Antihistaminik Kullanımı

Hatırlayın inflamasyon yazımızda Histamin‘in bir reseptöre bağlandığını, sonrasında damarların duvarında endotelin arasını açtığını ve sızıntıya sebep olduğunu ayrıntılı yazmıştık.

Histamin vücutta çeşitli fonksiyonlara sahip bir biyolojik bileşiktir. H1, H2, H3 ve H4 reseptörleri histaminin vücutta farklı bölgelerde ve farklı işlevlerde etkileşime girdiği yerlerdir.

Histamin‘in bağlandığı reseptörü antihistaminiklerle engelleriz. (Örneğin: RINITIDIN ya da SETRIZIN içerenler)

Lakin, histamin harici Lökotrien de damarları açar.

Lökotrienler, lökositler, mast hücreleri, makrofajlar ve diğer dokular ve hücreler tarafından immünolojik ve immünolojik olmayan uyarılara yanıt olarak oluşturulan biyolojik olarak aktif moleküller ailesidir.

Histamin erken dönemde, lökotrien geç dönemde sızıntıya neden olur. Geç dönemin tipik örneği güneş yanığı’dır. Fazla güneşlenir de yanarsanız su dolu kabarcıklar ertesi günü ortaya çıkmaya başlar.

Eğer lökotrieni bloke ederseniz o güneş yanığı sonrası kabarcıkları da engellersiniz. Lökotrieni engelleyen etken maddelerden birisi Montelukast’ tır. Montelukast etken maddesi antihistaminiklerde PLUS yazanlarda mevcuttur. Örnegin: zespira plus gibi (5 mg desloratadin + 10 mg montelukast )

Montellukast etken maddesini daha çok astım ilaçlarında görebilirsiniz.

Sahada işbaşı eğitimi vermek isteyen meslektaşlarım ve konu ile ilgili İş Güvenliği uzmanları için örnek bir işbaşı (Toolbax) örneği veriyorum.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Şirket İsmi :………………………………………………… 

Eğim Veren: İşyeri Hekimi Dr Mustafa KEBAT                            İMZA:

Allerji, kişiden kişiye çok değişik sorunlar meydana getirir. Çok hafif olabileceği gibi hayati tehdit edecek boyutlara kadar varabilir. Bu sebeple hassasiyeti olan kişilerin iş ve günlük hayatını güçleştirebilir.

Allerji yaygın semptomları için geçici de olsa rahatlık sağlayan ilaçlar mevcut. Antihistaminikler ve dekonjestanları kullananlar bilirler ki reçetesiz de satılan bu ilaçların maalesef birçok yan etkileri vardır. En sık karşılaşılan yan etki uyuşukluk ve dikkat dağınıklığıdır.

Çalışanlarımız farklı sebeplerle hekime başvurmak yerine reçetesiz satılan ilaçlarla alerjilerini kontrol altına almaya çalışırlar. Fakat sedatize (uyuşuk) ve dikkat dağınıklığı yaptığının çoğunlukla farkında olmazlar. Uyuşukluk hissetmeye ilave olarak sedasyonun diğer belirtileri koordinasyon azalması, reaksiyon zamanının yavaşlaması ve azalmış muhakeme yeteneğidir. Bunlar uyuşukluktan daha az fark edilebilir, fakat kişi tam anlamıyla uyanık olmadığından bu belirtilerden birisi olabilir. Alerji tedavisi sersemlik, sinirlilik, bulantı ve baş ağrılarına sebep olarak iş yerinde konsantrasyon kabiliyetini etkileyebilir.

Kamyon, tır, araba, motosiklet vb gbi araçları kullanmak başlı başına tehlike için yeterlidir. Ayrıca dikkat gerektiren döner aksamlı hareketli ekipmanlar ve makineler ile çalışanlar da risk altında çalıştıkları için antihistaminik kullanmaları zorunlu olduğu durumlarda istirahat etmeleri yada amirlerine bu ilaç kullanımı bilgisini vermeleri gerekir.

Aşağıdaki başlıkların bilinmesi faydalı olabilir:

  • Hekiminize danışmadan hiç bir ilacı özellikle antihistaminikleri asla kullanmayın. Önceki hastalığınızdan kalan antihistaminikleri ”aynı şekilde hasta oldum” diyerek kullanmayın.
  • Muayene olduğunuz her durumda ilk önce çalışmakta olduğunuz işiniz söylemelisiniz. Bu sayede hekiminiz reçete yazması gerektiğinde yaptığınız işe göre ilaç tercihinde bulunacaktır. Özellikle allerji ve benzeri durumlar için kullanılan antihistaminikler vb gibi ilaçlar için çok önemlidir.
  • Çalışma ortamında dikkat gerektiren aletleri ve makineleri kullanıyorsanız ve antihistaminik ilaç kullanmanız gerekiyor ise bu husus amirinize bildirin. Mümkünse istirahat edin. Değilse ilaç kullandığınız sürece işyerinde dikkat gerektirmeyen işlerde görevlendirme isteyin.
  • Eğer ilaç tedavisine ihtiyaç duyuyorsanız, hekiminizle görüşerek rahatlama seviyesi sağlayabilecek en düşük dozu alın.
  • İlaç almadan önce kutu içindeki prospektüsünü dikkatli okuyun.
  • Önerilen ilaç dozlarına uyun. Daha yüksek doz ille de daha iyi tedavi değildir. İlave doz alımı daha fazla rahatlama değil sadece daha fazla yan etki demektir.

Sonuç olarak alerjiniz hakkında sorularınız varsa doktorunuza veya eczacınıza danışın. Bazı ilaçlar diğerlerine göre daha az sıkıntı/uyuşukluk verebilir. Alerjiler çok rahatsız edici olabilir fakat bir kaza veya yaralanma hayatınızda çok daha büyük bir problem doğurabilir.

EĞİTİME KATILAN AD – SOYADTARİHİMZAEĞİTİME KATILAN AD – SOYADTARİHİMZA
      
      
      
      
      
      
      

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

Histamin Reseptörleri

H 1 Reseptörürodopsin benzeri G-protein-bağlantılı reseptörler ailesine ait bir histamin reseptörüdür . Bu reseptör, biyojenik amin histamin tarafından aktive edilir. Düz kaslarda , vasküler endotel hücrelerinde , kalpte ve merkezi sinir sisteminde ifade edilir.

H-1 Antihistaminiklerin kullanıldığı hastalıklar

  • Alerjik rinit
  • Alerjik konjonktivit 
  • Alerjik dermatolojik reaksiyon(lar)
  • Sinüzit
  • Ürtiker
  • Anjiyoödem
  • Atopik dermatit
  • Bronşit
  • Hareket hastalığı
  • Bulantı
  • Kusma

H 2 Reseptörü, Esas olarak mide astarında (parietal hücreler) bulunan H2 reseptörleri, hidroklorik asit üretimini uyararak gastrik asit salgısını düzenler.

H-2 Antihistaminiklerin kullanıldığı hastalıklar

  • Peptik ülser
  • Asit reflü
  • Gastrit
  • Zollinger Ellison sendromu

H3 Reseptörleri, ağırlıklı olarak merkezi sinir sisteminde (CNS), özellikle nörotransmitter salınımı ve modülasyonuyla ilişkili bölgelerde bulunur. H3 reseptörleri presinaptik otoreseptörler ve heteroreseptörler olarak hareket ederek dopamin, serotonin, noroepinefrin ve asetilkolin gibi nörotransmitterlerin salınımını düzenler.

H-3 Antihistaminikler mevcut olsa da, bu bileşikleri insanlarda kullananımı deneme aşamasında olup şimdilik belirli bir klinik faydaları yoktur.

H4 Reseptörleri, Başlangıçta bağışıklık hücrelerinde, özellikle mast hücrelerinde, eozinofillerde ve T hücrelerinde keşfedilen H4 reseptörleri, kemotaksi (kimyasal sinyallere yanıt olarak hücresel hareket) ve sitokin üretimi dahil olmak üzere bağışıklık tepkilerinde rol oynar. Bu reseptörler inflamasyon ve alerjik reaksiyonlarda rol oynar.

H-3 Antihistaminikler mevcut olsa da, bu bileşikleri insanlarda kullananımı deneme aşamasında olup şimdilik belirli bir klinik faydaları yoktur.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

⭐️⭐️ Antihistaminikler https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK538188/

⭐️⭐️ Antihistaminikler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/30844215/

⭐️⭐️ Farklı Hastalıkların Tedavisinde Kullanılan Antihistaminikler ve Özelliklerine Genel Bir Bakış https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/38018180/

⭐️⭐️ Lökotrienler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/6311078/

⭐️⭐️ Fizyoloji, Lökotrienler https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK526114/

⭐️⭐️ Sağlık ve hastalıkta lökotrienler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/3040505/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Karaciğer Hasarı Yapan Diyetler..!

Moda diyetler, medya ve sosyal medya vasıtası ile yayılıyor. İlgi çekici isimlerle sizleri cezbediyor. İSVEÇ DİYETİ, MONTİGNAQ DİYETİ, HOLLYWOOD DİYETİ, DUKAN DİYETİ, ALAN DİYETİ, ARALIKLI ORUÇ, KETOJENİK DİYET vb gibi diyetler var.

Bu ve benzeri diyetler öyle abartılıyor ki, bilmeden karaciğer hasarına kadar gidenler oluyor.

Unutmayın ki; yaşınız, boy ve kilonuz, (Kilo fazlanız) cinsiyetiniz, genetik yapınız, geçirdiğiniz hastalıklar, halen devam eden hastalıklarınız, yaşam tarzınız, spor yapabilme becerileriniz ve tercihleriniz, yaşadığınız coğrafya, beslenme alışkanlıklarınız, allerjileriniz, diyet yapma amacınız vb gibi bir çok faktör yapacağınız diyetinizin düzenlenmesinde önem arz eder.

Diyet yapmadan önce vücudunuz ile ilgili öğrenmeniz gereken önemli bir mekanizma var. Gelin birlikte inceleyelim.

MEKANİZMA

Tok olduğunuzda kanınızda glikoz dolaşır ve bu glikozun fazlası GLİKOJEN (depo şeker) olarak en çok karaciğerinizde ve bir kısmı da kaslarınızda depolanır.

Yemeğinizi yediniz...

Yemekten sonraki kritik saatleri birlikte inceleyelim

⭐️ 3 saat sonra ⭐️(yemekten yaklaşık) kanınızda şeker düşmeye başlar.

Vücudunuzda düşük şeker kabul edilemez. Bu sebeple sisteminiz müdahaleye başlar.

İlk müdahale pankreastan gelir.

Ve pankreasınız GLUKAGON salgılar.

(Ek Bilgi:Pankreas, tok olduğunuzda insulin, aç olduğunuzda da glukagon salgılar)

Glukagon kanınız yolu ile karaciğere gider ve biraz önceki adımda GLİKOJEN olarak depoladığınız glikozu yavaş yavaş parçalar ve kana verir. Bu sayede vücudunuz kan glikozunu belirli seviye altına (70-75) düşürmez.

Vücudunuz bu gelen glikozu yine enerji olarak kullanır.Lakin bu glikojen deposu da yaklaşık 10 saat kadar yeter.

Buraya kadar yazılanlar günlük iyi kötü beslenme alışkanlıklarınızı karşılasa da yaptığınız diyetlerin bazılarında açlık süreniz 10 saatin üzerine çıktığında vücudunuzun işleyişinde (mekanizmada) farklı yollar devreye giriyor.

Mekanizmamızın o kısmını da inceleyelim.

KETON Oluşumu ve Önemi

Yaptığınız diyet gereği 10 saat aç kaldınız. Bu durumda depo şeker glikojen kalmaz. Diyetteki genel olarak amacınız kilo vermek olduğu için burada başarıya ulaşıyorsunuz ve YAĞ YAKIYORSUNUZ.

⭐️ On (10) saat aç kalmanız sonrasında ⭐️

Pankreasınızdan salınan Glukagon gidip PERİLİPİN adı verilen bir proteininize dokunuyor ve ona 1 tane fosfat (P) takıyor ve çalışmaz hale getiriyor.

Burada maksat ne olabilir ?

PERİLİPİN, yağ damlacıklarının yüzeyini kaplayarak onları hormona duyarlı lipazdan korur.

PERİLİPİN yağları parcalayan “Hormon duyarlı lipaz” enzimini durduruyor.

Glukagon hem perilipini durduruyor, hem de hormon duyarlı lipaza da bir fosfat takarak daha hızlı çalışmasını sağlıyor.

Lipaz yağları çatır çatır parçalayıp yağ asidi haline getiriyor. (küçültüyor)

Yağ asitleri kanda başıboş kalmaz tabi ki.. Ne yapıyor kanın taşıyıcı proteinlerinden Albumin üzerine binerek hücreye kadar geliyor.

Albumin yağ asitleri, kalsiyum, bilurubin, progesteron başta olmak üzere ilaçlar da dahil olmak üzere pek çok küçük molekülün kan yoluyla taşınmasında görev alır ve kandaki sıvının kan dolaşımı dışına sızmasını önlemeyi sağlar.

Yağ asitlerinin hücreye girişi Na (Sodyum) vasıtası ile olur. Tabi ki bu da yeterli değil. Bu yağ asitlerini hücre içinde enerji santraline de(mitokondri) girişini sağlamak lazım ki enerji (ATP) ye dönüşsün.

Yağ asitlerinin mitokondriye girişini de KAT (karnitin açil transferaz) molekülü (enzimi) sağlar.

⭐️⭐️ Karnitin takviyeleri Obezitede, tip-2 diyabette, Ketojenik beslenmede kullanılır. Çünkü Karnitin eksikse yağ asitlerini mitokondriye sokamayız. Ki bu durumda kilo verilemez. ⭐️⭐️

İşte burada beta oksidasyon ile ASETİL coA oluşur. Bu Asetil coA döngüye girer ve ATP (enerji) elde edilir.

⭐️⭐️ ASETİL coA çok önemlidir. ⭐️⭐️ O yüzden unutmayın sakın…!!!

Süper sistem yağdan enerjiyi de elde ettik. Şimdi kullanma zamanı diyeceksiniz…!!

Lakin bunu kullanmıyoruz. Elde ettiğimiz bu ATP ile glikoz üretiyoruz.

Üretilen bu glikozu kana veriyoruz ardından da glikozu kullanıyoruz.

⭐️ 5 saat daha geçti – son yemekten sonra açlık artık 15. saateyiz ⭐️

Karaciğer, yağın parçalanması ve ASETİL CoA ya çevrilmesi, ardından ASETİL CoA dan ATP üretilmesi, üretilen ATP’nin glikoza çevrilmesi kana geri verilmesi ile yoruluyor.

Karaciğer açlığın 15. saatinde mitokondrilerinde Asetil coA ‘dan “HMG coA” üretmeye başlıyor.

HMG coA den de liyaz enzimi ile KETON üretilip kana salınıyor.

LIYAZ enzimi sadece karaciğerde bulunuz bu nedenle sadece karaciğerde KETON üretilir.

Aç iken keton üretilen Asetil coA dan tok iken redüktaz enzimi ile kolesterol üretilir.

Keton enerji kaynağıdır. Karaciğer ve Eritrositler hariç her yerde kullanılır.

Eritrositler, mitokondri içermediği için keton’u enerjiye çeviremez.

Karaciğer de keton yakarken kulanılan tiyofenaz enzimi olmadığı için ketonu enerjiye çeviremez.

Diyet Yaparken Dikkat Edilmesi Gerekenler

Çok uzun süreli açlık içeren diyetler karaciğere hasar verir. Bu sebeple diyetlerdeki açlık aralığı 16 – 17 saati geçmemeli.

İşlenmiş karbonhidratlar zararlıdır.(Ekmek, unlu gıdalar, şeker vb gibi) Lakin doğal yoldan alınan (kurufasulye, havuç vb gibi) kısıtlı miktarda karbonhidrat diyetlerde olmalıdır.

Keton cisimleri 3 çeşittir Asetoasetat ve Beta hidroksibütirat enerji verir. Aseton da bir ketondur ve enerji vermez.

Akciğerle dışarı atılan aseton kokusu aşırı açlıkta ve diyabet hastalarında görülür.

Kolesterol ilacı (statinler) redüktaz enzimini bloke eder, aynı zamanda Koenzim Q10 üretimini de bloke eder. Bu sebeple statin kullanıyorsanız Q10 kullanmanız gerek, yoksa kaslar erir.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Sağlık İçin Diyetler: Hedefler ve Kılavuzlar https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/30215930/

⭐️⭐️ Sağlıklı Bir Diyetin Tanımı: Çağdaş Diyet Modellerinin Sağlık ve Hastalıktaki Rolüne Dair Kanıtlar https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32012681/

⭐️⭐️ Bölüm 1: Beslenme ve Diyet https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/31940634/

⭐️⭐️ Sağlık ve Uzun Ömürde Beslenme, Gıda ve Diyet: Ne İsek Onu Yiyoruz https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/36558535/

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Dalış Öncesi Psikiyatrik Muayene ve Seçim Kriterleri

Dalış Muayenesi

Dalıcının sağlık durumunun dalışa uygunluğu değerlendirebilmek için; sualtının yoğun ve viskoz bir ortam olduğunu, derinliğin artışı ile birlikte dalıcının basınca maruziyetindeki değişimi, ortam (özellikle düşen) sıcaklıklığının insanlar üzerindeki etkisi bilmek gerekir.

Bilinmelidir ki dalıcının bazı tıbbi ve psikolojik durumları tüplü dalışa kesin veya geçici süreyle engel teşkü etse de sportif – keyif amaçlı dalışların kuralları, ticari veya askeri amaçlı dalışın katı kurallarından daha esnektir.

Scuba (Su altı tüplü dalış) dalışlarda gerekli tüm şartlar yerine getirildiğinde amatör dalıcılar için de profesyonel dalgıçlar için de riskler düşüktür.

Risklerin düşürülmesi için gereken şartların başında kişinin sağlık durumu gelir.

Bu sebeple dalış yapacak amatörlere de ve profesyonellere de sağlık durumlarının su altındaki şartlara uygun olup olmadığı açısından doğru bir değerlendirme – muayeneye yapımalıdır.

Dalış öncesi muayenenin amacı, dalış yapacak kişinin sualtı dalışını sağlığı açısından tehlikeye düşürecek bir sağlık sorunu olup olmadığını araştırmaktır.

Ayrıca dalıcıların su altına adaptasyonu için disiplinli olması ve uygun ekipmanla dalış yapması gerekir.

Her ne maksatla olursa olsun dalıcılar su altına ilk kez dalışın öncesinde ve sonra da yıllık periyodik olarak scuba dalışı konusunda hekimlik tecrübesi olan;

  • KBB
  • Göğüs Hastalıkları
  • Kalp Damar, Psikiyatri
  • Nöroloji
  • Dahilliye (Endokrin-Kan-Sindirim Sistemi açısından değerlendirecek)
  • Göz uzmanları değerlendirmelidir.

Dalıcını sorunu varsa ayrıca;

  • Ortopedi
  • Plastik Cerrahi
  • Cerrahi vb gibi bölümler değerlendirmelidir.

Tüm hekimlerin raporları ile birlikte Su Altı Uzmanı Hekim tarafından son değerlendirme yapılmalıdır.

Bir dalıcı adayı, fiziksel olarak sağlıklı olması gerektiği kadar ruhsal olarak da sağlıklı olmalıdır. Bu nedenle dalıcı adayının sağlık muayenesi sırasında ruhsal durumunun dalışa uygun olup olmadığı değerlendirilmelidir.

Ruhsal Durum Muayenesi

Genel görünüm ve dışa vuran davranışlar

Dalıcı adayının giyimi sosyoekonomik düzeyine uygun mu; kişisel temizliği, kendine bakımı nasıl? Aşırı huzursuzluk; hareketlilik; hareketsizlik; tik ve benzeri tekrarlayıcı, istemsiz hareketler var mı?

Konuşma ve ilişki kurma

Dalıcı adayı konuşurken hekimin yüzüne bakıyor mu? Kendini rahat bir biçimde ifade ediyor mu? Hekimin sorularına uygun yanıtlar veriyor mu? Çağrışımları normal hızda ve düzgün mü; çağrışımlarında yavaşlama, hızlanma, kopma, konudan konuya atlama var mı?

Duygulanım

Yüz ifadesi nasıl? Aşırı anksiyete, korku, öfke, üzüntü, donukluk var mı?

Bilişsel (kognitif yetiler)

Zeka düzeyi kabaca nasıl? Bellek bozukluğu var mı? Algılama bozukluğu (halusinasyon-olmayan bir şeyi duyma, görme) var mı?

Dalıcı adaylarının muayenesi sırasında, ruhsal bozukluğu olmadığı halde, dalışa uygun olmayan bazı özellikleri taşıyan adaylara dikkat etmek gerekir:

İsteksiz dalıcı adayları

Adayın dalış konusundaki motivasyonu değerlendirilmelidir. Dalıcı olmaya neden karar vermiş? Kararında etkili olan kişiler (anne, baba, arkadaş, eş vb) var mı? Kendi isteği olmaksızın bir başkasının zoruyla dalışa karar veren kişi çoğu zaman sudan korkuyordur.

Böyle bir kişinin dalması, suyun altında kolayca paniğe kapılabileceğinden hem kendisi hem de diğer dalıcılar için tehlike yaratabilir. Dalıcı adayı sevdiği bir kişiyi hoşnut etmek için dalışa karar vermişse, bu kararın aday ve yakınlarıyla yeniden gözden geçirilmesi doğru olur.

Konturfobik dalıcı adayları

Sudan korkan bazı kişiler çevreye karşı kendilerini korkusuz ya da güçlü göstermek isterler ve bu korkularını dalarak yenebileceklerini düşünürler (kontur-fobik tutum). Kontur-fobik kişi suyun altında kolayca paniğe kapılıp dalış güvenliğini bozabilir.

Bu tür adaylar sudan korktuklarını muayene eden hekimden saklayabilirler. Suyla (denizle) şimdiye kadar olan ilişkileri (Yüzme biliyor mu? Ne düzeyde biliyor? Maske, şnorkel, palet kullanıyor mu? Suyla ilgili başka bir spor yapıyor mu?) sorgulanarak dalıcı olmak istemelerinin ne oranda gerçekçi olduğu konusunda ipuçları elde edilebilir. Ayrıca adayın boğulma tehlikesi geçirip geçirmediğini sormak da fikir verir. Çoğu zaman boğulma tehlikesi geçirmiş olan bir kişi sudan korkar.

“Maço” dalıcı adayları

Bu tür kişiler çoğu zaman kurallara uymakta zorluk çekerler, doğru bildiklerini yaparlar, kendilerine aşırı güvenirler, ani ve beklenmedik davranışlar (impulsivite) gösterirler. Bu özellikleri nedeniyle dalış eşlerine (buddy) karşı sorumluluk taşımazlar hem kendileri hem de diğer dalıcılar için tehlike yaratabilirler. Muayene sırasında adayın diğer uğraşılarını (Risk taşıyan başka uğraşıları var mı?); aldığı trafik, askerlik ya da disiplin ceza ve uyarılarını; geçirdiği kazaları sorgulamak, bu tür kişilik özelliği taşıyıp taşımadığı konusunda fikir verebilir.

Paniğe kapılmaya yatkın, anksiyete düzeyi yüksek dalıcı adayları

Sürekli anksiyete (trait-anxiety) düzeyi yüksek olan kişilerde yani stresli durumlarda normalden daha fazla ve daha kolay anksiyete duyan kişilerde, su altının yarattığı normal anksiyete, durumluk anksiyetelerinin (state-anxiety) çok artmasına ve paniğe kapılmalarına yol açabilir. Bu kişilerin çoğu zaman kendilerine güvenleri azdır. Suyun altında onları en fazla neyin korkutacağını sormak anksiyete düzeyleri hakkında ipucu verebilir.

Dalıcı adayının muayenesini yapan hekim, adaya:

  • Halen ve geçirmiş olduğu bir ruhsal rahatsızlık olup olmadığını
    • Halen ve önceden bir psikotrop ilaç kullanıp kullanmadığını sormalıdır.

Dalıcı adayında ruhsal bir hastalık ya da şüphesi varsa mutlaka bir psikiyatriste gönderilmelidir. Dalıcı adayı ruhsal hastalığı olmadığını ve psikotrop ilaç kullanmadığını söylese bile, yüz ifadesinin normalden donuk/ durgun/ korkulu/ üzüntülü olması; konuşma ve hareketlerinin normalden yavaş/ hızlı olması; tik benzeri tekrarlayıcı, anlamsız hareketler yapması bir ruhsal bozukluğu akla getirmelidir.

Ruhsal Bozukluklara ve Dalış

Dalışa engel olan ruhsal bozukluk ve durumlarla ilgili kesin bir kural bulunmadığı halde, suyun içinde kendinin ve diğer dalıcıların güvenliğini tehlikeye sokabilecek bir ruhsal bozukluğa ya da kişilik yapısına sahip olanların dalmaması gerektiği kabul edilmektedir.

Yurt dışında dalıcı sağlığı ile ilgilenen hekimler arasında esnek görüşten tutucu görüşe kadar değişen bir bakış açısı bulunmaktadır.

Gerçeği değerlendirme yetisi bozuk olan şizofrenler, intihar riski taşıyanlar ve ağır depresifler dışında ruhsal bozukluk ve dalış ilişkisi yeterince incelenmemiştir.

Genel olarak:

  1. Halen ruhsal bozukluğu olanlar
  2. Bir ruhsal bozukluk geçirip iyileşmiş olan ancak tekrarlama olasılığı yüksek olanlar (ünipolar depresyon gibi)
  3. Halen psikotrop ilaç kullanmakta olanlar
  4. Suyun altında kendinin ya da diğer dalıcıların güvenliğini tehlikeye atabilecek kişilik özelliğine sahip olanlar DALAMAZLAR.

Tekrarlama riski düşük olan bir ruhsal bozukluk geçirip iyileşmiş olanlar ve halen psikotrop ilaç kullanmayanlar DALABİLİRLER.

Dalışa Kesin Engel Olan Ruhsal Bozukluklar

Şizofreni

Şizofreni kişinin gerçekle bağlantısının koptuğu, ağır ve çoğu zaman kronik seyreden bir ruhsal bozukluktur.

Şizofreninin temel belirtileri

  1. Hastaların çoğunda donuk, ilgisiz, umursamaz bir yüz ifadesi bulunur.
  2. Hastaların çoğu bakımsız, dağınık ya da pis giyimlidir.
  3. Konuşmadaki normal hız ve akıcılık yoktur. Çoğu zaman konuşmada hızlanma, yavaşlama, blok (konuşmanın aniden kesilmesi), konudan konuya atlama görülür. Ağır hastalarda konuşma anlaşılmaz hale gelir (enkoherans).
  4. Hastaların düşünce içeriğinde sanrılar (mantıklı açıklama ile değiştirilemeyen yanlış düşünceler-örneğin peygamber olduğu, gizli güçlerin kendisini kontrol ettiği, başkaları tarafından izlendiği, kanser olduğu) bulunur.
  5. Genel olarak bir duygu azalması (duygusal küntlük) söz konusudur.
  6. İşitme, görme halüsinasyonları (olmayan bir şeyi duyma ya da görme) gözlenebilir.
  7. Gerçeği değerlendirme yetileri bozuktur, sanrı ve halüsinasyonlarının gerçek olduğuna inanırlar.
  8. Hareketsizlik, donakalım (katatoni), aşırı hareketlilik, saldırganlık, garip yüz ve göz hareketleri (manyerizm), tekrarlayan anlamsız el, kol ve beden hareketleri (stereotipi) görülebilir.

Şizofreni dalışa neden engel?

Şizofreni kişinin mantıklı düşünmesini ve karar vermesini bozduğu için uygun davranışlar göstermesini engeller. Şizofren bir hasta suyun altını ya da diğer dalıcıları sanrı sistemine dahil edebilir. Örneğin diğer dalıcıların kendisini boğacağına, suyun altında zehirli maddeler bulunduğuna inanabilir. Yine suyun altında ürkütücü halüsinasyonlar (olmayan bir köpek balığı) görebilir. Sanrı ve halüsinasyonlar şizofren dalıcının paniğe kapılıp kendisi ve diğer dalıcılar için tehlikeli olabilecek davranışlarda bulunmasına yol açabilir. Şizofren hastanın kullandığı ilaçlara (antipsikotikler) bağlı ortaya çıkan yan etkiler dalış performansını bozar. Şizofreni genellikle kronik seyreder. İlaç tedavisi ile belirtiler kontrol altına alınabilir ancak ilaç tedavisine rağmen psikotik belirtilerde alevlenmeler görülebilir.

Şizofrenler çoğu zaman hastalığın aktif döneminde dalıcı olmak için başvurmazlar ama belirtilerin hafiflediği ya da olmadığı dönemlerde dalıcı olmak isteyebilirler. Dalış sporuyla ilgili birçok hekime göre ŞİZOFREN HASTA halen şizofreni belirtisi göstermese bile hem antipsikotik ilaç kullandığından hem de şizofrenik belirtilerin alevlenme riski bulunduğundan KESİNLİKLE DALMAMALIDIR.

Daha esnek görüşe sahip olan hekimler ise hastalık tablosunun ağırlığı, hastanın kullandığı ilaçlar ve ilaçlara verdiği yanıt, şizofreni belirtilerinin olmadığı dönemin süresine bakarak karar verilmesi gerektiğini; eğer uzun süredir psikotik belirtiler yoksa, hastanın kullandığı antipsikotikler dalış performansını olumsuz etkilemiyorsa, hasta sağlıklı düşünüp karar verebiliyorsa ve diğer dalıcılara karşı sorumluluk taşıyabiliyorsa dikkatle izlenmek ve anormal bir davranış ya da düşünce görüldüğünde dalıştan kesmek koşuluyla dalışa izin verilebileceğini öne sürmektedirler.

Bipolar Affektif Bozukluk ve Ünipolar Depresyon

Bipolar affektif bozukluk mani ya da hem mani hem depresyon nöbetleriyle ortaya çıkan, çoğu zaman kronik seyreden oldukça ağır bir ruhsal bozukluktur.

Ünipolar depresyon çoğu zaman tekrarlayan ağır depresyon nöbetleriyle seyreden bir ruhsal bozukluktur.

Maninin temel belirtileri

  1. Aşırı neşeli, coşkulu olma; kolay öfkelenme
  2. Hareket ve konuşmada hızlanma, çok konuşma
  3. Cinsel kamçılanma
  4. Aşırı enerji, durmadan bir şeylerle uğraşma
  5. Uykusuzluk
  6. İştah artışı (hasta sürekli hareket halinde olduğu için yemek yemeye vakit bulamayabilir)
  7. Kendini değerli, güçlü, üstün, başarılı algılama (sanrı niteliği kazanabilir)
  8. Yorgunluk, bitkinlik (aşırı hareket ve uykusuzluk sonucu ortaya çıkar)
  9. Sonucu kötü olabilecek zevk veren etkinlikleri yapma (kumar oynama, aşırı alış veriş yapma, uygun olmayan cinsel ilişki kurma).

Depresyonun temel belirtileri

  1. Çökkün duygu durum (üzüntü, elem)
  2. Hareket ve düşünce akımında yavaşlama
  3. Genel isteksizlik, enerji azlığı, çabuk yorulma
  4. Zevk veren şeylerden zevk almama (anhedoni)
  5. Dikkati yoğunlaştırmada zorluk, dalgınlık
  6. Yetersizlik, değersizlik, suçluluk düşünceleri (sanrı niteliği kazanabilir)
  7. Uykusuzluk
  8. İştahsızlık
  9. Cinsel isteksizlik
  10. Geçmişe pişmanlıkla; geleceğe umutsuz, karamsar bakma
  11. İntihar düşünce ve/veya eylemi.

Manik hasta neden dalamaz?

Manik hastanın hızlanmış hareketleri suyun içinde ani iniş ve çıkışlara; kendine aşırı güvenmesi dalış kurallarını hiçe saymasına yol açarak tehlikeli olabilir.

Dikkatini toplamasındaki güçlük suyun içinde doğru karar verebilmesini bozarak istenmeyen sonuçlara yol açabilir.

Manik hastanın kullandığı antipsikotik, karbamazepin, lityum, valproat gibi ilaçlar da dalış performansı için risklidir.

Depresyon neden dalışa engel?

Depresyon kişinin dikkatini yoğunlaştırmasını, doğru düşünüp sağlıklı kararlar almasını bozduğu için dalış açısından risklidir. Depresyonda görülen intihar düşünce ve girişimleri, depresif duygu duruma eşlik eden anksiyete ve öfke hem depresif dalıcının hem de diğer dalıcıların dalış güvenliğini tehlikeye sokar. Ölümle sonuçlanan bazı dalış kazalarının intihar olduğu düşünülmektedir.

Kişilik Bozuklukları

Paranoid, şizotipal, antisosyal ya da sınırda (borderline) kişilik bozukluğu gibi bazı kişilik grupları düşünce ya da davranışlarındaki bozukluk nedeniyle (örneğin paranoid ve şizotipal kişilik bozukluğunda başkalarından kuşkulanma, antisosyal kişilik bozukluğunda sorumluluk taşıyamama ve agresif davranışlar gösterme, sınırda kişilik bozukluğunda intihar eğilimi) dalıcı olmaya uygun değillerdir.

Dalışa Göreceli yada Geçici Olarak Engel Olan Ruhsal Bozukluk ve Durumlar

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU

Anksiyetenin ön planda olduğu ve günlük işlevlerde (okul ya da iş başarısı, sosyal ilişkiler vb) bozulmaya yol açtığı bir ruhsal bozukluktur. Hastalar birçok olay ya da etkinlik hakkında endişe duyarlar, başarılı olamamaktan korkarlar.

Anksiyete belirtileri

  1. Endişe, huzursuzluk
  2. Dikkati toplamada zorluk
  3. Yorgunluk
  4. Uyku bozukluğu
  5. Taşikardi, aritmi, göğüste sıkışma hissi
  6. Kaslarda gerginlik, hatta ağrı
  7. Baş ağrısı
  8. Sık nefes alma
  9. Hava açlığı hissetme
  10. Bayılacak gibi hissetme
  11. Baş dönmesi
  12. Bulantı, kusma
  13. İshal
  14. Sık idrar yapma hissi.

Anksiyete bozukluğu neden dalışa engel?

Belli bir düzeye kadar anksiyete ve korku normal ve sağlıklı duygulardır; insanı uyanık, canlı tutar, sorun çözmesini kolaylaştırır, tehlikeli durumdan kaçınmasını sağlar. Ancak anksiyete ve korku yüksek düzeydeyse kişinin performansını bozar, hatta felce uğratır. Ruhsal bozukluklar arasında anksiyete bozukluğu dalış açısından özel bir önem taşır çünkü yapılan çalışmalarda dalış kazaları ile anksiyete ve panik atağın yakından ilişkili olduğu saptanmıştır. Dalış sağlıklı insanlarda belli bir düzeyde anksiyete yaratır. Anksiyete bozukluğu olan kişi dalmamalıdır çünkü suyun içinde kolayca panik atak geçirebilir. Ayrıca tedavide kullanılan anksiolitik ve antidepresanların dalış üzerine olumsuz etkileri olabilir. Anksiyete bozukluğu tedavi edildikten ve ilaç tedavisi kesildikten sonra kişi dalabilir.

PANİK BOZUKLUĞU

Çoğu zaman ani ve beklenmedik bir anda başlayan yoğun anksiyete nöbetlerine panik atak denir. Panik atak sırasında anksiyete belirtilerinin tümünün yanı sıra ölüm korkusu, kontrolünü kaybedeceği ya da çıldıracağı korkusu gibi korkular da ortaya çıkar.

Panik atak neden dalışa engel?

Dalış kaza ve ölümlerinin önemli bir oranının (%20’den fazla) paniğe bağlı olduğu kabul edilmektedir. Kesin olmamakla birlikte suyun altından hızlı ve ani çıkışların temel nedeninin panik olduğu düşünülmektedir. Hatta en önemli etken olduğunu ileri sürenler bulunmaktadır. Panik kişinin bulunduğu ortamdan bir an önce kurtulma isteği duymasına yol açar. Suyun içinde ortaya çıkan panik atak, dalıcının mantıklı düşünüp uygun davranmasını engellediği için boğulmasına ya da akciğer barotravmasına neden olabilir. Paniğe kapılmış dalıcının dikkati bozulur, karar verme yeteneği kaybolur ve regülatörü ağzından atmak, aniden yukarı fırlamak gibi tehlikeli davranışlar gösterir.

Dalışa bağlı ölümlerin %60’ında ölüm nedeninin boğulma olduğu saptanmıştır. Boğulma havanın tükenmesi; ağ, olta vb takılma; hava embolisi; nitrojen narkozu gibi nedenlere bağlı olabildiği halde boğulmada en önemli etkenin panik olduğu düşünülmektedir. Örneğin suyun içinde ağa takılan bir dalıcı sakin bir biçimde kendini kurtarmaya çalışmak yerine paniğe kapılıp boşu boşuna çırpınırsa, ağa kurtulamayacak biçimde takılabilir ya da havası tükenen, regülatörü bozulan bir dalıcı dalış eşinin yedek regülatörünü almak yerine aniden suyun üstüne fırlayarak akciğer barotravması geçirebilir. Boğulan dalıcıların bir kısmının tüplerinde hava bulunduğu ve malzemelerinin sağlam olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle bu dalıcıların panik atak sonucu öldükleri düşünülmektedir.

Yakın zamanda yapılan bir çalışmada dalıcıların yarısından fazlasının en az bir kez panik atak ya da paniğe yakın durum yaşadığı ve paniğin yeni başlayan dalıcılar kadar deneyimli dalıcılarda da görüldüğü bulunmuştur.

Suyun içinde panik atak birkaç nedenle ölüme yol açabilir. Dalıcı hızlı ve yüzeyel soluduğu için akciğerlere yetersiz oksijen gider ve hipoksi oluşur. Dalıcı daha da hızlı solur ve hava açlığı hissettiği için regülatörü ağzından atıp yukarı fırlayabilir. Bunun sonucu da boğulma, akciğer barotravması ya da dekompresyon hastalığı ortaya çıkabilir. Hipoksi bilinç kaybına, bilinç kaybı da boğulmaya yol açabilir. Ayrıca taşikardi ve aritmi kalp hastalığına yatkın bir dalıcının kalp krizi geçirmesine neden olabilir.

FOBİK BOZUKLUK

Genellikle korkutucu bulunmayan bir nesne ya da durumdan aşırı korku duymaya fobi denir. Fobik anksiyete kişinin korktuğu nesne ya da durumla karşı karşıya kaldığı anda ortaya çıkar ve panik atağa dönüşecek kadar yükselebilir. Diğer zamanlarda fobik kişinin anksiyete düzeyi yaygın anksiyete bozukluğu fobik bozukluğa eşlik etmiyorsa, normaldir.

Tipleri:

  1. Agorafobi: Yalnız kalmak, yalnız sokağa çıkmak, sinema, alış veriş merkezi, otobüs gibi kalabalık yerlere girmekten aşırı korkma
  2. Sosyal fobi: Toplum içinde yapılan eylemlerden aşırı korkma (konuşmak, yemek yemek, dans etmek vb)
  3. Özgül (basit fobi): Hayvanlardan, fırtına, gök gürültüsü gibi doğal olaylardan, asansör, uçak gibi kapalı yere girmekten (klostrofobi), enjeksiyon yaptırma, kan görme gibi sağlıkla ilgili konulardan, yüksekten aşırı korkma.

Fobik bozukluk neden dalışa engel?

İlaç kullanmayan özgül fobiler (klostrofobi dışında) ve sosyal fobiler çoğu zaman dalışa engel  kabul edilmezler ancak agorafobik ya da klostrofobiklerin tedavi olana kadar dalması sakıncalıdır çünkü suyun içinde, özellikle mağara, batık ya da gece dalışı gibi görüşün yetersiz olduğu dalışlarda kolayca paniğe kapılarak hem kendi hem de diğer dalıcıların güvenliğini tehlikeye sokabilirler.

Anksiyete bozukluğu, panik bozukluğu ve fobik bozukluğun tedavi olana kadar dalmaması gerektiğini savunanların yanı sıra kararın kişiden kişiye değişebileceğini öne sürenler de bulunmaktadır.

REAKTİF DEPRESYON

Olumsuz bir yaşam olayına bağlı depresyon geçirip iyileşmiş olan ve tekrarlama riski düşük olan kişi dalabilir.

KONVERSİYON BOZUKLUĞU

Organik nedeni olmayan, ruhsal etkenlere bağlı ortaya çıkan ancak fiziksel belirtilerle giden bir ruhsal bozukluktur. Felç, denge bozukluğu gibi motor belirtiler, körlük, sağırlık, duyu kaybı şeklinde duyusal belirtiler, bayılmalar, hıçkırma, öğürme gibi otonom belirtiler görülür. Konversif belirtiler dalış performansını bozar. Zaten hastalar çoğu zaman dalış gibi bir sporu öğrenmek için baş vurmazlar. Konversiyon bozukluğu tedavi edildikten sonra kişi dalabilir.

NARKOLEPSİ

Narkolepsi, kişi uykusunu almış olsa bile aniden ortaya çıkan, genellikle kısa süreli uyku nöbetleridir. Uykuya kas tonusunda azalma (katalepsi) eşlik edebilir. Seyrek görülen bir uyku bozukluğudur. Dalış sırasında uyku ölümle sonuçlanabileceği için ancak tedavi sonrasında kişi dalabilir.

UYUM BOZUKLUĞU

Olumsuz bir yaşam olayından sonra başlayan, davranış sorunları ya da depresyon, anksiyete gibi duygusal sorunlarla seyreden bir ruhsal bozukluktur. Kişi tedavi olduktan sonra dalabilir.

ALKOLİZM VE MADDE BAĞIMLILIKLARI

Alkol ve madde (marihuana, kokain vb) bağımlılığı varsa, tedavi edilmediği sürece dalışa izin verilmez. Muayene sırasında dalıcı adayının ne sıklıkla alkol/madde kullandığı; ne miktarda kullandığı; kullanmadan ne kadar süre geçirebildiği; kullandığı alkol/maddenin günlük yaşantısına etkisinin olup olmadığı; alkol/madde etkisinde iken araba kullanıp kullanmadığı ve bu nedenle ceza alıp almadığı sorgulanmalıdır.

Alkol neden dalışa engel?

Alkol insanda güven duygusunu arttırıp riskli dalışlar yapmasına yol açar. Alkol tepki verme süresini uzattığı; dikkati yoğunlaştırma, bellek, bilgiyi kullanma, yargılama yetilerini bozduğu; dürtü kontrolünü azalttığı; serebellar işlevleri bozduğu için dalışı olumsuz etkiler. Ayrıca alkol nitrojen narkozu ve dekompresyon hastalığı riskini arttırır. Kronik alkolik tedavi olmuşsa dalabilir. Tedavi sonrası bir yıl geçmesi gerektiğini düşünenlerin yanı sıra, bu sürenin beş yıl olması gerektiğini, hatta alkol bağımlısının tedavi olsa bile dalmaması gerektiğini savunanlar da bulunmaktadır.

PSİKOTROP İLAÇLAR

Herhangi bir psikotrop ilacı kullanan kişinin ilaç tedavisi bitene kadar dalmaması gerektiği yaygın olarak kabul edilen görüş olmakla birlikte; ilacın yan etkisinin olup olmamasına ve hastalığın ciddiyetine göre karar verilmesi gerektiğini savunanlar da bulunmaktadır.

Psikotrop ilaçların dalışı olumsuz etkileyebilen yan etkileri:

Antidepresanlar:                

1. Uyku hali, sedasyon, sersemlik

  • Taşikardi
    • Hipotansiyon, baş dönmesi
    • Anksiyete
    • Ellerde tremor
    • Epilepsi eşiğinde düşme
    • Halsizlik

Antipsikotikler:                  

1. Uyku hali, sedasyon, sersemlik

  • Taşikardi
  • Hipotansiyon, baş dönmesi
  • Ekstrapiramidal yan etkiler
  • Epilepsi eşiğinde düşme

Anksiyolitikler:                  

1. Uyku hali, sedasyon, sersemlik

  • Dikkati toplamada güçlük
  • İnce motor becerilerde bozulma
  • Nitrojen narkozu riskinin artması

Bir kişinin dalıcı olabilmesi için hem kendi hem diğer dalıcıların güvenliği açısından fiziksel olduğu kadar ruhsal olarak da sağlıklı olması gerekmektedir. Bu nedenle dalıcı adaylarının sağlık muayenesini yapan hekim, adayın ruhsal durumuna dikkat etmeli ve en ufak bir ruhsal sorun ya da bozukluk şüphesinde adayı bir psikiyatriste göndermelidir.

Genel olarak şizofreni, bipolar affektif bozukluk, ünipolar depresyon ve bazı kişilik bozuklukları dışında kalan ruhsal bozukluklar tedavi sonrasında dalışa engel değildir.

DALIŞA KESİN ENGEL BOZUKLUKLAR

  1. Şizofreni                                                                           
  2. Ünipolar depresyon
  3. Bipolar affektif bozukluk                                                 
  4. Bazı kişilik bozuklukları

DALIŞA GÖRECELİ YA DA GEÇİCİ ENGEL BOZUKLUK VE DURUMLAR

  1. Anksiyete bozukluğu                                                       
  2. Uyku bozukluğu (narkolepsi)
  3. Panik bozukluğu                                                              
  4. Uyum bozukluğu
  5. Fobiler
  6. Alkolizm ve madde bağımlılığı
  7. Reaktif depresyon                                                            
  8. Psikotrop ilaç kullanımı
  9. Konversiyon bozukluğu

Profesyonel Sualtıadamı

Psikomotor testler sonucunda bir rahatsızlığı saptananlar profesyonel sualtı adamı olamazlar.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Spor dalışının tıbbi yönleri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/9148089/

⭐️⭐️ Tüplü dalış: Sizin ve hastalarınızın bilmesi gerekenler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/16913196/

⭐️⭐️ Dalış tıbbı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/378050/

⭐️⭐️ Çevresel Fizyoloji ve Dalış Tıbbı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29456518/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Yukarıdaki Tüm Bilgiler farkındalık yaratmak maksadı ile olup hekiminizin muayenesi veya görüşleri yerini tutamaz.

Bu sebeple hekiminize / hekimlerinize düzenli periyodik muayene olun ve yönlendirmelerine uyun.

Sağlıklı dalışlar dilerim.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Sarı Kantaron

Türkiyede yöresel olarak Binbirdelik otu, Kan otu, Kılıç otu, Mayasıl otu, Yara otu, Kuzu kıran, püren ve ingilizcede St. John’s wort adıyla bilinen Hypericum perforatum L., Hypericaceae familyasına dahil ve Avrupa, Asya, Kuzey Afrika ve Amerika Birleşik Devletlerinde yetişen çok yıllık bir bitkidir.

En önemli maddesi Hiperisin dir.

Sarı kantaron (Hypericum perforatum L.) fotodinamik, antidepresan, antiviral, antifungal, antibakteriyel, antiretroviral, antipsoriatik ve antitümör etkileri bulunmaktadır.

Antik Yunanlılara kadar uzanan geleneksel Avrupa tıbbında kullanılan sarı çiçekli bir bitkidir.

St. John’s wort ismi görünüşe göre Vaftizci Yahya’ya atıfta bulunmaktadır, çünkü bitki Haziran sonlarında St. John the Baptist bayramı zamanında çiçek açmaktadır.

  • Tarihsel olarak sarı kantaron, özellikle şeker hastalığı, kanser, karaciğer ve akciğer rahatsızlıkları, mide ve böbrek hastalıkları, diyare, bronşit, uykusuzluk ve depresyon gibi çeşitli rahatsızlıklar için ve yara iyileşmesine yardımcı olmak için kullanılmıştır.
  • Günümüzde, sarı kantaron depresyon, menopoz semptomları, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), somatik semptom bozukluğu (kişinin fiziksel semptomlar hakkında aşırı, abartılı kaygı hissettiği bir durum), obsesif-kompulsif bozukluk ve diğer durumlar için teşvik edilmektedir.
  • Sarı kantaron‘un topikal kullanımı (cilde uygulanması) yaralar, morluklar ve kas ağrıları dahil olmak üzere çeşitli cilt rahatsızlıkları için teşvik edilmektedir.

En yaygın kullanılan topikal preparat, taze veya kuru çiçekler veya bitkinin çiçekli toprak üstü kısımlarından yapılan hypericum yağıdır.

Hypericum yağının hazırlanması.

  1. Bitki materyali zeytinyağında cam kapta (1:4 oranında) karıştırılır.
  2. Fermantasyon için ılık bir yerde tutulur.
  3. Bitki materyali ezilir.
  4. Yağ süzülür ve sulu faz sodyum sülfat ile uzaklaştırılır.
  5. Cam kapatılır ve yaklaşık 4-6 hafta boyunca görünür ışığa maruz bırakılır.
  6. Yoğun kırmızı renkte yağ elde edilir.

Bu işlemler sonucu elde edilen ürünün stabilitesi sınırlı olduğu için kahverengi cam şişelerde muhafaza edilmesi gerekir.

Işığa kısa süre maruz bırakmak protohiperisini hiperisine dönüştürürken, maruziyet birkaç hafta sürdüğünde hiperisin diğer ürünlere indirgenir ve yağda çok düşük konsantrasyonlarda bulunur. Hazırlanmış yağın yakut kırmızısı rengi, hiperisinin lipofilik parçalanma ürünlerinden kaynaklanmaktadır. Güçlü bir antimikrobiyal ve anti-inflamatuar ajan olan hiperforini yüksek konsantrasyonlarda elde etmek için, hypericum yağı, oda sıcaklığında ışık almayan bir ortamda meyve kapsüllerinden hazırlanabilir ve daha sonra düşük sıcaklıklarda karanlıkta saklanabilir.

Sarı Kantaron Etkileri Hakkında Şüpheler

  • Sarı kantaron, plasebodan (etkisiz bir madde) daha etkili ve hafif ve orta dereceli depresyon için standart antidepresan ilaçlar kadar etkili görünüyor. Bunun şiddetli depresyon ve 12 haftadan uzun süreler için geçerli olup olmadığı belirsizdir.
  • Sarı kantaron depresyon dışındaki durumlar için de incelenmiştir. Huzursuz bağırsak sendromu, kronik hepatit C virüsü (HCV) enfeksiyonu, HIV enfeksiyonu ve sosyal anksiyete bozukluğu gibi bazılarında, mevcut kanıtlar sarı kantaron‘un faydalı olmadığını göstermektedir.
  • Sarı kantaronun menopoz semptomlarına, yara iyileşmesine ve somatik semptom bozukluklarına yardımcı olabileceği düşünülüyor ancak bunu kesin olarak bilmek için yeterli kanıt bulunmuyor.
  • Sarı kantaronun sigarayı bırakmada, hafızayı geliştirmede veya anksiyete, DEHB ve mevsimsel duygusal bozukluk gibi birçok rahatsızlıkta faydalı olup olmadığını bilmek için yeterli güvenilir kanıt bulunmamaktadır.
  • Sarı kantaron, özellikle büyük dozlarda alındığında güneş ışığına karşı artan hassasiyete neden olabilir. Diğer yan etkiler arasında uykusuzluk, anksiyete, ağız kuruluğu, baş dönmesi, gastrointestinal semptomlar, yorgunluk, baş ağrısı veya cinsel işlev bozukluğu yer alabilir.
  • Sarı kantaron‘un topikal olarak kullanıldığında güvenli olup olmadığını bilmek için yeterli güvenilir bilgi bulunmamaktadır. Güneşe maruz kalmaya karşı ciddi cilt reaksiyonlarına neden olabilir.
  • Sarı kantaronsarı kantaron’u hamilelikte veya emzirme döneminde kullanmak güvenli olmayabilir. Laboratuvar hayvanlarında doğum kusurlarına neden olmuştur. Sarı kantaron kullanan annelerin emziren bebekleri kolik, uyuşukluk ve huzursuzluk yaşayabilir.

Tedavide Kullanımı

Sarı Kantaron İlaç etkileşimleri

Sarı kantaron‘un depresyon için kullanımı ve ilaçlarla etkileşimleri hakkında kapsamlı araştırmalar yapılmıştır.  
Sarı kantaron’un çeşitli ilaçlarla tehlikeli, bazen yaşamı tehdit edici şekillerde etkileşime girebileceği açıkça gösterilmiştir.

Sarı kantaron diğer antidepresanlarla birlikte alındığında, yaşamı tehdit eden bir durum olan serotonin sendromu riskini artırır.

Bu durum, kalp atış hızının hızlanması, yüksek tansiyon ve halüsinasyonlarla karakterizedir.

Sarı kantaron,  aşağıdakiler gibi hayati öneme sahip ilaçlar da dahil olmak üzere birçok ilacın etkisini zayıflatabilir:

  • Antidepresanlar
  • Doğum kontrol hapları
  • Vücudun nakledilen organları reddetmesini önleyen siklosporin
  • Digoksin ve ivabradin dahil olmak üzere bazı kalp ilaçları
  • İndinavir ve nevirapin dahil olmak üzere bazı HIV ilaçları
  • İrinotekan ve imatinib dahil olmak üzere bazı kanser ilaçları
  • Antikoagülan (kan sulandırıcı) bir ilaç olan Warfarin
  • Simvastatin de dahil olmak üzere bazı statinler.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

Sarı kantaron https://www.nccih.nih.gov/health/st-johns-wort

Sarı Kantaron https://www.mayoclinic.org/drugs-supplements-st-johns-wort/art-20362212

Sarı Kantaron Fizibilite Raporu veYatırımcı Rehberi T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı http://chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://www.tarimorman.gov.tr/BUGEM/Belgeler/YATIRIMCI%20REHBER%C4%B0/SARI%20KANTARON%20F%C4%B0Z%C4%B0B%C4%B0L%C4%B0TE%20RAPORU.pdf

Hypericum Perforatum’un Geleneksel Tıp Alanındaki Uygulamaları http://chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1067580

Sarı Kantaron’a Dair (Hypericum Perforatum L.): Morfoloji, Etki Mekanizmaları, Aktivite, Yan Etkileri ve İlaç Etkileşimlerinin İncelenmesi http://chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1634923

Hypericum Perforatum Yapısındaki Kimyasal Bileşenler (Ersoy & Ozkan, 2020; Nürk & Blattner, 2011)

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Özlük Dosyası İçeriği

Sayın işveren,

10 Haziran 2003 tarih ve 25134 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış ve aynı gün yürürlüğe girmiş olan 4857 sayılı İş Kanunun 75. Maddesinde İşveren çalıştırdığı her işçi için bir özlük dosyası düzenler. İşveren bu dosyada, işçinin kimlik bilgilerinin yanında, bu kanunun ve diğer kanunlar uyarınca düzenlemek zorunda olduğu her türlü belge ve kayıtları saklamak ve bunları istendiği zaman yetkili memur ve mercilere göstermek zorundadır.” hükmü yer almaktadır.

Özlük dosyalarının hazırlanması ve çalışanlara ait evrakların oluşturulmasında önemli hususlara da dikkat etmek gerekir.

4857 sayılı İş Kanunun 75. Maddesine aykırı davranışların meydana gelmesi halinde ise 104. Madde hükümleri devreye girmektedir.

4857 sayılı İş Kanunun 104. madde: 75 inci maddesindeki işçi özlük dosyalarını düzenlemeyen, 76 ncı maddesinde belirtilen yönetmelik hükümlerine uymayan işveren veya işveren vekiline ……….. Türk Lirası idari para cezası verilir. (Para cezası her yıl değişmekte olup ilgili yıl değerleri dikkate alınmalıdır.)

4857 sayılı İş Kanunun 75. Maddesine göre çalışanın özlük dosyasına hazırlarken, Türk Ceza Kanunu’nun ilgili hükümlerine özellikle 135. maddeye aykırılık oluşturmayacak şekilde tamamlanmalıdır.

TCK’nın 135. ve 136. maddelerinde kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi, başkalarına verilmesi, yayılması ve ele geçirilmesi fiilleri ile 138. maddesinde kişisel verilerin yok edilmemesi fiili suç olarak tanımlanmıştır.  

Resmî Gazete Tarihi: 07.04.2016 Resmî Gazete Sayısı: 29677 ile yayınlanan 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu hükümleri de özellikle özlük dosyası içeriğinin doğru belirlenmesi, saklanması ve imhası ile ilgili hususları belirlemekte dikkate alınmalıdır.

Bu sebeple çalışanınız olmayan kişiler hakkında kişisel verilerin kaydedilmemesi gerektiği gibi çalışanlarınıza ait hukuki veya idari dayanağı olmayan bilgiler de kayıt altına alınmamalıdır.

Siz işverenlerimize, kanunlarca işverene getirilmiş yükümlülükler kapsamında düzenlenmesi zorunlu olan başlıca belgelere hatırlatmak istiyoruz.

İlgili kanun ve yönetmeliklerde zamanla değişiklikler olabileceğini göz önünde bulundurarak, firmanız bünyesinde insan kaynakları ve muhasebe birimleri ile çalışanlarınızın özlük dosyaları düzenlemelerini yapabileceğiniz gibi, firmanız dışında hizmet aldığınız profesyonellerden bilgi ve destek alarak da gereklilikleri yerine getirebilirsiniz.

Bu belgeler; işveren olarak sizlerin yasal yükümlülükleri, iş sözleşmesinden kaynaklanan borçları çerçevesinde özellikle işlemlerin kanuna uygun, verimli ve doğru yönetimi, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin uygulanması ve belgelendirilmesi, denetim ve anlaşmazlık hallerinden ispat ya da delil bildirme yükümlülüğünü yerine getirmeye yardımcı olması gibi amaçlarla toplanan belgeler niteliğindedir.

Özlük dosyasında çalışmanın niteliğine göre bulunması gereken belgeler ve hukuki dayanakları

  1. Çalışana ait kimlik bilgileriNüfus Cüzdanı fotokopisi/örneği (4857 Sayılı İş Kanunu Madde 75)
  2. İkametgâh belgesi (25 Ocak 2012 Tarih ve 28184 Nolu Resmi Gazete yayınlanan Tebligat Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmelik Madde 16)
  3. İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin iş yerinde yapılmış ve yapılacak eğitimleri ve işçinin bu eğitimlere katıldığını ve katılacağını gösteren çizelgeler (Temel İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimi ve tamamlayıcı eğitimler, Az tehlikeli sınıf işletmelerde yıllık 8 saat, Tehlikeli sınıf işletmelerde yıllık 12 saat, çok tehlikeli sınıf işletmelerde yıllık 16 saat eğitim aldığına dahil sertifikaları) (6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Madde 4 ve Madde 17-1 )
  4. Az Tehlikeli, Tehlikeli ve Çok Tehlikeli Sınıf işlerde çalışanlar için belirli periyotlarda alınması zorunlu işe giriş ve devamında çalışmasına engel olmadığını gösteren işyeri hekimi muayene raporları (6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Madde 15 )
  5. İş sağlığı ve güvenliği önlemlerine ilişkin gerekli bilgilerin, araç ve gereçlerin verildiğini gösteren araç ve gereçlerin listesini içeren işçinin imzasını taşıyan belgeler (Zimmet Formu), (6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Madde 19)
  6. İşyerinde/Şantiyede çalışanların okuyup imzalamaları ve bir nüshalarını almaları gereken iş güvenliği talimat ve taahhütnamesi. (4857 sayılı İş Kanunu 7 nci maddesinin birinci fıkrası, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Madde 19 – 1 ve 2 fıkrası)
  7. Diploma Örneği / Fotokopisi Çalışanın son mezun olduğu okula ait (6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Çalışanların eğitimi konulu 17. Maddesi (3) fıkrası: ve 30. Madde – (1)- e fıkrası)
  8. Adli sicil kaydı – Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ve İş Kanunu açısından sakınca teşkil etmemesi için çalışandan açık rıza almak şartı ile istenebilir. (6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu hükümlerine uygun onam alınmalıdır) Özelliği olan bazı işlerde adli sicil kaydı zorunluluk olabilir. Eski hükümlü çalıştırma zorunluluğu olan firmalarda (4857 Sayılı İş Kanunu Madde 30 – Ek Madde 2)
  9. Mesleki eğitim belgesi, Mesleki eğitim alma zorunluluğu bulunan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde, yapacağı işle ilgili mesleki eğitim aldığını belgeleyemeyenler çalıştırılamaz. (6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Çalışanların eğitimi konulu 17. Maddesi (3) fıkrası: ve 30. Madde – (1)- e fıkrası) veya Mesleki Yeterlilik Belgesi (Tehlikeli ve Çok Tehlikeli Sınıfta Yer Alan İşlerde Çalıştırılacakların Mesleki Eğitimlerine Dair Yönetmeliğin 6’ıncı maddesi 8. fıkrası)
  10. İşyerinde/Şantiyede çalışan iş makinası operatörlerinin operatörlük belgesi ve G sınıfı sürücü belgesi. Kamyonlarda ağır vasıta ehliyetli şoförler, iş makinelerinde ise (Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 87. maddesi gereğince) iş makineleri kullanma yetki belgesi (Operatörlük Belgesi) ve (G) sınıfı sürücü belgesi bulunanları çalıştırmak zorundadır.
  11. İşyerinde/Şantiyede çalışmakta olan ticari araç kullanan şoförlerinde SRC belgeleri. (Resmî Gazete Tarihi: 03.09.2004 Resmî Gazete Sayısı: 25572 Karayolu Taşımacılık Faaliyetleri Mesleki Yeterlilik Eğitimi Yönetmeliği)
  12. İşyerinde/Şantiyede çalışmakta olan ticari araç kullanan şoförlerinde psikoteknik muayene raporları.Şoförlük mesleği bakımından bedeni ve psiko-teknik açıdan sağlıklı olduklarını gösteren bir sağlık raporunu, yetkili sağlık kuruluşlarından her beş yılda bir almaları, şarttır. (Resmî Gazete Tarihi: 08.01.2018 Resmî Gazete Sayısı: 30295 Karayolu taşıma yönetmeliğinin 34. madde)
  13. İşe giriş bildirgesi (5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun 8. Maddesi)
  14. Yabancı uyruklu çalışan için çalışma izni (13 Ağustos 2016 tarih ve 29800 sayılı Resmi Gazete yayınlanan 6735 sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu)
  15. Süresi bir yıl ve daha fazla olan asgari ve azami müddetli ile çalışma var ise belirsiz süreli iş sözleşmesi bir örneği (4857 Sayılı İş Kanunu Madde 8 – 11 – 12) veya belirli süre ile çalışma var ise Belirli süreli iş sözleşmesi bir örneği (4857 Sayılı İş Kanunu Madde 8 – 11 – 12) Eğer, Yazılı iş sözleşmesi yapılmamış işe işe aldıktan sonra en geç iki ay içinde çalışana verilmesi zorunlu olan “iş koşullarını içeren yazılı belgenin“ çalışanın bu belgeyi aldığını gösteren şerhini ve imzasını taşıyan bir örneği (4857 Sayılı İş Kanunu Madde 8)
  16. Esaslı değişiklik anlaşmaları. (4857 Sayılı İş Kanunu Madde 22)
  17. Çağrı üzerine veya uzaktan çalışma var ise sözleşmenin bir örneği (4857 Sayılı İş Kanunu Madde 14)
  18. Her ay çalışana verilmesi zorunlu olan “ücret pusulasının “ işçinin imzasını taşıyan örneği (4857 Sayılı İş Kanunu Madde 37)
  19. Çalışandan alınan fazla saatlerle çalışmaya onay belgeleri (4857 Sayılı İş kanunu Madde 41)
  20. Serbest zaman kullanmak isteyen çalışanın istek dilekçeleri ve serbest zaman dilekçesi (4857 Sayılı İş kanunu Madde 41)
  21. Çalışanın ücretinde ve sosyal haklarında ortaya çıkan değişikleri gösteren belgeler. (4857 Sayılı İş kanunu Madde 22)
  22. Terfi ve nakil işlemlerini gösteren belgeler. (4857 Sayılı İş kanunu Madde 22)
  23. Denkleştirme esasının uygulandığı günlerde çalışanın periyodik (en fazla iki aylık) çalışma sürelerini ve ücretli boş zamanlarını gösteren çizelgeler (4857 Sayılı İş kanunu Madde 41)
  24. Sözleşmede hüküm bulunmayan hallerde çalışandan alınan Ulusal Bayram ve Genel Tatil Günlerinde çalışmaya onay belgeleri (4857 Sayılı İş Kanunu Madde 44)
  25. Hamile kadın çalışanların doğumdan önce üç hafta kalıncaya kadar çalışması halinde gerekli olan doktor onayı (4857 Sayılı İş Kanunu Madde 74)
  26. Doğum öncesi ve sonrası izinlerin artırılması gerektiğini gösteren doktor raporu (4857 Sayılı İş Kanunu 74)
  27. Süt iznini nasıl kullanmak istediğini gösteren çalışanın imzasını taşıyan dilekçe, bu isteğe göre oluşturulmuş süt izni çizelgesi (4857 Sayılı İş Kanunu 74)
  28. Yıllık ücretli izinleri gösteren ve çalışanın imzasını taşıyan izin kayıt belgesi (4857 Sayılı İş Kanunu Madde 56)
  29. İş sözleşmesi sona erdiğinde çalışana verilmesi zorunlu olan “çalışma belgesi’nin bir örneği ile belgenin çalışana verildiğini gösteren ve çalışanın imzasını taşıyan ispat belgesi (4857 Sayılı İş Kanunu Madde 28)
  30. İşsizlik sigortası kanunu uyarınca verilmesi zorunlu olan (İAB) İşten Ayrılma Bildirgesi (4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kannunu Madde 48)
  31. Erkek çalışanlar için askerlik durumu belgesi (1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu Madde 75 ”kaçakları, izinsizleri, bakayayı, yoklama kaçaklarını, saklıları ve çağrılıp ta gelmiyen yedek subaylar ve yedek astsubaylar ile yedek askeri memurları bilerek özel ve resmi hizmete alanlar veya gizliyenler 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır)
  32. 18 yaşın altındaki işçiler için ebeveyninin çalışma muvafakatnamesi (4857 Sayılı İş Kanunu Madde 71)
  33. Çalışana verilen her türlü izne ilişkin talep dilekçeleri, izin kullandırma çizelgeleri ve yıllık izin kayıt belgesi. 4857 Sayılı İş Kanunu Madde 56 – 53 – 54 – 55 – 60 ve Resmî Gazete Tarihi: 03.03.2004 Resmî Gazete Sayısı: 25391 yayınlanan Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliği Madde 19 – 20)
  34. İş yerinde ilan edilen ara dinlenmeleri çerçevesinde çalışandan haftalık yada aylık alınacak ara dinlenmeleri kullandığına ilişkin çalışan tarafından imzalanmış belge. (4857 Sayılı İş Kanunu Madde 66 – 67 – 68)
  35. Gece çalışması yaptırılan işlerde gece çalışmalarının 7.5 saatten fazla yapılmadığını gösteren ve çalışanın imzasını taşıyan gece çalışma çizelgeleri. (4857 Sayılı İş Kanunu Madde 69)
  36. Çalışanın gece ve gündüz postalarında çalışması halinde haftalık posta değişikliğini gösteren bireysel posta çizelgesi (4857 Sayılı İş Kanunu Madde 69)
  37. İş sözleşmesi sona erdiğinde çalışan yapılması zorunlu ödemelerinin yapıldığını gösteren çalışanın imzasını taşıya ödeme makbuzları ve ibraname. (Borçlar Kanunu Madde 420)
  38. Personel engelli ise Engelli Raporu fotokopisi ya da aslı (4857 Sayılı İş Kanunu Madde 30 – Ek Madde 2)
  39. Eski Hükümlü (Adli sicil Kaydı ve ilgili evrakları), terör mağduru veya engelli işçinin (Engelli Raporu) (4857 Sayılı İş Kanunu Madde 30)
  40. Çalışana iş sürecinde yapılan bildirimler, uyarılar, kurallara göre verilmiş cezalar, çalışana yapılmış savunma vermesi çağrıları, çalışanın vermiş olduğu savunmalar, bildirimleri tebliğden kaçınan çalışan ilişkin tutanaklar. (4857 Sayılı İş Kanunu Madde 38)
  41. Sakatlık indiriminden faydalanan işçi için Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan alınmış indirim yazısı (193 sayılı Gelir Vergisi Kanununu Madde 31)
  42. Geçici iş ilişkisi ile devredilecek çalışandan devir sayısında alınmış olan yazılı rıza, (4857 Sayılı İş Kanunu – Geçici iş ilişkisi Madde 7) 
  43. Sendika üyesi çalışan bakımından üyelik belgesi ve üye olmayanlar bakımından dayanışma aidatı ödeyerek Toplu İş Sözleşmesinden yararlanma talebini içeren dilekçe. (7 Kasım 2012 tarihlili ve 28460 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 6356 Sayılı Sendikalar Ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Madde 39)
  44. Kan grubu kartı (Kanuni zorunluluk – yükümlülük yoktur. İşletmeler bilerek yada bilmeyerek insani ve toplumsal sorumluluk gereği özlük dosyasına dahil ederler)
  45. İş sözleşmesinin feshini veya diğer sona erme nedenlerine ilişkin belgeler (4857 Sayılı İş Kanunu Madde 19)

Sıralananların yanı sıra birçok farklı belgenin de olabileceğini vurgulamak gerekir.

Ayrıca belirtilen her belgenin her çalışanın dosyasında olması söz konusu değildir. Çalışanın yaşına, cinsiyetine, uyruğuna, istihdam şekline ve yaptığı işe göre farklı belgelere ihtiyaç duyabileceği gibi bazılarında olması gereken belgelere bir başka çalışanda gerekli görülmeyebilir.

Elbette bu nitelikte belgeler de yukarıda sayılanlarla sınırlı değildir.

  1. İş başvuru formu – Çalışan işe alınırken yaptığı, işe alma sırasında çalışanla yapılan mülakat, görüşme ve test sonuçları. (6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu hükümlerine uygun onam alınmalıdır)
  2. Çalışan için uygulanan “performans ve verimlilik değerlendirme sisteminin” periyodik sonuçlarını gösteren belgeler.(6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu hükümlerine uygun onam alınmalıdır)
  3. Vizite kağıtlarının örnekleri, (6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu hükümlerine uygun onam alınmalıdır)
  4. İstirahat raporlarının örnekleri,(6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu hükümlerine uygun onam alınmalıdır)
  5. Çalışanla ilgili departmanlar arası yazışmalar ve gerekli görülen diğer belgeler, (6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu hükümlerine uygun onam alınmalıdır)
  6. Çalışanın takoğraf verileri (Karayolları Trafik Yönetmeliği Takoğraf Cihazı ile Sürücü Çalışma Belgesi Bulundurma ve Kullanma Zorunluluğu Madde 99 – a) Takoğraf cihazları – 2)
  7. Çalışanın fotoğrafı/ları (Gerekçesi hukuka uygun olmalı ve 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu hükümlerine uygun onam alınmalıdır)

         Ayrıca,

         Firmanız çalışma / hizmet alanına ve çalışmak amacı ile girecek olan tüm çalışanlardan, kendi firmaları tarafından verilmiş olan ve işyerinizde görevlendirildiklerine dair yazı ve sizin iş yerinizde çalışmaya muvafakat ettiğine dair belge ile birlikte diğer belgeleri istemeniz yararınıza olacaktır.

         Çünkü,

         4857 Sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinin 6. fıkrasına göre: Bu ilişkide asıl işveren alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.

         4857 Sayılı İş Kanunu, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununu 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, 6098 Sayılı Borçlar Kanunu ve ilgili tüm kanunlar ve ilgili yönetmelikleri gereği;

İŞVEREN, kendi işyerinde, iş yaptığı / hizmet verdiği yerlerde;

1- Kendi SGK lı çalışanından da ,

2- Anlaşmalı taşeronunun çalışanlarından da,

3- Fatura karşılığı hizmet aldığı firmanın çalışanlarından da SORUMLUDUR.

Yukarıda siz işverenlerimiz bilgilendirmek ve/veya bildiğiniz konuları hatırlatmak için ortaya konulmuş gereklilikler mevcuttur.

Mevzuatlarda yapılan değişiklikleri devamlı olarak takip etmeli, düzenlemelerinizi güncel olarak yapmalısınız.

Bu sebeple bilgilendirmelerimiz ışığında gerekliliklerinizi, konu ile ilgili hizmet aldığınız profesyonellere danışarak yerine getirmenizi tavsiye ederiz.

Özlük dosyalarının;

  • Vergi uygulamaları bakımından 5 yıl,
  • SGK uygulamaları bakımından 10 yıl,
  • İş sağlığı ve güvenliği uygulamaları bakımından 15 yıl

Saklanması zorunludur.

Özlük Dosyası – Yargıtay Kararlarından Örnekler

Örnek Yargıtay Kararı: ‘’… İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir…’’

(T.C. Yargıtay 9. HD, 2021/7105 E. 2021/11870 K. 15.9.2021 T.)

Örnek Yargıtay Kararı: “…Davacı işçi kullanmadığı yıllık izin sürelerine ait ücretleri talep etmiş mahkemece davacının imzasını taşıyan yıllık izin defteri sunulamadığı gerekçesi ile istekle ilgili hüküm kurulmuştur. Dosya içinde bulunan yıllık ücretli izin defteri işveren onaylı olmakla birlikte davacının imzasını taşımamaktadır. Ancak; izin defteri ekinde yer alan davacının imzasını içeren izin talep dilekçelerinde davacı işçi hangi yıla ait kaç gün izin kullanmak istediğini belirtmiş davalı işveren yetkilileri ile belediye başkanı tarafından izin kullanmasının onaylandığı anlaşılmıştır…’’

(T.C. Yargıtay 9. HD 2017/13477 E. 2020/48 K. 13.01.2020 T.)

Örnek Yargıtay Kararı: ……DAVACININ ÖNCEKİ İŞYERİNDEKİ ÖZLÜK DOSYASININ YENİ İŞVERENE GÖNDERİLMESİ NEDENİYLE KİŞİLİK HAKLARI ZARAR GÖRDÜĞÜNDEN MANEVİ TAZMİNAT DAVASI ( İnsan Kaynakları Müdürünün Dava Konusu Dosyayı Kendiliğinden Yeni İşverene Gönderildiği Yönünde Beyanı – Özel Bilgelerin Korunması Gereği/Davanın Kabulü ) •

İŞÇİ HAKKINDAKİ ÖZLÜK DOSYASINDAKİ ÖZEL BİLGİLERİN KORUNMASI GEREKTİĞİ ( Gizli Kalmasında İşçinin Haklı Çıkarı Bulunan Bilgilerin Açıklanmaması Gerektiği – Eldeki Davadaki Özlük Dosyanın Yeni İşverene Gönderilmesi Nedeniyle Davacının Manevi Yönden Etkilendiğinin Açık Olduğu – Manevi Tazminat Belirleneceği )

İŞÇİNİN GİZLİ KALMASI GEREKEN ÖZLÜK BİLGİLERİ ( Özel Mesajlar/Davacının Bir Kısım Senede Bağlı Tutarları Eski İşyerine Ödeyeceğine Dair Taahhüdünü İçeren İşten Ayrılma Dilekçesi ve Ödeme Dekontlarının Açıklanmaması Gereği – Davacının Sağlık Sorunları ile İlgili Yazışmaları/Özlük Dosyasının Muhafaza Edileceği )

İŞÇİNİN KİŞİLİK HAKLARININ ZARAR GÖRDÜĞÜNÜN KABULÜ ( Özlük Dosyasının Yeni İşverene Gönderilmesi Nedeniyle İşçinin Manevi Olarak Etkilendiğinin Kabulü )

İŞÇİYE AİT ÖZEL YAZIŞMALARIN BULUNDUĞU ÖZLÜK DOSYASI ( Elektronik Posta Yazışmalarının da Bulunduğu Özlük Dosyasının Eski İşveren Tarafından İşçinin Çalıştığı Yeni Yere Gönderilmesi Nedeniyle İşçinin Kişisel Haklarının Zarara Uğradığı – Manevi Tazminat Talebi/Kişilik Hakları/İşçi Hakları/Özlük Dosyası )

(YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ E. 2014/37215 K. 2016/9418 T. 14.4.2016)

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Değerli işverenler son olarak,

Firmanızın çalışma alanını ilgilendiren kanun ve yönetmelikleri özellikle bilmeli ve değişiklikleri takip etmelisiniz. Aynı zamanda iş alanınız ile ilgili konularda Hukuk, Muhasebe, İş Sağlığı ve Güvenliği başta olmak üzere profesyonel hizmet almalısınız.

Aşağıda Çalışma Bakanlığı internet sitesinde bulunan sadece Türk vatandaşlarının çalışabileceği meeslek ve işler yer almaktadır.

Kanunlarla Türk Vatandaşlarına Hasredilen ve Yabancıların Çalışmalarının Yasak Olduğu Meslek ve Görevler https://www.csgb.gov.tr/uigm/calisma-izni/turk-vatandaslarina-hasredilen-meslekler/

  1. Özel Güvenlik Şirketleri İçin Kurucu, Yönetici, Eğitici ile Şirket Tüzel Kişi Ortağının Yetkilendirdiği Temsilciler (Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun 5. madde)
  2. Özel Güvenlik Görevlileri (Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun 10. madde)
  3. Çarşı ve Mahalle Bekçiliği (Çarşı ve Mahalle Bekçileri Hakkında Kanun 3. madde)
  4. Mali Müşavirlik  (Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu 4. madde)
  5. Kooperatif Yönetim Kurulu Üyeleri (Kooperatifler Kanunu 56. madde)
  6. Gümrük Müşavir Yardımcısı (Gümrük Kanunu 227. madde)
  7. Türkçeden Başka Dille Öğretim Yapan ve Yabancılar Tarafından Açılmış Bulunan Okulların Kurucuları (Özel Öğretim Kanunu 8. madde)
  8. Özel Hastanelerde Mesul Müdür (Hususi Hastaneler Kanunu 9. madde)
  9. Diş Hekimliği, (Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun, 30. madde)
  10. Hastabakıcı  (Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun, 63. madde)
  11. Eczacılık  (Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun 2. madde)
  12. Veterinerlik (Veteriner Hekimliği Mesleğinin İcrasına, Türk Veteriner Hekimleri Birliği ile Odalarının Teşekkül Tarzına ve Göreceği İşlere Dair Kanun 2. madde)
  13. Uzmanlık Eğitimi Dışında Çalışacak Yabancı Asistanlar (Tıpta Uzmanlık Tüzüğü 20. madde)
  14. Noter (Noterlik Kanunu 7. madde)
  15. Hakim ve Savcı (Hakimler ve Savcılar Kanunu 7. madde)
  16. Avukat (Avukatlar Kanunu 3. madde)
  17. Arabulucu (Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 20.madde)
  18. Konkordato Komiseri (Konkordato Komiserliği ve Alacaklılar Kuruluna Dair Yönetmeliği 4. madde)
  19. Stajyer Havacılık Bilgi Yönetimi Memuru (Havacılık Bilgi Yönetimi Personeli Lisans ve Derecelendirme Yönetmeliği 16. madde)
  20. Fahri Trafik Müfettişi (Karayolları Trafik Kanun Ek 6. madde)
  21. Taşıma İşleri Organizatörlüğü (Taşıma İşleri Organizatörlüğü Yönetmeliği 7. madde)
  22. Acente Sorumlusu, Seyahat Acentesi Sorumlusu (Seyahat Acenteleri ve Seyahat Acenteleri Birliği Kanunu 3. madde)
  23. Turist Rehberi (Turist Rehberliği Meslek Kanunu 3. madde)
  24. Kara Suları Dahilinde Balık, İstiridye, Midye, Sünger, İnci, Mercan İhracı, Dalgıçlık, Arayıcılık, Kılavuzluk, Kaptanlık, Çarkçılık ,Katiplik, Tayfalık vb. (Kabotaj Kanunu 3. madde)
  25. Spor Müşavirleri (Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Spor Müşavirleri Atanma ve Çalıştırma Yönetmeliği 5. madde)
  26. Tarım Alanında İş Aracısı (Tarımda İş Aracılığı Yönetmeliği 6. madde)
  27. Gemi Acente Yetkilisi ve Gemi Acente Personeli (Gemi Acenteleri Yönetmeliği 7. ve 8. madde)
  28. Daimî Nezaretçi, Teknik Eleman (Maden Yönetmeliği 125. ve 130. madde)

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

03.11.2024 tarihi itibari ile yürürlükteki kanun ve yönetmeliklerden yararlanılmıştır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:

Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hukuki tavsiye yerini alamaz. Web sitemizdeki yayınlardan yola çıkarak, işlerinizin yürütülmesi, belgelerinizin düzenlenmesi ya da mevcut işleyişinizin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriğinde yer alan bilgilere istinaden profesyonel hukuki yardım almadan hareket edilmesi durumunda meydana gelebilecek zararlardan firmamız sorumlu değildir. Sitemizde kanunların içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Birlikte Kullanılmamalı

Çoklu ilaç yazımı ve kullanımı, (Polifarmasi) ilaç-ilaç etkileşimleri ve potansiyel olarak uygunsuz ilaçların reçete edilmesi olasılığını artırır. İlaç-ilaç etkileşimi, iki ayrı ilacın her birinin tek başına verildiğinde bilinen etkilerinden beklenen yanıttan farklı verilen farmakolojik veya klinik yanıtı ifade eder.

Son yıllarda, reçetesiz satılan (OTC) ilaçlar muazzam miktarda arttı. Yanı sıra reçete yazımlarında hastadan gelen taleplerin baskı – şiddet boyutuna ulaşması da reçete edilen ilaç çeşitliliğini ve sayısını arttırdı. Polifarmasi 90 llı yıllarda yaşlı nüfus arasında oldukça yaygınken günümüzde gençlerde de yaygınlaştı.Büyük sorun hastaların büyük bir kısmının bitkisel takviyeleri, diğer ürünleri veya tamamlayıcı tıp kullanımınını hekimlerine danışmadan uygulamaları.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Gelin günlük hayatta sık kullanılan ilaçlardan örnekle vererek yanlış kullanımları görelim.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

ÇİNKO ➖ BAKIR beraber alınmamalı

İnanılır gibi değil lakin sadece ÇinkoBakır bir arada olan tablet satılıyor. ÇinkoBakır aynı reseptöre bağlanır ve Bakır baskın gelerek çinkoyu engeller.

Bakır aynı zamanda şampuanlarda çok kullanılan B5 (pantotenik asit) vitamini de engeller.

Baklagiller ve tam tahıllar gibi fitat içeriği yüksek besinler çinko emilimini azaltır. Bu besinleri ıslatmak ve filizlendirmek fitat içeriklerini azaltmaya ve çinko emilimini iyileştirmeye yardımcı olur.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

DEMİR ➖ KALSİYUM beraber alınmamalı

Kalsiyum demiri engeller. Ayrıca gıdalardaki kalsiyum ve fitatlar da demiri engeller.

Bu sebeple demir ilacı / preparatları ile yemek arasında 4-5 saat olmalı. (Mümkünse gece yatmadan aç alınmalı)

Kahve ve çay gibi polifenol açısından zengin besinler demir emilimini azaltır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

E vitamini / Omega-3 ➖ K vitamini beraber alınmamalı

E vitamini ve Omega-3 kanı sulandırırken K vitaminin pıhtılaştırma özelliğini engeller.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

EUTHYROX – LEVITRON ➖ DEMİR beraber alınmamalı

Levotiroksin içeren hipotiroidi ilaçları ile demir beraber kullanılmaz.

Dikkat burada demir ilacı tiroit ilaçlarının emilimi engellenir.

Mide ilaçları da hipertiroidi ilaçlarının emilimini engeller.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

B12, B9, B6, D vitamini, C vitamini

Bu vitaminler GECE ALINMAZ.

D vitamini melatonini engelleyerek uykusuzluk yapar. Yatma saati ile D vitamini alımı arasında 12 saat olmalıdır.

B12, B9, B6, C vitamini ise enerji metabolizmasına katılarak uykusuzluk yapar. Yatma saati ile bu vitaminleri alım arasında 5 saat fark olmalıdır.

C vitamini B12 vitamini ile birlikte alınmamalı. C vitamini yüksek dozda B12 yi baskılar.

Parkinson hastaları nadiren karbidopa olmadan levodopa aldıklarında B6 (Pridoksin) 10 ila 25 mg gibi küçük dozlarda bile levodopa‘nın etkisini yok eder.

Demir tuzları da levodopa emilimini engeller. Levodopa alan parkinson hastalarında birlikte kullanılmamalıdır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

SELENYUM ➖ BAKIR bir arada kullanmaz.

Selenyum ve Bakır bir arada alındığından selenyum engellenir.

C vitamini selenyum etkisini artırır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

MİDE İLAÇLARI ile ilaç kullanımı nasıl olmalı

Demir, Çinko, Magnezyum, B12 arasında 5 (beş) saat farkı olmalı.

Demir, Çinko, Magnezyum, B12 emilimi için mide asiti gerekli, eğer mide ilacı (PPI, ANTİ-ASİT, H2 antagonisti) kullanıyorsanız vücudunuzda bunlar eksilir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

ASPİRİN

Vitamin E, Omega-3, Vitamin K1 aspirinle beraber kullanılmaz.

Vitamin E ve Omega-3 aspirin etkisini artırır, damarlarda sızıntıya neden olabilir. Aspirinle aralarında 7-8 saat fark olmalıdır.

Vitamin E warfarin gibi kan sulandırıcılarla birlikte de kulanılmamalı. Warfarinin etkisini arttırarak kanamalara yo açabilir.

Aspirin K1‘in etkisini nötralize eder, K1 bir işe yaramaz, beraber kullanılmaz.

Warfarin ve K vitamini içeren ürünler birlikte alındığında, warfarinin aktivitesi azalır ve protrombin zamanı ve INR’de azalmaya neden olur.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

METFORMİN ➖ B12 beraber alınmamalı

Metformin içeren Diyabet /obezite ilaçları B12 emilimini tam olarak engeller.

Metformin bağırsak duvarında (+,-) yönünü değiştirir ve B12 bağırsağa giremez.

Metformin kullanımından en az 8 saat sonra B12 kullanmak gerekir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

KALSİYUM – MAGNEZYUM birlikte alınmamalı

Ispanak ve ravent gibi oksalat içeriği yüksek besinler bağırsaktaki kalsiyumla bağlanarak emilimini azaltır. Ispanak yoğurtsuz olur mu? demeyin..

Gastrointestinal sistemde emilim için rekabet edebilirler. Kalsiyum ve Magnezyum kemik mineralizasyonu ve çeşitli fizyolojik işlevler için gerekli olduğu kadar, birinin yüksek alımı diğerinin emilimini engeller.

Kalsiyum ile Tetrasiklinler ve Florokinolonlar ile birikte alınmamalıdır. Bu antibiyotiklerin kulanımı sırasında takviyelerden kaçınılmalıdır.

Kalsiyum karbonat, siprofloksasinin biyoyararlanımını %40 oranında azaltarak antibiyotik etkinliğini zayıflatır. BİRLİKTE ALINMAMALIDIR.

Kalsiyum ve levotiroksin‘in etkisini (biyoyararlanımını) azalttığı için dozlarının en az dört saat arayla alınmalıdır.

Kortikosteroidler kalsiyum emilimini azaltır ve bu da zamanla osteoporoza yol açabilir

Florokinolon ve tetrasiklin antibiyotikleri, bifosfonatlar ve levotiroksin alüminyum ve magnezyumdan etkilenebilir; bu nedenle, bu ilaçların dozları alüminyum veya magnezyum tüketiminden sonraki iki saat içinde alınmamalıdır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

POTASYUM

Potasyum takviyeleri, Anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri veya anjiyotensin reseptör blokerleri, digoksin, indometasin, reçeteli potasyum takviyeleri ve potasyum tutucu diüretikler triamteren veya spironolakton ile birlikte kullanılmamalıdır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Polifarmasiyi Önlemek ve İlaçlara Bağlı Zararları En Aza İndirmek İçin

  • Doğru bir ilaç listesi ve tıbbi geçmişinizi koruyun ve mümkün olduğunda güncellenmesi için hekiminizle görüşün.
  • Hekiminize giderken reçeteli, reçetesiz, takviye edici ve bitkisel ilaçlar dahil tüm ilaçlarınızı yanınızda götürün.
  • Herhangi bir ilaç değişikliğini diğer hekimlerinizle birlikte gözden geçirin ve mümkünse tüm değişikliklerin yazılı olmasını sağlayın.
  • Mümkün olan en az sayıda ilacı ve en basit dozaj rejimini kullanın.
  • Reçete edilen her ilacı tanısıyla ilişkilendirmeye çalışın.
  • Gereksiz tüm ilaçlarınızı kesin.
  • İlaç-ilaç ve ilaç-hastalık etkileşimlerini öğrenin.
  • Mümkünse size bakım vereni, ailenizi ve eczacınızı da dahil ederek bir ekip yaklaşımı kullanın.
  • Potansiyel olarak zararlı ilaçlara başlamaktan kaçının.
  • Hekim takdiri olmadan ilaca/takviyeye başlamayın. Başlarsanız da en düşük dozda başlamayı deneyin ve ardından yavaş yavaş artışı hekiminize takip ettirin.
  • Diğer ilaçların olası yan etkileriyle mücadele etmek için ilaç kullanmaya başlamaktan kaçının. 
  • İlaç uygunluğunu değerlendirirken yaşam beklentinizi göz önünde bulundurun.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ İlaç etkileşimleri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/19601724/

⭐️⭐️ Palyatif Bakımda İlaç Etkileşimleri https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK551619/

⭐️⭐️ İlaç Reçeteleme: İlaç-İlaç Etkileşimleri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/34491709/

⭐️⭐️ İlaç Etkileşimi Denetleyicisi https://www.webmd.com/interaction-checker/default.htm

⭐️⭐️ Vitaminler ile İlaçlar Arasındaki Etkileşim https://www.turkiyeklinikleri.com/article/tr-vitaminler-ile-ilaclar-arasindaki-etkilesim-91855.html

⭐️⭐️ Polifarmasi https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK532953/

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Karvakrol – Kekik – Çörek Otu

Karvakrol, anti-enflamatuar, antioksidan, antitümör, antimutajenik, AChE inhibitörü, analjezik, antihepatotoksik, antiparazitik, insektisidal ve antimikrobiyal aktiviteler gibi çeşitli biyolojik etkilere sahiptir.

Karvakrol (C10H14O), fenolik bir bileşik olup, özellikle Lamiaceae ailesine ait bitkilerde doğal olarak mevcuttur. Monoterpen fenol yapıya sahip bir bileşiktir ve yapısında hidroksil grubu (-OH) bulunur.

Özellikle kekik (Thymus vulgaris), kekikotu (Origanum vulgare) ve Çörekotu tohumu (Nigella sativa L.) gibi bitkisel esansiyel yağlarda yüksek konsantrasyonlarda bulunur.

Hidroksil grubunun varlığı serbest radikallerle reaksiyona girme ve bu radikalleri nötralize etme yeteneği sağlar. Bu nedenle, karvakrol antioksidan özellikler gösterir.

Karvakrolün antioksidan etkisi, fenolik yapısından, serbest radikal süpürücü aktivitesinden (Hidroksil grubunun varlığı serbest radikallerle reaksiyona girme ve bu radikalleri nötralize eder.) kaynaklanmaktadır.

Serbest radikaller, hücre zarları, proteinler ve DNA gibi biyolojik moleküllere zarar verebilir ve bu da oksidatif stres ve çeşitli hastalıkların gelişimine yol açabilir.

Karvakrol, serbest radikalleri nötralize ederek hücrelere ve dokulara olan zararlarını azaltabilir.

Karvakrol açısından zengin kekik yağı ve timol açısından zengin kırmızı defne yağın Escherichia coli ‘nin biyofilm oluşumunu ve virülansını inhibe eder.

⭐️ Erkek farelerde topikal karvakrol uygulaması yara iyileşme sürecini hızlandırdığı görülmüştür. Farelerde oluşturulan yaralar üzerine karvakrol topikal olarak uygulanmış ve yara iyileşme parametreleri değerlendirilmiştir.

Karvakrol uygulanan grupta daha hızlı yara kapanması, artmış yara kontraksiyonu ve gelişmiş epitelleşme gözlemlenmiştir. Ayrıca, histolojik analiz sonuçları karvakrol uygulamasının doku rejenerasyonunu ve kollajen birikimini artırdığını göstermiştir. https://www.phcogj.com/article/1490 (Günal, M. Y., Okçu Heper, A., and Zaloğlu, N. (2014). The effects of topical carvacrol application on wound healing process in male rats. Pharmacognosy Journal. 6(3), 1014.)

⭐️ Costa, Durço vd., tarafından yapılan sistemik derleme, karvakrol, timol ve bu monoterpenleri içeren esansiyel yağların yara iyileşmesi üzerindeki etkilerini incelemiştir. Derleme, bu bileşiklerin yara iyileşmesinde potansiyel faydalarını vurgulamış ve antioksidan, antimikrobiyal, antienflamatuar ve rejeneratif özelliklere sahip olduklarını belirtmiştir. Bu bileşiklerin yara kapanmasını hızlandırabileceği, doku rejenerasyonunu teşvik edebileceği, enflamasyonu azaltabileceği ve enfeksiyonu önleyebileceği gösterilmiştir. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/30537169/. (Costa, M. F., Durço, A. O., Rabelo, T. K., Barreto, R. D. S. S., and Guimarães, A. G. (2019). Effects of carvacrol, thymol and essential oils containing such monoterpenes on wound healing: A systematic review. Journal of Pharmacy and Pharmacology, 71(2), 141-155.)

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Karvakrol ve insan sağlığı: Kapsamlı bir inceleme https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29744941/

⭐️⭐️ Karvakrolün solunum sistemindeki anti-inflamatuar ve antioksidan aktivitesi: Sistematik bir inceleme ve meta-analiz https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32249518/

⭐️⭐️ Timokinon, Timol ve Karvakrolün Antioksidan Aktiviteleri ve Lipit Oksidasyonunu Önleme Kapasiteleri https://dergipark.org.tr/tr/pub/ataunizfd/issue/59562/773499

⭐️⭐️ KEKİK ve HAŞİMATO https://tetkik.com.tr/2024/10/06/kekik-ve-hasimato/

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Pıhtı – Kan Sulandırıcı

Herkesin ağzındankan sulandırıcıduyar olduk.

Cümleler birbirine benzer.”Pıhtılaşmadan korkuyorum ve kan sulandırıcı kullanıyorum.’‘ ”D-dimerim yüksek çıktı kan sulandırıcı kullanıyorum.” ”Corona geçirdim o yüzden kan sulandırıcı kullanıyorum’Bu örnekleri çoğaltmak çok kolay..

Lakin… Bu kan sulandırıcı kullanma modası ne kadar doğru? Gerçekten işe yarıyor mu? Hastalığı tedavi mi ediyor ? Yoksa gizliyor muyuz?

Damarlarımızın içerisinde devamlı hasar oluşuyor. O kadar çok sebebi var ki

  • Diyabet
  • Hipertansiyon
  • Coronavirus
  • Bazı aşılar
  • Bazı ilaçlar
  • Virüsler / Bakteriler
  • Yüksek kan yağları (Trigliserid) veya kalsifikasyon
  • Yediğimiz, içtiğimiz besinlerden gelen Pestisitler başta olmak üzere tarım ilaçları
  • Aşırı geçirgen bağırsaklardan geçen toksinler, bakteri parçaları, ağır metaller
  • Serbest oksijen radikalleri

Ve daha pek çok sebep mevcut. Her ne sebeple olursa olsun damarın iç duvarı olan endotel hücreleri hasarlandığında tamir gerekir. Vücut içerisinde tamir mekanizması çalışmaya başlar.

Hasarlı bölgeye kandaki trombositler (PLT) kümeleşerek yapışır, pıhtılaşır. (Trombositleri inşaat harcındaki çimento gibi düşünün)

Kanda yapılan hemogram testinde trombosit (PLT) yüksekse (450-500 üzeri) pıhtılaşmayı düşünürüz.

Bu kümeleşme yani pıhtıyı aspirin çözer.

Bu kümeleşme yani pıhtının kuvvetlenmesi ve çimentonun dağılmaması için üzerine çelik ağ örülmesi gerekir. Bu ”Fibrin Ağlar” dır.

(Trombositlere inşaat harcındaki çimento demiştik, Fibrin Ağları da inşaat demiri gibi düşünün, Demiri koymazsak çimento dağılır.)

Kanda Fibrinojen (400 üzeri) yüksekse, yine pıhtılaşmayı düşünürüz. Çok fazla ağ örülmesi anlamına gelir.

Baştan bir düşünelim…

Trombositle (PLT) çimentoyu koyduk, fibrin ağ örerek demir döşeyip kuvvetlendirdik. Sonuç olarak damarın içindeki hasar onarıldı ve dışarıya kan ve içeriği sızmaz ve damar patlamaz.

Fakaaattt…

Tüm bu tamirat sonucunda damarın içerisinde bir tümseklik oluşur ve damarı daraltır. Buna Fibrinoid Nekroz denir.

Vücudumuz bu duruma da hazırlıklıdır. Oluşan tümseği yani Fibrinoid Nekroz‘u traşlar, düzeltir ve fibrinleri yıkar.

Bu yıkım sonrası ortaya çıkan ürün D-DİMER‘ dir.

Kan değerlerinize baktırıyorsunuz ve sürekli D-DIMER yüksek çıkıyor ise;

………………..⬇️…………………

Damar Endoteli hasar alıyor

………………..⬇️…………………

Trombosit (PLT) yapışıyor

…………………⬇️…………………

Fibrin ağ örüyoruz ve tümseklik traşlanıyor

…………………⬇️…………………

Sürekli son ürün D-DIMER oluşuyor deriz.

D-dimer yüksekse kanda pıhtılaşmayı düşünürüz.

Damarın içerisinde gelişen bu durum devamlı olarak damarın pek çok yerinde oluşabilmektedir.

Vücudumuz bu duruma da hazırlıklıdır. Oluşan tümseği yani Fibrinoid Nekroz‘u traşlar, düzeltir ve fibrinleri yıkar.” yazmıştım.

Fakat ciddi bir sorunumuz var.

Fibrinoid Nekroz’un traşlanan tümseklerinin maalesef hepsi erimez. Erimeyen bu parçalar kalbe gittiğinde kalp krizine, akciğer damarlarına gittiğinde akciğer embolisi gelişimine neden olabilir.

Şimdi de bu sonuca nasıl gidiyor inceleyelim

Kanı sulandırmak için aspirin (asetil salisilik asit) verdiğimizde

…………………⬇️…………………

Trombositlerin bir araya gelip kümeleşmesini engeller ve endotelde hasar olan yere yapışmasını, çok kümelenip pıhtı oluşturmasını da engelleriz.

Pıhtı oluşmaz…Ohhhh süper değil mi pıhtı engellendi.

…………………⬇️…………………

Sonucunda Fibrinojen ve D-dimer de düşük (Normal sınırlarda) çıkar.

Kan değerlerimiz normal çok güzel lakin ciddi bir sorunumuz var. Kanı sulandırdık trombositler kümeleşmedi ve damar duvarında endotel hasar devam ediyor.

Hasarlı damar ciddi bir sorundur. Çünkü;

Kişide yüksek tansiyon varsa veya tansiyonunda ciddi bir yükselme olduğunda damar içi basınç artar ve hasarlı yerden yırtılabilir. Bu durumda hasarlı olup yırtılan damarın nerede olduğu önem kazanıyor. Örneğin beyin kanaması.

Tabi ki vücudun diğer yerlerinde olduğunda damarın beslediği bölgenin kanlanması bozularak iskemi oluşabilir. Kılcal damaları da düşünmelisiniz.

Aklımıza başımıza devşirip düşünelim…

Tek başına kan sulandırmak pıhtılaşmayı engeller lakin damarlarda hasar kalır.

Bu durumda kan sulandırıcıyı uygun doz almalı aynı zamanda da damar endotelinde oluşan hasar engellenmelidir. Kanda her zaman hasar olan yeri onaracak kadar Trombosit, Fibrinojen, D-dimer bulunur. Bunların sınır değerlerinin üzerine yükselmesi olağan dışı hasarı belirtir.

Her şey tamam da peki biz ne yapmalıyız bu durumda diyorsunuz değil mi?

  1. Hekim kontrolü ve kan tetkiki olmadan kan sulandırıcı KULLANMAYIN
  2. Beslenmenizi düzenleyin – Fazla kilolarınızı verin.
    • Karbonhidrat tüketiminizi kısıtlanmalısınız. Zannedildiği gibi Protein ve Yağlar değil damarlarımızı mahveden karbonhidratlardır. Başta da fruktoz (Meyve) gelmektedir.
  3. Antioksidan hem doğal yoldan hem de katkı olarak almalısınız. Hasarlı bölgeye oksijen akımı olur. Dolayısıyla serbest radikal çoğalır. Zaten tek başına bile endotel’e zarar veren serbest radikaller tamir esnasında da zarar verir. Glutatyon düzeyi düşük olmamalı.
  4. Hesperidin Endotel hücrelerde iskemi-reperfüzyon (dokulara kan ve oksijen gidip hasarlı bölgenin canlanması / tamir olması) inflamasyonun erken evresinde nötrofil birikimini önler. Endotel hasarın onarılmasında önemlidir. Turunçgillerin kabuklarının iç tarafında beyaz süngerimsi maddeler yoğun hesperidin içerir. İlgili yazımızı okuyun
  5. Vitamin ve Mineraller Vücudumuzda hücrelerin oksijeni kullanması için oksijenin diğer moleküllerle olan reaktivitesi son derece kısıtlıdır. Bunun adı SPİN KISITLAMASI denir. Bu kısıtlamayı önlemek gerekir. Önleyebilmek için;
    • Çinko (Glukonat)
    • Magnezyum (Sitrat)
    • Demir (Kan değeri düşükse)
    • Selenyum
    • Alfa lipoik asit (Mümkünse R-Lipoik Asit)
    • D3 Vitamini
    • B12 Vitamini
    • B9 Vitamini
    • C Vitamini
    • E Vitamini ……gereklidir
  6. Egzersiz İnsan vücudu hareketsiz kalmaya uygun değildir. Lakin ağır egzersize de uygun değildir. Bu sebeple haftada 3 gün aç karnına 30’ar dakika tempolu yürüyüş yeterlidir. Unutmayın oğun egzersiz dokuların oksijen ihtiyacını arttırır. Bu oksijen ihtiyacı karşılanamadığında da serbest radikaller artar ve başta kan damarlarında endotelde olmak üzere tüm dokularda hasarlar oluşur.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Biyokimya, Pıhtılaşma Faktörleri https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK507850/

⭐️⭐️ Endotel hücreleri ve pıhtılaşma https://link.springer.com/article/10.1007/s00441-021-03471-2

⭐️⭐️ Enfeksiyon ve inflamasyon ve pıhtılaşma sistemi https://academic.oup.com/cardiovascres/article/60/1/26/321951

⭐️⭐️ Kanı Sulandıran / Pıhtılaştıran Gıdalar https://tetkik.com.tr/2024/10/23/13056/

⭐️⭐️ Hesperdin https://tetkik.com.tr/2024/09/23/hesperidin-p-vitamini/

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

İnflamasyon

Çalışanımızın vücuduna solunum yolu ile bir virüs aldığında veya işyerinde boğaz enfeksiyonu olan bir arkadaşının öksürüğünden damlacık yolu ile streptokok bakterisi girdiğinde ilk karşılayan Dentrik hücrelerdir. Bunlar Makrofaj hücrelerdir.

Çalışanımızın bağışıklık sistemi yeterli olduğu taktirde vücuduna giren bu bakteri veya virüsü dentrik hücreler (Makrofajlar) bunu fagosite ederek (yani balon gibi içine alarak) kan dolaşımına girmelerini engellerler. Dentrik hücreler (Makrofajlar) içine aldıkları virüs veya bakteri ile birlikte lenf kanalına girerler.

EK BİLGİ: Çalışanımızın vücudunda her insanda olduğu gibi iki dolaşım sistemi vardır. Kanı taşıyan dolaşım sistemi (Atar damarlar ve Toplar damarlar), lenf sıvısını (atık maddelerimizi) taşıyan lenfatik sistemdir.

Dentrik hücreler (Makrofajlar) içinde lenf kanalına giren virüs ve bakteri lenf düğümüne (nodu) getirilir ve CD4 ‘e sunulur. burada TH1, TH2 ve TH17  vs ile stokinler salgılanır… Bu sürece İmmünite (Bağışıklık)

CD4 hücreleri, bağışıklık sisteminde önemli bir rol oynayan beyaz kan hücreleridir. CD4 hücre sayınız, vücudunuzun patojenlere, enfeksiyonlara ve hastalıklara karşı doğal savunma sistemi olan bağışıklık sisteminizin sağlığı hakkında size bir gösterge verir.

CD4 hücrelerine bazen T hücreleri, T lenfositleri veya yardımcı hücreler de denir.

Özetle olması gereken IgA güçlü tutulmalı, bağışıklık güçlü tutulmalı, Ajan/Patojen/Vücuda Zararlı Madde kana girmeden yok edilmeli. Aksi halde savaş vücudun içine taşar. Bilin ki savaş alanında iyi kötü her şey az veya çok zarar görür.

Çeşitli sebeplerle dentrik hücreler yetersiz kalır. Bu durumda kanda histamin (doğal bir aminoasit olarak bilinen histidinden türeyen, bağışıklık sistemi tarafından bazı beyaz kan hücrelerinden salınan bir madde) salınır.

Histamin, damar duvarını oluşturan endotel hücrelerinin (tuğla duvar benzeri bir görünün hayal edin) arasını açar.

Endotel hücreleri damarın içinden dışına geçişleri / kaçışları önleyecek sıkılıkta iken histamin vasıtası ile oluşan aralıklardan damar dışına sıvılar ve protein parçaları sızar. Bütün bunlarla beraber bir bağışıklık hücresi Nötrofil de damar dışına çıkar.

Nötrofil, dentrik hücrelerin gücünün yetmediği bakteriyi yok etmek için savaşır.

İnflamasyonun Tipik Bulguları

  1. Yanma – Isınma (Calor)
  2. Kızarıklık (Rubor)
  3. Şişlik (Tümor)
  4. Ağrı (Dolor)……………Oluşur.

Vücudumuz ilk başta Dentrik hücreler ile (Ajan/Patojen/Vücuda Zararlı Madde) fagosite edip lenf kanalına yollayabilseydi herhangi bir sorun olmayacaktı.

Lakin inflamasyon vücudumuz için korunma mekanizması olsa da süreç içinde vücuda zararlı sonuçlar meydana getirir.

Çünkü;

Nötrofil ile oluşan Akut İnflamasyon, adı üzerinde akut bir durumdur. Yani sürelidir, Birkaç günden birkaç haftaya sürse de sonlanır.

Asıl sorun Kronik İnflamasyondur.

Dendrik hücrelerimiz yeterli olmayınca histamin salınmış ve Nötrofiller devreye girmişti.

Peki ya Nötrofiller de etkisi – yetersiz kalırsa..???

Mucize gibi lakin onun da yedek planı var. Bu kez damar dışına monositler çıkmaya başlar. Monositler damar dışına çıktığı zaman makrofaj halini alıp bakteriyi fagosite eder (içine alıp parçalar), o da yetmezse B Lenfositler devreye girer. İşte bu durum kronik İnflamasyon’ dur.

Biyolojik etkenlerden Virüsler, Mantarlar, Bakteriler karşı savaş verdiğimizde akut veya kronik inflamasyon oluşur. Lakin vücudumuzun tek düşman grubu biyolojik etkenler değil maalesef.

İnlamasyona sebep olan pek çok sebep var. Savaşçı hücrelerimiz gücü yettiğince bunların hepsinin peşine düşer. Öldürdüğü veya yakaladığı her yerde inflamasyon oluşur.

  • Yediğimiz, içtiğimiz besinlerden gelen Pestisitler başta olmak üzere tarım ilaçları
  • Aşırı geçirgen bağırsaklardan geçen toksinler, bakteri parçaları, ağır metaller
  • Serbest oksijen radikalleri

Bir inflamasyon çeşidi de otoimmün durumdur. Vücuttaki antikor kendi dokusunu yabancı görüp saldırır.

  1. Hasimato / Hipotiroidi
  2. Tip-1 diyabet
  3. Ankilozan spondolit
  4. Graves
  5. Ülseratif kolit
  6. Crohn
  7. Vitiligo
  8. Lupus
  9. MS
  10. Romatoid artrit………..Gibi bir çok hastalıkta kronik inflamasyon var.

Histamin, damar içerisinde daima bir miktar bulunur. Gerekli yerlerde yoğunnlaşarak damarın duvarını aralar ve sıvılarla birlikte, Nötrofil, monosit vs dışarıya çıkar.

Maaleesef bazı insanlarda histamin gereğinden fazla bulunuyor her şeye endotel duvarlarını açar. Bu durumlarda bağışıklık sistemi çikolataya, fındığa, çimen polenine, ev tozuna, yumurtaya, çiçeğe, çileğe vb gibi aklınıza gelen bir çok farklı maddeye tepki veriyor. Vücut bu maddeleri yabancı görüyor.

Çalışanlarımız / insanlar da leblebi – şeker gibi antihistaminik ilaç kullanıyor. Bu ilaçlar damar içindeki histaminin bağlandığı reseptörü bloke ederek ve histamin bağlanmasını engelliyor, damar duvarı da açılmıyor.

Hiç kimsenin aklına gelmiyor mu?

İlaç yolu ile histamin’in bağlanmasını ilacın etki süresi boyunca bloke ettik de histamin halâ damarda ve yüksek miktarda kanda duruyor.

Leblebi gibi yuttuğunuz antihistaminik ilaçlarla (haplarla) sadece histamin’in bağlanmasını engelleyebilirsiniz. Normalde kanımızdaki histamini parçalayan DAO (Diamin oksidaz) isimli bir enzim var. Bazı insanlarda bu enzim eksik üretilir ve histamin yıkılamaz.

DAO (Diamin oksidaz) enzimini tablet olarak alabiliriz ya da bazı yöntemlerle DAO (Diamin oksidaz) enzimini artırabiliriz.

Hatırlayın…!!!

Nötrofil yetmezse

Monositler ve B lenfositler devreye girer kronik inflamasyon oluşur.

Sorun şu ki…

B Lenfositler krizi çözmek için dahil olduklarında özellikle enfeksiyon hastalıklarında ve antikoksidan eksikliğinde endotel hücrelerini (damar duvarı) parçalamaya başlar.

Kronik inflamasyon sebebiyle endotel hücrelerinde meydana gelen ve gelebilecek hasarı önlemek için Hesperidin gereklidir.

Hesperidin‘i daha önce yayınlamıştık. https://tetkik.com.tr/2024/09/23/hesperidin-p-vitamini/

İnflamasyon’un Tedavisi ve Önlemler

Tedavi ve Önlemleri önceden yayınlamıştık. https://tetkik.com.tr/2024/10/12/allerjiniz-var-ve-histamin-nedir-bilmiyor-musunuz/

SONUÇ

  1. İnflamasyonun bir çok otoimmun hastalıkla da bağlantısı mevcut.
  2. Gluten intoleransı, Histamin intoleransı, Laktoz intoleransı ve benzeri sorunları olanlarda %99 orannda başka hastalık da bulunur. Bu sebeple önce o hastalığı o hastalıkla beraber değerlendirmek gerekir.
  3. Gece yatağa her tok yatışınız size geçirgen bağırsak olarak geri dönecektir. Mutlaka akşam yemeğini oldukça erken yiyip sofradan doymadan kalkmalısınız. Gece aç uyumak gerekli. (Tok uyumak bir çok hastalığı tetikler)
  4. Hesperidin kullanımı endotel hasarları önler ve endoteli güçlendirir.
  5. Antioksidan yetersizliği toksin miktarını arttırıp inflamasyona neden olur. Glutatyon, Resveratrol gibi Antioksidanlar kullanmak gerekir.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Allerjiniz Var ve Histamin Nedir Bilmiyor musunuz? https://tetkik.com.tr/2024/10/12/allerjiniz-var-ve-histamin-nedir-bilmiyor-musunuz/

⭐️⭐️ Hesperidin https://tetkik.com.tr/2024/09/23/hesperidin-p-vitamini/

⭐️⭐️ Th1/Th2 hücreleri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/10579123/

⭐️⭐️ Th1 ve Th2 hücreleri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/11138626/

⭐️⭐️ İnsan hastalıklarında Th1 ve Th2 https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/8811042/

⭐️⭐️ Histamin intoleransı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/36931880/

⭐️⭐️ Histamin İntoleransı: Belirtiler, Tanı ve Ötesi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/38674909/

⭐️⭐️ Histamin İntoleransı Bağırsakta Oluşur https://www.mdpi.com/2072-6643/13/4/1262

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için

Daha Fazla

Meyve = Kilo

Sıklıkla “bol bol meyve yiyin vitamin alın sağlıklı kalın, Meyve sağlıktır vb gibi” cümleleri duyarsınız…

Lakin işin aslı tabi ki bu söylemlerdeki gibi değil..

Eğer kilo sorununuz varsa, kan yağları (Trigliserit, Kolesterol) sorununuz varsa meyve tüketimi sınırlı olmalıdır.

Neden mi? O zaman okumaya devam edin.

Meyve nasıl kilo yapar?

Maltoz = Glikoz + Glikoz

Bir düşünün bakalım Glikoz tatlı mıdır?

Maltoz içeren besinlere; Patates, Nohut, Barbunya, Pirinç pilavı, makarna, Kuru fasulye, Buğday ekmeği örnek olarak verebiliriz. Evet bu bilgiler ışığında Glikoz’ un tatlı olmadığını artık biliyorsunuz.

Örneğin: Bir porsiyon Kuru Fasulye yediniz (200 kalori)

Sindirim sistemimiz (ağızdan başlayarak) Kuru Fasulyedeki Glikoz + Glikoz + Glikoz + Glikoz + Glikoz +…..şeklinde sıralı glikozları tek glikoz kalana kadar parçalar ve bağırsaktan kana çeker.

Glikozun %80 ‘ini (160 Kalori) kaslarımızda harcarız ve kalan %20’si karaciğere gider.

Karaciğere giden %20’nin yarısı (20 Kalori) glikojen olarak depolanır. Diğer yarısı VLDL ‘ye gider ve Trigliserit olarak 20 kalori yağa dönüşür.

Laktoz = Galaktoz + Glikoz

Laktoz Süt şekeridir. Tadını hatırlayın bakalım süt tatlı mıdır?

Süt şekeri biraz tatlıdır. Glikozun tatlı olmadığını öğrenmiştik. Bu durumda tadı veren Galaktoz’ dur.

Örneğin: Tam yağlı bir bardak sütün 128 kcal (Sütün içerisinde laktozun yanı sıra protein ve yağ da olduğunu hatırlayın bu sebeple kalori hesabında dikkate alınmalıdır.)

Lakin konumuz karbonhidratlar.

Laktozda, Galaktoz %50 ve Glikoz %50 dir.

Galaktoz karaciğerde Glikoz 6 P (Fosfat) a metabolize olur.

Sükroz = Glikoz + Fruktoz

Sükraz içeren besinlere; Meyve şekeri, Bal, Pekmez, Çay Şekeri, Akça Ağaç Şurubu örnek olarak verebiliriz. Tartışmaya bile gerek yok değil mi? Gayet tatlı bunların hepsi. Glikozu biliyoruz tatlı değil. Bu durumda Fruktoz, Galaktoz’dan da tatlı sonucuna varabiliriz.

Maalesef bu çok tatlı tadı veren Fruktoz, insanlarda kilo sorunu da yağın fazlasını da yapar.

Örneğin: Bir kase üzüm yedik (240 gram – 170 kalori)

Sindirim sistemimiz (ağızdan başlayarak) Üzüm’ ü Glikoz + Fruktoz şeklinde parçalar ve bağırsaktan kana çeker.

Üzümde Glikoz / Fruktoz oranı neredeyse yarı yarıyadır.

Fruktozdan aldığımız 85 kaloriyi enerji olarak kullanamayız hepsi karaciğere gider. Karaciğerde Fruktoz’u metabolize edemeyiz. Bu sebeple Fruktoza 1 tane fosfor ekleriz. Bu da 12 kalori daha ilave demektir. 85+12=97 kalori ulaştı toplamda. Tabi bu arada Ürik Asit oluşur.

Sonuç olarak üzümdeki fruktozdan 97 kalori yağa dönüşür.

Hatırlayın Üzüm’ün diğer yarısı da Glikoz du ve yukarıda hesaplamıştık. Hesaba üzümde ki glikozdan (%10) 8.5 kaloride yağa dönüştü.

Fruktoz’ dan 97 kalori + Glikoz’ dan 8.5 kalori = 105,5 kalori Üzümden yağ oluşur.

Vücudumuza aldığımız kaloriler yolu ile fazla yağ oluşursa önce karaciğerde, sonra kaslarda, organlarda birikmeye başlar.

Sonuç olarak:

  • Kilo sorununuz veya kan yağları (Trigliserit, Kolesterol) sorununuz varsa meyve tüketiminizi fazlasıyla azaltın.
  • Günlük toplam meyve tüketiminiz bir avucunuzdan daha fazla olamamalı.
  • Beslenmemizin de bir matematiği var. Doğru hesaplayın.
  • Sağlığınız için meyve yiyin lakin abartmayın.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla