Can Çekişen Karaciğer ve Böbrekleriniz

İnsan vücudu, doğanın sunduğu en kusursuz sistemlerden biridir.

Her hücre, her organ, her sistem olağanüstü bir uyum içerisinde çalışır. Lakin bu mükemmel yapının en büyük düşmanı ne toksik – zararlı kimyasallar, ne bulaşıcı hastalıklar, ne de genetik kusurlar değildir.

Karaciğer ve böbrekler, vücudun en hayati görevlerini üstlenen organlardandır.

Karaciğer; toksinleri arındıran, metabolizmayı düzenleyen, hormonları işleyen ve bağışıklık sistemine katkı sağlayan dev bir kimya laboratuvarıdır.

Böbrekler ise vücuttaki atıkları süzen, su-elektrolit dengesini koruyan ve kan basıncını düzenleyen hayati süzgeçlerdir.

Lakin sağlıksız beslenme, alkol ve uyuşturucu kullanımı, sigara, aşırı ilaç tüketimi, hareketsiz yaşam tarzı ve stres gibi faktörler bu organları yavaş yavaş çökertir.

Vücudun en büyük düşmanı, insanın kendi hatalı tercihleridir.

Karaciğerin Sessiz İsyanı

Karaciğer, yaklaşık 500’den fazla hayati görevi yerine getirir. Diğer bir çok orandan farklı olarak dikkat çekici özelliği uzun süre sessiz kalabilmesidir. Yani karaciğer hasar gördüğünde çoğu zaman ani – hızlı belirti vermez. Karaciğerin reaksiyon – tepki vermesinin geç olması sebebi ile fark edilene kadar geri dönüşümü mümkün olmayan hasarların olma olasılığı yüksektir.

Peki insan karaciğerine nasıl zarar verir?

Biraz ayrıntılandıralım…

Alkol – Kimyasal Katil

Karaciğerin baş düşmanı Alkol’ dür. Karaciğerde parçalanan alkol, asetaldehit adı verilen toksik bir maddeye dönüşür. Asetaldehit karaciğer hücrelerine zarar verir, iltihaplanmaya neden olur ve zamanla siroza kadar giden yıkıcı bir süreci başlatır.

Sağlıksız Beslenme – Yağların Sessiz Tuzağı

Yüksek kalorili, şekerli ve işlenmiş gıdalar karaciğerde yağlı karaciğer hastalığı’ adı verillen yağ birikimine ve biriken yağlar da zamanla hücre ölümüne ve iltihaplanmaya neden olur. Alkol bağlı olmayan siroz sebeplerinden biridir.

İlaç Kullanımı – Gereksiz Yük

Ağrı kesiciler, antibiyotikler başta olmak üzere hemen hemen tüm ilaçlar karaciğerin detoksifikasyon kapasitesini zorlar. Özellikle parasetamol gibi yaygın kullanılan. bazı ilaçlar yüksek dozda veya uzun süreli çok sık kullanıldığında karaciğer yetmezliğine kadar gidebilen hücresel hasarlara neden olur.

Toksinler ve Çevresel Kirlilik

Zehirli mantarlar, pestisitler, ağır metaller ve endüstriyel kimyasallar da karaciğeri olumsuz etkileyen diğer faktörler arasındadır. Özellikle karaciğerin işleyebileceği (detoksifiye edebileceği) sınırların üzerine çıkarak hücrelerin ölümüne sebep olur.

Böbreklerin Sessiz Tükenişi

Böbrekler de karaciğer gibi sessiz çalışan bir organ olup bozulma – hastalanma süresi de sessiz olması sebebi ile hastalığın son evresine kadar verdiği hafif belirtilerin fark edilmesi zordur.

Aşırı Tuz ve Şeker Tüketimi

Günümüz beslenme alışkanlığında önemli yer tutan işlenmiş gıdalar, böbreklerin hem yapısal hem de fonksiyonel bozulmasına yoL açmaktadır. Özellikle aşırı tuz tüketimi böbreklerdeki glomerüllerde yapısal bozulma yaparken, kan şekerindeki yükselmeler ilk olarak insülin direncine zaman içerisinde de diyabete yol açarak böbrek fonksiyonlarının bozulmasına yo açar.

Sıvı Yetersizliği

Günlük su tüketimi azaldığında, böbrekler en önemli işlevi olan atıkları süzme – görevini yeterince yeterince yerine getiremez. Bu süreç ilk olarak kristalleşmeye sonra böbrek taşlarına, zaman uzadıkça böbrek yetmezliğine kadar gidebilir.

Ağır Metaller ve Kimyasallar

Kurşun (Pb), Cıva (Hg), Arsenik (As), Kadmiyum (Cd), Alüminyum (Al), Nikel (Ni) gibi ağır metaller böbrek hücrelerine doğrudan zarar verir. Bu maddeler uzun vadede böbrek fonksiyonlarını geri döndürülemez şekilde bozar.

Yüksek Proteinli Diyetler

Aşırı hayvansal protein alımı ile protein metabolizması ile oluşan üre gibi maddelerin atılımı böbrekleri zorlar, Özellikle kronik böbrek hastalığı riski olan bireylerde böbreklere ekstra yük bindirir.

Hatalı Tercihlerin Anatomisi

Anlık zevkler ve zaaflar insanlığın belkide en büyük sorunu. Sonuçlarını düşünmeden yapılan tercihlerin yol açtığı ve uzun vadede ortaya çıkan sağlık sorunları büyük bir problem.

Alkol alırken, fast-food gıdaların, paketli ürünlerin tüketimi sigara içiminde ve benzeri bir çok hatalı tercihin sonucu olarak vücudunuzda geleceğe yönelik birikimli zararlar oluşmakta.

Ayrıca;

  • Kronik stres, karaciğerin inflamatuar yanıtını artırırken, böbreklerin de kortizol dengesini bozar.
  • Uykusuzluk: Onarım ve dinlenme süreci olan uykunun süresinin. yetersiz olması yada kalitesinin düşmesi karaciğerde glikojen depolamasını ve böbreklerde filtrasyon oranını olumsuz etkiler.
  • Fiziksel aktivite eksikliği, karaciğerde yağlanma ve insülin direncini artırırken, böbrek kan akışını azaltarak vücudun yükünü arttır.

Organların İsyanı – Belirti Vermeye Başladıklarında Çok Geç Olabilir

Karaciğer ve böbrek hasarları başlangıçta belirtiler vermese de bir noktadan sinyaller başlar

  • Ciltte sararma (karaciğer)
  • Kaşıntı, mide bulantısı, koyu renkli idrar (karaciğer)
  • Sürekli yorgunluk, kas krampları, ödem (böbrek)
  • İdrar yaparken yanma, sık idrara çıkma (böbrek)

Bu belirtiler ortaya çıktığında, organ hasarı çoğunlukla ilerlemiş olur. Geri dönüş çok zordur ve çoğu zaman diyaliz ya da organ nakline giden sürece girilmiş olur.

Kurtuluş Var mı? Evet, Ama Zamanında

Karaciğer, yenilenme kapasitesi en yüksek organlardan biridir. Erken dönemde yapılan yaşam tarzı değişiklikleriyle karaciğer fonksiyonları büyük ölçüde geri kazanılabilir.

Böbreklerde ise hasarın boyutuna göre bazı fonksiyonlar korunabilir.

  • Su tüketimini artırmak
  • Sebze-meyve ağırlıklı beslenmek
  • Alkol, sigara ve aşırı ilaçtan uzak durmak
  • Düzenli egzersiz yapmak
  • Yıllık kan ve idrar testleriyle organ sağlığını kontrol ettirmek

“Can çekişen karaciğer ve böbrekleriniz”, sadece bir mecaz değil, insan bedeninin gerçekten yaşadığı biyolojik bir trajedidir.

‘Damlaya damlaya göl olur” sözü karaciğer ve böbrek hastalıklarının gelişimi için ideal bir betimlemedir. Sağlık, kaybedilmeden kıymeti anlaşılmayan bir hazinedir. Ve bu hazinenin bekçileri olan karaciğer ve böbrekleri, ancak doğru tercihlerle koruyabilirsiniz.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Alkol Olmayan Yağlı Karaciğer Hastalığı ve Kronik Böbrek Hastalığı: Epidemiyoloji, Patogenez ve Klinik ve Araştırma Sonuçları https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/36362108/

⭐️⭐️ Alkolik olmayan yağlı karaciğer hastalığı (NAFLD), kronik böbrek hastalığı (KBH) insidansının artmasıyla ilişkilidir https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/37062837/

⭐️⭐️ Böbrek fonksiyonu, per- ve poli-floroalkil maddelerin (PFAS) ve ağır metallerin hepatik fibroz riskiyle ilişkisini düzenler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/39357638/

⭐️⭐️ ABD nüfusunda düşük seviyelerde ağır metallere maruz kalma ve kronik böbrek hastalığı: Kesitsel bir çalışma https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/38625896/

⭐️⭐️ Çocukluk çağı obezitesini etkileyen faktörler – Almanya’da nüfus çapında bir izleme sisteminin kurulması https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/37152086/https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/37152086/

⭐️⭐️ Alkolsüz yağlı karaciğer hastalığı kronik böbrek hastalığı riskinin artmasıyla ilişkilidir https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/34249302/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Parasetamol Neler Yapıyor Bir Bilseniz..!!

Ağrısı olan içiyor.

Ateşi yükselen içiyor.

Kırgınlığım var diyen içiyor..

Hastalar birbirlerine ikram bile ediyor..

Adı çok bilinen ve hastaların bolca istediği bir ilaç..

Farklı firmaların farklı isimlerle ürettiği ve eczanelerde reçetesiz de satılan bir ilaçtır.

Parasetamol (asetaminofen veya para-hidroksiasetanilid), ateş ve hafif ila orta şiddette ağrı tedavisinde kullanılan opioid olmayan analjezik ve antipiretik bir ajandır.

Ağrınız var ve 1 tablet Parasetamol içtiniz (500 mg)

Kronik bir sağlık sorununuz yoksa şanslısınız 500 mg Parasetamol tabletin %95’lik bölümü hiç bir toksik etki olmadan vücuttan atılır. (Bu da 475 mg vücuttan atıldı demektir)

Bu durumda vücudunuzda 25 mg Parasetamol (%5’lik kısım) kaldı.

Vücudunuz ne yapacak?

Karaciğeriniz devreye girer…

Nasıl mı?

Karaciğerdeki CYP2E1 enzimi Parasetamol‘ ü parçalar.

Lakin karaciğerinizde Parasetamol‘ ün parçalanması çok toksik zehirli bir madde ortaya çıkarıyor bu süreç..

N-Asetil Benzokinonimin

N-asetil benzokinonimin aşırı zehirli bir maddedir ve karaciğer hücrelerini öldürür.

Ammaaa vücudunuz bir mucizedir.. Siz her ne kadar bu mucizeye kötü davransanız da o bir yolunu bulmaya çalışır.

Aldığınız Parasetamol sonrası N-asetil benzokinonimin ortaya çıkınca ne oluyor?

Antioksidanların babası Glutatyon derhal devreye girer ve N-asetil benzokinonimin karaciğer hücrelerine zarar veremeden temizler. (N-asetil benzokinonimin i inaktive hale getirir)

Harika değil mi?

Siz keyfe keder hapları yutun vücudunuz kendisini korumak için mücadele etsin..

Bitmedi…

Ağrınız var ve 1 tablet Parasetamol içtiniz (500 mg) sonra ”Ne olacak canım bir tane haptan dediniz” bir de sofraya oturdunuz alkol de aldınız…

Ohhhh keyfiniz nasıl bilemem.

Lakin vücudunuzda özellikle karaciğerinizde ne oluyor biliyorum.

Alkol aldığınızda karaciğerinizin çalışmasında bazı değişiklikler olur. Burada konumuz Parasetamol olduğu için alkol kısmına baktığımızda göreceğimiz CYP2E1 enzimini indükler / çoğaltır / hızlı çalıştırır.

Eyvah…. telaşımın nedenini anladınız siz de değil mi?

Parasetamol‘ün 25 mg ı CYP2E1 enzimini tarafından parçalanıyorken, alkol sebebi ile 10 kat çoğalan CYP2E1 enzimi 250 mg Parasetamol parçalayacak..

Sonuç olarak da N-asetil benzokinonimin 10 kat fazla üretilecek…

İşte sorun burada..

Glutatyon var temizler diye biliyoruz. Lakin vücutta bulunan glutatyon seviyesinin üzerinde N-asetil benzokinonimin üretilirse glutatyon bunları temizlemeye yetmez ve karaciğer hücrelerini öldürmeye başlar..

Yahu bir tanecik hap” dediniz olay nerelere vardı…

Amaaann iki kadeh …… içeceğim keyfimi kaçırmayın” dediniz neler oldu..

Sonuç olarak aklınızdan çıkarmamanız gerekenler;

  • Vücudunuza giren her kimyasalın (İlaç, aşı, gıda vb gibi) sizi tatmin eden etkileri olduğu gibi hızlı veya yavaş gelişen olumsuz etkileri de mevcut.
  • Bir ilacı vücudunuza alacağınız zaman (yutarak, sürerek, vurularak vb gibi yollardan biri) almasam – kullanmasam ne kaybederim sorusunu kendinize sormalısınız.

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Parasetamol : asetaminofen https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK482369/

⭐️⭐️ Düzenli parasetamolün kullanımı ve karaciğer kanseri riski: prospektif kohort çalışması https://bmccancer.biomedcentral.com/articles/10.1186/s12885-023-11767-5

⭐️⭐️ Asetaminofen kaynaklı karaciğer hasarı: Moleküler mekanizma ve doğal ürünlerden tedaviler https://www.frontiersin.org/journals/pharmacology/articles/10.3389/fphar.2023.1122632/full

⭐️⭐️ Parasetamol (Asetaminofen) https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK526213/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Yangından mı Kanserden mi Korunalım?

PBDE – Polibromlu Difenil Eterler

Nedir bu Polibromlu Difenil Eterler (PBDE)…!!

Perdelerin, halıların, döşemelerin, mobilyaların, elektronik aletlerde, poliüretan köpüklerde ve diğer birçok ev eşyalarının alev almasını önlemek için (alev geciktirici olarak) kullanılan kimyasalların başında geliyor. BDE 47, 99, 100, 153 ve 183

Yaygın kullanımları nedeniyle PBDE‘ler toprak, hava, su, toz ve hayvan dokularında tespit edilmiştir. Ayrıca PBDE’ler karaciğer, böbrek, yağ, beyin, anne sütü ve plazma dahil olmak üzere çeşitli dokularda bulunmuştur.

Yapılan araştırmalarda, PBDE‘lerin deriden emilebileceği ve 24 saat içinde kan dolaşımına geçebilecekleri belirlendi.

Araştırmalara göre, terli ciltten emilim kuru cilde göre daha fazla ve polimer tipi emilimi etkilemiyor.

PBDE – Polibromlu Difenil Eterler

  • Böbrek
  • Karaciğer
  • Yağ
  • Beyin
  • Anne sütü
  • Plazma dahil olmak üzere çeşitli dokularda bulunmuştur.

PBDE – Polibromlu Difenil Eterler’in sürekli birikimi

  • Hepatotoksisite
  • Böbrek toksisitesi
  • Bağırsak toksisitesi
  • Tiroid toksisitesi
  • Embriyotoksisite
  • Üreme toksisitesi
  • Nörotoksisite
  • İmmünotoksisite dahil olmak üzere potansiyel riskleri ihmal edilmemelidir.

İnsanoğlu kendi kendine neler yapıyor..!!

Yangınlardan korunmak için kullandığımız kimyasallar nelere sebep oluyor okudunuz…!!

Kanser dahil bir çok sağlık sorununa yol açtığı bilinirken kullanmak niye..?

Yangından korunmanın başka yolları da var.

Lakin kimyasalların zararlarında korunmak neredeyse imkansız..!!

Artık Uyanma Vakti – Kimyasallardan Uzak Durun

PBDE’ler çevrede biyolojik olarak birikir ve biyolojik olarak büyütülür ve dünyanın farklı bölgelerindeki su biyotoplarında genellikle nispeten yüksek seviyeler bulunur.

1970’lerin ortalarından 1980’lere kadar hem tortularda hem de su biyotasında PBDE seviyelerinde zamanla önemli bir artış oldu, buna karşın en son İsveç verileri (turna balığı ve guillemot yumurtası) seviyelerin sabit durumda olduğunu veya azaldığını gösterebilir.

Ancak, 1972-1997 yılları arasında anne sütünde üssel olarak artan PBDE seviyeleri gözlemlendi. 1999’daki gıda seviyelerine dayanarak, İsveç’te PBDE’nin diyetle alımının günde 0,05 mikrogram olduğu tahmin edilmektedir.

PBDE’ler İsveç’ten alınan anne sütü örneklerinde son 25 yıldır katlanarak artmaktadır.  https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/10811563/

Doğal Yaşayın – Doğal Beslenin – Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilir

⭐️⭐️ 3 boyutlu insan derisi eşdeğer modelleri kullanılarak polietilen ve polipropilen mikroplastiklerdeki alev geciktirici katkı maddelerinin insan dermal emiliminin değerlendirilmesi https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0160412024002216

⭐️⭐️ Polibromlu Difenil Eterlerin Toksik Etkileri ve Mekanizmaları https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC10487835/

⭐️⭐️ Polibromlu difenil eterler: oluşum, beslenme yoluyla maruz kalma ve toksikoloji https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/11250805/

⭐️⭐️ Polibromlu Difenil Eterlere Maruz Kalma ve Her Nedene Bağlı ve Nedene Bağlı Ölüm Riski https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/38558142/

⭐️⭐️ Çevresel endokrin bozuculara maruz kalma ve insan sağlığı https://jphe.amegroups.org/article/view/3669/html

⭐️⭐️ Polibromlu Difenil Eterler (PBDE’ler): Yeni Kirleticiler – Eski Hastalıklar https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC1069057/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Bildiğiniz Gibi Değil Bu Trigliserid

Neden var ki bu trigliserid ?

Yükselmiş mi? Normal mi? Ne yemeliyim? Kalbime mi zararlı? Damarlarımı mı tıkar?

Ne çok soru var değil mi?

Neden Var ki Bu Trigliserid ?

Enerji depolamak için..

Çünkü;

  • Yüksek karbon içeriyorlar
  • Vücutta sıvı ortamlar haricinde her yerdeler
  • Yağ dokuda enerji için depolanırlar
  • Diğer dokularda özellikle de enerji için yakılırlar
  • İnsan sütündeki esas enerji kaynağıdır

Enerji için dediğimizde yağlar temel kaynağımız olsa da az da olsa proteinler ve glikojen de enerji kaynaklarımızdandır.

Doğru Yazımı Hangisi Trigliserit mi? Trigliserid mi?

Türk Dil Kurumu Sözlüğüne baktığımızda:

Trigiserid yazdığımızda – Bu söz Güncel Türkçe Sözlükte bulunamadı ibaresi çıkıyor.

Trigiserit yazdığımızda – Bu söz Güncel Türkçe Sözlükte bulunamadı ibaresi çıkıyor.

İngilizce kaynaklarda Triglyceride olarak yer aldığı için sonundaki ”d” harfini ben de yazının içeriğinde Trigiserid olarak tercih edeceğim.

Nereden Geliyor Bu Trigiserid?

Gıdalardan alıyoruz mesela..

Çok korkuyorsunuz ya.. Aman onu yemeyeyim bunu yemeyeyim.

Lakin muhtemelen bilmediğiniz hatta hiç tahmin etmediğiniz gıdalardan… Aşağıda onlar da yazıyor.

Sadece gıdalar değil tabi ki…Karaciğerimizde de trigliserid sentez edilir.

Beslenme ile ne kadar yağ alıyoruz günlük?

Bu sorunun cevabı her zaman değişir. Çünkü yediğinizin ne olduğuna, ne kadar yediğinize, pişirilme tekniğine vb gibi bir çok değişken ve bilinmeyen mevcut. Lakin genellemelerimiz hep var.

Evet genel olarak günlük beslenmemizde 15–40 g arası yağ (lipit) bulunmaktadır.

Soracaksınız şimdi ”Tamam 15–40 g arası yağ var da ne kadarı trigliserid..?

Cevap: Beslenme ile alınan yağların (lipitlerin) büyük çoğunluğu Trigliserid‘dir. Geri kalan az bir kısmı da fosfolipit, kolesterol ve kolesterol esteri içerir.

Bakalım şimdi… Beslenmeyle alıyoruz. Karaciğerimizde yapıyoruz. Depo da yapıyor muyuz?

Eveeett güzel soru. Trigliserid’leri depo yapıyor muyuz?

Evet depo da yapıyoruz. 70 kg sağlıklı bir erişkinde 15 kilogram Trigliserid mevcuttur. Fazla geldi değil mi?

Hepsini yakmaya karar versek, ne kadar geçindirir bir insanı?

3 (Üç) ay.. Evet 3 (Üç) ay açlığa dayanmamızı sağlayabilir. Lakin bu hesap sadece enerji hesabı.. Sakın yaşam ile bağdaştığını düşünmeyin.

Nasıl mı yapıyoruz bu hesabı? (Öffff matematik yine mi dediniz siz?)

1 gr Triglserid, 38 kilojoul (9 Cal) enerji verir.

15 Kg Trigliserid, 15.000 gr dır. — 15.000 X 38 = 570.000 kilojoul yada 15.000 X 9 = 135.000 Cal

Günlük 1500 Cal bazal metabolizma

135.000 Cal / 1500 Cal = 90 gün = 3 (Üç) ay

Bir depomuz daha var, enerji kaynağı olarak kullandığımız.

Lakin kısa sürelidir. Çünkü 4200 kilojoul yani 994 Cal dir ki 1 (Bir) günlük bazal metabolizma için bile yeterli değildir.

Karaciğerimizde de yağ dokularımızda da trigliserid üretiyoruz. Yazmıştım ya.. Sıra trigliserid‘in vücutta yapılımına geldi.

Trigliserid üretimi yağ (adipoz) doku ve karaciğer hücresindeki endoplazmik retikulumun sitoplazmik yüzeyinde oluyor.

Karaciğer,

Kan dolaşımındaki yağ asitleri ve glukozdan, Trigliserid üretebillir.

Yağ (adipoz) dokuda lipit damlaları – yağ asitleri halinde Trigliserid depolanır.

Buraya kadar tamam da;

Vücudumuzda nasıl yer değiştiriyor bu Trigliserid ? (Nasıl taşınıyor)

Trigliserid’lerin çevresi protein bir tabaka ile kaplanıyor. Bu sayede suda çözünebilir hale geliyor. Çözünmesi önemli çünkü taşınması (transport) kolay oluyor.

Pek tabi ki farklılaşanca adı da değişmeli; Etrafı protein ile kaplanıp suda çözünebilir haline de şilomikron deniliyor.

Şilomikronlar lenf sistemi yoluyla dolaşıma katılırlar.

Nedir bu lenfatik sistem?

Lenfatik sistem, doku ve hücrelerdeki yabancı maddeleri, mikropları uzaklaştırmak, kaybedilen proteinleri tekrar dolaşıma kazandırmak, doku ve kan sıvısı arasındaki dengeyi sağlamak, bağırsaklarda emilen yağ asitleri, vitaminleri dolaşıma katmak ve vücudun savunma sistemine destek olmak gibi tamamlayıcı ve vazgeçilmez rolü olan, lenf sıvısı, lenf damarları ve lenf düğümlerinden oluşan yapıdır.

Peki bu Şilomikronların içinde neler var?

Şilomikronların içeriği (Topam ağırlığının)

  • %2 protein
  • %1 serbest kolesterol
  • %3 kolesterol esteri
  • %9 fosfolipit
  • %85 Trigliserid ouşturur.

Enteresan bir yere geldik şimdi. Neden mi?

Çünkü; konumuz olan Trigliserid in taşınmasında önemli bir nokta var…

Dışarıdan vücuda alınan Trigliserid, şilomikronlar vasıtası ile karaciğer‘e taşınırken,

Vücutta yapılan Trigliserid ise çok düşük dansiteli lipoprotein (VLDL) vasıtası ile yağ (adipoz dokuya) ve kaslara taşınırlar.

Dikkat edin….!!!

Trigliserid, dışarıdan alınırsa karaciğere, vücutta yapılırsa yağ (adipoz)dokuya ve kaslara gidiyor…

Ammaaa… mekanizmanın bir de diğer ayağı var..

Yediğiniz yemeklerde yağ oranını düşürür yerine karbonhidrat arttırırsanız; glukoz (Karbonhidrat) ve insülin, karaciğerde serbest yağ asidi yapımını arttırıyorlar.

Karaciğer de serbest yağ asitleri Trigliserid’lere çevriliyor ve sonra daaa…. VLDL yapısına katılıp, yağ (adipoz)dokuya ve kaslara taşınırlar.

Anlayacağınız;

Karbonhidrattan (glukoz vb gibi) zengin beslenme, kan Trigliserid düzeylerini yükseltmektedir.

Biraz da merak edenler için olayın tersten mekanizmasına hafiften değineyim..

Yani yağ dokusu oluştu. Aldığınız – yediğiniz Karbonhidrat arttıkça yağ dokunuz giderek de artıyor.

Nasıl olacak da yağlarınız azalacak.. Bakalım..

Yağ (Adipoz) dokudan yağ asitlerinin salınabilmesi için, hücrelerinizin içinde bulunan, hormon duyarlı lipaz ismli bir enzim aktive olur.

Yalnız bir sorunumuz var…!

Siz Karbonhidrat yedikçe salınımı artan İnsülin hormonu, hormon duyarlı lipaz ın aktivitesini önler. (İnhibe eder)

Bitmeeeediiii…

Karbonhidrat çok büyük sorun lakin her yemek sonrası artan insülin hormonu ile yağ dokusunda Trigliserid depolanır.

Yukarıda yazmıştım… Hatırlayın

”Yağ (Adipoz)dokudan yağ asitlerinin salınabilmesi için, hücrelerinizin içinde bulunan, hormon duyarlı lipaz ismli bir enzim aktive oluyordu.”… Okuyunca hatıradınız tabi ki…

Peeekii dolaşıma karışa yağ asitleri ?

Dolaşıma katılan yağ asitleri yol alabilmesi için Albümin tarafından (bağ kurularak) diğer dokulara taşınırlar. İşte bu sırada Albümin ile bağ kurmuş olan yağ asitlerine Non-Esterifiye Yağ Asidi (NEFA) denir.

Açlık durumlarınızda kanınızda Non-Esterifiye Yağ Asidi (NEFA) düzeyleri artar.. Neden?

Çünkü; Açlık durumunda kanda insülin miktarı azalır. İnsülin azalınca da hormon duyarlı lipaz aktive olur. (Yukarıya bakın iki kez yazdım)

Eveeett artık Trigliserid mevzusuna başlangıç düzeyinde vakıf oldunuz.

Ek Bilgiler ile süsleyebilirim.

Trigliserid, vücudun temel enerji kaynaklarından biridir. Bu yönü ile kolesterol alt gruplarından farklıdır.

Trigliserid kan düzeyinin değişkenlikler göstermesi doğaldır. O sebeple tablolarla sınır değerler ile önyargılı yaklaşılması da doğru değildir.

Vücudun farklı sürelerle döngüler yapan biyolojik bir ritmi vardır. (Bu konuyu ayrıntılı olarak daha önce yazmıştım. Üzerini tıklayarak Biyolojik Ritimler konusunda okuyabilirsiniz)

Sağlıklı erişkin yaşta bir insanda;

Trigiserid kan düzeyi %20–40 aralığında günlük, aylık, mevsimlik ve yıllık değişiklikler gösterir.

Trigiserid kan düzeyi öğlen saat 12.00 civarından itibaren yükselerek akşam üzeri 17.00 civarında en yüksek düzeyine ulaşır.

Trigiserid kan düzeyi 24 saatlik gün periyodunda saat 03:00 civarı en düşük seviyesine iner.

Gördüğünüz gibi kan değerlerinden bir tanesi olan Trigiserid sağlıklı bir insanda bile günün saatlerine göre değişiklikler gösterirken, sadece kan değerinin belirlenen referans aralığında (Bu referans değerler de çok şaşıracağınız ayrı bir yazı konusudur. Çan Eğrisi yazımda okuyabilirsiniz) olup olmadığına bakmak hata olur.

Sona yaklaşırken adettendir, genel kabul görmüş değerleri de yazayım.

Gençlerde Trigiserid düzeyinin 100 mg/dL altında olması önerilmektedir.

Erişkinlerde Trigiserid düzeyinin 150 mg/dL altında olması önerilmektedir.

Trigiserid düzeyi, 1000 mg/dL üzerinde ise major gen defekti düşünülür.

Son olarak, Trigliserid kan seviyesini yükselten etkenlere bakalım

  • Trigliserid kan seviyesini yükselten ilaçlar
    • Atipik Antipsikotikler
    • Beta Blokerler
    • Safra Asidi Bağlayıcıları
    • Östrojen
    • Kortikosteroidler
    • İmmünosupresanlar
    • İsoretinoin
    • Proteaz İnhibitörleri
    • Tamoksifen
    • Tiyazidler
  • Trigliserid kan seviyesini arttıran durum ve hastalıklar
    • Yüksek enerjili ya da yüksek glisemik indekse sahip beslenme
    • Obezite
    • Alkol
    • Gebelik
    • Tip II diyabet
    • Metabolik Sendrom
    • Hipotiroidi
    • Böbrek Parankim Hastalıkları
    • Paraproteinemi
    • Sistemik Lupus Eritematosus

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Stresli yaşam olayları ve serum trigliserit düzeyleri: Kore’deki Kardiyovasküler ve Metabolik Hastalıklar Etiyoloji Araştırma Merkezi kohortu https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC8289470/https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC8289470/

⭐️⭐️ Trigliseridler üzerine klinik inceleme https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/31764986/

⭐️⭐️ Hipertrigliseridemi Yönetimi: Sık Sorulan Sorular ve Cevaplar https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32931217/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:

Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Karaciğer Hasarı Yapan Diyetler..!

Moda diyetler, medya ve sosyal medya vasıtası ile yayılıyor. İlgi çekici isimlerle sizleri cezbediyor. İSVEÇ DİYETİ, MONTİGNAQ DİYETİ, HOLLYWOOD DİYETİ, DUKAN DİYETİ, ALAN DİYETİ, ARALIKLI ORUÇ, KETOJENİK DİYET vb gibi diyetler var.

Bu ve benzeri diyetler öyle abartılıyor ki, bilmeden karaciğer hasarına kadar gidenler oluyor.

Unutmayın ki; yaşınız, boy ve kilonuz, (Kilo fazlanız) cinsiyetiniz, genetik yapınız, geçirdiğiniz hastalıklar, halen devam eden hastalıklarınız, yaşam tarzınız, spor yapabilme becerileriniz ve tercihleriniz, yaşadığınız coğrafya, beslenme alışkanlıklarınız, allerjileriniz, diyet yapma amacınız vb gibi bir çok faktör yapacağınız diyetinizin düzenlenmesinde önem arz eder.

Diyet yapmadan önce vücudunuz ile ilgili öğrenmeniz gereken önemli bir mekanizma var. Gelin birlikte inceleyelim.

MEKANİZMA

Tok olduğunuzda kanınızda glikoz dolaşır ve bu glikozun fazlası GLİKOJEN (depo şeker) olarak en çok karaciğerinizde ve bir kısmı da kaslarınızda depolanır.

Yemeğinizi yediniz...

Yemekten sonraki kritik saatleri birlikte inceleyelim

⭐️ 3 saat sonra ⭐️(yemekten yaklaşık) kanınızda şeker düşmeye başlar.

Vücudunuzda düşük şeker kabul edilemez. Bu sebeple sisteminiz müdahaleye başlar.

İlk müdahale pankreastan gelir.

Ve pankreasınız GLUKAGON salgılar.

(Ek Bilgi:Pankreas, tok olduğunuzda insulin, aç olduğunuzda da glukagon salgılar)

Glukagon kanınız yolu ile karaciğere gider ve biraz önceki adımda GLİKOJEN olarak depoladığınız glikozu yavaş yavaş parçalar ve kana verir. Bu sayede vücudunuz kan glikozunu belirli seviye altına (70-75) düşürmez.

Vücudunuz bu gelen glikozu yine enerji olarak kullanır.Lakin bu glikojen deposu da yaklaşık 10 saat kadar yeter.

Buraya kadar yazılanlar günlük iyi kötü beslenme alışkanlıklarınızı karşılasa da yaptığınız diyetlerin bazılarında açlık süreniz 10 saatin üzerine çıktığında vücudunuzun işleyişinde (mekanizmada) farklı yollar devreye giriyor.

Mekanizmamızın o kısmını da inceleyelim.

KETON Oluşumu ve Önemi

Yaptığınız diyet gereği 10 saat aç kaldınız. Bu durumda depo şeker glikojen kalmaz. Diyetteki genel olarak amacınız kilo vermek olduğu için burada başarıya ulaşıyorsunuz ve YAĞ YAKIYORSUNUZ.

⭐️ On (10) saat aç kalmanız sonrasında ⭐️

Pankreasınızdan salınan Glukagon gidip PERİLİPİN adı verilen bir proteininize dokunuyor ve ona 1 tane fosfat (P) takıyor ve çalışmaz hale getiriyor.

Burada maksat ne olabilir ?

PERİLİPİN, yağ damlacıklarının yüzeyini kaplayarak onları hormona duyarlı lipazdan korur.

PERİLİPİN yağları parcalayan “Hormon duyarlı lipaz” enzimini durduruyor.

Glukagon hem perilipini durduruyor, hem de hormon duyarlı lipaza da bir fosfat takarak daha hızlı çalışmasını sağlıyor.

Lipaz yağları çatır çatır parçalayıp yağ asidi haline getiriyor. (küçültüyor)

Yağ asitleri kanda başıboş kalmaz tabi ki.. Ne yapıyor kanın taşıyıcı proteinlerinden Albumin üzerine binerek hücreye kadar geliyor.

Albumin yağ asitleri, kalsiyum, bilurubin, progesteron başta olmak üzere ilaçlar da dahil olmak üzere pek çok küçük molekülün kan yoluyla taşınmasında görev alır ve kandaki sıvının kan dolaşımı dışına sızmasını önlemeyi sağlar.

Yağ asitlerinin hücreye girişi Na (Sodyum) vasıtası ile olur. Tabi ki bu da yeterli değil. Bu yağ asitlerini hücre içinde enerji santraline de(mitokondri) girişini sağlamak lazım ki enerji (ATP) ye dönüşsün.

Yağ asitlerinin mitokondriye girişini de KAT (karnitin açil transferaz) molekülü (enzimi) sağlar.

⭐️⭐️ Karnitin takviyeleri Obezitede, tip-2 diyabette, Ketojenik beslenmede kullanılır. Çünkü Karnitin eksikse yağ asitlerini mitokondriye sokamayız. Ki bu durumda kilo verilemez. ⭐️⭐️

İşte burada beta oksidasyon ile ASETİL coA oluşur. Bu Asetil coA döngüye girer ve ATP (enerji) elde edilir.

⭐️⭐️ ASETİL coA çok önemlidir. ⭐️⭐️ O yüzden unutmayın sakın…!!!

Süper sistem yağdan enerjiyi de elde ettik. Şimdi kullanma zamanı diyeceksiniz…!!

Lakin bunu kullanmıyoruz. Elde ettiğimiz bu ATP ile glikoz üretiyoruz.

Üretilen bu glikozu kana veriyoruz ardından da glikozu kullanıyoruz.

⭐️ 5 saat daha geçti – son yemekten sonra açlık artık 15. saateyiz ⭐️

Karaciğer, yağın parçalanması ve ASETİL CoA ya çevrilmesi, ardından ASETİL CoA dan ATP üretilmesi, üretilen ATP’nin glikoza çevrilmesi kana geri verilmesi ile yoruluyor.

Karaciğer açlığın 15. saatinde mitokondrilerinde Asetil coA ‘dan “HMG coA” üretmeye başlıyor.

HMG coA den de liyaz enzimi ile KETON üretilip kana salınıyor.

LIYAZ enzimi sadece karaciğerde bulunuz bu nedenle sadece karaciğerde KETON üretilir.

Aç iken keton üretilen Asetil coA dan tok iken redüktaz enzimi ile kolesterol üretilir.

Keton enerji kaynağıdır. Karaciğer ve Eritrositler hariç her yerde kullanılır.

Eritrositler, mitokondri içermediği için keton’u enerjiye çeviremez.

Karaciğer de keton yakarken kulanılan tiyofenaz enzimi olmadığı için ketonu enerjiye çeviremez.

Diyet Yaparken Dikkat Edilmesi Gerekenler

Çok uzun süreli açlık içeren diyetler karaciğere hasar verir. Bu sebeple diyetlerdeki açlık aralığı 16 – 17 saati geçmemeli.

İşlenmiş karbonhidratlar zararlıdır.(Ekmek, unlu gıdalar, şeker vb gibi) Lakin doğal yoldan alınan (kurufasulye, havuç vb gibi) kısıtlı miktarda karbonhidrat diyetlerde olmalıdır.

Keton cisimleri 3 çeşittir Asetoasetat ve Beta hidroksibütirat enerji verir. Aseton da bir ketondur ve enerji vermez.

Akciğerle dışarı atılan aseton kokusu aşırı açlıkta ve diyabet hastalarında görülür.

Kolesterol ilacı (statinler) redüktaz enzimini bloke eder, aynı zamanda Koenzim Q10 üretimini de bloke eder. Bu sebeple statin kullanıyorsanız Q10 kullanmanız gerek, yoksa kaslar erir.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Sağlık İçin Diyetler: Hedefler ve Kılavuzlar https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/30215930/

⭐️⭐️ Sağlıklı Bir Diyetin Tanımı: Çağdaş Diyet Modellerinin Sağlık ve Hastalıktaki Rolüne Dair Kanıtlar https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32012681/

⭐️⭐️ Bölüm 1: Beslenme ve Diyet https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/31940634/

⭐️⭐️ Sağlık ve Uzun Ömürde Beslenme, Gıda ve Diyet: Ne İsek Onu Yiyoruz https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/36558535/

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla