Kalp – Damarlar ve Su – Küçük Gençlere

Sınıfta dersin en heyecanlı anlarından biriydi. Öğrencilerden biri defterine kalp şekli çizerken Hatice öğretmen gülümsedi. O sırada Zehra merakla parmağını kaldırdı:

Zehra: “Öğretmenim, geçen derste akciğerlerin suyla ilişkisini öğrendik. Peki ya kalbimiz? Kalbimiz de suya ihtiyaç duyar mı?”

Hatice öğretmen biraz düşündü, sonra göz kırptı.

Hatice Öğretmen: “Harika bir soru! Gelin bunu yine sihirle öğrenelim. Ellerimi üç kez çarpınca Sihirli Profesör gelecek ve bizi kalbin dünyasına götürecek.”

Sınıf sessizleşti, herkes nefesini tuttu. Hatice öğretmen avuçlarını şak şak şak diye birbirine vurdu. Bir anda ışıklar döndü, havada kıvılcımlar uçuştu ve rengârenk pelerinli, gözlüklerinin arkasından bakan koca gözleriyle Sihirli Profesör Su ortaya çıktı.

Profesör Su: “Genç araştırmacılar, tekrar buluştuk! Bugün kalbinizin ve damarlarınızın suya nasıl bağlı olduğunu göreceğiz. Hazır mısınız?”

Hep bir ağızdan “Hazııır!” diye bağırdılar.

Profesör asasını salladı. Sınıf bir anda küçücük oldu, herkes sanki kar tanesi kadar küçülmüştü. Kendilerini dev gibi atan kırmızı bir kasın içinde buldular. Evet, kalbin odacıklarındaydılar!

Elif: “Vay canına! Şu kocaman duvarlar kalp kası mı? Çok güçlü görünüyor.”

Profesör Su: “Evet Elif. Kalbiniz, günde yaklaşık yüz bin kez kasılıp gevşer. Bunun için de çok suya ihtiyaç duyar. Kasların kasılması için enerji gerekir, enerji için de suyun yardımıyla oluşan kimyasal reaksiyonlar şarttır.”

Atlas: “Benim aklıma bir şey geldi. Eğer su bu kadar önemliyse, kalp susuz kalınca ne olur? Hemen yorulur mu?”

Profesör Su: “Çok iyi bir nokta Atlas. Susuzluk, kanın daha koyu ve yoğun olmasına neden olur. Yani kalbiniz kanı pompalarken daha çok zorlanır. Bu da tıpkı çamurlu suyu hortumdan geçirmek gibi zordur.”

Asya Naz: “Benim babam tansiyon hastası. Tansiyonun da suyla ilgisi var mı?”

Profesör Su: “Kesinlikle! Tansiyon dediğimiz şey, kanın damarların duvarına yaptığı basınçtır. Eğer vücudunuzda su azsa, kan miktarı da azalır. Bu da bazen tansiyonun düşmesine yol açar. Ama tam tersi, çok fazla tuzlu su içerseniz, kan basıncınız yükselebilir.”

Öğrenciler hayranlıkla etraflarına bakarken dev gibi kapakçıklar çıt çıt diye açılıp kapanıyordu.

Ege: “Şunlar kapı gibi hareket eden şeyler mi? Sanki kalbin içinde kapılar var!”

Profesör Su: “Aferin Ege! Onlara kalp kapakçıkları diyoruz. Kanın tek yönlü ilerlemesini sağlarlar. Yani kalp her kasıldığında kanın geri kaçmasını önlerler. Bu kapakların düzgün çalışması için de kanın akışkan olması gerekir. Ve bunun sırrı yine sudur.

Tam o sırada öğrenciler damarların içine doğru çekildiler. Kendilerini hızla kayan kırmızı kayıkların üzerinde buldular. Aslında bunlar kırmızı kan hücreleriydi.

Ela: “Ben kayığa bindim! Bu kırmızı hücreler ne taşıyor?”

Profesör Su: “Onlar oksijen taşıyorlar Ela. Oksijen, suyun da yardımıyla hücrelere enerji üretimi için ulaştırılır. Kırmızı hücrelerin içinde hemoglobin adlı özel bir protein var. Bu molekül oksijeni yakalar ve taşır.”

Defne Yaz: “Hemoglobin deyince aklıma hemşireler geliyor, ama bu bambaşka bir şeymiş!”

Profesör Su: “Haklısın, kulağı benziyor. Hemoglobin demir içerir ve bu sayede kan kırmızı renktedir. Ama eğer vücutta yeterince su olmazsa, bu hücreler oksijeni gerektiği gibi taşıyamaz.”

Kıvanç: “Ben biraz ileriye baktım, yollar dallara ayrılıyor. Bunlar damar mı?”

Profesör Su: “Doğru Kıvanç. Şimdi sana üç çeşit damarı tanıtacağım:

  • Atardamarlar: Kalpten kanı dışarı pompalar, basınçlıdır.
  • Toplardamarlar: Kanı tekrar kalbe taşır.
  • Kılcal damarlar: Hücrelerin yanında minicik borular gibidir. Oksijen ve besinleri hücrelere verir, atıkları toplar.

Ve hepsinin içinde kanın büyük kısmını oluşturan plazma bulunur. Plazmanın %90’ı sudur!”

Mercan: “Yani damarlarımızda aslında su mu dolaşıyor?”

Profesör Su: “Çok güzel yakaladın Mercan! Evet, kanın akışkanlığını sağlayan sudur. Su olmasa, kan hücreleri birbirine yapışır ve dolaşım yavaşlar.”

Ali: “Profesör, ben terleyince çok su kaybediyorum. Bu kalbimi etkiler mi?”

Profesör Su: “Evet Ali. Terleme yoluyla su kaybettiğinde, damarlardaki kan azalır. Kalbin aynı miktarda oksijen taşımak için daha hızlı atması gerekir. Bu yüzden çok susuz kaldığımızda çarpıntı hissederiz.”

Nilda: “Benim annem hep ‘su iç, cildin güzel olsun’ der. Ama kalbimiz için de aynı şey mi geçerli?”

Profesör Su: “Kesinlikle. Su, sadece cildi değil kalbi de genç tutar. Su sayesinde damarlar esnek kalır. Eğer damarlar kuruyup sertleşirse kalp daha çok yorulur.”

Öğrenciler damarların içinde hızla yol alırken pırıl pırıl ışıklarla çevrili bir yerden geçtiler.

Çınar: “Burası çok aydınlık, neden böyle?”

Profesör Su: “Çünkü burası oksijenin yoğun olduğu bölge. Şimdi suyun bir başka işlevini öğrenelim: Su, oksijenin ve karbondioksitin çözünmesini kolaylaştırır. Bu sayede akciğerlerden gelen oksijen kana karışabilir.”

Yaman: “Yani su olmazsa oksijen de hücrelere ulaşamaz mı?”

Profesör Su: “Aynen öyle Yaman. Su, oksijen taşınmasında görünmez bir yardımcıdır.”

Defne Ebrar: “Benim kafam karıştı. Hem su içiyoruz, hem de kanımızda zaten su var. Hangisi önemli?”

Profesör Su: “Çok iyi soru Defne Ebrar! Su içmek, vücudun deposunu doldurmak gibidir. Kanın akışkanlığını korumak için düzenli olarak su içmeliyiz. Yani ikisi birbirini tamamlar.”

Can: “Benim babam koşuya gidince yanında hep su şişesi taşıyor. Kalp çok mu su harcıyor spor yaparken?”

Profesör Su: “Evet Can. Spor yaparken kalbin atış hızı artar. Daha çok kan pompalar. Daha çok terlersin ve su kaybedersin. Bu yüzden sporda su içmek çok önemlidir.”

Mila: “Ben şimdi anladım! Eğer çok susarsak kalp yoruluyor, damarlar zorlanıyor, bütün vücut etkileniyor.”

Profesör Su: “Bravo Mila. İşte dolaşım sisteminizin sırrı budur: Su, kanın yakıtıdır.”

Aziz: “Ben bu kadar önemli olduğunu bilmiyordum. Yani biz su içince aslında kalbimize yardım ediyoruz.”

Profesör Su: “Aynen öyle Aziz. Kalbiniz sizin için hiç durmadan çalışan bir pompa. Ona verebileceğiniz en güzel hediye, temiz ve yeterli sudur.”

Öğrenciler yolculuğun sonunda kalbin büyük bir odasında toplandılar. Duvarlar dum dum dum diye ritmik seslerle atıyordu.

Hatice Öğretmen: “Çocuklar, gördünüz mü? Kalp ve damarlarımız da tıpkı böbrekler gibi suya bağımlı. Onsuz çalışamazlar.”

Profesör Su: “Ve bu sadece başlangıç! Sırayla susuzluğun kalp ve damar sağlığına nasıl zarar verdiğini, tansiyonun sırlarını, hatta kanın mikroskobik dünyasını göreceğiz.”

Çocuklar heyecanla birbirine baktılar. Macera henüz bitmemişti.

Sınıf kalbin içinde geçirdiği ilk yolculuktan döndüğünde herkes heyecanlıydı. Kalbin ritmik sesi kulaklarında hâlâ çınlıyordu. Fakat Hatice öğretmen gülümseyerek eliyle “sessizlik” işareti yaptı.

Hatice Öğretmen: “Çocuklar, yolculuğumuz burada bitmedi. Gerçek dünyaya döndük teneffüs zamanı.. Su içmek ve tuvalete gitmek isteyenler için 10 dk ara vereceğiz. Döndüğünüzde profesörle birlikte kalbin su olmadığında nasıl zorlandığını göreceğiz.”

10 dk sonra tüm sınıf heyecanla sıralarında bekliyorlardı…

Profesör Su asasını yeniden salladı. Çocuklar bu kez kalbin yanındaki dev bir ekranda, suyun eksildiği durumlarda neler olduğunu gösteren bir simülasyona çekildiler.

Zehra: “Ooo, ekrana bakın! Damarların içi önce doluydu, şimdi boşalmış gibi oluyor. Neden böyle?”

Profesör Su: “Çünkü susuzluk başladığında kanın sıvı kısmı, yani plazma azalır. Plazmanın büyük çoğunluğu sudur. Su azalınca kan koyulaşır, damarlarda daha zor akar.”

Tibet: “Yani kalp daha çok çalışmak zorunda mı kalıyor?”

Profesör Su: “Evet Tibet. Kalbin pompaladığı kan daha yoğun olduğunda, adeta çamurlu bir suyu hortumdan geçirmek gibi zordur. Kalp aynı işi yapmak için daha çok enerji harcar.”

Asya Naz: “Benim aklıma bir şey geldi. Tansiyon ölçerken hep ‘büyük tansiyon, küçük tansiyon’ deniyor. Onların da suyla ilgisi var mı?”

Profesör Su: “Kesinlikle. Büyük tansiyon, kalbin kanı pompalarken oluşturduğu basınçtır. Küçük tansiyon ise kalp gevşediğinde damarlarda kalan basınçtır. Eğer su azsa, kan hacmi de azalır. Bu durumda tansiyon bazen düşebilir. Ama çok tuzlu yiyeceklerle birlikte az su içerseniz, bu kez damarlar fazla su tutar ve tansiyon yükselebilir.”

Atlas: “O zaman su aslında tansiyonu dengeliyor. Yani çok yüksek olmaması, çok da düşük olmaması için gerekiyor.”

Profesör Su: “Bravo Atlas, tam isabet!”

Çocuklar ekranda kan hücrelerinin birbirine yapıştığını gördüler.

Elif: “Aa, hücreler neden kümelenmiş gibi? Böyle olursa oksijen taşıyamazlar ki!”

Profesör Su: “Harika gözlem Elif. Susuzlukta kan yoğunlaştığı için kırmızı hücreler birbirine yapışabilir. Bu, oksijenin taşınmasını zorlaştırır. Hücreler enerjiye aç kalır. İşte bu yüzden susuzlukta halsizlik hissedersiniz.”

Eylül: “Peki profesör, kalp yeterince oksijen taşıyamayınca ne olur?”

Profesör Su: “Kalp kası da bir kas sonuçta. O da oksijenle çalışır. Eğer kanla gelen oksijen azalırsa kalp yorulur, çarpıntı olur, bazen baş dönmesi bile yaşanır.”

Ege: “Ben futbol oynarken çok terliyorum. Sonra başım dönüyor. Bu anlattığınız şey mi oluyor?”

Profesör Su: “Evet Ege. Terleme yoluyla su kaybettiğinde, damarlarında dolaşan sıvı azalıyor. Kalbin aynı işi yapmak için daha çok çaba sarf ediyor. Bu yüzden spor yaparken su içmek çok önemlidir.”

Defne Yaz: “Ben bazen oyun oynarken su içmeyi unutuyorum. Sonra çok yorgun hissediyorum. Demek ki kalbim yoruluyor o sırada.”

Profesör Su: “Aynen öyle Defne. Kalp senin için hiç durmadan çalışan bir motor. Ona su vermezsen, motor zorlanır.”

Kıvanç: “Profesör, ben televizyonda sporcuların su içtiğini görüyorum. Hatta bazen özel içecekler içiyorlar. Onlar neden farklı?”

Profesör Su: “Çok iyi bir soru Kıvanç. Sporcular sadece su değil, aynı zamanda elektrolit dediğimiz mineralleri de kaybeder. Elektrolitler; sodyum, potasyum, magnezyum gibi minerallerdir. Bu mineraller suyla birlikte kalbin elektriksel atımlarını düzenler. Yani kalbin ritmi de suya ve bu minerallere bağlıdır.”

Mercan: “Vay canına! Yani kalbimizin elektrikle çalıştığını mı söylüyorsunuz?”

Profesör Su: “Evet Mercan. Kalbinizin içinde minicik elektrik sinyalleri oluşur. Bu sinyaller kalp kasını sırayla kasılmaya zorlar. Eğer yeterince su ve mineral olmazsa bu elektriksel düzen bozulabilir.”

Ali: “Benim babam bazen ‘kalbim sıkıştı’ diyor. Su içmek bunu önler mi?”

Profesör Su: “Kalp sıkışması farklı nedenlerle olabilir Ali. Ama susuzluk da kalbi zorlar. Su içmek kalbin daha rahat çalışmasını sağlar. Tabii sağlıklı yaşamın diğer parçaları da çok önemlidir.”

Nilda: “Profesör, damarlar su az olunca sertleşiyor mu?”

Profesör Su: “Çok güzel bir nokta Nilda. Evet, uzun süre susuz kalan damarlar esnekliğini kaybeder. Su, damarların elastik liflerini nemli ve sağlıklı tutar.”

Çınar: “Benim kafam karıştı. Yani su sadece kanı sıvılaştırmıyor, aynı zamanda damarları da esnek tutuyor. Doğru mu?”

Profesör Su: “Bravo Çınar, tam doğru. Su hem kanın içindedir hem de damarların duvarında görev yapar.”

Ela: “Ben şimdi anladım. Susuzluk kalbi hem içeriden hem dışarıdan yoruyor.”

Profesör Su: “Harikasın Ela. Çok güzel özetledin.”

Yaman: “Profesör, peki suyu fazla içersek kalbimize zarar verir mi?”

Profesör Su: “İlginç bir soru Yaman. Normal koşullarda böbrekler fazla suyu dışarı atar. Ama çok aşırı su içilirse, kan fazla sulanır, mineraller seyrelir. Bu da kalbin elektriksel ritmini bozabilir. Yani her şeyin dengesi önemlidir.”

Defne Ebrar: “Ben annemden duydum, su içmeyince kan pıhtılaşabiliyormuş. Bu doğru mu?”

Profesör Su: “Evet Defne Ebrar. Su azsa, kan daha koyu olur. Koyu kan pıhtı oluşumuna daha yatkındır. Bu da damarlarda tıkanıklık riski demektir. O yüzden düzenli su içmek çok önemlidir.”

Can: “Benim aklıma bir şey geldi. Kalp durmadan çalışıyor, hiç mola vermiyor. Suyu azaldığında hiç mi dinlenemiyor?”

Profesör Su: “Çok akıllıca bir soru Can. Kalp hiç mola vermez, sadece kasılıp gevşer. Ama su azsa, gevşeme sürecinde de zorlanır. Yani aslında kalbin ‘dinlenme anı’ bile suya bağlıdır.”

Mila: “Ben bazen çok susadığımda dudaklarım kuruyor. Kalbim de aynı şekilde kuruyor mu?”

Profesör Su: “Kalp kuruyamaz ama suyunu kaybettiğinde kasları daha sertleşir. Yani kalbin çalışması zorlaşır.”

Aziz: “Benim kafama şu takıldı: Eğer suyun %70’i vücudumuzdaysa, neden bu kadar sık su içmemiz gerekiyor?”

Profesör Su: “Çünkü Aziz, vücudun her gün nefesle, terle, idrarla su kaybediyor. Kalp bu kaybı telafi edemez. Sadece dışarıdan aldığın suyla yerine koyabilirsin.”

Çocuklar simülasyonda terleyen bir bedenin nasıl su kaybettiğini, damarların nasıl daraldığını ve kalbin nasıl hızlandığını gördüler.

Zehra: “Kalp hızlanınca neden kalbim çarpıyor gibi hissediyorum?”

Profesör Su: “Çünkü su azaldığında kalbin daha hızlı atar. Bu hızlanma göğsünde ‘pıt pıt pıt’ diye hissedilir. Buna çarpıntı diyoruz.”

Tibet: “Ben bazen çok hızlı koşunca kalbim ağzımdan çıkacak gibi oluyor. Bu da aynı şey mi?”

Profesör Su: “Evet Tibet. Koşarken hem su kaybediyorsun hem de kalbin çok hızlı çalışıyor. Eğer yanında suyun yoksa bu his daha da artar.”

Asya Naz: “Benim annem diyor ki, kalbin çalışması için kanın oksijen taşıması lazım. Peki oksijenin suyla ne ilgisi var?”

Profesör Su: “Çok güzel bir soru Asya Naz. Oksijen, kanda çözünmek için suya ihtiyaç duyar. Su, oksijenin kırmızı hücrelere bağlanmasını kolaylaştırır. Yani oksijenin hücrelere gitmesi için su şarttır.”

Atlas: “Yani aslında su, oksijenin yol arkadaşı gibi!”

Profesör Su: “Aynen öyle Atlas, çok güzel bir benzetme.”

Elif: “Ben artık suyu sadece susayınca içmek istemiyorum. Çünkü susamak demek, kalbimizin çoktan zorlanmaya başlaması demekmiş.”

Profesör Su: “Harika farkındalık Elif. Susamadan su içmek kalbinize en büyük hediyedir.”

Eylül: “Profesör, peki kalbimiz su sayesinde ne kadar güçlü kalır? Ömür boyu çalışabilir mi?”

Profesör Su: “Evet Eylül, kalbiniz ömür boyu çalışmak üzere tasarlanmıştır. Ama bu uzun ömrün sırrı, yeterli su, dengeli beslenme ve hareketli yaşamdır.”

Ege: “Ben artık futbol maçına çıkarken su içeceğim. Çünkü anladım ki sadece kaslarım değil, kalbim de su istiyor.”

Defne Yaz: “Ben de sabahları su içeceğim. Çünkü gece boyunca çok su kaybediyoruz.”

Kıvanç: “Benim yeni keşfim şu: Su içmek sadece susuzluğu gidermiyor, kalbimizin elektrik ritmini bile koruyor.”

Mercan: “Benim için en şaşırtıcı olan, kanın çoğunun sudan oluşması oldu.”

Ali: “Benim öğrendiğim şey: Susuz kalınca kalp çarpıntısı olabilir.”

Nilda: “Ben de damarların esnekliğini suyun koruduğunu öğrendim.”

Çınar: “Ben suyun tansiyonu dengelediğini öğrendim.”

Ela: “Benim için en önemlisi, suyun oksijen taşımayı kolaylaştırması.”

Yaman: “Su çok fazlaysa da zararlı olabiliyormuş, bunu hiç bilmiyordum.”

Defne Ebrar: “Ben pıhtılaşma riskini öğrendim.”

Can: “Ben kalbin hiç durmadan çalıştığını ama su olmazsa zorlandığını öğrendim.”

Mila: “Ben kalbin kuruyamasa da susuz kalınca sertleştiğini öğrendim.”

Aziz: “Ben suyun sürekli kaybolduğunu ve yerine konması gerektiğini öğrendim.”

Profesör Su asasını havaya kaldırdı, tüm çocukların etrafında su damlacıklarından oluşan bir kalp şekli belirdi.

Profesör Su: “İşte çocuklar, gördüğünüz gibi kalp ve damarlarınız için su, sadece bir içecek değil; yaşamın anahtarıdır. Onu dengeli içerseniz, kalbiniz size güçlü, sağlıklı ve uzun bir hayat armağan eder.”

Çocuklar alkışladı, kalp ritmiyle uyumlu bir şekilde “dum dum dum” sesiyle tempo tuttu.

Hatice öğretmen gülümseyerek ekledi:

Hatice Öğretmen: “Çocuklar, bugünkü dersimizden sonra artık hepiniz kalbinize suyla dost olmayı öğrendiniz. Şimdi kimin canı bir bardak su ister?”

Hepsi aynı anda bağırdı: “Beeeennn!”

Ve sınıf kahkahalarla doldu.

Dr. Mustafa KEBAT

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Yukarıda yer alan hikaye firmalarımız Tetkik OSGB – Tetkik Danışmanlık tarafından sosyal sorumluluğumuz olan çocuklarımızı bilgilendirmek, okumaya, çalışmaya, doğal hayata heveslendirmek ülkemize ve geleceğimize yararlı bireyler olabilmelerine katkı sağlamak maksadı ile yayınlanmıştır.

Dr Mustafa KEBAT

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz. Varsa hatalarımızı bildirmeniz daha faydalı olmamıza desteğiniz bizim için çok değerli.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir.

Ayrıca, sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir iş güvenliği uzmanının, ilgili mühendisin ya da teknik ekibin yetki ve kararlarının yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, çalışma sahanız içerisindeki tehlike – risk belirlemesi ya da mevcut işleyişin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla firmanızın işleyişine müdahil olma ya da sorumlularınızın vereceği kararların yerine tutması olarak değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Daha Fazla

Profesör Yürek ile Damarların İçinde Sihirli Yolculuk – Küçük Gençlere

Asya, 5. sınıfa geçen meraklı bir öğrenciydi. Yaz tatilinden önceki son fen bilgisi dersinde Hatice öğretmenlerine bir soru sordu:

“Öğretmenim, damarlarımız neden farklı kalınlıkta?”

Sınıf sessizleşti. Herkes cevabı merakla beklerken birden bire sınıfın ortasında hafif bir duman belirdi! Duman yavaşça dağılırken içinden ilginç kıyafetler giymiş, gözlükleri kalp şeklinde olan, saçları bulut gibi kabarık bir adam ortaya çıktı.

“Selam çocuklar! Ben Sihirli Profesör Yürek! Asya’nın sorusu beni çok heyecanlandırdı!”

Sınıf bir an afalladı ama profesör gülümsedi ve bastonunun ucundaki kalp şekline dokundu. Bir anda her yer kıpkırmızı ışıklarla doldu ve bütün sınıf, Asya da dahil, minik bir hortum gibi dönen bir tünelden geçerek… kendilerini bir yerin içinde buldular.

“Burası… kalp mi?” dedi Asya, etrafına şaşkınlıkla bakarken.

“Aynen öyle!” dedi Profesör Yürek. “Şu anda kalbin içindeyiz! Şimdi, damarların neden farklı kalınlıkta olduğunu kendi gözlerinle göreceksin. Hazır mısınız?”

Çocuklar hep bir ağızdan “Evet!” diye bağırdı.

Sağ Kulakçık ve Sağ Karıncık

Profesör elini kalbin bir kısmına uzattı.

“Şu anda sağ kulakçığın içindeyiz. Bakın! Buraya kirli kan geliyor. Yani vücuttaki oksijenini kaybetmiş olan kan. Sağ kulakçık bu kanı alır ve sağ karıncığa gönderir.”

Bir anda aşağıdan bir ‘çuuuf!’ sesi geldi.

“İşte kan sağ karıncığa geçti! Şimdi dikkat edin, bu kalın ve güçlü boruya benzeyen damar nedir, bilen var mı?”

“Atardamar mı?” dedi Asya heyecanla.

“Bravo! Ama bu özel bir atardamar: Akciğer atardamarı. Kalpten çıkıp kanı akciğere götüren tek kirli kan taşıyan atardamardır. Kalındır çünkü kalp kanı yüksek basınçla buraya pompalar.”

Akciğerlerde Temizlik

Çocuklar bir anda baloncuklarla dolu başka bir odaya girdiler. Etrafta minik oksijen molekülleri uçuşuyordu.

“Burası da akciğer! Kirli kan buraya geldiğinde, kandaki karbondioksit dışarı atılır ve yerine oksijen alınır.” dedi profesör.

Asya elini uzattı, bir oksijen baloncuğuna dokundu ve gülümsedi.

“Yani kan temizleniyor burada!”

“Aynen öyle. Şimdi oksijenle dolan kan, temizlenmiş olarak kalbe geri dönecek. Hadi peşinden gidelim!”

Sol Kulakçık ve Sol Karıncık

“Temiz kan şimdi sol kulakçığa ulaştı.” dedi Profesör. “Buradan sol karıncığa geçecek ve sonra vücudun her yerine gönderilecek.”

Asya şaşkınlıkla sordu:

“Ama damarlar burada daha da kalın gibi!”

“Çünkü sol karıncık, kanı beyne, kaslara, organlara kadar pompalamak zorunda. Bu yüzden buradan çıkan atardamar çok kalın ve güçlü: Aort damarı.”

Profesör bastonunu salladı ve çocuklar bir nehir gibi akan kırmızı kanla birlikte hafifçe süzüldüler.

Aort Nehri

Profesör Yürek, çocukları temiz kanla dolu sol karıncıktan dışarı çıkan en büyük damara doğru yönlendirdi. Hep birlikte dev bir kapının önünde durdular.

“Burası Aort kapısı! Vücuttaki en geniş, en güçlü atardamar! Sol karıncık kanı o kadar güçlü pompalıyor ki, bu kapıdan çıkan kan bütün vücuda yayılabiliyor.”

Kapı açıldığında çocuklar hayretle baktılar. Önlerinde dev bir kırmızı nehir akıyordu.

“Bu ‘Aort Nehri’!” dedi Profesör gülümseyerek. “Ama dikkat edin çocuklar! Bu nehir her adımda dallanacak ve küçülecek. Tıpkı bir ağacın dalları gibi.”

Çocuklar aortun içine girdiklerinde bir tabela gördüler:

“Aort → Ana Atardamarlar → Küçük Atardamarlar → Kılcal Damarlar”

Asya parmağıyla tabelayı işaret etti:

“Profesör, ne demek istiyor bu tabela?”

Profesör Yürek bastonunu salladı, kırmızı yol ayrılmaya başladı.

“İlk önce Aort’tan çıkan kalın atardamarlar var. Mesela beyne giden, kollara, bacaklara giden yollar. Bunlar da kalın çünkü hâlâ yüksek basınç var.”

Beyin ve Organlar

Kanla birlikte ilerledikçe çocuklar vücudun farklı yerlerine uğradılar: Beyin, kaslar, mide…

Her durakta Profesör Yürek açıklama yapıyordu:

“İşte burası beyin! Oksijen burada çok önemli çünkü beyin çok enerji harcar.”

“Ve burası da kaslarınız. Spor yaparken neden daha hızlı nefes aldığınızı şimdi anlıyor musunuz?”

Asya gözlerini kocaman açtı:

“Çünkü kaslara daha fazla oksijen gitmesi gerekiyor!”

“Harikasın Asya!”

Damar Labirenti

Bir süre sonra yollar ikiye, üçe, dörde ayrıldı. Her yol biraz daha daralıyordu. Çocuklar artık küçük kırmızı tünellerde yürümeye başlamışlardı.

“Şimdi küçük atardamarlardayız.” dedi profesör. “Dikkat edin, kan hala hızlı ama damarlar artık daha ince. Çünkü her organ kendi ihtiyacına göre kan alacak.”

“Yani bu yolların daralmasının sebebi, kanı paylaşmak mı?” diye sordu Asya.

“Kesinlikle!” dedi Profesör Yürek. “Koca bir çayı düşün. Şehir merkezinden çıkan büyük nehir, kasabalara vardığında derelere dönüşür. En sonunda ise her damla, toprağın en uç noktasına ulaşır. Bizim en uç noktamız da… kılcal damarlar!”

O anda çocuklar, neredeyse tüy kadar ince bir tünelden geçtiler. Minicik kırmızı ve mavi baloncuklar etraflarında süzülüyordu.

“Şşşt! Sessiz olun.” dedi profesör fısıltıyla. “Burası kılcal damar. Oksijenin hücrelere geçtiği, karbondioksitin geri alındığı yer. Ve bu damarlar o kadar ince ki, içlerinden sadece birer birer kan hücreleri geçebilir.”

Asya hayranlıkla fısıldadı:

“O zaman damarlar, kalpten uzaklaştıkça geniş değil, tam tersi daha dar oluyor!”

Profesör Yürek başını salladı.

“Aynen öyle. Damarlar bir ağacın kökü gibidir. Gövde kalın başlar, ama dallara ayrıldıkça incelir. Kılcal damarlar da bu ağacın en uç yapraklarına benzer. Her hücreye tek tek ulaşmak için incecik olmaları gerekir.”

Toplardamarlar ve Kalbe Dönüş

Bir süre sonra Profesör bastonuyla yere dokundu. Minik bir titreşimle çocuklar, kılcal damarlardan toplanan kirli kanla birlikte toplardamar yollarına doğru hareket etti.

“Ve şimdi,” dedi, “dar damarlar yeniden birleşecek. Vücudun her yerinden gelen kirli kan, toplardamar adı verilen borularla kalbe geri dönecek.”

Bir süre sonra kan yavaş yavaş kirlenmeye başladı. Profesör, incelen damarları gösterdi:

“Şimdi temiz kan kullanıldı. Geri dönme zamanı! Bu daha ince yapılı olanlar toplardamarlar. Çünkü kan, kalbe düşük basınçla geri döner. O yüzden toplardamarlar daha ince duvarlıdır. Ama içinde kapakçıklar vardır, kanın geri kaçmasını engellerler.”

Asya başını salladı:

“Yani kanın nereden gelip nereye gittiğine göre damar kalınlığı değişiyor!”

Profesör bastonuyla tekrar yere vurdu.

“Ve işte bu yüzden Asya’nın sorduğu soru çok önemliydi!”

Yeniden Sınıfta

Bir anda etraflarında dönen ışıklar parladı. Kalbin içindeki son kılcal damardan geçerken bir hortum gibi saran kırmızı girdap çocukları içine çekti. Kısa bir dönme hissinden sonra… “hop!” hepsi sıralarına geri dönmüştü!

Asya gözlerini kırpıştırarak etrafına baktı. Yanındaki arkadaşı Ender heyecanla mırıldandı:

“Gerçek miydi yoksa rüya mıydı?”

Tam o sırada sınıfın ortasında bir “poff!” sesiyle kırmızı pelerinli Profesör Yürek yeniden belirdi. Elindeki bastonunu yere vurdu, gülümsedi ve göz kırptı:

“Kalbinizi sevgiyle koruyun çocuklar. Çünkü o, sadece kan değil, hayatın kendisini taşır!”

Ve ışıklarla birlikte yok oldu.

Sınıfta bir an sessizlik oldu. Ardından Hatice Öğretmen gülümsedi:

“Asya, sorduğun soru bütün sınıfı harika bir yolculuğa çıkardı. Bazen bir ‘neden’ sorusu, hayal gücümüzü de harekete geçirir.”

“Öğretmenim!” diye atıldı Asya, heyecandan sesi titriyordu. “Damarlar ağaç gibiymiş! Kalpten çıktıkça dallanıp inceliyormuş, en sonunda da kılcal damarlardan tek tek hücrelere ulaşıyormuş.”

Hatice Öğretmen başını salladı:

“Bravo Asya! Harika tarif ettin. Vücudumuzda yaklaşık 100 bin kilometre damar var çocuklar, yani Dünya’nın etrafını iki buçuk kez dönecek kadar!”

Çocuklar hayretle “Vaaay!” diye bağırdı. Ender elini kaldırdı:

“Öğretmenim, ben de kalbin sol karıncığının güçlü olduğunu öğrendim. Kanı vücuda pompalıyormuş!”

Hatice Öğretmen kahkahayla güldü:

“Aferin Ender! Demek ki kalp yalnızca sevgi değil, müthiş bir kas da aynı zamanda. Şimdi sizden bir ödev istiyorum…” dedi göz kırparak. “Kendi kalp yolculuğunuzu çizin! Hangi damar nereye gidiyor, nerede daralıyor, nerede oksijen veriliyor, bunları hikâyenize katın. Sonra da haritamızı sınıfta birbirimize anlatalım. Bakalım her kalbin yolcuğu aynı mı? Sadece kendi kalbimize değil, sevdiklerinizin de kalbine dokunalım…

Asya hemen defterini çıkardı. Kocaman bir kalp çizdi, içine küçük bir kendini ve arkadaşlarını yerleştirdi. Profesör Yürek’i unutmamıştı.

Altta ise şu cümleyi yazdı:

“Kalbimden çıkan yollar, hayatı taşıyor. Ve ben artık her atışında bunu duyabiliyorum.”

Dr. Mustafa KEBAT

Sayın okuyucu,

Yukarıda yer alan hikaye firmalarımız Tetkik OSGB – Tetkik Danışmanlık tarafından sosyal sorumluluğumuz olan çocuklarımızı bilgilendirmek, okumaya, çalışmaya, doğal hayata heveslendirmek ülkemize ve geleceğimize yararlı bireyler olabilmelerine katkı sağlamak maksadı ile yayınlanmıştır.

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz. Varsa hatalarımızı bildirmeniz daha faydalı olmamıza desteğiniz bizim için çok değerli.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir.

Ayrıca, sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir iş güvenliği uzmanının, ilgili mühendisin ya da teknik ekibin yetki ve kararlarının yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, çalışma sahanız içerisindeki tehlike – risk belirlemesi ya da mevcut işleyişin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla firmanızın işleyişine müdahil olma ya da sorumlularınızın vereceği kararların yerine tutması olarak değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Daha Fazla

Kalp Dostu Nitrik Oksit – Karbonhidrat – Yağlar

Karbonhidratlar

Glikoz

Nitrik Oksit üretimi glikoza (NADPH kaynağı olarak) bağlıdır, ancak hiperglisemi büyük damarlarda NOS3 tarafından Nitrik Oksit üretimini engeller (glukozamin-sentetik yolu aktive ederek) ve kılcal damarlarda Nitrik Oksit‘i uyarır; NOS2 aracılı Nitrik Oksit üretiminin engellenmesini (inhibisyonu) sağlar.

Hipergliseminin diyabette endotel disfonksiyonunun gelişimi ve ilerlemesinde ve insülin duyarsızlığının indüklenmesinde rolü vardır; diyabette retina degradasyonu, beta hücre disfonksiyonu ve nefropati patogenezinde rolü vardır.

Sonuç: Damarlarda Nitrik Oksit üretimi için gerekli olan glikoz (kan şekeriniz) normalin üzerine çıktığında da damarlarda Nitrik Oksit üretimi durur.

Fruktoz

Endotelyal Nitrik Oksit‘nin inhibisyonu, BH4 eksikliğinden kaynaklandığı düşünümektedir. NOS2 aracılı Nitrik Oksit üretiminin inhibisyonuna neden olur.

Fruktoz damar gevşemesini, hipertansiyonu ve insülin direncini bozar.

Sonuç: Fruktoz, damarlarda Nitrik Oksit üretimini durdurur.

Yağlar

Doymuş Yağlar ve Trigliseridemi

Daha düşük NOS3 fosforilasyonu ve insülin aracılı vazodilatasyon ile bozulmuş endotelyal Nitrik Oksit üretimi; NOS2 aktivitesini arttırır.

Hiperkolesterolemi hastalarında endotel disfonksiyonu ile birlikte Nitrik Oksit üretimi azalmıştır; Doymuş yağ asitleri, kolesterol ve LDL’nin beta hücre yıkımı veya disfonksiyonunun ve karaciğer, gastrointestinal, vasküler (hipertansiyon dahil) ve nörolojik hastalıkların patogenezinde rolü mevcuttur.

Sonuç: Doymuş yağ asitleri, kolesterol, LDL ve Trigliserid kan değerleri yükseldiğinde damarlarda Nitrik Oksit üretimini baskılar.

Doymamış yağ asitleri: n-3 (Balık yağı, EPA, DHA); n-6 (Linoleik asit); n-9 (Oleik asit)

n-3 ve n-6 PUFA, endotel hücreleri tarafından Nitrik Oksit üretimini artırır; n-9 PUFA, NOS3 aktivitesini azaltarak Nitrik Oksit üretimini engeller.

Hücresel n-3 ve n-6 FA konsantrasyonunun oranı, NOS2 tarafından Nitrik Oksit üretimi için önemli bir belirleyicidir.

PUFA’lar, Nitrik Oksit üretimindeki değişiklikler yoluyla kısmen vasküler endotel fonksiyonunu düzenler; Balık yağı, DHA ve EPA’nın kardiyovasküler fonksiyon için yararlı olduğu düşünülmektedir; n-9 FA’nın plazma konsantrasyonlarının artması, endotel disfonksiyonunun patogenezine katkıda bulunabilir; inflamatuar yanıtta rol oynar.

Sonuç: Balık yağı, EPA, DHA ve Linoleik asit değerleri arttıkça damarlarda Nitrik Oksit üretimi artarken, Oleik asit arttıkça da damarlarda Nitrik Oksit üretimi azalır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Damarlarınız İçin Nitrik Oksiti Yükseltelim

Gaz halinde bulunan ve iki atomdan oluşan nitrik oksit, doğal ortamda ve insan vücudunun bazı kısımlarında bulunabilir.

Doğal Nitratlar, vücutta nitrik okside dönüştürülebiliyor. Bu sebeple nitratlardan yüksek doğal gıdaları tüketmeyi tercih etmek, kandaki nitrik oksit seviyesini etkili ve yeterli bir şekilde yükseltir.

Nitrik oksit (NO), vücudun çeşitli bölgelerindeki NO sentazları (NOS) aracılığıyla L-argininin NO’ya dönüştürülmesiyle üretilir. 

Haydi Gelin NİTRİK OKSİT Seviyenizi Yükseltelim

Öncelikle;

L-arginin, yoluyla nitrik oksit üretildiği için düzenli ve yeterli L-arginin ve L-sitrulin aminoasitlerinden zengin beslenilmelidir.

L-arginin kaynağı gıdalar;

  • Başta kırmızı et,
  • Tavuk,
  • Kümes hayvanları,
  • Balık,
  • Süt ürünleri
  • Fındık,
  • Badem,
  • Kaju,
  • Kabak çekirdeği,
  • Baklagiller,
  • Tam tahıllar.

Nitrik oksit (NO) kaynağı gıdalar

1.    Kırmızı Pancar: Kırmızı pancar, nitrat içerir ve vücutta nitrik okside dönüşebilir.
2.    Fesleğen ve Diğer Yeşil Yapraklı Sebzeler: Fesleğen, ıspanak, pazı gibi yeşil yapraklı sebzeler, nitrik oksit üretimine katkıda bulunabilir. Örneğin: 100 gramlık ıspanak porsiyonu, yaklaşık 24 – 387 miligram nitrat içerir.
3.    Nar: Nar, nitrik oksit seviyelerini artırmada yardımcı olabilecek antioksidanlar içerir.
4.    Keten Tohumu: Omega-3 yağ asitleri içeren keten tohumu, kan damarlarının sağlığını destekleyebilir ve nitrik oksit üretimini artırabilir.
5.    Yaban Mersini ve Diğer Koyu Renkli Meyveler: Yaban mersini, böğürtlen, ahududu gibi koyu renkli meyveler, antioksidanlar içerir ve nitrik oksit üretimini destekleyebilir.
6.    Bitter Çikolata: Kakao, nitrik oksit üretimini artırabilir. Ancak, yüksek şeker içeriğine dikkat edilmelidir.
7.    Sarımsak: Sarımsak, nitrik oksit seviyelerini artırabilir ve kan damarlarının genişlemesine yardımcı olabilir.
8.    Ceviz, içerdikleri L-arginin adlı amino asit sayesinde nitrik oksit üretimine katkıda bulunabilir.
9.    Deniz Ürünleri: Özellikle somon gibi omega-3 yağ asitleri içeren deniz ürünleri, nitrik oksit üretimini destekleyebilir.
10.    Yeşil Çay: Yeşil çayın içeriğinde bulunan antioksidanlar, nitrik oksit seviyelerini artırabilir.

⭐️ C vitamini ve nitrat içeren bileşen parçalarından nitrik oksit üretir. Bu sebeple C vitamini, E vitamini ve polifenollerden zengin beslenme önemlidir.

⭐️ Haftada en az 150 dakika egzersiz yapılmalıdır. Yapılan birçok çalışma yüksek tansiyon ve kalp hastalığı olan bireylerde düzenli fiziksel aktivitenin damar içi endotel yapıdaki düz kasları gevşettiği (vazodilatasyonu artırdığını) görülmektedir. Haftada en az 3 kez 30 dakika egzersiz yapıldığında 10 hafta kadar kısa sürede egzersizin endotel sağlığı ve nitrik oksit üretimi üzerindeki faydaları görülebilir. Egzersizde ideal haftalık 150 dk nın üzerine çıkmaktır.

⭐️⭐️ Mide ilacı (PPİ olanlar) sürekli kullanılmamalıdır. (NO üretimi için mide asidi gerekli)

⭐️⭐️ Sık gargara yapılmamalıdır. Araştırmalarda, gargaranın nitrik oksit üretmek için gerekli olan ağız florasındaki bakterileri öldürdüğünü tespit edilmiştir. Sürekli gargara kullanmak, nitrik oksit üretimini azaltır. Bazı durumlarda kan basıncında ve diyabet riskinde de artışa neden olur.

⭐️⭐️ Sigara tüketilmemelidir. Sigara içmenin neden olduğu damarsal fonksiyon bozuklukları, Nitrik oksit (NO) üretiminin azalması ile başlar. Sigara endotel hücrelerine doğrudan fiziksel hasara neden olmasının yanında sistematik inflamasyonu artırır. Sigara içmek ateroskleroz gelişimi için en önemli önlenebilir risk faktörüdür.

Dikkat: L-arginin takviyeleri nadiren gereklidir ve sadece gerçekten eksikliği olan bireylere fayda sağlar.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Travma ve enfeksiyonda nitrik oksidin rolü. http://chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://jag.journalagent.com/travma/pdfs/UTD_10_3_149_159.pdf

⭐️⭐️ Nitrik oksitin kardiyovasküler hastalıklardaki rolü https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/15722114/

⭐️⭐️ SAĞLIK VE HASTALIKTA NİTRİK OKSİT ÜRETİMİNİN DÜZENLENMESİ https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC2953417/

⭐️⭐️ Nitrik Oksit (NO) ve Nitrik Oksit Sentaz (NOS)’ınFizyolojik ve Patolojik Özellikleri https://www.turkiyeklinikleri.com/article/tr-nitrik-oksit-no-ve-nitrik-oksit-sentaz-nosinfizyolojik-ve-patolojik-ozellikleri-34608.html

⭐️⭐️ Nitrik Oksit https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK554485/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Damarlarda Nitrik Oksit’in İşi Ne?

Nitrik oksit (NO), bir gaz ve çok önemli fizyolojik rollere sahip serbest radikal olarak damarların endotel hücreleri tarafından L-argininin oksijenle reaksiyonuyla oluşur (ve birçok fizyolojik süreçte yer alan siklik guanozin monofosfatın (cGMP) aktivasyonu yoluyla) damalardaki düz kasların gevşemesini sağlayarak kan akışının artmasını ve kan basıncının düşmesini sağlar.

Nitrik oksidin önemini farklı bir açıdan değerlendirdiğimizde, kalp ve diyabet hastalarında, erektil disfonksiyonu olan kişilerde nitrik oksit üretiminin sınırlı olduğu bilinmelidir.

Endotel tabaka damarların iç yüzeyini kaplayarak, kalp damar sisteminin bütünlüğünü sağlar. Sağlam ve işlevsel olduğu sürece yeterli nitrik oksit (NO) üretimi yaparak kan akışının düzenlenmesinde rol oynayarak kalp damar hastalığı gelişme riskini ortadan kaldırır.

Endotel tabakada nitrik oksit üretiminin azalması aynı zamanda, endotel tabakanın fonksiyonlarında da azalmaya sebep olur. Endotel tabakasının fonksiyonlarının kaybından sonra yıllar içinde damarlarda gelişen yapısal değişiklikler kardiyovasküler risklerlerle ilişkilidir.

Dikkat edilmesi gereken en önemli husus kardiyovasküler hastalıkların gelişimine neden olan tüm risk faktörleri nitrik oksit üretimini bozmaktadır.

Nitrik Oksit Üretimi Yaş İlerledikçe Baskılanır

Nitrik Oksit ve diğer bir son ürün olan sitrüllin, L-arginin‘den Nitrik Oksit Sentaz (NOS) enzimi aracılığıyla sentezlenir.

L-arginin, yeterli endotelyal nitrik oksit üretiminin kaynağıdır. Sağlıklı genç bireylerde bu üretim yeterli iken yaşlandıkça L-arginin’den Nitrik Oksit Sentaz (NOS) nitrik oksit üretme yeteneği (yaklaşık %50) azalır.

20 yaşında sağlıklı bir yetişkinin kalp damarlarındaki Nitrik Oksit miktarı, 70 – 80 yaşlarına geldiğinde %75 den daha fazla azalır. Lakin Nitrik Oksit miktarını yeterli sınırlarda korumak ve doğal yollarla arttırmak mümkündür. Vücut C vitamini ve nitrat içeren bileşen parçalarından nitrik oksit üretir.

Nitrik Oksit Çok mu Gerekli?

Evet hem de çok gerekli…

Çünkü;

Damar endotelinde L-arginin’den Nitrik Oksit Sentaz (NOS) nitrik oksit üretimi ile;

  • Aterosklerozdan korur
  • Oksidatif stresten korur
  • İnflamasyonu engeller
  • Anti-enfeksiyöz etkilidir
  • Doğurganlı artar
  • Yara iyileşmesi hızlanır
  • Besin sindirimi ve emilimi artar
  • Yağsız doku kütlesini ve kahverengi yağ dokusu gelişimini artırır

Ayrıca

  • Metabolik sendromları (dislipidemi, obezite, diyabet ve hipertansiyon dahil) iyileştirmek
  • Erektil disfonksiyon
  • Orak hücre hastalığı
  • Kas distrofisi
  • Preeklampsi olan kişileri tedavisine destek olur.

Arterleri gevşeterek, kan basıncını düşürmek amacı ile L-arginin takviyeleri gelişi güzel kullanılabilmektedir. Lakin L-arginin gerçekten eksikliği olan kişiler haricinde takviye olarak alınması pek de gerekli değildir.

metabolik sendromları (dislipidemi, obezite, diyabet ve hipertansiyon dahil) iyileştirmek ve erektil disfonksiyon, orak hücre hastalığı, kas distrofisi ve preeklampsi olan kişileri tedavi etmek.

Sağlıklı vücut genel olarak ihtiyaç duyduğu tüm L-arginin’i üretir.

L-arginin kaynağı besinler

  • Fındık
  • Balık
  • Kırmızı et
  • Soya
  • Kepekli tahıllar
  • Fasulye
  • Süt ürünleri

Nitrik Oksit Vücutta Etkileri

  • Sistemik inflamasyonu azaltır ve bağışıklık sistemini güçlendirir.
  • Kan damarlarını genişleterek kan akışını artırır, kan basıncını düşürür ve kalp sağlığını iyileştirir.
  • Egzersiz ve kas performansını artırır. Egzersiz performansını artırmak için kırmızı pancar tüketin.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Merak edenler için özet Nitrik Oksit metabolizması 

Hem enzimatik (NOS yoluyla; majör yol) hem de enzimatik olmayan yolları içeren NO sentez yolunun şematik genel görünümü. L-arginin, NADPH ve oksijen varlığında NO ve sitrüline dönüştürülür.

NOS yolları aktiviteleri için temel kofaktörlere (BH4, FAD, FMN ve hem) bağlıdır; NOS1 ve NO3 de Ca 
2+ bağımlıdır.

Sitrülinden de novo arginin üretimi ASS ve ASL enzimlerini içerir. Diyet alımıyla değiştirilebilen potansiyel faktörler gri bir arka planla gösterilir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Travma ve enfeksiyonda nitrik oksidin rolü. http://chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://jag.journalagent.com/travma/pdfs/UTD_10_3_149_159.pdf

⭐️⭐️ Nitrik oksitin kardiyovasküler hastalıklardaki rolü https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/15722114/

⭐️⭐️ SAĞLIK VE HASTALIKTA NİTRİK OKSİT ÜRETİMİNİN DÜZENLENMESİ https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC2953417/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla