Beyin – Deri ve Su? – Küçük Gençlere

Bir sabah dördüncü sınıf öğrencileri sınıflarında sıralarına oturmuştu. Hatice öğretmen tahtaya kocaman bir güneş çizmiş, altına da “Merak etmek öğrenmenin anahtarıdır” yazmıştı. Çocukların gözleri parlıyordu çünkü bu derslerde sık sık sürprizler olurdu.

O sırada Nilda elini kaldırdı.

Nilda: “Öğretmenim, ben dün eve giderken çok susamıştım. Su içince kendimi çok iyi hissettim. Merak ediyorum… Neden su içmeliyiz? Yani suyun vücudumuzda tam olarak ne yaptığı bana çok gizemli geliyor.”

Sınıf bir anda sessizleşti. Çünkü bu soru herkesin aklında vardı ama kimse böylesine doğrudan sormamıştı.

Hatice öğretmen gülümseyerek:
“Harika bir soru Nilda! Demek ki bugünkü dersimizin konusu belli oldu. Ama sıradan bir ders değil bu. Sizce yine biraz sihire ihtiyaç duyar mıyız?”

Çocukların hepsi bir ağızdan bağırdı:
Çınar, Elif, Atlas, Defne Yaz, Mila, Aziz ve diğerleri: “Evet öğretmenim! Sihir! Sihir!”

Hatice öğretmen ellerini üç kez birbirine çarptı. Birden sınıfta hafif bir rüzgâr esmeye başladı, pencerelerden içeri sanki gökkuşağı renklerinde ışıklar doldu. Ve puf! Karşılarında uzun beyaz sakallı, mavi şapkalı, elinde su damlası şeklinde asası olan Sihirli Profesör Su belirdi.

Profesör Su: “Merhaba küçük kaşifler! Ben Profesör Su. Dünyadaki en değerli sıvının sırrını öğrenmek için geldim. Nilda’nın sorusu çok önemli: Neden su içmeliyiz? Cevabını bulmak için sizi sihirli bir yolculuğa çıkarmaya geldim. Hazır mısınız?”

Çocuklar heyecanla ayağa fırladılar.
Mercan: “Ben hazırım! Ama lütfen bu kez gerçekten vücudumuzun içine gidelim, görmek istiyorum!”
Profesör Su: “Tam da öyle olacak. İlk durağımız beyniniz. Çünkü suyun en çok iş yaptığı, en hassas olduğu organlardan biridir.”

Ve profesör asasını havaya kaldırdı. Birden bütün sınıf küçücük su damlalarına dönüştü. Ardından kendilerini kocaman kıvrımlı, ışıl ışıl bir yapının içinde buldular: Beyin!

Çocuklar etrafa bakınca inanamadılar. Her yerde elektrik kıvılcımları gibi ışıklar parlıyor, kabloları andıran uzun yollar boyunca minik sinyaller “fırt fırt” diye geçiyordu.

Zehra: “Vay canına! Bu sanki dev bir şehir gibi. Yollar, ışıklar, sinyaller var.”
Profesör Su: “Çok doğru Zehra. Beyniniz aslında bir şehir gibi. Buradaki binalara nöron denir. Yani sinir hücreleri. Sizin düşünmenizi, konuşmanızı, gülmenizi, oyun oynamanızı sağlayan her şey bu nöronlarda olur. Ve tahmin edin bakalım bu şehirde yolların düzgün çalışması için en önemli şey nedir?”

Ege hemen atladı: “Elektrik mi?”
Profesör Su: “Kısmen doğru. Elektrik sinyalleri burada çok önemli. Ama bu elektriklerin düzgün iletilmesi için ortamın dengede olması gerekir. İşte burada ben, yani su devreye girerim.”

Çocuklar şaşkın bakışlarla birbirine döndüler.

Tibet: “Ama profesör, suyla elektrik birbirine karışınca tehlikeli olur derler. Burada nasıl oluyor da işe yarıyor?”
Profesör Su: “Çok akıllıca bir soru Tibet. Evet, dışarıda suyla elektrik karışınca tehlike olur. Ama vücudunuzun içinde su, elektrik sinyallerinin güvenli şekilde ilerlemesini sağlar. Çünkü suda elektrolitler vardır. Elektrolitler, yani sodyum, potasyum gibi mineraller, elektrik sinyallerinin nöronlardan diğerine atlamasını kolaylaştırır. Yani ben su olarak hem taşıyıcıyım hem de düzenleyiciyim.”

Nilda heyecanla: “Yani biz yeterince su içmezsek beynimizde bu sinyaller yavaşlıyor mu?”
Profesör Su: “Kesinlikle! Buna dehidrasyon denir. Yani susuz kalma. Susuz kaldığınızda beyninizdeki elektriksel iletişim bozulur. Sonuçta başınız döner, dikkatiniz azalır, ders çalışırken odaklanamazsınız. Hatta çok uzun süre susuz kalırsanız hayal görmeye bile başlayabilirsiniz.”

Ela ürpererek: “Yani su içmezsek beynimiz yanlış sinyaller gönderiyor. Peki ya hafızamız?”
Profesör Su: “Hafızanız da büyük ölçüde sudan etkilenir. Çünkü beynin içinde beyin omurilik sıvısı diye özel bir sıvı vardır. Bu sıvı beyninizi yastık gibi korur, aynı zamanda besin ve sinyalleri taşır. Eğer yeterli su içmezseniz bu sıvı azalır, beyniniz adeta ‘susuz’ kalır.”

Defne Yaz: “Ben ders çalışırken bazen çok susuyorum ama su içmeyi unutuyorum. Sonra da soruları çözerken kafam karışıyor. Bu, beynimin susuz kalmasıyla mı ilgili?”
Profesör Su: “Evet Defne Yaz. Düşüncelerinin berrak olması için beyninin berrak bir suya ihtiyacı var. Tıpkı kirli bir gölette balıkların göremediği gibi, susuz kalmış beyinde de bilgiler birbirine karışır.”

Atlas: “Peki profesör, beynimizin yüzde kaçı sudan oluşuyor?”
Profesör Su: “Harika bir soru Atlas. İnsan beyninin yaklaşık yüzde 75’i sudur. Yani beyninizin büyük kısmı sudan yapılmış diyebiliriz. Eğer su miktarı azalırsa, bu dev şehirde trafik kazaları olur, yollar kapanır.”

Asya Naz: “Benim aklıma bir şey geldi. Peki su sadece iletim için mi önemli, yoksa başka şeyler de yapıyor mu?”
Profesör Su: “Elbette çok şey yapar. Örneğin beynin sıcaklığını ayarlar. Siz koştuğunuzda, oyun oynadığınızda beyniniz ısınır. İşte su, bu ısının dengede kalmasını sağlar. Ayrıca su, toksinleri yani zararlı maddeleri beyinden uzaklaştırır. Adeta çöp kamyonu gibi çalışır.”

Ali gülerek: “Yani su beynimizin hem elektrik teknisyeni hem de çöpçüsü hem de klima sistemi mi?”
Profesör Su kahkahalarla: “Bravo Ali! Çok güzel özetledin.”

Kıvanç: “Profesör, siz biraz önce ‘elektrolit’ dediniz. O neydi tam olarak?”
Profesör Su: “Elektrolitler, suyun içinde çözünmüş minik şarjlı parçacıklardır. Sodyum, potasyum, kalsiyum gibi minerallerden oluşurlar. Bunlar olmasa nöronlar birbirine mesaj gönderemez. Mesela bilgisayarların kablosuz internete ihtiyacı vardır ya, işte nöronların da elektrolitlere ihtiyacı vardır.”

Mercan: “Peki elektrolitler bitince ne olur?”
Profesör Su: “O zaman kaslarınızda kramplar olur, beyniniz yavaşlar, hatta bayılabilirsiniz. Spor yaparken çok terlediğinizde elektrolit kaybedersiniz. O yüzden sporcular bol su içer.”

Eylül: “Ben bazen çok uzun süre bilgisayar oynuyorum, sonra başım ağrıyor. Su içince geçiyor. Bu tesadüf mü?”
Profesör Su: “Hayır, bu tamamen bilimsel bir sonuç. Uzun süre ekran karşısında kalınca beynin çok enerji harcar. Bu sırada su kaybedersin. Susuzluk baş ağrısına yol açar. Su içince beynin yeniden dengeye gelir.”

Mila: “Benim dedem bazen ‘çok su içmek lazım, yoksa beyin kurur’ diyor. Beyin gerçekten kurur mu?”
Profesör Su gülerek: “Deden çok doğru söylüyor. Tabii ki beyin üzüm gibi kuruyup buruşmaz. Ama yeterince su olmazsa beynin hacmi biraz küçülür. Bu da baş ağrısı, yorgunluk ve unutkanlık yapar.”

Profesör Su asasını salladı. Çocukların etrafında berrak bir şelale belirdi. Bu şelale beynin içinden akan suyu temsil ediyordu. Çocuklar büyülenmiş gibi baktılar.

Yaman: “Ben artık su içmeden derse başlayamam. Yoksa beynim çalışmaz.”
Aziz: “Ben de futbol oynarken yanımda mutlaka su şişesi taşıyacağım. Çünkü kaslarım kadar beynim de susuyor.”

Profesör Su: “Harika! Demek ki beynin sırrını çözdünüz. Su beynin çalışması, hafıza, dikkat, duygu ve hayalleriniz için vazgeçilmezdir. Şimdi dilerseniz bir sonraki durağa, yani cildinize yani derinize yolculuk yapabiliriz. Ama önce herkes bana söz versin: Susadığında asla su içmeyi unutmayacaksınız.”

Çocukların hepsi bir ağızdan bağırdı:
Söz veriyoruz Profesör!

Beyinden ayrılan çocuklar, Profesör Su’nun asasının bir kez daha parlamasıyla bir anda başka bir yere doğru sürüklendiklerini hissettiler. Önlerinde uçsuz bucaksız bir ova vardı. Bu ova kıvrımlı dağlarla, gözenek gibi açılan minik tünellerle doluydu. Üzerinde parlayan ışıklar, sanki milyonlarca küçük kristal damla gibiydi.

Ela şaşkınlıkla etrafına bakarak:
“Burası nereye benziyor biliyor musunuz? Sanki dev bir yeryüzü haritası gibi… Ama neden gözenekler var?”

Profesör Su gülümseyerek:
“Çok doğru gözlem Ela. Burası aslında sizin derinizin içinden bir kesit. Yani cildinizin büyütülmüş hâlini görüyorsunuz. İnsan vücudunun en büyük organı deridir. Ve tahmin edin bakalım derinizin en sadık dostu kimdir?”

Çınar: “Su! Çünkü sen bizi buraya getirdin, değil mi?”
Profesör Su: “Bravo Çınar. Evet, su. Çünkü deri, su sayesinde canlı, esnek ve koruyucu kalır.”

Zehra merakla: “Ama profesör, ben hep kalbin, beynin ya da akciğerin en önemli organ olduğunu düşünürdüm. Deri de organ mı?”

Profesör Su: “Harika soru Zehra. Evet, deri bir organdır ve vücudunuzun en büyük organıdır. Hepinizin üzerinde kocaman bir elbise gibi durur. Bu elbisenin görevi sadece sizi kaplamak değildir. Deri, mikropları dışarıda tutar, güneş ışığını düzenler, vücudun ısısını ayarlar ve dokunma duyunuzu sağlar. Bütün bunları yapabilmesi için suya ihtiyacı vardır.”

Ege ellerini kaldırarak:
“Yani öğretmenim, pardon profesörüm, biz su içmesek cildimiz görevlerini yapamaz mı?”

Profesör Su:
“Kesinlikle öyle Ege. Su, cildinizin hem içeriden hem dışarıdan çalışmasını sağlar. İçeriden kanla gelen su, cilt hücrelerini şişkin ve sağlıklı tutar. Dışarıdan ise terleme yoluyla suyu kullanır. Böylece vücudunuzun ısısını dengeler.

Çocuklar merakla cildin farklı katmanlarına bakıyorlardı.

Profesör Su asasını salladı ve dev bir ekran gibi üç katman belirdi:

  1. Epidermis (Üst tabaka)
  2. Dermis (Orta tabaka)
  3. Hipodermis (Alt tabaka)

Profesör Su:
“İşte bu üç katman sizin cildinizi oluşturur. Epidermis mikroplara karşı kalkan gibidir. Dermis içinde damarlar, sinirler, ter bezleri bulunur. Hipodermis ise yağ tabakasıdır, vücudu sıcak tutar. Ve bu üç tabakanın hepsinin sağlıklı çalışması için suya ihtiyacı vardır.”

Atlas şaşkınlıkla:
“Yani bizim derimiz aslında üç katlı bir apartman gibi mi?”
Profesör Su: “Aynen öyle Atlas. Ama bu apartmanın pencereleri gözeneklerdir. Bu pencerelerden hem su dışarı çıkar (terleme) hem de hava alışverişi olur.”

Defne Yaz: “Profesör, peki terleyince neden ıslanıyoruz? Ben koştuğumda tişörtüm sırılsıklam oluyor.”

Profesör Su:
“Çünkü terleme, derinizin suyu kullanarak vücut ısınızı dengelemesidir. Koşarken kaslarınız çalışır, ısınır. Eğer bu ısı artmaya devam ederse vücudunuz zarar görür. O yüzden derinizdeki ter bezleri suyu dışarı çıkarır. Su buharlaşırken vücudunuz serinler. İşte bu, dünyanın en doğal klima sistemidir.”

Yaman gülerek:
“Yani biz aslında yürüyen klimalarız ha!”

Profesör Su:
“Evet Yaman, tam da öyle. Ama klimanızın çalışması için yeterince su içmeniz gerekir. Eğer su içmezseniz terleyecek sıvınız kalmaz, vücudunuz aşırı ısınır ve bayılabilirsiniz. İşte bu yüzden yazın su içmek çok önemlidir.”

Nilda düşünceli:
“Peki profesör, derimizin ne kadarı sudan oluşuyor?”

Profesör Su:
“Çok güzel bir soru Nilda. İnsan derisinin yaklaşık yüzde 60’ı sudur. Bu su, hücrelerin içindeki sıvıda, kan damarlarında ve dokuların arasında bulunur. Eğer bu oran düşerse cildiniz kurur, çatlar, kaşınır. Aynı zamanda mikroplar daha kolay içeri girer.”

Asya Naz hemen ekledi:
“Benim annem hep ‘cildin kurumaması için bol su iç’ der. Meğer bilimselmiş!”

Profesör Su:
“Kesinlikle doğru bir tavsiye Asya Naz. Kozmetik kremler dışarıdan cildi nemlendirir ama gerçek nem içeriden gelir. Yani suyu içmek en etkili güzellik sırrıdır.”

Çocuklar deride dolaşırken birden yukarıdan parlak ışıklar geldi. Bu, güneş ışığının deriden süzülüşünü temsil ediyordu.

Mercan gözlerini kısarak:
“Profesör, güneş ışığı çok güçlü. Deri buna nasıl dayanıyor?”

Profesör Su:
“İşte burada da suyun rolü var. Su, hücreleri nemli tutarak UV ışınlarının zararını azaltır. Ayrıca derinizde melanin adlı bir pigment vardır. Bu madde sizi güneşin zararlı ışınlarından korur. Ama çok fazla güneşte kalırsanız, derinizdeki su buharlaşır, susuz kalır ve yanık oluşur.”

Ali merakla:
“Yani güneşte çok kalınca derimiz yanıyor çünkü suyumuz azalıyor mu?”
Profesör Su:
“Evet Ali, büyük oranda öyle. Güneşte fazla kalınca cildinizin suyu azalır, hücreler zarar görür. O yüzden yazın hem su içmek hem de gölgede dinlenmek çok önemlidir.”

Kıvanç: “Profesör, peki su cildimizi mikroplardan nasıl koruyor?”

Profesör Su:
“Çünkü su sayesinde ciltte ince bir tabaka oluşur: Asit mantosu denir. Bu tabaka cildi nemli tutar ve mikropların kolayca girmesini engeller. Eğer yeterince su içmezseniz bu tabaka zayıflar, yaralar daha zor iyileşir.”

Elif heyecanla:
“Demek ki su içmek sadece susuzluğu gidermiyor, bizi mikroplardan da koruyor!”

Profesör Su:
“Aynen öyle Elif. Siz dışarıdan ellerinizi yıkayarak mikropları temizlersiniz, içeriden de su içerek cildinizi güçlü tutarsınız.”

Eylül:
“Profesör, benim bazen dudaklarım çatlıyor. Annem ‘yeterince su içmiyorsun’ diyor. Gerçekten su içmek dudaklarımızı da onarıyor mu?”

Profesör Su:
“Evet Eylül. Dudaklarda yağ bezleri çok azdır, bu yüzden kuruması kolaydır. Eğer su içersen hücrelerin suyu emer, dudaklar pürüzsüzleşir. Ama susuz kalırsan çatlaklar oluşur. O yüzden kışın bile bol su içmek gerekir.”

Mila:
“Benim cildim bazen kaşınıyor. Kremler sürüyorum ama yine oluyor. Su bununla da ilgili mi?”

Profesör Su:
“Evet Mila, cilt kuruyunca savunma zayıflar, sinir uçları uyarılır ve kaşıntı olur. İçten suyla, dıştan kremle desteklersen cildin rahatlar.”

Aziz:
“Benim dedem yaşlı, onun cildi çok kırışık. Bu da suyla ilgili mi?”

Profesör Su:
“Çok güzel gözlem Aziz. Evet, yaşlandıkça derideki su miktarı azalır. Hücreler küçülür, elastikiyet kaybolur, kırışıklıklar artar. O yüzden gençken bol su içmek, cildin yaşlanmasını geciktirir.”

Tibet biraz daha meraklı:
“Profesör, siz hep hücrelerin su emdiğini söylüyorsunuz. Peki su hücrelerin içine nasıl giriyor?”

Profesör Su:
“Harika bir soru Tibet. İşte bu sürece osmos denir. Yani suyun çok olduğu yerden az olduğu yere doğru geçmesi. Hücreler bu şekilde su alır ve dengede kalır. Eğer dengede kalmazsa hücre ya şişer ya da büzüşür. İşte buna osmotik denge denir.”

Atlas:
“Yani biz su içince aslında hücrelerimiz küçük balonlar gibi şişiyor mu?”
Profesör Su:
“Evet Atlas! Hücreler minik balonlar gibidir. Yeterince suyla dolunca sağlıklı ve esnek kalırlar.”

Defne Ebrar:
“Ben bazen derste çok terliyorum ama su içmeye utanıyorum. Halbuki anladım ki içmezsem derim de zarar görüyor.”

Profesör Su:
“Evet Defne Ebrar, utanmana hiç gerek yok. Su içmek en doğal ihtiyaçtır. Derin senin en büyük organın ve sürekli senden su bekliyor.”

Can:
“Ben futbol oynarken çok terliyorum. Artık anladım ki terle kaybettiğim suyu hemen yerine koymam lazım.”

Profesör Su:
“Bravo Can. Terlediğinde su içmezsen hem beynin hem derin hem de kasların zarar görür.”

Profesör Su çocuklara son bir manzara gösterdi. Dev bir göl, gölün üzerinde parlayan milyonlarca su damlası… Bu, cildin yüzeyiydi. Damla damla suyun ışıldadığını gören çocuklar büyülendi.

Nilda:
“Ben artık su içmeyi sadece susadığımda değil, cildim için de yapacağım.”

Ela:
“Benim için su artık sadece içecek değil, görünmez bir krem gibi.”

Profesör Su gülümseyerek:
“Harikasınız çocuklar. Deriniz suyla canlı, esnek ve koruyucu kalır. Unutmayın, su sizin görünmez zırhınızı parlak ve güçlü tutar. Şimdi isterseniz bir sonraki durağa, yani karaciğerinize doğru yol alalım.”

Çocukların hepsi bir ağızdan bağırdı:
“Evettt! Hadi Profesör!”

Ve ışıklarla dolu yeni bir yolculuk başladı.

Küçük gençler, devamı bir sonraki yazıda…

Dr. Mustafa KEBAT

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Yukarıda yer alan hikaye firmalarımız Tetkik OSGB – Tetkik Danışmanlık tarafından sosyal sorumluluğumuz olan çocuklarımızı bilgilendirmek, okumaya, çalışmaya, doğal hayata heveslendirmek ülkemize ve geleceğimize yararlı bireyler olabilmelerine katkı sağlamak maksadı ile yayınlanmıştır.

Dr Mustafa KEBAT

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz. Varsa hatalarımızı bildirmeniz daha faydalı olmamıza desteğiniz bizim için çok değerli.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir.

Ayrıca, sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir iş güvenliği uzmanının, ilgili mühendisin ya da teknik ekibin yetki ve kararlarının yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, çalışma sahanız içerisindeki tehlike – risk belirlemesi ya da mevcut işleyişin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla firmanızın işleyişine müdahil olma ya da sorumlularınızın vereceği kararların yerine tutması olarak değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Daha Fazla

Rastgeleliğin Beyinden Sonrası Kaostan Hafızaya

Beyin Rastgele Verileri Nasıl Anlamlı Hatıralara Dönüştürür?

Hayat, bir veri bombardımanı. Reklamlar, konuşmalar, görüntüler, sesler, duygular, dokunuşlar… Her an binlerce bilgi beynimize hücum ediyor.

Lakin bir düşünün: Tüm bu rastgele verilerden yalnızca bazıları hafızamıza kazınıyor. Peki beyin bu seçimi nasıl yapıyor?

Bu kadar dağınık bilgiyi nasıl düzenli, anlamlı ve kalıcı hale getiriyor?

İşte beynin bu olağanüstü organizasyon ustalığının perde arkası…

🧠 🧠 🧠
Dikkat – Beynin Bilgi Kapıcısı

Beyin çevreden gelen her veriyi kaydedemez. Zihnimiz, “önemli olanı” süzmek zorundadır. İşte burada dikkat devreye girer. Dikkat, beynin veri kapıcısıdır. Hangi bilgi içeri girecek, hangisi kapıdan dönecek buna karar verir. Bu süzgeç işlemini ön alın korteksi (prefrontal korteks) yapar.

🔍 Örnek: Kalabalık bir caddede yürürken bir arkadaşınızın yüzünü bir anda fark etmeniz… Onlarca insan arasından o tanıdık simayı seçen dikkatinizdir.

Örüntü Tanıma – Kaosta Düzen Bulmak

Beyin örüntüleri tanımada harikadır. Aynı bilgiyi farklı biçimlerde alsak bile, beyin bu tekrarları fark eder ve onları anlamlı desenlere dönüştürür. Bu görevi hipokampus üstlenir.

🔢 Örnek: Yeni bir telefon numarasını ezberlerken 0 530 568 42 75 diye parçalara ayırmamız… Beynin örüntü oluşturma çabasıdır bu.

Duygular – Bilgiyi Hafızaya Mıhlayan Güç

Bir olay sizi duygusal olarak etkilediyse, onu unutmanız neredeyse imkânsızdır. Amigdala, duygularla yüklü olayları çok daha güçlü işler. Bu yüzden duygu taşıyan bilgiler daha kalıcı olur.

🔥 Örnek: İlk aşık olduğunuz gün ne giydiğinizi hâlâ hatırlıyorsanız… Sebebi, o anın duygusal yoğunluğudur.

Sinaptik Plastikite – Bilgiyi Bağlamak

Öğrenmek, nöronlar arasında yeni bağlantılar kurmak demektir. Sık tekrar edilen bilgiler, bu bağlantıları güçlendirir. “Birlikte ateşleyen hücreler, birlikte bağ kurar” (Hebb Yasası) sözü işte bunu anlatır.

🧬 Örnek: Bir şarkıyı ne kadar çok dinlerseniz, sözleri o kadar kalıcı olur. Çünkü beyninizdeki nöronlar arasındaki bağlar güçlenir.

Tekrar ve Uyku – Hafızayı Sabitleyen İkili

Bir şeyi ne kadar çok tekrar ederseniz, beyniniz onu o kadar çok “önemli” olarak işaretler. Ancak sadece tekrar yetmez. Uyku, özellikle de REM uykusu, öğrenilen bilgiyi yerli yerine oturtur.

🌙 Uyarı: Uykusuz geçen bir gecenin ardından öğrendiğiniz bilgilerin zihninizde buharlaşması şaşırtıcı değil. Beyin, konsolidasyon yapamadığı için hafıza inşa edemez.

Anlam Yükleme – Beyin Hikâyeleri Sever

Beyin, tek başına duran kuru bilgileri sevmez. Onlara anlam, bağlam ve hikâye arar. Bilgileri bir yapbozun parçası gibi diğer bilgilerle ilişkilendirerek hatırlar.

📖 Örnek: “1789 Fransız Devrimi” sadece bir tarih değildir. Eğer onu bir halkın ayaklanışı, Bastille baskını ve özgürlük mücadelesiyle ilişkilendirirseniz, hafızanızda kalıcı olur.

Sonuç – Beynin Usta Editörü

Beyin, çevreden gelen bilgi selini şu adımlarla düzenler:

  • Dikkatle süzer
  • Duygularla renklendirir
  • Örüntü tanıyarak gruplar
  • Nöron bağlantılarını güçlendirir
  • Tekrar ve uyku ile pekiştirir
  • Hikâyeleştirerek kalıcı hale getirir

Bu süreç, sadece biyolojik değil; aynı zamanda evrimsel bir stratejidir. Hayatta kalmak için çevreden anlam çıkarma zorunluluğumuz vardı. Bugün bu strateji, bizi öğrenen, hatırlayan ve gelişen bireyler yapıyor.

Hafıza Bir Beceri, Tesadüf Değil

Gün içinde beynimize düşen milyonlarca bilginin arasından bazıları “anlamlı anılar” haline dönüşüyor. Bu rastlantısal değil. Bu, beynin dikkatle yönettiği, duyguyla işlediği, tekrarlarla pekiştirdiği, uyku ile sabitlediği, örüntüyle düzenlediği ve hikâyeye dönüştürdüğü bir mucize.

Bir bilgiyi unutulmaz kılmak istiyorsanız:
Dikkatinizi verin, duygunuzu katın, tekrar edin, uyuyun ve ona bir anlam yükleyin.

İşte o zaman beyniniz, dağınıklığın içinden bir hazine çıkaracaktır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Rastgele gürültü, sağlam çalışma belleği hesaplaması için önemli olan yavaş heterojen sinaptik dinamikleri teşvik eder https://www.pnas.org/doi/10.1073/pnas.2316745122

⭐️⭐️ İnsan serebral organoidleri ve bilinç: iki ucu keskin bir kılıç https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC7723930/

⭐️⭐️ Özellik Tabanlı Görsel Kısa Süreli Bellek Yaygın Olarak Dağıtılmıştır ve Hiyerarşik Olarak Organize Edilmiştir https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29909999/

⭐️⭐️ İnsan gelişimi: Mini beyin teknolojisindeki ilerlemeler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/28470206/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Bilgisayar Oyunları Bizi Nasıl Trol’lüyor? – Küçük Gençlere

Sınıfta sessizlik vardı. Hatice öğretmen masasında gelecek dersin hazırlığını yapıyordu. Teneffüs bitmek üzereydi. Aziz ve Tibet, sıralarında heyecanla bir şeyler konuşuyorlardı. Sesleri biraz yükselince Hatice öğretmen başını kaldırdı.

“Aziz, Tibet… Bu kadar hararetle ne konuşuyorsunuz bakalım?” dedi gülümseyerek.

İkili birbirlerinin yüzüne baktı, sonra hafifçe başlarını öne eğdiler. Ardından bir ağızdan:

“Hatice öğretmenim… Bilgisayar oyunları beynimiz için neden zararlı?”

Tam o sırada zil çaldı. Teneffüste dışarıda olan öğrenciler sınıfa girmeye başladı. Hatice öğretmen ayağa kalktı, sınıfa döndü ve gülümsedi.

“Bu sorunun cevabını birlikte bulalım,” dedi. Sonra ellerini üç kez birbirine vurdu: şap! şap! şap!

Birden sınıf tahtasının önünde bir ışık parladı. Ardından sanki bir bulut gibi bir sis kapladı ortalığı. Öğrenciler şaşkınlıkla birbirlerine baktılar. Sis hızla dağılırken, kahkahalar atan bir adam belirdi. Üzerinde rengârenk bir cübbe, başında parlayan bir gözlük vardı. Elinde bir baston tutuyordu. Bastonun ucundan minik yıldızlar çıkıyordu.

“Merhaba çocuklar!” dedi neşeyle. “Ben Profesör Deha! Beyin bilimcisi, hayal gezgini ve oyun dedektifi!”

Sınıf bir anda neşeyle doldu. Öğrenciler hem şaşkın hem meraklıydı.

“Profesör Deha!” dedi Hatice öğretmen. “Aziz ve Tibet’in çok güzel bir sorusu var. Bilgisayar oyunları beynimize zarar verir mi?”

Profesör bastonunu yere vurdu. “Harika bir soru! Ama cevabı anlatmak yetmez… Göstermek gerek!”

Sonra bastonunu havaya kaldırdı. “Hazır mısınız çocuklar? Beynin içine sihirli bir yolculuğa çıkıyoruz!”

Sınıf bir anda alkışlarla doldu. Öğrenciler sırayla ayağa kalktı. Profesör bastonunu salladı ve bir ışık hüzmesi tüm sınıfı sardı. Gözlerini açtıklarında kendilerini dev bir beyin odasında buldular. Her yer kıvrımlı, yumuşak ve hafifçe parlıyordu. Küçük elektrik kıvılcımları oradan oraya zıplıyordu.

“Vay canına!” dedi Tibet. “Burası… beynin içi mi?”

“Evet!” dedi Profesör. “Şu anda beynin içinde dolaşıyoruz. Burası düşünme, öğrenme, karar verme ve hayal kurma merkeziniz!”

Dikkat Merkezi – Prefrontal Korteks

Profesör bastonunu salladı. Bir anda sınıf, parlak bir bölgeye ışınlandı. Burada minik kıvılcımlar zıplıyor, renkli ışıklar yanıp sönüyordu.

“Burası prefrontal korteks,” dedi Profesör. “Yani beynin dikkat, karar verme ve plan yapma merkezi.”

Aziz parmağıyla bir bölgeyi gösterdi. “Orada bir şeyler zıplıyor!”

“Harika gözlem!” dedi Profesör. “Bu bölge, ders dinlerken, matematik problemi çözerken ya da bir arkadaşımızı dinlerken çalışır. Ama bilgisayar oyunları bu bölgeyi çok farklı şekilde etkiler.”

“Nasıl yani?” dedi Defne, merakla.

Profesör bastonunu salladı. Bir ekran belirdi. Ekranda bir çocuk bilgisayar başında oyun oynuyordu. Yanında bir saat vardı. Saatin ibresi hızla dönüyordu.

“Bakın,” dedi Profesör. “Bu çocuk günde 4 saat oyun oynuyor. Beyni sürekli hızlı kararlar vermeye, ani tepkiler göstermeye alışıyor. Ama okulda dikkatli dinlemesi, sabırlı olması gerekiyor. İşte bu yüzden oyunlar dikkat merkezini yorabiliyor.”

“Yani oyun oynayınca dikkatimiz azalıyor mu?” dedi Tibet.

“Eğer uzun süre oynarsanız evet,” dedi Profesör. “Ama kısa süreli, aralarda oynanan oyunlar zararlı değil. Sorun, beynin dinlenmeye ve farklı şeyler öğrenmeye zaman bulamaması.”

Aziz düşündü. “Yani oyun oynarken beynimiz bazı bölgeleri çok çalıştırıyor ama diğerleri dinlenemiyor mu?”

“Bravo!” dedi Profesör. “İşte tam olarak bu. Beyin bir orkestra gibidir. Her bölge birlikte çalışmalı. Ama bazı oyunlar sadece birkaç bölgeyi aşırı çalıştırır. Bu da dengeyi bozar.”

Hatice öğretmen gülümsedi. “Çocuklar, şimdi ne öğrendik?”

Defne parmağını kaldırdı. “Oyunlar dikkatimizi azaltabilir.”

Tibet ekledi: “Beynimizin bazı bölgelerini çok çalıştırır, bazılarını ihmal eder.”

Aziz: “Ama oyunlar tamamen kötü değil. Dengeli olursa sorun olmaz!”

Profesör bastonunu havaya kaldırdı. “Harika özet! Şimdi bir sonraki durağımıza gidiyoruz: Hafıza merkezi!”

Hafıza Merkezi – Hipokampus

Profesör bastonunu yere vurdu. Bir anda sınıf, kıvrımlı ve spiral gibi dönen bir bölgeye ışınlandı. Duvarlar kitap sayfaları gibi kıvrılıyor, havada minik bilgi parçacıkları uçuşuyordu.

“Burası hipokampus,” dedi Profesör Deha. “Beynin öğrenme ve hafıza merkezi. Yeni bilgileri burada saklarız, eski bilgileri buradan hatırlarız.”

Zehra şaşkınlıkla etrafa baktı. “Burası sanki bir kütüphane gibi!”

“Çok doğru,” dedi Profesör. “Ama bu kütüphane sessizliğe ve düzene ihtiyaç duyar. Eğer çok fazla gürültü, çok fazla uyarı olursa, kitaplar karışır, bilgiler unutulur.”

Tibet elini kaldırdı. “Ben bazen ders çalıştıktan sonra hemen oyun oynuyorum. Sonra öğrendiklerimi unutuyorum.”

“İşte bu tam da burada olan bir şey,” dedi Profesör. “Oyunlar çok hızlı, çok renkli ve çok uyarıcıdır. Beyin, yeni bilgileri saklamaya çalışırken birden oyun bombardımanına uğrar.

Sonuç: bilgiler kaybolur.”

Aziz düşündü. “Yani oyunlar hafızamızı silmiyor ama saklamamızı zorlaştırıyor mu?”

“Bravo!” dedi Profesör. “Aynen öyle. Özellikle uzun süreli oyunlar, beynin bilgi depolama sistemini yorar. Bu yüzden ders çalıştıktan sonra biraz dinlenmek, yürümek ya da kitap okumak hafızayı güçlendirir.”

Defne parmağını kaldırdı. “Peki oyun oynarken hiç öğrenemiyor muyuz?”

“Bazı oyunlar öğretici olabilir,” dedi Profesör. “Ama dikkatli seçilmeli. Zeka geliştirici, strateji içeren oyunlar hafızayı destekleyebilir. Ama aşırı hızlı, şiddetli ve sürekli tekrar eden oyunlar hafızayı zayıflatabilir.”

Hatice öğretmen gülümsedi. “Çocuklar, şimdi ne öğrendik?”

Zehra: “Hafıza sessizliği sever.”

Tibet: “Oyunlar çok uyarıcı olursa bilgiler karışır.”

Aziz: “Ders sonrası oyun yerine dinlenmek daha iyi.”

Defne: “Bazı oyunlar faydalı olabilir ama dikkatli seçilmeli.”

Profesör bastonunu havaya kaldırdı. “Harika! Şimdi sırada duyguların merkezi var: Amigdala!”

Duyguların Merkezi – Amigdala

Profesör Deha bastonunu yere vurdu. Bir anda sınıf, sıcak ve kıpır kıpır bir bölgeye ışınlandı. Burası daha karanlık, daha yoğun bir alandı. Duvarlar hafifçe titreşiyor, havada renkli dalgalar dolaşıyordu.

“Burası amigdala,” dedi Profesör. “Beynin duygularla ilgilenen bölgesi. Korktuğumuzda, sinirlendiğimizde, heyecanlandığımızda burası çalışır.”

Tibet etrafa bakındı. “Burası biraz gergin gibi…”

“Çünkü burası duyguların kalbi,” dedi Profesör. “Bilgisayar oyunları özellikle bu bölgeyi çok etkiler. Özellikle şiddet içeren, hızlı ve rekabetçi oyunlar.”

Aziz merakla sordu: “Nasıl etkiliyor peki?”

Profesör bastonunu salladı. Bir ekran belirdi. Ekranda bir çocuk, korku dolu bir oyun oynuyordu. Oyunda canavarlar, patlamalar, karanlık tüneller vardı. Çocuğun kalbi hızlı atıyor, gözleri büyümüş, nefesi hızlanmıştı.

“Bu çocuk şu anda çok heyecanlı,” dedi Profesör. “Ama aynı zamanda gergin. Amigdala aşırı çalışıyor. Bu durum sık sık olursa, çocuk gerçek hayatta da daha sinirli, daha sabırsız olabilir.”

Zehra düşündü. “Ben bazen oyun oynadıktan sonra kardeşime bağırıyorum. Sonra neden sinirlendiğimi bile bilmiyorum.”

“İşte bu tam da amigdalanın etkisi,” dedi Profesör. “Oyun sırasında yaşanan duygular, oyun bittikten sonra da devam edebilir. Beyin, gerçek ile sanalı ayırt etmekte zorlanabilir.”

Defne elini kaldırdı. “Ama bazı oyunlar çok eğlenceli. Gülüyoruz, eğleniyoruz. O zaman ne oluyor?”

“Eğlenceli oyunlar da amigdalayı çalıştırır,” dedi Profesör. “Ama olumlu duygularla. Yani korku yerine neşe, öfke yerine kahkaha. Bu yüzden oyun seçimi çok önemli.”

Aziz sordu: “Peki ne kadar oynamalıyız ki amigdala yorulmasın?”

Profesör gülümsedi. “Günde yarım saatten fazla oynarsanız, amigdala çok fazla uyarılır. Özellikle yatmadan önce oyun oynamak, duyguların sakinleşmesini zorlaştırır.”

Hatice öğretmen araya girdi. “Çocuklar, şimdi ne öğrendik?”

Tibet: “Oyunlar duygularımızı etkiler.”

Zehra: “Korku ve öfke oyunlardan sonra da kalabilir.”

Defne: “Eğlenceli oyunlar daha iyi ama yine de dikkatli olmalıyız.”

Aziz: “Yatmadan önce oyun oynamak iyi değil.”

Profesör bastonunu havaya kaldırdı. “Harika! Şimdi sırada hareket merkezi var: Motor korteks!”

Hareket Merkezi – Motor Korteks

Profesör Deha bastonunu yere vurdu. Bir anda sınıf, geniş ve kıpır kıpır bir alana ışınlandı. Duvarlar sanki kas lifleri gibi dalgalanıyor, yerden minik titreşimler yükseliyordu. Her yerde hareket vardı: zıplayan sinyaller, koşan ışıklar, dönen daireler…

“Burası motor korteks,” dedi Profesör. “Yani beynin hareketleri yöneten bölgesi. Koşmak, yazmak, zıplamak, hatta gülmek bile buradan yönetilir.”

Tibet şaşkınlıkla etrafa baktı. “Burası çok canlı!”

“Çünkü bedenimiz sürekli hareket ediyor,” dedi Profesör. “Ama bilgisayar oyunları sırasında bedenimiz genellikle hareketsiz kalır. Beyin hareket sinyalleri göndermez çünkü kaslar kullanılmaz.”

Aziz düşündü. “Ama parmaklarımızla tuşlara basıyoruz. Bu da hareket değil mi?”

“Evet,” dedi Profesör. “Ama çok sınırlı bir hareket. Motor korteks, büyük kas gruplarını çalıştırmayı sever. Koşmak, zıplamak, yazmak gibi. Sadece parmaklarla oynamak, bu bölgeyi tembelleştirebilir.”

Zehra elini kaldırdı. “Ben bazen uzun süre oyun oynadıktan sonra kalkınca bacaklarım uyuşmuş oluyor.”

“İşte bu tam da burada yaşanan bir şey,” dedi Profesör. “Motor korteks yeterince sinyal göndermezse, kaslar zayıflar, koordinasyon bozulur. Uzun süre oturmak, bedenin doğal hareket ritmini bozar.”

Defne sordu: “Peki oyun oynarken hareket eden oyunlar var. Dans oyunları mesela. Onlar iyi mi?”

“Harika bir örnek!” dedi Profesör. “Dans, spor ve hareket gerektiren oyunlar motor korteksi çalıştırır. Bu tür oyunlar faydalı olabilir. Ama yine de denge önemli. Gerçek hareket, oyun hareketinden farklıdır.”

Hatice öğretmen gülümsedi. “Çocuklar, şimdi ne öğrendik?”

Tibet: “Motor korteks hareketleri yönetir.”

Aziz: “Oyun oynarken bedenimiz çok az hareket eder.”

Zehra: “Uzun süre oturmak kasları tembelleştirir.”

Defne: “Hareketli oyunlar daha iyi ama gerçek hareket daha önemlidir.”

Profesör bastonunu havaya kaldırdı. “Harika! Şimdi sırada beynin en gizemli bölgesi var: Ödül sistemi!”

Ödül Sistemi – Nucleus Accumbens

Profesör Deha bastonunu yere vurdu. Bir anda sınıf, rengârenk ışıklarla dolu bir bölgeye ışınlandı. Her yerde parlayan yıldızlar, zıplayan baloncuklar ve neşeyle dönen çarklar vardı. Ortam sanki bir lunapark gibiydi.

“Vay canına!” dedi Defne. “Burası çok eğlenceli!”

“Burası nucleus accumbens,” dedi Profesör. “Beynin ödül merkezi. Mutlu olduğumuzda, bir şeyi başardığımızda, bir sürprizle karşılaştığımızda burası çalışır.”

Tibet şaşkınlıkla etrafa baktı. “Ama burası oyun gibi!”

“Çünkü oyunlar tam da bu bölgeyi hedef alır,” dedi Profesör. “Her seviye geçildiğinde, her puan kazanıldığında, her ödül alındığında nucleus accumbens dopamin salgılar. Dopamin, ‘mutluluk kimyasalı’ olarak bilinir.”

Aziz merakla sordu: “Yani oyun oynarken mutlu oluyoruz çünkü dopamin salgılanıyor mu?”

“Kesinlikle!” dedi Profesör. “Ama dikkat! Eğer bu bölge çok sık uyarılırsa, beyin gerçek hayattaki ödülleri sıkıcı bulmaya başlar. Ödev bitirmek, kitap okumak, arkadaşla sohbet etmek… bunlar artık yeterince ‘eğlenceli’ gelmez.”

Zehra düşündü. “Ben bazen oyun oynamadığımda hiçbir şey yapmak istemiyorum. Her şey sıkıcı geliyor.”

“İşte bu nucleus accumbens’in aşırı uyarılmasıdır,” dedi Profesör. “Beyin sürekli yüksek dopamin ister. Bu da ‘bir tur daha oynayayım’ isteğini doğurur. Zamanla bağımlılık gelişebilir.”

Defne sordu: “Peki hiç mi oyun oynamamalıyız?”

“Hayır,” dedi Profesör. “Oyunlar eğlencelidir. Ama dengeli olmalı. Beyin, farklı ödülleri de tanımalı. Bir problemi çözmek, bir arkadaşına yardım etmek, bir hikâye yazmak… bunlar da dopamin salgılar. Ama daha doğal ve kalıcı şekilde.”

Hatice öğretmen gülümsedi. “Çocuklar, şimdi ne öğrendik?”

Tibet: “Oyunlar dopamin salgılar, bu da bizi mutlu eder.”

Aziz: “Ama çok fazla olursa gerçek hayat sıkıcı gelir.”

Zehra: “Oyun bağımlılığı nucleus accumbens’le ilgilidir.”

Defne: “Farklı ödüller de mutluluk verir, sadece oyun değil.”

Profesör bastonunu havaya kaldırdı. “Harika! Şimdi sırada görsel dikkat merkezi var: Oksipital lob!”

Görsel Dikkat Merkezi – Oksipital Lob

Profesör Deha bastonunu yere vurdu. Bir anda sınıf, ışıklarla dolu bir tünelin içine ışınlandı. Duvarlar ekran gibi parlıyordu. Renkler sürekli değişiyor, şekiller dönüyor, bazıları hızla kayboluyordu.

“Burası oksipital lob,” dedi Profesör. “Beynin görsel dikkat merkezi. Gördüğümüz her şey burada işlenir: renkler, şekiller, hareketler, yazılar…”

Aziz gözlerini kısarak etrafa baktı. “Burası biraz yorucu gibi…”

“Çünkü çok fazla görsel uyarı var,” dedi Profesör. “Bilgisayar oyunları özellikle bu bölgeyi çok çalıştırır. Sürekli değişen sahneler, parlayan efektler, hızlı geçişler… Oksipital lob hiç durmadan çalışır.”

Tibet sordu: “Bu kötü mü peki?”

“Fazlası zararlı olabilir,” dedi Profesör. “Bu bölge çok yorulursa, dikkat süresi kısalır. Gözler çabuk yorulur. Gerçek hayattaki daha yavaş görüntüler sıkıcı gelmeye başlar.”

Zehra düşündü. “Ben bazen ders kitabına bakarken hemen sıkılıyorum. Ama oyunda saatlerce ekrana bakabiliyorum.”

“İşte bu tam da burada yaşanan bir durum,” dedi Profesör. “Oyunlar çok hızlı ve parlak olduğu için beyin buna alışır. Sonra kitap sayfası ona ‘yavaş’ gelir. Bu da odaklanmayı zorlaştırır.”

Defne elini kaldırdı. “Peki gözlerimiz zarar görür mü?”

“Evet,” dedi Profesör. “Uzun süre ekrana bakmak göz kuruluğuna, baş ağrısına ve görsel yorgunluğa neden olabilir. Özellikle karanlıkta oyun oynamak daha da zararlıdır.”

Aziz sordu: “Ne yapmalıyız peki?”

“Her 30 dakikada bir 5 dakika ara vermek iyi bir başlangıç,” dedi Profesör. “Gözleri dinlendirmek, uzağa bakmak, biraz yürümek… Oksipital lobun nefes almasını sağlar.”

Hatice öğretmen gülümsedi. “Çocuklar, şimdi ne öğrendik?”

Tibet: “Oyunlar görsel dikkat merkezini çok çalıştırır.”

Zehra: “Kitaplar sıkıcı gelmeye başlayabilir.”

Defne: “Gözlerimiz yorulabilir, başımız ağrıyabilir.”

Aziz: “Ara vermek ve uzağa bakmak iyi gelir.”

Profesör bastonunu havaya kaldırdı. “Harika! Şimdi son durağımıza gidiyoruz: Uyku düzeni merkezi – Pineal bez!”

Uyku Düzeni – Pineal Bez

Profesör Deha bastonunu yere vurdu. Bir anda sınıf, loş ve huzurlu bir ortama ışınlandı. Duvarlar yumuşak mor ışıklarla parlıyor, havada minik yıldızlar süzülüyordu. Ortam sessizdi, sanki herkes uyuyormuş gibi…

“Burası pineal bez,” dedi Profesör. “Beynin uyku düzenini kontrol eden bölgesi. Melatonin adlı bir hormon salgılar. Bu hormon, gece geldiğinde bizi uykulu yapar.”

Zehra gözlerini ovuşturdu. “Burası beni uykulu yaptı bile…”

“Çünkü burası geceyi sever,” dedi Profesör. “Ama bilgisayar oyunları, özellikle gece oynandığında bu bölgeyi şaşırtır.”

Tibet sordu: “Nasıl yani?”

Profesör bastonunu salladı. Bir ekran belirdi. Ekranda bir çocuk gece yatağında, elinde tabletle oyun oynuyordu. Ekran çok parlaktı. Çocuğun gözleri açık, ama vücudu yorgundu.

“Bakın,” dedi Profesör. “Ekran ışığı pineal beze ‘gündüz’ sinyali gönderir. Melatonin salgılanmaz. Sonuç: uykuya geç kalma, sabah yorgun kalkma, gün boyu dikkat eksikliği.”

Aziz düşündü. “Ben bazen gece oyun oynuyorum. Sonra sabah kalkmak çok zor oluyor.”

“İşte bu tam da burada yaşanan bir şey,” dedi Profesör. “Pineal bez karanlık ister. Ekran ışığı onu kandırır. Bu yüzden yatmadan en az 1 saat önce ekranlardan uzak durmak gerekir.”

Defne sordu: “Peki oyun oynarsak hiç mi melatonin salgılanmaz?”

“Hayır,” dedi Profesör. “Ama gecikmeli olur. Uykuya geç kalırsınız, uyku kalitesi düşer. Beyin tam dinlenemez. Bu da hafıza, dikkat ve duygular üzerinde olumsuz etki yapar.”

Hatice öğretmen gülümsedi. “Çocuklar, şimdi ne öğrendik?”

Zehra: “Melatonin gece salgılanır, ekran ışığı bunu engeller.”

Aziz: “Gece oyun oynarsak sabah yorgun kalkarız.”

Defne: “Yatmadan önce ekranlardan uzak durmalıyız.”

Tibet: “Pineal bez uyku düzenini kontrol eder.”

Profesör bastonunu havaya kaldırdı. “Harika! Şimdi son durağımıza gidiyoruz: Sınıfa dönüş ve öğrendiklerimizi paylaşma zamanı!”

Profesör Deha bastonunu havaya kaldırdı. “Hazırsanız, son durağımıza dönüyoruz: sınıfınıza!”

Bir ışık hüzmesi çocukları sardı. Gözlerini açtıklarında kendilerini yine Hatice öğretmen’in sınıfında buldular. Her şey yerli yerindeydi ama çocukların gözlerinde bir şey değişmişti: merak yerini farkındalığa bırakmıştı.

Aziz sırasına oturdu, Tibet yanına geçti. Defne ve Zehra birbirlerine baktılar, sonra gülümsediler.

Hatice öğretmen ayağa kalktı. “Peki çocuklar… Bu sihirli yolculukta neler öğrendik?”

Aziz parmağını kaldırdı. “Prefrontal korteks dikkatimizi yönetiyor. Çok oyun oynarsak dikkatimiz dağılabilir.”

Tibet ekledi: “Hipokampus hafızamızı saklıyor. Ders çalıştıktan hemen sonra oyun oynarsak bilgiler karışabilir.”

Zehra: “Amigdala duygularımızı kontrol ediyor. Şiddetli oyunlar bizi sinirli yapabilir.”

Defne: “Motor korteks hareketlerimizi yönetiyor. Uzun süre oturmak kaslarımızı tembelleştirir.”

Aziz: “Nucleus accumbens bizi mutlu eder ama çok fazla oyun oynarsak gerçek hayat sıkıcı gelebilir.”

Tibet: “Oksipital lob görsel dikkatimizi sağlar. Ekranlar gözümüzü yorabilir.”

Zehra: “Pineal bez uyku düzenimizi kontrol eder. Gece oyun oynamak bizi uykusuz yapar.”

Hatice öğretmen gözleri dolu dolu gülümsedi. “Harika özetlediniz. Peki şimdi ne yapmalıyız?”

Profesör Deha bastonunu yere vurdu. “İşte şimdi sıra sizde! Bilgisayar oyunları kötü değildir. Ama onları nasıl, ne zaman ve ne kadar oynadığınız çok önemlidir.”

Defne düşündü. “Ben artık yatmadan önce oyun oynamayacağım.”

Aziz: “Ben oyun oynadıktan sonra biraz yürüyüş yapacağım.”

Tibet: “Ben oyun süremi yarım saatle sınırlayacağım.”

Zehra: “Ben oyunlardan sonra kitap okuyacağım ki beynim dengeyi bulsun.”

Profesör Deha gülümsedi. “İşte şimdi ışığınız büyüyor. Çünkü gölgeleri tanıdınız. Beyninizin içini keşfettiniz. Artık oyunları bilinçli oynayacaksınız.”

Hatice öğretmen alkışladı. “Teşekkür ederiz Profesör Deha. Bu sınıf artık sadece bilgili değil, bilinçli bir sınıf.”

Profesör bastonunu havaya kaldırdı. “Benim görevim tamamlandı. Ama unutmayın: her kararınızda, her oyun saatinde, beyniniz sizinle konuşur. Onu dinleyin.”

Bir ışık parladı. Profesör Deha kahkahalarla kayboldu. Sınıf sessizleşti. Ama bu sessizlik, düşünceli bir sessizlikti.

Aziz, Tibet, Defne, Zehra ve diğer sınıf arkadaşları birbirlerine baktılar. Artık sadece oyun oynayan çocuklar değil; beynini tanıyan, kararlarını bilinçle veren küçük bilim insanlarıydılar.

Ve o gün, sınıfın tahtasında şu cümle yazılıydı:

“Beynimizi tanıdıkça, oyunlarımız da bize iyi gelir.”

Dr. Mustafa KEBAT

Sayın okuyucu,

Yukarıda yer alan hikaye firmalarımız Tetkik OSGB – Tetkik Danışmanlık tarafından sosyal sorumluluğumuz olan çocuklarımızı bilgilendirmek, okumaya, çalışmaya, doğal hayata heveslendirmek ülkemize ve geleceğimize yararlı bireyler olabilmelerine katkı sağlamak maksadı ile yayınlanmıştır.

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz. Varsa hatalarımızı bildirmeniz daha faydalı olmamıza desteğiniz bizim için çok değerli.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir.

Ayrıca, sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir iş güvenliği uzmanının, ilgili mühendisin ya da teknik ekibin yetki ve kararlarının yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, çalışma sahanız içerisindeki tehlike – risk belirlemesi ya da mevcut işleyişin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla firmanızın işleyişine müdahil olma ya da sorumlularınızın vereceği kararların yerine tutması olarak değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Daha Fazla

İnşaatta Çalışanlara Yönelik Nöroergonomi Uygulama Örnekleri

Neden Nöroergonomi?

İnşaat sektörü, fiziksel zorlukların yanı sıra yoğun zihinsel dikkat, hızlı karar verme ve çoklu görev becerilerini gerektiren yüksek riskli çalışma ortamlarından biridir. Kazaların %90’ından fazlasının insan hatasından kaynaklandığı bilinmektedir ve bu hataların büyük bir kısmı zihinsel yorgunluk, dikkat dağınıklığı ve bilişsel yüklenme gibi nörokognitif faktörlerle ilişkilidir.

Bu nedenle, yalnızca ergonomik tasarımlar değil, bireyin sinir sistemiyle uyumlu bir çalışma sistemi kurmayı hedefleyen nöroergonomi yaklaşımı, günümüz iş sağlığı ve güvenliği stratejileri içinde giderek daha önemli hâle gelmektedir.

İnşaat Ortamında Bilişsel Yük ve Riskler

İnşaat çalışanları sıklıkla:

  • Gürültülü ve karmaşık ortamlarda çalışmak,
  • Yükseklerde denge sağlamak,
  • Ekipman kullanımı sırasında hızlı kararlar vermek,
  • Aynı anda birden fazla duyusal uyarana maruz kalmak zorundadır.

Bu durumlar, sinir sisteminin dikkat, hafıza, motor planlama ve stresle baş etme yeteneklerini sürekli olarak sınar. Nöroergonomi, bu işlevlerin analiz edilerek uygun destek sistemlerinin devreye alınmasını sağlar.

🧠 🧠 🧠
Nöroergonomik Uygulamaların Faydaları
İnşaatta Çalışanlara Yönelik Nöroergonomi Uygulama Örnekleri
🔸 1. Dikkat ve Uyanıklık Takibi – Mental Yorgunluk Önleme
UygulamaAçıklama
Beyin dalgası takip sistemleri (mobil EEG)Vinç operatörleri veya yüksekte çalışanlarda mental yorgunluk izlenebilir. Düşük dikkat seviyesi anında uyarı sistemleri çalışır.
Uyarıcı ışık/dinamik ses modülleriSürekli tekrarlayan işlerde dikkat dağılmasını önlemek için çevresel uyarıcılar kullanılır (ör. kırmızı ışık değişimi).
Molalarda kısa nörobilişsel oyunlarMolalarda uygulanan 3-5 dakikalık hafıza ve dikkat oyunları ile zihinsel tazelenme sağlanır.

🔸 2. Zihinsel İş Yükü Ölçümü ve Görev Planlaması
UygulamaAçıklama
NASA-TLX anketleriyle iş yükü ölçümüOperatör, kaynakçı, vinç kullanıcısı gibi çalışanlardan alınan geri bildirimlerle zihinsel yük analiz edilir.
Yapay zekâ destekli görev rotasyonuAşırı zihinsel yük oluşturan görevler gün içine yayılır, bilişsel yorgunluk azaltılır.

🔸 3. Propriyosepsiyon ve Motor Kontrol Desteği
UygulamaAçıklama
VR simülasyonlarıyla yüksekte hareket eğitimleriGerçekçi sanal senaryolarla denge, refleks ve kas koordinasyonu çalışılır.
Titreşimli bileklik/kemerİş sırasında yanlış postür veya fazla eğilme algılandığında mikro-titreşimle uyarı verilir.

🔸 4. Stres Yönetimi ve Nörovejetatif Denge
UygulamaAçıklama
Biyofeedback cihazları ile stres izlemeKalp atım hızı değişkenliği (HRV) üzerinden stres seviyesi analiz edilir.
Molalarda kontrollü nefes egzersizi eğitimiParasempatik aktivasyonu artıran 3-5 dakikalık nefes ritmi çalışmalarıyla sakinlik sağlanır.

🔸 5. Karar Verme ve Hata Önleme Mekanizmaları
UygulamaAçıklama
Kritik görev öncesi bilişsel hazırlık protokolleriVinç kullanımı veya tehlikeli alan geçişi öncesi kısa görsel dikkat testleri uygulanır.
Nöro-reaksiyon testleriyle operatör seçimiDüşük reaksiyon süresi olan bireyler kritik görevlerde tercih edilir.

🔸 6. İş Güvenliği Eğitimlerinde Nöroergonomi
UygulamaAçıklama
360° VR iş güvenliği senaryolarıGerçek kazalara dayalı sanal ortam eğitimleriyle bilişsel içgörü gelişir.
Giyilebilir nörosensör destekli performans izlemeEğitim sırasında dikkat, stres ve karar verme süreçleri gerçek zamanlı analiz edilir.
🧠 🧠 🧠
İnşaatlarda Nöroergonomik Uygulamaların Faydaları

Nöroergonomi, insan beyninin bilgi işleme süreçlerini iş ortamlarıyla entegre eden bir disiplindir. İnşaat sektöründe bu yaklaşımın uygulanması, sadece fiziksel değil aynı zamanda zihinsel yükleri azaltmayı hedefler.

Yüksek dikkat gerektiren, tekrar eden veya riskli görevlerde beyin-davranış ilişkisini analiz ederek, kazaların önlenmesine, üretkenliğin artırılmasına ve tükenmişliğin azaltılmasına katkı sağlar.

Başlıca Faydaları:

Dikkat Yönetimi: Gürültü, kalabalık ve çoklu görev yükü gibi faktörler, dikkat dağınıklığı yaratır. Nöroergonomik tasarımlar (sinyal renklendirme, sessiz alanlar, dikkat molaları) bu riski azaltır.

Karar Verme Kalitesi: Yorgunluk veya bilişsel yük altında yanlış karar alma ihtimali artar. Uygun iş-zaman dengelemesi ve uyarıcı düzenlemeleriyle hata oranları düşer.

Yorgunluk Takibi: EEG sensörleri, göz izleme sistemleri gibi yeni teknolojilerle çalışanların zihinsel yorgunluğu izlenebilir.

İş Yeri Tasarımı: Renk, ışık, yükseklik gibi görsel unsurlar, algı yönetimi üzerinden düzenlenerek güvenlik artırılır.

Eğitim Etkinliği: Sanal gerçeklik (VR) ve simülasyonlar sayesinde, gerçek zamanlı tehlike senaryolarında zihinsel tepkiler test edilebilir.

Baretin Altındaki Zihin de Korunmalıdır

İnşaatlarda kask, tam vücut emniyet kemeri, çelik burunlu ayakkabı gibi kişisel koruyucular yaygındır. Ancak en büyük risk çoğu zaman çalışan zihninin yorulmuş ve dağılmış olmasıdır.

Nöroergonomik yaklaşımlar, iş sağlığı ve güvenliğini yalnızca fiziksel önlemlerle sınırlı bırakmaz; insan beyninin sınırlarını, reflekslerini, hata eğilimlerini dikkate alarak daha kapsayıcı bir koruma sağlar.

Çünkü bir çalışanın dengesi yalnızca iskelede değil, zihninde de kurulur.
Düşen sadece ayak değil, bazen odaktır, dikkattir, algıdır.

Ve bir kazayı engellemek bazen sadece doğru yerde duran bir bariyerle değil, doğru anda alınmış bir dikkat molasıyla mümkündür.

İnşaatlarda nöroergonomi, insanı merkeze alan, bilimle sahayı buluşturan ve geleceği bugüne taşıyan bir devrimdir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ İnsan Zihinsel İş Yükü: Bir Araştırma ve Yeni Bir Kapsayıcı Tanım https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC9201728/#s4

⭐️⭐️ Hareket Halindeyken Nöroergonomi: İşyeri Değerlendirmesi ve Tasarımı için Mobil EEG’nin Potansiyelinin Değerlendirilmesi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC9846382/

⭐️⭐️ Nöroergonomi: Fiziksel ve bilişsel çalışmalara yönelik uygulamaların gözden geçirilmesi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3870317/https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3870317/

⭐️⭐️ Zihinsel İş Yükü, Katılım ve İnsan Performansına Nöroergonomi Yaklaşımı https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC7154497/https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC7154497/

⭐️⭐️ Çalışanların Psikolojik Güvenlik Algısı ve Politik Taktik Davranışları http://chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1193579?utm_source=chatgpt.com

⭐️⭐️ Acil durum ve güvenlik yönetiminde nöroteknolojinin kullanımıyla daha güvenli bir çalışma ortamı yaratmak https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/37270412/

⭐️⭐️ Beyinden işyerine: fNIRS’in bilişsel çalışmalarda ve işçi güvenliğindeki rolü https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC10634210/

⭐️⭐️ Nörogüvenlik bilimi: Güvenlik sorunlarının sinirsel mekanizmalarını ortaya çıkarmak için ortaya çıkan yeni bir disiplin https://www.frontiersin.org/journals/neuroscience/articles/10.3389/fnins.2023.1190995/full

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Kaybolan Kod – Beyin Takımının Macerası – Küçük Gençlere

Kaybolan Kod – Beyin Takımının Macerası
Sınıfta Bir Sabah

Sabahın ilk dersiydi. Hatice Öğretmen tahtaya bir şekil çizmeye başladı. Kıvrımlı, dallı budaklı bir yapı…

“Bu bir nöron,” dedi gülümseyerek. “Bugün beynimizle ilgili biraz farklı bir şey konuşacağız.”

Efe gözlerini kısıp baktı. “Öğretmenim, bu biraz internete benziyor. Her şey birbirine bağlı gibi.”

Hatice Öğretmen başını salladı. “Harika bir benzetme Efe! Beynimizde milyonlarca nöron var. Ama önemli olan, bu nöronların nasıl iletişim kurduğu.”

Elif parmak kaldırdı. “Yani nöronlar konuşuyor mu?”

“Bir nevi,” dedi öğretmen. “Birlikte çalıştıklarında aralarında bağ oluşur. Buna Hebb Kuralı denir. Ne kadar çok birlikte ateşlenirlerse, o kadar güçlü bağ kurarlar.”

Cem kaşlarını kaldırdı. “Peki biz insanlar da birlikte çalışınca daha mı güçlü oluruz?”

Hatice Öğretmen göz kırptı. “Kesinlikle. Beyin bir takım gibidir. Siz de bir takımsınız. Birlikte öğrenir, birlikte gelişirsiniz.”

Zeynep mırıldandı: “O zaman biz de bir beyin takımıyız…”

Gizemli Mesaj

Ertesi gün okulda tuhaf şeyler olmaya başladı. Akıllı tahtalar dondu, tabletler kilitlendi. Beden dersindeki çipli toplar bile çalışmıyordu.

Öğrenciler koridorda fısıldaşıyordu. “Elektrikler mi gitti?” “Yoksa virüs mü bulaştı?”

Tam o sırada okulun bilişim laboratuvarından bir mesaj yayıldı:

“HAFIZA KODU KAYIP. TAKIM BAĞI ZAYIF. SİSTEM GÜNCELLENEMİYOR.”

Sınıfta sessizlik oldu. Elif fısıldadı: “Bu… biraz korkunç.”

Hatice Öğretmen sakince ayağa kalktı. “Bir ekip kurmamız gerekiyor. Bu sorunu birlikte çözebiliriz.”

Efe hemen parmak kaldırdı. “Ben varım!”

Zeynep, Cem ve Elif de sırayla ayağa kalktı. “Biz de!”

Hatice Öğretmen tahtaya yazdı: BEYİN TAKIMI: Efe, Elif, Cem, Zeynep

Duygusal Kodlayıcı

Bilişim laboratuvarına girdiklerinde ekran bir anda parladı. Gizemli bir ses duyuldu:

“İlk bölüme ulaştınız. Kodların ilki: DUYGU. Gerçek bağ ancak kalpten geçer.”

Bir video açıldı. Zeynep’in yüzü ekranda belirdi. Geçen hafta Cem’in doğum gününü unutmuştu. Cem o gün çok üzgün görünüyordu.

Zeynep başını eğdi. “Cem… O gün annem hastanedeydi. Sana söyleyemedim. Doğum gününü unutmadım ama… çok karışıktı.”

Cem gözlerini kıstı, sonra gülümsedi. “Bunu duymak bile yeter. Teşekkür ederim Zeynep.”

Ekran parladı:

✅ DUYGUSAL BAĞ KODU YÜKLENDİ

Elif fısıldadı: “Gerçek bağ… kalpten geçiyor demek ki.”

Örüntü Avcıları

Takım bu kez okul kütüphanesine yönlendirildi. Raflar arasında gizemli kitaplar dizilmişti. Bazılarının isimleri karışık harflerle yazılmıştı.

Elif bir kitap çekti. “Bakın, bu kitapta ‘yolculuk’ kelimesi geçiyor.”

Efe başka birini buldu. “Burada da ‘hayal’ var!”

Zeynep heyecanlandı. “Hepsinde ortak kelimeler var: yolculuk, hayal, zor karar…”

Cem parmaklarıyla saydı. “Bu bir örüntü! Hikayelerde hep bir karar, bir cesaret ve bir son var.”

Bilgisayar sesi devreye girdi:

“Harika! Beyin örüntü tanıyarak öğrenir. İkinci kod yükleniyor…”

✅ ANLAMLI BAĞLANTI KODU YÜKLENDİ

Hatice Öğretmen uzaktan izliyordu. Gülümsedi. “Örüntüleri fark etmek, öğrenmenin kalbidir.”

Tekrar Döngüsü

Spor salonuna geldiklerinde zemin ekranı devreye girdi. Semboller yanıp sönüyordu. Kurallar basitti:

“Sembol tekrar edince hep birlikte ‘EVET!’ diyeceksiniz. Fark etmezseniz sistem kapanır.”

İlk denemede herkes farklı zamanlarda bağırdı. Efe erken söyledi, Zeynep geç kaldı.

Elif ellerini kaldırdı. “Durun! Göz teması kuralım. Bir ritim yakalayalım.”

Cem başını salladı. “Tamam. Derin nefes alın. Sakin olun.”

Sembol tekrar ettiğinde hepsi birden bağırdı: “EVET!”

Ekran parladı:

✅ TEKRAR VE İLETİŞİM KODU YÜKLENDİ

Zeynep gülümsedi. “Birlikte hareket edince… gerçekten bağ kuruyoruz.”

Hafızanın Kalbi

Takım son bölmeye ulaştığında ekran açıldı:

“HAFIZA KODU TAMAMLANDI. TAKIM BAĞI YÜKSEK. SİSTEM YÜKSELİYOR…”

Hatice Öğretmen içeri girdi. “Beyin sadece bilgiyle değil, bağ kurarak öğrenir. Siz birlikte ateşlendiniz, birlikte bağlandınız. Bu, hayat boyu yanınızda taşıyacağınız bir öğretidir.”

Efe başını salladı. “Yani biz bir nöron gibi miyiz?”

Elif gülümsedi. “Ama birlikteyken daha güçlüyüz.”

Cem ekledi. “Birlikte öğrenmek… daha anlamlı.”

Zeynep son noktayı koydu: “Artık biz sıradan öğrenciler değiliz. Biz bir Beyin Takımıyız.”

Dr. Mustafa KEBAT

Sayın okuyucu,

Yukarıda yer alan hikaye firmalarımız Tetkik OSGB – Tetkik Danışmanlık tarafından sosyal sorumluluğumuz olan çocuklarımızı bilgilendirmek, okumaya, çalışmaya, doğal hayata heveslendirmek ülkemize ve geleceğimize yararlı bireyler olabilmelerine katkı sağlamak maksadı ile yayınlanmıştır.

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz. Varsa hatalarımızı bildirmeniz daha faydalı olmamıza desteğiniz bizim için çok değerli.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir.

Ayrıca, sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir iş güvenliği uzmanının, ilgili mühendisin ya da teknik ekibin yetki ve kararlarının yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, çalışma sahanız içerisindeki tehlike – risk belirlemesi ya da mevcut işleyişin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla firmanızın işleyişine müdahil olma ya da sorumlularınızın vereceği kararların yerine tutması olarak değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Daha Fazla

Dengenizi Geliştirin, Kazaları Önleyin!

🧠 🧠 🧠
Propriyoseptif Egzersizlerle Bedeninize Zihinsel Dayanıklılık Katın

Hiç durduğunuz yerde sendelediğiniz oldu mu?
Ya da basit bir merdiven inişinde dengenizi kaybettiniz mi?

Aslında bu, kaslarınızın değil beyninizin sizi tutamamasıdır.
Ve bu sorun, sadece yaşlıların değil; her gün işe giden, ayakta çalışan, yük taşıyan herkesin başına gelebilir.

Peki bu dengenin anahtarı nerede saklı?
Cevap: Propriyosepsiyon adlı gizli duyumuzda.

🌀 🌀 🌀
Propriyosepsiyon Nedir?

Bu kelime karmaşık görünse de aslında oldukça basit:

Propriyosepsiyon, vücudunuzun uzaydaki konumunu hissetme duyusudur.
Gözünüz kapalıyken kolunuzu yukarı kaldırdığınızda nereye kalktığını bilmenizi sağlayan şey işte budur.

Kaslardan, eklemlerden, tendonlardan gelen bu sinyaller, beyninizle iş birliği yaparak size denge, koordinasyon ve çeviklik kazandırır.

Ancak bu sistem zamanla zayıflayabilir.
Özellikle:

  • Hareketsiz yaşam,
  • Tekrarlayan işler,
  • Ayakta durarak geçen uzun mesailer,
  • Yaşlanma,
  • Geçirilmiş sakatlıklar

bu sistemin verimini azaltır.

⚙️ ⚙️ ⚙️
Propriyoseptif Egzersizler Nedir?

Bunlar, vücudun kendi iç dengesini yeniden öğretmeye çalışan egzersizlerdir.
Amaç, kasları değil; kaslarla beyin arasındaki iletişimi güçlendirmektir.

Nasıl mı yapılır?

  • Denge tahtasında durmak
  • BOSU topunda küçük hareketlerle sabit kalmaya çalışmak
  • Tek ayakta gözler kapalı pozisyon almak
  • Yön değiştirerek yürüme
  • Hafif titreşim veya yön karışıklığı veren ortamlarda hareket etmek

Bu tür egzersizler, vücudun “alarm sistemini” eğitir.
Yani düşmeden önce kendinizi toparlama sürenizi milisaniyelerle kısaltır.

⚠️ ⚠️ ⚠️
İş Kazalarının Sessiz Nedeni – Zayıf Denge

Araştırmalar gösteriyor ki iş kazalarının yaklaşık %30’u düşme, sendeleme veya çarpma sonucu oluşuyor.
Yani sadece güçlü olmak yetmiyor, dengede kalmak gerekiyor.

İş sırasında:

  • Merdiven çıkarken
  • Yük taşırken
  • Dar alanlarda yön değiştirirken
  • Islak veya eğimli zeminde yürürken

dengeyi kaybetmek, birkaç saniyede ciddi sakatlıklara yol açabiliyor.

🧘‍♂️ 🧘‍♂️ 🧘‍♂️
Bu Egzersizler Size Ne Kazandırır?

Statik Denge: Uzun süre ayakta kalmanız kolaylaşır. Sırt, bel ağrılarınız azalır.
Dinamik Denge: Hareket ederken ani kaymalar karşısında refleksleriniz hızlanır.
Koordinasyon: Vücudunuzun üstü ve altı uyum içinde çalışır, sakarlık azalır.
Reaksiyon Hızı: Tehlike anında vücudunuz daha hızlı ve bilinçli tepki verir.
Postür: Dik duruşunuz güçlenir, daha az yorulursunuz.
Kas Dengesi: Özellikle bel, kalça, omuz çevresindeki denge kaslarınız aktive olur.

🏢 🏢 🏢
İşyerinde Uygulama Önerisi

🔹 Propriyoseptif egzersizler sadece spor salonunda yapılmaz.
🔹 10 dakikalık basit uygulamalar, öğle aralarında veya mesai öncesi küçük gruplarla kolayca yapılabilir.
🔹 İş yeri hekimi ve fizyoterapist eşliğinde çalışanlara özel kısa egzersiz programları hazırlanabilir.

Bu sayede:

  • İş kazası riski azalır
  • Kas-iskelet sistemi şikayetleri düşer
  • Çalışan memnuniyeti ve verimlilik artar
🧠 🧠 🧠
Vücut Güçlüdür, Ama Denge Akılda Başlar

Kaslarınız ne kadar güçlü olursa olsun, eğer beyniniz vücudunuza nasıl denge kuracağını söyleyemiyorsa risk altındasınız.

Propriyoseptif egzersizler, vücudunuzu kontrol etme sanatıdır.
Sizi sadece formda değil, güvende tutar.
Ayakta kalmanız sadece bir fizik meselesi değil, bir denge stratejisidir.

Bu yüzden;
🛠️ Her işyeri, denge egzersizlerini bir sağlık yatırımı olarak görmelidir.
🧘‍♀️ Her çalışan, kendi dengesini koruyarak başkalarının da güvenliğini artırır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ İnsan Zihinsel İş Yükü: Bir Araştırma ve Yeni Bir Kapsayıcı Tanım https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC9201728/#s4

⭐️⭐️ Hareket Halindeyken Nöroergonomi: İşyeri Değerlendirmesi ve Tasarımı için Mobil EEG’nin Potansiyelinin Değerlendirilmesi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC9846382/

⭐️⭐️ Nöroergonomi: Fiziksel ve bilişsel çalışmalara yönelik uygulamaların gözden geçirilmesi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3870317/https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3870317/

⭐️⭐️ Zihinsel İş Yükü, Katılım ve İnsan Performansına Nöroergonomi Yaklaşımı https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC7154497/https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC7154497/

⭐️⭐️ Çalışanların Psikolojik Güvenlik Algısı ve Politik Taktik Davranışları http://chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1193579?utm_source=chatgpt.com

⭐️⭐️ Acil durum ve güvenlik yönetiminde nöroteknolojinin kullanımıyla daha güvenli bir çalışma ortamı yaratmak https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/37270412/

⭐️⭐️ Beyinden işyerine: fNIRS’in bilişsel çalışmalarda ve işçi güvenliğindeki rolü https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC10634210/

⭐️⭐️ Nörogüvenlik bilimi: Güvenlik sorunlarının sinirsel mekanizmalarını ortaya çıkarmak için ortaya çıkan yeni bir disiplin https://www.frontiersin.org/journals/neuroscience/articles/10.3389/fnins.2023.1190995/full

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Vücudun Radarlarını Biliyor musunuz?

Vücudun Görünmeyen Radarları – Propriyosepsiyon, Interosepsiyon ve Nörosepsiyon

Bir elmayı gözün kapalıyken uzanıp alabiliyorsan, aç karnını fark edip yemek yiyebiliyorsan ya da sinirli birinin yanında neden içten içe gerildiğini anlayamıyorsan — işte tüm bunlarda vücudunun gizli duyuları devrede:
Propriyosepsiyon, interosepsiyon ve nörosepsiyon.

Bu üç kelime karışık gelebilir ama hepsi aslında vücudun kendiyle ve çevresiyle kurduğu iç iletişim sistemleridir.

Hadi gelin, bu üç mucizevi sistemi beraber keşfedelim.

🎯 🎯 🎯
1. Propriyosepsiyon: “Ben Neredeyim?” Duyusu

Propriyosepsiyon, vücudun uzaydaki konumunu ve hareketini fark etme yetisidir.
Yani gözün kapalıyken kolunun havada mı yoksa dizinde mi olduğunu bilebilme halin.

🧠 Nasıl çalışır?
Kaslardan, eklemlerden ve tendonlardan gelen sinyaller beyne gider. Beyin bu verileri işleyerek vücudun pozisyonunu anlar.

📌 Günlük hayatta örnek:

  • Gözlerin kapalıyken burnuna dokunabiliyorsan, propriyosepsiyonun çalışıyor.
  • Merdivenlerden inerken her basamağı görmeden ayaklarını doğru yere koyabiliyorsan—tebrikler, bu senin gölge süper gücün!

📌 Eksikliğinde ne olur?
Sende bir denge sorunu, tökezleme ya da koordinasyon bozukluğu oluşabilir.

💓 💓 💓
2. Interosepsiyon: “İçimde Ne Oluyor?” Duyusu

Interosepsiyon, vücudun iç organlarından gelen sinyalleri algılama yetisidir.
Açlık, susuzluk, kalp atışı, mide gurultusu, hatta “tuvaletim geldi” hissi bu sistemin ürünüdür.

🧠 Nasıl çalışır?
Mide, bağırsaklar, kalp, akciğer gibi organlardan gelen bilgiler sinir sistemi yoluyla beyne (özellikle insula bölgesine) iletilir.

📌 Günlük hayatta örnek:

  • Spor yaparken kalp atışının hızlandığını fark etmek,
  • Gerildiğinde midenin kasıldığını hissetmek,
  • Duygusal bir anda boğazına bir düğüm oturması…

📌 Eksikliğinde ne olur?
İç sinyalleri tanıyamayan bireyler, duygularını da tanımakta zorlanabilir. Bu durum bazı anksiyete bozuklukları veya yeme bozukluklarında görülür.

🛡️ 🛡️ 🛡️
3. Nörosepsiyon: “Güvende miyim?” Duyusu

Nörosepsiyon, beynin bilinç dışı bir şekilde tehlikeyi algılayıp sinir sistemini alarma geçirme sistemidir.
Bu, klasik “kaç ya da savaş” refleksinin arka plan mekanizmasıdır.

🧠 Nasıl çalışır?
Çevresel ipuçları (birinin sesi, yüz ifadesi, ortam sesi gibi) amigdala ve beyin sapında hızla değerlendirilir. Eğer tehdit algılanırsa, sempatik sinir sistemi devreye girer. Yani kalp hızlanır, kaslar gerilir, nefes sıklaşır.

📌 Günlük hayatta örnek:

  • Asansörde sinirli biriyle karşılaştığında sebebini anlamadan gerilmek,
  • Kalabalık bir sokakta hızlı adımlarla sana yaklaşan birine karşı içgüdüsel olarak tetikte hissetmek.

📌 Eksikliğinde ne olur?
Tehditleri zamanında algılayamama; ya da aksine, sürekli tehdit algılayarak kronik kaygı yaşama.

🔁 🔁 🔁
Birbirleriyle Nasıl Bağlantılılar?

Bu üç sistem birbirine sıkı sıkıya bağlıdır:

🔗 Propriyosepsiyon + Interosepsiyon = Bedensel Farkındalık
Kendi bedenini hem dış pozisyon olarak (propriyoseptif) hem iç durum olarak (interoseptif) tanımak, sağlıklı hareket ve duygusal dengeyi sağlar.

🔗 Interosepsiyon + Nörosepsiyon = Duygusal Tepki
Örneğin: Kalp atışın hızlandığında bunu fark edemiyorsan (interosepsiyon), neden gerildiğini anlayamazsın. Ama nörosepsiyon zaten seni alarma geçirmiştir!

🔗 Propriyosepsiyon + Nörosepsiyon = Refleksif Güvenlik
Karanlıkta sendeleyen biri sana hızla yaklaştığında, hem pozisyonunu (propriyoseptif sistem) hem de güvenliğini (nörosepsiyon) fark edersin. Geri çekilirsin, ellerin savunmaya geçer.

📣 📣 📣
Duyularımızdan Daha Fazlasıyız

Bu üç “görünmeyen ama hissedilen” sistem sayesinde sadece dış dünyayı değil, iç dünyamızı da tanırız.
Propriyosepsiyon, bize nerede olduğumuzu söyler.
Interosepsiyon, nasıl hissettiğimizi bildirir.
Nörosepsiyon, güvende miyiz, değil miyiz, bunu değerlendirir.

Bu sistemlerin hepsi birlikte çalıştığında sadece bedenimizi değil, kendimizi de daha iyi tanırız, daha iyi koruruz.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Proprioseptif ve Vestibüler Duyu Sistemlerinin Harekete Göreli Katkısı: Moleküler Bilim Çağında Keşif Fırsatları https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC7867206/

⭐️⭐️ Propriosepsiyonun değerlendirilmesi: Yöntemlerin eleştirel bir incelemesi https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S2095254615000058

⭐️⭐️ Mekanoreseptör https://www.sciencedirect.com/topics/immunology-and-microbiology/mechanoreceptor

⭐️⭐️ Sensörimotor Sistemi, Bölüm I: Fonksiyonel Eklem Stabilitesinin Fizyolojik Temeli. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC164311/

⭐️⭐️ Propriosepsiyonun değerlendirilmesi: Yöntemlerin eleştirel bir incelemesi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC6191985/

⭐️⭐️ PNF Kavramının Temel Unsurları, Bir Eğitim Anlatısı https://www.scientificarchives.com/article/the-essential-elements-of-the-pnf-concept-an-educational-narrative

⭐️⭐️ Motor fonksiyonu iyileştirmede proprioseptif eğitimin etkinliği: sistematik bir inceleme https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC4309156/

⭐️⭐️ Yaşlı yetişkinlerde denge ve gücün geliştirilmesinde geleneksel ve güncel yaklaşımların karşılaştırılması https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/21510715/

⭐️⭐️ Yapı İşlerinde Yüksekte Çalışmalarda İSG Uygulama Rehberi. http://chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://www.csgb.gov.tr/Media/0b3hcam2/yapiisleriyuksektecalismauygrehberi-in%C5%9Ft%C5%9Fb_revize.pdf

⭐️⭐️ Yaşlılarda Denge, Fonksiyonel Performans ve Düşme Önleme İçin Gövde Kas Gücünün Önemi: Sistematik Bir İnceleme https://www.researchgate.net/publication/236139834_The_Importance_of_Trunk_Muscle_Strength_for_Balance_Functional_Performance_and_Fall_Prevention_in_Seniors_A_Systematic_Review

⭐️⭐️ Dengesiz yüzeyler ve rehabilitasyon cihazları kullanılarak yapılan direnç antrenmanının etkinliği https://www.researchgate.net/publication/224822339_The_effectiveness_of_resistance_training_using_unstable_surfaces_and_devices_for_rehabilitation

⭐️⭐️ Futbolda duruş kontrolüne uzmanlık ve görsel katkının etkisi https://onlinelibrary.wiley.com/doi/abs/10.1111/j.1600-0838.2005.00502.x

⭐️⭐️ Spor veya günlük yaşamdaki fiziksel aktiviteler ile dik duruştaki duruş bozukluğu arasındaki ilişkinin sistematik bir incelemesi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/23955562/

⭐️⭐️ NSC Çalışma İstatistikleri Bürosu’nun 2021 Raporu Hakkındaki Açıklaması https://www.nsc.org/newsroom/nsc-statement-bls-report-2021#:~:text=In%202020%2C%20there%20were%204%2C764,highest%20annual%20rate%20since%202016.

⭐️⭐️ Hall, C. M., & Brody, L. T. (2005). Therapeutic Exercise: Moving Toward Function. Lippincott Williams & Wilkins. http://chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://students.aiu.edu/submissions/profiles/resources/onlineBook/Q4X4S2_Therapeutic_Exercise_Moving_Toward_Function_3.pdf

⭐️⭐️ Motor Kontrolü: Araştırmayı Klinik Uygulamaya Dönüştürmek https://www.researchgate.net/publication/228118305_Motor_Control_Translating_Research_Into_Clinical_Practice

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:

Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hukuki tavsiye yerini alamaz. Web sitemizdeki yayınlardan yola çıkarak, işlerinizin yürütülmesi, belgelerinizin düzenlenmesi ya da mevcut işleyişinizin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriğinde yer alan bilgilere istinaden profesyonel hukuki yardım almadan hareket edilmesi durumunda meydana gelebilecek zararlardan firmamız sorumlu değildir. Sitemizde kanunların içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Ayrıca;
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Güneş Altında Saat Saat Vücudunuz!

👷‍♂️ Dışarıda Güneş Altında Çalışan İşçinin 8 Saatlik Vücudunun Yolculuğu

İnşaatta, tarlada, madende ya da yol kenarında…
Direkt güneşin altında çalışan (güneşlenen) bir bedenin saat ilerledikçe adım adım neler yaşadığını hiç merak ettiniz mi?


Güneşin altında çalışan bir işçinin organlarında saat saat gelişen değişimin hikâyesi…

🕘 🕘 🕘
Başlangıç (0. Saat) – Günaydın Güneş!
🧠 Beyin:
  • Enerjik hissedersiniz. Serotonin yükselir, biraz neşe gelir.
  • Göz bebekleri kısılır; ışık yoğunluğu arttıkça odak azalır.
❤️ Kalp-Damar Sistemi:
  • Güneşten gelen sıcaklıkla damarlar genişler.
  • Kan basıncı (tansiyon) hafif düşer ama kalp biraz daha hızlı çalışmaya başlar.
🕶️ Belirti:
  • Hafif terleme başlar. Güne başlamaya hazırsınız.
🕘 🕘 🕘
1. Saat – Vücut Motoru Isınıyor
🌡️ Deri:
  • Ter bezleri aktifleşir.
  • Deri yüzey sıcaklığı 37°C’yi geçmeye başlar.
💦 Böbrek:
  • Vücut su kaybettiğini fark eder.
  • Böbrekler “idrar üretimini azaltalım” sinyali verir.
🧠 Beyin:
  • Güneş ışığındaki UV ve ısı artışıyla dikkat dağılabilir.
  • Baş ağrısı oluşmaya başlayabilir.
🕶️ Belirti:
  • Alnınız ıslak, şapka takmadıysanız başınızda baskı hissi vardır.
  • Susuzluk sinyalleri ilk kez belirginleşir.
🕘 🕘 🕘
2. Saat – Tehlike Sessizce Yaklaşıyor
💨 Akciğer:
  • Hızlı nefes alma başlar, çünkü vücut ısı üretimini dengelemeye çalışır.
  • Nemli hava varsa oksijen alımı zorlaşır.
🧠 Beyin:
  • Beyindeki hipotalamus, vücut ısısını düşürmek için sinyal yollar.
  • Konsantrasyon bozulur. Refleksler yavaşlar.
🕶️ Belirti:
  • Halsizlik başlar.
  • “Bir gölge bulsam iyi olacak” düşüncesi ilk kez belirir.
🕘 🕘 🕘
4. Saat – Vücut Alarm Veriyor
❤️ Kalp:
  • Nabız hızlanır. Kalp günde 10.000 fazladan atış yapabilir.
  • Vücut sıvısız kalırsa tansiyon ani düşebilir.
🧠 Beyin:
  • Baş dönmesi, görmede bulanıklık başlar.
  • Güneş çarpması (ısı bitkinliği) riski oluşur.
🦠 Bağışıklık Sistemi:
  • UV ışınları, derideki savunma hücrelerini baskılar.
  • Güneş yanığı riski başlar.
🕶️ Belirti:
  • Yürürken sendeleme hissi olur.
  • Ağız kurur, idrar rengi koyulaşır.
  • Cilt kızarır ve “yanıyor” gibi hissedilir.
🕘 🕘 🕘
6. Saat – Organlar Streste
🧠 Beyin:
  • Karar alma yetisi bozulur.
  • Hatalı ekipman kullanımı veya kazaya yatkınlık başlar.
🧬 Kaslar:
  • Kaslara kan akışı azalır, kramp başlar.
  • Özellikle baldır ve karın kaslarında istemsiz kasılmalar görülür.
🧠 Beyin:
  • Vücut ısısı 39°C’yi geçebilir → Bilinç bulanıklığı, mide bulantısı.
🕶️ Belirti:
  • Terleme azalır: Bu kötü işarettir. Vücut artık susuzluktan çalışmayı bırakıyor olabilir.
  • Baş ağrısı şiddetlenir. Gözler kararıyor olabilir.
🕘 🕘 🕘
8. Saat – Güneşin Zirvesinde Yorgun Beden
🧠 Beyin:
  • Güneş çarpması sınırındadır. Vücut ısısı 40°C’ye yaklaşırsa hayati tehlike başlar.
  • Serinletilmezse bilinç kaybı yaşanabilir.
💨 Solunum:
  • Nefes düzensizleşir. Sıvı kaybı nedeniyle kan koyulaşmıştır, oksijen taşıma zayıflar.
🩸 Karaciğer ve Böbrek:
  • Aşırı sıvı kaybı ve yüksek sıcaklık, karaciğer enzimlerini yükseltir.
  • Böbrekler alarm verir → “Akut böbrek hasarı” bile gelişebilir.
🕶️ Belirti:
  • Göz kararması, bayılma, mide bulantısı, kas seğirmesi ve hayal görme hissi oluşabilir.
🔚 🔚 🔚
Güneşin Sessiz Hasarı

☀️ Güneş altında geçirilen uzun saatler yalnızca ciltte bronzluk bırakmaz…

  • Kronik UV maruziyeti, cilt kanseri riskini artırır.
  • Sık sık dehidratasyon, böbrek taşı riskini yükseltir.
  • Beyin sürekli strese girerse, hafıza ve karar verme mekanizması zayıflar.
✅ ✅ ✅
Çözüm – Akıllı Güneş Stratejisi
ÖnlemAçıklama
🧢 Geniş kenarlı şapkaBaş ve enseyi korur.
🥤 30 dakikada bir su içmeGünde 2,5-3 litre arası.
👕 UV koruyucu kıyafetCilt hasarını azaltır.
😎 Güneş gözlüğü (UV400)Göz sağlığını korur.
🕒 11:00–16:00 arasında molaGölgelik alan önerilir.
🎯 🎯 🎯
Unutmayın!

Direkt güneşin altında geçen her saat, sadece terlettiğiniz bir zaman değil, organlarınıza stres yüklediğiniz bir dilimdir.

🌡️ Vücudunuz sizi uyarır… ama bazen çok geç olabilir.
Korunun, fark edin, serin kalın!

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Güneşe Maruz Kalma ve İnsan Sağlığı Üzerindeki Etkileri: Güneşe Maruz Kalmanın Obezite ve Kardiyometabolik Disfonksiyon Geliştirme Riskini Azaltabileceği Mekanizmalar https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC5086738/

⭐️⭐️ Güneşe Maruz Kalma – Tehlikeler ve Faydalar https://ar.iiarjournals.org/content/42/4/1671

⭐️⭐️ Güneş yanığı https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK534837/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir.

Ayrıca, sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir iş güvenliği uzmanının, ilgili mühendisin ya da teknik ekibin yetki ve kararlarının yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, çalışma sahanız içerisindeki tehlike – risk belirlemesi ya da mevcut işleyişin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla firmanızın işleyişine müdahil olma ya da sorumlularınızın vereceği kararların yerine tutması olarak değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Daha Fazla

Beynin Sağ ve Sol Yarımküresi Arasında Farklar

İnsan beyni, mucizevi bir denge ve uyum ustasıdır. Dışarıdan bakıldığında simetrik bir yapı gibi görünse de, aslında her yarısı farklı düşünür, farklı hisseder ve farklı yollarla dünyayı algılar.

Beynin sağ ve sol yarımküreleri arasındaki farkları keşfederek kendi zihinsel eğilimlerimizi daha iyi anlayabiliriz. Kimimiz duygularla düşünür, kimimiz mantıkla karar veririz; kimimiz renkleriyle konuşur, kimimiz sayılarla. İşte bu farklar, hem bireysel yaratıcılığımızın hem de toplumsal çeşitliliğimizin temelini oluşturur. Hazırsanız, beynimizin iki yakasını karşılaştıralım…

🧠 🧠 🧠

Dil – Konuşma Yetisi

  • Sol beyin: Cümle kurar, yazı yazar, grameri anlar.
  • Sağ beyin: Ses tonunu, mimikleri, duygusal alt tonu çözer.
    🔹 Örnek: Birisi “İyiyim” dediğinde sol beyin kelimeyi anlar, sağ beyin “Aslında üzgün” olduğunu hisseder.

Vücut Kontrolü

  • Sol beyin: Vücudun sağını yönetir.
  • Sağ beyin: Vücudun solunu yönetir.
    🔹 Örnek: Sol beyin – Sağ eliyle yazı yazan çocuklarda sol beyin daha baskındır.Sağ beyin – Sol eliyle resim çizen bir çocuk daha çok sağ beynini kullanıyor olabilir.

Rüyaların İçeriği

  • Sol beyin: Olay örgüsüne sahip rüyalar görür.
  • Sağ beyin: Soyut ve duygusal rüyalar görür.
    🔹 Örnek: Sol beyin – “Dün rüyamda önce okula gittim, sonra sınava girdim, sonra eve döndüm.” Sağ beyin – “Rüyamda renkli kuşlar gökyüzünde ağlıyordu, ama konuşuyorlardı da!”

Analitik Düşünme vs. Sanatsal Yaratıcılık

  • Sol beyin: Matematik, mantık, hesaplama işlerini yürütür.
  • Sağ beyin: Resim yapar, hayal kurar, müziği hisseder.
    🔹 Örnek: Hesap makinesine benzetilen sol beyin, boya paletiyle oynayan sağ beyinle tam bir zıt karakterdir.

İletişim Biçimi

  • Sol beyin: Sözcükleri dikkatli seçer.
  • Sağ beyin: Tonlama ve beden diliyle iletişim kurar.
    🔹 Örnek: Sol beyin – Proje sunarken konuşmasını yazılı metne uygun şekilde sunar. Sağ beyin – Sunumda heyecanını ses tonu, el hareketleri ve mimikleriyle belli eder.

Zaman Algısı

  • Sol beyin: Dakiktir, zamanlamaya dikkat eder.
  • Sağ beyin: Zamanı unutabilir, “an”da yaşar.
    🔹 Örnek: Sol beyin – randevuya erken gitmek ister, sağ beyin yolda kuşları izlemeye dalar.

Problem Çözme Yöntemi

  • Sol beyin: Adım adım çözer.
  • Sağ beyin: Sezgisel çözüm üretir.
    🔹 Örnek:Sol beyin – Matematik problemi çözerken önce problemi okur, sonra işlemleri sırayla yazar. Sağ beyin – “Bir şey eksik gibi, cevabı bu ama bir yer atlanmış” diyerek kontrol eder ve farklı yöntem dener.

Detay vs. Bütün Görüntü

  • Sol beyin: Parçaları tek tek inceler.
  • Sağ beyin: Bütünü, genel resmi kavrar.
    🔹 Örnek: Sol beyin ağaca bakar, sağ beyin ormanı görür.

Düzen ve Sıralama

  • Sol beyin: Liste yapar, sıralama ve organizasyondan hoşlanır.
  • Sağ beyin: Kaotik olsa da yaratıcıdır, sıraya takılmaz.
    🔹 Örnek: Sol beyin gardırobu renklere göre dizer, sağ beyin “ilhamla” ne bulursa giyer.

İçsel Diyalog ve Akıl Yürütme

  • Sol beyin: İçinden sürekli konuşur, neden-sonuç düşünür.
  • Sağ beyin: Görsel düşünür, kelimesiz hayal kurar.
    🔹 Örnek: Sol beyin – “Bu işi neden yapıyorum?” derken, sağ beyin – bir kelebekle uzaklara gider.

Öğrenme Tarzı

  • Sol beyin: Okuyarak öğrenir.
  • Sağ beyin: Görsel ve deneyerek öğrenir.
    🔹 Örnek: Sol beyin – Tarih konularını okuyup özet çıkarır. Sağ beyin – Tarih konularını dramatize ederek ya da canlandırma yaparak öğrenir.

Yeni Bilgiye Yaklaşım

  • Sol beyin: Bilgiyi listeleyerek, analiz ederek öğrenir.
  • Sağ beyin: Bilgiyi görselleştirerek öğrenir.
    🔹 Örnek: Sol beyin – Fen dersinde su döngüsünü aşama aşama yazar. Sağ beyin -Su döngüsünü renkli bir çizimle ve oklarla anlatır.

Empati Kurma Biçimi

  • Sol beyin: Mantıkla empati kurar.
  • Sağ beyin: Duyguyla empati kurar.
    🔹 Örnek: Sol beyin – “Arkadaşım ödevini yapmamış çünkü evde misafiri vardı” diye düşünür. Sağ beyin – “Arkadaşım üzgün gibi, sarılayım ona” diyerek yaklaşır.

Okuma-Yazma vs. Yüz Tanıma

  • Sol beyin: Yazılı metinleri çözer.
  • Sağ beyin: Yüzleri tanır, mimikleri okur.
    🔹 Örnek: Sol beyin kitabı okur, sağ beyin öğretmenin suratından sınavın zor olacağını anlar.

İrade vs. İçgüdü

  • Sol beyin: Plan yapar, kontrol eder.
  • Sağ beyin: Sezgilere dayanır, spontane davranır.
    🔹 Örnek: Sol beyin diyet listesi yazar, sağ beyin pastayı görünce “bir dilimden bir şey olmaz” der.

Sözel Zeka vs. Görsel Zeka

  • Sol beyin: Sözcüklerle güçlüdür.
  • Sağ beyin: Renk, şekil, mekan algısıyla çalışır.
    🔹 Örnek: Sol beyin sudoku çözer, sağ beyin görsel hafızayla labirent bulur.

Mizah Anlayışı

  • Sol beyin: Kelime oyunlarına güler.
  • Sağ beyin: Görsel şakalara güler.
    🔹 Örnek: Sol beyin – “Anne neden bilgisayarı yıkadın?” – “Çünkü virüs bulaşmış!” gibi esprilerde güler. Sağ beyin – Bir çocuğun yanlışlıkla şemsiyeyi ters açması ya da komik dansı, sağ beyni güldürür.

Geçmiş ve Gelecek vs. Şu An

  • Sol beyin: Geçmişi analiz eder, geleceği planlar.
  • Sağ beyin: Anı yaşar, hisseder.
    🔹 Örnek: Sol beyin “Yarın ne giyeceğim?” diye düşünürken, sağ beyin o anki güneşi hissetmeye odaklanır.

Dikkat Türü

  • Sol beyin: Detaylara odaklanır.
  • Sağ beyin: Büyük resmi görür.
    🔹 Örnek: Sol beyin – Bir yazı tahtasında yazım yanlışı gören öğrenci “ö” yerine “o” yazıldığını hemen fark eder. Sağ beyin – Sınıfa girip kimsenin gülümsemediğini fark eden bir çocuk “Bir şey olmuş gibi, hava çok tuhaf” diyebilir.
🎯 🎯 🎯
ÖzellikSol BeyinSağ Beyin
DilKonuşur, yazarTonlamayı, mimikleri çözer
Zeka TürüMantıksal, sözelGörsel, sezgisel
Zaman AlgısıGeçmiş ve gelecekŞu an
OdakParça, detayBütün, genel görünüm
KarakterPlanlı, titizYaratıcı, özgür

Beynin sağ ve sol yarımküresi, biri olmadan diğerinin eksik kalacağı iki kardeş gibidir. Her birimizin düşünme, öğrenme ve ifade biçimi bu eşsiz ikilinin ortak çalışmasına dayanır.

Sol yarımküre hesap yaparken sağ yarımküre hayal kurar; biri geçmişi düzenlerken diğeri geleceği düşler. Bu farklar bizi bölmek için değil, tamamlamak için vardır.

Önemli olan, hangi yarımkürenin baskın olduğundan çok, her ikisini de tanıyıp birlikte çalıştırabilmektir. Çünkü gerçek zekâ, dengede saklıdır.

Unutmayın

Ne tamamen sağ beyinlisiniz, ne tamamen sol.

Siz her şeyin birazısınız – tıpkı beyniniz gibi eşsiz ve mükemmel bir dengeye sahip.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir.

Ayrıca, sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir iş güvenliği uzmanının, ilgili mühendisin ya da teknik ekibin yetki ve kararlarının yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, çalışma sahanız içerisindeki tehlike – risk belirlemesi ya da mevcut işleyişin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla firmanızın işleyişine müdahil olma ya da sorumlularınızın vereceği kararların yerine tutması olarak değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Daha Fazla

Neden Markete Gidince Hep Yumurtayı Unutuyorum?

Bazen yürürken, aniden çocuklukta duyduğunuz bir ses gelir kulağınıza.
Belki bir düdük sesi, belki bir sandal gıcırtısı…
Ve sonra: Zihninizde bir kapı açılır.
Yıllardır girilmeyen bir odadan resimler sarkar, kokular yayılır, duygular dökülür.

Peki o an neden tam da o an geldi?

Yada…

Hepimizin başına gelir: Anahtar cebimizde, telefon elimizde, gözlük kafamızda ama evin içinde “Gözlüğümü gördünüz mü?” diye dolanırız. Peki, beyin bu kadar zekiyse neden bazen bu kadar..aptal taklidi yapıyor?

Çünkü

Beyin, rastgeleliği sever. Ve bu sevgi, onu hafızaya dönüştürmek için zekice taktiklere dönüştürür.

🎲 🎲 🎲

Rastgelelik Beynin Oyuncağıdır

Beyin, tahmin edilebilir olanı sever ama akılda kalan genellikle tahmin edilemeyendir.
Yani hafızanıza kazınanlar çoğunlukla “mantıklı” değil, “anormal” olanlardır.

🎯 🎯 🎯
Örnek:

Ders çalışırken saatlerce okuduğunuzu hatırlamazsınız ama
o sırada karşınızdaki sineğin sizden daha az stresli olduğunu düşünürsünüz…
İşte o sinek, anınızın tutucu çivisi olur.

Neden mi?

Çünkü rastgelelik, dikkati çeker. Dikkat, hafızanın ön kapısıdır.

🔍 🔍 🔍

Beyin Hatırlayan Bir Makine Değil, Seçen Bir Sanatçıdır

İnsan beyni, bir güvenlik kamerası gibi her şeyi kaydetmez.
Aksine, bir yönetmen gibi sahneleri seçer, ışıklar ekler, arka fonu çizer.

Rastgelelik onun tuvali gibidir.
Gelişigüzel fırça darbeleri gibi gelen bilgilerden anlamlı bir kompozisyon çıkarır.

📌 Ama dikkat: Beyin için önemli olan veri değil, anlamdır.
Ve çoğu zaman, en anlamlı olan şey; ilk bakışta en saçma görünen şeydir.

🧩 🧩 🧩

Beyin, Anlamsız Verileri Anlamlı Masallara Dönüştürür

Diyelim ki size 7 tane rastgele kelime versem:
“Limon – Bisiklet – Tavuk – Kraliçe – Parfüm – Uçurtma – Çivi”
Unutmanız an meselesi. Ama şöyle desem?

“Kraliçe sabah limonlu çay içerken parfümünü sıktı, bisiklete atladı, tavuğunu uçurtmaya bağladı ve çiviyle postaya verdi.”

Gülümsetti değil mi?
Beyin şimdi bunu “komik bir hikâye” olarak paketledi.
Ve paketlendiği için artık rafta saklı.

🧠 Hafıza rafları boş veri değil, duygulu hikâyeler ister.

🌀 🌀 🌀

Rastgelelik, Hafızanın Ham Maddesidir

Bir çocuk ilk kez denizi gördüğünde…
Kum sıcak, dalga ıslak, martı tiz sesli, annesi heyecanlı…
O anın her bileşeni başlı başına rastgeledir. Ama hepsi birleşir, tek bir duygusal haritaya dönüşür.

📍 Çünkü beyin, veriyi değil, bağlantıyı saklar.
Sıralı değil; örüntülü hatırlar.
Zincir değil; ağ kurar.

🧠 🧠 🧠

Nörotransmitterler – Hatıraları Kodlayan Duygusal Kurye

Adrenalin, dopamin, serotonin… Bunlar sadece kimya değil, anı mühendisleridir.

Gerilim = Kalıcı Anı

Trafik kazası? Bir saniye bile sürse yıllarca hatırlarsın.
İlk aşkın gülümsediği an? Tüm detaylarıyla kazınır.

Çünkü duygusal anlar, beynin “Bu önemli, bunu sakla!” dediği anlardır.

Beyin, rastgeleliğin içinden duygusal yoğunlukla ışıldayanları cımbızla çeker.

🎭 🎭 🎭

Anılar, Beynin Tiyatro Sahnesidir

Geçmişte bir zaman evinizin karşısındaki parkta ağlayan bir kadın gördünüz.
Yanındaki çocuk sessizce annesinin eteğini tutuyordu.

Ne kadın kimdi, ne çocuk. Ama…
Bir hafta sonra, komşunuzdam o kadının öldüğünü öğrendiğinizde, işte o an:
Gördüğünüz anı kristal netliğinde hatırladınız.

Çünkü duygular, hafızanın sahne ışığıdır.
Ne zaman bir an duyguyla yıkanır, o an unutulmaz olur.

🔁 🔁 🔁

Tekrar mı? Hayır, Ritim!

Sadece tekrar etmek değil, ritmik tekrar hafızayı mühürler.

🎵🎵🎵🎵🎵 Neden reklam jingle’larını unutamayız?

“Biiim, bim bim bim!”
“Eti eti eti eti… Etinin en güzel hali!”

Çünkü beyin müziği ciddiye alır, hele ki kelimelerle dans ediyorsa.

Rastgele bilgiyi şarkılaştırdığınızda (veya kafiyeli söylediğinizde) o bilgiye dans pisti verirsiniz.

🛠️ 🛠️ 🛠️

Unutkanlığın Asıl Nedeni – Sıkıcılıkla Anlaşmalı Hafıza Kapısı

Hafıza, sıkıcılara geçiş izni vermez.

Unuttuğunuz doğum günü mesajı, alışverişteki yumurta veya üç gün önce giydiğiniz tişörtün rengi…
Çünkü beyin bu bilgileri “önemli değil” klasörüne atar.
Ve evet, bu klasör otomatik olarak çöpe gider.

📌 Çözüm? Onları garipleştir.

Örneğin:

“Yarın Halil’e doğum günü mesajı atacağım” yerine
“Yarın Halil’in beynine patlayan bir konfetili mesaj fırlatacağım.”

Hafıza o an: Dur, bu ilginçti. der. Kaydeder.

🛠️ 🛠️ 🛠️

Beyin, “Gereksizi” Atmaz — Sadece “Kullanışlı Olanı” Öne Çıkarır

Bir ders kitabını baştan sona okursunuz. Sonra sadece başlığı hatırlarsınız.
Ama arkadaşınızın derste fırlattığı silgiyi, üç yıl geçse de unutmazsınız.

Çünkü beyin, öğretmeni değil, oyunu hatırlar.
Formülü değil, hikâyeyi.
Metni değil, melodiyi.

Hafıza bilgiyle değil, deneyimle beslenir.

🧠 🧠 🧠

Beyin – Düzenli Sandığımız Kaosun Efendisi

Rastgeleliği güçlü hafızaya dönüştürme süreci aslında bir tür veri filtreleme algoritması gibidir.

  • Yüzbinlerce veri gelir.
  • Duygu, tekrar, özgünlük, bağlam, sürpriz öğeleri bu verileri işaretler.
  • İşaretlenenler kısa süreli belleğe, ardından uzun süreli belleğe geçer.

Yani beyin:
🎲 Rastgeleliği tanır,
🧱 İçinde kalıp arar,
🧠 Onu yapılandırır,
📚 Ve sonra saklar.

🔄 🔄 🔄

Tekrar Etme, Hissettir – Hatırlanmak İstiyorsan, İz Bırak

Bir lider konuşmasını tekrar eder ama biri sadece bir cümleyle kitleleri etkiler.
Bir öğretmen müfredatı bitirir, ama öğrenciler onun sınıfta yaptığı tek şakayı hatırlar.

Çünkü beynin sırrı şu:

Tekrar, ezberi getirir. Ama anlam, iz bırakır.

🧠 🧠 🧠

Aynalar ve Çatlaklar – Hafıza Kusursuz Değildir, Kurgusaldır

Bir hikâyeyi üç kişi anlatır, üçü de farklı anlatır.
Çünkü hafıza, gerçekleri değil, yorumları saklar.

Hafıza, bir aynadır. Ama her aynada bir çatlak vardır.
O çatlaklardan hayat yansır. Ve o yansıma, bizim kişisel tarihimizdir.

📦 📦 📦

Hafıza Bir Kutu Değil, Bir Sirktir

Evet evet, hafıza bir kütüphane değil, bir sirk.
Ve bu sirkte aslan terbiyecisi bir matematik öğretmeni olabilir;
ip cambazı ise senin 3 yıl önce duyduğun ama unutamadığın o saçma şarkı.

Unutmayın: Beyin, mantıklı olanı değil, şaşırtıcı olanı ödüllendirir.
O yüzden unutulmamak istiyorsanız:

  • İlginç olun.
  • Kafiyeli olun.
  • Mümkünse bisiklete binen kraliçelerle hikâye kurun.

Çünkü belki de hafıza, ciddiyeti hiç sevmeyen bir çocuğun oyun alanıdır.

🧠 🧠 🧠

Beynin Hafızası, Bir Arkeoloji Kazısı Gibidir

Zihninizde gömülü anlar vardır.
Bazıları kendiliğinden çıkar, bazıları ise bir şarkı, bir koku, bir bakışla tetiklenir.

Ve her seferinde beyniniz, o rastgele geçmiş kırıntısını alır,
üstüne duygu serper, bağlam örer, anlam yükler…
Ve size sunar: “İşte bu senin geçmişin.

Hafıza, Rastgeleliğin Sanata Dönüşmesidir

İnsan hafızası mükemmel bir kayıt cihazı değil,
mükemmel bir hikâye anlatıcısıdır.

Ve rastgelelik onun not defteridir.
Bazen bir kurşun kalemle karalanır, bazen bir mürekkep lekesi gibi dağılır.

Ama hepsi sonunda bizi biz yapan anlar bütününe dönüşür.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

Nörofizyolojik ve Psikolojik Temelli Bir İnceleme

İnsan beyni, çevreden gelen dağınık ve rastgele duyusal girdileri, organize ve kalıcı belleğe dönüştürebilme yeteneğine sahiptir. Bu süreç, seçici dikkat, emosyonel modülasyon, sinaptik plastisite, kortikal örüntü tanıma ve uyku ile desteklenen konsolidasyon mekanizmalarıyla gerçekleşir. Bu derleme çalışmasında, beyinde rastgele bilginin uzun süreli hafızaya dönüşüm süreci nörofizyolojik ve psikolojik perspektiflerden açıklanmıştır.

Bulgular, bilişsel nörobilimsel mekanizmaların birlikte çalışarak bellek oluşumunda ne kadar karmaşık ve çok düzeyli bir yapı ortaya koyduğunu göstermektedir.

Bu bilgiler, öğrenme bozuklukları ve nörodejeneratif hastalıklar gibi çeşitli klinik alanlara da ışık tutmaktadır.

İnsan beyni, çevresel uyaranların çoğunu rastgele biçimde algılar. Ancak bu rastgele veriler, sinir sisteminin bilişsel filtreleme ve işleme mekanizmaları sayesinde anlamlı hale getirilerek belleğe kaydedilir. Bu süreçte hem nörofizyolojik hem de psikolojik dinamikler devreye girer (Kandel et al., 2013).

Dikkat ve Seçici Filtrasyon

Prefrontal Korteks’in Rolü

Dikkat, rastgele verilerin farkındalık seviyesine ulaşmasında belirleyici rol oynar. Özellikle dorsolateral prefrontal korteks (DLPFC), dikkat odağının yönlendirilmesinde merkezi görevdedir (Baddeley, 2000).

Retiküler Aktive Edici Sistem (RAS)

Beyin sapındaki RAS, gelen duyusal bilgilerin kortikal yapılara iletilmesini kontrol eder. Bu sistemin selektif geçirgenliği, rastgelelik içindeki anlamlı verilerin seçilmesini sağlar (Squire et al., 2018).

Emosyonel Modülasyon ve Hafıza Güçlendirme

Amigdala Aktivasyonu

Duygusal uyarıcılar, amigdala aracılığıyla hipokampal belleğe daha güçlü şekilde kazınır. Bu, emosyonel olayların neden daha kalıcı olduğunu açıklar (Phelps, 2004).

Noradrenalin ve Kortizol Etkileri

Stres ve duygusal yoğunluk sırasında salınan noradrenalin ve kortizol, sinaptik etkinliği artırarak belleğin pekişmesini sağlar (Phelps, 2004).

Sinaptik Plastisite ve Uzun Süreli Potansiyasyon

Hebbian Öğrenme Kuramı

Hebb’e göre birlikte ateşlenen nöronlar arasında bağlar güçlenir. Bu, rastgele bir bilginin tekrarla sinaptik bir iz haline gelmesini sağlar (Kandel et al., 2013).

NMDA Reseptörleri ve Ca²⁺ Girişi

NMDA reseptörlerinin aktivasyonu ile artan hücre içi kalsiyum, gen ekspresyonunu tetikleyerek uzun süreli potansiyasyona (LTP) katkı sağlar (Squire et al., 2018).

Örüntü Tanıma ve Bağlamsallaştırma

Temporo-hipokampal Yollar

Temporal lob yapıları, duyusal verileri örüntülere dönüştürerek anlamsal belleğin oluşumunu kolaylaştırır.

Default Mode Network (DMN)

DMN, dinlenme halinde iken rastgele bilgileri mevcut şemalarla bütünleştirerek daha anlamlı hale getirir (Stickgold, 2005).

Uyku ve Konsolidasyon Süreci

REM ve Non-REM Farklılaşması

Non-REM uykusu, deklaratif belleğin; REM uykusu ise duygusal ve prosedürel öğrenmenin konsolidasyonunu sağlar (Stickgold, 2005).

Talamokortikal Döngüler

Talamus ile neokorteks arasındaki osilasyonlar, bilginin geçici bellekte işlenmesini ve uzun süreli belleğe aktarılmasını sağlar.

Psikolojik Perspektif – Şemalar ve Hikâyeleştirme

Kognitif Şema Teorisi

Birey, rastgele bilgileri mevcut şemalarla karşılaştırarak kodlar. Bu süreç anlam yükleme açısından kritiktir (Beck, 1979).

Hikâyeleştirme ile Hafıza Güçlenmesi

Bilginin hikâyeleştirilerek kodlanması, episodik bellek oluşumunu destekler. Zihinsel bağlamın kurulması, belleği pekiştirir.

Sonuç Olarak

Beyin, rastgele duyusal verileri seçici dikkat, emosyonel filtreleme, sinaptik plastisite ve örüntü tanıma yoluyla güçlü belleğe dönüştürür. Bu süreç, bilişsel nörobilimde hem normatif hem de patolojik durumları anlamada temel oluşturmaktadır. Özellikle öğrenme bozuklukları, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu ve Alzheimer hastalığı gibi klinik tablolarda bu sistemlerin işleyişinin bozulduğu bilinmektedir. Rastgeleliğin organizasyona dönüşmesi, beynin evrimsel açıdan hayatta kalma başarısının temel taşıdır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Kaynaklar

  • Baddeley, A. (2000). The episodic buffer: A new component of working memory? Trends in Cognitive Sciences, 4(11), 417–423.
  • Beck, A. T. (1979). Cognitive therapy and the emotional disorders. Penguin.
  • Kandel, E. R., Schwartz, J. H., Jessell, T. M., Siegelbaum, S. A., & Hudspeth, A. J. (2013). Principles of Neural Science (5th ed.). McGraw-Hill Education.
  • Phelps, E. A. (2004). Human emotion and memory: Interactions of the amygdala and hippocampal complex. Current Opinion in Neurobiology, 14(2), 198–202.
  • Squire, L. R., Berg, D., Bloom, F. E., du Lac, S., Ghosh, A., & Spitzer, N. C. (2018). Fundamental Neuroscience (5th ed.). Academic Press.
  • Stickgold, R. (2005). Sleep-dependent memory consolidation. Nature, 437(7063), 1272–1278.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir.

Ayrıca, sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir iş güvenliği uzmanının, ilgili mühendisin ya da teknik ekibin yetki ve kararlarının yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, çalışma sahanız içerisindeki tehlike – risk belirlemesi ya da mevcut işleyişin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla firmanızın işleyişine müdahil olma ya da sorumlularınızın vereceği kararların yerine tutması olarak değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Daha Fazla