Ağır Egzersiz Yaparken Ketojenik Diyet mi?

Ağır işlerde çalışanlarda olduğu gibi sporcu beslenmesi ve spor yaparken uyulması gereken beslenme kaideleri de maalesef oldukça az bilinen bir konudur.

Genel olarak ortak görüş, ağır işlerde çalışanların öğünlerinde, sporcuların antrenman programının yüklenme döneminde veya yarışma öncesi karbonhidrat yüklemesi yapmaktır.

Ağır işlerde çalışanların, sporcuların, yarış – antrenman öncesi beslenmesine ilginç bir olayla göz atalım:

Western States ® 100 Mil Dayanıklılık Koşusu, dünyanın en eski 100 mil parkur yarışı.

1974’teki başlayan çeşitli nedenlerle yapılamadığı yıllar olsa da halen devam eden Western States dünyadaki en büyük dayanıklılık testlerinden birini temsil eder. Zorlu doğa şartlarında iniş ve çıkışların olduğu ortalama 360 sporcunun kabul edildiği zorlu bir performans yarışıdır.

Timothy Olson, 2012 yılında beslenmesindeki farklılıkla dikkat çekmesinin asıl nedeni Western State 100 mil (161 km) ultra maraton koşusunu 14 saat 46 dk 44 sn ile bitirerek parkur rekorunu 21 dakikayla geçmiş olmasıydı. Düşük karbonhidrat/keto beslenmeyle bu başarıyı elde edince tabuları da kırmış oldu.

Western State 100 mil (161 km) ultra maraton koşusunu

Timothy Olson, 2013 yılında 15 saat 17 dk 27 sn 1. sırada tamamladı.

Timothy Olson, 2012 yılında 14 saat 46 dk 44 sn 1. sırada tamamladı.

Timothy Olson, 2011 yılında 16 saat 18 dk 42 sn 6. sırada tamamladı.

Dünyaca ünlü düşük karbonhidrat / keto uzmanları Dr. Jeff Volek ve Steve Phinney de yarış öncesi ve yarış sırasında Timothy Olson‘ u da gözlemlediler.

İlgili röportaj 👇

Western States 100 – Düşük Karbonhidratlı Kişi Ultramaratonu Kazandı – Steve Phinney ve Jeff Volek Çalışması https://www.meandmydiabetes.com/2012/08/11/western-states-100-low-carber-wins-ultramarathon-steve-phinney-and-jeff-volek-study/

Bu gözlem ve incelemeler sonucu elde ettikleri verilerin ışığında sonuçlarını paylaştılar.

Herhangi bir anda, sağlıklı bir kişinin kanında, kan şekeri desilitre başına belki 75 ila 95 miligram arasındadır. (Bu rakamlar ölçtüğünüz kan şekeri değerileridir.) Yani kanda bulunan şeker toplam olarak sadece 40 kaloriye tekabül eder.

100 mil (161 km) yarışını tamamlamak için bir kişinin yakacağı enerji miktarı 10.000 kalori civarıdır.

Bu durumda kan şekerinden elde edilecek 40 kalori ne kadar çaresiz bir rakam görmüş oluyoruz. Peki geriye kalan kaloriler nereden temin edilmeli ki yarış tamamlanabilsin.

Vücudun uzun süreli kalori ihtiyacına karşılama yollarından biri de glikojen depolamaktır. Glikojen bir tür nişasta granülüdür ve un gibidir.

Karaciğerde ve kaslarda depolanan ve gerektiğinde salınan glikojen, vücutta fazla depolanamaz. Çünkü enerji açısından verimli bir depolama şekli değildir. Glikojen yanında su olması gerekir. Yani glikojen olarak depolanan her gram karbonhidrat için 3 g su depolanması gerekir, Glikojen depolamak ve taşımak için fazlasıyla depolanması gerken su ağırlık yapar. Buna karşılık, yağ çok verimli bir yakıttır. Gram başına 9 kalori taşır ve depolanması için suya ihtiyaç duymaz.

100 millik (161 km) bu koşuda yüksek karbonhidratlı diyet ile yüksek yağlı diyet arasındaki önemli ayrım da: Yüksek karbonhidratlı yakıt stratejisini kullanan koşucular her 5 mil (8km) ile 10 millik (16 km) süreçlerde kurulmuş ara istasyonlardan gıda ve sıvı almak durumundadırlar. Bu takviyeler sebebi ile genelikle 50. mil (80 km) ile 75. mil (120 km) aralığında dışkılama ve idrar yapma ihtiyacı duymaktadırlar.

STEVE PHINNEY: ”Bu yarışta çok sayıda yaşlı koşucu var ve bazıları 10 yıl yaşlanmış olmalarına rağmen, düşük karbonhidratlı, yüksek yağlı metabolik yakıt stratejisine geçtikten sonra daha iyi performans gösterdiklerini düşünerek yarışı bıraktıktan sonra geri döndüler.” açıklamasını yaptı.

Düşük karbonhidratlı diyetler, glukagon salınımını desteklerken insülin salınımını en aza indirmeyi amaçlar. Farklılıkları karbonhidratların kısıtlanma derecesi ve diyetlerde izin verilen protein ve yağ miktarındadır. 

Düşük karbonhidratlı diyetlerde ketozis’in rolü önemli bir tartışma odağıdır. Kilo kaybında ketozis “sihirli” bir formül değildir.

Ketojenik diyetler genellikle diğer diyetlerle karşılaştırıldığında daha yüksek kilo kaybı oranlarıyla sonuçlanır.

Lakin ister ağır işlerde çalışanlar, ister antrenman ister yarışma olsun ağır egzersiz öncesi beslenme çok iyi planlanmalıdır.

Çünkü kilo verme öncelik olduğunda ketojenik diyet ile beslenme süreci doğru ve yeterli iken sağlıklı ve hedeflenen kiloya ulaşıldıktan sonra diyetin yapılacak spor aktivitesinine bağlı olarak diyete yeterli miktarda karbonhidrat eklenmelidir.

Tabi ki hedeflenen kas kütlesinde artış olması durumunda protein yağ ve karbonhidrat oranları yeniden belirlenmelidir.

Genel olarak ketojenik durumdayken yağ kaybının daha hızlı olduğuna inanılır.

Havuz probleminde olduğu gibi giren su çıkan su’‘, örneği verilse de ve termodinamiğin birinci yasası açısından geçerli gibi görünse de, aslında her zaman doğru değildir.

(Termodinamiğin birinci yasası “enerjinin korunumu” olarak da bilinir. Enerji, yoktan var edilemez; var olan enerji de yok edilemez; sadece bir şekilden diğerine dönüşür.)

Çünkü;

Metabolik süreçlerin verimliliklerinin çok farklı sebeplerle değişebileceği bilinmelidir.

Sonuç olarak limitlerinizin sınırında yapacağınız egzersizlerde hekiminizden – diyetisyeninizden destek almanız gerektiğini gördünüz.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Dayanıklılık Sporcularında Ketojenik Düşük Karbonhidratlı, Yüksek Yağlı Diyetin Aerobik Kapasite ve Egzersiz Performansı Üzerindeki Etkisi: Sistematik Bir İnceleme ve Meta-Analiz https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC8400555/

⭐️⭐️ Sporcuların beslenme ihtiyaçları: beslenme gereksinimlerinin anlatımlı bir incelemesi https://www.frontiersin.org/journals/nutrition/articles/10.3389/fnut.2023.1331854/fullhttps://www.frontiersin.org/journals/nutrition/articles/10.3389/fnut.2023.1331854/full

⭐️⭐️ Uluslararası spor beslenme topluluğunun pozisyonu: ketojenik diyetler https://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/15502783.2024.2368167

⭐️⭐️ Düşük karbonhidratlı diyetlerin metabolik etkileri ve biyokimya dersine dahil edilmesi https://iubmb.onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1002/bmb.2005.494033022445

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Ketojenik Diyet de Nedir?

Ketojenik diyet, diyet karbonhidratlarının çok düşük tutulması ve protein ve yağ seviyelerinin değişken olmasıdır.

Klasik ketojenik diyet, vücut ağırlığının kilogramı başına bir gram protein, günde 10-15 g karbonhidrat ve kalan kalorilerin yağdan geldiği bir diyet olarak tanımlanır.

Ne “Sadece et ye” diyeti.. Ne de “Sadece yağ ye” diyeti değildir.

Diyetin amacı ketozis oluşturmaktır.

Ketozis Nedir?

İnsan vücudu enerji üretimi için öncelikle karbonhidratları kullanır.

İnsülin, glikozdan türetilen enerjiyi çıkarmak ve depolamak için işlev görür.

Vücutta karbonhidrat azladığında, insülin salınımı da azalır.

Karbonhidratın azalması ile, ilk olarak glikojen formunda depolanmış glikoz yakıt olarak kullanılır.

Glikojen, kişinin vücudundaki depo durumuna göre üç ila dört günde tükenir.

Glikojen de tükenince sıra vücutta depolanmış yağlara gelir.

Yağların serbest yağ asitlerine parçalanması karaciğerde keton üretimi için ham maddeleri sağlar.

Keton üretimi öncelikle açlık ve uzun süreli egzersiz zamanlarında görülür, ancak aynı zamanda çok düşük karbonhidratlı bir diyete uymanın da bir işlevidir.

Doğal ketoziste, kan pH’ında bir değişiklik olmaz. Lakin hastalıklarla (patolojik) oluşan ketoziste kan pH’ının düşer. Ki bu sağlık için çok tehlikeli bir sürece neden olur.

İnsülin Salınımını Azaltma

Ketojenik diyet insülini en az salgılatacak şekilde çok düşük dereceli karbonhidratlı beslenmedir.

Vücut yağlarını depoda durmaya “zorlayan” insülindir. İnsülin ortamda olmayınca adeta “baraj kapıları açılır” ve yağlar erimeye başlar.

Düşük karbonhidratlı diyetler, insülin salınımını azaltarak lipoliz (yağın parçalanması) oranını artırır.
Başka bir deyişle, insülin lipolizi engeller ve düşük karbonhidratlı diyetlerde insülin azalınca yağın parçalanması artar. (Kilo verme diyetlerinde denge dışı termodinamik ve enerji verimliliği makalesi)

Keto Diyet Araştırmaları – Çalışmaları

Yapılan bir araştırmada;

15 denek, 12 hafta boyunca diyete alındı.

İlk altı hafta düşük karbonhidratlı bir diyet yediler ve sonraki altı hafta düşük yağlı bir diyet yediler.

Düşük karbonhidratlı diyetten sonraki kan sonuçları, düşük yağlı diyete kıyasla dolaşımdaki triasilgliserol seviyelerinin azaldığını gösterdi.

Elde edilen sonuç; Düşük karbonhidrat alımı yağ yıkımını arttırıyor.

Başka bir araştırmada;

17 obez erkek denek, iki hafta yüksek karbonhidratlı ve iki hafta orta karbonhidratlı alım içeren yüksek proteinli bir diyet verildi.

Düşük karbonhidratlı, ketojenik diyet aşamasında, katılımcılar açlık hissinin önemli ölçüde azaldığını bildirdiler.

Elde edilen sonuç: Yazarlar, ketozis’in kendisinin açlığı bastırabileceği hipotezini ortaya attılar.

Başka bir çalışmada,

20 obez denek dört ay boyunca ketojenik diyetle takip edildi.

Araştırmacılar vücut kompozisyonu değerlendirmelerini kullanarak çalışmanın başlarında serbest su kaybından dolayı önemli bir kilo kaybı olduğunu tespit ettiler.

Elde edilen sonuç: Ketojenik diyet çalışmalarında süre uzunluğuna bakmak önemlidir çünkü erken dönemdeki belirgin kilo kaybı diürezden kaynaklanıyor olabilir.

Mansoor ve arkadaşları tarafından yapılan bir meta-analiz çalışmada;

Altı ay boyunca toplam 1.369 katılımcıyla gerçekleştirilen çalışmada ortalama kilo kaybı incelendi.

Katılımcılar düşük karbonhidratlı ve düşük yağlı diyet uygulandı.

Elde edilen sonuç: Düşük karbonhidratlı diyet yapanların, düşük yağlı diyet yapanlara göre 2,17 kg daha fazla kilo verdiğini buldu. 

Daha uzun süreli çalışmalara bakıldığında, kilo kaybı daha az üstün olduğu görülüyor. 

Bueno ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada,

En az 12 ay boyunca takip edilen toplam 1.415 katılımcıyla yapılan çalışma analiz edildi.

Yine, çok düşük karbonhidratlı ketojenik diyet düşük yağlı bir diyetle karşılaştırıldı.

Elde edilen sonuç: On iki ay sonra, ketojenik diyete uyan denekler düşük yağlı diyet koluna kıyasla 0,91 kg kaybettiği görüldü. Bu durum diyet süresi arttıkça verilen kilo miktarının çok farklı olmadığını gösterdi.

Yapılan başka bir çalışmada,

12 ay boyunca takip edilen 89 obez denek üzerinde yapılan analizde ilginç bir bakış açısı görüldü.

Denekler, daha kısa ketojenik Akdeniz diyeti dönemleri ile daha uzun geleneksel Akdeniz diyeti dönemleri arasında geçiş yapan bir diyet planı izlediler.

Deneklerin çoğunluğunda (%88,25) önemli kilo (16,54 ile 9,71 kg arası) kaybı olmuştur

Elde edilen sonuç: Ketojenik diyetin kısa vadeli etkilerinin faydalarını, daha az kısıtlayıcı olan bir bakım diyetiyle birleştirmenin çok daha iyi sonuçlandığı görüldü.

Günlük Karbonhidrat Tüketimine Göre Keto Diyetler

  1. Carnoviore diyet 0 gr/gün Karbonhidrat
  2. Ketoviore diyet 10 gr/gün altı Karbonhidrat
  3. Ketojenik diyet 20 gr/gün altı Karbonhidrat
  4. Low carb diyet 130gr/gün altı Karbonhidrat

Ketojenik Diyet ve Ürik Asit

Ketojenik diyet yapanlarda Ürik Asit seviyelerinde 1-2 puanlık artışlar olabilir.

Ketojenik diyet yapanların kanında belirgin seviyede yükselen Beta-hidroksibütürat (BHB) güçlü bir anti inflamatuar olup ürik asidin etkisini bir nevi nötralize etmektedir.

BMB (Beta-Hydroxy Beta-Methylbutyrate), vücutta doğal olarak meydana gelen ve özellikle kaslarda bulunan bir metabolit (yan ürün) maddesidir. BMB, lösin adı verilen bir esansiyel amino asidin metabolizması sırasında ortaya çıkar.

Ketojenik Diyet ve LDL

Ketojenik diyet yapanların % 30-40’ında gelişen LDL yüksekliği (Kötü kolesterol korkuları) endişe etmeye gerek olmayan doğal bir süreçtir.

Aralık 2023 de yayınlanan California Üniversitesinde yapılan bir çalışmanın ”Çok yüksek LDL’nin plak ilerlemesi üzerinde etkisi yoktur” adlı makalesinde;

LDL yüksekliğinin kalp damarı kireçlenmesinde hiç bir olumsuz etkisinin olmadığı desteklendi.

Tomografi anjio ile LDL değeri 600 mg/dl gibi aşırı derecede yüksek bile olsa keto beslenmenin koroner kalsiyum skorunda hiç bir olumsuz etkisi olmadığı gösterildi.

Yine aynı konuda..

Kasım 2022 de yayınlanan çalışmanın ”Düşük karbonhidratlı bir diyet uygulayan ve yüksek LDL kolesterolü olan bir kişi için statin tedavisi gerekli değildir” adlı makalesinde;

Düşük karbonhidratlı ve de özellikle Ketojenik diyet yapanların bir kısmında LDL kolesterol yükselmektedir. Bu yükselme düşük Trigliserid ve yüksek HDL ile birlikteyse kolesterol düşürücü ilaç gerekmediği gösterilmiştir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Kronik böbrek hastalıklarına karşı ketojenik diyetin potansiyelleri: farmakolojik bakış açıları ve terapötik beklentiler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/35441940/https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/35441940/

⭐️⭐️ Ketojenik Diyetle Diyabetik Nefropatinin Tersine Çevrilmesi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3080383/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Yumurta Gerçekleri

60 lı ve 70 li yıllarda doğanlar hatırlar. Pazar sabahları 10.00 da yayınlanan filmlerin bir kısmı western bir kısmı da aile temalı filmlerdi. Birbirinden farklı tür bu filmlerde dikkatimi çeken ortak özelliklerinden biri de yumurta yeme alışkanlıklarıydı.

Evet.. enteresan değil mi?

Sabah kahvaltıda büyük küçük hemen hepsinin istisnasız yumurta ve yumurtalı gıdalar tüketmesi. Silahların susmadığı bütün çöl boyunca konserve kurufasulye yiyen kovboylar kasabada sabah önlerinde çift yumurtalı bir tabakla görünüyorlardı.

Neden dikkatimi çekti bu durum?

O çocuk yıllarımda çevremdeki bütün büyüklerin doktorları tarafından ”kolesterolleri yükselmesin maksadı ileyumurta yemelerinin yasaklanması ve büyüklerin sohbetlerinde bu korku kültürünü birbirleri ile paylaşmaları kazınmıştı beynime.

Ne acı değil mi?

Ülkelerinde kendi toplumlarına o dönemin tek sosyal medyası sineme ve televizyon yolu ile yumurta yemeyi sosyal mesaj olarak verenlerin bilim insanları (Başta Amerikan Kalp Derneği ve benzerleri) yolu ile ülkemizde yumurta – kolesterol korkusu yaymaları.

Gelelim günümüze. Halen korku kültüründe – bilimsellikten uzak yorumlar ile karşılaşıyor olmamıza ne demeli…

Yumurta

Yumurta hiçbir lif içermez ve karbonhidrat içeriği düşüktür (%0,7)

Yumurta sarısı, C vitamini (askorbik asit) hariç tüm vitaminleri içeren vitamin açısından zengin bir besindir. 

Yumurta sarısı, yüksek miktarda A, D, E, K, B1, B2, B5, B6, B9 ve B12 vitamini içerirken, yumurta beyazı yüksek miktarda B2, B3 ve B5 vitaminine ancak aynı zamanda önemli miktarda B1, B6, B8, B9 ve B12 vitaminine sahiptir.

Yumurta sarısı proteinleri bağırsak oksidatif stresini azaltır.

Günde iki yumurta yemek, insanların vitamin gereksinimlerinin %10 ila %30’unu karşılar.

Yumurta esas olarak sarısında yoğunlaşan (yumurta sarısında 680 mg/100 g, yumurta beyazında ise 1 mg/100 g) önemli bir kolin kaynağıdır.

Yumurta Fosfor, kalsiyum, potasyum açısından zengindir ve orta miktarda sodyum içerir (100 g tam yumurta başına 142 mg) bakır, demir, magnezyum, manganez, selenyum ve çinko dahil olmak üzere tüm temel eser elementleri içerir

Yumurta proteini avidin, B12 vitaminini (biyotin) çok kuvvetli bağlayarak emilimini engeller.

Yumurta proteinleri bağırsak sağlığına katkıda bulunan geniş bir antimikrobiyal aktivite gösterir.

Yumurta beyazındaki lizozim tümör önleyici aktiviteye sahiptir.

Yumurta, kardiyovasküler hastalıkların oluşumunu azaltmada etkilidir. (Kan basıncının uzun vadeli kontrolünün en önemli faktörleri sodyum ve potasyum alımı ve renin-anjiyotensin-aldosteron sisteminin önemidir. Anti-hipertansif aktiviteleri olan yumurtadan elde edilen peptitlerin çoğu, anjiyotensin dönüştürücü enzime (ACE) karşı inhibe edici aktiviteler göstermektedir. Bu enzim, anjiyotensin I’in aktif vazokonstriktör anjiyotensin II’ye işlenmesini ve aktive olmasını tetikler.)

Diyetteki kolesterol azalırsa karaciğer daha fazla kolesterol yapmaya başlar. Diyetteki kolesterolün kalp-damar hastalıkları gelişiminde rolü olduğu gösteren delil bulunamamıştır.

⭐️ Harvard Tıp Fakültesi öğrencilerinden Nick Norwitz, ne kadar çok yenirse yensin yumurtanın kan kötü kolesterol seviyesini artırmayacağını hatta azaltacağını ispatlamak için kendi üzerinde bir deney yaptı.

Bir ay boyunca günde 24 (günün her saati için bir yumurta hesabıyla), toplamda 720 yumurta yedi ve bir ay sonunda bu anormal miktardaki yumurtanın bile kan kötü kolesterol seviyesini bırakın artırmayı aksine % 18 düşürdüğünü gösterdi.

⭐️ 50 ülkeden 177.000 kişi üzerinde yapılan çalışmada, yumurta ile kan yağları, ölüm oranı veya inme gibi önemli kardiyovasküler olaylar arasında anlamlı bir ilişki bulunmadı.

Bulgular, orta düzeyde yumurta alımının (günde bir yumurta) kalp hastalığı veya diyabeti olanlarda bile kardiyovasküler hastalık riskini artırmadığını gösterdi.

⭐️ Framingham Offspring Çalışması, sağlıklı beslenmenin bir parçası olarak düzenli yumurta tüketiminin kan basıncı ve glukoz metabolizmasına faydalı tesirleri olduğunu ve uzun vadede yüksek tansiyon ve diyabet riskini azalttığını ortaya koydu.

Bir yumurtada yaklaşık 180 – 200 miligram (mg) kolesterol vardır.

Yumurtanın bağırsak hücrelerinde reseptörlere bağlanarak kolesin hormonunun salgılanmasını sağlar.

Kolesin, kan yoluyla karaciğere giderek karaciğerde daha az LDL üretilmesini sağlar. (Kolesin, GPR146 adı verilen bir reseptöre bağlanarak sinyal gönderilmesini ve vücuttaki seviyelerin korunmasına yardımcı olmak için LDL üretilmesini azaltır)

Yumurtanın tip 2 diyabet hastalarında kolesterol seviyelerine kötü bir etkisinin olmadığı, 3 ay süreyle yumurtadan zengin diyetin iştah kontrolünü daha iyi yaptığı ve daha fazla tokluk hissi yarattığı bildirildi.

European Association for the Study of Diabetes 2014 Toplantısı’ nda sunulan rapora göre, diyabet hastaları haftanın altı günü her gün 2 yumurtayı rahatlıkla yiyebilirler.

Kilo kontrolünün de takip edildiği 3 ay süren araştırma, fazla kilolu pre-diyabet veya diyabeti olan 140 kişinin her ay kliniğe giderek spesifik yiyecek tipleri ve ne kadar yiyecekleri hakkında tavsiyeler alması ve takipleri ile gerçekleştirildi.

İlk grup haftada 2 yumurtadan az fakat fazla protein tüketmeleri, ikinci grup ise haftanın altı günü her gün 2 yumurta ve daha az protein tüketmeleri istendi ve kolesterol değerleri düzenli olarak ölçüldü.

Araştırma süresince her iki grupta HDL-kolesterol seviyeleri arasında anlamlı bir fark bulunmadı. Lakin günlük 2 yumurta yiyenlerde HDL’ in yükselme eğiliminde olduğu belirlendi.

Gruplar arasında LDL-kolesterol, trigliserit ve kan şekeri bakımından bir fark olmadı.

Her iki grup eşit miktarlarda protein tüketmelerine rağmen, fazla yumurta yiyenlerin daha az açlık hissettikleri tespit edildi ve bunun da kilo vermede konvansiyonel diyete göre daha faydalı olduğu bildirildi.

Araştırmanın başı olan Sydney Üniversitesi’ nden N. Fuller çalışma sonrası yaptığı yorumda:

Yumurta tüketimi ve total kolesterol sınırları konusunda çeşitli ülkelerin kılavuzlarında tutarsızlıklar ve ülkeden ülkeye farklılıklar var.

Diyabeti olmayan sağlıklı insanların fazla yumurta yemeleri ile kalp hastalıkları arasında ilişki olmadığını gösteren çalışmalar var fakat tip 2 diyabetli hastalarda yumurtanın kalp hastalığı riskinin artıracağı fikri daha çok kabul görüyor.

Mesela, Avustralya’ da Kalp Vakfı sağlıklı insanlar ve tip 2 diyabetliler için doymuş yağlardan fakir diyetin bir parçası olarak haftada en fazla altı yumurtaya müsaade ederken USA kılavuzları sağlıklı insanların günde en fazla 300 miligram kolesterol almalarına izin veriyor. Bir yumurtada ise ortalama olarak 200 miligram kolesterol bulunuyor.

Araştırma sonucuna göre günlük 2 yumurta halk arasında iyi kolesterol olarak bilinen HDL de yükselme eğilimi görülürken, halk arasında iyi kolesterol olarak bilinen LDL-kolesterol’ ün yanı sıra trigliserit ve kan şekerinde 2 den az yumurta yiyenlerle aynı olduğu tespit edildi.

Genel olarak çıkan sonuç

Yumurtanın kolesterolü yükselttiği YALANDIR.

Yumurtanın kötü kolesterolün kalp krizi ve felçlerin sebebi olduğu DOĞRU DEĞİLDİR.

Yumurtanın kolesterol düşürücü ilaçların kalp-damar hastalıklarına bağlı ölümleri önlediği DOĞRU DEĞİLDİR.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ 50 ülkede 177.000 kişide yumurta tüketiminin kan lipitleri, kardiyovasküler hastalık ve ölüm oranıyla ilişkisi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC7138651/

⭐️⭐️ Yumurtalar: Sağlıklı mı Riskli mi? Tavuk Yumurtaları Üzerine Yüksek Kaliteli Çalışmalardan Elde Edilen Kanıtların İncelenmesi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC10304460/

⭐️⭐️ Yumurta Tüketimi, Framingham Yavruları Çalışması Yetişkinlerinde Bozulmuş Açlık Glikozu ve Yüksek Tansiyon Risklerinin Daha Düşük Olması ile İlişkilidir https://www.mdpi.com/2072-6643/15/3/507

⭐️⭐️ Harvard tıp öğrencisi bir ayda 720 yumurta yedi, ardından ‘ilginç’ sonuçları paylaştı https://www.foxnews.com/health/harvard-medical-student-ate-720-eggs-month-shared-fascinating-results

⭐️⭐️ Yumurta tüketimi, kalp damar hastalıkları ve tip 2 diyabet https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/28952608/

⭐️⭐️ Bir deney olarak bir ayda 700 yumurta yedim – sağlığıma olanlar bana söylenen her şeye aykırıydı https://www.dailymail.co.uk/health/article-13885877/what-happens-health-eat-eggs-protein.html

⭐️⭐️ Yumurta tüketimi ve kardiyovasküler hastalık riski: üç büyük prospektif ABD kohort çalışması, sistematik inceleme ve güncellenmiş meta-analiz https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32132002/

⭐️⭐️ Harvard tıp öğrencisi bir ayda 700’den fazla yumurta yedi ve kolesterol seviyeleri gerçekten düştü https://www.yahoo.com/news/harvard-medical-student-ate-over-082950087.html

⭐️⭐️ ‘Bir ayda 720 yumurta yedim – vücudumun bu şekilde tepki vereceğini beklemiyordum’ https://www.mirror.co.uk/news/weird-news/i-ate-720-eggs-month-33746321

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

B1 vitamini

Vitamin B1 (Tiamin) nedir?

Vitamin B1 (Tiamin) diğer suda eriyen sekiz B vitamininden ilk keşfedilenidir.
Hücrelerimizin tamamına yakınında olup, besinlerin enerjiye çevrilmesinde rol alır.

Vitamin B1 (Tiamin),

  • Hücrelerin büyümesinde, gelişmesinde ve fonksiyonunda
  • Sinir sisteminin sağlığında
  • Enerji metabolizmasında
  • Zihinsel sağlıkta

Önemli rol oynar.

Vücutta Vitamin B1 (Tiamin) depolanması sınırlıdır. Bu sebeple besinler (Tam buğday ürünlerinde, bezelye, fasulye, balık, et ve süt ürünleri, meyve ve yumurta) yolu ile düzenli Vitamin B1 (Tiamin) alımı gereklidir.

Magnezyum, Vitamin B1 (Tiamin)‘ in aktif formuna dönüşümü için gereklidir.

Vitamin B1 (Tiamin) Ne İşe Yarar?

Tiamin Pirofosfataz Enzimi, enerji üretimi, karbonhidrat metabolizması, sinir hücrelerinin işlevleri için gereklidir. Tiamin Pirofosfataz Enziminin kofaktörü de Vitamin B1 (Tiamin)dir.

Vitamin B1 (Tiamin)
  • Esansiyel aminoasitlerin (Lösin, izolösin ve valin gibi) metabolizmasında rol oynar.
  • Sinir hücrelerinin membranlarından sodyum iyonlarının geçişini sağlar.
  • Asetilkolin sentezi için gereklidir.
  • Beyinde enerji üretimi için mutlak gereklidir.
  • Fetinoin alan epileptik hastalarda da kullanılır.
  • Leigh hastalığı, MSUD (akçaağaç şurubu idrar hastalığı) gibi genetik hastalıklara bağlı metabolik bozuklukların giderilmesine yardımcı olur.

Vitamin B1 (Tiamin), hafızada görevli nörotransimitterleri (asetilkolin gibi) taklit eder.

Alzheimer hastalarında, beynin çeşitli bölgelerinde asetilkolin aktivitesinde ciddi azalma ortaya çıkar. Vitamin B1 (Tiamin), beyinde asetilkolinin etkisini hem arttırır hem de taklit eder.

Klinik çalışmalarda 3-8 g/gün dozunda Vitamin B1 (Tiamin), Alzheimer hastalarına ve yaşa bağlı mental fonksiyonları bozulanlara verildiğinde bu hastalarda mental fonksiyonların düzeldiği görülmüştür.

Fenitoin alan epilepsi hastalarında da tiamin desteği ile mental fonksiyonlarda düzelme görülmektedir.

Yapılan bir saha çalışmasında; Dört yıldan uzun süredir fenitoin alan 72 epilepsi hastası dört gruba ayrılmıştır. Altı ay boyunca;

  • Birinci gruba sadece plasebo
  • İkinci gruba 5 mg folik asit
  • Üçüncü gruba 50 mg Vitamin B1 (Tiamin)
  • Dördüncü gruba 5 mg folik asit + 50 mg Vitamin B1 (Tiamin)

Verilmiş ve vakalar takip edilmiştir.

Altı ay süren çalışmanın sonucuna göre; Vitamin B1 (Tiamin) IQ testlerinde mental fonksiyonları düzeltirken, folik asit etkisiz bulunmuştur.

Vitamin B1 (Tiamin) Eksikliği

B1 vitamini eksikliği gelişmiş ülkelerde oldukça nadirdir. Beslenme ile yakından ilişkilidir.

  • Diyabet
  • Crohn hastalığı
  • Multipl Skleroz da eksilir. Takviyesi gerekir.
  • Mental fonksiyonlarda bozulma ve ciddi eksiklikte ise psikoz gelişir.

Psikiatri servisine yatırılan hastaların %30’dan fazlasında Vitamin B1 (Tiamin) eksikliği belirlenmiştir.

Wernicke-Korsakoff sendromu

Wernicke-Korsakov Sendromu (WKS), görme değişiklikleri, ataksi ve bozulmuş bir hafıza kaybı ile seyreden, birbiriyle yakından ilişkili olan Wernicke ensefalopatisi ile alkolizme bağlı Korsakov Sendromu’nun (AKS) birlikte görüldüğü bir durumdur.

Wernicke-Korsakov Sendromu (WKS) nedeni, Vitamin B1 (Tiamin) eksikliği olup, Wernicke ensefalopatisinde, birlikte veya yalnız başlarına ortaya çıkan yeme bozuklukları, malnütrisyon ve uzun süreli alkol suistimaline bağlı ikincil bir durum olarak gelişebilir.

Alkoliklerin% 30 ila% 80’inin Vitamin B1 (Tiamin) eksikliği görülmektedir.

Diyette Vitamin B1 (Tiamin) alımının yüksek olması, katarakt gelişme riskinin azaltmaktadır.

Diyabetli kişilerde idrardaki albümin, böbrek hasarının bir göstergesidir.

Yapılan araştırmalarda, 3 ay boyunca yüksek doz Vitamin B1 (Tiamin) (günde üç kez 100 mg) alan tip 2 diyabetli kişilerin idrarlarında albümin miktarını azaldığı görülmüştür.

12-21 yaş arası kızların 90 gün boyunca düzenli olarak Vitamin B1 (Tiamin) takviyesi almaları durumunda ağrılı adet görmenin azaldığı veya kesildiği görülmüştür.

Vitamin B1 (Tiamin) eksikliği riskini artıran durumlar
  • Obezite cerrahisi geçirenler
  • Yüksek doz diüretik kullanımı
  • Alkol bağımlılığı
  • Şeker hastalığı
  • HIV / AIDS
  • Yaşlılık
  • Diyaliz

Vitamin B1 (Tiamin) eksikliği belirtileri
  1. Kollarda ve Bacaklarda Karıncalanma hissi
  2. Kalp Atım Hızındaki Değişiklikler
  3. Azalmış Refleksler
  4. Bulantı ve Kusma
  5. Bulanık Görme
  6. Nefes darlığı
  7. Kas Zayıflığı
  8. İştah Kaybı
  9. Yorgunluk
  10. Sinirlilik
  11. Delirium

Beriberi 

Ciddi Vitamin B1 (Tiamin) eksikliği hastalığına neden olur.

  • Nörolojik dejenerasyon
  • Müsküler dejenerasyon
  • Sıvı birikimi
  • Kan basıncı yüksekliği
  • Yürüme zorluğu
  • Kalp rahatsızlığı gelişebilir.

Vitamin B1 (Tiamin) Fazlalığı

Tiamine bağlı toksisite bildirilmemiştir.

* Food and Nutrition Board, Institute of Medicine, National Academies göre yetişkinlerde önerilen günlük Vitamin B1 (Tiamin) alım değeri erkekler için 1,2 mg, kadınlar için 1,1 mg olarak belirlenmiştir.

** T.C. Tarım,Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı‘na göre yetişkinler için Vitamin B1 (Tiamin) günlük referans alım değeri 1,1 mg olarak belirlenmiştir.

Tabloda Vitamin B1 (Tiamin)‘in çeşitli besin kaynakları listelenmiştir.

*DV = Günlük Değer.

ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), tüketicilerin toplam diyet bağlamında gıdaların ve diyet takviyelerinin besin içeriklerini karşılaştırmalarına yardımcı olmak için DV’leri geliştirdi.

Tiamin için DV, yetişkinler ve 4 yaş ve üzeri çocuklar için 1,2 mg’dır.

FDA, gıdaya tiamin eklenmediği sürece gıda etiketlerinde tiamin içeriğinin listelenmesini gerektirmez. DV’nin %20 veya daha fazlasını sağlayan gıdalar, bir besin maddesinin yüksek kaynakları olarak kabul edilir, ancak DV’nin daha düşük yüzdelerini sağlayan gıdalar da sağlıklı bir diyete katkıda bulunur.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Tiamin https://ods.od.nih.gov/factsheets/Thiamin-HealthProfessional/#h5

⭐️⭐️ Tiamin eksikliği hipotalamik AMPK’yi inhibe ederek anoreksiyaya neden olur https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/24607345/

⭐️⭐️ Kronik yorgunluk sendromu olan hastalarda B vitamini durumu https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC1297139/

⭐️⭐️ Yüksek doz tiamin felç sonrası yorgunluğu iyileştiriyor: Üç vaka raporu https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/25192035/

⭐️⭐️ Beslenme Nöropatileri https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC4199287/

⭐️⭐️ Uzun süreli diyet eksikliği olmaksızın tiamin eksikliğinde görme kaybı ve optik sinir başı şişmesi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC4039400/

⭐️⭐️ Alkol kötüye kullanımında B vitamini eksikliği ve nöropsikiyatrik sendromlar https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/9719389/

⭐️⭐️ Tiamin eksikliğinde miyopati: Bir vaka analizi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/16920153/

⭐️⭐️ Kronik ishalli hastalarda Wernicke ensefalopatisi ile ilişkili tiamin eksikliğine bağlı optik nöropati https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/23473530/

⭐️⭐️ Tahıl tüketimindeki etnik farklılıklar ve B vitamini alımına katkıları: Çok Etnikli Kohort Çalışmasının sonuçları https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/23688109/

⭐️⭐️ Nörodejenerasyonda tiamin bağımlı süreçler ve tedavi stratejileri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/17685850/

⭐️⭐️ Alkol bağımlısı hastalarda tiamin uygulaması https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/15550446/

⭐️⭐️ Wernicke ensefalopatisi: 400 AIDS hastasından oluşan bir serideki oluşum ve patolojik yönler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/1340667/

⭐️⭐️ Tiaminin kanser üzerindeki rolü: olası genetik ve hücresel sinyal mekanizmaları https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/23893925/

⭐️⭐️ Yüksek doz tiamin takviyesi hiperglisemik bireylerde glikoz toleransını iyileştirir: randomize, çift kör çapraz geçişli bir çalışma https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/23715873/

⭐️⭐️ Alzheimer tipi demansta yüksek doz tiaminin ön bulguları https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/8251051/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.







Daha Fazla

Düşük Glisemik İndeksli Diyet

Kan şekeri seviyesinin metabolik dengede olması sağlandığında insülin direnci oluşmaz veya varsa geriler, hormonlar düzenlenir ve kilo ideal hale gelir.

Kan şekerini dengelemede düşük glisemik diyet öneemli bir rol oynar.

1. Karbonhidrat Miktarı ve Kalitesi

Kan şekerini dengede tutmak için öğünde tüketilen karbonhidratın hem miktarı (porsiyonu) hem de kalitesi önemlidir. Öncelikle yüksek Glisemik İndeks’li gıdaların az tüketilmesi kan şekeri artışlarını ve dalgalanmalarını en aza indirir.

Diyetlerde karbonhidratları sıfıra düşürmek gerekmez. Düşük glisemik diyet yine de yüksek kaliteli karbonhidratlar içerebilir.

Örneğin; Bir elma’nın glisemik indeksi 35 iken elma suyunun glisemik indeksi 41’dir.

Elma da elma suyu da karbonhidrat içerdiğinden her ikisi de kan şekerini artıracaktır, ancak elmanın kabuğundaki çözünebilir lif glikoz tepkisini azaltır.

Ayrıca; çilek, mercimek ve avokado gibi diğer lifli gıdalar insülin direncini tersine çevirir, kan şekerini dengeler ve hücrelerin insüline duyarlılığını iyileştirir.

2. Protein ve Yağ

Karbonhidratlar, yağlarla veya proteinlerle birlikte alındığında; glikozun emilimi yavaşlar, ani kan şekeri yükselmeleri olmaz ve tokluk hissi artar.

Öğünlerde karbonhidratlar olsa bile, lif, yağ ve protein kombinasyonu daha yavaş bir glikoz tepkisi üretecektir. 

3. İşlenmiş Gıdalar

İşlenmiş gıdalar genel olarak yoğun tuz, şeker ve yağ içerirler. Raf ömrünün uzatılması için ayrıca kimyasal maddeler de bulunmaktadır. Bu içerikler insan metabolizmasını zorladığı gibi sindirimi ve emilimi de zorlaştırır. Dolayısı ile glisemik tepki de çok yükselir.

Öğünlerde işlenmemiş gıdaları tercih etmek, glisemik tepkiyi en aza indirmenin bir başka yoludur. Renkli nişastasız sebzeler, yağsız proteinler ve sağlıklı yağlar gibi minimum işlenmiş gıdaları tercih etmek, kan şekeri ve metabolizma için daha iyidir.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Glisemik Yük https://www.diabetes.co.uk/diet/glycemic-load.html#google_vignette

⭐️⭐️ 60+ gıda için glisemik indeks https://www.health.harvard.edu/diseases-and-conditions/glycemic-index-and-glycemic-load-for-100-foods

⭐️⭐️ Düşük glisemik indeksli diyetlerin metabolik etkileri https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC2654909/

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Karaciğer Hasarı Yapan Diyetler..!

Moda diyetler, medya ve sosyal medya vasıtası ile yayılıyor. İlgi çekici isimlerle sizleri cezbediyor. İSVEÇ DİYETİ, MONTİGNAQ DİYETİ, HOLLYWOOD DİYETİ, DUKAN DİYETİ, ALAN DİYETİ, ARALIKLI ORUÇ, KETOJENİK DİYET vb gibi diyetler var.

Bu ve benzeri diyetler öyle abartılıyor ki, bilmeden karaciğer hasarına kadar gidenler oluyor.

Unutmayın ki; yaşınız, boy ve kilonuz, (Kilo fazlanız) cinsiyetiniz, genetik yapınız, geçirdiğiniz hastalıklar, halen devam eden hastalıklarınız, yaşam tarzınız, spor yapabilme becerileriniz ve tercihleriniz, yaşadığınız coğrafya, beslenme alışkanlıklarınız, allerjileriniz, diyet yapma amacınız vb gibi bir çok faktör yapacağınız diyetinizin düzenlenmesinde önem arz eder.

Diyet yapmadan önce vücudunuz ile ilgili öğrenmeniz gereken önemli bir mekanizma var. Gelin birlikte inceleyelim.

MEKANİZMA

Tok olduğunuzda kanınızda glikoz dolaşır ve bu glikozun fazlası GLİKOJEN (depo şeker) olarak en çok karaciğerinizde ve bir kısmı da kaslarınızda depolanır.

Yemeğinizi yediniz...

Yemekten sonraki kritik saatleri birlikte inceleyelim

⭐️ 3 saat sonra ⭐️(yemekten yaklaşık) kanınızda şeker düşmeye başlar.

Vücudunuzda düşük şeker kabul edilemez. Bu sebeple sisteminiz müdahaleye başlar.

İlk müdahale pankreastan gelir.

Ve pankreasınız GLUKAGON salgılar.

(Ek Bilgi:Pankreas, tok olduğunuzda insulin, aç olduğunuzda da glukagon salgılar)

Glukagon kanınız yolu ile karaciğere gider ve biraz önceki adımda GLİKOJEN olarak depoladığınız glikozu yavaş yavaş parçalar ve kana verir. Bu sayede vücudunuz kan glikozunu belirli seviye altına (70-75) düşürmez.

Vücudunuz bu gelen glikozu yine enerji olarak kullanır.Lakin bu glikojen deposu da yaklaşık 10 saat kadar yeter.

Buraya kadar yazılanlar günlük iyi kötü beslenme alışkanlıklarınızı karşılasa da yaptığınız diyetlerin bazılarında açlık süreniz 10 saatin üzerine çıktığında vücudunuzun işleyişinde (mekanizmada) farklı yollar devreye giriyor.

Mekanizmamızın o kısmını da inceleyelim.

KETON Oluşumu ve Önemi

Yaptığınız diyet gereği 10 saat aç kaldınız. Bu durumda depo şeker glikojen kalmaz. Diyetteki genel olarak amacınız kilo vermek olduğu için burada başarıya ulaşıyorsunuz ve YAĞ YAKIYORSUNUZ.

⭐️ On (10) saat aç kalmanız sonrasında ⭐️

Pankreasınızdan salınan Glukagon gidip PERİLİPİN adı verilen bir proteininize dokunuyor ve ona 1 tane fosfat (P) takıyor ve çalışmaz hale getiriyor.

Burada maksat ne olabilir ?

PERİLİPİN, yağ damlacıklarının yüzeyini kaplayarak onları hormona duyarlı lipazdan korur.

PERİLİPİN yağları parcalayan “Hormon duyarlı lipaz” enzimini durduruyor.

Glukagon hem perilipini durduruyor, hem de hormon duyarlı lipaza da bir fosfat takarak daha hızlı çalışmasını sağlıyor.

Lipaz yağları çatır çatır parçalayıp yağ asidi haline getiriyor. (küçültüyor)

Yağ asitleri kanda başıboş kalmaz tabi ki.. Ne yapıyor kanın taşıyıcı proteinlerinden Albumin üzerine binerek hücreye kadar geliyor.

Albumin yağ asitleri, kalsiyum, bilurubin, progesteron başta olmak üzere ilaçlar da dahil olmak üzere pek çok küçük molekülün kan yoluyla taşınmasında görev alır ve kandaki sıvının kan dolaşımı dışına sızmasını önlemeyi sağlar.

Yağ asitlerinin hücreye girişi Na (Sodyum) vasıtası ile olur. Tabi ki bu da yeterli değil. Bu yağ asitlerini hücre içinde enerji santraline de(mitokondri) girişini sağlamak lazım ki enerji (ATP) ye dönüşsün.

Yağ asitlerinin mitokondriye girişini de KAT (karnitin açil transferaz) molekülü (enzimi) sağlar.

⭐️⭐️ Karnitin takviyeleri Obezitede, tip-2 diyabette, Ketojenik beslenmede kullanılır. Çünkü Karnitin eksikse yağ asitlerini mitokondriye sokamayız. Ki bu durumda kilo verilemez. ⭐️⭐️

İşte burada beta oksidasyon ile ASETİL coA oluşur. Bu Asetil coA döngüye girer ve ATP (enerji) elde edilir.

⭐️⭐️ ASETİL coA çok önemlidir. ⭐️⭐️ O yüzden unutmayın sakın…!!!

Süper sistem yağdan enerjiyi de elde ettik. Şimdi kullanma zamanı diyeceksiniz…!!

Lakin bunu kullanmıyoruz. Elde ettiğimiz bu ATP ile glikoz üretiyoruz.

Üretilen bu glikozu kana veriyoruz ardından da glikozu kullanıyoruz.

⭐️ 5 saat daha geçti – son yemekten sonra açlık artık 15. saateyiz ⭐️

Karaciğer, yağın parçalanması ve ASETİL CoA ya çevrilmesi, ardından ASETİL CoA dan ATP üretilmesi, üretilen ATP’nin glikoza çevrilmesi kana geri verilmesi ile yoruluyor.

Karaciğer açlığın 15. saatinde mitokondrilerinde Asetil coA ‘dan “HMG coA” üretmeye başlıyor.

HMG coA den de liyaz enzimi ile KETON üretilip kana salınıyor.

LIYAZ enzimi sadece karaciğerde bulunuz bu nedenle sadece karaciğerde KETON üretilir.

Aç iken keton üretilen Asetil coA dan tok iken redüktaz enzimi ile kolesterol üretilir.

Keton enerji kaynağıdır. Karaciğer ve Eritrositler hariç her yerde kullanılır.

Eritrositler, mitokondri içermediği için keton’u enerjiye çeviremez.

Karaciğer de keton yakarken kulanılan tiyofenaz enzimi olmadığı için ketonu enerjiye çeviremez.

Diyet Yaparken Dikkat Edilmesi Gerekenler

Çok uzun süreli açlık içeren diyetler karaciğere hasar verir. Bu sebeple diyetlerdeki açlık aralığı 16 – 17 saati geçmemeli.

İşlenmiş karbonhidratlar zararlıdır.(Ekmek, unlu gıdalar, şeker vb gibi) Lakin doğal yoldan alınan (kurufasulye, havuç vb gibi) kısıtlı miktarda karbonhidrat diyetlerde olmalıdır.

Keton cisimleri 3 çeşittir Asetoasetat ve Beta hidroksibütirat enerji verir. Aseton da bir ketondur ve enerji vermez.

Akciğerle dışarı atılan aseton kokusu aşırı açlıkta ve diyabet hastalarında görülür.

Kolesterol ilacı (statinler) redüktaz enzimini bloke eder, aynı zamanda Koenzim Q10 üretimini de bloke eder. Bu sebeple statin kullanıyorsanız Q10 kullanmanız gerek, yoksa kaslar erir.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Sağlık İçin Diyetler: Hedefler ve Kılavuzlar https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/30215930/

⭐️⭐️ Sağlıklı Bir Diyetin Tanımı: Çağdaş Diyet Modellerinin Sağlık ve Hastalıktaki Rolüne Dair Kanıtlar https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32012681/

⭐️⭐️ Bölüm 1: Beslenme ve Diyet https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/31940634/

⭐️⭐️ Sağlık ve Uzun Ömürde Beslenme, Gıda ve Diyet: Ne İsek Onu Yiyoruz https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/36558535/

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

3 Popüler Diyeti Karşılaştıralım

Değerli çalışanlar,

1.000’den fazla yayınlanmış kilo verme diyeti vardır ve daha fazlası düzenli olarak sıradan literatürde ve medyada yer almaktadır. Pek tabi ki kime ve neye inanacağınız konusu büyük bir belirsizlik.

Bu diyet programlarının çoğu sağlam bilimsel kanıtlara dayanmaktadır ve çağdaş kilo kaybı ilkelerini takip etmektedir. Diğerleri ise sadece 1 veya daha fazla temel besin grubunu ortadan kaldırır veya çok az veya hiç destekleyici kanıt olmaksızın diğer besinler pahasına 1 tür gıdanın tüketilmesini önerir. Lakin her ne kadar kilo kaybı için başarılı olsalar da sağlığınız için ne kadar doğru oldukları tartışmalıdır.

PubMed ‘te yayınlanan bir araştırmada, ABD de üç popüler diyet karşılaştırılmış.

Sizlerin de zaman zaman yaptığınız diyetlerin içeriğine benziyor.

Biz de bu araştırmadan başlayıp benzer çalışmalarda elde edilen sonuçlarla birlikte değerlendirelim.

Atkins for Life diyeti

  • Yumurtalar
  • Balık ve deniz ürünleri
  • Sığır eti, tavuk ve hindi gibi etler
  • Su, kahve ve çay gibi şekersiz içecekler
  • Peynir ve tereyağı gibi tam yağlı süt ürünleri
  • Fındık, badem, ceviz, fıstık gibi yağlı tohumlar
  • Zeytinyağı, hindistan cevizi yağı ve avokado gibi sağlıklı yağlar
  • Yeşil yapraklılar, brokoli ve karnabahar gibi düşük karbonhidratlı sebzeler

South Beach diyeti

  • Tofu
  • Yumurta
  • Sebzeler
  • Baklagiller
  • Tavuk, Hindi
  • Yağlı tohumlar
  • Yağsız kırmızı et
  • Balık ve kabuklular
  • Yağı azaltılmış peynirler
  • Karbonhidrat türlerinden, glisemik indekslerine dayanarak uzak durulması gereken diyet.

DASH diyeti

  • Kepekli tahıllar, yulaf, esmer pirinç serbest
  • Şeker içeriği düşük, tuz içeriği az besinler tercih edilir.
  • Günlük beslenmenin büyük bir kısmını meyve ve sebzeler oluşturur
  • Yağsız veya düşük yağlı süt, yoğurt ve peynir gibi süt ürünleri serbest
  • Fındık, badem, ceviz gibi sağlıklı yağ kaynakları,chia tohumu keten tohumu önemli
  • Özellikle potasyum açısından zengin olan; muz, portakal, domates, patates gibi besinler tüketilir

Bu 3 (Üç) diyet de sağlıklı bir kalp, normal kilo, tansiyon, normal bir glikoz değeri için tercih ediliyor.

Bu diyetleri yapanların kan değerleri incelendiğinde;

  • B7 vitamini,
  • D vitamini,
  • E vitamini,
  • Krom,
  • İyot
  • Molibden bütün beslenme modellerinde düşük çıkıyor.

Ayrıca toplam 27 mikrobesinin (Vitamin, mineral, yağ asiti vs) tamamının normal değerlerine ulaşması için günlük ortalama (27.575 +/- 4660,72) daha ek kalori alınması gerekiyor ki bu bir insan için mümkün değil.

Bu diyetlerin hepsinde genel olarak elde edillen sonuç;

  • Çabuk yaşlanma
  • Düşük bağışıklık
  • Zayıf sağlık durumu
  • Hastalıkların geç iyileşmesi
  • Hastalıklara çabuk yakalanma – olarak karşımıza çıkar.

Bu diyetlerde ilk 8 hafta sonunda 17 besin maddesinden aşağıdaki 12’si ;

  • A vitamin
  • Tiamin
  • Niasin,
  • B6 vitamin
  • Folik Asit
  • C Vitamini
  • E vitamini
  • K vitamini
  • Demir
  • Magnezyum
  • Selenyum
  • Çinko — en az bir diyet grubunun en az bir diğer diyet grubundan önemli ölçüde farklı olduğunu göstermiştir.

Bu diyetlerde ilk 8 hafta sonunda Kalsiyum, Riboflavin, B12 Vitamini, D vitamini, K Vitamini (kalan 5 tanesi) anlamlı bir eksilme olmamış. Diyetin ilerleyen zamanında eksilme olmayacağı anlamına gelmiyor tabi ki.

Bu önemli elementlerin eksilmesi hızlı yaşlanmanın, toksinleri uzaklaştıramayıp organların ve dokuların yıpranmasının temel nedenidir.

Aslında insanların çoğu sadece doyuyor ve ne yazık ki yeterli beslenemiyor.

Beslenme ile doyma arasındaki fark ise olması gerektiği kadar alamadığımız mikrobesinlerdir. (vitamin, mineral, yağ asitleri, aminoasitler)

İnsanlık önce toprağı ve suyu ardından da besinleri kendi elleriyle bozdu, bu sebeple ihtiyacımız olan her şeyi eksik alıyoruz.

(Genetiği değiştirilmiş gıdaları da ayrıca düşünmelisiniz)

Atletik (Genel kullanımla zayıf)bir vücuda sahip olmak zaman ve emek ister.

Kısa vadeli çözümlerin her daim bir bedeli olduğunu unutmayın.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Aşağıdaki Yazılarla Devam Edebilirler

Popüler diyet planlarında mikronutrient eksikliğinin yaygınlığı. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/20537171/

Üç Ticari Kilo Verme Diyet Planındaki Mikronutrient Eksiklikleri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29361684/

Makrobesinlere odaklanan kilo verme diyetlerinin mikrobesin kalitesi: A’dan Z’ye çalışmanın sonuçları https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/20573800/

Popüler enerji kısıtlı diyetlerin diyet kalitesi ve besin yeterliliğinin Avustralya Sağlıklı Beslenme Rehberi ve Akdeniz Diyeti ile karşılaştırılması https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/34155964/

Yetişkinlerde kilo verme diyetleri: metabolik etkiler ve sonuçlar https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/25293593/

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Kalp Krizinden Sonra Nasıl Diyet Yapmalı

Değerli çalışanlar, sizlerde ve yakınlarınızda meydana gelecek bir kalp krizi sonrası özellikle beslenme çok daha fazla önem kazanmaktadır. Farklı yerlerde yapılan çalışmalara göre;

Kalp krizinden sonra yapılan Intermittent Fasting (IF) (aralıklı oruç) diiyeti yani beslenme tarzı kalp fonksiyonlarını (çalışmasını) iyileştiriyor.

Kalp krizinden hemen sonra başlanan aralıklı oruç ile kalbin kasılma gücünü gösteren Ejeksiyon fraksiyonunda (EF) anlamlı iyileşmeler gözlenmiş.

Ejeksiyon fraksiyonu (EF) her kalp atışında kalbin kendine gelen kanın ne kadarını pompaladığını gösterir.

Aralıklı Oruç nedir?

Aslen gün içerisinde tükettiğiniz besinlerin tüketilme düzeninin değiştirilmesidir. Bu düzen değişikliğini yaşınıza, sağlık durumunuza ve yaşam tarzınıza göre her zaman hekiminizin onayı ve kontrolü altında yapmalısınız.

16:8 Yöntemi: 16 saat aç kalıp (uyku dahil), 8 saatin başında ve sonunda yemek yeme şeklindedir.

Herkesin kolaylıkla yapabileceği aralıklı oruç =16 / 8’dir.

Aralıklı Oruç’un 5 ana özelliği var;

1-12.00-13.00 arası öğlen yemeği

2-18.00-20.00 arası akşam yemeği

3-Saat 20.00’den ertesi gün 12.00’ye kadar yalnızca su, çay, kahve (16 saat).

4-Ara öğün yok. Az az ye sık ye gibi sindirim sistemini yoran beslenme tarzı ASLA YOK.

5-Öğünler düşük karbonhidratlı / Ketojenik Diyet olmalıdır.

Kalp krizinden sonra hasar alan kalbinizin iyileşmesine, çalışma fonksiyonlarının düzelmesine yarayan bir beslenme tarzını uygulamak için kalp krizi geçirmeyi beklemek mi gerekiyor?

Yoksa hemen başlayıp kalp krizi riskini azaltmayı mı tercih edersiniz?

Karar sizin…!

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Konu hakkında bilimsel verileri merak edenler, aşağıda ilgili konuda yapılmış çalışmalara ait makalelerden örnekler okuyabilirsiniz.

  1. – ST-Segment Yükselmeli Miyokard Enfarktüsünden Sonra Aralıklı Oruç Sol Ventrikül Fonksiyonunu İyileştirir: Randomize Kontrollü INTERFAST-MI Çalışması. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/38695175/
  2. ST yükselmeli miyokard enfarktüsünden sonra aralıklı orucun sol ventrikül fonksiyonu üzerindeki etkisi: pilot randomize kontrollü bir çalışmanın (INTERFAST-MI) çalışma protokolü. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/35393305/

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla