Yüksek Topuklu Ayakkabı Tercih İse Sonucu Ne?

Kadınlar genel olarak yüksek topuklu ayakkabı giymeyi seviyor gibi..

Ayakkabılarının topuklarında yükselen santimler kadınların sadece boylarını yükseltmiyor aynı zamanda daha kadınsı ve çekici görünmelerini sağlıyor. Bu benim kişisel görüşüm. Eleştirilebilir. Karşı düşünceler tabi ki beyan edilebilir. Lakin benim görüşüm bu…

Tabi ki küçük bir sosyal araştırma da yaptım

Konu hakkında kadınlardan farklı görüşler geldi. 30 yaş altı görüştüğüm kadınlardan iki farkı görüşü örnek olarak yazayım (Meslekleri burada önemli değil çalışma ortamları çok benzer);

Muhasebe çalışanı; Topuklu ayakkabı giymenin rahatsızlık verdiğini, rahatlığı ön planda tuttuğunu daha yumuşak ve daha rahat olduğu için spor ayakkabı tercih ettiğini, ayak bileğini burkma korkusu yaşamadığı için mutlu olduğunu söyledi.

İnsan Kaynakları çalışanı; Yüksek topuklu ayakkabı giydiğinde kambur durmadığını ve kendini daha emin ve özgüvenli hissettiğini söyledi.

Avcı toplayıcı yaşam biçiminden günümüze yaşam ve giyim tarzlarımız çok değişti. Yükselen topukların – tercihlerin sosyolojik ve psikolojik kök nedenlerine girmeyeceğim.

Lakin bu tercihi bilimsel olarak incelemeye alacağım;

Yapılan bir araştırmada; sürekli yüksek topuklu ayakkabı giyen 11 (onbir) kadın ve hiç yüksek topuklu ayakkabı giymeyen 9 (dokuz) kadını da kontrol grubu olarak bir süre ortopedik kontrollerde takip edildiğinde elde edilen sonuçlar;

Topuklu ayakkabı giyen kadınlarda;

  1. Gastroknemius medialis (Baldır) kasının kısaldığı,
  2. Aşil tendonu sertliğinde bir artış olduğu,
  3. Ayağı plantar fleksiyon pozisyonuna zorladığı,
  4. Ayak bileklerinin hareket açıklığında bir azalmaya yol açtığı, bulgularına ulaşılmış.

Bu bulgular ışığında topuklu ayakkabı giyme alışkanlığı olan kadınların düz ayakkabı giymeyi zor ve ağrılı bulmalarının sebebidir.

Topuklu ayakkabı giyen kadınlarda görüldüğü gibi tek sorun ağrı değil. Kronik ayak sorunlarına da yol açar.

Topuk yüksekliği 2,5 cm olduğunda ön ayağa %22 daha fazla baskı uygular.

Topuk yüksekliği 7,5 cm olduğunda ön ayağa %76 daha fazla baskı uygular.

Topuklu ayakkabı giymenin uzun vadede gelişen kronik etkileri çok daha ciddidir.

Topuklu ayakkabı giyenler daha kısa ve daha güçlü adımlarla yürüme eğilimindedir. Aynı zamanda omurga hizasında kaymaya ve vücudun ağırlık merkezi değiştiği için süreç içerisinde bacak – kalça – bel – sırt kaslarının üzerine düşen yük dengesi ve gerginlikleri değişir.

Vücudun ağırlık merkezi öne doğru kayar.

Dizlere, baldırlara, ayaklara ve alt sırta uygulanan kuvvet artar.

Diz eklemine yüklenen kuvvet ve fazladan basınç osteoartrit’ e yol açabilir.

Topuğa uygulanan ekstra kuvvet eklem ağısına yol açar.

Ayak parmakları ve tarak kemiklerine vücudun ağırlığının daha çok ve açılı olarak binmesi de deformasyonlara yol açabilir.

Yüksek topuklu ayakkabıların sürekli kullanımı bacaklardaki toplar damarlarda basıncı arttırır.

7 (yedi) cm’lik yüksek topuklu ayakkabı kullanan sağlıklı genç kadınlarda vücudun statik dengesi değişirken, basınç merkezinin salınımını artmakta ve düşme ihtimali artmaktadır.

Yukarıda yüksek topuklu ayakkabı kullanımı ile birlikte ayak tabanına yerleştirilebilecek yumuşatıcı petler şekil (a) da verilmiştir. Bu çözüm yolu topuk yüksekliği, kullanıcının kilosu ile yakın ilişkilidir. Bunun yanı sıra kullanılan ayakkabının topukta ve tabanda zemine temas alanları da kişide oluşturacağı olumsuz etkilerle ilgilidir.

Ayakkabı ve topuğun zemine temas alanı azaldıkça, ayakkabıyı kullanan kadının ağırlık merkezi ve denge noktasına olumsuz etkisi artmaktadır.

Yine yapılan araştırmaların sonucu 5 cm i geçen topuk yüksekliğinde olumsuz etkiler her cm de çok daha fazla artmaktadır.

Topuklu ayakkabı tercihinden vaz geçmek istemeyen kadınlar için çözüm ne olabilir?

Baldırları esnetmek – Gastroknemius medialis (Baldır) kasının rahatlamasını,

Ayak bileklerini dairesel olarak döndürmek de gerginleşen Aşil Tendonu rahatlamasını sağlar.

Ayrıca topuklu ayakkabı ile geçirillen sürelerin en aza indirilmesi

Topuk yüksekliğinin 5 cm i geçmemesine özen gösterilmesi de ayak – beden sağlığı için önemlidir.

Doğal Yaşayın – Doğal Beslenin – Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ KADINLARDA YÜKSEK TOPUKLU AYAKKABI KULLANIMININ KAS İSKELET SİSTEMİ ÜZERİNE ETKİLERİNİN ARAŞTIRILMASI. https://www.ocf.berkeley.edu/~sather/heel-to-heal/

⭐️⭐️ Standart yastıklı ayakkabıların orta taban sertliğinin koşu ile ilgili yaralanma riskine etkisi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/24043665/

⭐️⭐️ Birçok kadının tercihi olan stiletto topuklu ayakkabılar denge ve fonksiyonel becerileri nasıl etkiliyor? https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32543307/

⭐️⭐️ Genç kadınlarda yüksek topuklu ayakkabıların statik dengeye müdahalesi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/22742722/

⭐️⭐️ Yüksek ve alçak topuklu ayakkabıların genç kadınlarda dengeye etkisi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/27840442/

⭐️⭐️ Yüksek topuklu ayakkabıların uzun süreli kullanımı insan yürüyüşünün nöromekaniğini değiştiriyor https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/22241055/

⭐️⭐️ Yüksek topuklu ayakkabılarla yürümenin alt ekstremite mekaniği ve enerji maliyeti https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/8173565/

⭐️⭐️ Topuk yüksekliğinin yürüme sırasında kullanılan sürtünme katsayısına etkisi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/21536444/

⭐️⭐️ Genç ve Sağlıklı Kadınlarda Tek Bir Yüksek Topuklu Ayakkabı Dans Etme, Kas Dokusu Bozulmasının Dolaşımdaki Belirteçlerinde ve MMP-3’te Artışlara Neden Oluyor https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/38654916/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

K Vitamini

K vitamini kanın pıhtılaşması, kemik sağlığı ve kardiyovasküler fonksiyon için gerekli olan, yağda çözünen bir vitamindir.

K vitamini tek bir vitamin olmadığı gibi sadece pıhtılaşma faktörü olarak rol almaz.

K vitamininin iki ana formda bulunur

  • K1 yeşil yapraklı sebzelerde bulur çünkü doğrudan fotosentezde yer alır. (Filokinon) pıhtılaşma sisteminin önemli faktörlerinden biridir.

  • K2 hayvansal ürünlerde ve fermente gıdalarda bulunur ayrıca bağırsak florası K1 vitaminini K2 vitaminine (menakinon) dönüştürür. (Menakinonlar) kandaki kalsiyumun kemiklerde ve dişlerde kalsiyum birikmesini sağlayarak bu dokuların güçlenmesini sağlar.

K2 Vitamini kalsiyum metabolizması için gereklidir ve kemik ve kardiyovasküler sağlığı önemli ölçüde etkiler.

K2 Vitamini, kemik sağlığını geliştirmek ve osteoporoz riskini azaltmak için D vitamini ile sinerjik olarak çalışır. Bu kombinasyon, kalsiyumun arterlerde birikmesi yerine uygun şekilde kullanılmasını ve kemiklerde birikmesini sağlar.

K2 Vitamini, kemiklerde ve arterlerde kalsiyum birikimini düzenleyen osteokalsin ve matriks Gla proteini gibi proteinlerin aktive edilmesinde rol oynar. Bu aktivasyon arteriyel kalsifikasyonun önlenmesine yardımcı olur ve kemik gücünü arttırır.

K2 vitamini, atardamarlardaki plak birikimini sadece önleyebilen değil , aynı zamanda tersine çevirebilen bilinen tek besindir 
Bu, bol miktarda D vitamini ve kalsiyum aldığınız takdirde, onu kalp sağlığına uygun bir diyet ve takviye planının son derece önemli bir parçası haline getirir.

K Vitamini İçin Bitkisel Gıda Tavsiyelerim

  • Kara lahana
  • Ispanak
  • Brokoli
  • Lahana
  • Zeytinyağı

K Vitamini İçin Hayvansal Gıda Tavsiyelerim

  • Kırmızı Et
  • Beyaz Et
  • Ciğer
  • Böbrek
  • Yumurta
  • Süt ürünleri

Hem sebze hem et ve et ürünleri yemek şart!

K vitamininden bahsedip de keşfinin öncüsünden bahsetmeden olmaz.

ABD, Cleveland’lı ünlü bir diş hekimi olan Dr.Weston A. Price (1870-1948),  İsviçre’deki izole köyler, Dış Hebridler’deki Gael toplulukları, Kuzey Amerika’daki Eskimolar ve Kızılderililer, Melanezyalı ve Polinezyalı Güney Denizi Adalıları, Afrika kabileleri, Avustralyalı Aborjinler, Yeni Zelanda Maorileri ve Güney Amerika’daki Kızılderililer dahil olmak üzere izole insan gruplarında uzun yaşam süreleri, çok az hastalık oluşumu ve çok az çürük veya diş eti hastalığı yaşayanları incelemek için dünyayı dolaştı. 

Bu kültürler genellikle Price’ın adını bilmediği bir bileşiğin yüksek oranda bulunduğu yiyecekleri yiyorlardı ve bu da Price’ın buna “aktivatör X” adını vermesine yol açtı.

Price, aktivatör X’in diş sağlığı üzerindeki etkisini fark ettiğinde, neredeyse tüm geleneksel diş prosedürlerini bir diyet önerileri sistemi lehine terk etti. Ve bu önerilerin çoğu durumda düz, sağlıklı, çürüksüz dişlere yol açtığını buldu.

Activator X’in ne olduğundan emin olmasak da, bilim camiasının en iyi tahmini Price’ın genel olarak K2 vitamininden bahsettiği yönünde. (Daha spesifik olarak, bilim K2’nin A ve D3 vitaminleriyle sinerjik olarak çalıştığında en güçlü olduğu gerçeğine yöneliyor.)

1939 yılında önleyici diş bakımının geleceği için bir temel oluşturan ve aslında genel olarak optimum sağlık için bir rehber olan bir araştırma yayınladı.

K2 vitaminini K1 vitamininden farklı kılan nedir?

K2 vitamininin aynı faydalara sahip K1 vitamininin farklı bir versiyonu olmadığını ancak 1975’te Harvard Üniversitesinde tespit edilebildi. Araştırmaların devamında K2 vitamini ile aktive olan osteokalsin proteinini keşfettiler.

Osteokalsinin aktivasyonu ile kalsiyum kan dolaşımından kemiklere ve dişlere çekilir. Bu sayede kemikler ve dişleri güçlü ve hastalıklardan uzak tutar. K1 vitamini bu süreci aktive etme yeteneğine sahip değildir.

2007’de, Price’ın Activator X‘in inanılmaz faydalarını yayınlamasından 68 yıl sonra, araştırmacılar nihayet modern toplumdaki insanların çoğunun K2 Vitamini eksikliği yaşadığını fark ettiler.

Araştırmacılar elde edilen sonuçlara dayanarak K2 vitamininin kalp hastalığı ve diyabete bağlı doku zararlarını tersine çevirme potansiyeline sahip olabileceğine inanıyor.

Ve tabii ki bilmelisiniz ki ağız ve diş sağlığınızın ideale ulaşması için K2 vitamini olmazsa olmazdır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

K2 Vitamininin Diş Sağlığına Faydaları https://askthedentist.com/vitamin-k2-benefits/

K vitaminiK vitamini https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK551578/

The Weston A. Price Foundation https://www.google.com/search?q=%C3%9Cnl%C3%BC+di%C5%9F+hekimi+Weston+A.+Price%2C&oq=%C3%9Cnl%C3%BC+di%C5%9F+hekimi+Weston+A.+Price%2C&gs_lcrp=EgZjaHJvbWUyBggAEEUYOTIGCAEQRRg7MggIAhBFGCcYOzIGCAMQRRg7MgoIBBAAGIAEGKIEMgcIBRAAGO8FMgcIBhAAGO8F0gEIMTEzMGowajeoAgCwAgA&sourceid=chrome&ie=UTF-8

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Mitokondrilerinize İyi Bakın

Mitokondriler hem sağlıkta hem de hastalıkta önemli bir rol oynar.

Mitokondrinin çok eskiden, bugünden farklı olarak doğada “serbest bir şekilde takılırken”, neden olduğu henüz bilinmeyen bir neden ile ortamdaki hücreler ile birleştiği düşünülmektedir.

Peki neden böyle düşünülmektedir?

Çünkü; Mitokondrinin, hücrenin DNA’sı dışında kendine ait mtDNA denilen bir DNA’sı vardır. Diğer hücre bileşenleri arasında sadece mitokondriler için mevcut olan bu durum “Ayrı iken bir araya gelme” düşüncesinin sebebidir.

Mitokondrilerin işlevleri enerji üretimiyle sınırlı değildir, demir ve kalsiyum dengesinden melatonin gibi hormon ve nörotransmitter üretimine kadar değişen birden fazla mekanizmaya hizmet eder.

Mitokondrilerin anormal dağılımı, organlardan organlara değişebildiği gibi hücrelerin içindeki mitokondrilerin çoğalması ile de değişebilir.

Mitokondriyel hastalıklar, bozuk mitokondri sayısı hücre içinde belirli bir sınırı aştığında organın fonksiyonlarının bozulması ile birlikte klinik olarak ortaya çıkar. Genetik hastalıkların geneli hem anne hem de baba kaynaklı iken, mitokondrinin DNA’sı (mtDNA) yalnızca yumurta hücresinden aktarılır. Yani mitokondriyel hastalıklar anneden kalıtsal olarak geçer.

Diğer hücre içi organellerle, çekirdekle ve dış çevreyle etkileşim yoluyla tüm fiziksel düzeylerde iletişimi sağlar ve etkiler.

Literatür, mitokondri ile sirkadiyen saatler, bağırsak mikrobiyotası ve bağışıklık sistemi arasında çapraz iletişim mekanizmaları olduğunu öne sürmektedir. Hatta tüm bu alanlardaki aktiviteyi destekleyen ve bütünleştiren merkez bile olabilirler.

Mitokondri Ne İşe Yarar

  • Amino asit metabolizması ve homeostasi
  • Bağışıklık sistemi görevleri
  • Apoptosis ve otofaj düzenlemesi
  • Demir metabolizması ve heme sentezi
  • Nörotransmitter sinyalleri düzenleyicisi
  • Kalsiyum dengesi
  • Lipid metabolizması
  • Sinyal molekülleri (ROS ve H2O2)
  • Steroid sentezi
  • Termogenesis

Tüm bu işlevleri gerçekleştirmek ama en başta da oksijenli solunum kapsamında vücudumuzun temel yakıtı adenozin trifosfat (ATP) üretmek (sentezlemek) için her hücrede en az bir mitokondri bulunmaktadır.

Bununla birlikte kas hücreleri ve kalp hücrelerimizin ise daha çok ATP’ye gereksinim duymaları nedeniyle birden çok mitokondriye sahip olduğunu bilinmektedir.

Mitokondri İşlevi Bozulduğunda

  • Kanser
  • Yaşlanma
  • Obezite
  • Alzeheimer
  • Bunalım
  • Diyabet
  • Fibromiyalji
  • İnsülin direnci
  • Karaciğer Yağlanması
  • Kardiovasküler rahatsızlıklar 
  • Kronik yorgunluk
  • Kronik böbrek rahatsızlığı
  • Bipolar bozukluk
  • Parkinson
  • Psikiyatrik sorunlar
  • Üreme sistemi sorunları
  • Nörodejeneratif rahatsızlıklar

Gibi rahatsızlıklar ve sorunlar gelişir.

Mitokondrilerilerin İyiliği İçin Ne Yapalım?

Mitokondrilerin sağlığını ve onlara bağlı olarak da insanın sağlığını korumak için öncelikli olarak sigara, tütün mamülleri ve hava kirliliği olmak üzere toksik ve kimyasal maddelere maruziyeti ve yüksek stresi engellemek gerekir.

Nabzı yükseltecek, özellikle güç ve kas kitlesini arttırıcı egzersizler, yaş ve sağlık durumuna uuygun yüksek şiddetli aralıklı antrenmanlar hücrelerdeki mitokondrilerin sağlığını ve sayılarını arttırır.

Ayrıca aralıklı oruç ve ketojenik beslenme de mitokondri sağlığını arttırmaktadır.

Mitokondri Sağlığı İçin Ne Yiyelim?

Mitokondri sağlığı için en önemli etken gıda tercihidir.

Özellikle şekerli yiyecekler, unlu gıdalar ve işlenmiş gıdalar gibi besinler yüksek enerji içerikli ve düşük kalitelidir.

Bu tür gıda tercihleri antioksidan, yararlı yağlar, proteinler, lifler ve fitokimyasal gibi yararlı bileşenlerden zayıf olduğu gibi hızlı sindirilmeleri sebebiyle yararlı besin ögelerinden önce mitokondrilerden ATP üretimine neden olur. Hücreye ve dolasıyla bedene “çöp enerji” elde edilmesine neden olur

Besin değeri yüksek yiyecekleri tercih etmek mitokondri sağlığı için çok önemlidir. Antioksidanları yeterli miktarda alabilmek için, yeşil (brokoli, ıspanak v.b.) ve açık renkli (havuç, pancar v.b.) sebzeler ve sülfür açısından zengin (karnabahar, lahana v.b.) sebzelerin tüketilmesi önemlidir.

Yemle değil doğal otlarla beslenmiş hayvanlardan elde edilen etler, çiftlik değil olta balıkları, avokado, bitki tohumları, fındık, badem ve ceviz gibi kuruyemişler ise yağ asitleri açısından zengindir ve mitokondrilerin sağlığı için gereklidir.

Yeterli miktarda

  • B1 vitamini (thiamin)
  • B2 vitamini (riboflavin) 
  • B3 vitamini (niacin)
  • B5 vitamini (pantothenic acid) 
  • B6 vitamini (pyridoxine)
  • B7 vitamini (biotin)
  • B9 vitamini (folate)
  • B12 vitamini (cobalamin)
  • Karnitin (L-karnitin veya asetil-L-karnitin)
  • CoQ10
  • Kreatin

Antioksidan olarak da,

  • ALA (Alfa Lipoik Asit)
  • Karotenler (özellikle Likopen)
  • Epigallocatechin gallate (EGCG)
  • Glutatyon
  • Melatonin
  • Polifenoller
  • Proantosiyanitler
  • Selenyum
  • C vitamini
  • E vitamini
  • Bakır

Alınması gerekmektedir.

Sonuç olarak

Mitokondrinin önemi ve görevleri bu kısa yazıya sığmayacak kadar çok…

Siz siz olun mitokondrilerinize iyi bakın.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Sağlık ve Hastalıklarda Mitokondri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32397376/

⭐️⭐️ Mitokondri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/12933917/

⭐️⭐️ Mitokondriyal disfonksiyon: mekanizmalar ve tedavideki gelişmeler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/38744846/

⭐️⭐️ Mitokondriyal Havva diye bir şey var mıdır? https://www.talkorigins.org/faqs/homs/mitoeve.html

⭐️⭐️ İNSAN HASTALIKLARINDA MİTOKONDRİAL DNA MUTASYONLARI https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC1762815/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Yanlış Ölçümle Tansiyon Hastası Olursunuz

Koş koş çabucak ölçelim tansiyonunu işimiz çok…

İçim bir hoş oldu ölçüver hemen şu tansiyonumu..

İstediğiniz zaman istediğiniz pozisyonda tansiyonunuzu ölçtürüp yüksek çıkınca da ben de tansiyon hastası oldum diye düşünmeyin… Hatta bu sebeple ilaç kullanmaya kalkmayın sakın.

Çünkü çoğunlukla tansiyonlarınızı doğru ölçmüyor – ölçtürmüyorsunuz. Ölçüm sırasında kolunuz doğru pozisyonda değilse tansiyon olduğundan fazla çıkar.

Nasıl mı?

Yapılan bir araştırma Jama Network de 07.10.2024 de yayınlandı. Bir göz atalım;

133 yetişkinin katıldığı çalışmada, kolu kucakta durması büyük tansiyonu 3,9 ve küçük tansiyonu 4,0 mm Hg kadar fazla gösterdiği tespit edimiş.

Göğsün yan tarafında desteklenmeyen kolda yapılan ölçümlerde büyük tansiyon 6,5 mm Hg ve küçük tansiyon 4,4 mm Hg fazla çıktı ve alt gruplar arasında tutarlı sonuçlar elde edildi.

Peki tamam… Doğru ölçmek için ne yapmalısınız?

Orta kısmı kalp hizasında olacak şekilde masa üzerinde kol desteği sağlanmalıdır.

Tansiyon Ölçümünde Nelere Dikkat Edilmelidir?

İdeal tansiyon öçümü için 21 maddeyi daha önce ayrıntılandırmıştım.

http://Tansiyon Ölçümünde Nelere Dikkat Edilmelidir? okuyabilirsiniz.

Hipertansiyonda Son Durum

Bir süredir çok çabuk hipertansiyon teşhisi konup ilaç başlandığına şahit oluyorum. Hemen de raporrlar çıkıyor ve ömür boyu ilaç kullanması gerektiği hastalara empoze ediliyor.

Lakin bir soluklanalım…

Teşhislerin aceleye gelmesi hem hastalar hem ekonomi açısından oldukça zararlı.

Başlangıçta tansiyonun doğru ölçülmesi çok önemli. Ve tansiyon değerlerinin takibi de bir o kadar ehemmiyetlidir.

Ölçüm sırasında tansiyon aletinin manşonu kalp hizasında olmalı ki bu önemli husus gözden kaçtığında, yanısıra bir de kol desteklenmemiş ise tansiyonun yüksek çıkması çok normaldir.

Br başka husus da

Normal Tansiyon Ne Kadar Olmalı?

O kadar çelişkiler tartışmalar var ki bu hususta. Yıllar içinde değişen normlar ve değerler kafa karıştırıcı ve güven sarsıcı oluyor.

Klavuzlar değişiyor. Hangi ilaçla başlayacağız? İlaç başlamalı mıyız?

Farz edelim ki eldeki son klavuza göre tansiyonunuz yüksek çıktı.. Niye hemen ilaç başlayalım ?

Sebebi araştıralım? Kişinin yaşam tarzını, beslenme alışkanlıklarını sorgulayalım

Tansiyon yüksekliğine sebep olabilecek;

  1. Beslenme hataları
  2. Hareketsizlik
  3. Uykusuzluk
  4. Stres
  5. Sigara-alkol kullanımı gibi hayat tarzı yanlışları öncelikle düzeltilmelidir.

İlaç başlanan kişilerin yanlış alışkanlıklarını değiştirmelerini beklemek hayalcilik olur.

Hastanın takibi ile ilaçsız tansiyon değerleri düşebileceği gibi, ilaç kullananlarda ilacın sayısı ve dozu da düşürülebilmektedir.

İleri seviyede tansiyon yüksekliği olan hastalarımız pek tabiki yaşam alışkanlıklarını idealize etmelerine rağmen ilaç kullanmaları gerekebilmektedir. Lakin bu grup hastaların sayısı çok azdır.

Öneriler

Tansiyonunuz mu yükseliyor?

Şikayetiniz veya şüpheniz olduğu her durumda hekiminize danışın..!!

Tansiyon Ölçümünde Nelere Dikkat Edilmelidir? yazısını dikkatle okuyarak kendi tansiyon takibinizi yapın.

7-10 günlük takibinizi yapıp listenizi hekiminize danışın.

Hayat tarzınızı – beslenme alışkanlıklarınızı doğal ve doğru hale getirin

Sporu hayatınızın doğal bir parçası haline getirin.

Uyku düzeninizi güneşe göre ayarlayın.

Kendinizi topraklayın

Doğal yaşayın Aklınıza Mukayyet Olun

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Kol Pozisyonu ve Kan Basıncı Ölçümleri ARMS Çapraz Rastgele Klinik Denemesi https://jamanetwork.com/journals/jamainternalmedicine/article-abstract/2824754

T⭐️⭐️ ansiyon Ölçümünde Nelere Dikkat Edilmelidir? https://tetkik.com.tr/2024/08/17/tansiyon-olcumunde-nelere-dikkat-edilmelidir/

⭐️⭐️ Çalışma, yaygın olarak kullanılan kol pozisyonlarının kan basıncı ölçümlerini önemli ölçüde abartabileceğini buldu https://medicalxpress.com/news/2024-10-commonly-arm-positions-substantially-overestimate.html

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Nedir Bu İdrar Tahlili ?

Kanın, içeriğindeki organik – inorganik maddelerin ve hacminin dengelenmesini sağlamak için böbreklerde filtrelenmesiyle oluşan sıvı atığa idrar denir.

Tanıma bakılırsa idrar sadece sıvı bir atık değil..

Bilmelisiniz ki idrar kesinlikle ve kesinlikle sadece sıvı bir atık değil.

Mesela;

Birçok yerde duyduğunuz ”Günlük 3 litre su için”, ”Günlük 5 litre su için”,‘Yazın şu kadar su için, kışın bu kadar su için” , ” örnekleri uzatmak mümkün.

İşte idrarın bir özelliğini öğrenme vakti geldi.

Ne kadar su içmelisiniz sorusunun cevabını idrarınız verir.

Nasıl mı?

İdrar yaparken rengine bakın;

⭐️ Eğer idrarınız su gibi şeffaf veya çok açık sarı ise vücudunuzun suya ihtiyacı yoktur. Yeterli su içmişsiniz.

⭐️ Eğer idrarınız sarı renkli ise vücudunuzun suya ihtiyacı vardır. Hemen bir büyük bardak su için ve bir saat sonra tekrar bir büyük bardak su için. Yeterli olup olmadığını ilk idrarınızda göreceksiniz.

⭐️ Eğer idrarınız koyu sarı renkli ise vücudunuzun suya çok ihtiyacı vardır ve vücudunuza eziyet ediyorsunuz demektir. Hemen bir büyük bardak su için, yarımşar saat ara ile birer büyük bardak su daha için. Yeterli olup olmadığını ilk idrarınızda göreceksiniz.

Kendi kendinize değerlendirmenizi idrarınıza bakarak yaptınız… Süpersiniz.

⭐️ Tuvalete gittiniz.

İdrar yaparken meyve kokusu yada Aseton kokusu geldi. Ohhh mis gibi demeyeceksiniz tabi ki..

Aklınıza ilk gelen Şeker Hastalığı (Diabetes Mellitus) olmalı…

Kesin mi ? Değil tabi ki lakin ihtimal büyük.

⭐️ Tuvalete gittiniz.

İdrar yaparken yada tuvalette terli ayak kokusu aldınız… Neler olabilir.. Hadi biliyorsunuz düşünün..!!

Eveet bildiniz… İzovalerik Asidemi “terli ayak sendromu” veya Glutarik Asidemi düşünülmeli. İç Hastalıkları uzmanından randevu almayı unutmayın.

⭐️ Bebeğinizin bezini açtınız.

Buram buram Akçaağaç Şurubu kokusu (Çemen Kokusu) geldi. Dallı zincirli amino asitleri (Lösin, İzolösin ve Valin) ve zincirli bir-α-keto asit işiyor muhtemelen. Metabolik bir sorunu olabilir. Çocuk Hastalıkları uzmanından randevu almayı unutmayın.

Şu kokuları ve olası hastalıkları şöyle bir listeleyelim

Küf – fare idrarı kokusu — Fenilketonüri

İdrarda lahana kokusu — Herediter Tirozinemi

İdrarda kedi idrarı kokusu — 3-metilkrotonilglisinüri

İdrarda Yüzme Havuzu Kokusu — Hawkinsinüri

İdrarda kokmuş balık kokusu — Trimetilaminüri

Kaynamış Lahana Kokusu — Hipermetiyonemi

Dikkatinizden kaçmamıştır.

Metabolik hastalıkların idrarda hem de koku vasıtası ile belirtilleri mevcut.

Lakin dahası da var.

Yedikleriniz içtikleriniz ile de koku ve renginde değişiklikler olmakta.

Daha analiz bile yapmadık… Baktık..! Kokladık..!

Biraz da eskilere gidelim mi?

Hadi gidelim..

Lancelot Hogben isimli ingiliz biyolog 1930 yılında başladığı çalışmaları 1940 a geldiğinde genel kullanıma girmişti. Neydi bu ?

Gebelik şüphesi olan kadından alınan idrarı dişi kurbağanın (Xenopus cinsi) cilt altına enjekte edildikten sonra kurbağa 12 – 24 saat içerisinde yumurtlarsa kadının gebe olduğunu gösteriyordu.

Çok çok geriye gidelim…İdrar nelere neden olmuş.

Tarihin bir döneminde idrar vergisi çıkarılmış…!!

İdrar vergisi sebebi ile de tüm dünyada çokça söylenen söz ilk kez söylenmiş… “Pecunia non olet..!

Romalı tarihçi Gaius Suetonius Tranquillus, On iki Sezar’ın Hayatı adını taşıyan eserinde;

Roma İmparatoru Nero’ndan sonra tahta geçen imparator Vitellius’un halefi Vespasian; Roma çamaşırhanelerinde amonyak kaynağı kullanılan idrarı, tuvaletlerden ve lağım sistemlerinden toplayıp satanlara vergi koyar.

Vespasian’ ın oğlu Titus, pis kokulu idrardan vergi alınmasının tiksindirici / iğrenç olduğunu düşündüğü için babasını eleştirir.

Bunun üzerine Vespasian lağım odalarından idrar toplayan tüccarların önündeki altın sikkelerden birisini alır ve oğlu Titus’un burnuna yaklaştırarak “bak bakalım oğlum, kötü kokuyor mu?” diye sorar.

Titus, akıllıca ve muzip bir bakışla halen kullanılan çok bilindik cümleyle cevap verir.

Pecunia non olet..!

İşte o günden bu yana bu söz “para kokmaz..!” ya da “paranın kokusu olmaz..!” dillere pelesenk olmuştur.

Daha bitmedi… İdrarın tarih boyunca çok uzun bir serüveni var..

Sibirya’da deriler idrara batırılarak dayanıklı kılınıyordu.

Antik Yunan ve Roma devrinde demirciler kızdırılmış çeliği sertleştirmek için üzerine idrar da döktüler.

Romalılar, Orta Amerika Kızılderilileri ve Afgan halkı yünlü eşyanın rengini korumak ve temizlemek için idrar kullandılar

Himalayalar’da inek idrarı dini törenlerde günahlardan arınmak için kullanılır

Ortaçağ Avrupasın’da fırıncılar mayalanması için hamura idrar kattıkları bilinir.

Antik Mısır’da kadın idrarına yatırılarak yumuşatılan tütünler tercih edilirdi

Kuzey Afrika ülkeleri ve Afganistan’da, halen halıların renklerinin daha parlak olmasını sağlamak için deve idrarı ile yıkanmaktadır

Daha neler var neler. Lakin biz idrar tahlili diyorduk.. Devam edeyim

Yukarıda da kısmen okuduğunuz gibi idrar hastalıkların teşhisinde hem kişinin kendisine hem de hekime yol gösteren önemli bulgular içeriyor.

Kan içeriğinin böbreklerde filtre edilip idrar vasıtası ile atılan her türlü maddeyi laboratuvar testleri yoluyla tespit edebilmekteyiz.

Şimdi genel olarak bir bakalım.

Neden İdrar Tahlili Taparız?

  • Genel sağlık taraması amacı ile yapılan idrar tahlilleri: Bilinen bir hastalığı olmadan rutin muayene veya genel kontrol (Check – Up) sırasında yapılır. Bu sayede birçok hastalığa ilk kez tanı konmasında, cerrahi bir işlem öncesi ve sonrası takiplerde, gebelik kadınların sağlığının takip edimesinde, spora vee okula başlamadan önceki genel muayenelerle birlikte ve benzeri birçok durumda genel sağlık durumunu gösteren önemli bir testtir.

  • Hastalık tanısı için yapılan idrar tahlilleri: Öncelikle böbrek ve idrar yolu hastalıkları – enfeksiyonları gibi hastalıkların teşhis edilmesinde idrar tahlili önemli role sahiptir.

  • Hastalıkların takibi, tedavinin takibi amacıyla: diyabet, böbrek hastalıkları, cerrahi girişim sonrası, metabolik hastalıklar, kronik hastalıklar vb gibi hastalıklarda tedaviye verilen cevabı görmek için idrar tahlili istenir. Yine gebelik testi, uyuşturucu testi gibi durum tespiti yapılması gereken süreçlerde idrarda bakılır.

Son demiyorum. Çünkü basit gibi görünen idrar, üzerine kafa yorulması ve dikkate alınması gereken çok önemli atığımız. Anlayacağınız idrar konulu yazılar bitmedi.

Doğal yaşayın Aklınıza Mukayyet Olun

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Bildiğiniz Gibi Değil Bu Trigliserid

Neden var ki bu trigliserid ?

Yükselmiş mi? Normal mi? Ne yemeliyim? Kalbime mi zararlı? Damarlarımı mı tıkar?

Ne çok soru var değil mi?

Neden Var ki Bu Trigliserid ?

Enerji depolamak için..

Çünkü;

  • Yüksek karbon içeriyorlar
  • Vücutta sıvı ortamlar haricinde her yerdeler
  • Yağ dokuda enerji için depolanırlar
  • Diğer dokularda özellikle de enerji için yakılırlar
  • İnsan sütündeki esas enerji kaynağıdır

Enerji için dediğimizde yağlar temel kaynağımız olsa da az da olsa proteinler ve glikojen de enerji kaynaklarımızdandır.

Doğru Yazımı Hangisi Trigliserit mi? Trigliserid mi?

Türk Dil Kurumu Sözlüğüne baktığımızda:

Trigiserid yazdığımızda – Bu söz Güncel Türkçe Sözlükte bulunamadı ibaresi çıkıyor.

Trigiserit yazdığımızda – Bu söz Güncel Türkçe Sözlükte bulunamadı ibaresi çıkıyor.

İngilizce kaynaklarda Triglyceride olarak yer aldığı için sonundaki ”d” harfini ben de yazının içeriğinde Trigiserid olarak tercih edeceğim.

Nereden Geliyor Bu Trigiserid?

Gıdalardan alıyoruz mesela..

Çok korkuyorsunuz ya.. Aman onu yemeyeyim bunu yemeyeyim.

Lakin muhtemelen bilmediğiniz hatta hiç tahmin etmediğiniz gıdalardan… Aşağıda onlar da yazıyor.

Sadece gıdalar değil tabi ki…Karaciğerimizde de trigliserid sentez edilir.

Beslenme ile ne kadar yağ alıyoruz günlük?

Bu sorunun cevabı her zaman değişir. Çünkü yediğinizin ne olduğuna, ne kadar yediğinize, pişirilme tekniğine vb gibi bir çok değişken ve bilinmeyen mevcut. Lakin genellemelerimiz hep var.

Evet genel olarak günlük beslenmemizde 15–40 g arası yağ (lipit) bulunmaktadır.

Soracaksınız şimdi ”Tamam 15–40 g arası yağ var da ne kadarı trigliserid..?

Cevap: Beslenme ile alınan yağların (lipitlerin) büyük çoğunluğu Trigliserid‘dir. Geri kalan az bir kısmı da fosfolipit, kolesterol ve kolesterol esteri içerir.

Bakalım şimdi… Beslenmeyle alıyoruz. Karaciğerimizde yapıyoruz. Depo da yapıyor muyuz?

Eveeett güzel soru. Trigliserid’leri depo yapıyor muyuz?

Evet depo da yapıyoruz. 70 kg sağlıklı bir erişkinde 15 kilogram Trigliserid mevcuttur. Fazla geldi değil mi?

Hepsini yakmaya karar versek, ne kadar geçindirir bir insanı?

3 (Üç) ay.. Evet 3 (Üç) ay açlığa dayanmamızı sağlayabilir. Lakin bu hesap sadece enerji hesabı.. Sakın yaşam ile bağdaştığını düşünmeyin.

Nasıl mı yapıyoruz bu hesabı? (Öffff matematik yine mi dediniz siz?)

1 gr Triglserid, 38 kilojoul (9 Cal) enerji verir.

15 Kg Trigliserid, 15.000 gr dır. — 15.000 X 38 = 570.000 kilojoul yada 15.000 X 9 = 135.000 Cal

Günlük 1500 Cal bazal metabolizma

135.000 Cal / 1500 Cal = 90 gün = 3 (Üç) ay

Bir depomuz daha var, enerji kaynağı olarak kullandığımız.

Lakin kısa sürelidir. Çünkü 4200 kilojoul yani 994 Cal dir ki 1 (Bir) günlük bazal metabolizma için bile yeterli değildir.

Karaciğerimizde de yağ dokularımızda da trigliserid üretiyoruz. Yazmıştım ya.. Sıra trigliserid‘in vücutta yapılımına geldi.

Trigliserid üretimi yağ (adipoz) doku ve karaciğer hücresindeki endoplazmik retikulumun sitoplazmik yüzeyinde oluyor.

Karaciğer,

Kan dolaşımındaki yağ asitleri ve glukozdan, Trigliserid üretebillir.

Yağ (adipoz) dokuda lipit damlaları – yağ asitleri halinde Trigliserid depolanır.

Buraya kadar tamam da;

Vücudumuzda nasıl yer değiştiriyor bu Trigliserid ? (Nasıl taşınıyor)

Trigliserid’lerin çevresi protein bir tabaka ile kaplanıyor. Bu sayede suda çözünebilir hale geliyor. Çözünmesi önemli çünkü taşınması (transport) kolay oluyor.

Pek tabi ki farklılaşanca adı da değişmeli; Etrafı protein ile kaplanıp suda çözünebilir haline de şilomikron deniliyor.

Şilomikronlar lenf sistemi yoluyla dolaşıma katılırlar.

Nedir bu lenfatik sistem?

Lenfatik sistem, doku ve hücrelerdeki yabancı maddeleri, mikropları uzaklaştırmak, kaybedilen proteinleri tekrar dolaşıma kazandırmak, doku ve kan sıvısı arasındaki dengeyi sağlamak, bağırsaklarda emilen yağ asitleri, vitaminleri dolaşıma katmak ve vücudun savunma sistemine destek olmak gibi tamamlayıcı ve vazgeçilmez rolü olan, lenf sıvısı, lenf damarları ve lenf düğümlerinden oluşan yapıdır.

Peki bu Şilomikronların içinde neler var?

Şilomikronların içeriği (Topam ağırlığının)

  • %2 protein
  • %1 serbest kolesterol
  • %3 kolesterol esteri
  • %9 fosfolipit
  • %85 Trigliserid ouşturur.

Enteresan bir yere geldik şimdi. Neden mi?

Çünkü; konumuz olan Trigliserid in taşınmasında önemli bir nokta var…

Dışarıdan vücuda alınan Trigliserid, şilomikronlar vasıtası ile karaciğer‘e taşınırken,

Vücutta yapılan Trigliserid ise çok düşük dansiteli lipoprotein (VLDL) vasıtası ile yağ (adipoz dokuya) ve kaslara taşınırlar.

Dikkat edin….!!!

Trigliserid, dışarıdan alınırsa karaciğere, vücutta yapılırsa yağ (adipoz)dokuya ve kaslara gidiyor…

Ammaaa… mekanizmanın bir de diğer ayağı var..

Yediğiniz yemeklerde yağ oranını düşürür yerine karbonhidrat arttırırsanız; glukoz (Karbonhidrat) ve insülin, karaciğerde serbest yağ asidi yapımını arttırıyorlar.

Karaciğer de serbest yağ asitleri Trigliserid’lere çevriliyor ve sonra daaa…. VLDL yapısına katılıp, yağ (adipoz)dokuya ve kaslara taşınırlar.

Anlayacağınız;

Karbonhidrattan (glukoz vb gibi) zengin beslenme, kan Trigliserid düzeylerini yükseltmektedir.

Biraz da merak edenler için olayın tersten mekanizmasına hafiften değineyim..

Yani yağ dokusu oluştu. Aldığınız – yediğiniz Karbonhidrat arttıkça yağ dokunuz giderek de artıyor.

Nasıl olacak da yağlarınız azalacak.. Bakalım..

Yağ (Adipoz) dokudan yağ asitlerinin salınabilmesi için, hücrelerinizin içinde bulunan, hormon duyarlı lipaz ismli bir enzim aktive olur.

Yalnız bir sorunumuz var…!

Siz Karbonhidrat yedikçe salınımı artan İnsülin hormonu, hormon duyarlı lipaz ın aktivitesini önler. (İnhibe eder)

Bitmeeeediiii…

Karbonhidrat çok büyük sorun lakin her yemek sonrası artan insülin hormonu ile yağ dokusunda Trigliserid depolanır.

Yukarıda yazmıştım… Hatırlayın

”Yağ (Adipoz)dokudan yağ asitlerinin salınabilmesi için, hücrelerinizin içinde bulunan, hormon duyarlı lipaz ismli bir enzim aktive oluyordu.”… Okuyunca hatıradınız tabi ki…

Peeekii dolaşıma karışa yağ asitleri ?

Dolaşıma katılan yağ asitleri yol alabilmesi için Albümin tarafından (bağ kurularak) diğer dokulara taşınırlar. İşte bu sırada Albümin ile bağ kurmuş olan yağ asitlerine Non-Esterifiye Yağ Asidi (NEFA) denir.

Açlık durumlarınızda kanınızda Non-Esterifiye Yağ Asidi (NEFA) düzeyleri artar.. Neden?

Çünkü; Açlık durumunda kanda insülin miktarı azalır. İnsülin azalınca da hormon duyarlı lipaz aktive olur. (Yukarıya bakın iki kez yazdım)

Eveeett artık Trigliserid mevzusuna başlangıç düzeyinde vakıf oldunuz.

Ek Bilgiler ile süsleyebilirim.

Trigliserid, vücudun temel enerji kaynaklarından biridir. Bu yönü ile kolesterol alt gruplarından farklıdır.

Trigliserid kan düzeyinin değişkenlikler göstermesi doğaldır. O sebeple tablolarla sınır değerler ile önyargılı yaklaşılması da doğru değildir.

Vücudun farklı sürelerle döngüler yapan biyolojik bir ritmi vardır. (Bu konuyu ayrıntılı olarak daha önce yazmıştım. Üzerini tıklayarak Biyolojik Ritimler konusunda okuyabilirsiniz)

Sağlıklı erişkin yaşta bir insanda;

Trigiserid kan düzeyi %20–40 aralığında günlük, aylık, mevsimlik ve yıllık değişiklikler gösterir.

Trigiserid kan düzeyi öğlen saat 12.00 civarından itibaren yükselerek akşam üzeri 17.00 civarında en yüksek düzeyine ulaşır.

Trigiserid kan düzeyi 24 saatlik gün periyodunda saat 03:00 civarı en düşük seviyesine iner.

Gördüğünüz gibi kan değerlerinden bir tanesi olan Trigiserid sağlıklı bir insanda bile günün saatlerine göre değişiklikler gösterirken, sadece kan değerinin belirlenen referans aralığında (Bu referans değerler de çok şaşıracağınız ayrı bir yazı konusudur. Çan Eğrisi yazımda okuyabilirsiniz) olup olmadığına bakmak hata olur.

Sona yaklaşırken adettendir, genel kabul görmüş değerleri de yazayım.

Gençlerde Trigiserid düzeyinin 100 mg/dL altında olması önerilmektedir.

Erişkinlerde Trigiserid düzeyinin 150 mg/dL altında olması önerilmektedir.

Trigiserid düzeyi, 1000 mg/dL üzerinde ise major gen defekti düşünülür.

Son olarak, Trigliserid kan seviyesini yükselten etkenlere bakalım

  • Trigliserid kan seviyesini yükselten ilaçlar
    • Atipik Antipsikotikler
    • Beta Blokerler
    • Safra Asidi Bağlayıcıları
    • Östrojen
    • Kortikosteroidler
    • İmmünosupresanlar
    • İsoretinoin
    • Proteaz İnhibitörleri
    • Tamoksifen
    • Tiyazidler
  • Trigliserid kan seviyesini arttıran durum ve hastalıklar
    • Yüksek enerjili ya da yüksek glisemik indekse sahip beslenme
    • Obezite
    • Alkol
    • Gebelik
    • Tip II diyabet
    • Metabolik Sendrom
    • Hipotiroidi
    • Böbrek Parankim Hastalıkları
    • Paraproteinemi
    • Sistemik Lupus Eritematosus

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Stresli yaşam olayları ve serum trigliserit düzeyleri: Kore’deki Kardiyovasküler ve Metabolik Hastalıklar Etiyoloji Araştırma Merkezi kohortu https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC8289470/https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC8289470/

⭐️⭐️ Trigliseridler üzerine klinik inceleme https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/31764986/

⭐️⭐️ Hipertrigliseridemi Yönetimi: Sık Sorulan Sorular ve Cevaplar https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32931217/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:

Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Dalış Yapanlarda Kulak Zarı Delinmesi

Perfore Kulak Zarı (Timpanik Membran Rüptürü)

Kulak zarı (Timpanik membran), dış kulak yolu ile orta kulak boşluğunu ayıran ince zar şeklinde elastik bir dokudur.

Kulak zarı (Timpanik membran) yırtılması – delinmesi (perforasyonu), dalış esnasında derine inildikçe orta kulak ile dış ortam basıncının eşitlemesini yapılamaması nedeniyle oluşur.

Kulak zarı (Timpanik membran), orta kulakta bulunan küçük kemiklerden (işitsel ossiküller) oluşan bir zincire bağlıdır.

Kulak zarı (Timpanik membran), orta kulak boşluğunun steril ortamı ile dış kulak yolu arasında mikroorganizmalara ve diğer dış etkenlere karşı engelleyici bir bariyer görevi görür.

Kulak zarı (Timpanik membran) yırtığı, orta kulakta basıncını eşitlemeden dalış derinliğini arttırma, kuvvetli bir Valsalva manevrası yapma, kulağa / kafaya gelen bir darbe, patlama etkisi ile basınca bağlı veya sese bağlı akustik travma sonucu oluşabilir.

Dalışlarda meydana gelen Kulak zarı (Timpanik membran) yırtılması genellikle;

  • Yetersiz dalış eğitimi
  • Kendine güvene bağlı dibe hızlı iniş yapma sebebiyle meydana gelir.

Kulak Zarı (Timpanik Membran) Yırtılması Olduğunda

  • Dalışta iniş sırasında kulak ağrısının aniden durması
  • Kulaktan berrak veya kanlı akıntı
  • İşitme kaybı oluşması
  • Kulak çınlaması (tinnitus) başlaması
  • Dönme hissi (vertigo) başlaması
  • Vertigodan kaynaklanabilen mide bulantısı veya kusma başlaması ile belirtiler verir.

Kulak Zarı (Timpanik Membran) Yırtılması İyileşmesi

Kulak zarı (Timpanik membran) yırtılması genel olarak birkaç hafta içinde kendiliğinden iyileşir.

Burundaki ve sinüslerdeki tıkanıklığı hekim kontrolünde tedavi edilmesi gerekebilir.

Kulak zarı (Timpanik membran) yırtılması veya deliği kendiliğinden iyileşmeyebilir, tedaviye ve tedavinin niteliğine hekim kontrolünde karar verilir.

  • Kulak Zarı Yaması:  KBB uzmanı tarafından yırtığın kenarlarına zar dokusunun büyümesini sağlamak için kimyasal uygulama ve ardından kulak zarı dokusuna destek sağlamak üzere deliğin üzerine bir kağıt yama yapılmasıdır.

  • Ameliyat:  Kulak zarındaki yırtılma veya delik (defekt) büyük olup yama tekniği uygulanamadığı durumlarda, KBB uzmanı kişinin kendi dokusundan küçük bir parça aldığı ve kulak zarındaki deliğin üzerine yerleştirdiği ameliyatla (timpanoplasti) düzeltilebilir.

Ne Zaman Dalabilirsiniz?

Kulak zarı (Timpanik membran) yırtılması veya deliği sonrası tedavi sürecinin sonunda KBB uzmanı tarafından yapılan muayenede, iyileşmenin gerçekleştiği ve östaki borusunda sorun olmadığı tespit edilmesi sonrası yeniden dalışa izin verilir. İyileşme ve dalışa geri dönülebilme süresi birkaç aydır.

Kronik perforasyonlar – iyileşmeyen kulak zarı (Timpanik membran) yırtılması veya deliği dalış için kesin kontrendikasyondur.

Nasıl Önleyebilirsiniz?

Herhangi bir sebeple kulakta kıkışıklık varsa dalış yapılmamalıdır.

Daış esnasında iniş hızı korunmalı ve gerektiği gibi dengeleme yapılmalıdır.

Kulakta patlama veya çıtırtı sesi duyuluyorsa veya dalıştan sonra kulakta dolgunluk hissediliyorsa dalış yapılmamalıdır.

Orta Kulak Barotravmada O’Neill Sınıflaması

O’Neill derecelendirme sistemi, orta kulak barotravmasının şiddetini derecelendirmenin yeni bir yoludur. Basitleştirilmiştir ve tedaviyi yönlendirmek için yeterli ayrıntılarla daha tutarlı bir tanı sağlaması beklenmektedir.

0. DereceÖstaki Borusu Disfonksiyonu

………………………………………..A……………………………………………………………………..B…………………………………
  • Kulak zarının basınca maruz kalmadan önceki anatomik görünümünü. Yukarıda soldaki (A) fotoğraf.
  • Östaki disfonksiyonunda anatomik bir değişiklik görülmüyor (travma yok) semptomlar var. Yukarıda sağdaki (B) fotoğraf.

1. Derece – Barotravma

………………………………………..A……………………………………………………………………..B…………………………………
  • Kulak zarı çevresinde damarlarda belirginleşme ve kulak zarında normal görüntüsüne göre kızarıklık (eritem) görülür. Yukarıda soldaki (A) fotoğraf.
  • İlerledikçe orta kulak boşluğunda sıvı veya hava tutulması (görünür kabarcık) sebeyle kulak zarı görünümü. Yukarıda sağdaki (B) fotoğraf.

2. Derece – Barotravma

boşluk
………………………………………..A……………………………………………………………………..B…………………………………
  • Timpanik membran veya orta kulak boşluğunda hafif kanama görülür. Yukarıda soldaki (A) fotoğraf.
  • Son safhada kulak zarında yırtılma – delik (perforasyon) meydana gelir. Yukarıda sağdaki (B) fotoğraf.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Barotravma https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK482348/https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK482348/

⭐️⭐️ Timpanik membranın değerlendirilmesinde O’Neill derecelendirme sistemi: Klinik hiperbarik hastalar için pratik bir yaklaşım https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/26152108/

⭐️⭐️ Orta Kulak Barotravması https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK499851/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Kalp Damarlarını Gerçekte Tıkayan nedir?

Hemen aklınıza ilk gelen kolesterol ve LDL oldu değil mi?

Ne zaman konu damar tıkanıklığına gelse ”Adı çıkmış dokuza inmez sekize” ata sözümüz gelir aklıma

Aslında,

  • Şeker
  • Früktoz
  • Bitkisel yağlar
  • Toksinlerin (sigara vs.) damar duvarında yaptığı iltihap sonucunuda oluşur.

Yani tıkanmanın ana sebebi neymiş? İltihap (inflamasyon)!!!

Modern tıbbın (her ne demekse?) LDL’yi şeytanlaştırmak için kullandığı kötü kolesterol kelimesi hiç bir şeyi ifade etmiyor.

Kolesterolün iyisi ya da kötüsü olmaz.

Bu kadar korku yaratan kolesterolün formülünü de şuraya not edelim. C27H46O

Kolesterol olan her yerde C27H46O bu geçerlidir. Yani beyninizde, kanınızda, hatta yediğiniz koyun etinde hep aynı formülle kolesterol var.

Beslenme ile aldığınız kolesterol kanınıza 10% olarak etki eder. 90% vücut kendi yapar.

Korku kuyruğunda kolesterolden sonra gelen LDL de ağız alışkanlığı olarak kolesterol olarak bilinir ki külliyen hatalıdır. Çünkü LDL bir proteindir.

Haydi LDL’nin ingilizce açık yazılımına bakalım. Low-Density Lipoprotein – LDL gördüğünüz ve okuduğunuz gibi bir protein.

Damar tıkanıklığı dendiğinde kolesterol ve LDL ile birlikte akla gelen kelimelerden biri de Ateroskleroz değil mi?

Nedir bu Ateroskleroz ?

Ateroskleroz

Yaygın olarak “damar sertleşmesi” olarak da adlandırılan atardamarları tutar ve arteriosklerozun bir türüdür. Orta boy ve büyük arterlerde görülen “aterom” veya “plak” olarak adlandırılan yapısal bozukluklardan oluşur.

Ateroskleroz, atardamarların kronik inflamatuar bir hastalığıdır ve batılı toplumdaki tüm ölümlerin yaklaşık %50’sinin altında yatan nedendir. 

Yani…Döndük dolaştık en başta yazdığıma tekrar geldik…İnflamasyon

Damar tıkanıklığı sebebine aradığımızda iltihaba (İnflamasyona) odaklanmamız gerekir.

O zaman soralım

Nedir bu İnflamasyon ? Nasıl damar tıkanıklığı yapar?

İnflamasyon

İnflamasyon; bağışıklık sisteminin zararlı uyaranlara verdiği yanıttır,

Bağışıklık sistemini harekete geçiren ve inflamasyon oluşumuna neden olan zararlı uyaranlar neler?

  • Patojenler (hastalık yapıcılar)
  • Hasarlı hücreler
  • Toksik bileşikler
  • Işınlama

Bağışıklık sistemi yanıt vermeye başladığı andan itibaren zararlı uyaranlara karşı iyileşme sürecini başlatır.

Bağışıklık yanıtının süresine göre;

Akut İnflamasyon Başlangıçtan itbaren 2 haftaya kadar

Subakut İnflamasyon 2 – 6 hafta arası

Kronik İnflamasyon 6 haftadan yıllara uzanan süreci ifade eder.

Vücut içindeki tüm sistemlerde zararlı iç ve dış etkenlere karşı oluşan İnflamasyon, sağlık için hayati önem taşıyan bir savunma mekanizmasıdır.

Genellikle, akut İnflamasyonlu yanıtlar sırasında hücresel ve moleküler olaylar ve etkileşimler, yaklaşan yaralanmayı veya enfeksiyonu etkili bir şekilde en aza indirir. Bu hafifletme süreci, doku homeostazının yeniden sağlanmasına ve akut İnflamasyonun çözülmesine katkıda bulunur.

Ancak, kontrolsüz akut İnflamasyon kronikleşebilir ve çeşitli kronik İnflamasyonlu hastalıklara katkıda bulunabilir.

İnflamasyon Sebepleri

  • Bulaşıcı olmayan faktörler
    • Fiziksel: Yanık, donma, fiziksel yaralanma, yabancı cisimler, travma, yüceltici radyasyon
    • Kimyasal: Glikoz, yağ asitleri, toksinler, alkol, kimyasal tahriş ediciler (florür, nikel ve diğer eser elementler dahil)
    • Biyolojik: Hasarlı hücreler
    • Psikolojik: Heyecan

  • Bulaşıcı faktörler
    • Bakteriler virüsler diğer mikroorganizmalar

Kalp Damarlarını Tıkayan Kronik İnflamasyon Risk Faktörleri

  • Yaş:  Yaşın arttıkça, inflamasayona sebep olan inflamatuar moleküller daha fazla üretilir.
  • Obezite: İnflamatuar moleküller yağ dokudan da salındığı için doku arttıkça inflamatuar moleküller daha fazla üretilir.
  • Beslenme:  Doymuş yağ, trans yağ ve rafine şeker açısından zengin beslenme, özellikle diyabetl inflamatuar moleküller daha fazla üretilir.
  • Sigara İçmek: Sigara, iltihap giderici moleküllerin üretimini azaltarak iltihaplanmaya neden olur.
  • Düşük Cinsiyet Hormonları: Testosteron ve östrojen gibi cinsiyet hormonları inflamatuar moleküllerin üretimini ve salgılanmasını baskılar ve cinsiyet hormonu seviyelerinin korunmasının çeşitli inflamatuar hastalık riskini azaltır.
  • Stres ve Uyku Bozuklukları: Hem fiziksel hem de duygusal stres, inflamatuar molekül (sitokin) salınımını arttırır. Stres ayrıca uyku bozukluklarına sebep olur. Düzensiz uyuma da düzenli uyuyanlara göre kronik inflamasyon daha yüksektir. Uyku bozuklukları da kronik iltihaplanma için risk faktörüdür.
  • Mycobacterium tuberculosis, protozoa, mantar ve diğer parazitler; Yaptıkları inflamasyonların uzaması ile inflamatuar moleküllern daha fazla üretimesine yo açar.
  • Kronik Maruziyet: Vücutta enzimatik parçalanma veya fagositoz yoluyla ortadan kaldırılamayan belirli bir tahriş edici veya yabancı maddeye düşük düzeyde maruz kalması (örneğin silika tozu gibi uzun süre solunabilen maddeler veya endüstriyel kimyasallar dahil).
  • Otoimmün Bozukluklar: Bağışıklık sisteminin vücudun kendi hücrelerini yabancı (antijen) olarak algılayıp, bu sağlıklı hücre ve dokulara saldırması ile inflamatuar moleküller daha fazla üretilir. Örneğin, Romatoid artrit (RA), sistemik lupus eritematozus (SLE)
  • İnflamasyon Defektleri: İnflamasyona aracılık eden hücrelerdeki bir defekt, otoinflamatuar bozukluklar (Ailesel Akdeniz Ateşi) gibi kalıcı veya tekrarlayan inflamasyona yol açar.
  • Tekrarlayan akut inflamasyon atakları:
  • Bağımsız Kronik İnflamasyon yanıt: Örneğin Tüberküloz ve Romatoid Artrit gibi hastalıklar.
  • İnflamatuar ve biyokimyasal indükleyiciler: Serbest radikal moleküllerin üretiminin artması, ileri glikasyon son ürünleri (AGE’ler), ürik asit (urat) kristalleri, oksitlenmiş lipoproteinler, homosistein ve diğerleri gibi oksidatif strese ve mitokondriyal disfonksiyona neden olmaktadır.

Sonuç olarak,

Kalp Damarlarını Gerçekte Tıkayan İnflamasyondur

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ İltihaplanma ve Mikrodolaşım Bölüm 1 https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK53376/

⭐️⭐️ İltihaplanma ve Mikrodolaşım Bölüm 2 Tarihsel Perspektifler https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK53379/

⭐️⭐️ İltihaplanma ve Mikrodolaşım Bölüm 3 Anatomik Hususlar https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK53381/

⭐️⭐️ İltihaplanma ve Mikrodolaşım Bölüm 4 Bozulmuş Vazomotor Tepkiler https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK53372/

⭐️⭐️ İltihaplanma ve Mikrodolaşım Bölüm 5 Kılcal Perfüzyon https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK53375/

⭐️⭐️ İltihaplanma ve Mikrodolaşım Bölüm 6 Anjiyogenez https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK53377/

⭐️⭐️ İltihaplanma ve Mikrodolaşım Bölüm 7 Lökosit-Endotel Hücre Adezyonu https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK53380/

⭐️⭐️ İltihaplanma ve Mikrodolaşım Bölüm 10 Endotel Bariyer Disfonksiyonu https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK53374/

⭐️⭐️ Kronik inflamasyon https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK493173/

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Kanseri Tatlandırmışlar..!

Aspartam, 1980’lerden beri yiyecek ve içeceklerde yaygın olarak kullanılan düşük kalorili bir yapay tatlandırıcıdır.

Tarihsel olarak, yapay olarak tatlandırılmış içecekler aspartama maruz kalmanın başlıca kaynağı olmuştur, ancak şu anda daha az bir ölçüdedir çünkü aspartam genellikle diğer tatlandırıcılarla karışım halinde kullanılır.

Aspartamın en yüksek konsantrasyonları sofra tatlandırıcılarında, sakızlarda ve gıda takviyelerinde bulunur. Diğer kaynaklar arasında kozmetikler ve ilaçlar bulunur.

Metilöjenol, çeşitli bitkilerin uçucu yağlarında doğal olarak bulunan bir tat ve koku bileşiğidir. Kozmetiklerde ve kişisel bakım ürünlerinde ve böcek çekici olarak kullanılır.

Avrupa Birliği ve ABD’de tatlandırıcı madde olarak kullanımı yasaklanmış olsa da, otlar ve baharatlarda doğal olarak bulunması nedeniyle çeşitli gıdalarda ve tüketici ürünlerinde hala mevcuttur.

Genel nüfus, gıda tüketimi veya kişisel bakım ürünleri kullanımı yoluyla her yerde maruz kalmaktadır.

İzoeugenol, birçok bitki türünde ve odun dumanında bulunan bir koku ve tat bileşiğidir. Gıda, kozmetik, ev ürünleri, hayvan yemi ve veteriner ilaçlarında kullanılır.

İzoeugenol sentezinde veya izoeugenol içeren ürünleri işleyen itfaiyeciler ve işçiler maruz kalabilir.

IARC Monografi Çalışma Grubu, bu ajanlara maruz kalmanın insanlar için karsinojen tehlikesini değerlendirmek amacıyla epidemiyolojik çalışmalardan, deney hayvanları üzerinde yapılan kanser biyolojik deneylerinden ve mekanistik çalışmalardan elde edilen kanıtları inceledi ve şu sonuca vardı:

  • Aspartam ve izoöjenolün insanlarda karsinojen olma olasılığı vardır (Grup 2B) ;
  • Metilöjenolün insanlar için muhtemelen karsinojen olduğu düşünülmektedir (Grup 2A) .

Tartışalım Biraz;

Zamanında bu yapay tatlandırıcı onaylı olarak hastaların – halkın kullanımına sunuldu mu?

Sunuldu…!!

Halkın yediği içtiği gıdaların içine konulmasına izin verildi mi?

Verildi…!!

1980 de başlayan kullanım hikayesi 2023 yılında yani tam 40 yıl sonra ”insanlarda karsinojen olma olasılığı vardır (Grup 2B)” olarak tescillendi mi?

Evet….Karsinojen olma olasılığı tescillendi..!!

insanlarda karsinojen olma olasılığı vardır (Grup 2B)” olarak kim tarafından tescillendi…?

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) bir bölümü olan Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC) tescilledi…!!

Aspartam, yiyecek, içeceklerde ve ilaç olarak kullanımına kim izin verdi?

FDA tarafından 1974 de gıdalarda ve takviyelerde kulanımına onay verdi.. Linkten onay metninin Türkçesini okuyabilirsiniz. https://www.accessdata.fda.gov/scripts/cdrh/cfdocs/cfcfr/cfrsearch.cfm?fr=172.804

Gelelim Sonuca:

FDA tarafından halen kullanım izni devam ettirilen, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) bir bölümü olan Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC) tarafından ”insanlarda karsinojen olma olasılığı vardır (Grup 2B)” riskli kategoriye alınan ve etken madde adı Aspartam olan yapay tatlandırıcı ülkemizde bir çok insan özellikle de şeker hastaları tarafından kullanıldı. 40 YIL… Evet 40 YIL

Gördüğünüz gibi bir ilacın veya katkı maddesinin FDA veya bir başka yetkili makamdan izin alınarak piyasaya sürülmesi, satılması, kullanılmasına rağmen 40 YIL sonra aslında karsinojen olma olasılığı var tespiti ile (Avrupada) satışı ve kullanımı İPTAL EDİLİYOR…

Siz siz olun onay almış olsa bile her yeni çıkan kimyasala (Aşı, ilaç, katkılar, takviyeler vb gbi) gözü kapalı atlamayın…

Temkinli olun…

Doğal olandan şaşmayın…

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Aspartam, Metilöjenol ve İzoöjenol https://publications.iarc.who.int/627

⭐️⭐️ Aspartam tehlike ve risk değerlendirme sonuçları açıklandı https://www.iarc.who.int/featured-news/aspartame-hazard-and-risk-assessment-results-released

⭐️⭐️ Aspartam değerlendirmesinin bulgularının ortak özeti http://chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://www.iarc.who.int/wp-content/uploads/2023/07/Summary_of_findings_Aspartame.pdf

⭐️⭐️ Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) Monografi Programı’nın 134. Toplantısı ve Gıda Katkı Maddeleri Ortak FAO/WHO Uzman Komitesi’nin (JECFA) 96. Toplantısı’nda aspartamın değerlendirilmesine ilişkin bulguların özeti https://www.who.int/publications/m/item/summary-of-findings-of-the-evaluation-of-aspartame-at-the-international-agency-for-research-on-cancer-(iarc)-monographs-programme-s-134th-meeting–and-the-joint-fao-who-expert-committee-on-food-additives-(jecfa)-96th-meeting

⭐️⭐️ Aspartam’a maruz kalan insanlarda kanser üzerine yapılan epidemiyolojik çalışmalara ilişkin maruziyet değerlendirmesi incelemesi ve eleştirisi http://chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/file:///Users/mustafakebat/Downloads/B02-Annex1-Mono01-Section_1-Supplementary_Table_S1.2-134.pdf

⭐️⭐️ Aspartam’a maruz kalan insanlarda mekanistik çalışmalar için maruziyet değerlendirmesi incelemesi ve eleştirisi İzoöjenol http://chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/file:///Users/mustafakebat/Downloads/B02-Annex1-Mono01-Section_1-Supplementary_Table_S1.3-134.pdf

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:

Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Niye Bu Yıl Herkes Gripten Kırılıyor?

Gerçekten ne oldu da insanlar artık hastalıkları çok yoğun yaşıyor?

Etraf kırılıyor…

Peki Grip misiniz? Soğuk Algınlığı mı geçiriyorsunuz? Yoksa Nezle mi oldunuz?

Aaaaa hepsi aynı şey değil miydi?…

Tabi ki değil…

Nezle varlığı yokluğu belli olmayan ateş (37,5 ve altı) çok hafif kırgınlık aslen burun akıntısı ile karakterizedir.

Soğuk Algınlığı kırgınlık halsizlik nezleye göre daha fazladır. Burun akıntısı, hapşırma, gözlerde sulanma ve hafif kızarıklık, üşüme, hafif titreme olup ateş 37,5 – 37.8 aralığındadır.

Grip 38,5 ve üzeri ateş ağır halsizlik – bitkinlik genel vücut ağrıları kas – kemiklerde sızlama ile karakterize olup kişinin kronik hastalıklarının varlığında ölüme sebebiyet verebilmektedir.

Artık lütfen bu ayrımı öğrenin…

Peki bu yıl ne oldu da grip tpik özelliklerinin dışında da belirtilerle kendini gösteriyor.

Etraf kırılıyor…

Çok normal değil mi yani…Hele o iki yıl evlere kapanma, ardından ekonomik sorunlar, zaten giderek kötüleşen beslenme alışkanlıkları ve yanı sıra işlenmiş gıda çılgınlığı…. İnsanlarda vücut direnci mi kaldı?!!

Bakın çevrenize dökülüyor insanlar. Ateş, eklem ağrıları – kas ağrıları öksürük, boğazda yanma ağrı yutma güçlüğü, kulaklarda ağrı zonklama şişme….

Sizin de çevrenizde söylüyorlar mı? ”Ne gripmiş yahu, kamyon çarpmışa döndüm”…”Ailecek dökülüyoruz” … ”Evde herkes hasta yatıyor” .. ”Ev revire döndü

Koenfeksiyon

Aslında çok da haklılar… Çünkü Koenfeksiyon yaşıyorlar..

O da ne ki yeni bir salgın mı?

Koenfeksiyon: Bir hücre/doku/kişinin aynı anda birden fazla patojenle enfekte olması.

Yani aynı annda birden fazla mikrop – virüs ile karşılaşıyor ve hasta oluyorsunuz.

Ortadoğudaki herhangi bir ülkede bulunan ajanların sayısı kadar çok mudur virüslerin çeşidi bilinmez. Lakin bu kış ortada dolaşanlar belli. Peki neler var?

Nörovirus var.

İnfluenza A ve B var.

Respirutavar Sinsistyal Virüs var.

Adenovirus var,

Rhinovirus var,

H1N1 var,

Corona virüs (covid) var….. Yani var oğlu varlar…..

Mesela bir mizansen yapalım; İşyerinde tuvalete gittiniz ve temiz zannettiğiniz klozete oturdunuz. Ne yazık ki sizden önce ishali olan bir kişi kullanmış ve iyi temizlememiş. Kapının kolunu tutarak başladınız almaya, Virüs havaya karışmış siz tuvalette nefes alıp verdikçe de aldınız Nörovirus‘ü hadi bakalım 12-48 saat içinde karın ağrısı, şiddetli bir ishal ateşiniz 40 derece olacak mı…!!

Çıktınız tuvaletten yıkadınız ellerinizi lakin nafile artık Nörovirus aktivasyonu başladı.. Koridorda, asansörde, girdiğiniz veya çalıştığınız odada salya sümük biri hapşurup öksürüyor damlacıkları havada asılı ve siz de orada nefes alıp verirken aldınız mı İnfluenza A veya B virüsünü…. Haydeee.. 2-4 gün içerisinde 38.5 civarı ateş, eklem ve kas ağrısı kırgınlık yorgunluk hali başlayacak…

Bir de beslemeniz kötüyse; bol bol işlenmiş gıda tüketiyorsanız, besin değeri düşük lezzeti bol ve katkılı gıdalarsa tercihiniz… üzgünüm 15 gün iptal durumda olacaksınız… O da bu iki virüsün üzerine bir de bakteriyel bir enfeksiyon biner de iç organlarınıza yayılım olursa eyvah eyvah…

Nasıl mı?

Bağışıklığınız biraz bile düşük olduğunda, H

ele bir de yaşınız 55 üzerindeyse ise,

Bağışıklıkğınız baskılayacak ilaçlardan birini kullanıyorsanız

Diyabetiniz varsa

Hipertansiyonunuz varsa

Kardiyovasküler hastalıklardan biri var ise

Savaşa hazır olmayan bir bağışıklık sistemi ile en kanlı çatışmaya girdiniz sağ kaldığınıza şükredin…

Daha yukarıda saydığım diğer virüsler de ortalıkta ve onlar da benzer sorunlara yol açıyorlar. Hani öldüğünüz bittiğiniz corona virüs de eskiden de vardı halen var…

  • Ateş var
  • Kulak – Burun – Boğaz enfeksiyonları var m
  • Mide – Bağırsak enfeksiyonları var
  • Akciğer enfeksiyonları var
  • Kas ağrıları – Eklem ağrıları var
  • İshal bolca var
  • Beyin Sisi… Evet Beyin Sisi de bolca var…. Aptal gibi hissetme – Kararsızlık – Çaresizlik

Gerçek Gripte Ne Yapmalısınız?

Hekiminiz Vermeden Antibiyotik Kullanmayın

Antibiyotikler yerinde ve doğru kullanıldığında hayat kurtarırken ve enfeksiyonları bertaraf ederken bile vücuda zarar verirler. Vücudumuzda aynı zamanda bizlere faydası olan (simbiotik) mikroorganizmalar da bulunur. Antibiyotikler bu yararlı bakterilere de etki ederek bertaraf ederler. Örneğin bağırsaklarda K vitamini yapımı bu sebeple zarar görür.

Aklınıza geldiği gibi ‘özellikle de ”önceden iyi gelmişti” savıyla kullandığınız antibiyotiklerle geleceğinize zarar verdiğinizi bilmelisiniz.

Hekiminiz Vermeden Antiviral Kullanmayın

Oseltamir etken maddeli antiviral ilaçlar virüslerin hücreye yapışmasını sağlayan ”Nöraminidaz” yapısını bozar. Bu sayede hücreye girişi ve dolayısı ile enfeksiyon yapması engellenmiş olur. (Hatırlayın ilk kuş gribi zamanı boca telaffuz edildi. Hastane kapılarında kutu kutu dağıtıldı)

Oseltamir, hastalık başladığı andan itibaren ilk 48 saat içerisinde kulanılmalıdır. Aksi takdirde etkinliği çok düşüktür. 5 günden fazla da kullanılmaz.

Antihistaminik Kullanmalı mısınız?

Düşünün vücudunuza virüs girdi. Vücut bu durumu nasıl anlar?

Tabi ki her virüs ”Viral protein” içerir. İşte bu sayede vücut savunma sistemini harekete geçirmek için içeri giren yabancıların (protein yapısı) işaretlenmesi ve yok edilmesinde görevli bir sinyal proteini olan Histamin‘i kan yolu ile virüslerin girdiği ortama yollar.

Ammaaa.. Her zaman dengeli salınmaz. Bazen vücut dengeyi kaçırır ve fazlaca işaretleyici protein Histamin salınımı olur.

Tabi ki devamında başlar kaşıntı, kızarıklık, geniz ve burun akıntısı, öksürük ve benzeri belirtiler…

Bu durumun da vücutta çaresi mevcut. Fazla için Histamin için diamin oksidaz (DAO) isimli bir enzim salınır ve Histamin‘i parçalar.

İşte burada insanoğlu tıp bilimi le devreye girerek ANTİHİSTAMİNİK ilaçları buldu. (İlaç ismi vermeyeceğim çok çeşit var..)

Bunu da öğrendik hemen kulanalım demeyin sakın. Gözlerinizde yaşarma, kızarma, geniz burun akıntınız yoksa gereksiz şekilde grip için kullanmayın..

Öksürük İçin Ne Yapmalısınız?

Öncelikle vurgulamalıyım. Öksürük bir hastalık DEĞİLDİR. Öksürük sadece reaksiyondur. Çoğu zaman ciğerin temizlenmesine katkı sağlar.

Öksürük şurubu – ilacı deyip geçiyorsunuz ya..

Yazıver doktorum en iyisinden bir öksürük şurubu…

Devamını okuyunca istediğinizin ne kadar olduğunu öğreneceksiniz.

Mukolitikler – Mukokinetikler

Ekspektoran ilaçlar, bronşlarda biriken balgamın atılmasını kolaylaştırmak için kullanılan ilaçlardır. Mukokinetik ve mukolitik ilaçlar olmak üzere ikiye ayrılır.

Mukokinetik ilaçlar, balgamı sulandırıp viskozitesini azaltırlar,

Mukolitikler ise proteolitik etkileri ile balgamı parçalayıp atılmasını kolaylaştırırlar. Balgam söktürücü olarak düşünebilirsiniz.

Asetilsistin, Karbosistein, Erdostein gibi etken maddeler içerirler.

Balgam yok, Mukus yok; lakin bu ilaçları kullanırsanız akciğerlerinizi temizlemeye yarayan mukosilier yapılara zarar verdiğiniz gibi hastalığınızın şiddetini de arttırabilirsiniz.

Antitussüfler – Öksürük Şurupları

Bu grup ilaçlar çok dikkatli kulanılmalıdır. Çok gerekmedikçe uzak durulmalıdır. Hele hele kişide balgam veya mukus varsa kesinlikle kulanmayın.

Bırakın bu ilaçların kullanılacağı zamanın kararını hekiminiz versin. Sağlığınız için…

Ağrı Kesici ve Ateş Düşürücüleri Nasıl Kullanalım

Ateş bir hastalık DEĞİLDİR.

Vücutta ısı yükselmesi bir reaksiyondur.

Niçin bu reaksiyonu verir vücut?

Çünkü virüs, bakteri ve benzeri vücuda giren yabancıların bulunduğu yere bağışıklık hücrelerinin daha hızlı ve kolay gitmesini sağlamak için ısıyı yükseltir.

Hekim olarak bizler 38,3 e kadar olan ateşin vücudun korunması için faydalı olduğunu bilir ve takip etmeyi isteriz. 38.3 derecelik vücut ısısı insana zararlı değildir (Özel durumlar haricinde) o yüzden takip edilmesi daha sağlıklıdır.

Ammaaa ateş 38.5 ve üzeri çıkarsa ve kalırsa bu durumda ateşi düşürmek gerekir.

Sanırım ateş 38 derece olduğunda ateş düşürücü vererek yarardan çok zarar verdiğinizi, bağışıklığınızın tepkisini yavaşlattığınızı anladınız..!!

Buraya bir de not düşeyim çocuğunuz ateşlenir ve Aspirin verirseniz, Reye Sendromu‘na yol açabilirisiniz.

Ağrı Kesmek ve Ateşi Düşürmek İçin Non Steroid Anti İnflamatuvar

Steroid olmayan antiinflamatuar ilaçlar. Soğuk algınlığı, Nezle özelikle de Grip gibi rahatsızlıklarda semptomları baskılamada oldukça etkilidir.


🔹 Bu ilaçlar ne yaparlar?

  • Ağrıyı keserler
  • Ateşi düşürürler
  • İnflamasyonu yani enfeksiyonu önlerler

🔹 Steroid olmayan antiinflamatuar ilaçların zararı var mı?

  • Alınan doza – miktara bağlı olarak mide-barsak sorunlarına yol açabilirler.
  • Bağımlılık yapmasalar da uzun süreli kullanımlarında sistemik yan etkileri ve zararları vardır.

Gripte Vitamin – Mineral – Antioksidan Kullanalım mı?

İşte geldik en önemli bölüme…

Çünkü önceki tüm ilaçlar şikayetleri yani semptomları baskılamak için kullanılır.

Asıl tedavi virüsleri yok etmek – vücuttan atmaktır. Ki bu işi Bağışıklık Sistemimiz Yapar.


Bağışıklık Sistemimiz İçin Vitaminler – Mineraller – Flavonoidler – Enzimler

  • D-Vitamini
  • C vitamini (Bağışıklık sistemi)
  • B1 Vitamini – Benfotiamin (Nöronlar, Sinirler, Beyin sisi)
  • B6 Vitamini
  • B9 Vitamini
  • B12 Vitamini
  • Magnezyum
  • Çinko
  • Glutatyon, Resveratrol (Antioksidan)
  • Hesperidin (Endotel hasar,pıhtılaşma)
  • R-Lipoik asit (Hücre zarları, kas/kemik)
  • Koenzim Q10 (Enerji, mitokondri için)
  • Omega-3 (Hücre zarı oksidasyonu)

Bu grupta yer alan Vitaminler – Mineraller – Flavonoidler – Enzimler vücut direnciniz – bağışıklık sisteminiz için çok önemlidir.

Özellikle grip yoğunluğu olan dönem gelmeden önce doğal gıdalar yolu ile vücudunuzu takviye etmelisiniz.

Tabi ki takviyeler de bir alternatif. Öncelikli olan doğal gıdalar olmalıdır.

Asla Demir (Fe) kullanılmaz. Çünkü virüsler çoğalmak için Demir (Fe) kullanır. Kan Demir (Fe) değeriniz ne kadar düşük olursa olsun gripal bir enfeksiyonda Demir (Fe) acınıza ara verin.

Gripte Hangi Bitkileri Kullanalım?
Anason

Anason, Anetol etken maddesi ile balgam sökücü ve mide bağırsakta spazm giderici etkisi vardır.

Anason tozundan yada Çiçeğinden 1 Tatlı Kaşığı miktarı 300 gram bal ile karıştırın.

Her gün sabah 2 (iki) tatlı kaşığı tüketin.

UYARI: Kullandığınız bir ilaç var ise arasında 4 saat olacak şekilde tüketin.

Sarmaşık

Duvar Sarmaşığı olarak da bilinir.

Sarmaşık bitkisinin yaprakları Triterpen Saponin içerir.

Etken maddesi Hederakozit C‘dir..

Sarmaşığın yaprak ekstresi öksürük ve balgam söktürmede etkilidir.

Sarmaşık tozundan yada Çiçeğinden 1 Tatlı Kaşığı miktarı 300 gram bal ile karıştırın.

Her gün sabah 2 (iki) tatlı kaşığı tüketin.

UYARI: Kullandığınız bir ilaç var ise arasında 4 saat olacak şekilde tüketin.

Teke Sakalı – Ergeç Sakalı

Teke Sakalı – Ergeç Sakalı çiçekleri Salisilat içerir. Bu sayede antimikrobik, antipiretik (ateş düşürücü) anti-enflamatuar ve astrenjan (Kas / Eklem ağrıları) etkilidir.

Teke Sakalı – Ergeç Sakalı tozundan yada Çiçeğinden 1 Tatlı Kaşığı miktarı 300 gram bal ile karıştırın.

Her gün sabah 2 (iki) tatlı kaşığı tüketin.

UYARI: Kullandığınız bir ilaç var ise arasında 4 saat olacak şekilde tüketin.

Tutya – Ayı Kulağı

Tutya – Ayı Kulağı çiçekleri ve yaprakları Primula Saponin 1, Primula Saponin 2, Primula Asit içerir.

  • Anti-enflamatuvar
  • Mukolitik (Kronik Bronşitte kullanılır)
  • Diüretik (Oldukça etkilidir)

Etkileri ile gripte çok yararlıdır.

Tutya – Ayı Kulağı tozundan yada Çiçeğinden 1 Tatlı Kaşığı miktarı 300 gram bal ile karıştırın.

Her gün sabah 2 (iki) tatlı kaşığı tüketin.

UYARI: Kullandığınız bir ilaç var ise arasında 4 saat olacak şekilde tüketin.

Sıtma Ağacı – Okaluptus

Sıtma Ağacı – Okaluptus yaprakları, Kardiyotonik Heterozit, Fenoller, Balsam, Monoterpenler, Siyanojenik Heterozitler ve Triterpenler içerir.

Sıtma Ağacı – Okaluptus yaprakları, Soğuk algınlığı, ishal, Öksürük tedavisinde kullanılır.

Sıtma Ağacı – Okaluptus yaprakları, tozundan 1 Tatlı Kaşığı yada Çiçeğini, 300 gram bal ile karıştırın.

Her gün sabah 2 (iki) tatlı kaşığı tüketin.

UYARI: Kullandığınız bir ilaç var ise arasında 4 saat olacak şekilde tüketin.

Grip Gelmeden

Bağışıklığınızı güçlü tutarsanız, virüsler vücudunuzun epitel hücrelerinden içeri bile girmeden yok edebilirsiniz.

Yukarıdakiler ek olarak

Yeterli uyku uyumalısınız

Hafif egzersiz ile zinde kalın

Sofradan doymadan kalkın

Gece asla tok yatmayın

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla