Su – Enerjetik

Su Sizinle Olsun

Star Wars hayranları bilir. ” Güç Sizinle Olsun” klasik repliğidir.

Dünyanın kuruluşundan daha doğrusu insanlığı varoluşundan günümüze elde edilmeye çalışılan ”Güç” . Uğruna kanla yazılan, tarihin belki de tekerrür sebebi olan ”Güç” .

Dünyayı yönetmeyi hedefleyenlerin, ”Güç” elde etme zannı ile çabalarına rağmen tek bir hücrelerini yada bir damla suyu yönetmede kifayetsiz kalmaları ironiktir.

Su, yaşam kaynağı temel yapı taşıdır. Sadece fiziksel varlık ve kimyasal bir bileşik olarak düşünürseniz, hem suyun hakkını yemiş hem de kendi düşün kapasitenizi sığ göstermiş olursunuz.

Oysa suyun; hafıza kapasitesi, frekans taşıma ve bio-rezonans yeteneği vb gibi özelliklerini bilseniz enerjetik bir varlık olarak düşünmeniz gerektiğini kavrayabilirsiniz.

Su Molekülünün Yapısı ve Polaritesi

Suyun enerjetik özelliklerinin temelinde moleküler yapısı yatar.

Su, bir oksijen ve iki hidrojen atomunun kovalent bağlarla birleşmesiyle oluşur. Ancak su molekülü simetrik değildir. Hidrojenler oksijenin bir tarafında yer alır, bu da molekülü polar yapar.

Bu polar yapı sayesinde su:

  • Elektriksel alanlara tepki verir.
  • Yük taşır veya iletir.
  • Elektromanyetik enerjiye duyarlı hale gelir.

Bu özellik, suyun enerji taşıyıcısı olarak davranmasının ilk adımıdır.

Hidrojen Bağları ve Enerji Dinamikleri

Suyun bir başka önemli özelliği, moleküller arası hidrojen bağları kurabilmesidir. Bu bağlar çok zayıf olsa da, suyun sürekli olarak yeniden yapılandığı anlamına gelir.

Hidrojen bağları:

  • Suya akışkanlık ve esneklik kazandırır.
  • Enerji emme ve bırakma kapasitelerini etkiler.
  • Biyoenerjik bilgilerin taşınmasına olanak sağlar.

Bu bağlar sayesinde su, dışarıdan gelen uyarıcılara tepki vererek enerjetik yapısını değiştirebilir.

Su ve Frekanslar – Bilgi Taşıyıcılığı

Yapılan bazı araştırmalar, suyun ses, elektromanyetik dalgalar ve hatta düşünce gibi frekansları kaydedebildiğini ve taşıyabildiğini göstermektedir. En bilinen örneklerden biri Dr. Masaru Emoto’nun deneyleridir.

Bu çalışmalarda su kristalleri:

  • Sevgi, şükran, dua gibi olumlu sözlere maruz kaldığında simetrik, estetik kristaller oluşturmuştur.
  • Kızgınlık, nefret gibi negatif uyarılar karşısında ise bozuk ve dağınık kristaller üretmiştir.

Her ne kadar bu deneyler bazı bilim çevrelerinde tartışmalı bulunsa da, suyun bilgiye ve enerjiye duyarlılığını anlamak açısından dikkat çekicidir.

Hafıza Özelliği – Suyun Bilgi Saklama Potansiyeli

Su molekülleri arasındaki dinamik bağlar, suyun yapılandırılabilir olduğunu gösterir. Bu yapılandırma, suyun bir çeşit “hafızaya” sahip olabileceğini düşündürmektedir.

Homeopati gibi alternatif tıp yaklaşımları, suyun bu hafıza özelliğine dayanır. İçinde fiziksel olarak bulunmayan, ancak titreşimsel olarak kodlanmış maddelerin etkisinin, su tarafından taşınabildiği iddia edilir.

Bilimsel olarak, bu konunun açıklanması karmaşıktır. Ancak nanoyapılı su kümeleri, suyun bilgi taşıyıcısı olabileceğine dair fikir verir.

Biyoelektrik Alan ve Su

İnsan vücudu, %60-70 oranında sudan oluşur ve biyoelektrik sistemlerle çalışır.

Bu bağlamda su:

  • Sinir iletimini destekler.
  • Hücre zarlarındaki elektriksel potansiyeli dengeler.
  • Mitokondriyal enerji üretimini destekler.

Dolayısıyla, içtiğimiz suyun enerjetik saflığı ve uyumu, hücresel enerji üretimini doğrudan etkileyebilir. Bu yüzden bazı uzmanlar, “ölü su” ve “canlı su” ayrımını yapar.

Koherens – Yapılandırılmış Su Kavramı

“Yapılandırılmış su”, yani koherent su, su moleküllerinin düzenli, organize bir yapıda sıralandığı halidir.

Bu form:

  • Enerji iletimini artırabilir.
  • Hücrelerin daha verimli çalışmasına destek olabilir.
  • Antioksidan özellikler gösterebilir.

Koherent su, genellikle doğal kaynaklardan veya özel frekanslarla yapılandırılmış cihazlarla elde edilir. Bazı araştırmalarda, bu tür suyun bitki büyümesini hızlandırdığı, bağışıklık sistemini desteklediği gözlemlenmiştir.

Su ve Niyet – Kuantum Bağlantılar?

Kuantum fizikçiler ve enerji terapistleri, su ile bilinç arasında bir bağ olabileceğini öne sürmektedir.

Bu bağlamda:

  • Meditasyon sırasında suyun yanında bulunması,
  • Pozitif niyetle suya yaklaşılması,
  • Suyun şükrederek içilmesi,

suya enerji yükleyerek, içsel sistemimize daha dengeli bir etki yaratabileceği düşünülmektedir. Bu yaklaşımın ardında, niyetin ve bilincin enerji formu olarak suya geçebileceği fikri vardır.

Elektro-fotonik Ölçümler ve Su

Modern cihazlarla yapılan bazı deneylerde, suya farklı ortamlar veya niyetler yüklendikten sonra elektro-fotonik salınımlar (aura etkileri) ölçülmüştür.

Bu ölçümler:

  • Suyun çevresel enerjilere duyarlılığını,
  • Farklı frekanslara verdiği yanıtları,
  • Enerji yoğunluğundaki değişimleri ortaya koymuştur.

Özellikle Kirlian fotoğrafçılığı, bu alanda yaygın olarak kullanılan yöntemlerden biridir.

Manyetik Alan ve Su

Araştırmalar, manyetik alanların su moleküllerini yapılandırabildiğini göstermektedir.

Bu yapılandırma sayesinde:

  • Yüzey gerilimi azalır.
  • Suyun çözünürlük kapasitesi artar.
  • Tat değişebilir.

Manyetize su, bazı çalışmalarda bitki gelişimini, bağışıklık tepkisini ve sindirim kalitesini olumlu yönde etkileyebilmiştir.

Doğal Kaynak Suları Neden Daha “Enerjik” Hissedilir?

Birçok kişi dağ kaynaklarından akan suyun daha “canlı” olduğunu belirtir.

Bunun birkaç nedeni olabilir:

  • Mineral dengesi ve iyon yoğunluğu daha doğaldır.
  • Sürekli akış hareketiyle doğal yapılandırma yaşanır.
  • Yerkürenin elektromanyetik frekansıyla rezonans içindedir (örneğin: Schumann Rezonansı).

Bu faktörler, suya enerji verici, dengelendirici bir özellik kazandırır.

Su, Sadece Su Değildir

Suyun enerjetik özellikleri, onun basit bir H₂O molekülü olmaktan çok daha öte bir varlık olduğunu göstermektedir.

Fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerinin yanı sıra:

  • Frekans taşıyıcı
  • Enerji kodlayıcı
  • Hafıza kaydedici
  • Bio-rezonans etkili

bir ortam olarak kabul edilmelidir.

Bu perspektif, suya yaklaşımımızı değiştirmeli; onu sadece susuzluğu gideren değil, yaşamı taşıyan ve dengeleyen bir aracı olarak görmemize yardımcı olmalıdır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir.

Ayrıca, sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir iş güvenliği uzmanının, ilgili mühendisin ya da teknik ekibin yetki ve kararlarının yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, çalışma sahanız içerisindeki tehlike – risk belirlemesi ya da mevcut işleyişin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla firmanızın işleyişine müdahil olma ya da sorumlularınızın vereceği kararların yerine tutması olarak değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

⭐️⭐️

Daha Fazla

Denize Girmek Enerjimizi Nasıl Arttırır?

⚡️ ⚡️ ⚡️

Vücudumuzdaki “Elektron Akışı” (Elektron Transportu) Ne Demektir?

Vücudumuzun her hücresinde enerji üretimi yapan bir enerji fabrikası bulunur. Buna mitokondri denir. Mitokondriler, yediğimiz besinleri enerjiye çevirir. Bu süreçte elektronlar (yani çok küçük enerji parçacıkları) bir zincir gibi arka arkaya taşınır. Bu taşımaya da elektron taşıma zinciri veya elektron transport zinciri denir.

Bu zincir düzgün çalışırsa vücut:

  • Yeterince enerji üretir,
  • Hücreler sağlıklı kalır,
  • Bağışıklık sistemi güçlü olur,
  • Yaşlanma yavaşlar.

Ama bu zincir bozulursa veya elektronlar “kaçarsa”, hücreler serbest radikaller denen zararlı maddelerle dolar. Bu durum hastalık, iltihap, yorgunluk ve erken yaşlanmaya yol açabilir.

🌊 🌊 🌊

Peki Denize Girmenin Elektronlarla Ne İlgisi Var?

Deniz, özellikle tuzlu ve doğal olanlar, milyonlarca yıl boyunca mineral, iyon ve serbest elektron biriktirmiştir.

Denize Girdiğimizde Ne Olur?

  1. Topraklama (Earthing) Etkisi:
    • Deniz, tıpkı toprak gibi negatif yük (elektron) taşıyan bir ortamdır.
    • Vücudumuz şehir hayatı, elektronik cihazlar, radyasyon gibi nedenlerle pozitif yüklü olur.
    • Denize girince bu negatif yükler vücuda geçer ve pozitif yükle dengelenir.
    • Bu durum tıpkı bir bataryanın şarj edilmesi gibi vücuda denge ve enerji verir.
  2. Serbest Radikallerle Savaş:
    • Vücuttaki fazla elektronlar, serbest radikalleri nötralize eder. Böylece hücre hasarı azalır.
    • Bu, bağışıklığı güçlendirir, cildi yeniler, yaşlanmayı geciktirir.
  3. Mitokondriyi Destekler:
    • Negatif iyonlar ve elektron desteğiyle, mitokondriler daha verimli çalışır.
    • Bu da daha az yorgunluk, daha iyi uyku, daha net düşünce ve daha güçlü kaslar demektir.

🔬 🔬 🔬

Bilimsel Destekler

  • Araştırmalar, topraklama ve deniz suyuyla temasın kortizol (stres hormonu) seviyesini düşürdüğünü ve elektriksel dengesizlikleri azalttığını göstermektedir.
  • Vücudun elektriksel yapısı düzeldiğinde sinir sistemi, kas kasılması, kalp ritmi ve hücre iletişimi de iyileşir.

🌞 🌞 🌞

Özetle

Denize girdiğinizde aslında sadece serinlemekle kalmazsınız. Vücudunuzu doğanın bir bataryasına bağlarsınız. Elektronlar size geçer, hücrelerinizi şarj eder.

Bu da:

  • Enerjinizi artırır,
  • Hastalıklara karşı sizi güçlendirir,
  • Yorgunluğu azaltır,
  • Yaşlanmayı yavaşlatır,
  • Zihinsel ve bedensel rahatlama sağlar.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Kendinizi Topraklayın https://tetkik.com.tr/2024/12/31/topraklayin-kendinizi/

⭐️⭐️ Topraklama: İnsan Vücudunun Dünya Yüzey Elektronlarına Yeniden Bağlanmasının Sağlık Üzerindeki Etkileri https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3265077/

⭐️⭐️ Topraklamanın (topraklanma) iltihaplanma, bağışıklık tepkisi, yara iyileşmesi ve kronik iltihaplı ve otoimmün hastalıkların önlenmesi ve tedavisi üzerindeki etkileri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/25848315/

⭐️⭐️ Bütünleştirici ve yaşam tarzı tıbbı stratejileri şunları içermelidir: Topraklama (topraklama): Araştırma kanıtlarının ve klinik gözlemlerin incelenmesi https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S1550830719305476

⭐️⭐️ Topraklamanın (topraklanma) iltihaplanma, bağışıklık tepkisi, yara iyileşmesi ve kronik iltihaplı ve otoimmün hastalıkların önlenmesi ve tedavisi üzerindeki etkileri https://www.tandfonline.com/doi/full/10.2147/JIR.S69656

⭐️⭐️ Topraklama: İnsan Vücudunun Dünya Yüzey Elektronlarına Yeniden Bağlanmasının Sağlık Üzerindeki Etkileri https://www.osti.gov/etdeweb/biblio/21542764

⭐️⭐️ Topraklama: Zorlu Zamanlarda Daha İyi Sağlık ve Dayanıklılık İçin Topraklama Uygulaması https://www.researchgate.net/publication/376091680_Earthing_A_Practice_of_Grounding_for_Improved_Health_and_Resilience_in_Challenging_Times

⭐️⭐️ Sağlığı desteklemek için topraklamanın pratik uygulamaları https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/36481428/

⭐️⭐️ Yeryüzüne inmek – Yeni bir hijyen türü https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/36773844/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir.

Ayrıca, sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir iş güvenliği uzmanının, ilgili mühendisin ya da teknik ekibin yetki ve kararlarının yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, çalışma sahanız içerisindeki tehlike – risk belirlemesi ya da mevcut işleyişin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla firmanızın işleyişine müdahil olma ya da sorumlularınızın vereceği kararların yerine tutması olarak değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Daha Fazla

Mitokondrilerinize İyi Bakın

Mitokondriler hem sağlıkta hem de hastalıkta önemli bir rol oynar.

Mitokondrinin çok eskiden, bugünden farklı olarak doğada “serbest bir şekilde takılırken”, neden olduğu henüz bilinmeyen bir neden ile ortamdaki hücreler ile birleştiği düşünülmektedir.

Peki neden böyle düşünülmektedir?

Çünkü; Mitokondrinin, hücrenin DNA’sı dışında kendine ait mtDNA denilen bir DNA’sı vardır. Diğer hücre bileşenleri arasında sadece mitokondriler için mevcut olan bu durum “Ayrı iken bir araya gelme” düşüncesinin sebebidir.

Mitokondrilerin işlevleri enerji üretimiyle sınırlı değildir, demir ve kalsiyum dengesinden melatonin gibi hormon ve nörotransmitter üretimine kadar değişen birden fazla mekanizmaya hizmet eder.

Mitokondrilerin anormal dağılımı, organlardan organlara değişebildiği gibi hücrelerin içindeki mitokondrilerin çoğalması ile de değişebilir.

Mitokondriyel hastalıklar, bozuk mitokondri sayısı hücre içinde belirli bir sınırı aştığında organın fonksiyonlarının bozulması ile birlikte klinik olarak ortaya çıkar. Genetik hastalıkların geneli hem anne hem de baba kaynaklı iken, mitokondrinin DNA’sı (mtDNA) yalnızca yumurta hücresinden aktarılır. Yani mitokondriyel hastalıklar anneden kalıtsal olarak geçer.

Diğer hücre içi organellerle, çekirdekle ve dış çevreyle etkileşim yoluyla tüm fiziksel düzeylerde iletişimi sağlar ve etkiler.

Literatür, mitokondri ile sirkadiyen saatler, bağırsak mikrobiyotası ve bağışıklık sistemi arasında çapraz iletişim mekanizmaları olduğunu öne sürmektedir. Hatta tüm bu alanlardaki aktiviteyi destekleyen ve bütünleştiren merkez bile olabilirler.

Mitokondri Ne İşe Yarar

  • Amino asit metabolizması ve homeostasi
  • Bağışıklık sistemi görevleri
  • Apoptosis ve otofaj düzenlemesi
  • Demir metabolizması ve heme sentezi
  • Nörotransmitter sinyalleri düzenleyicisi
  • Kalsiyum dengesi
  • Lipid metabolizması
  • Sinyal molekülleri (ROS ve H2O2)
  • Steroid sentezi
  • Termogenesis

Tüm bu işlevleri gerçekleştirmek ama en başta da oksijenli solunum kapsamında vücudumuzun temel yakıtı adenozin trifosfat (ATP) üretmek (sentezlemek) için her hücrede en az bir mitokondri bulunmaktadır.

Bununla birlikte kas hücreleri ve kalp hücrelerimizin ise daha çok ATP’ye gereksinim duymaları nedeniyle birden çok mitokondriye sahip olduğunu bilinmektedir.

Mitokondri İşlevi Bozulduğunda

  • Kanser
  • Yaşlanma
  • Obezite
  • Alzeheimer
  • Bunalım
  • Diyabet
  • Fibromiyalji
  • İnsülin direnci
  • Karaciğer Yağlanması
  • Kardiovasküler rahatsızlıklar 
  • Kronik yorgunluk
  • Kronik böbrek rahatsızlığı
  • Bipolar bozukluk
  • Parkinson
  • Psikiyatrik sorunlar
  • Üreme sistemi sorunları
  • Nörodejeneratif rahatsızlıklar

Gibi rahatsızlıklar ve sorunlar gelişir.

Mitokondrilerilerin İyiliği İçin Ne Yapalım?

Mitokondrilerin sağlığını ve onlara bağlı olarak da insanın sağlığını korumak için öncelikli olarak sigara, tütün mamülleri ve hava kirliliği olmak üzere toksik ve kimyasal maddelere maruziyeti ve yüksek stresi engellemek gerekir.

Nabzı yükseltecek, özellikle güç ve kas kitlesini arttırıcı egzersizler, yaş ve sağlık durumuna uuygun yüksek şiddetli aralıklı antrenmanlar hücrelerdeki mitokondrilerin sağlığını ve sayılarını arttırır.

Ayrıca aralıklı oruç ve ketojenik beslenme de mitokondri sağlığını arttırmaktadır.

Mitokondri Sağlığı İçin Ne Yiyelim?

Mitokondri sağlığı için en önemli etken gıda tercihidir.

Özellikle şekerli yiyecekler, unlu gıdalar ve işlenmiş gıdalar gibi besinler yüksek enerji içerikli ve düşük kalitelidir.

Bu tür gıda tercihleri antioksidan, yararlı yağlar, proteinler, lifler ve fitokimyasal gibi yararlı bileşenlerden zayıf olduğu gibi hızlı sindirilmeleri sebebiyle yararlı besin ögelerinden önce mitokondrilerden ATP üretimine neden olur. Hücreye ve dolasıyla bedene “çöp enerji” elde edilmesine neden olur

Besin değeri yüksek yiyecekleri tercih etmek mitokondri sağlığı için çok önemlidir. Antioksidanları yeterli miktarda alabilmek için, yeşil (brokoli, ıspanak v.b.) ve açık renkli (havuç, pancar v.b.) sebzeler ve sülfür açısından zengin (karnabahar, lahana v.b.) sebzelerin tüketilmesi önemlidir.

Yemle değil doğal otlarla beslenmiş hayvanlardan elde edilen etler, çiftlik değil olta balıkları, avokado, bitki tohumları, fındık, badem ve ceviz gibi kuruyemişler ise yağ asitleri açısından zengindir ve mitokondrilerin sağlığı için gereklidir.

Yeterli miktarda

  • B1 vitamini (thiamin)
  • B2 vitamini (riboflavin) 
  • B3 vitamini (niacin)
  • B5 vitamini (pantothenic acid) 
  • B6 vitamini (pyridoxine)
  • B7 vitamini (biotin)
  • B9 vitamini (folate)
  • B12 vitamini (cobalamin)
  • Karnitin (L-karnitin veya asetil-L-karnitin)
  • CoQ10
  • Kreatin

Antioksidan olarak da,

  • ALA (Alfa Lipoik Asit)
  • Karotenler (özellikle Likopen)
  • Epigallocatechin gallate (EGCG)
  • Glutatyon
  • Melatonin
  • Polifenoller
  • Proantosiyanitler
  • Selenyum
  • C vitamini
  • E vitamini
  • Bakır

Alınması gerekmektedir.

Sonuç olarak

Mitokondrinin önemi ve görevleri bu kısa yazıya sığmayacak kadar çok…

Siz siz olun mitokondrilerinize iyi bakın.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Sağlık ve Hastalıklarda Mitokondri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32397376/

⭐️⭐️ Mitokondri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/12933917/

⭐️⭐️ Mitokondriyal disfonksiyon: mekanizmalar ve tedavideki gelişmeler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/38744846/

⭐️⭐️ Mitokondriyal Havva diye bir şey var mıdır? https://www.talkorigins.org/faqs/homs/mitoeve.html

⭐️⭐️ İNSAN HASTALIKLARINDA MİTOKONDRİAL DNA MUTASYONLARI https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC1762815/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Acil Enerjiye mi İhtiyacınız Var?

Çalışma sürecinde çok hızlı enerjiye gereksiniminiz olduğunda;

Sıcak şekerli şerbetin içine limon sıkarak içmelisiniz.

Merak edenler için olayın etki mekanizmasına bakalım:

Biz insanlar şekeri ağzımıza aldığımız anda parçalamaya ve vücudumuzun içine almaya başlarız. Ağzımızda emilen şeker formu Glikoz, Fruktozdur

Çaya attığımız şeker ise ; Glikoz + Fruktoz birleşiminden oluşur. Bunlar arka arkaya zincir şeklinde bağlıdır. Buna sakkaroz veya diğer adı ile sükroz deriz.

Ağzımızın içine yanaklarımızdaki salgı bezlerinden salınan sindirim enzimi AMİLAZ ile bunları 2’li olarak glikoz + fruktoz seklinde parçalarız. İşte bu ikisini amilaz parçalamaz
Normalde sadece şeker (Glikoz + Fruktoz birleşimi) alınırsa barsaklara gelene kadar parçalanamaz ve emilemez. Bağırsaklara geldiğinde SÜKRAZ enzimi bu ikiliyi ayırır ve glikoz ayrı fruktoz ayrı emilir.

Eğer şeker limonla birlikte tüketilirse;

Limondaki Sitrik asit, Sükraz enziminin yaptığına benzer şekilde  (% 60 oranında) glikoz ve früktozu birbirinden ayırır. Yani İNVERT eder…
Durum böyle olunca bağırsakta parçalanmaya uğraşılmaz, şişkinlik yapmaz, çok kısa surede glikoz ve fruktoz kana karışır, ENERJI DÖNGÜSÜNE katılır…

Baklava şerbeti, Reçel vs gibi tatlıların şerbeti hazırlanırken bir parça limon sıkılır. Bu şekeri invert eder. Ve invert şeker KRISTALLEŞMEZ…Amaç tatlının kristalleşmesini önlemektir..

Arı yetiştiricileri de baharda yavru atımı (Arı mevcudu coğaltırken) bu şekilde invert şeker (şurup) verir. Arı şekeri parçalamaya uğraşmaz, hızlıca enerjiye dönüşür.

Aynı zamanda arının sindirim sistemi zorlanıp bozulmaz (saf şeker zorlar)

NOT : Bal akım dönemi şeker, invert vs verilmez. Sadece baharda bal alımı yok, yavru çoğalsın diye verilir. Aksi halde zaten bal kalitesi düşer…

Akla gelebilecek bir soru da: Çaya değil de sadece limonlu suya şeker atıp içsek olur mu?

Maalesef olmaz.

Şekerin invert olması için belirli bir sıcaklık gerekli. “70 derece üstü ” Bu sebeple çayda, baklava şerbetinde invert olur.

Limon tuzu da aynı etkiyi yapar fakat tavsiye etmiyorum, doğal olan her zaman çok daha iyidir.

Dr Mustafa KEBAT

Daha da fazla ayrıntı merak edenler için: (Bu kısım wikipedia dan alıntıdır)

Bilimsel literatürde “karbonhidrat” terimi, “şeker” (geniş anlamda), “sakkarit”, “oz”,“glusit”,“karbon hidratı”, “polihidroksi” ya da “aldehit veya keton içeren bileşikler” gibi birçok eş anlamlıya kavrama sahiptir. Bu terimlerden bazıları, özellikle “karbonhidrat” ve “şeker”, başka anlamlarda da kullanılmaktadır.

Sakkaritler; içerdikleri basit şeker birimlerinin sayılarına bağlı olarak monosakkaritlerdisakkaritleroligosakkaritler ve polisakkaritler olmak üzere dört kimyasal gruba ayrılır.

Monosakkaritler, su ile daha küçük birimlere parçalanamadıklarından basit şekerler, tek şekerler, monozlar olarak da bilinirler. Bu şekerler karbonhidratların en küçük yapı birimidir. Çoğu Cn(H2O)n formülüne uyar. Bazı monosakkaritler tatlıdır. Zincir veya halkalı yapıya sahip olup, genellikle 3-6 arasında karbon (C) atomu taşırlar. Moleküllerindeki karbon sayılarının Latincelerinin sonuna -oz eki getirilerek gruplandırılırlar. Üç karbonlu olanlar trioz, dört karbonlular teroz, beş karbonlular pentoz, altı karbonlular heksoz adını alırlar. Pentozlardan riboz (C5H10O5) ve deoksiriboz (C5H10O4) nükleik asitlerin yapısına girer. Hücre zarından difüzyon ile kolay geçebilirler.

Besin kaynağı bakımından önemli olan monosakkaritler heksozlardır. Bunlardan glukoz (kan ve üzüm şekeri), fruktoz (meyve şekeri, levüloz) ve galaktoz (süt şekeri) en önemlileridir. Sindirilmeden kana karışırlar. Hepsinin kapalı formülleri C6H12O6 şeklinde olup birbirlerinin izomeridirler.

İçerdikleri C sayısına göre monosakkaritler:

  • 3C’li şekerler: Gliseraldehit (Triozlar)
  • 5C’li şekerler: Riboz, Deoksiriboz (Pentozlar)
  • 6C’li şekerler: Glikoz, Galaktoz, Fruktoz (Heksozlar)

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla