikle adet doneminde düşer.

Tüm kanımızda yaklaşık 4.5 gram glikoz (şeker) bulunur.

Normalde glikozun % 4.5 ila %5.7 kadarı oksijen taşıyan hemoglobine bağlanır.

Diyabet hastalarında, insülin direncinde, obezitede başta olmak üzere bir çok durumda HbA1c diye ölçtüğümüz değer budur. (4.5 -5.7 arası)

⭐️⭐️

Örneğin bir çalışandan kan şekeri tahlili istedim. Tahlil sonuçlarını incelerken;

HbA1c : 8.6

Glikoz : 196 (açlık) çıktığında, bu çalışana tip-2 diyabet deriz.

Bu çalışanımızda hemoglobine fazla glikoz bağlandığı için (8.2) oksijen taşıma kapasitesi düşmüş durumdadır. Bu sebeple de çalışanımızın dokularına, hücrelerine, organlarına yeterli oksijen gitmiyor. Pek tabi ki göz organına da gitmiyor. Normal zamanda 10 birim oksijen gidiyorsa 5 birime düşmüş durumda.

Vücudumuz kendini korumaya adaptedir. Oksijenin azalması (Hipoksi) durumunda HIF-1-alfa isimli bir molekül harekete geçer. HIF-1-alfa oksijensiz ortamda hücresel düzeyde adaptasyon sağlanmasında görevlidir.

HIF-1-alfa, Vasküler Endotelyal Büyüme Faktörü (VEGF) üretimini tetikler. VEGF yeni damarların oluşumunda görevlidir.

Ara özet yapayım; Kan şekerindeki yükseklik önce hemoglobinlerin oksijen kapasitesini düşürür. Ardından oluşan oksijenin azalması (Hipoksi) ile HIF-1-alfa harekete geçer. Vasküler Endotelyal Büyüme Faktörü (VEGF) gözün retina tabakasında damarlanma artışı olur. (Yani asıl damarların uçlarından yeni damar kolları oluşmasını sağlar)

Burada vücudumuz kendini koruma maksadı ile dokulara (burada konumuz göz olduğu için retinaya) daha fazla kan gelsin ve oksijen miktarı artsın. Yukarıda yazdığım örneklemede oksijen 5 birime düşmüştü hatırlarsınız tekrar 10 olsun diye çırpınıyor.

Lakin önemli bir sorun var, bu yeni oluşan damarlar oldukça incedir. Ayrıca bu süreç o kadar hızlı ve kontrolsüz ve o kadar çoktur ki kimi damarlar bir birine düğüm olur. Bu arada kimi damarlar dışına sıvı plazma ve kan sızdırır. Tabi ki tansiyondaki gün içinde doğal artışlar bile inc ve zayıf olan yeni damarlarn bazıları çatlar.

Retina damarlarının zarar görmesi göz sinirlerinin hasar almasına neden olur.

Tüm bu süreçte retina hasar alır diyabetik nöropati oluşur.

Bu durum bazen o kadar hızlı ilerler ki, çok kısa sürede %70 oranında görme yeteneğini kaybeden çalışanlarımız var.

Kan şekerinin yüksekliği ile başlayan bu süreçte çalışanımızın vücudunda oksidasyon fazla ve antioksidan eksikse (Glutatyon, Resveratrol, Alfa Lipoik Asit), damarlarda endotel hasarı varsa (hesperidin), Nitrik oksit, magnezyum, B12, B3, B6, B9, Krom, vitamin C eksikliği varsa ki bu hususları beslenme yaşam tarzı vb gibi sebeplerle çalışanlarımızda çok sık görme kaybı görüyoruz.

Tüm bu değerlerdeki eksikliğin derecesine bağlı olarak hasar çok daha şiddetli ve hızlı ilerler. Maalesef işin kötü tarafı bu sinir hasarları ve organ hasarları sadece gözlerde meydana gelmez.

  • Nöronlar (beyin)
  • El ve ayaklar, bacaklar
  • Omurilik
  • Böbrekler
  • Erkeklerde testisler, sperm ana hücresi
  • Kadınlarda yumurtalıklar (PCOS oluşumu)

Kan şekerinin yüksek olduğu her an tüm organlarda bu sürecin sizler farkında olmadan sürekli olduğunu artık biliyorsunuz.

Hayatınızı doğru ve dengeli yaşamak sizin elinizde.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Kan şekeri yüksekliğinin sonuçlarından sadece bir tanesini yukarıda okudunuz.

Şimdi de çalışanlarımızın almaları gereken önlemleri ve tedavi için gerekenleri inceleyelim.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

AZ YE – SIK YE Asla yapmayın

Ağzımıza giren her lokma ile pankreas insülin salgılar ve bu insülin kas hücresinde ki GLUT-4 kapısına gider (GLUT-4 Kapının anahtarıydı hatırlayın)

Fakat sürekli salınan insüline karşı GLUT-4 kapısı duyarsızlaşır, kapıyı açmaz olur.

NEDEN ?

Çünkü hücrelerimiz kendini korumaya alır. GLUT-4 kapısı açılırsa glikoz girecek lakin ihtiyaç yoksa harcanmayan glikoz yağ olarak birikir, basamak değişir.

Bu süreçle aynı zamanda hücrelerimiz de oksitlenir. Burada hücresel bir duyarsızlık oluşur buna insülin Direnci diyoruz.

İnsülin kapıyı açmazsa glikoz kanda kalır ve hemoglobine bağlanma artar.

Bu durumda sonuç?

HbA1c yükselir. Ve zamanla kanda glikoz yükselir. İşte size diyabet hastalığının oluşumu.

Eğer bu sürece müdahale edilmezse (sık yeme sebepli )sürekli insülin salgılayan pankreas beta hücreleri bıkkınlığa düşer. İnsülin salgılamaz. O zamanda hasta ya insülin reçete edilir, her öğün insülini cilt altına zerk ederek olaya müdahale etmek zorunda kalırız.

⭐️⭐️⭐️⭐️

EGZERSİZ

Hani ihtiyaç yoksa GLUT-4 kapıyı açmaz, açsa da gelen glikoz yağa döner yazmıştım yukarıda. İşte egzersiz ile ihtiyaç fazlası alınan glikozu yakmaya çalışırız. Lakin bu glikozu yakmak basit bir şey değildir.

Çalışanımız hafta sonu ailesiyle birlikte alışveriş merkezine gitti. Çocukları yerken kendisine de 1,5 Pide menü (1,5 Pide + patates kızartması + kola) sipariş etti ve yedi. Aldı mı 1000 kalori.

Çalışanımızın 1000 kaloriyi yakabilmesi için tempolu şekilde 2 saat 15 dakika yürümesi gerekir.

Fakaaatt…. İstediğim gibi yerim sonra egzersiz yapar eritirim gibi bir mantık büyük hata olur. Bu işin kuralı günlük gıda miktarını azaltmaktır.

Egzersiz vücudumuzun çoğu organı için yararlı ve gereklidir. Fakat çalışanımız için istediğini istediğin kadar ye diye bir şey olmaz.

⭐️⭐️⭐️⭐️

BENFOTİAMİN rINN veya S -benzoiltiamin O -monofosfat )

Benfotiamin, B1 vitamini olarak da bilinen tiaminin yağda çözünen bir türevidir. Vücut tarafından daha kolay emildiği ve dokulara daha verimli bir şekilde ulaştırıldığı için standart su bazlı tiaminden ayrılır. Diğer B vitamini gruplarının aksine yağda erir, yağda eriyen B1 vitamini.

Tip-2 diyabete bağlı, nöropati, nefropati, retinopati (Sinir, böbrek, göz hasarları) için oldukça etkilidir. Aynı zamanda, hafıza kaybı, alzheimer, parkinson, odaklanma sorunu, bağırsak sorunları (Crohn, ülseratif kolit, IBS) için etkili bir moleküldür.

Ayrıca, METOTREKSAT ilacının böbreklere verdiği hasarı da önler.

🔶 Benfotiamin, Sabah ve Akşam yemek ortasında 300mg /gün olarak kullanılır.

⭐️⭐️⭐️⭐️

GLUTATYON, RESVERATROL, ALFA LİPOİK ASİT, VİTAMİN C

Biliyoruz ki toksinler ve serbest radikaller çoğu hücrelerimizin, organlarımızın (karaciğer, pankreas, beyin, akciğer, bağırsaklar, tiroit bezleri, kemik ve kaslar) hasar almasının ana nedenidir.

Hücre içinde yer alan mitokondrimizde oluşan oksidasyon ise hücre içinde mitokondrilerimizin sayısının düşmesi demektir ki bu düşük enerji (eksik ATP) demektir.

Glutatyon, Resveretrol, Alfa Lipoik Asit ve Vitamin C molekülleri bu toksin ve serbest radikalleri önler.

🔶 Glutatyon; sabah ve aksam tok 1000 mg /gün

🔶 Resveratrol: sabah ve aksam tok: 600-700 mg /gün

🔶 Alfa lipoik asit: 500-700 mg /gün

🔶 Vitamin C: sabah tok 150 mg /gün (sigara içenler 250 mg)

⭐️⭐️⭐️⭐️

KROM

Kanımızın içerisinde dolaşan glikozun kas hücrelerine girmesi gerekir, bu giriş kapısının adı GLUT-4 ve Bu kapının anahtarı insülindir. İnsülin kapıyı açacak, glikoz kas hücresine girecek, mitokondride enerjiye dönüşecek ve bizde o kasları hareket ettirebileceğiz.

Ama kapının anahtarı insülin olsa da kabpının kolu Krom dur. Yani GLUT-4 kapısı kromla çalışır. Krom eksikse özellille diyabet hastalarında kas erimesi başlar. Yaş ile de kas erimesin nedenlerinden biri krom dur.

🔶 Krom: Sabah tok 100-200 mcg

⭐️⭐️⭐️⭐️

VİTAMİN B12, VİTAMİN B6, VİTAMİN B9 (Folik Asit)

Vitamin B12, vitamin B6 ve vitamin B9, kemik iliğinde kırmızı ve beyaz kan hücresi, platet yapımı için gereklidir.

Çalışanımız eğer diyabet hastası ise ve metformin kullanıyorsa mutlaka B12 kullanmalıdır. Çünkü Metformin bağırsakta iyon kutbunu değiştir ve B12 emilimini engeller.

Çalışanımızın eğer Homosistein seviyesi yüksek ise bunların metillenmiş formunu kullanılmalıdır. (Metilfolat-metilkobalamin-P5P)

🔶 B12 vitamini Kahvaltıyla veya akşam yemeği öncesinde günlük 2-3 mcg

🔶 B6 vitamini 1.3 miligram

🔶 B9 vitamini Kahvaltıyla veya akşam yemeği öncesinde 400 mcg 

⭐️⭐️⭐️⭐️

HESPERİDİN/NAD

Kan şekerinin yükselmesine bağlı oluşan yeni fakat kuvvetsiz damarlardan sızmmalar olduğunu yukarıda okudunuz.Damar içi endotelin zayıflığı sebebi ile gelişen bu süreçin de önüne geçilmesi gerekir.

Hesperidin Endotel hasarları ve bu sebeple oluşan pıhtılaşma, inflamasyonunu önler.

NAD; Mitokondride glikozun enerjiye dönüşmesi için şarttır. Glikozdaki H (Hidrojen) bağlayarak NADH olarak taşır ve enerji döngüsüne sokar.

NAD sentezi de Glutatyon gibi 20’li yaşlar sonrası azalır, bunun sonucu olarak da enerjide düşer. Lakin diyabette bu daha da önemlidir çünkü glikoz kanda kalır.

NAD Ayrıca SIRT6 genini aktifleştirerek genç kalmayı sağlar.

🔶 Hesperidin / NAD: 1000 -2000 mg /gün sabah ve aksam tam yemek ortasında kullanılır.

⭐️⭐️⭐️⭐️

SONUÇ OLARAK

Yüksek glikoz (105 üzeri her açlık glikoz değeri)

Yüksek HbA1c (5.7 üzeri)

Yüksek HOMA-IR, açlık insülin

Her daim hücre, doku organ, sinirlere zarar verir. Çalışanlarımızda sıkça gördüğümüz benim şekerim 135’i geçmiyor diye kendimizi kandırmamak gerek, zarar verir.

Benfotiamin oldukça faydalıdır. Fakat bunun yanında Glutatyon, Resveratrol, Vitamin C, Hesperidin, NAD, Krom…Sinir ve doku hasarlarını önlemede oldukça önemlidir.

Sabah GEÇ, Akşam ERKEN yemek yiyerek gece açlığı süresini uzun tutmak (Tercihen 16 saat) bütün fonksiyonel sağlık sistemi için onemlidir.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Aşağıdaki Yazılarla Devam Edebilirler

NEFROPATİ – https://www.firattipdergisi.com/text.php3?id=767

METOTREKSAT’in böbreğe zararını önleme – https://dergipark.org.tr/tr/pub/ausbid/issue/59001/814280

Hipoksiyle İndüklenen Faktör-1: Hücrenin Hipoksiye Fizyolojik ve Patolojik Cevabı http://chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/117042

Erken ve Geç Başlangıçlı Diyabet Mellituslu Hastalarda Diyabetik Retinopati ve Diyabetik Makula Ödemi Prevalansı ve Risk Faktörleri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32353847/

Diyabetik retinopatinin patogenezi: eski kavramlar ve yeni sorular https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/12032713/

İnsanlarda diyabetik retinopatinin histopatolojisi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/7607344/

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

İkinci Kalbinizi Biliyor musunuz?

Kaslarımızın, hareket etmemizi sağlamanın yanısıra daha farklı görevleri olduğunu da biliyor muydunuz?Eveeeet..heem de ne görevleri var.

Bizler yatay pozisyondayken, vücudumuzdaki kanın üzerinde minimal bir yerçekimi etkisi vardır, bu nedenle düşük toplar damar (venöz) basınç seviyeleriyle yeterli kirli (venöz) kan dönüşü sağlanabilir. Ancak, otururken veya ayakta dururken de bacaklarımızdaki kirli (venöz) kan, kalbe geri döndürülmelidir. Kanın yerçekimi kuvvetine karşı yukarı doğru hareket edebilmesi için damarlarımızdaki normal basıncın çok üzerinde basınçlar gerekir.

Kalpten çıktıktan sonra vücudumuzdaki organlara oksijen ve besleyici molekülleri dağıtan kanımız kirlenen (venöz) kanı ve doku aralarına sızan (interstisyel) sıvıyı kalbe geri döndürebilmek için iskelet kaslarımızın pompalama gücünden destek alır.

Vücudumuzun Gizli Gücü

Bacaklarımızda (ekstremitelerimizde) üç adet kas pompası vardır, ayak pompası (Plantar kaslar), baldır kası pompası (Soleus Kası) ve uyluk pompası (İliopsoas Kası, sar- torius (terzi) kası, Quadriceps femoris kası, Tensor fasciae latae kası). Ayak pompası aslen vücudun alt kısmı olan bacaklardan kalbe sıvı dönüşünün yaklaşık dörtte üçünü sağlayan baldır kası (Soleus Kası) pompasını “hazırlama” görevi vardır, uyluk pompası ise kalan dörtte birini sağlar.

Baldır kası (Soleus Kası), damar kapakçıklarıyla çalışarak kan dolaşımına yardımcı olur. Kasıldığında kanı yukarı doğru iter ve kapakçıklar geriye doğru akmasını önleyerek kanın kalbimize doğru hareket etmeye devam etmesini sağlar.

Soleus Kası Nedir?

Ayakta durmak ve yürümek için kullandığımız (birincil kasımız) soleus kası, bu sebeple “ikinci kalp” (veno-musküler pompa) olarak da bilinir. Soleus kası (baldır kası), bacağın diz ile ayak bileği arasında baldırın arkasında gastroknemius kasının altında derin kısmında yer alır. Başlıca işlevi, ayak bileğinin hareketini sağlayarak ayağın yere bastığında stabil kalmasına yardımcı olmaktır. Ayrıca, dik durmamızı sağlayan kasların başında gelir.

Soleus Kasının “İkinci Kalp” Olarak Adlandırılma Nedeni

Soleus kası ayakta durduğumuzda, yürüdüğümüzde, zıpladığımızda kanımızı bacaklarımızdan geri kalbimize pompalamaya yardımcı olur.

Uzun zaman oturur vaziyette kalmak veya ayakta hareketsiz kalmak, kanın bacaklarda birikmesine (göllenmesine) yol açar. Bu durumlarda kalbe binen yük artar. Soleus kasını çalıştırdığımızda (yürüme, zıplama gibi kasılmasını sağlayacak aktivitelerde) kasılarak kanın yukarı doğru hareket etmesini (pompalanmasını) sağlar. Bu sayede kalbin yükünü paylaşarak ve kan basıncı yükselmeden dolaşımının düzenlenmesini sağlar.

Ayak, ayak bileği, baldır, diz, uyluk veya bacaktaki damar ağını etkileyen herhangi bir sağlık sorunu baldır kası pompasının bozulmasına ve vücudun belden aşağısı bölümünden kirli kanın kalbe geri (venöz) dönüşün azalmasına yol açabilir (Vasküler, kas-iskelet veya nörolojik yaralanma veya hastalık; uzun süreli yatak istirahati).

Soleus Kası ve Sağlık Üzerindeki Etkileri

Oturarak çalışılan işlerin bir çoğunda özellikle ofis çalışanlarımızda, uzun süreli oturma ve bacaklardaki hareketsizlik kanın bacaklardan kalbe dönüşünün sadece kalbin pompalaması ile olması durumunda kanın geri dönüşü azalır.

Vücudun alt kısmında özellikle bacaklarda kanın birikmesi (göllenmesi) bacaklarda şişme ve hatta kan pıhtılaşması gibi ciddi sağlık sorunları ortaya çıkabilir. Özellikle uzun süre oturarak çalışan bireylerde bu risk daha yüksektir. Soleus kası sağlıklı çalışmadığı durumlarda da aynı sorunlarla karşılaşılır. Soleus kasının düzenli olarak çalıştırılması, bu tür sağlık sorunlarının önüne geçebilir. Tansiyonun dengeli seyretmesine katkı sağlar.

Yapılan araştırmalar, soleus kasının sürekli çalışmasının enerji tüketimini artırdığını ve metabolizmayı hızlandırdığını göstermektedir. Bu da kilo kontrolüne ve genel sağlık durumuna olumlu katkı sağlar.

Ortezler, Soleus kasında veya soleusun hareketini kısıtlayan çevre dokulardaki sorunlarda soleus. pompasının yerine kullanılabilir. (Venöz yetmezlik için kompresyon çorabı; ayak düşmesi için ayak bileği ayak ortezi; ayak bileği burkulması için fonksiyonel destek).

Ortez; Eski Yunan dilinde ‘düzeltmek, hizalamak’ anlamına gelir. Bu terim nöromusküler ve iskelet sisteminin yapısal ve fonksiyonel özelliklerini değiştirmek için kullanılan, işlevini kısmen veya tamamen kaybetmiş uzuvların performansını arttırmak ve daha fazla kullanılabilir hale getirmek amacıyla vücuda takılan ve harici olarak uygulanan cihazlar olarak tanımlanır.

Kan dolaşımıyla ilgili sorunlar yaşandığında kompresyon çorapları giymek “ikinci kalp” işlevini destekleyebilir. Bu özel çoraplar bacaklarımıza hafif bir baskı uygulayarak baldır kaslarımıza yardımcı olur. Şişkinliği ve rahatsızlığı azaltmaya yardımcı olur. 

Soleus Kasını Güçlendirmek İçin Neler Yapabiliriz

Soleus kasının güçlendirilmesi, sağlıklı bir kan dolaşımı ve bacak sağlığı için büyük önem taşır. Bu amaçla basit lakin etkili bazı egzersizler:

1. Yürüyüş ve Koşu: Yürüyüş ve hafif tempolu koşu, soleus kasını doğal yollardan çalıştırmanın en iyi yöntemleridir.

2. Topuk Kaldırma Egzersizi: Ayakta dururken topuklarınızı yukarı kaldırıp tekrar yere indirmek, soleus kasınızı hedefleyen etkili bir egzersizdir.

3. Otururken Topuk Kaldırma (Soleus kası şınavı):  Özellikle masa başı çalışanlar için otururken yapılan topuk kaldırma egzersizi, hem basittir. Hem soleusa izole bir egzersizdir. Hem de glikoz kullanımını iyileştirdiği gibi glikozu düşürmede çok etkili bir yöntemdir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Aşağıdaki Yazılarla Devam Edebilirler

Soleus, kalp yetmezliğinde bozulan aerobik kapasitenin nöbetçi kası mıdır? https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/24983345/

Soleus oksidatif metabolizmasını büyütmek ve sürdürmek için güçlü bir fizyolojik yöntem, glikoz ve lipit düzenlemesini iyileştirir. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC9404652/

Yüksek topuklu ayakkabı giymenin baldır kası pompası işlevine müdahale ettiği ve venöz dönüşü azalttığı gösterilmiştir. (Tedeschi-Filho, W., ve ark. J Vasc Surg, 2012). https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/22483354/

SHR’de soleus kaslarının gelişimi: kas eksikliklerinin kan basıncındaki artışla ilişkisi. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/7943210/

İnsan soleus kasının kuvvet-uzunluk-hız potansiyeli, koşmanın enerji maliyetiyle ilişkilidir. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/31847774/

Soleus kasının entalpi verimliliği koşu ekonomisinde iyileşmelere katkıda bulunur.https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC7893283/

Soleus kasından en iyi şekilde yararlanmak. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/8919376/

Yaşlılarda soleus kasına odaklanan düzenli topuk yükseltme eğitimi: kas kalınlığının ultrasonla değerlendirilmesi. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/20453430/https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/20453430/

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

KEKİK ve HAŞİMATO

Haşimato (Lenfositik tiroidit), vücudun kendisine ait olan tiroid bezini yok etmek için anti-TPO (Anti-Thyroid Peroxidase) antikoru ve anti-tiroglobulin antikoru üretmesi ile başlayan tiroid bezinin hücrelerini harap ederek tiroid hormonlarının üretimini azaltan bir hastalıktır. Bu süreç tiroid bezine birçok iltihap hücresi birikmesine yol açarak işevini kaybetmesini hızlandırır.

Tiroglobulin, tiroid foliküllerinde bulunan hücreler tarafından sentezlenir ve tiroid hormonlarının öncüsü olarak işlev görür. Yapısında iyot atomları bulunur ve bu iyot atomları tiroglobulin’in tirozin rezidüleri ile birleşerek tiroid hormonlarının oluşumunu sağlar. T3 (triiyodotironin) ve T4 (tiroksin) hormonları bu süreçte tiroglobulin’den türetilir.

Kekik; Timol ve geometrik izomeri olan karvakrol etken maddesini içerir.

HİPERTİRODİ – GRAVES hastalığınız varsa kekiğin kendisini, yağını, suyunu, çayını asla kullanmamalısınız. Çünkü T4 sentezini artırır. Zaten hipertiroidi de yüksek olan T4 biraz daha yükselir.

Tabi ki HİPOTİRODİ varsa kullanmanız lehinize olur, T4 sentezi azalır. Hastalığın seyrinin iyiye girmesine katkı sağlar.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

THYROMAZOL ve PYROPYCIL kullanıyorsanIz kekik ve ürünleri size ZARARLIDIR UZAK DURUN.

EUTHYROX, LEVOTİRON gibi Levotiroksin içeren ilaçlar kullanıyorsanız kekik ve türevleri size FAYDALIDIRDİKKATLİ KULLANIN (Hekiminizin kontrolünde)

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Kalp İçin NİTRİK OKSİT

Nitrik oksit (NO), vücut tarafından doğal olarak üretilir ve vazodilatatör (damar duvarındaki düz kasın gevşemesiyle damarın genişletme) etkisi ile kanın vücudun her yerine etkili ve verimli bir şekilde dolaşmasını sağlar. Kan akışını artırır ve kan basıncını düşürür.

Nitrik oksit (NO), atmosferde de doğal olarak oluşabilir veya endüstriyel süreçlerde üretilebilir. 

Kalp, diyabet hastaları ve erektil disfonksiyon olan bireylerde nitrik oksit üretimi sınırlıdır.

⭐️⭐️⭐️⭐️

NİTRİK OKSİT’in KALP – DAMAR Sağlığı İle Ne İlgisi Var?

Kalp – damar sisteminin iç yapısı “vasküler endotel” sağlam ve işlevsel olduğunda kalp – damar sistemi bütünlüğünü korur ve kalp damar hastalığı gelişme riski ortadan kalkar.

Endotel, kan damarları iç bölümünde yer alan tabaka halinde dizili hücrelerin bulunduğu bir organdır.

Endotel, nitrik oksit (NO) üreterek kan akışının düzenlenmesinde önemli yere sahiptir. Aterosklerozdan, oksidatif stresten korur, inflamasyonu engeller. Endotelyal nitrik oksit üretiminin kaybı, endotel fonksiyonunun bozulmasına sebep olur. Bu kayıp yıllar içerisinde damarlarda yapısal değişiklikler meydana getirir. Bu değişiklikler kardiyovasküler risklerle ilişkilidir.

Kalp – damar hastalıklarına neden olan risk faktörleri aynı zamanda nitrik oksit üretimini de bozar.

Nitrik oksit (NO), üretimi sağlıklı genç bireyler normal ve yeterli endotel’e sahip oldukları için L-arginin yoluyla yaparlar. Lakin insanların yaşları ilerledikçe L-arginin’den nitrik oksit üretme yeteneği azalır. Bunun yanında yaşla birlikte Nitrik Oksit Sentaz (NOS) kaynaklı nitrik oksit (NO) üretimi de (yaklaşık %50) baskılanabilir.

Gebelerde dahil olmak üzere yüksek tansiyonu olan bireylerde, L-arginin’in kan basıncını düşürme de etkili olduğu bilinmektedir. Günde 30 grama kadar L-arginin tüketimi güvenlidir.

Nitrik oksit (NO), kan dolaşımında hızla bozulan kararsız bir moleküldür. Bu nedenle sürekli yenilenmesi ve yeterli düzeyde kalması sağlanmalıdır.

Araştırmalar 70- 80 yaşındaki kişilerin 20 yaşındaki kişilere kıyasla koroner dolaşımda %75’ten daha fazla Nitrik oksit (NO) kaybı olduğunu göstermiştir. Tüm bu vücudumuz aleyhine duruma rağmen nitrik oksit seviyesini yeterli düzeyde tutmanın ve doğal olarak artırmanın birkaç yolu var. Tabi ki çalışanlarımıza düşen aşağıda vereceğim tavsiyeleri kararlılıkla ve düzenli olarak yerine getirmeleri şart.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Haydi Gelin NİTRİK OKSİT Seviyenizi Yükseltelim

Öncelikle;

L-arginin, yoluyla nitrik oksit üretildiği için düzenli ve yeterli L-arginin ve L-sitrulin aminoasitlerinden zengin beslenilmelidir.

L-arginin kaynağı gıdalar;

  • Başta kırmızı et,
  • Tavuk,
  • Kümes hayvanları,
  • Balık,
  • Süt ürünleri
  • Fındık,
  • Badem,
  • Kaju,
  • Kabak çekirdeği,
  • Baklagiller,
  • Tam tahıllar.

Nitrik oksit (NO) kaynağı gıdalar;

1.    Kırmızı Pancar: Kırmızı pancar, nitrat içerir ve vücutta nitrik okside dönüşebilir.
2.    Fesleğen ve Diğer Yeşil Yapraklı Sebzeler: Fesleğen, ıspanak, pazı gibi yeşil yapraklı sebzeler, nitrik oksit üretimine katkıda bulunabilir. Örneğin: 100 gramlık ıspanak porsiyonu, yaklaşık 24 – 387 miligram nitrat içerir.
3.    Nar: Nar, nitrik oksit seviyelerini artırmada yardımcı olabilecek antioksidanlar içerir.
4.    Keten Tohumu: Omega-3 yağ asitleri içeren keten tohumu, kan damarlarının sağlığını destekleyebilir ve nitrik oksit üretimini artırabilir.
5.    Yaban Mersini ve Diğer Koyu Renkli Meyveler: Yaban mersini, böğürtlen, ahududu gibi koyu renkli meyveler, antioksidanlar içerir ve nitrik oksit üretimini destekleyebilir.
6.    Bitter Çikolata: Kakao, nitrik oksit üretimini artırabilir. Ancak, yüksek şeker içeriğine dikkat edilmelidir.
7.    Sarımsak: Sarımsak, nitrik oksit seviyelerini artırabilir ve kan damarlarının genişlemesine yardımcı olabilir.
8.    Ceviz, içerdikleri L-arginin adlı amino asit sayesinde nitrik oksit üretimine katkıda bulunabilir.
9.    Deniz Ürünleri: Özellikle somon gibi omega-3 yağ asitleri içeren deniz ürünleri, nitrik oksit üretimini destekleyebilir.
10.    Yeşil Çay: Yeşil çayın içeriğinde bulunan antioksidanlar, nitrik oksit seviyelerini artırabilir.

⭐️ C vitamini ve nitrat içeren bileşen parçalarından nitrik oksit üretir. Bu sebeple C vitamini, E vitamini ve polifenollerden zengin beslenme önemlidir.

⭐️ Haftada en az 150 dakika egzersiz yapılmalıdır. Yapılan birçok çalışma yüksek tansiyon ve kalp hastalığı olan bireylerde düzenli fiziksel aktivitenin damar içi endotel yapıdaki düz kasları gevşettiği (vazodilatasyonu artırdığını) görülmektedir. Haftada en az 3 kez 30 dakika egzersiz yapıldığında 10 hafta kadar kısa sürede egzersizin endotel sağlığı ve nitrik oksit üretimi üzerindeki faydaları görülebilir. Egzersizde ideal haftalık 150 dk nın üzerine çıkmaktır.

⭐️⭐️ Mide ilacı (PPİ olanlar) sürekli kullanılmamalıdır. (NO üretimi için mide asidi gerekli)

⭐️⭐️ Sık gargara yapılmamalıdır. Araştırmalarda, gargaranın nitrik oksit üretmek için gerekli olan ağız florasındaki bakterileri öldürdüğünü tespit edilmiştir. Sürekli gargara kullanmak, nitrik oksit üretimini azaltır. Bazı durumlarda kan basıncında ve diyabet riskinde de artışa neden olur.

⭐️⭐️ Sigara tüketilmemelidir. Sigara içmenin neden olduğu damarsal fonksiyon bozuklukları, Nitrik oksit (NO) üretiminin azalması ile başlar. Sigara endotel hücrelerine doğrudan fiziksel hasara neden olmasının yanında sistematik inflamasyonu artırır. Sigara içmek ateroskleroz gelişimi için en önemli önlenebilir risk faktörüdür.

Dikkat: L-arginin takviyeleri nadiren gereklidir ve sadece gerçekten eksikliği olan bireylere fayda sağlar.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Ayrıntılı tıbbi bilgi okumak isteyenler

Nitrik Oksit (NO) ve Nitrik Oksit Sentaz (NOS)’ınFizyolojik ve Patolojik Özellikleri https://www.turkiyeklinikleri.com/article/tr-nitrik-oksit-no-ve-nitrik-oksit-sentaz-nosinfizyolojik-ve-patolojik-ozellikleri-34608.html

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

TARÇIN

Tarçın, iki ana çeşidi olan, tropikal, yaprak dökmeyen Cinnamomum cinsi ağaçların iç kabuğundan elde edilir. Bugüne kadar yaklaşık 250 tarçın türü tanımlanmıştır ancak baharat tarçınını elde etmek için 4 tanesi kullanılmaktadır.

⭐️ Seylan tarçını: “cinnamomum verum” Çok katmanlıdır, kolay kırılır, açık renklidir, bir gramında 0,1 miligram kumarin vardır, pahallıdır.

⭐️ Çin tarçını: “cinnamomum cassia” Tek katmanlıdır, çok sert ve koyu renklidir, ucuzdur.

Alman Federal Risk Değerlendirme Enstitüsü’ne göre, 1 çay kaşığı Çin tarçını tozu, yaklaşık 5.8-12.1 mg kumarin içerir.

⭐️ Endonezya tarçını “cinnamomum burmanni” Burma tarçını olarak da bilinir. Kumarin Çin tarçını kadar yüksektir, Çin tarçınından da ucuzdur

⭐️ Vietnam tarçını “cinnamomum loureiroi” Saygon tarçını da denir. Taksonomik (Botanik sınıfsal ayrımı) olarak şüphelidir. bir gramında 6,8 miligram kumarin vardır, diğerlerinden farklı eser miktarlarda kamfen, ꞵ-pinen, p-simen, limonen ve γ-terpinen gibi maddeler içerir, Çin tarçınından da ucuzdur.

Ülkemizde ucuz olması sebebi ile %98 oranında Çin ve Endonezya tarçını olduğu görülmektedir.

Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) tarafından tavsiye edilen günlük kilogram başına 0.1 mg’dır. Yani 60-70 kilo bir insan için günlük 6-7 miligramdır. Çin ve Endonezya tarçının kumarin içeriği bu değerin üstündedir. Özellikle küçük çocuklar, düşük ağırlıklı oldukları için yüksek miktarda tüketmeleri engellenmelidir.

Kumarinlerveyakuamadinlerolarak adlandırılan kan pıhtılaşmasında önemli billeşen olan K vitamininin sentezini engeller. (4-hidroksikumarinler bir tür K vitamini antagonistidir. K vitamini rejenerasyonunu ve geri dönüşümünü engellerler.)

Tanin, flavonoid ve kumarin içeren tarçında ki kumarin önemli bir etken madde olup kan sulandırıcı olarak ilaçlarda “Modifiye edilerek” kullanılır.

Kumarin’de bir sıkıntı var. Çok hızlı karaciğer hasarı ve akciğerde kalıcı hasar yapar, fazlası kanserleşmeyi tetikler.

Kumarin (Coumarin), keşfedildiğinde ilk başlarda fare zehiri olarak kullanıldı. Fareler, kumarini yediklerinde kanları ileri derecede sulandığı için iç kanama sebebi ile ölürler.

Zaman içerisinde kan sulandırıcı özelliğini değerlendirmek için işlemlerden geçirilip ilaç olarak kullanıldı. Fakat dikkat edilmesi gereken tarçında ki kumarin saf haldedir.

⭐️⭐️⭐️⭐️ Bu sebeple kanda pıhtılaşma sorunu olanların; günlük aspirin, Ecopirin, Warfarin vs…gibi ilaç kullanıp üzerine 5gr üzeri tarçın kullanmak iç kanamalara sebep olabilir.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Kemik iliğinizde Trombosit üretimi ile ilgili bir sorun varsa Aspirin ve türevlerini, Omega-3, Vitamin E Heparin – Varfarin, Tarçın kullanmamalısınız.

⭐️⭐️⭐️⭐️

İç içe geçmiş ince dokusu ile uçucu yağında taşıdığı az miktarda “öjenol” ile o güzel koku ve aromayı vermektedir.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Tarçın, sindirim sistemindeki karbonhidratların parçalanmasını yavaşlatıp insülin duyarlılığını artırarak kan şekerini düşürmeye yardım eder. Güçlü bir anti-diyabetik etkiye sahiptir.

Araştırmalar, günde 0.5-2 çay kaşığı tüketilen tarçının (1-5 gram, 40 gün) diyabetik hastalarda açlık kan şekerini %10-29 oranında düşürebildiğini göstermektedir.

Tarçın’ın içerisinde bulunan MHCPMetilhidroksi Kalkon Polimer” içeriği ile insülin sentezini (üretimi) ve etkisini 15-20 kat artırır.

Tip-2 diyabet hastası olup insülin kullanan bir kişi aynı zamanda 5 gr (Bir çay kaşığı) tarçın tüketirse, insülin 20 kat daha etkin olup şekeri çok fazla düşürebilir, hipoglisemi yapar

Glikozun bağırsaktan emilimini sağlayan enzimleri bloke eder. Bu da kişinin enerjisini azaltarak halsiz kalmasına sebep olur.

⭐️⭐️⭐️⭐️

ALT, AST, ALP gibi karaciğer enzimleri problemli olan kişilerde, karaciğer fonksiyon bozukluğu olanlarda, akciğerlerinde sorun olanlarda tarçın hasara yol açar.

Tarçın karaciğer hasarı, ağız yaraları ve hipoglisemiye yol açabilir, kanser riskini artırabilir. Günde 1 çay kaşığını geçmemek gerekir.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Zayıflamak için tarçın günlük 5 gr (bir çay Kaşığından az) ve SEYLAN TARÇINI Kullanmak daha akıllıca olur.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Tarçın ağaç kabuğu normalde düzdür. 35-40 derecede ısıtılınca kıvrılır.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Tarçının tıbbi özelliklerinden sorumlu olan sinnamaldehit bileşiği güçlü bir antioksidandır. İltihapla savaşmaya yardımcı olur.

Sinnamaldehit etken maddesi bakterilerin hücre duvarını etkileyerek bakteriyi öldürür.Mantarların ise squalen epeksidaz enzimini bloke ederek lanesterol oluşumunu engelleyerek mantarı öldürür.

2-3 damla uçucu olmayan Tarçın yağı 10-15 damla zeytinyağı içine koyulup karıştırılarak içilir. (1/5 oranında)

Kandaki kolesterol ve trigliserit düzeyini düşürür ve kalp hastalığı riskini azaltır.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Tarçın kullanamayanlar; Benzer desteği (takviyeyi) sağlaması için, Omega-3 (EPA) 1000 mg sabah aç ve 1000 mg akşam aç ayrıca sabahları 1 yemek kaşığı zeytinyağı içebilirler. (Zeytinyağı içeriğindeki polifenoller de aynı etkiyi gösterir.)

Polifenol, güçlü antioksidan yapıya sahip kimyasal bileşiklerdir. Bitkilerde genel olarak bulunur. Polifenoller, antioksidan özelliğe sahiptirler. Bu sayede iltihabi süreçlerde vücuda destek olduğu gibi oksidatif stresten korunmasına da yardımcı olur.

Polifenoller vücudumuzun kanserli hücrelerle mücadele edebilmesi için serbest radikalleri etkisiz hale getirmede destek olur.

Polifenollerin; kalp hastalıkları riskini azaltma, kan şekeri seviyelerini düşürme, beyin sağlığı ve sindirim sistemimizde de yararlı desteleri söz konusudur.

Yüksek Polifenollü Zeytinyağı: Öncelikle bilinmesi gereken dalından toplanan zeytinlerin oksitlenmesine fırsat vermeden kısa süre içerisinde zeytinyağına çevrilmesi ile polifenol yüksek kalabiliyor. Polifenoller; ısı, ışık ve kimyasal tepkimelerden kolayca etkilenip azalırlar. Polifenol yüksek kalabilesi için; zeytin ve zeytinyağı üretim sürecinde kimyasal müdahalelerden kaçınılması ve soğuk sıkım tekniğinin uygulanması gerekir. Yine erken hasat zeytinyağı içinde polifenoller daha yüksektir.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Alzheimer da bir tatlı kaşığı zeytinyağına 2-3 damla tarçın yağı damlatıp içilmelidir.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Tarçın, potasyum, magnezyum ve kalsiyum içerir. Potasyum, sodyumun kan basıncı üzerindeki etkisini dengelemeye yardımcı olur ve kalp atış hızını kontrol eder. Potasyum ayrıca sinir fonksiyonunda da rol oynar. 

Magnezyum ve kalsiyum sağlıklı bir kalp atışını sürdürmek için birlikte çalışır. Bu iki mineral, osteoporoz adı verilen bir durum olan kemiklerin zayıflamasını önleyerek iskelet sağlığı için önemlidir.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bir çay kaşığı toz tarçın (2.6 gram) şunları içerir:

Enerji: 6.42 kalori

Karbonhidratlar: 2,1 g

Kalsiyum: 26.1 miligram (mg)

Demir: 0.21 mg

Magnezyum: 1.56 mg

Fosfor: 1.66 mg

Potasyum: 11,2 mg

A vitamini  0.39 mikrogram

Öte yandan 2.6 gram tarçında aynı zamanda eser miktarda B ve K vitamini, antioksidanlar olan kolin, beta-karoten, alfa-karoten, beta-kriptoksantin, likopen, lutein ve zeaksantin de mevcuttur.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Tarçın Yağı Nedir ? (Cinnamon Bark Oil)

İngilizce ve Arapça’da  “kokulu Baharat bitkisi” anlamına gelen “amomon” veya “qinnamon” terimlerinden adlandırılmıştır.

Güney Asyada yetiştirilen tarçın yağının iki türü bulunmaktadır. Bunlar; Cinnamomum zeylanicum ve Cinnamomum vervun.

Tarçın yağı bitkilerin kabuklarından veya yapraklarından elde edilmektedir. Dolayısıyla iki çeşit olarak karşımıza çıkar. Eğer kabuklarından yağ elde ediliyorsa Tarçın Kabuğu Esansiyel Yağı, yapraklarından elde ediliyorsa Tarçın Yaprağı esansiyel yağı olarak adlandırılmaktadır.

TARÇIN YAĞI : ( 4 damla /gün)

Gram negatif bakteriler üzerinde öncelikle sinnamaldehit (cinnamaldehyde) etken maddesi, (carvacrol, carvone, thymol, terpinen-4-ol, eugenol, anethol) etken maddeleri ile etkili olup
Tarçın yağı, özellikle diş eti enfeksiyonu sebebi de olan “Porphyromonas gingivalis” bakterisini yok etmede etkilidir.

Bu bakteri Alzheimer sebeplerinden ve hastalığın semptomlarını artırıcı bir etkiye sahip olup son dönemde oldukça üzerinde duruluyor.
Tarçın yağının diğer bir etkisi de butirik asit miktarını artırmasıdır.

Butirik asit: Özellikle bağırsak iç duvarının onarılması için önemlidir. Bu onarım ile bağırsak duvarı geçirgenliğinin önlenmesi sağlanır.

Tarçın Kabuğu Yağının İçeriği

4 ana bileşeni vardır. Bunlar; Cinnamaldehyde, Cinnamyl Asetat, Eugenol ve Eugenol Asetattır.

Tarçın Kabuğu Yağı Faydaları

  • Cinnamaldehyde : Tarçın’ın karakteristik ısıtıcı ve rahatlatıcı kokusundan sorumludur. Bununla beraber Anti-fungal, anti-bakteriyel ve anti-mikrobiyal özellikler vermektedir.
  • Cinnamyl Asetat: Tarçının o aromatik kokusundan sorumludur. Üretilen parfümlerde kullanılan bir bileşendir. Böcek kovucu ürünlerde faydalanılmaktadır.
  • Eugenol : Anti-septik, antiinflamatuar ve analjezik özellikleri vardır. Birçok mantarın büyümesini engellemeye yardımcı olmaktadır.
  • Eugenol Asetat : Karanfili anımsatan tatlı, meyveli, balzamik koku aynı zamanda antioksidan özellikten sorumludur.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Aşağıdaki Yazılarla Devam Edebilirler

Farelerde yapılan deneylerde, tarçına has lezzeti veren sinamaldehit isimli bileşiğin (tarçın yağı) obezite ve hiperglisemiye karşı koruyucu olduğu gösterilmiştir.

Fareler ve insan yağ hücreleri üzerinde yapılan yeni araştırmada tarçın yağının metabolizmayı hızlandırdığı da ortaya çıktı.

Kaliforniya Üniversitesi uzmanları tarafından gerçekleştirilen çalışmada tarçında bulunan “sinnamaldehit” ve “epikateşin” isimli maddelerin beyin hücrelerinde “tau proteinlerini” oksidatif stresten koruyarak çökmelerini engelledikleri gösterildi.

Araştırmada, sinnamaldehit ve epikateşinin bu etkilerinin tau proteinlerindeki iki sistein kalıntısıyla etkileşimleriyle ilgili olduğu ve sinnamaldehidin tau proteinlerinin biyolojik fonksiyonlarını bozmadığı da tespit edildi.

Ayrıca, bu bileşiklerin tau proteinlerini oksijen radikalleri ve H2O2’ nin sebep olduğu oksidasyondan koruduğu, tau proteinlerinin çökelmelerini uyaran yüksek molekül ağırlıklı maddelerin oluşumuna mani oldukları ve oksidasyona sonucu ortaya çıkan akrolein gibi toksik maddeleri de parçaladıkları belirlendi.

Bu sonuçlar, tarçında bulunan bileşiklerin tau proteinlerindeki sistein kalıntılarıyla reverzibl etkileşime girerek bunların bozulmaları ve çökmelerini önlediğini gösteriyor.

TÜRKİYE’DE TÜKETİME SUNULAN TARÇIN TÜRLERİNİN ANATOMİK İNCELENMESİ VE KUMARİN MİKTARLARININ BELİRLENMESİ GIDA THE JOURNAL OF FOOD E-ISSN 1309-6273, ISSN 1300-3070 http://chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2205301

Michigan Üniversitesi uzmanlarının, sinamaldehitin fare ve insanlardan elde edilen yağ hücrelerine etkisi incelendikleri araştırmada bu bileşiğin birçok gen, enzim ve proteini aktive ederek her iki hücre türünde de termogenez adı verilen bir mekanizma ile yağ yakılmasını sağladığı belirlendi.

http://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0026049517302123

Journal of Alzheimer’ s Disease isimli dergide yayınlanan yeni bir araştırma, tarçına has tadı ve kokuyu veren bileşiklerin Alzheimer tedavisinde etkili olabileceğini ortaya koydu. http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/23531502

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Kalp Krizi Geçirme Riskiniz Var mı?

Çalışanlarımız zaman zaman muayene sırasında ve tahlillerini değerlendirmemizi istediklerinde kalp krizi geçirme riskim var mı diye sorarlar.

Biz hekimler her ne kadar %100 net cevap veremesek de bazı tetkiklere bakarak çalışanların kalp sağlığı ve olası riskleri hakkında yorum yapabiliriz.

Son 10 yıla kadar LDL yüksekliği ile kalp sağlığı riski belirlenirken artık LDL yüksekliğini dikkate almak tarihe karışmak üzere.

Çünkü Artık biliyoruz ki kan Apo-B seviyesi LDL’den çok daha önemli bilgiler veriyor.

ApoB-100 seviyesi: Yetişkinlerde normal 100 mg/dL’den azdır. 110 mg/dL’den yüksek bir sonucunuz varsa riskiniz yüksektir. Yüksek ApoB seviyeleri, kardiyovasküler hastalık geliştirme riskinizin normalden daha yüksek olduğu anlamına gelebilir.

Hastalarımızda kalp hastalığı riskini belirlemede dikkate aldığımız kan testleri;

Verdiğim bilgiler hakkında bilimsel yazı okumak isteyenler için;

http://academic.oup.com/eurheartj/advance-article/doi/10.1093/eurheartj/ehae257/7685937

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Hangi kozmetik yüz kremi hangisi ile kullanılmaz?

Çalışanlarımız çoğu zaman çevrelerinden duydukları kozmetik amaçlı tıbbi ürünleri hekime danışmadan kullanmaktalar. Arkadaşlarına iyi geldiği için aynı ilaçları almalarının yanı sıra bir de farklı etkili ilaçları bilinçsizce ve hekim kontrolü olmaksızın kullandıklarında karşılaşabilecekleri sorunların da pek farkında değiller.

Aşağıda sıklıkla karşıma çıkan ve aslında birlikte kullanılmaması gereken ilaçları paylaşıyorum.

RETINOL KREM ve C VİTAMİNİ Beraber kullanılmaz. Bir birini hem nötralize eder, hem de ciltte tahriş oluşturur.

⭐️ C vitamini gündüz, Retinol gece kullanılır.

⭐️ Retinol Krem: Retinol hücre yenileyicidir. Kapalı cilt gözeneklerinin açılmasına yardımcı olur. Retinol ayrıca cildinizdeki ölü cilt hücrelerinin giderilmesini destekleyerek kolajen üretim miktarını arttırır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

RETİNOL – SALİSİLİK ASİT / GLİKOLİK ASİT

⭐️ Retinol hücre yenileyicidir. Salisilik asit ve glikolik asit pling etkisi yapar.

⭐️ Beraber kullanımı tahrişe neden olur.

⭐️ Salisilik asit, cilt için serumlar, kremler ve tonikler olarak satılmakta olup, sabah. veya akşam kullanılabilir.

⭐️ Retinol ile aynı zamanda kullanacaklar; Salisilik asit sabah, Retinol akşam kullanılmalıdır.

⭐️ Retinol ile aynı zamanda kullanacaklar; Glikolik asit, sabah, Retinol akşam kullanılmalıdır.

⭐️ Salisilik asit, mevsim değişimi, hava kirliliği, cilt yağlanması ve ölü deri kaynaklı gözenek tıkanıklıklarını temizler. Salisilik asit kullanımı gözenek tıkanıklığının neden olabildiği ciltte siyah nokta, sivilce, yağ bezeleri gibi cilt problemlerini de önler ve/veya ortadan kaldırır. 

⭐️ Salisilik asit, Beyaz söğüt ve keklik üzümü yapraklarının kabuğundan elde edilir.

⭐️ Salisilik asit, elma, çilek, ahududu, üzüm, kiraz, salatalık ve brokoli gibi çeşitli meyve ve sebzelerde bulunur. Bu besinler, cilt sağlığını destekleyici özellikleriyle bilinir.

⭐️ Glikolik asit, nemlendirici etkisi olan, hücre yenilenmesini hızlandırma ve kolajen üretimini artırmada kullanılan, şeker kamışından yapılan suda çözünür bir alfa hidroksi asit türüdür. Doğal bir asit olan glikolik asit, cilt yüzeyinde bulunan ince çizgileri yumuşatmak, cilt dokusunu iyileştirmek, cilt lekeleri ve yaşlanma karşıtı olarak kullanılır.

Glikolik asitin ciltte etkileri

  • Akne, komedonlar, siyah noktaları ve iltihaplı sivilceleri önlemek için gözenekleri temizler
  • Düzenli kullanıldığında cildi aydınlanmasına yardımcı olur
  • Güneş hasarının sebep olduğu koyu lekeleri giderir
  • Cildi dolgunlaştırır, nemlendirir ve kurumasını önler
  • Güneş hasarının sebep olduğu koyu lekeleri giderir
  • Cildin ölü deri hücrelerini atmasına yardımcı olur
  • Gözeneklerin daha küçük görünmesini sağlar
  • Cildin tonunu ve dokusunu iyileştirir
  • Ciltteki ince kırışıklıkları yumuşatır
  • Kıl dönmesini önler

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

HYALURONİK ASİT ve C VİTAMİNİ

⭐️ İlk önce Hyaluronik asit ve aradan bir saat geçtikten sonra C vitamini uygulamak cildin neme doymasını ve canlı, parlak görünmesini sağlar.

Hyalüronik asit, cilt dokularının yağlanmasını sağlayarak cildin nemini korumasına yardımcı olur. Bunların yanında ciltte nemlendirici görevi görür.

Hyaluronik Asit İçeren Besinler

  • Ispanak, lahana, brokoli, marul, Kuşkonmaz, bezelye ve tatlı patates
  • Sardalya ve somon gibi soğuk su balıkları,
  • Ahududu, Yaban merkezi, çilek ve kiraz gibi kırmızı meyveler,
  • Soya fasulyesi ve soya ürünleri.
  • Kemik suyu
  • Badem

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

BENZOİL PEROKSİT ve VİTAMİN C

⭐️ C vitamini ile birlikte etkisi artar

⭐️ Fakat Retinol ile birlikte kullanılmaz.

⭐️ Benzoil peroksit, Retinolün etkisini nötralize eder.

Benzoil peroksit, antiseptik ve keratolitik (ölü cilt hücrelerinin dökülmesini teşvik eden) özelliklere sahip beyaz kristalimsi bir tozdur. Sivilce oluşumunu azaltmaya yardımcı olabilir. Özellikle yağlı ciltlerde sıkça görülen sivilcelerin tedavisinde kullanılır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

NİACİNAMİD ve VİTAMİN C

⭐️ Niacinamid bir B3 vitamini türevidir. Cilt için bir antioksidan ve cilt bariyerini yenileyici özelliği vardır.

⭐️ Her ne kadar aynı kutuda ikisi birden bulunan çok krem olsa da, aslında beraber kullanılmaz. Asit konsantrasyonu artar ve ciltte kuruluk oluşur.

⭐️ C vitamini serumu sabah kullanın, niacinamide serumu ise akşam uygulayın.

Niacinamide, sivilce oluşumuna sebep olan enfeksiyonu yok ederek iyileştirici bir etki yaratıyor. Leke giderme özelliği de bulunan Niacinamide, hem sivilceyi hem de izlerini tamamen yok eder. Ayrıca cilt üzerinde iltihap birikmesini önleyerek ciltte yeni sivilce oluşumunu engeller.

Niasinamid (B3 Vitamini) genellikle günlük multivitaminin bir parçasıdır, ancak çoğu insan yedikleri yiyeceklerden yeterince niasin alır. Niasinamid (B3 Vitamini) açısından zengin besinler arasında maya, süt, et, tortilla ve tahıl taneleri bulunur.

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Rabdomiyoliz nedir? Kolestol Düşürücülerin Etkisi Var mı?

Rabdomiyoliz: iskelet kaslarının çeşitli nedenlerle yıkıma uğraması sonucu yapı ürünlerinin kana karışmasını ifade eder. Aralarında miyoglobinin de bulunduğu bu maddeler, böbrekler tarafından süzüldükten sonra vücuttan uzaklaştırılırken böbrek dokusuna çeşitli düzeylerde zarar vererek böbrek sorunlarına yol açabilir. Bu yıkım parçaları böbreğin filtre sistemini tıkayabilir. Akut böbrek yetmezliğine neden olur. Hasta diyalize bağlanabilir.

Rabdomiyolizin Belirtileri Nelerdir?

  • Kaslarda şişme
  • Kasların zayıflaması
  • Kas ağrısı ve kaslarda hassasiyet
  • Mide bulantısı
  • Yüksek sıvı kaybı (dehidratasyon)
  • İdrar miktarında azalma
  • Koyu renkli idrar

Ne zaman Rabdomiyoliz düşünmeliyiz?

  • Kaslarda ağrı (Miyalji) + koyu renkli idrar
  • Kas hassasiyeti
  • Hücresel yıkımı gösteren laboratuvar bulguları veya böbrek yetmezliği bulguları varsa düşünmeliyiz.

Rabdomiyoliz tehlikeli bir durumdur. Bu sebeple ciddiye alınmalı çalışanların kontrollerinde dikkatli olunmalıdır.

Rabdomiyolizin Sebepleri Nelerdir?

  • Dolaşım yetmezliği: Kan damarlarında farklı sebeplerle oluşan tıkanıklıklara bağlı olarak kanın ve dolayısı ile başta oksijen olmak üzere kan içeriğindeki besinlerin kas hücrelerine ulaşamadığı durumlarda, oksijensiz kalan kas hücreleri yıkıma uğrar ve buna bağlı olarak rabdomiyoliz gelişebilir.
  • Travma: Kas hücrelerine doğrudan zarar veren ağır fiziksel travmalar rabdomiyolizin sık görülen nedenlerinden biridir. Özellikle kasların ezilmesiyle sonuçlanan iş kazalarında durumlarda rabdomiyoliz gelişme riski fazladır.
  • Kasların zorlanması: Yoğun kas faaliyeti (Ağır bedensel işlerde çalışma, Spor Egzersizi vb gibi) kas dokusunun uzun süre kullanıldığı durumlarda, kas hücreleri yıkıma uğrayabilir. Bu durum, rabdomiyoliz görülme riskini artırır.
  • Elektrik çarpması: Yıldırım düşmesi gibi vücudun yüksek enerjili elektrik akımına maruz kaldığı durumlarda, kaslarda ciddi zarar görülebilir ve buna bağlı olarak rabdomiyoliz ortaya çıkabilir.
  • Sıcaklık: Yüksek sıcaklıklara maruz kalma sonucu görülen sıcak çarpması (hipertermi) durumunda, kas hücrelerinde görülen yıkıma bağlı olarak rabdomiyoliz ortaya çıkabilir.
  • Yanık: Özellikle üçüncü derece yanıklarda kas dokusu da zarar gördüğünden, ciddi boyutta rabdomiyoliz görülebilir.
  • Metabolik: Hipokalemi, hipofosfatemi, hipokalsemi gibi durumlarda da rabdomiyoliz ortaya çıkabilir.
  • Genetik: Glikoliz-glikojenoliz bzk, lipid metabolizması genetik bozukluklarda rabdomiyoliz ortaya çıkabilir.
  • Hipotiroidi: Tiroit hormonlarının yetersiz üretildiği durumlarda kas hücrelerinde gerçekleşen yapım olaylarının sekteye uğraması sonucu rabdomiyoliz görülebilir.
  • Ketoasidoz gibi kan kimyasında görülen bozulmalar: Kanın asitliğinin artmasına neden olan diyabetik ketoasidoz vakalarında, kan elektrolitlerinin değişmesi gibi durumlarda kas hücrelerinde yıkım görülebilir.
  • Enfeksiyonlar: Bazı bakteri, virüs veya mantar enfeksiyonları kaslarda tahribata yol açarak rabdomiyolizle sonuçlanabilir.
  • Genetik hastalıklar: Duchenne musküler distrofi ve McArdle hastalığı gibi kas dokusuyla ilgili çeşitli genetik hastalıklarda kas hücrelerinin yıkıma uğramasına bağlı olarak rabdomiyoliz görülebilir.
  • Zehirlenme: Yılan sokması gibi zararlı toksinlerin vücuda karıştığı durumlarda rabdomiyoliz gelişebilir.
  • İlaç yan etkileri: Statin grubu ilaçlar, amfetamin, siklosporin, kolşisin ve eritromisin gibi çeşitli ilaçlar kaslarda yıkıma neden olabilir.

Rabdomiyoliz için risk altında olan gruplar:

  • Erkekler
  • 10 yaş altı ve 60 yaş üstü bireyler
  • Siyahi ırk
  • Obez insanlar BMİ >40 kg/m2
  • Sıcak çarpması ya da yanık öyküsü olan bireyler
  • Normalde düşük fiziksel aktiviteye sahip insanlar
  • Lipid düşürücü ilaçların uzun süreli kullanımı
  • Dehidrate kalmış bireyler

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Tıbbi ayrıntıları sevenler okumaya devam edebilir.

Rabdomiyoliz metabolik oluşum mekanizması aşağıdaki şemada görülebilir.

Teşhis Nasıl Konur ?

Teşhiste temel tetkik serum kreatin kinaz (CK) düzeyidir. Üst limitin 5 katı yükseklik (≈1000 U/L) rabdomiyoliz için tanısaldır.

  • CK normalde enerji rezervuarıdır (Kreatin + ATP = Kreatin kinaz + ADP); hasar sonrası 2-12 saatte yükselir, 24-72 saatte pik yapar ve 5-10 günde geriler.
  • Kronik kas hastalığı veya genetik hastalıkları olan hastalarda rabdomiyoliz durumu olmadan da CK yüksek seyredeceğinden bu hastalarda karar bazal CK düzeyleri ile karşılaştırmalı olarak verilmelidir.
  • CK düzeyinin yüksekliği kas yıkımının ciddiyeti ile korele olmakla beraber böbrek yetmezliği gelişme riski ile ilişkili değildir.
  • Büyük kısmından iskelet kası ve kalp kasında bulunan izoenzim CK-MM sorumludur. Daha çok kalp kasında bulunan formu olan CK-MB de yükselebilir, fakat totalin %5’ini aşmaz.

Miyoglobin

  • Hem ve globin içeren koyu kırmızı renkli bir proteindir ve temel görevi iskelet ve kalp kasına oksijen taşımaktır.
  • Böbrekte glomerullerden filtre edilir, kıvrımlı tübülde hem ve globin ayrılır, reabsorbe edilir. Asidik ortamda Fe-hem bileşimi ve reaksiyon sırasında hidroksil grupları açığa çıkar.
  • Kanda 1-3 saatte pik yapar, 24 saatte düşer. Yarı ömrünün kısa olması sebebiyle tanıda kullanılamamaktadır.
  • Serum kons. >0.3 mg/L olduğunda ve böbrek atılım eşiği olan 1.0 mg/dL aşıldığında reabsorbsiyon yeterli düzeyde yapılamaz, idrar miyoglobin düzeyi artar, idrar rengi koyulaşır.
  • Hem içerdiği için miyoglobinüri durumunda dipstick idrar testlerinde kan+ görülür, fakat eritrosit görülmemesi ile hemoglobinden ayrılır.
  • Normal idrar testi rabdomiyolizi ekarte ettirmez.

Diğer laboratuvar bulguları

Temel olarak hücre içi (intrasellüler) içeriğin hücre dışına çıkmasına bağlı olarak;

  1. Hiperkalemi,
  2. Hiperfosfatemi,
  3. Metabolik asidoz,
  4. Hiperürisemi görülür.

Erken dönemde Ca-ATPaz pompa disfonksiyonu sebebiyle Ca hücre içine girer ve hipokalsemi görülebilir fakat ilerleyen dönemde yine hücre yıkımıyla beraber hiperkalsemi gelişebilir.

Tedavi:

Tedavi temel amacı yeterli sıvı resüsitasyonu sağlayarak hastalarda gelişebilecek akut böbrek hasarının önüne geçmektir.

Tedavide ederken hastanın etiyolojisinde yer alan faktörü de tedavi etmek gerekecektir. Tedavi sürecinde hastaların havayolu, solunum ve dolaşım verilerinin yakın takip edilmesi önemlidir. Ayrıca hastaların end organ perfüzyonlarının değerlendirilmesi, idrar çıkışının takibielektrolit değerlerinin takibi, gereklilik halinde EKG takibi yapılması gerekir.

  • Uygun sıvı replasmanı için %0,9 sodyum klorür tercih edilmelidir.
  • Pozitif sıvı replasmanına rağmen idrar çıkışı 150 ml/saat’in altında kaldığında diüretik tedavisi gerekebilir.
  • İdrar pH’sının takibi önemlidir, sıvı replasmanı ve diüretik tedaviye rağmen pH<7 ise idrar alkalizasyonu için sodyum bikarbonat uygulanması gerekebilir.
  • Hastalarda uygun sıvı tedavisi ve diüreze rağmen gelişen akut böbrek yetmezliği durumunda renal replasman tedavisi hemodiyaliz düşünülebilir.
  • Hastanın ABC değerlendirmesinin yapılması
  • Etiyolojik faktörlerin belirlenmesi
    • Travma hastalarında travmatik sürecin değerlendirmesi ve yönetimi yapılmalıdır.
  • İki büyük damaryolu açılmalıdır.
  • Hızlı sıvı resüsitasyonuna başlanılması gerekmektedir.
    • İzotonik NaCl öncelikli tercih olmalıdır.
    • Sıvı tercihinde Ringer laktat gibi K içeren sıvılardan kaçınmak önemlidir.
  • Hastalar hızla yakın takip edilebilecekleri hastaneye ulaştırılmalıdır.
  • Acil serviste ilk değerlendirmede (ABC) havayolu, solunum ve dolaşım parametreleri yeniden değerlendirilmelidir.
  • Hastalardan etiyolojik faktörlere yönelik anamnez alınmalıdır.
  • Hastaların fizik muayenesi etiyolojide yer alan faktörler dikkate alınarak dikkatle değerlendirilmelidir.
  • Hastadan EKG değerlendirilmesi yapılmalıdır. Tanı konulmasının ardından hiperpotasemisi olan hastalarda EKG monitörizasyonu gereklidir.
  • Hastalardan alınan kan örneğinden Hemogram, kan gazı, elektrolitler, KCFT, CK ve BFT değerlerini içeren biyokimyasal parametreler öncelikle istenilmelidir. Ayrıca şüphelenilen etiyolojide yer alan faktörlere yönelik laboratuvar istemi de yapılmalıdır.
  • Hastanın sıvı resüsitasyonuna 1 litre/saat (çocukta 15-20ml/kg/sa) gidecek şekilde İzotonik NaCl başlayın, 2 saatin ardından 0,5 litre/saat İzotonik NaCl sıvı desteğine geçilebilir.
  • Hastanın idrar çıkışının takibi önemlidir. İdrar sondası takılarak saatte en az 150ml idrar çıkışı olacak şekilde sıvı resüsitasyonunu düzenlenmelidir.
  • Hastaların elektrolit bozukluğu gelişmesi durumunda elektrolit bozukluğuna uygun tedavi edilmesi gereklidir. Hiperkalemi, Hiperkalsemi, Hiperürisemi ve Hiperfosfatemi rabdomiyoliz ile ilişkili en sık elektrolit bozukluklarıdır. EKG değişikliği yapabilecek eletrolit bozuklukları seviyesine gelmeden tedavi edilmelidirler.
  • Akut böbrek yetmezliği gelişmesi durumunda renal replasman tedavileri gerekirse diyaliz planlanılmalıdır.

Rabdomiyoliz olan hastaların yüksek volümlü sıvı replasmanı ya da renal replasman tedavisi ihtiyacını öngörmek için geliştirilen McMohan Skoru yol gösterici olabilir.

McMohan SkoruPuan
Yaş50-701,5
71-802,5
>803
CinsiyetKadın1
Başvuru Kreatinin1.4-2.2 mg/dL1,5
>2.2 mg/dL3
Başvuru Ca<7.5 mg/dL2
Başvuru CK>40,000 U/L2
Etiyoloji (herhangi birisi)Nöbet, Senkop, Egzersiz, Statin, Miyozit3
Başlangıç Fosfat4,0-5,4 mg/dL1,5
>5,4 mg/dL3
Başlangıç Bikarbonat <19 mEq/L2

Düşük risk: McMohan Risk skoruna göre alınan puan 5 ve altındaysa hastaların %3’ü renal replasman tedavisine ihtiyaç duyarlar.

Düşük olmayan risk: McMohan Risk skoruna göre alınan puan 6 ve üstündeyse hastaların böbrek koruyucu sıvı replasmanına hemen başlanılması gerekir (idrar çıkışı 1-2 ml/kg/sa). 10 ve üzerinde skora sahip olanların hastaların mortalitesi %52 olarak bildirilmiştir.

Genel bilgiler konusunda ayrıtılı kaynak arayanlar için

⭐️⭐️⭐️⭐️ https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK448168/

⭐️⭐️⭐️⭐️ https://www.mdcalc.com/calc/4017/mcmahon-score-rhabdomyolysis

⭐️⭐️⭐️⭐️ https://turkjnephrol.org/Content/files/sayilar/350/90-93.pdf

⭐️⭐️⭐️⭐️ https://www.yogunbakim.org.tr/data/pdf/RabdomiyolizKonsensus.pdf

Konu hakkında bilimsel makale okumak isteyenler aşağıdaki makalelerden yararlanabilir.

⭐️⭐️⭐️ Kolesterol düşürücü ilaçlar (statinler) sıklıkla rabdomiyolize neden olur. http://chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3149274chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3149274

⭐️⭐️⭐️ Statin Kullanımına Bağlı Rabdomiyolizde ECMO (Ekstrakorporal Membran Oksijenizasyonu) Kullanımı http://chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://jag.journalagent.com/gkdaybd/pdfs/GKDAYBD_25_1_68_71.pdf

⭐️⭐️⭐️ Kolesterol düşürücülerin ömür boyu kullanılması öneriliyor. Ancak bu ilaçların yan etkisi o kadar çok ki bazı yayınlarda insanların %25-50 kadarı bu ilacı 6 ay 1 yıl içinde bırakmak zorunda kaldığını bildiriyor. https://ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5012887/#:~:text=In%20clinical%20trials%2C%20the%20discontinuation,between%2011%25%20and%2053%25.&text=According%20to%20studies%20using%20electronic,year%20after%20initiating%20their%20use.

Daha Fazla

Bitmeyen Sağlık Sorunlarınız mı Var?

  • Açıklayamadığınız eklem ağrısı varsa
  • Hemen her şeye alerjiniz varsa
  • Oto-immün hastalığınız varsa -sürekli bağırsak sorunları yaşıyorsanız
  • Sürekli akne, egzama, kaşıntı varsa
  • Uyku bozukluğunuz varsa
  • Baş ağrıları, konsantrasyon bozukluğu, halsizlik, yorgunluktan kurtulamıyorsanız
  • Sürekli bir şeyler atıştırma ihtiyacı duyuyorsanız
  • Sürekli kilo alıyorsanız
  • Arada bir tansiyon çıkmaya başladıysa
  • Arada bir açlık şeker yükseliyorsa

Diyetinizi değiştirme zamanın gelmiştir. Çünkü günlük yaşamanızda beslenmenizde ki yanlışlar enflamasyona yol açar.

Vücudumuzda enflamasyona yol açabilen ilk 10 neden:

◦Sigara
◦Yüksek karbonhidratlı beslenme (insülin direnci)
◦Yanmış yağlar (fastfood)
◦Tarım zehirleri
◦Bitkisel yağlar (zeytinyağ hariç)
◦Disbiosis (bağırsak geçirgenliği)
◦Bir çok ilaç
◦Yüksek işlenmiş gıdalar
◦Kozmetikler&ev kimyasalları
◦Ve elbette çevre kirliliği

Kendinizi kontrol edin. Yukarıdaki şikayetleriniz varsa ve bu 10 maddede ki yanlışları yapıyorsanız, diyetinizi düzene sokma zamanı gelmiş demektir.

İlk tercih etmeniz gereken diyet Ketojenik diyettir. (Zeytinyağı ve bir çok sebzeler tüketilebiliyor)

Sonuç alamaz isen en kuvvetli eleminasyon (dışlama) diyeti olan Carnivore (Aslan) diyetine geçebilirsiniz. (Zeytin yağı dahil tüm bitkiler dışlanıyor)

Yalnızca 3 ayda her şeyin geride kaldığını göreceksiniz.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Biraz da bilimsel yayın okumak isteyenler için:

Örnek 1: İnflamatuar barsak hastalığının (Ülseratif kolit, Chrone hastalığı) tedavisinde etobur (Carnivor) ve ketojenik diyet uygulayan 10 hastadan oluşan bir vaka serisi. Yalnızca et, tavuk, balık ve yumurta ile düzelen bağırsaklar. https://frontiersin.org/journals/nutrition/articles/10.3389/fnut.2024.1467475/full

Örnek 2: Et tüketimi arttıkça yaşam beklentisi de artıyor.https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/35228814/

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Kalp Krizinden Sonra Nasıl Diyet Yapmalı

Değerli çalışanlar, sizlerde ve yakınlarınızda meydana gelecek bir kalp krizi sonrası özellikle beslenme çok daha fazla önem kazanmaktadır. Farklı yerlerde yapılan çalışmalara göre;

Kalp krizinden sonra yapılan Intermittent Fasting (IF) (aralıklı oruç) diiyeti yani beslenme tarzı kalp fonksiyonlarını (çalışmasını) iyileştiriyor.

Kalp krizinden hemen sonra başlanan aralıklı oruç ile kalbin kasılma gücünü gösteren Ejeksiyon fraksiyonunda (EF) anlamlı iyileşmeler gözlenmiş.

Ejeksiyon fraksiyonu (EF) her kalp atışında kalbin kendine gelen kanın ne kadarını pompaladığını gösterir.

Aralıklı Oruç nedir?

Aslen gün içerisinde tükettiğiniz besinlerin tüketilme düzeninin değiştirilmesidir. Bu düzen değişikliğini yaşınıza, sağlık durumunuza ve yaşam tarzınıza göre her zaman hekiminizin onayı ve kontrolü altında yapmalısınız.

16:8 Yöntemi: 16 saat aç kalıp (uyku dahil), 8 saatin başında ve sonunda yemek yeme şeklindedir.

Herkesin kolaylıkla yapabileceği aralıklı oruç =16 / 8’dir.

Aralıklı Oruç’un 5 ana özelliği var;

1-12.00-13.00 arası öğlen yemeği

2-18.00-20.00 arası akşam yemeği

3-Saat 20.00’den ertesi gün 12.00’ye kadar yalnızca su, çay, kahve (16 saat).

4-Ara öğün yok. Az az ye sık ye gibi sindirim sistemini yoran beslenme tarzı ASLA YOK.

5-Öğünler düşük karbonhidratlı / Ketojenik Diyet olmalıdır.

Kalp krizinden sonra hasar alan kalbinizin iyileşmesine, çalışma fonksiyonlarının düzelmesine yarayan bir beslenme tarzını uygulamak için kalp krizi geçirmeyi beklemek mi gerekiyor?

Yoksa hemen başlayıp kalp krizi riskini azaltmayı mı tercih edersiniz?

Karar sizin…!

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Konu hakkında bilimsel verileri merak edenler, aşağıda ilgili konuda yapılmış çalışmalara ait makalelerden örnekler okuyabilirsiniz.

  1. – ST-Segment Yükselmeli Miyokard Enfarktüsünden Sonra Aralıklı Oruç Sol Ventrikül Fonksiyonunu İyileştirir: Randomize Kontrollü INTERFAST-MI Çalışması. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/38695175/
  2. ST yükselmeli miyokard enfarktüsünden sonra aralıklı orucun sol ventrikül fonksiyonu üzerindeki etkisi: pilot randomize kontrollü bir çalışmanın (INTERFAST-MI) çalışma protokolü. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/35393305/

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla