Dalış Öncesi Plastik Cerrahi ve Cerrahi Hastalıklar Muayenesi ve Seçim Kriterleri

Dalış Muayenesi

Dalıcının sağlık durumunun dalışa uygunluğu değerlendirebilmek için; sualtının yoğun ve viskoz bir ortam olduğunu, derinliğin artışı ile birlikte dalıcının basınca maruziyetindeki değişimi, ortam (özellikle düşen) sıcaklıklığının insanlar üzerindeki etkisi bilmek gerekir.

Bilinmelidir ki dalıcının bazı tıbbi ve psikolojik durumları tüplü dalışa kesin veya geçici süreyle engel teşkü etse de sportif – keyif amaçlı dalışların kuralları, ticari veya askeri amaçlı dalışın katı kurallarından daha esnektir.

Scuba (Su altı tüplü dalış) dalışlarda gerekli tüm şartlar yerine getirildiğinde amatör dalıcılar için de profesyonel dalgıçlar için de riskler düşüktür.

Risklerin düşürülmesi için gereken şartların başında kişinin sağlık durumu gelir.

Bu sebeple dalış yapacak amatörlere de ve profesyonellere de sağlık durumlarının su altındaki şartlara uygun olup olmadığı açısından doğru bir değerlendirme – muayeneye yapımalıdır.

Dalış öncesi muayenenin amacı, dalış yapacak kişinin sualtı dalışını sağlığı açısından tehlikeye düşürecek bir sağlık sorunu olup olmadığını araştırmaktır.

Ayrıca dalıcıların su altına adaptasyonu için disiplinli olması ve uygun ekipmanla dalış yapması gerekir.

Her ne maksatla olursa olsun dalıcılar su altına ilk kez dalışın öncesinde ve sonra da yıllık periyodik olarak scuba dalışı konusunda hekimlik tecrübesi olan;

  • KBB
  • Göğüs Hastalıkları
  • Kalp Damar, Psikiyatri
  • Nöroloji
  • Dahilliye (Endokrin-Kan-Sindirim Sistemi açısından değerlendirecek)
  • Göz uzmanları değerlendirmelidir.

Dalıcını sorunu varsa ayrıca;

  • Ortopedi
  • Plastik Cerrahi
  • Cerrahi vb gibi bölümler değerlendirmelidir.

Tüm hekimlerin raporları ile birlikte Su Altı Uzmanı Hekim tarafından son değerlendirme yapılmalıdır.

Plastik ve rekonstrüktif cerrahi, genel anlamıyla vücudun her tarafındaki deri, deri altı, kas ve kemik dokuları içeren defektlerin onarımı, eksik doku ve organların tamamlanması, fonksiyon kazandırılması, bunun yanında tümörler ve diğer nedenlerle oluşan, fonksiyon ve görünüm bozukluğuna yol açan istenmeyen fazla dokuların vücuttan uzaklaştırılması ve rekonstrüksiyonu ile uğraşır.

Bunların arasında baş boyun bölgesi, yüz yumuşak doku ve kemik yapıları, çene eklemi, ağız, dil ve boğaz önemli bir yer tutar.

Baş boyun bölgesindeki doğumsal anomaliler, dudak damak yarıkları (Tavşan dudak, Kurt ağzı), yüz kemik kırıkları en sık karşılaşılan sorunlardır.

El, önkol, kol, ayak ve bacak travmaları, yaralanma, burkulma ve kırıklar, gövde ön ve arka yüzü, meme sorunları da bu branşın alanına girmektedir.

Plastik cerrahi ameliyatlarında onarım amacıyla genellikle kişinin kendi dokularından yararlanılır, gereğinde suni maddeler (silikon gibi) kullanılır.

Ayrıca vücudun çeşitli bölümlerinin kişinin keyfiyeti ve genel normlara göre güzelleştirilmesi olarak yapıllan estetik cerrahi de plastik cerrahinin kapsamındadır.

Cerrahinin aslında temelinde yara iyileşmesi vardır. Bu sebeple su altı dalış ile ilgili cerrahi husulardan önce genel yara iyileşmesi ile ilgili temel bilgileri tazeleyelim.

Genel Yara İyileşmesi Prensipleri ve Dalış

Vücutta, özellikle ciltte meydana gelen herhangi bir hasardan sonra, savunma ve tamir sistemlerimiz harekete geçer.

Yara iyileşmesinin temel şartları

  • Yaralı bölgeye yeterli kan akımı olmalıdır.
  • Yaralı bölgeye yeterli oksijen taşınmalıdır.
  • Kanın içerisinde yara tamiri için kullanılan molekülleri yeterli düzeyde olmalıdır.
  • Vücudun genel olarak sağlıklı çalışan bir tamir sistemi olmalıdır.

Ciltte meydana gelen bir kesi iki şekilde iyileşir.

Primer (Birincil) yara iyileşmesi nde yara cerrahi olarak dikilerek kapatılır. Bu sayede vücudun tamir edeceği alan küçülür. İyi bir cerrahi dikiş ile oluşacak iz azaltılır iyileşme hızlanır.

Ciltte meydana gelen kesi, vücudun duyarlı iç ortamını dış ortamdan izole etmek için ilk olarak pıhtılaşan kan ile tamir iskelesi oluşturulur.

Deri hücreleri bu iskelenin üzerinde ilerleyerek 48 saat içinde yaranın üzerini örter ve su geçirmez hale gelir. Banyo yapmak ya da denize girmekte sakınca yoktur. Ancak yarayı kapatan bu zar çok ince olduğundan hemen yırtılma ihtimali vardır.

Yaralanmanın birinci haftasında dokuyu sağlamlaştırıcı kollajen proteini üretilmeye başlarken cildin üst katmanı normal kalınlığa erişmiş olur.

Yaralanmanın 60. gününde yara dokusu ulaşabileceği maksimum gücün % 30’una ulaşır.

Yaralanmanın 90. gününde ise yara dokusu ulaşabileceği maksimum gücün % 90’ına ulaşır.

Yaralanmalar başımızdan uzaklaştıkça, kan dolaşımı, dolayısı ile yara iyileşmesi bozulur.

Örneğin yüzdeki bir kesi 1 haftada iyileşirken bacaktaki iyileşme 2-3 haftaya uzar.

Cerrahiyi/tedaviyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapmamalıdır.

Seconder (ikincil) yara iyileşmesi nde yaraya cerrahi kapatma uygulanmaz yaranın kendi kendine iyileşmesi için pansuman ile takip edilir. Vücut kanın içerisinde bulunan moleküller ile yara alanını büzer daraltır ve yavaş yavaş yaranın üzerini örter. Bu tür yara iyileşmesi yüzeyel yanık yaralarında ve geniş cilt sıyrılmalarında olur. Tedaviyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapmamalıdır.

Sualtının Yara İyileşmesine Etkisi

Doğal yaşam ortamımız olmayan sualtı şartları yara iyileşmesi farklı etkilenir

  • Akciğerler ile solunabilecek havanın bulunmaması – SCUBA dalış sistemi ile çözülmüştür.
  • Derinlik ile doğru orantılı artan basınç – Vücuda bölgesel – kısmen basınç uygulandığınnda kan dolaşımı bozulur ve yara iyileşmesini kötü etkiler. Lakin sualtında vücudun geneli bütün olarak aynı basınca maruz kaldığı için sorun yaşannmaz.
  • Sudan oluşan bir ortam içinde bulunmamız – Yara bakımında en çok kullanılan pansuman malzemesi tuzlu sudur. Genel olarak yara yüzeyinin epitelizasyonu (su geçirmezliği) 48 – 72 saattir. Sonrasında dalış serbesttir.
  • Suda yaşayan mikro ve makro canlılar olması – Yara yüzeyinin epitelizasyonu suda yaşayan mikrorganizmalara bağlı enfeksiyon riski için de geçerlidir. Yara iyileşmesinin tam gerçekleşmediği durumlarda deniz patojenleri enfeksiyonlara sebep olabilir.

Baş Boyun Bölgesi Problemleri ve Dalış

Baş Boyun Bölgesi Travması – Yüz kırıkları ve Dalış

Kemik kırıklarında dalış için kesinlikle kemiklerin kaynaması beklenmelidir.

Özelliği olan bu durumda, dalıcı cerrahiyi/tedaviyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapmamalıdır.

Beyin travmasında risk yaralanmanın ciddiyeti ile doğru orantılıdır. Özellikle beyine ulaşan delici yaralanmalarda geç dönemde epilepsi riski olduğundan uzmanların onayı olmadan dalış yapılmamalıdır. Kısa süreli bilinç kaybı ile seyreden kafa travmalarında epilepsi riski aradan geçen zamana bağlı olarak hızla azalır.

Dudak Damak Yarıkları ve Dalış

Doğumsal anomaliler olup tedavileri bebeklik döneminde cerrahi olarak yapılmış dahi olsa, bu kişilerde yutak ve östaki fonksiyonları bozuk olabilir. Dalışa başlanmadan önce uzman hekim muayenesi ve onayı alınmalıdır.

Yüz Felci ve Dalış

Yüzün yarısının kaslarını kontrol eden sinirin felci sonucu bir taraf kasları hareketsiz kaldığı bu hastalıkta regülatörün mapsının ağızda tutulmasını zorlaştıracağından göreceli bir dalış kontrendikasyonudur.

Temporomandibüler Eklem Disfonksiyonu ve Dalış

Genellikle çene ekleminde özellikle ağız açıp kapatmakta ağrı, sesli kapanma ve ağız açıklığının kısıtlanması şikayetleri ile seyreden; oklüzyon, yani dişlerin ısırma fonksiyonunun bozuk olmasına bağlı çene eklemi enflamasyonuna Temporomandibüler eklem disfonksiyonu ya da sendromu denir.

Regülatörün mapsı dalış sırasında sıkıca ağızda tutulması gerekir. Dalışlar genel olarak 30 – 60 dk sürer, sağlıklı dalıcılar bile dalış sonrası çene, hatta baş ağrısı çekmektedir.

Temporomandibüler eklem disfonksiyonu sebebi ile çene eklemleri zaten deformasyona uğramış, ağız hareketleri ağrılı olan kişilerde ciddi sorundur. Dalış sırasında akut bir ağrı krizi ciddi bir risktir. Dalış için kontrendikasyon teşkil eden bu hastalığın uzun döneminde anti-enflamatuar ilaçlar ve özel ortodontik ısırma plakları ile dalış mümkün olabilir.

Dişler ve Dalış

Boyle kanunu nedeni ile dişler içinde hava dolu boşluklar ile dalış yapmak sakıncalıdır. Diş içinde kapalı kalan havanın sebep olduğu ağrı “Barodontalji” olarak tanımlanmaktadır. Bunun engellenmesi için dalıştan önce dişlerin içine hava girmesine sebep olabilecek periodontal abse, defektif mine kenarları, pulpal lezyonlar gibi durumlar ortadan kaldırılmalıdır.

Diş ve çene yaralanmalarında, regülatörü tutabilecek diş yapısı sağlanıncaya kadar dalış yapılmamalıdır. Eğer bu sağlanamayacaksa özel regülatörler ile dalış yapılabilir.

Özellikle heliox (Helyum ve oksijenin bu karışımı) ile yapılan dalışlarda diş patlaması (odontocrexis) riski mevcuttur. Total porselen kaplamalar iyi sabitlenmiş olmalıdır. Porselen kaplamalar basınç etkisi ile gevşeyebilir ya da atabilir.

Yüzeyel Estetik Uygulamalar ve Dalış

Botoks Uygulamaları ve Dalış

İnvaziv olmayan plastik cerrahileri uygulamaları arasındadır. Uygulamayı yapan hekimin onayı olmadan dalış yapılmamalıdır.

Uygulamaya bağlı nadir de olsa gelişen komplikasyonlar varlığında dalış yapılmamalıdır.

Dudak çizgileri tedavi edilenler, dalıştan önce nefes alıp verme kontrolünü yapmalıdır (Ağzın regülatörü kavrayabildiğinden ve rahatça nefes alabildiğinden emin olmalıdır)

Kimyasal Peeling ve Dalış

Genellikle hastalar peelingden sonraki gün normal aktivitelerine dönebilirler. Fakat dalış yapıp yapamayacağını incelediğimizde deniz suyu içeriği, mikrocanlılar, ilgili bölgeye temas edebilecek deniz canlıları vb gbi faktörler sebebi ile allerjik reaksiyonlar enfeksiyonlar ve benzeri sorunlar göz ardı edilmemelidir. Bu sebeple;

Hafif bir peeling için, bir haftalık iyileşme süresi tanınmalıdır.

Hem orta peeling hem de fenol peeling için, en az üç aylık iyileşme süresi gerekir.

Bu sebeplerden uygulamayı yapan hekimin onayı ile dalış yapılmalıdır.

Kolajen Enjeksiyonları ve Dalış

Kolajen, bir kişinin vücudundaki cilde, eklemlere, kemiklere ve bağlara destek sağlayan doğal olarak oluşan bir proteindir. Çoğu hasta tedaviden hemen sonra normal aktivitelerine döner. Hafif bir rahatsızlık hissi oluşur. Bazı hastalar enjeksiyon bölgesinde kızarıklık ve geçici şişlik yaşar. Kızarıklık genellikle bir günde, şişlik ise birkaç gün içinde kaybolur.

Çok nadirdir ancak apse, açık yaralar, deri soyulması, yara izi ve tedavi edilen bölgede yumru oluşumu gibi komplikasyonlar görülebilir.

Komplikasyon yok ise uygulamayı yapan hekiminin onayı ile işlemden 24 – 48 saat sonra dalış yapılabilir.

Lazer Epilasyon ve Dalış

Lazer Epilasyon aşırı vücut kıllarını ve kıl üretimini kalıcı olarak ortadan kaldırmak için yapılan ve metabolizma, hormonal seviye, kıl kalitesi ve kıl foliküllerinin sayısındaki farklılıkların süreci ve sonucu etkilediği bir uygulamadır.

Dalış veya diğer aktivitelerde herhangi bir kısıtlama yoktur, ancak tedavi edilen bölge güneşten korunmalıdır.

Lazer Cilt Yenileme ve Dalış

Lazer cilt yenileme, özellikle ağız ve göz çevresindeki ince çizgiler oluşmaya başladığında onları en aza indirmeye ve ayrıca yüz yaraları gibi diğer cilt sorunlarını gidermeye yardımcı olur.

Göz çevresinde yapılan cilt yenileme için hasta güneş gözlüğü takmalıdır. Diğer cilt yüzeyleri de güneşten korunmalıdır.

Lazerle cilt yenileme işlemi uygulanan hastalar dalış yapmadan önce en az üç ay beklemelidir.

Dudak Dolgusu ve Dalış

Dudak büyütmenin iki ana yöntemi enjeksiyonlar ve greftlemedir. Enjeksiyonlar, daha dolgun bir görünüm yaratmak için dudağın yumuşak bir maddeyle (genellikle ineklerde bulunan saflaştırılmış kolajen veya kişinin vücudunun çoğunlukla karın veya uyluklarından alınan yağ) doldurulmasını içeren küçük iğneleri içerir.

Ağız içinde bir kesi yapılarak, bazen greftleme ile birlikte, ağız içindeki dokuyu yukarı ve dışarı doğru dudağa itme işlem de yapılır.

Enjeksiyonlar için, dalışa geri dönmeden önce yaklaşık bir hafta beklenmesi önerilir. Greftler için, üç haftalık bir bekleme önerilir.

Mikrodermabrazyon ve Dalış

Mikrodermabrazyon, cilt hücrelerinin ve kolajen üretiminin uyarılması (cildin yüzeyine minik kristaller püskürtür ve kristalleri ve gevşemiş cildi tekrar makine ile vakumlanması) ile eksfoliasyon ve hafif bir aşındırma veya “cilalama” işlemidir.

Dalış için herhangi bir kısıtlama yoktur. Lakin olası cilt reaksyonları ve benzeri süreçlerde işlem yapan hekimin onayının alınmasında fayda vardır.

Mikropigmentasyon (Kalıcı Makyaj, Kozmetik Dövme) ve Dalış

Bir bobin makinesine (dövmede kullanılana benzer) veya döner bir makineye bağlı ince iğneler pigmente batırılır ve ardından derinin derin bir katmanına enjekte edilir. İğne cilde nüfuz ederken az miktarda kanama meydana gelebilir.

İyileşme süreci boyunca hastalar güneş ışığından kaçınmalıdır

Dalıcı, dalışa başlamadan önce yara iyileşmesine bağlı olarak 7 ila 10 gün beklemelidir.

Skleroterapi (Kılcal Damar Varis Tedavisi)

Derinin hemen altında bulunan kırmızı, mavi veya mor renkli iplik görünümlü yüzeyel kılcak damarların içine ince iğne ile sklerozan sıvı veya köpüğün verilmesi ve sonrasında kompresyon sargısı ile damarların içerisiinden yapışarak içine kan giremediği için zamanla vücut tarafından eritilmesini sağlayan bir tedavidir.

Birkaç gün boyunca bir kompresyon sargısı takılması ve enjeksiyon bölgesini kuru tutulması, ağır kaldırma veya koşma gibi tedavi edilen bölgeye baskı uygulayan aktivitelerden kaçınılması gerektiği gibi dalış yapmasına da kesin engeldir.

Lazer Dövme Silme ve Dalış

Dövmeler cildin oldukça derinlerine yerleştirildiğinden, dermabrazyon gibi çıkarma yöntemleri önemli yara izlerine neden olur.

Lazerlerin farklı dalga boyları ve darbe süreleri vardır. Dövmenin derinliği ve rengi(leri) için lazer kombinasyonu uygulaması yapılır.

Herhangi bir komplikasyon olmazsa, dalıcı uygulamadan sonraki gün güneşten korunarak dalış yapabilir.

El Cerrahisi, Ortopedik Problemler ve Dalış

Kemik Kırıkları, Kas Yaralanmaları, Burkulmalar ve Dalış

Kırık kemik bölgesinde meydana gelen ödem ve dolaşım bozukluğu nedeni ile inert gaz eliminasyonu bozulduğundan, kabarcık oluşum riski yüksek olduğu için dekompresyon hastalığı riski artar. Dalış su üstünde ve su altında vücut hareketleri gerektirir. Bu hareketlerin kısıtlanması dalışı engelleyici ciddi bir sebeptir.

İskelet ve kas sistemi problemleri (Kırık, çatlak, çıkık, tendon enflamasyonu ya da burkulma gibi) olan dalıcıların, problemli bölge tamamen fonksiyon ve hareketlerine kavuşmadan, ağrı ve şişlikleri kontrol altına alınmadan ve cerrahiyi/tedaviyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapmamalıdır.

Uzuv Kayıpları ve Dalış

Uzuv kaybı olan kişiler yara iyileşme süreçleri tamamlandıktan (cerrahiyi/tedaviyi gerçekleştiren hekimin onayı aldıktan) ve uygun bir eğitim aldıktan sonra başarı ile dalabilir.

Uzuv kaybı olan kişiler yeni fiziki durumlarına özel dizayn edilmiş dalışa uygun protezler ya da özel ekipman (Palet, BC vb gibi) yaptırabilir.

Çift taraflı uzuv kaybı olan dalıcılar da dalabilmektedir. Lakin bu dalıcılar çok yakın dalış eşi (budy) takibi altında olmalıdır.

Yapay Eklem ve Plaklar ve Dalış

Yapay diz, kalça eklemleri ya da kemiklerin tamirinde kullanılmış olan, halk arasında platin olarak geçen plak ve vidalar, eğer yaralar tam olarak iyileşmiş, uygun ve tam sabitlenmiş, hasarlı organın hareket ve fonksiyonları kabul edilebilir düzeyde geri dönmüş ise hasta dalışa geri dönebilir.

Aseptik Kemik Nekrozu ve Dalış

Disbarik osteonekroz, (daha önceki dalışlara bağlı gelişmiş) yada çeşitli sebeplere bağlı meydana gelmiş aseptik kemik nekrozu, olan dalıcıların dalışa devam hastalıklarının ilerlemesine sebep olabileceğinden dalışları uygun değildir.

Bazı hekimler Disbarik osteonekroz geçiren dalıcılara, dalışa devam etmenin riskleri anlatmak kaydı ile kararın kendilerine bırakılması gerektiği görüşündedirler.

Puberte Öncesi Gelişme Dönemi ve Dalış

Büyüme çağında (14-16 yaş alt sınırda olgunluk) ekipman uyumu ve fiziksel güç gibi kriterler yerine getirildiğinde dalış yapmalarının büyümelerine (epifiz kıkırdaklarına) ve gelişmelerine negatif bir etkisi olduğu yolunda bir bulgu yoktur.

Kozmetik (Estetik) Cerrahi ve Dalış

Rutinde kozmetik – estetik cerrahi ameliyatları sonrası dikişlerin alınması dalışa dönme süresi olarak kabul edilse de her zaman için cerrahiyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapılmamalıdır.

Bazı örnekleri inceleyelim.

Estetik Burun Ameliyatları ve Dalış

Estetik amaçlı yapılan burun ameliyatlarında kemiklerin de ameliyata dahil olması nedeni ile iyileşme süresi 3 haftaya kadar uzar. Normal şartlarda burun üzerindeki alçının çıkarılması 1 hafta sürer, sonrasında bir hafta flaster ile takip edilse de burun iç mukozasında meydana gelen ödem nedeni ile sinüs ve östaki borusu fonksiyonlarının normale dönmesi bir buçuk ayı bulabilir. Bu nedenle dalış en az bir buçuk ay ertelenmelidir. Lakin cerrahiyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapılmamalıdır.

Yüz Germe ve Göz kapağı Ameliyatları ve Dalış

Bu ameliyatlar sonrası yara iyileşmesinin erken dönemi tamamlanınca dalış için sakınca yoktur. Yüz germe ameliyatlarından sonra dikişler normal koşullarda 2 hafta içinde, Göz kapağı ameliyatlarından sonra bu süre 1 haftada alınır. Muayene ile ödemin çözülmesi takip edilir. Her iki ameliyat sonrasında da 3 hafta içinde dalışa dönülebilir. Lakin cerrahiyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapılmamalıdır.

Silikon ile Meme Büyütme Ameliyatları ve Dalış

Kullanılan silikon balon, sıvı ile hatta çoğunlukla su ile dolu olduğundan dalışı etkileyici bir rolü yoktur. Kas altına konulan silikonlar kaslarda gerginliğe neden olduğundan kas hareketlerinde bir süre kısıtlılık olabilir.

Bu ameliyatlarda kullanılan teknik, içi silikon ya da tuzlu su ile dolu silikon bir balonun göğüs dokusu altına, ya da daha derine, göğüs kası altına farklı tekniklerle (üç giriş yeri) yerleştirilmesi şeklindedir. Slikonun yerleştirilmesinde tekniklerden hangisi kullanıldığı fark etmeden yara iyileşmesi süresi 2 haftayı geçmese de dalışa başlamak için 3 hafta gibi bir süre gereklidir. Basınç, implantları etkileyebilir ve iyileşme sürecinde olası deri altı havanın yer değiştirmesine sebep olabilir. Bazı hekimler 3 ay bazıları 6 ay dalışı uygun görmemektedir.

Her halükarda cerrahiyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapılmamalıdır.

Aşağıdaki Tablolarda cerrahi açısından dalışa kesin, göreceli ve geçici olarak engel durum ve hastalıklar özetlenmiştir.

DALIŞA KESİN ENGEL DURUMLAR

BAŞ BOYUN BÖLGESİ   
  • Ağızlık tutmayı engelleyen her türlü yaralanma ya da deformite
  • Sekel bırakmış baş boyun travması
  • Opere edilmemiş beyin tümörleri
  • İntrakranial cerrahi hikayesi

EL CERRAHİSİ VE ORTOPEDİ 

Spinal travma

DİĞER       

Tedavi aşamasındaki kanser olguları

DALIŞA GÖRECELİ ENGEL DURUMLAR

BAŞ BOYUN BÖLGESİ 
  • Yüz felci
  • Dudak damak yarıkları
  • Ağır temporomandibuler eklem disfonksiyonu

                           

EL CERRAHİSİ VE ORTOPEDİ 
  • Aseptik kemik nekrozu
  • Uzuv kayıpları

DALIŞA GEÇİCİ ENGEL DURUMLAR

  • Epitelize olmamış yaralar
  • Epitelize olmamış yanıklar
  • Dikişi alınmamış cerrahi yaralar
  • Yüz yaralanmaları ve fraktürleri
  • Kemik kırıkları, çatlaklar
  • Kas yaralanmaları ve burkulmalar
  • Her türlü ameliyat

Profesyonel Sualtı Adamları

Tüm ekstremiteleri tam ve ekstremite hareketleri normal sınırları içinde bulunmalıdır.

İlk ve kontrol muayenelerinde disbarik asteonekroz (DO) dalgıçlarda ve yüksek basınçlı ortamlarda çalışan Caisson (basınçlı tünel) işçilerinde görülen, genellikle uzun kemikleri tutan aseptik bir kemik nekrozu yönünden radyolojik tetkiklerin yapılması zorunludur.

⭐️⭐️⭐️⭐️

⭐️⭐️ Spor dalışının tıbbi yönleri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/9148089/

⭐️⭐️ Tüplü dalış: Sizin ve hastalarınızın bilmesi gerekenler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/16913196/

⭐️⭐️ Dalış tıbbı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/378050/

⭐️⭐️ Çevresel Fizyoloji ve Dalış Tıbbı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29456518/

⭐️⭐️⭐️⭐️ Aston S., Grabb and Smith’s Plastic Surgery, fifth ed. Lippincott Raven Pub., 1997

⭐️⭐️⭐️⭐️ Cotran R., Kumar V., Robbins Pathologic Basis of Disease,WB Saunders Company, 1994

⭐️⭐️⭐️⭐️ Dovenbarger J., Fittness and Diving, Alert Diver, Jan-Feb. 1998

⭐️⭐️⭐️⭐️ Cohen M., Mastery of Plastic and Reconstructive Surgery, Little and Brown Company, Boston, New York, 1994

⭐️⭐️⭐️⭐️ Hobson R.S., Temporomandibular Dysfunction Syndrome Assosiated with Scuba Diving Mouthpieces, British Jour. of Sports Medicine, 25(1):49-51, 1991

⭐️⭐️⭐️⭐️ Edmonds C., Mc Kenzie B., Diving Medicine for Scuba Divers, J.L. Publications, Melbourne, 1992

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Yukarıdaki Tüm Bilgiler farkındalık yaratmak maksadı ile olup hekiminizin muayenesi veya görüşleri yerini tutamaz.

Bu sebeple hekiminize / hekimlerinize düzenli periyodik muayene olun ve yönlendirmelerine uyun.

Sağlıklı dalışlar dilerim.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Fitalat’ lardan ve Bisfenol’ lerden Korunun

FİTALATLAR

Fitalatlar renksiz, kokusuz, yüksek kaynama noktasına (280-400°C), düşük uçuculuğa ve düşük suda çözünebilme kapasitesine sahip yağ benzeri sıvılardır.

Yapıştırıcıların, kozmetiklerin, kokuların (fragnance), boyaların, yazıcı mürekkeplerinin ve daha birçok endüstriyel ürünün yapısında bulunmakta ve doğada çok yavaş yok olmaktadır

Fitalatlara maruziyet; oral, dermal, inhalasyon ve intravenöz yollarla olmaktadır.

İdrarda fitalat bulunması bu etkene maruz kalındığının belirtisidir. Özellikle kadınların idrarlarındaki çoklu fitalat metabolitlerinden sıklıkla parfüm ve kozmetikler sorumludur.

Fitalat ve çevresel fenollerin sıklıkla obezite, baş ağrısı, öksürük ve kaşınmaya neden olduğu bilinmektedir. Bunu yanı sıra endometriyozise ve sperm motilitesinde azalmalara neden olur.

Fitalatlar insan vücudunun içine solunum (inhalasyon) yoluna oranla daha çok deri yoluyla (transdermal yol 10 – 20 kat fazla) girmektedir.

Lakin yine de ortamda bulunan fitalat ve fitalat metabolitleri çocukluk çağında astım (Özellikle ev tozları ve PVC yüzey kaplamalarının astım vakalarıyla ilişkilidir.)ve hırıltılı solunum gibi alerjik hastalıklarla yakından ilişkilidir.

Çocuklarda yapılan bir çalışmada; idrarlarında fazla miktarda fitalat ve metabolitleri oanların akciğer fonksiyonlarının düşük olduğu bulunmuştur.

Kısa süreli fitalat maruziyetlerinde; düşük fitalat konsantrasyonlarını kan serumundan ölçebilirken,

Uzun süreli fitalat maruziyetlerinde; maruz kalınan yüksek düzeydeki konsantrasyonlar idrar fitalat metabolitleri yolu ile ölçülebilir.

BİSFENOL A (BPA)

Plastiğin esnek olmasını sağlayan bisfenol A, fitalat gibi kimyasal maddeler gıdaların plastik kapta veya koruyucuda ısıtılması sırasında yiyeceklere geçebilmektedir.

Özellikle günümüzde yaygın kullanılan mikrodalga fırınlarında kullanım talimatı olarak yiyeceklerin ısıtılması sırasında üzerlerinin plastik koruyucularla kapatılması gerektiği yazmaktadır. Bu plastik koruyucular çok sakıncalıdır. Çünkü ısınma sırasında kapağın altında meydana gelen yoğunlaşmada fitalatlar bulunabilir ve bunlar damlacıklar içerisinde yiyeceğe damlayabilir.

Texas Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmada;

455 plastik kap incelendi. % 70’inde hormon bozucu kimyasallar bulundu.

Aynı araştırmada aynı ürünler mikrodalga fırınlarda kullanıldığında hormon bozucu kimyasalların oranının yüzde 95’ e çıktığı bildirildi. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3222987/

Özelikle dikkat çekici bir bulgu da üzerinde Bisfenol A (BPA) yoktur uyarısı bulunan plastik kaplarda bile östrojen aktivitesinin varlığının yanı sıra biyolojik tehlike – aktivite oranlarının daha yüksek olmasıydı.

Gün içerisinde en çok, alışveriş fişleri temasıyla Bisfenol A (BPA) ‘ya maruz kalındığı belirtilmektedir.

Yapılan bir araştırmaya göre 5 saniye boyunca alışveriş fişini elinde tutan bir insanın maruz kalacağı BPA düzeylerinin 0.2-6 μg (ortalama 1μg) düzeylerinde olduğu bulunmuştur.

Bisfenol A (BPA) lipofilik (yağda emilen) bir bileşendir.

El terli, kremli veya yağlı ise maruziyetin 10 kat fazla olduğu belirenmiştir.

Bu hesapla özellikle kasiyer olarak çalışanların, ön muhasebe elemanlarının (günde 10 saat alışveriş fişlerine temas edenlerin) yüksek düzeyde Bisfenol A (BPA) ’ya maruz kaldığı ve bu fişlerin herhangi bir yağlı el bakım ürünü uygulanmış deri ile teması sonucunda deriden vücudun içine (transdermal) geçişin 100 kat kadar artması söz konusudur.

Yüksek düzeydeki Bisfenol A (BPA) maruziyetinin sitotoksik ve DNA’ya hasar verici etkileri olduğu

Düşük dozlardaki Bisfenol A (BPA) maruziyetinin ise kemik gelişimini engelleyici ve göğüs kanseri oluşumuna sebep olduğu bilinmektedir.

Bisfenol A (BPA)’ lar osteoblast olma yönünde farklılaşması gereken kök hücrelerinin, yağ hücresi olarak değişmesine neden olarak kemik gelişimini engellemektedir.

Plastik Kapların Hepsinde Hormon Bozucu Kimyasallar Var

Bisfenoller ve fitalatlar ağız yolu ile alındıklarında glukorinidasyon veya sülfasyonu da içeren bir metabolizmaya uğrarlar. Dermal yolla alındıklarında ise kısmi bir metabolizasyona uğramaktadır.

Bisfenoller ve fitalatlar kan-plesenta bariyerini geçerek ana rahmindeki bebeğe ulaşırlar. Hormonları taklit ederek gelişim ve üremeyi engelleyici etki yaparlar.

Deri ile temas eden kimyasallar direk olarak dermal kapilları geçerek doku ve organlara ulaşmaktadır. Elle yemek yeme alışkanlığı olanlarda, eldeki fitalatların ağız yoluyla alınması da olası görülmektedir.

Deri yoluyla maruziyet, kıyafetlerin yıkanma sıklığına ve şekline, yüzeylerle temas durumuna ve kıyafetlerin değiştirilme periyoduna bağlı olarak da değişmektedir.

Islak mendillerdeki kimyasalların havaya karışmasıyla inhalasyon yolu ile alım da söz konusu olmaktadır.

Özet olarak insanların günlük aktiviteleri, tercihleri ve alışkanlıklarına göre deri yoluyla maruz kalınan fitalat oranları değişmektedir.

Plâstik kapların çizilmiş ve renklerinin değişmiş olanlarındaki tehlike çok daha büyük, bunların kesinlikle kullanılmaması gerekiyor.

Plastik kapların altlarında yer alan numaralar içerisindeki bileşen gruplarına göre numaralandırılmıştır.

3 ve 7 numaralı olanların mutfağımızda asla bulunmamalıdır.

Karsinojenik olduğu gerekçesiyle DEHP yerine kullanılmaya başlanan DINP ve DIDP’ ın de hipertansiyon ve insülin direncine yol açtıkları tespit edildi.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Çoğu Plastik Ürün Östrojenik Kimyasallar Yayar: Çözülebilecek Potansiyel Bir Sağlık Sorunu https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3222987/

⭐️⭐️ Association of Exposure to Di-2-Ethylhexylphthalate Replacements With Increased Blood Pressure in Children and Adolescents https://www.ahajournals.org/doi/full/10.1161/hypertensionaha.115.05603?sid=be69c579-505c-4e04-a84f-5a4b187da7a6

⭐️⭐️ Çocuklarda ve Ergenlerde Di-2-Etilhekzilftalat Replasmanlarına Maruz Kalmanın Artan Kan Basıncıyla İlişkisi https://www.ahajournals.org/doi/full/10.1161/hypertensionaha.115.05603?sid=be69c579-505c-4e04-a84f-5a4b187da7a6

⭐️⭐️ Bisfenol A ve insan sağlığı: literatür taraması. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/23994667/

⭐️⭐️ Çoğu Plastik Ürün Östrojenik Kimyasallar Yayar: Çözülebilecek Potansiyel Bir Sağlık Sorunu https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3222987/

⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Tiroid Bezi Nasıl Çalışır? T3 – T4 – TSH

Her şeyin başı vücudun ve komuta merkezi olan beyin tabi ki endokrin (hormon) sisteminin de yönetimindedir. O sebeple Tiroid Bezimizin çalışmasının anlamak için beyinle başlamak gerekiyor.

Tiroid endokrin bir bezimizdir. vücudumuzdaki yeri; alt, ön boyundadır. İnsan vücudunda tiroid hormonlarının oluşumu ve salgılanmasının yanı sıra iyot homeostazından sorumludur.

Tiroid Hormonlarının Fizyolojik Etkileri:

  • Bazal metabolizma hızını artırır
  • Metabolik duruma bağlı olarak lipolizi veya lipid sentezini tetikleyebilir.
  • Karbonhidrat metabolizmasını uyarır
  • Proteinlerin anabolizması. Tiroid hormonları yüksek dozlarda proteinlerin katabolizmasını da indükleyebilir.
  • Katekolaminler üzerinde izin verici etki
  • Çocuklarda tiroid hormonları, büyüme hormonu ile sinerjik olarak etki ederek kemik gelişimini uyarır.
  • Tiroid hormonunun CNS üzerindeki etkisi önemlidir. Doğum öncesi dönemde beynin olgunlaşması için gereklidir. Yetişkinlerde ruh halini etkileyebilir. Hipertiroidizm aşırı uyarılabilirliğe ve sinirliliğe yol açabilir. Hipotiroidizm hafıza bozukluğuna, yavaş konuşmaya ve uykululuğa neden olabilir.
  • Tiroid hormonu doğurganlığı, yumurtlamayı ve adet kanamasını etkiler.

Hipotalamus, Küçük nukleuslardan oluşur ve en önemli görevlerinden birisi hipofiz aracılığı ile beyin ve endokrin sistem arasındaki bağlantıyı sağlamaktır.

Tüm omurgalılarda bulunur. İnsanda, kabaca bir badem şeklindedir. Memelilerde beyin merkezleri arasında ilinti sağlar. Hipofiz, alt uç kısmında küçük bir yuvarlak durumundadır. Hipofiz arka lobunun salgıladığı antidiüretik hormon ile oksitosin denen madde hipotalamusta yapılıp hipofize aktarılmaktadır.

  • Vücut sıcaklığı mekanizmasını denetler.
  • Sempatik sinir sistemini ve hipofizin çalışmasını denetler.
  • Susama, acıkma hislerinin merkezi olup vücut ısısını ve kan basıncını ayarlar.
  • Ürettiği RF maddesi ile hipofizi uyarır.
  • İç denge (homeostas) hipotalamus ile korunur.
  • Karbonhidrat-yağ-protein metabolizmasını dengeler.
  • Duyguların fiziksel temeli de hipotalamus tarafından oluşturulmaktadır.

HİPOTALAMUS‘tan salgılanan TRH isimli bir hormon gidip Hipofiz Bezini uyarır ve buradan da TSH salgılanır.

⭐️⭐️⭐️⭐️ Soğuk, stres ve egzersiz TRH salınımını artırır.

Tirotropin Salgılatıcı Hormon (TRH Tiroid Releasing Hormon)hipotalamustaki nöronlar tarafından üretilen ve ön hipofizden tiroid uyarıcı hormon (TSH) ve prolaktin salınımını uyaran hipofizyotropik bir hormondur .

TSH ise kanda ilerliyor ve Tiroit Bezi uyarıyor ve 🩸T4+T3 🩸 hormonları üretiliyor.

Tiroid hormonları lipofiliktir ve taşıyıcı proteinlere bağlı olarak dolaşır.

Tiroit Uyarıcı Hormon (tirotropin, tirotropik hormon veya kısaltılmış TSH olarak da bilinir), tiroit bezini tiroksin (T4) ve ardından vücuttaki hemen hemen her dokunun metabolizmasını uyaran triiyodotironin (T3) üretmesi için uyaran bir hipofiz hormonudur.

Hipotalamus ➡️ 〰️ TRH ➡️ Hipofiz Bezi 〰️ TSH ➡️ Tiroit Bezi 〰️ 🩸T4+T3 🩸

Vücutta kontrol mekanizması genelikle geri bildirim (Feedback) sistemi yolu ile işler.

Burada geri bildirim T4 yolu ile olur.

Kanda T4 Referans değer aralığı 0.90 -1.70 ng/dl arasıdır.

Yukarıda yazdığı gibi sistem çalıştı ve Tiroid Bezinde T4 üretildi ve kan seviyesi 1.20 ng/dl oldu. Normal aralıkta ve halen üst sınıra dayanmadığı için üretim devam eder.

1.70 ng/dl seviyesine ulaştığında artık sınır değere gelir.

Kanda yükselen🩸T4 gidip hem hipofiz hem hipotalamus’u etkiler ve yeter artık TRH ve TSH üretme der.

🩸 〰️ T4 ➡️ Hipotalamus

🩸 〰️ T4 ➡️ Hipofiz Bezi

Eğer 🩸 kanda 🩸 T4 seviyesi 0.90 ‘a yaklaşırsa, kanda eksikliği gören Hipotalamus ve Hipofiz Bezi harekete geciyor TRH TSH üretip yine tiroit bezini çalıştırarak 🩸 kanda 🩸 T4 seviyesinin tekrar yükselmesini sağlar.

🩸T4+T3 🩸 seviyesinin nasıl dengelendiğini öğrendik. Lakin bunları nasıl yani ne ile üreteceğiz?

🩸T4+T3🩸 üretiminin ana maddesi İYOT

İYOT 🩸kan🩸 içerisinde sahipsiz bir şekilde dolaşır.

İlk olarak🩸Kan’ daki İYOT, taşıyıcı protein Sodyum-İyot Simporter (NIS) sayesinde Tiroit Bezinin içine girmesi sağlanır.

Taşıyıcı protein Sodyum-İyot Simporter (NIS) bildiğimiz yük taşıyan TIR gibi düşünebiliriz. Yükü de İYOT dur.

Tabi ki bu taşımayı yapan TIR hareket edebilmesi için mazota ihtiyaç duyar.

Bu TIR ‘ın Mazotu’ da hipofizden gelen TSH dır.

⭐️⭐️⭐️⭐️ Somatostatin, glukokortikoidler ve dopamin gibi diğer hormonlar da TSH üretimini engeller.

Akla gelen ilk soru sanırım şu olur. Tiroid Bezi’ne İYOT devamlı mı taşınıyor? 🩸T4+T3🩸 hiç durmadan mı üretiliyor? Hipertiroidi olmaz mı? TIR nasıl duruyor? Nasıl fren yapıyor?

TIR’ ımızın fren sistemini kitleyen ve taşımayı durduran İYOT ‘ dur. Yani kanda İYOT belirli bir seviyenin üzerine çıktığında; Taşıyıcı protein Sodyum-İyot Simporter (NIS) bildiğimiz yük taşıyan TIR otomatik olarak fren yapar ve durur.

🩸 Kanda İYOT Artınca🩸

………………⬇️………………..

Sodyum-İyot Simporter Durur (NIS) Taşıyıcı TIR

………………⬇️………………..

🩸 İYOT 🩸 içeri giremez

Tiroit Bezi İYOT alamayınca)

………………⬇️………………..

🩸〰️ T4+T3 〰️🩸 Üretimi azalır – durur

………………⬇️………………..

Hipofiz Bezi T4+T3 kanda azalınca faliyete geçer

………………⬇️………………..

Hipofizden 〰️ TSH kana salgılır

………………⬇️………………..

Sodyum-İyot Simporter Durur (NIS) Taşıyıcı TIR 〰️ TSHın etkisi ille çalışır

………………⬇️………………..

Sodyum-İyot Simporter Durur (NIS) Taşıyıcı TIR İYOTu yüklenir. Tiroit Bezi’nin içine taşır.

………………⬇️………………..

🩸〰️ T4+T3 〰️🩸 Üretimi artar

İşte burada soru şu: İYOT Tiroit Bezi ‘ne girdiğinde nasıl 🩸T4+T3 🩸 üretiliyor?

İYOT Tiroit Bez ‘ine girdiğinde -1 yüklüdür. Bunu +1 yüklü (yükseltgenme) yapılması gerekir ki TİROGLOBULİN ile birleşebilsin.

⭐️⭐️ Yükseltgenmeyi sağlayan TİROİT PEROKSİDAZ (TPO) enzimidir. ⭐️⭐️

Bu birleşme TİROGLOBULİN üzerinde bulunan TİROZİN aminoasitine İYOT ‘un bağlanması şeklindedir.

İYOT Kimisine 1 kimisine 2 tane bağlanır.

Eğer İYOT 2+2 şeklinde bağlanırsa 4 iİYOT‘lu yani T4 olur. %80 T4 üretilir

Eğer İYOT 2 +1 seklinde bağlanırsa T3 olur. %20 T3 üretilir.

Eveeetttt….T4 ve T3 hormonunu kana verdik.

Verdik Lakin T4 geri bildirim (Feedback) mekanizmasında etkindir metabolizmada bir işe yaramaz.

Aktif olan T3 dür ve metabolizmanın hızını ayarlar, enerji verimini ayarlar.

T3 %20 üretilir ve metabolizma için yeterli değildir

%80 T4 üretilmişti.

Bu durumda T4 ‘de 2+2 şeklinde bağlanırsa 4 İYOT‘ luydu. Bir İYOT koparırsak T3 olur.

Periferik dokularda 🩸 5′ DE İYODINAZ 🩸 isimli bir enzim vasıtası ile İYOT koparılır ve T4’ten T3 oluşur.

Her zaman olduğu gibi enzimin çalışmasını başlatacak (katalizör) gerekir. Burada SELENYUM dur.

Tiroid Bezi çalışmasının basit bir anlatımla ana mekanizması bu şekildedir.

Ayrıca; Herhangi bir tiroid anormalliğini taramak için tercih edilen ilk testler TSH ve serbest tiroksin (serbest T4) testidir.

Bunlar anormalliğin merkezi olarak tiroid bezinden (birincil), periferik olarak hipofizden (ikincil) veya hipotalamustan (üçüncül) kaynaklanıp kaynaklanmadığını belirler.

Birincil hipotiroidizmden şüpheleniliyorsa, tiroid bezi yeterli tiroid hormonu salgılamıyordur. Bu nedenle, TSH seviyeleri uygun şekilde yükselecek, serbest T4 seviyeleri ise daha düşük olacaktır.

Birincil hipertiroidizmde, serbest T4 seviyeleri anormal şekilde artacaktır ve TSH seviyeleri uygun şekilde düşecektir.

TSH reseptör antikorları veya tiroid peroksidaz antikorları gibi diğer laboratuvar testleri sırasıyla Graves hastalığı veya Hashimoto tiroiditinin teşhisine yardımcı olabilir

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Fizyoloji, Tiroid Fonksiyonu. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/30725724/

⭐️⭐️ Fizyoloji, Tiroid Hormonu https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29763182/

⭐️⭐️ Fizyoloji, Tiroid Fonksiyonu https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK537039/

⭐️⭐️ Tiroid hormonu metabolizmanın düzenlenmesi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/24692351/

⭐️⭐️ Tiroid Hastalığının Patofizyolojisi ve Tanısı https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK221541/

Tiroid hormonu, insan vücudundaki hemen hemen tüm çekirdekli hücreler üzerinde etki göstererek, genel olarak hücrelerin fonksiyonlarını ve metabolizmalarını artırır.

  • Pozitif kronotropik ve inotropik etkilerle kardiyak çıktı, atım hacmi ve dinlenme kalp hızı artar. Aktif tiroid hormonu, kasılma kuvvetini ve hızını artırmak için miyokardiyal hücre içi kalsiyumu artırır. Eş zamanlı olarak, cilt, kas ve kalpteki damarlar genişler ve bunun sonucunda periferik vasküler direnç azalırken, renin-anjiyotensin-aldosteron sisteminin aktivasyonu yoluyla kan hacmi artar.

  • Bazal metabolizma hızı (BMR), ısı üretimi ve oksijen tüketimi, mitokondriyal ayrıştırma proteinlerinin tiroid hormonu aktivasyonu yoluyla yükselir. Glikoz ve yağ asidi alımı ve oksidasyonu da artar, bu da artan termojenezle sonuçlanır ve artan ısı dağılımını gerektirir. Hipertiroidizmdeki ısı intoleransı, termojenezdeki bu artışa atfedilebilir. Artan termojenezin telafisi, kan akışındaki, terlemedeki ve ventilasyondaki artışlar yoluyla tiroid hormonu tarafından da aracılık edilir.

  • Dinlenme solunum hızı ve dakika ventilasyonu, artan oksidasyon oranlarına karşı arteriyel oksijen konsantrasyonunu normalleştirmek için aktif tiroid hormonu, triiyodotironin (T3) tarafından uyarılır. T3 ayrıca eritropoietin ve hemoglobin üretimini uyararak ve gastrointestinal sistem yoluyla folat ve kobalamin emilimini destekleyerek dokulara oksijen iletimini destekler.

  • T3, fetal büyüme merkezlerinin ve doğrusal kemik büyümesinin, endokondral ossifikasyonun ve doğumdan sonra epifiz kemik merkezi olgunlaşmasının gelişiminden sorumludur. Ek olarak, T3 yetişkin kemik yeniden şekillenmesini ve hücre dışı bağ dokusunda mukopolisakkaritlerin ve fibronektinin bozunmasını simüle eder.

  • T3 sinir sistemini uyarır ve bunun sonucunda uyanıklık, tetikte olma ve dış uyaranlara karşı duyarlılık artar. Tiroid hormonu ayrıca periferik sinir sistemini uyarır ve bunun sonucunda periferik refleksler ve gastrointestinal ton ve hareketlilik artar.

  • Tiroid hormonu ayrıca üreme sağlığı ve diğer endokrin organ fonksiyonlarında da rol oynar. Hem yumurtlama döngüsünü hem de spermatogenezi düzenleyerek hem erkeklerde hem de kadınlarda normal üreme fonksiyonunun düzenlenmesini sağlar. Tiroid hormonu ayrıca hipofiz fonksiyonunu düzenler; büyüme hormonu üretimi ve salınımı tiroid hormonu tarafından uyarılırken prolaktin üretimi ve salınımı inhibe edilir. Ek olarak, bazı ilaçlar da dahil olmak üzere birçok maddenin renal klerensi, aktive edilmiş tiroid hormonunun böbrek kan akışını ve glomerüler filtrasyon hızını uyarması nedeniyle artırılabilir.

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Romatoid Artrit (RA) (İltihaplı Romatizma)

Romatoid Artrit otoimmun bir hastalıktır.

Otoimmün: Normalde vücuttaki yabancı maddelere, patojenlere (hastalık yapıcılara)saldırması gereken antikorların (vücudu koruyan hücreler) vücudun kendi hücre ve dokularını yabancı olarak algılayıp saldırması sonucu oluşan hasar ve inflamasyondur. (Benzer bir süreç Crohn hastalığı ve Üseratif Kolitte de vardı. Önceki yazılarda okuyabilirsiniz.) (İmmünite – inflamasyon)

⭐️⭐️ Vücuda zarar veren otoantikorlardır.(özellikle romatoid faktör ve sitrüline peptit)

Burada size enteresan gelecek ve soracığınız soru şu olacaktır.

” 25 – 30 yaşına gelene kadar niye bir sorun olmadıda şimdi oluyor. Vücutta zaten sorun varsa niye bu kadar süre hücreleri dokuları yabancı görmeyen antikor 25 – 30 yaşından sonra eklemlere saldırıyor? ”

Çok haklı bir soru…

İlk olarak, Otoimmun bir hastalık olan Romatoid Artriti (RA) tanıyalım:

  • Aslında 16 yaş sonrası başlar ve genelde en çok 30 – 50 yaş arası görülür.
  • Ailede RA öyküsü (aileden bir veya daha fazla kişide de RA hastalığı olma durumu) varsa olasıllığı 4 kat artıyor.
  • Kadınlarda 3 kat daha fazla görülür.
  • Tek yumurta ikizlerinde %15
  • Çift yumurta ikizlerinde %7 daha çok görülür.
  • Oluşumunda HLA-DR4 isimli bir gen etkilidir.
  • Seropozitif romatoid artrit için romatoid artritin kalıtım oranı yaklaşık %40 ila %65 dir.
  • Seronegatif romatoid artrit için romatoid artritin kalıtım oranı yaklaşık %20’dir

⭐️⭐️ Sanayileşmiş ülkelerde Romatoid Artrit yetişkinlerin %0,5-1,0’unu etkiler.

⭐️⭐️ Her yıl 100.000 yeni vakada 5-50 görülür.

Romatoid Artritin Belirtileri

  1. Eklemlerde özellikle de parmakların orta boğumunda hassasiyet ile başlar. Tutulum genellikle simetriktir. (PIP eklemleri)
  2. Tipik olarak sabah uyanınca ve hareketsiz kalınca tutukluk, eklem sertliği ,ateş, yanma hissi görülür.
  3. İlerleyen safhalarda daha büyük eklemlere yayılır. sırayla el ayak bilekleri, diz ve dirsek, kalça, omuz ekleminde tutulma sertlik görülür.
  4. İleri evreye gelindiğinde eklemlerin yapısında bozulma, eğrilik, şişlik ve nodüller görülür.
  5. Son evrede artık eklemler dışında diğer organlarda da oluşan hasarlar ile hayatı tehdit eder.

⭐️⭐️ Obezite, RA için iyi bilinen bir diğer risk faktörüdür. Vücut kitle indeksi (VKİ) 30 kg/m^2’den büyük olan hastalarda RA riski %30 artarken, VKİ’si 25 ila 29,9 kg/m^2 olanlarda risk %15 artmaktadır

Romatoid Artritin Oluşumu

Bildiğiniz gibi tüm eklemlerin arasında kıkırdak bir yapı bulunur. Bu kıkırdak yapı ve eklem kapsülü içerisinde yer alan eklem sıvısı haraketler sırasında kemiğin kemiğe sürterek zarar görmesini engeller.

Herhangi bir sebeple kıkırdak yapı zarar görürse, kemikler bir birine sürtmeye başlar ve “OSTEOARTRİT” halk arası tabir ile ” KİREÇLENME” meydana gelir.

Romatoid artrit gelişimi bu süreçtem çok farklıdır.

Romatoid Artrit” te ;

Yukarıda yazdığım gibi eklemlerin etrafını saran SİNOVİYUM isimli zar yapıyı saldırı ile zarar görür.

Latince SİN: Benzer demektir. Yine latince de OVORYUM : Yumurta demektir.

SİNOVİYUM isimli zar yapıya bu adın verilmesinin nedeni yumurta akına benzer jel bir sıvı salgılamasıdır.

Bu sinovial sıvı – jel sıvı eklemler arasında ki kıkırdaklara kayganlık sağlar, böylece kıkırdak yapıar sürtünme ile aşınmaz. (Makine yağı gibi, araba motorunun yağlanması gibi)

Bu sinovial zarları yabancı gören antikorlar saldırdığında olayın devamı olarak lenfositler gelir ve inflamasyon oluşturur. Bir çeşit iltihap oluşur. İşte bu RA (Romatoid artrit)

Sinovial zara saldırı olduğunda eklem aralığına eklem sıvısı da dediğimiz bu kaygan jel salgılanmaz ve eklemler her hareketle sürtündüğü için önce kıkırdak yapılar hasar almaya başlar. Bir süre sonra kıkırdak dokuların ileri harabiyeti ile kemikler bir birine sürtünmeye başlar ve devamında kireçlenme de (OSTEOARTRİT) oluşur.

Romatoid artrit kireçlenmeye neden olur. Lakin kireçlenmenin tek sebebi değildir. Diğer önemli biir sebep olan obezite ile disklere fazla yük bindiği için de oluşabilir.

İlk aşama olan osteoartit oluşumu sonrası bu iltihaplı alanda nodüller, kemik-eklem bozuklukları, hareket kısıtlılığı, tutulma, ağrı oluşur.

Romatoid artritin ileri evresinde kalp zarı, akciger zarları, gözler, böbrek, damarlar, lenf düğümleri, sinir dokular ve tükürük bezleri etkilenir. (Bu oran %60 lara varabilir.)

⭐️⭐️ Çalışmalar anti-sitrüline protein antikoru (anti-CCP) pozitif bireylerde, paylaşılan epitop (SE) ile sigara içme arasında RA riskini artıran bir etkileşim olduğunu göstermiştir.

⭐️⭐️ Çeneniz gibi eklemler etkilenebilir. Hatta nadiren de olsa krikoaritenoid eklem adı verilen ses telleri de tutulabilir.

Nasıl Teşhis Ediyoruz

Kişinin belirtileri/semptomları altı aydan az süredir devam ediyorsa erken Romatoid Artrit denir. Eğer. kişinin belirtileri/semptomları altı aydan uzun süredir devam ediyorsa süresi yerleşik Romatoid Artrit denir.

Muayenede fiziki bulgular var ise kan tetkiklerine bakılır

  • CRP: Hastada inflamasyon olduğu için 15 – 30 aralığına yükselir.
  • Hemogramda WBC (Beyaz kan hücresi) ve nötrofil sayısı yükselir.
  • Sedimantasyon artar.
  • Romatoid Faktör (RF) yükselir. Lakin unun tek başına yüksek olması ile Romatoid Artrit teşhisi konması mümkün değildir. Çünkü akciğer, karaciğer, böbrek, enfeksiyon hastalıklarında da Romatoid Faktör (RF) yüksek çıkabilir
  • CCP (Anti siklik sitrüllenmiş peptid ) yükselir. Bu antikor Sinoviyuma saldırı ile direkt ilişkilidir.

⭐️ RF ve CCP aynı anda yüksekse teşhis neredeyse kesindir.⭐️

Daha sonra gerekli görülen radyolojik görüntülemeler yapılır.

RA’lı hastalar, genel nüfusa göre ciddi enfeksiyon, solunum yolu hastalığı, osteoporoz, kardiyovasküler hastalık, kanser ve ölüm riski altındadır.

Romatoid Artrit Tedavisi

Herkesin bildiği, her hastanın kullandığı ilaçlar;

  • Kortikosteroidler
  • İmmunsüpresif ilaçlar
  • NSAII ilaçlar vs…

Bu ilaçlar tedavi edici değil hastanın şikayetlerini geçici olarak baskılamaya yöneliktir. Ve çoğunun aşırı yan etkileri olup kullanım süresi uzadıkça organlara zarar verirler.

Tedavi demek hastanın şikayetlerini azaltmak değil şikayetlere sebep olan kök nedeni yok etmektir.

Otoimmün bir çok hastalıkta olduğu gibi Romatoid artritte;

Bir antikorun vücutta bir dokuyu yabancı görmesi için o antikorun üretimini sağlayacak olan GEN tetiklenmelidir. Bu tetikleme gerekmeseydi ilgili gene sahip olan herkeste doğum sonrası romatoid artrit başlar ve 2 yaşına gelmeden hastalık tablosu yerleşirdi.

Bu sebeple genetik yapıyı şimdilik değiştiremedimiz için hedefimiz tetikleyicilere engel olmak olmalıdır.

Romatoid Artritte Tetikleyici Sebepler

  • Sigara
  • Obezite
  • Toksinler
  • Ağır metaller
  • Bazı aşılar
  • Bazı ilaçlar
  • Gluten (gliadin)
  • Histamin
  • IGF-1
  • Lektin
  • KAZEİN-A
  • Laktoz
  • Pestisitler (Sebze meyve üzerinde kalan ve çoğu “yıkama ile çıkmayan ” tarım ilacları)
  • Radyasyon

Bütün bunlar otoimmun hastalıkları tetikler. Çünkü antikor üretimini tetiklerler.

Normal sağlıklı bir Bağırsak her şeyi geçirmez, çok sıkı gözeneklidir ve süzgeç görevi yapar. Yani yediğimiz ve içtiğimiz besinler aldığımı her şey kana geçemez.

Romatoid Artritte Tetikleyici Sebepler (ki aynı zamanda başka hastalıklar için de tetikleyicidirler.) bağırsak yapısını zorlayarak ve hatta bozarak süzgeç fonksiyonunu yerine getirmesini engellerler. Bunun sonucu olarak da istenmeyen maddeler de bağırsaklardan geçmeye başlar. bu durumda daha önce de yazdığım inflamasyon süreci başlar. Deliklerin çevresinde bekleyen vücudun koruyucusu askerler saldırıya geçerek yabancı gördüklerini yok ederler.

Sorun şu ki bu esnada süzgeçte (deliklerin çevresi) zarar görür ve geçmemesi gereken çoğu molekül kana geçer. Bu maddeler için damarda da peşine bazı askerler (bağışıklık hücreleri) takılır. Buldukları yerde de öldürürler.

Ammaaaa ve lakinnn…

Her ölüm bir inflamasyondur.

Zaten RA için de Sinovyumda olan inflamasyon budur

Bu toksinler sadece damarda kalmaz, organlara da giderler ve zaman içerisinde de oralarda da inflamasyon oluşur.

Tabi ki sadece kan dolaşımı sistemi degil atıkların olduğu Lenfatik sistem – dolaşım sistemi de dolayısı ile lenf bezleri de hasar alır.

Ne olursa olsun kan dolaşımına karışan toksinlerin büyük bir kısmı muhakkak karaciğere gider ve karaciğerde Glutatyon (bilinen en büyük antioksidan) yardımı ile yok edilmeye çalışılır. Lakin genellikle üretilen glutatyon yetmez. Çünkü 20 yaş sonrası giderek üretilen Glutatyon miktarı azalır.

Otoimmün hastalıkların önemli bir kısmının 30’lu yaşlarda ortaya çıkmasında glutatyon’un azalmaya başlaması da öneli bir etkendir.

Romatoid Artrit Tedavisi

Yukarıda yazdığım gibi ilaçlar buranın konusu değil. Zaten sadece geçici rahatlamaya yönelikler.

Sebebe yönelik ne yapmalısınız onları inceleyelim

Beslenme

Bunlar beslenme listesinden en az 6 ay çıkarılmalıdır

  1. Gluten (Aslında gliadindir. Lakin konu uzamaması için gluten yazısında ayrıntılı yazacağım) (buğday, Arpa, Çavdar, Bulgur vb gibi)
  2. Hazır maya içeren tüm ürünler (Özellille peynir)
  3. Süt ve süt ürünleri (ev yoğurdu tüketilebilir gruptadır)
  4. Paketli tüm ürünler (gofret, bisküvi, kek, pasta )
  5. Salam, sosis, ketçap, mayonez
  6. Pişirilip dondurulmuş et ürünleri (döner, nugget, hazır paketli yemekler )
  7. Margarin (İnsanlık için en zararlı zehirlerin başında)
  8. Tüm meşrubatlar
  9. Fruktoz şurubu içeren tüm besinler..

Antioksidanlar

Takviye olarak günlük rutine eklenmesi gerekenler

  • Glutatyon
  • Resveratrol
  • Hesperidin
  • Vitamin C
  • Vitamin E

Vitamin ve Mineraller

  1. Çinko: Bakır ile ayn bölgeye bağlanır. Romatoid Artrit hastalarında çinko yerine Bakır bağlandığı için çinko düzeyi genelde düşük bakır düzeyi de yüksek olur.
  2. D Vitamini: Romatoid Artrit hastalarında yapılan analizlerde D vitamini seviyesi genel olarak 20 ng /mL altında çıkmaktadır. Aynı şekilde D vitamini seviyesi 45 ng /mL üzerinde olanlarda ise remisyon dönemi uzun atak dönemi oldukça kısadır. D vitamini seviyesi yükseltilmeli. (Tabi ki sadece D Vitamini değil K2 vitamini ile beraber kullanılmalıdır)
  3. Omega-3: Yağ asitlerinden elde edilir insan vücudunda sentezlenemediği için dışarıdan alınmalıdır. Sinoviyal zar tamiri için oldukça önemlidir.
  4. Lutein Zeaksantin: Sinovial zar ve göz hasarlarını onarmada inflamasyonu önlemede çok etkilidir.

Bitkisel Kürler

  • Papatya: İnflamasyon engelleyicidir. Akşam yemek sonrası içilecek papatya çayı sabah eklem tutulmalarını azaltır.
  • Zerdeçal: İçeriğindeki moleküller İnflamasyonu önler. Fakat Romatoid Artrit hastalarında çay yerine toz seklinde günlük 1 çay kaşığı şeklinde kullanmak daha etkilidir.
  • Isırgan: Öğle saatlerinde hafif aç olarak 5 dakika sıcak su da demlenmiş ısırgan çayı etkilidir.

Egzersiz

Günlük hafif egzersizler ve yürüyüşler yapılmalıdır. Hareketsizlik Romatoid Artrit de kötü etki yapar. Fakat Ağır sporda kötü etkiler.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Romatizmal eklem iltihabı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/28723028/

⭐️⭐️ Romatizmal eklem iltihabı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/20870100/

⭐️⭐️ Romatizmal eklem iltihabı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/30596879/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Romatoid Artrit Farkındalık Günleri / Ayları

  • Dünya Otoimmün ve Otoinflamatuvar Artrit Günü – 20 Mayıs
  • Romatoid Artrit Farkındalık Günü – 2 Şubat
  • Otoimmün Farkındalık Ayı – Mart
  • Artrit Farkındalık Haftası (İngiltere) – Mayıs
  • Artrit Farkındalık Ayı (ABD) – Mayıs
  • Artrit Farkındalık Ayı (Kanada) – Eylül
  • Dünya Artrit Günü – 12 Ekim
  • Romatizmal Hastalıklar Farkındalık Ayı – Eylül
  • Ağrı Farkındalık Ayı – Eylül
  • Kronik Hastalık Farkındalık Günü – 10 Temmuz
  • Görünmez Engelliler Haftası – Ekim ayının 3. tam haftası

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Yaşam Tarzı – İnsülin Duyarlılığı – Glisemik Yanıt

Kan şekeri seviyesinin düzenlenmesi ve normal sınırlar içerisinde kalması için diyet en önemli etken de olsa tek başına yeterli değildir.

Metabolik sağlığın yaşam standartları içerisinde iyi düzeyde olması, insülin direncinin önlenmesi, vücudun enerji seviyesinin ve hormonların dengede kalması için diyete ek olarak aşağıdaki hususları da doğru ve yeterli yerine getirmeliyiz.

  • EGZERSİZ, özelikle hayatın içerisinde düzenli yapılması insülin duyarlılığını engelemeye ve glisemik yanıtı normal seviyede tutmaya yarayacaktır. Yemeklerden sonra yapılacak 20 dk lık bir yürüyüş kan glikoz seviyelerini %39’a kadar azaltabilir.
  • UYKU, organ ve sistemlerin dinlenmesinin yanı sıra metabolik sağlığın önemli bir parçasıdır. Uykunun kötü olması düzensiz uyku / uyanıklık saatleri ve uyku zamanının eksikliği insülin duyarlılığını kötüleştirebilir ve alınan gıdalarla aşırı glikoz tepkilerine yol açabilir.
  • STRES, hayatın içerisinde olması gereken sağlıklı ve doğal bir süreçtir; Lakin kronik stres (kortizol seviyesinin devamlı yüksek kalması) insülin direncini artıracağı gibi glisemik tepkinin zayıflamasına ve dolayısı ile kilo alımı yolu ile zaman içerisinde giderek ilerleyen metabolik işlevlerde bozulmaya yol açar.

Normal sağlıklı bireylerin (Kan şekeri düzeyi olan soy geçmişinde diyabet hikayesi olmayan vb gibi) metabolik olarak sağlıklı kalabilmek için gerekli beslenme düzenini kurmalarında Glisemik indeks ve Glisemik Yük çok önemli bilgiler verirler.

Diyabeti, insülin direnci, soy geçmişinde diyabet hikayesi vb gibi sorunları olan kişilerin metabolik olarak sağlıklı kalabilmesi için gerekli beslenme düzenini kurmaları şarttır. Bu düzenin kurulabilmesi için de bir süre hekim kontrolünde sürekli şeker ölçüm cihazları ile takipleri gerekebilir.

  • Sürekli Şeker Ölçüm Cihazları kişinin farklı gıdalar ve farklı miktarlar ile beslendiği tüm durumlarda kanında oluşan glisemik tepkinin görülebilmesini sağlar.
  • İşlenmiş – rafine karbonhidratların tüketilmesi yerine işlenmemiş karbonhidratları (tam tahıllı ekmek, esmer pirinç, arpa ve kinoa ve bunun gibi ) tercih edilmeli (düşük Glisemik indeks‘li gıdalar) ve tabi ki tüketilen miktarlar (porsiyonlar) kişinin metabolik durumuna uygun olmalıdır.
  • Ani kan şekeri yükselmelerini önlemek veya yavaşlatmak için beslenme düşük Glisemik indeks‘li gıdalar (tahıllar, meyveler ve nişastalı olmayan renkli sebzeler gibi lifli besinler vb gibi) olmalıdır. 
  • Karbonhidrat protein ve yağ ile birlikte alındığında gilisemik tepki azalır. lakin bu beslenme tercihinin de farklı sorunlar doğurması mümkündür. (Protein ve karbonhidrat aynı anda mideye geldiğinde birbirlerinin emilimini geciktirirler ve hazım süreci uzar)
  • Metabolik işleyiş için en tehlikeli gıdaların başında işlenmiş olanlar gelmektedir. Metabolik işeyişinizin sağlıklı olabilmesi için minimum işlenmiş gıdaları tercih edin. 

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Hiperglisemi https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK430900/

⭐️⭐️ Düşük glisemik indeksli diyetlerin metabolik etkileri https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC2654909/

⭐️⭐️ T2 Diyabetli Hastalarda Postprandiyal Hiperglisemiyi Optimize Etmek İçin Glisemik İndeks (GI) veya Glisemik Yük (GL) ve Diyet Müdahaleleri: Bir İnceleme https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC7352659/

⭐️⭐️ Hiperglisemi (Hiper) https://www.diabetes.org.uk/about-diabetes/complications/hypers

⭐️⭐️ Glisemik Yük https://www.diabetes.co.uk/diet/glycemic-load.html#google_vignette

⭐️⭐️ 60+ gıda için glisemik indeks https://www.health.harvard.edu/diseases-and-conditions/glycemic-index-and-glycemic-load-for-100-foods

⭐️⭐️ Düşük glisemik indeksli diyetlerin metabolik etkileri https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC2654909/

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

CROHN HASTALIĞI

Genellikle Ülseratif kolit ile Crohn hastalığı birbiri ile sıkça karıştırılır.

Ülseratif kolit ilk etapta anüsün (makat) hemen üstünde kalın bağırsakta “Rektumda” başlar ve yukarıya doğru aralıksız ilerler.

Crohn hastalığı ise ağızdan anüse kadar ince bağırsak dahil her yerde olabilir.

Örneğin ince bağırsağın son kısmı olan “terminal ileum”da lezyonlar olur ve biraz hasarsız alandan sonra kalın bağırsağın her hangi bir yerinde biraz daha görülebilir.

Ülseratif kolit ile crohn arasındaki en önemli farkların başında lezyonların yayılılarının farkı gelir; chrone aralıksız ilerler, ülseratif kolit atlayarak gider. Diğer önemli fark barsak duvarındaki yayılmalarıdır.

Barsak duvarının katmanları

  1. Mukoza: Besinlerin ilk temas ettigi parmaksı çıkıntılarında bulunduğu yüzey alanıdır.
  2. Submukoza: Mukozanın altındaki ara katmandır.
  3. Muskülaris Eksterna: kas liflerinden oluşan en alt tabakadır.

Ülseratif Kolit’te de Chrone hastalığında da makrofaj ve nötrofiller mukoza ve submukozaya saldırırlar. Yara ve inflamasyona sebep olurlar.

Kanlı ishal görülme nedeni bu yaralardır.

Makrofaj ve nötrofiller kendi bağışıklık hücrelerimizdir. Kendi bağırsağımızı yabancı görür ve saldırırlar. Bu sebeple bu iki hastalık otoimmün sebeplidir.

Crohn hastalığında makrofaj ve nötrofillerlerin açtığı yaradan bir diğer bağışıklık hücremiz lenfositler girerek hasarı artırarak bağırsağın muskülaris eksterna tabakasına da hasar verir.

Crohn hastalığında bağırsağın üç katmanını etkilemesine Transmural İnflamasyon denir. (TRANSMURAL latincede duvarı geçen anlamına gelir.)

Tabi ki bağırsağın üç tabakasının da etkilenmesi tehlikelidir ve bu sebeple Crohn ülseratif kolitten daha sorunlu bir hastalıktır.

Her ikisinde de bağırsakların yapısı bozulduğu için;

  • B12 Vitamini
  • B9 Vitamini
  • B6 Vitamini
  • B1 Vitamini
  • Demir
  • Çinko emilimi azalır. Ve vücutta bunların eksikliği görülür.

Bağırsaklar normalde karın içerisinde solucan gibi kıvrılmış ve birbirlerine temas eder durumdadırlar. Aşınan bağırsak duvarları yoluyla temas ettikleri sağlam bağırsağa yada dokuya geçiş meydana gelir.

Böylece bir tarafta chrone hastalığı sebebi ile inflamasyonla haraplanmış bağırsak diğer tarafta ise ince bağırsak, kalın bağırsak, mesane veya vajina arasında bir tünel oluşur. Bu tünele Fistül denir.

Burada düşünülmesi gereken önemli bir durum mesane ya da vajina ile bağırsak arasındaki oluşan tünel (fistül) bağırsak bakterilerinin steril olan bu organlara dağılmasına neden olur ki bu durum ciddi enfeksiyonlara neden olur. Bu sebep de crohn hastalığının ülseratif kolitten daha sorunlu olduğunun bir göstergesidir.

Otoimmün kökenli olan Crohn hastalığında bağışıklık hücrelerinin bağırsaklara neden saldırdığı halen belirlenememiştir.

En çok genetik faktörler düşünülmektedir. Kişilerin erken yaşlarda herhangi bir sorunları olmadan yaşamlarına devam ederken 30 lu yaşlarda Crohn hastalığının gelişmesi genetik köken de olsa olası tetikleyen faktörlerin olduğunun göstergesidir. Bu olası tetikleyici faktörler oldukça fazladır ve tedavi için de belirleyici rol alırlar.

BESLENME

  1. Aşırı kızarmış yağ (Günümüzde özellikle faastfood olmak üzere endüstriyel gıda sektöründe çok sık kullanılmaktadır)
  2. Aşırı baharatlı beslenme (Uzakdoğu mutfağı başta ollmak üzere ülkemizde doğu ve güneydoğu anadolu bölgelerinde)
  3. Kızarmış hamur işi, ağır karbonhidrat (Mutfağımızın maalesef vazgeçilmezidir)
  4. Paketlenmiş gıdalar (Giderek yaygınlaşan tüketimi ile ciddi bir sorundur)
  5. Olgunlaşmamış peynir
  6. Sürekli tok durmak ve gece tok uyumak (Özellikle yapılan bu yanlış metabolik bir çok hastalığın meydana gelmesinde. çok etkilidir)

SİGARA ve ALKOL

Sigara, Crohn hastalığında tetikleyici ve zarar verici bir etken iken ülseratif kolit hastalığında ise sigara (nikotin) bağırsağa saldıran antikorların bazılarını bloke edip hastalığın seyrini ve sıkıntılarını hafifletir.

TOKSİNLER

Aslında toksinlerin bağırsak duvarına verdiği zararın altında bağırsakların aşırı geçirgenliği vardır. Aşırı geçirgen bağırsak sebeplerine öncelikle yönelmek daha doğru olur.

Bağışıklık sistemini yanıltan ve otoimmün saldırıya neden olan önemli bir etmende ağır metallerdir. Bu sebeple hem gıda alımında hem de çalışma alanında ağır metallere maruziyetin önlenmesi şarttır.

İLAÇLAR

İlaçların bazıları, özellikle de antibiyotikler ve steroidler bağırsak duvarına zarar verdiği gibi kan biyokimyasına olumsuz etkileyerek bağışıklık sistemini yanıltırlar.

TEDAVİ

Tedavinin iki ana ilkesi vardır. İlki semptomları (şikayetleri) baskılamak ikincisi de hastalığa neden olan etkenleri engellemektir.

Semtomatik tedavi maalesef günümüzde ön panda tutulmaktadır. Hastanın şikayetlerine göre günü. kurtaracak ilaçlarla takip etmek ve ömür boyu ilaca mahkum yaşama mahkum edilmektedir. (Bu tarz tedavi bir çok kronik hastalık için de maalesef geçerlidir.)

Asıl olması gereken hekim hasta ve hasta yakınlarını işbirliği ile sebebe yönelik yaşam ve beslenme tarzı düzenlenmesi ve takibidir.

BESLENME (DİYET)

Kişisel farklılıklar olsa da genel olarak beslenmede – diyette özen gösterilmesi gereken genel unsurlar;

  • Tohum gıdalar (kuruyemiş, keten tohumu, patlamış mısır vb gibi ) ve yağlar (ayçiçek yağı vb gibi) tüketilmemelidir.
  • Lahana ve turpgillerin hepsi (brokoli, karnabahar, lahana, turp, şalgam) öğünlerden çıkarılmalıdır.
  • İşlenmiş paketli etler (salam, sosis, sucuk, pişirilip dondurulmuş et ürünleri vb gibi)
  • Asitli tüm gıdalar ve içecekler (domates, kolalı içecekler, gazoz vb gibi)
  • Fruktoz ve glikoz şurubu içeren tüm gıdalardan uzak durulmalıdır.
  • Kafein, alkol içeren içecekve gıdalardan uzak durulmalıdır.
  • Gıdaların kızartılması yerine fırınlanması tercih edilmelidir.
  • Her türlü baharat diyetten çıkarılmalıdır.
  • Süt ve süt ürünleri tüketilmemelidir.
  • Sigara

TOKSİNLER

  • Bağırsaklarda her zaman bakteriler ve ölü bakteriler bulunur.
  • Ölü bakterilerin parçaları barsak lümeninden kana geçtiğinde bağışıklık hücreleri antijenik özellikleri dolyısı ile bu parçaları da bakteri gibi algılar ve reaksiyon başlatır.
  • Bu reaksiyonun başladığı ilk yer bağırsak kan bariyeridir.
  • Bu saldırı – reaksiyon sırasında bağırsak duvarı yara alır ve geçirgen hale gelir.
  • Bunun sonucu olarak da toksinlerin ve ağır metallerin dolaşıma karışması önlenemez.

Bu noktada;

  • Glutatyon (Antioksidan zengin beslenme / takviye)
  • Resveratrol (Antioksidan zengin beslenme / takviye)
  • Vitamin E
  • Vitamin C gibi Antioksidanlar çok önemlidir.

Hem kana karışan toksin ve ağır metalleri karaciğere giden yolda ve karaciğerde yok etmek için hem de bağırsak geçirgenligini önlemek için çok önemlidirler.

VİTAMİN ve MİNERALLER

  • B12 Vitamini
  • B9 Vitamini
  • B6 Vitamini
  • B1 Vitamini
  • Demir
  • Çinko emilimi azaldığı için takviye edilmesi gerekir. Bu vitaminlerin eksikliği de hastalığı alevlendirir.

BENFOTİAMİN

Burada Benfotiaminden ayrıca bahsedeceğim. Çünkü; Aslen B1 vitamini de dahil B vitaminlerinin tamamı suda erirler. Benfotiamin yağda eriyebilen B1 vitaminidir.

Benfotiamin ilk olarak

  • Diyabetik sinir ve göz hasarı, organ hasarı
  • Hafıza zayıflığı
  • Alzheimer ve parkinson hastalıkları için kullanıldı

Yaplan çalışmalar arttıkça

  • IL-4
  • IL-6
  • IL-13
  • IL-1β
  • interferon-c,
  • IL-17
  • IL-22
  • TNF-α
  • IFN-γ
  • TGF-β sitokin ekspresyonunu (dönüşümünü), iltihaplanma şiddetini, enflamasyon boyutunu ve kript hasarını önlediği görüldü. Bu sebeple inflamasyon ve buna bağlı doku hasarı oluşan hastalıklarda özellikle de hem crohn hastalığında hem de ülseratif kolitte oldukça etkili olduğu görüldü.

Bu listelediğim sitokinler ve yardımcı T hücreleri barsak lümenine otoimmün saldırıda görev yapan ve Crohn hastalığını başlatan moleküllerdir.

Benfotiamin günlük kullanım dozu : 150 mg 2×1 dır.

BİTKİSEL TEDAVI ve DESTEKLER

Kudret Narı Yağı – Momordica Charantia

  • IL-1β seviyelerini önemli ölçüde azalttığı
  • IL-6 seviyelerini önemli ölçüde azalttığı
  • TNF-α seviyelerini önemli ölçüde azalttığı
  • IL-10 düzeylerini arttırdığı

Saptanmıştır.

Kudret Narı, çocuklarda hipoglisemi, hamilelerde düşük riski nedeni ile kullanılmamalıdır.

“Glukoz-6-fosfat dehidrojenaz” eksikliği olanlarda favizm (hemolitik anemi) riski nedeni ile kullanılmaz.

Kudret Narı, günlük dozu: sabah ve akşam tok 8’er damla içilmelidir.

Eşek Otu – Oenothera Biennis

  • TNF-α üretimini azaltır.
  • Antienflamatuar etki gösteren STAT-3 yolağını inhibe ederek hücre proliferasyonunu inhibe eder.

Eşek otu bitkisi Crohn hastalığına iyi gelirken ülseratif kolit hastalarında tam tersine zararlıdır.

Eşek otu günlük dozu: Eşek otunun tohum (semen) kısmından 1 çay kaşığı 1 bardak sıcak su içinde 10 dakika demlenip akşam tok olarak içilmelidir. (Tohumlar tüketilmemelidir)

Gardenya Esansiyel Yağı – Gardenia Jasminoides

  • IL-1β
  • IL-6
  • TNF-α seviyelerini önemli ölçüde azaltarak inflamasyonu önler.

Gardenya Esansiyel Yağı günlük kullanım dozu: sabah tok 1 tatlı kaşığı zeytinyağı içine 1 damla damlatılarak içilmelidir.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Crohn Hastalığı: Epidemiyoloji, Tanı ve Tedavi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/28601423/

⭐️⭐️ Crohn Hastalığı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/28613792/

⭐️⭐️ Crohn Hastalığı: Tanı ve Tedavi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/30485038/

⭐️⭐️ Crohn hastalığı hakkında kapsamlı bir inceleme ve güncelleme https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/28826742/

⭐️⭐️ Ülseratif kolit https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/31272578/

⭐️⭐️ Ülseratif kolit https://www.nature.com/articles/s41572-020-0205-x

⭐️⭐️ Ülseratif kolit https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29083748/

⭐️⭐️ Ülseratif Kolit ve Crohn Hastalığının Tedavi Yükü ve Hedefleri Benzerdir https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/31301452/

⭐️⭐️ Belirsiz kolitin klinik özellikleri ve paterni: Ülseratif kolit benzeri klinik sunumlu Crohn hastalığı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/12898357/

⭐️⭐️ Crohn hastalığı ve ülseratif kolitin bağırsak dışı komplikasyonları: 700 hastayı kapsayan bir çalışma https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/957999/

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Düşük Glisemik İndeksli Diyet

Kan şekeri seviyesinin metabolik dengede olması sağlandığında insülin direnci oluşmaz veya varsa geriler, hormonlar düzenlenir ve kilo ideal hale gelir.

Kan şekerini dengelemede düşük glisemik diyet öneemli bir rol oynar.

1. Karbonhidrat Miktarı ve Kalitesi

Kan şekerini dengede tutmak için öğünde tüketilen karbonhidratın hem miktarı (porsiyonu) hem de kalitesi önemlidir. Öncelikle yüksek Glisemik İndeks’li gıdaların az tüketilmesi kan şekeri artışlarını ve dalgalanmalarını en aza indirir.

Diyetlerde karbonhidratları sıfıra düşürmek gerekmez. Düşük glisemik diyet yine de yüksek kaliteli karbonhidratlar içerebilir.

Örneğin; Bir elma’nın glisemik indeksi 35 iken elma suyunun glisemik indeksi 41’dir.

Elma da elma suyu da karbonhidrat içerdiğinden her ikisi de kan şekerini artıracaktır, ancak elmanın kabuğundaki çözünebilir lif glikoz tepkisini azaltır.

Ayrıca; çilek, mercimek ve avokado gibi diğer lifli gıdalar insülin direncini tersine çevirir, kan şekerini dengeler ve hücrelerin insüline duyarlılığını iyileştirir.

2. Protein ve Yağ

Karbonhidratlar, yağlarla veya proteinlerle birlikte alındığında; glikozun emilimi yavaşlar, ani kan şekeri yükselmeleri olmaz ve tokluk hissi artar.

Öğünlerde karbonhidratlar olsa bile, lif, yağ ve protein kombinasyonu daha yavaş bir glikoz tepkisi üretecektir. 

3. İşlenmiş Gıdalar

İşlenmiş gıdalar genel olarak yoğun tuz, şeker ve yağ içerirler. Raf ömrünün uzatılması için ayrıca kimyasal maddeler de bulunmaktadır. Bu içerikler insan metabolizmasını zorladığı gibi sindirimi ve emilimi de zorlaştırır. Dolayısı ile glisemik tepki de çok yükselir.

Öğünlerde işlenmemiş gıdaları tercih etmek, glisemik tepkiyi en aza indirmenin bir başka yoludur. Renkli nişastasız sebzeler, yağsız proteinler ve sağlıklı yağlar gibi minimum işlenmiş gıdaları tercih etmek, kan şekeri ve metabolizma için daha iyidir.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Glisemik Yük https://www.diabetes.co.uk/diet/glycemic-load.html#google_vignette

⭐️⭐️ 60+ gıda için glisemik indeks https://www.health.harvard.edu/diseases-and-conditions/glycemic-index-and-glycemic-load-for-100-foods

⭐️⭐️ Düşük glisemik indeksli diyetlerin metabolik etkileri https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC2654909/

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Dalış Öncesi Endokrin Sistem Muayenesi ve Seçim Kriterleri

Dalış Muayenesi

Dalıcının sağlık durumunun dalışa uygunluğu değerlendirebilmek için; sualtının yoğun ve viskoz bir ortam olduğunu, derinliğin artışı ile birlikte dalıcının basınca maruziyetindeki değişimi, ortam (özellikle düşen) sıcaklıklığının insanlar üzerindeki etkisi bilmek gerekir.

Bilinmelidir ki dalıcının bazı tıbbi ve psikolojik durumları tüplü dalışa kesin veya geçici süreyle engel teşkü etse de sportif – keyif amaçlı dalışların kuralları, ticari veya askeri amaçlı dalışın katı kurallarından daha esnektir.

Scuba (Su altı tüplü dalış) dalışlarda gerekli tüm şartlar yerine getirildiğinde amatör dalıcılar için de profesyonel dalgıçlar için de riskler düşüktür.

Risklerin düşürülmesi için gereken şartların başında kişinin sağlık durumu gelir.

Bu sebeple dalış yapacak amatörlere de ve profesyonellere de sağlık durumlarının su altındaki şartlara uygun olup olmadığı açısından doğru bir değerlendirme – muayeneye yapımalıdır.

Dalış öncesi muayenenin amacı, dalış yapacak kişinin sualtı dalışını sağlığı açısından tehlikeye düşürecek bir sağlık sorunu olup olmadığını araştırmaktır.

Ayrıca dalıcıların su altına adaptasyonu için disiplinli olması ve uygun ekipmanla dalış yapması gerekir.

Her ne maksatla olursa olsun dalıcılar su altına ilk kez dalışın öncesinde ve sonra da yıllık periyodik olarak scuba dalışı konusunda hekimlik tecrübesi olan;

  • KBB
  • Göğüs Hastalıkları
  • Kalp Damar, Psikiyatri
  • Nöroloji
  • Dahilliye (Endokrin-Kan-Sindirim Sistemi açısından değerlendirecek)
  • Göz uzmanları değerlendirmelidir.

Dalıcını sorunu varsa ayrıca;

  • Ortopedi
  • Plastik Cerrahi
  • Cerrahi vb gibi bölümler değerlendirmelidir.

Tüm hekimlerin raporları ile birlikte Su Altı Uzmanı Hekim tarafından son değerlendirme yapılmalıdır.

Dalıcı adayının dalışa uygunluğu söz konusu olduğunda, en başta dikkat edilmesi gereken temel faktörler şunlardır; egzersiz toleransı, ortam basıncı değişiklikleri, sensoriyal bozulma ve soğuk.

ENDOKRİN SİSTEM

Diabetes Mellitus (DM) Şeker Hastalığı

Diyabet, sebebe yönelik yaşam ve beslenme tarzı uygulanmadığı taktirde kronikleşen ve aynı zamanda yaşam süresini kısaltan tüm organlarda farklı farklı komplikasyonlar görülebilen metabolik bir hastalıktır.

Sualtı hekimlerinin geneli insüline bağımlı diyabeti (IDDM) olanların veya ağız yolu ile şeker ilacı (oral antidiyabetik) kullananların dalmamaları düşüncesindedirler. Lakin bir kısım dalış hekimi de sadece diyetine uyması ve kilo kontrolü olması şartıyla şeeker hastaların (diyabetlilerin) dalış yapmasını uygun bulmaktadır.

Hekimler arasında yaygın kanaat, insüline bağımlı diyabeti (IDDM) olanlarda ve hipoglisemi atağı hikayesi olan insüline bağımlı olmayan diyabetlilerde (non IDDM) dalışa izni verilmemesidir.

Diyabeti olan ve geçmişinde düzensiz şeker düzeyi olan dalıcıların özgeçmişleri ayrıntılı sorgulanmalıdır

  • Geçmişte insülin kullanım ihtiyacında değişiklik var mı ?
  • Hastalığı nedeniyle hastaneye yatırılma hikayesi var mı?
  • İdrar yolu infeksionu ve irritasyonu sıklığı var mı?
  • Kan şekerinin kontrollü regülasyonu var mı?
  • Geçirilmiş hipoglisemi atağı var mı?
  • Görmede bulanıklık var mı?
  • Poliüri, polidipsi var mı?

Muayeneyi yapan hekim tecrübesinin yanı sıra kararı verirken anlık kan şekeri düzeyi sınırların içerisinde olan, idrarında şeker olmayan (glikozüri yok), diet ile diyabeti kontrol altında olan diyabetli dalıcılara dalış izni verilebilir.

Diyabeti olan dalıcıların taşıdığı riskler

  1. İnsülin reaksiyonu: İnsülin dozu, uygulama şekli ve saatleri, kulandığı insülinin markası vb gibi değişimlere hem dalıcının hem de vücudunun adaptasyon süresi kişiye göre değişse de riskli bir süreçtir. Bu süreçte meydana gelebilecek bir İnsülin reaksiyonu gelişmesi, kişinin muhakeme gücünü bozar. Bu durumda da sualtında hem dalıcı hem de yanındakilerin hayatını riske atar.
  2. Dekompresyon hastalığının değerlendirilmesi güçleşir: Dekompresyon hastalığı riski açısından diyabetik nöropati ayırıcı tanıyı güçleştirir.
  3. Dekompresyon hastalığı riski: Diyabetik hastalarda yaygın küçük damar hastalığı mevvcuttur. Bu da dokuları, organları ve uzuvları besleyen uç damarlara gelen kan akışını ve miktarını (periferik perfüzyonu) bozar. Beslenemeyen – oksijenlenemeyen dokularda da dekompresyon hastalığı riski artar.
  4. Elektrolit dengesizliği: Böbreklerden sekresyonun azalmasından dolayı diyabetiklerde potasyumun kanda yükselmesine (hiperkalemi) sebep olur.
  5. Ani ölüm; Damar sertliği (Ateroskleroz) erken yaşta başlar.
  6. Hipo/hiperglisemi riski: Kan şekerinin dalışlarda farklı sebeplerle sınırları içerisinde düşmesi ve yükselmesi olağandır. Lakin şeker hastalarında dengeleme mekanizmaları zayıfladığı için bu düşme ve yükselme değerleri çok olabilir. Dalıcının şuurunu etkileyebilir.

Örneğin:

British Sub Aqua Club’e göre, diyabetik dalıcılar dalış öncesi kan şekerinin ölçülmesi, dalış eşinin ve eğitmenlerinin diyabetten haberdar olmaları koşuluyla, hastalık kontrol altındayken, dalış yapabilirler.

Farklı ülkelerin kendi iç düzenlemeleri de mevcuttur. Örneğin:

Amerika’da mevcut standartlarda insüline bağımlı diyabetik adayın dalış izni onaylanmamaktadır.

NOAA (National Oceanic Atmospheric Association) kriterlerine göre medikal tedavi gerektiren diyabet ve diğer endokrin hastalıklar dalıştan men edilir.

Buradaki gerekçe: egzersiz esnasında insülin ihtiyacı azalır. Uniform doz insülin kullananlarda egzersizle kan şekerinde bariz azalma ortaya çıkabilir. Bunun sonucunda şuur kaybı, konvülsiyon ve boğulmaya yol açabilecek sorunlar ortaya çıkabilir.

Gene olarak dalış konusunda çalışma yapan tecrübeli endokrin hekimlerinin görüşleri, insüline bağımlı diyabeti (IDDM) olanların herhangi bir tipi için ve insüline bağımlı olmayan diyabeti (non IDDM) olanların da hipoglisemi geçmişi varsa dalış izni verilmemesi şeklindedir.

Diyabet / Hipoglisemi Tanı Yöntemleri

                                       Açlık kan şekeri (En az 8 saatlik açlığı takiben > 126 mg/dL)

                                       Oral glikoz tolerans testi

                                       (75 gr glikozu takiben 2. saatte plazma glikozun > 200 mg/dL

Glikozüri tetkiki             Tam idrar tetkiki

                                       Diyabet semptomları ile birlikte (poliüri, polidipsi, kilo kaybı) günün herhangi bir saatinde plazma glikozunun > 200 mg/dL olması

                                       Hb A1c

Obezite

Obeziteye bağlı egzersiz toleransı azalabilir.

Dekompresyonlu dalışlarda obezite problemdir. Eldeki kanıtlar çok kuvvetli olmasa da dekompresyon hastalığı insidansı ile obezite arasında korelasyon olduğuna dair veriler vardır.

Boy-kilo çizelgelerine göre vücut ağırlığının % 20’nin üstünde olduğu, kolun triseps ve sırtta skapula altındaki bölgeden yapılan cilt-ciltaltı dokusu katlantısındaki yağ dokusu arttığında risklidir.

(National Oceanic Atmospheric Association) NOAA’ ya göre
Cinsiyet Ve Yaşa Göre Kabul Edilebilen Maksimum Yağ Oranı Tablosu
ERKEK
YaşKabul Edilebilir Maksimum Vücut Yağ Oranı (%)
< 30 %23
< 40 %25
40 ve üstü %27
KADIN
Yaş  Kabul Edilebilir Maksimum Vücut Yağ Oranı (%)
< 30 %33
< 40< 40%35
40 ve üstü40 ve üstü%37

DAN (Divers Alert Network) obeziteyi tek başına dalışa engel saymamaktadır. Beraberindeki egzersiz toleransının azalmasını ve bunun getireceği acil durumlardaki yetersizliği vurgular. Aşırı kilolularda görülen ani ölümlere dikkat edilmesini önerir.

Obezite Tanı Yöntemleri                                                                                     

                                       Boy-kilo çizelgelerine göre vücut ağırlığının ölçümü ve maksimum normalin   

                                       %20 üstünde olması

                                       Kolun triseps ve sırtta skapula altındaki bölgeden yapılan cilt- ciltaltı dokusu katlantısındaki yağ dokusu oranı

                                       Total lipid, kolesterol, HDL, LDL, VLDL Egzersiz testi

                                       Tansiyon arteriyal kontrolü

                                       Solunum testi

Tiroid bezi hastalıkları

Tiroid bezi hastalıkları: genellikle geç teşhis edilir. Dalış muayenesi öncesi fark edilmemiş tiroid hastalığı varsa tedavi görmediği için dolaşım ve sinir sistemi üzerine etkilerinden dolayı önemlidir.

Tiroid fonksiyon testleri ile doğrulanarak iyi kontrollü ve tedaviyle hipo veya hipertiroidi’de rekreasyonel dalış yapılabilir. Solunum yoluna bası yapma riski nedeniyle büyük ve belirgin guatr var ise, tedavi edilene kadar dalıcı adayının dalıştan muaf tutulması gereklidir.

Tiroid Hastalıkları Tanı Yöntemleri

Hiper/hipotiroidi        T3, T4, TSH (en geç dalıştan 3 ay öncesi)

                                    Tiroid bezi ultrasonografisi

                                    Tiroid bezi sintigrafisi

                                    Ayrıntılı kardiyolojik muayene

                                    Tansiyon arteriyal ve nabız kontrolü

Hipofiz Bezi Hastalıkları

Tedavi gören hipopituitarizmde stabil olduktan sonra dalış yapılabilir. ACTH yetersizliğinde kortizon kullananlarda ise dikkat edilmesi gereken husus şudur; Bu hastalar yaralanmalardan sonra, bulantı ve kusmayla eşlik eden durumlarda kortizon absorbe edilemeyeceğinden bayılabilirler. Bu kişilerin mutlaka yanlarında kortizon taşımaları önerilmektedir.

Hipofizin aşırı çalışmasıyla ortaya çıkan akromegalide ise, tümör dokusu çıkartıldığında kardiyak ve diyabet açısından komplikasyon taşımadığında dalış izni verilebilir. Aşırı prolaktinemide ise bromokriptin tedavisiyle yan etki gözlenmediği takdirde dalışa uygundur. Cushing sendromu cerrahi olarak tedavi edildikten sonra ve sekonder adrenal yetersizlik olmadıkça dalış yapılabilir.

Gonadlar

Östrojen veya androjen içeren hormon replasman tedavisi dalışa engel oluşturmaz. Menapoz, Andropoz ilk akla gelen örneklerdir.

Böbrek Üstü Bezi

Addison, Feokromositoma genellikle adrenal medulladan kaynaklanan patolojilerdir. Aktif dönemde (hipertansiyon v.s.) riskleri açısından dalışa uygun değildir. Tümörün çıkartılmasından sonra ve katekolamin seviyeleri normal düzeylerindeyse dalışa izin verilebilir.

Paratiroid Bezi

Hipoparatiroidizmde tetani riski bulunmaktadır. Asid-baz dengesinde bozukluk riski taşıdığından uzun sürel, dalışlardan muaf tutulmalıdır. Asemptomatik minor hiperkalsemide ise nefrokalsinozis de yoksa dalış yapılabilir. Bu hastalıkta uygulanması gerekli testler Ca fonksiyon testleri, renal fonksiyon testleri, renal direkt grafi ve ultrosonografidir. Bu tip ciddi sistemik hastalıkların varlığında unutulmaması gereken en önemli husus, dalış kazalarının yanlış teşhis edilebilirliğidir. Ayrıca uygunsuz çevre koşullarında gerekli ilk yardım ve medikal desteğin dalgıca ulaşması mümkün olmaz.

Paratiroid Hastalıkları Tanı Yöntemleri

Kalsiyum fonksiyon testleri

Böbrek fonksiyon testleri

Renal direkt grafi ve ultrosonografi

DALIŞA KESİN ENGEL ENDOKRİN HASTALIKLAR

  1. Diyetle veya oral antidiyabetik ilaçlarla kontrol edilen ancak hipoglisemi riski taşıyan diyabet (non İDDM)
  2. Cushing sendromu (tedavi edilmemiş)
  3. Addison hastalığı (tedavi edilmemiş)
  4. İnsüline bağlı diyabet (İDDM)
  5. Hiperparotiroidizm

DALIŞA GÖRECELİ ENGEL ENDOKRİN HASTALIKLAR

  1. Obesite
  2. Renal yetersizlik
  3. Hiper/hipotiroidizm
  4. Endokrin sistemle ilgili diğer hormonal yetersizlikler ve fazlalıklar

Profesyonel Sualtı adamları

  • Kronik sindirim sistemi hastalıkları
  • Crohn hastalığı
  • Ülseratif kalit gibi enteropailer
  • Aktif peptik Ülser
  • Kardia disfonksiyonu bulunanlar profesyonel sualtı adamlığı yapamazlar.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Spor dalışının tıbbi yönleri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/9148089/

⭐️⭐️ Tüplü dalış: Sizin ve hastalarınızın bilmesi gerekenler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/16913196/

⭐️⭐️ Dalış tıbbı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/378050/

⭐️⭐️ Çevresel Fizyoloji ve Dalış Tıbbı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29456518/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Yukarıdaki Tüm Bilgiler farkındalık yaratmak maksadı ile olup hekiminizin muayenesi veya görüşleri yerini tutamaz.

Bu sebeple hekiminize / hekimlerinize düzenli periyodik muayene olun ve yönlendirmelerine uyun.

Sağlıklı dalışlar dilerim.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Glisemik Yanıt – Metabolik Sağlık

Glikoz, vücudun tercih ettiği enerji kaynağıdır. Hücresel aktivitelere ve vücut işlevlerine güç sağlamak için enerji olarak kullanılır.

Karbonhidrat içeren gıdalar yediğimizde, glikozun emilimini yardımcı olmak için insülin salgılanır. İnsülinin görevi hücre reseptörlerine bağlanıp, glikozun kan dolaşımından hücreye kolayca geçmesini sağlar.

Glisemik Yanıt

Glisemik yanıt, gıdaların ve öğünlerin kan şekeri seviyeleri üzerindeki etkisini gösterir.

Yüksek Glisemik İndeks değerine sahip yiyecekler, kan şekeri seviyelerinin ilk olarak hızla yükselmesine ardından da hızla düşmesine sebep olurlar. Yani hızlı bir glisemik tepkiye neden olurlar.

Düşük Glisemik İndeks değerine sahip yiyecekler ise kan şekeri seviyeleri üzerinde daha küçük bir etkiye neden olurlar.

İnsülin Duyarlılığı

Aralıklarla düşük veya yüksek Glisemik İndeks‘li besinleri fazla miktarda tüketmek sorun teşkil etmez, çünkü vücut insülini gerekli miktarda salgılayarak kan şekeri dengesini sağlar.

Lakin devamlı yüksek Glisemik İndeksli gıda tüketimi olduğunda kanda glikoz sürekli olarak yükselir. Kandaki yüksek glikozun hücre içine emilebilmesi için de insülin salınımı sürekli yüksek seyreder.

Zamanla kan şekerini emmek için daha fazla insüline ihtiyaç duyulur, bu da uzun süreli yüksek kan şekeri ve insülin etkinliğinin bozulmasına ve zamanla insüline karşı duyarsızlık gelişmesine neden olur.

Hücreler zamanla yüksek insüline karşı duyarlılıklarını kaybettiklerinde ve olması gerektiği gibi yanıt veremez olduğunda hem kısa vadeli hem uzun vadeli olarak insülin direnci gelişir.

İnsülin direncinin kısa vadeli etkileri kanda şekerin yüksek kalması ve ruh hali değişimleri, yorgunluk, baş ağrıları ve ciltte sivilceler gibi yan etkiler meydana gelir.

İnsülin direncinin uzun vadeli etkileri Tip 2 diyabet, kilo alımı, kalp hastalığı ve böbrek hasarı gelişir.

Glikoz Tepkisi

Glisemik Indeks ve Glisemik Yük değerleri yediğiniz yiyeceklerin glikoz seviyeleri üzerindeki etkisini anlamada yardımcı olabilirken, yemeyi planladığınız her şeyin Glisemik Indeks / Glisemik Yük‘ünü hesaplamaya çalışmak hayatın konforunu bozar. Fazla stres yüküne neden olur.

Glisemik Indeks / Glisemik Yük glisemik tepkideki benzersiz, bireysel farklılıkları yakalayamaz. Çok özel durumlarda ve bilimsel araştırmalarda sürekli glikoz izlemi gerekebilir.

Kan glikoz değeri öçümünü anlık fotoğraf çekimi olarak düşünürsek sürekli glikoz izlemi film gibidir. 

Sürekli glikoz izlemeyle vücudun gıdalara verdiği anlıkk tepkileri gösterdiği gibi ortalama glikoz değeri ve ideal aralıkta geçirilen zaman miktarı gibi bol miktarda bilgi sağlar.

Sürekli glikoz izleme vücudun bir yiyeceğe veya öğüne nasıl tepki verdiğini tam olarak göstermek için gerçek zamanlı kan glikoz verileri sağlar. Tek başına karbonhidrat alımı ile miktara, pişirme yöntemine ve öğün zamanlamasının kan şekeri üzerindeki etkisini anlık değerlendirme imkanı sağlar.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Hiperglisemi https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK430900/

⭐️⭐️ Düşük glisemik indeksli diyetlerin metabolik etkileri https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC2654909/

⭐️⭐️ T2 Diyabetli Hastalarda Postprandiyal Hiperglisemiyi Optimize Etmek İçin Glisemik İndeks (GI) veya Glisemik Yük (GL) ve Diyet Müdahaleleri: Bir İnceleme https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC7352659/

⭐️⭐️ Hiperglisemi (Hiper) https://www.diabetes.org.uk/about-diabetes/complications/hypers

⭐️⭐️ Glisemik Yük https://www.diabetes.co.uk/diet/glycemic-load.html#google_vignette

⭐️⭐️ 60+ gıda için glisemik indeks https://www.health.harvard.edu/diseases-and-conditions/glycemic-index-and-glycemic-load-for-100-foods

⭐️⭐️ Düşük glisemik indeksli diyetlerin metabolik etkileri https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC2654909/

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Vücudumuzun İlginç Yanları

⭐️⭐️ Öksürük sırasında yaklaşık 800 km/saat( uçak hızı) hıza ulaşabilen kısa süreli hava akımı oluşur.

⭐️⭐️ Tırnaklar yaz aylarında kış aylarına göre daha hızlı uzar.

⭐️⭐️ Gülümsemek 17 kaş çatmak 43 kasımızı çalıştırıyor. Yani gülümsemek daha kolay!

⭐️⭐️ El sıkışmak öpüşmekten daha çok mikrop bulaştırır.

⭐️⭐️ İnsan vücudundaki damarların toplam uzunluğu yaklaşık 100.000 km’dir. Yani damarlarımız Dünya’nın etrafını 2.5 kere dolaşabilir.

⭐️⭐️ Çenenizin tek yanındaki çiğneme kaslarının toplam gücü, 195 kilograma denktir.

⭐️⭐️ Burnumuz ortalama 50 bin farklı kokuyu ayırt edebilir.

⭐️⭐️ Ortalama bir insan bedeninde, 7 adet sabun üretebilecek kadar yağ ve 50 litrelik bir varili doldurabilecek kadar su bulunur.

⭐️⭐️ Her saniye 25 milyon hücre üretiriz.

⭐️⭐️ Siz bu cümlenin sonuna geldiğinizde, vücudunuzda 50.000 hücre ölmüş ve yenileri ile değişmiş olacak.

⭐️⭐️ Tipik bir insan akciğer çifti yaklaşık 480 milyon alveol içerir. Bu, 50 ila 75 metrekare yüzey alanı demektir.

⭐️⭐️ Vücut ağırlığınızın yüzde 1’ine denk gelecek miktarda su kaybettiğinizde, susuzluk hissi oluşmaya başlar. Yüzde 5’ten fazla kayıp bayılmaya, yüzde 10’dan fazla kayıp ise susuzluktan ölmeye sebep olur.

⭐️⭐️ Midemizdeki asit oranı, neredeyse bir metali eritecek güçtedir.

⭐️⭐️ Vücudumuzdaki bakteri sayısının vücut hücresi sayımızın yaklaşık 10 katıdır.

⭐️⭐️ Normal bir insan vücudunda 5000-6000 mL(5-6 lt) kan bulunmaktadır. Ortalama vücut ağırlığının %8’ini oluşturur.

⭐️⭐️ Ortalama bir insan bedeninde, 900 adet kalem yapacak kadar karbon vardır.

⭐️⭐️ Her gün ortalama 60 ila 100 saç teli kaybederiz. 

⭐️⭐️ Ortalama bir yetişkin vücudunda, bir şempanzeyle aynı miktarda tüy (ya da kıl veya saç) bulunur. Aradaki fark, insan tüylerinin şempanzelerinkinden çok daha ince olmasıdır.

⭐️⭐️ Vücudumuzda inflamasyonu ve hastalıkları önlemeye yarayan trilyonlarca bakteri yaşar. Yalnızca göbek deliğimizde en az 67 tür bakteri vardır.

⭐️⭐️ Ortalama bir insan bedeninde, oyuncak bir topu ateşleyebilecek kadar potasyum vardır.

⭐️⭐️ Başımızın ortalama ağırlığı 5,4 kg dır.

⭐️⭐️ Konuşurken daha çok, okurken daha az göz kırpar, o yüzden okurken daha çok yoruluruz. İnsan bedeni bir mucizedir, ona çok iyi bakalım.

⭐️⭐️ Vücudun kan kaynağı olmayan tek bölümü, gözdeki korneadır. Oksijeni doğrudan havadan alır.

⭐️⭐️ Ortalama bir insan bedeninde, bir köpeğin üzerindeki tüm pireleri öldürecek kadar sülfür vardır.

İ⭐️⭐️ İnsan bedenindeki bakterilerin yalnızca yüzde 1’i hastalığa sebep olabilir.

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla