Scuba Dalış İçin Kulağın İşlevi

Dalış yapmayı sevenlerin veya işi gereği dalanların çok iyi bildiği bir gerçek şudur ki… Dalış için bedenen ve ruhen iyi bir durumda olmak gerekir. Vücudun her parçası dalış sırasında önemlidir lakin kulağın dalıştan kaynaklanan hızlı basınç değişiklikleri için tasarlanmamış olması sebebi ile önemi çok daha fazladır. Bu sebeple dalış yapanların öncelikle tanımaları gereken organlarıdır.

Kulak, dış kulak, orta kulak ve iç kula olarak bölümlere sahiptir.

Dış kulak, kulak kepçesinden başlayarak (pinna) kulak zarına (timpanik membran) kadar olan kulak kanalını içerir. Dış kulağın yüzeyi, kulak kiri üreten bezlerden zengin bir deri ile kaplıdır.

Dış kulağın işlevi, akustik dalgaları timpanik membrana ve dolayısıyla orta kulağa yönlendirmektir.

Orta kulak, kafatası kemikleri arasında yer alan temporal kemikteki bir boşluktur. Dış kulağın sonunda yer alan kulak zarı ile başlar ve iç kulak tarafında oval pencere zarına bağlı zincir gibi dizilmiş üç küçük kemik (işitsel kemikçikler) içerir. Östaki borusu aracılığıyla boğaza bağlanır. Burun ve boğazda bulunan dokuya benzer ince bir doku tabakasıyla kaplıdır.

Dalış yapanlar için oldukça önemli olan orta kulak boşluğu, kişinin bulunduğu ortam basıncındaki hava ile doludur ve ortam basıncı değiştiğinde (dalma veya uçma sırasında olduğu gibi) havanın dış ortam basıncı ile eşitlenmesi gerekir.

Eşitleme, dalıcının (Valsalva, Toynbee, Frenzel, Yawning ve Chewing manevralarından kendine uygun olanı kullanarak) boğazındaki havayı orta kulağa bağlayan östaki borularından içeri veya dışarı hareket ettirmesiyle sağlanır.

İç kulaklabirent, biri diğerinin içinde olmak üzere iki sıvı dolu bölmeye ayrılmıştır. Koklea (işitme organı) ve vestibül – yarım daire kanallarından (denge organları) meydana gelir. Koklea ve vestibül, işitsel ve vestibüler (denge) sinirlerin kaynağıdır.

İki bölmedeki sıvı, her birinin içerdiği tuz türüne göre farklılık gösterir.

Dış veya kemikli bölmedeki sıvı, kandaki tuz bileşimine veya beyinde bulunan sıvılara benzeyen bir sodyum tuzu çözeltisi (perilenf adı verilir) ile doludur.

İç veya zarlı bölme, normalde vücudun hücrelerinin içinde bulunan sıvıya benzeyen bir potasyum tuzu çözeltisi (endolenf) ile doludur.

Zarlı bölmenin bazı kısımlarını kaplayan ve zarlı bölmeye potasyum “pompalayan” özel hücreler, iki bölme arasındaki konsantrasyon farkını korur.

Bu iki sıvının kimyasal bileşimindeki fark, duyusal hücrelerin aktivitelerini güçlendiren kimyasal enerji (bir pil gibi) sağlar.

Bu iş bölümü iç kulağa özgüdür çünkü başlıca hücrelerin işlevi diğer hücreler tarafından sağlanan kimyasal enerjiye dayanır.

Kalp kasları, beyin veya gözün retinası olsun, hemen hemen tüm diğer sistemlerde başlıca hücreler işlevlerini yerine getirmek için kullandıkları enerjiyi üretmek üzere besinleri ve oksijeni birleştirmelidir.

İç kulakta metabolik süreçler, işitme organından yarım milimetre uzakta bulunan stria vaskülaris adı verilen bir organ tarafından gerçekleştirilir.

Stria vaskülaris, esasen elektrik akımının işitmeyi sağladığı bir pildir. Eğer bir gün bu güç kontrol altına alınabilirse işitme cihazları için pil yerine kullanılabilir. O kadar güçlü elektrik üretebilir.

Kulağın Anatomisi

  • Dış kulak: Kulağın kepçesiden başlayan,kulak yolundan timpanik membrana kadar olan kısımdır.
  • Orta kulak: Esas olarak timpanik membran ile iç kulak arasında bulunan hava dolu bir boşluktur. Üç bileşeni vardır:
    • Orta kulak boşluğunun kendisi
    • Malleus (Çekiç), İncus (Örs) ve Stapes (Üzengi)
    • Mastoid hava hücreleri
  • İç kulak: İç kulak bir duyu organıdır, biri diğerinin içinde olmak üzere iki sıvı dolu bölmeye ayrılmıştır. Merkezi Sinir Sisteminin (MSS) bir parçasıdır ve iki işlevi vardır:
    • İşitsel: Salyangoz, ses dalgalarını elektriksel uyarılara dönüştürerek beyne iletir.
    • Denge: Yarım daire kanallarındaki sensörler (silialar) ile dengeyi, pozisyonu ve üç eksenli ivmeyi kontrol etmemize yardımcı olur.

Nasıl İşitiriz

  1. Ses kulak kepçesi ve kulak kanalı tarafından yönlendirilir ve kulak zarına çarparak titreşmesine neden olur, bu da orta kulaktaki küçük kemikçiklerin (malleus, incus ve stapes) kemikçiklerin tepki olarak aynı anda hareket etmesine neden olur.
  2. Üzengi kemiği kokleadaki oval pencerey titreştirerek kokleanın sıvısında dalgalanmalar yaratır.
  3. Bu kapalı bir sistem olduğundan, oval pencere içeri doğru itildiğinde yuvarlak pencere dışarı doğru itilir.
  4. Bu dalgalanma, su akıntısının deniz tabanındaki bitkileri hareket ettirmesi gibi, tüy hücrelerinin uçlarındaki stereosilyaları hareket ettirir.
  5. Stereosilyaların bu hareketi, işitme sinirinin beyne taşıdığı bir elektrik sinyalini tetikler. Beyin elektrik sinyalini ses olarak algılar.

İşitmenin Silsilesi

Ses dalgaları ile başlar — Kulak kepçesi — Kulak yolu — Kulak zarı — Çekiç — Örs — Üzengi — Oval pencere — Vestibular kanaldaki perilenf sıvısında basınç dalgası — Kohlear kanalı ve temel zarı aşağı doğru iter — Tüy hücreleri hareketlenir — corti organı (mekanoresep-törler) — İşitme sinirleri — Talamus — Beyin kabuğundaki işitme merkezi ile son bulur.

Nasıl Denge Kurarız

Denge: Basitçe kişinin uzayda kapladığı yeri ve konumu algılanmasıdır. 

Dengeyi sağlayan algı, beynimizde üç kaynaktan gelen verilerin değerlendirilmesiyle sağlanmaktadır. 

Denge; statik denge ve dinamik denge olmak üzere ikiye ayrılır.

Statik denge; Vücut pozisyonunun dikey düzlemde yer çekimine göre ayarlanmasıdır.

Dinamik denge; Vücut pozisyonunun hızlanma ve yavaşlama, dönme gibi hareketlerinde korunmasıdır.

Gözler, kas – eklem ve iç kulaktaki duyu reseptörleri yolu ile dış ortamdan ve vücudun kendisinden gelen veriler sinirler yolu ile beyne iletilir. Hem başın hem vücudun durumu ve hareketleri hakkında beyne en değerli verileri (başın hareketlerinde hız ve yön bilgilerini) kulaklar sağlar. Beyin vücudun, uzay – zaman içinde bulunduğu yeri anlık olarak belirlerken eş zamanlı olaraka kas guruplarını harekete geçirerek dengeyi sağlar.

Bu işlevler çok önemli üç refleks ile bilinç dışında yürütülmektedir.

  1. Yerçekimine göre vücudun ağırlık merkezini korumaya çalışan vestibülo-spinal refleks (kulak ile iskelet-kas sistemi arasında işleyen bir refleks)
  2. Görme alanının devamlılığını sağlayan vestibülo-oküler refleks (kulak ile göz küreleri arasında işleyen bir refleks)
  3. Gövdenin hareketi sırasında başın durumunu koruyan ve sürdüren vestibülo-servikal refleks (kulak ile boyun kasları arasında işleyen bir refleks)

İç kulakta içindeki kapalı alanda bulunan sıvı, başın hareketleriyle uyumlu şekilde hareket eder. Algılanan hareket yarımdaire kanallarının ve utrikül ve sakkül denilen keseciklerin içinde yerleşmiş olan silya adı verilen saç benzeri yapılar sıvının kanallar boyunca hareketini algıladığında uyarılmış olur.

Bu silyaların köklerindeki hücreler denge sinirinin (vestibüler sinirlerin) dalları ile bağlantılıdır.

Kokleanız, iç kulağınızda duymanıza yardımcı olan salyangoz şeklindeki bir organdır. Ses dalgalarına tepki olarak hareket eden sıvı ile doludur ve iki ince zarla üç tüpe ayrılmıştır.

Bu zarlardan biri olan baziler zar, elastik bir duvar gibidir ve üstünde corti organı bulunur.

Corti organı, uçlarında stereosilyalar bulunan minik tüy hücreleri içerir. Stereosilyalar, koklea sıvı hareketine tepki veren hassas, tüy benzeri çıkıntılardır. Hücrelerden elektriksel uyarı olarak verilen denge bilgileri bu sinir dalları ile önce beyin sapındaki denge çekirdeklerine ve daha sonra da buradan beyin içindeki ara merkezlere iletilir.

Denge merkezine gelen uyarılar gözlerden ve derin duyu sisteminden gelen, beyincik ve ara merkezlerin katkıları ile derlenip toparlanan verilerle birlikte işlenerek durum hissi oluşur ve dengenin sağlanması ve korunması için sinirler yolu ile kas ve iskelet sistemine talimatlar yollanır.

Beyinde işitmenin merkezi olmasına rağmen belirli bir denge merkezi yoktur. Kulak, göz ve derin duyu algılayıcılarının beynin kabuğu olarak adlandırılan korteksinde kendilerine ait işlenme yerleri vardır. Kortekste birlikte eş zamanlı çalışan çok sayıda denge bölgesi olduğu gibi anlık motor işlevlerin yürütüldüğü motor korteks adlı bölümü de denge emirlerinin oluşturulmasında görevlidir.

Dalışın Kulaklara Etkisi

Yapılan sporlar ve sair aktivitelerin içerisinde kulakları mekanik olarak en fazla zorlayan dalıştır. Dalış yapanların yüzde 50’sinden fazlası dalış hayatları boyunca en az bir kez orta kulak barotravması geçirmektedir. 

Dalışta yaşanan kulak burun boğaz sorunlarını https://tetkik.com.tr/2024/10/14/su-alti-tuplu-dalis-oncesi-kulak-burun-bogaz-muayenesi/ okuyabiirsiniz.

Hiçbir şey kulaklarımızı ve östaki borularımızı tüplü dalış ve nefes tutma dalışından daha fazla zorlayamaz.

Dalışlarınızı güvenli yapabilmek ve orta kulak yaralanmalarından kaçınmak için Boyle yasasının iyi bilmeniz ve östaki kanalını kullanarak orta kulağınıza havayı aktif olarak alabilmek için manevraları (Valsalva, Toynbee, Frenzel, Yawning ve Chewing) öğrenmeniz çok önemlidir.

Yüzeye geri dönmek için yükseliş sırasında, dalış yapanın çevresinde basınç azalır ve orta kulaktaki havanın boşluğunu terk etmesinin bir yolu yoksa, orta kulakta basınç daha yüksek kalır.

Kulaklarınız derinlik azaldıkça eşitlenmezse ve basınç farkı artarsa eşit olmayan basınca bağlı baş dönmesi (Alternobarik vertigo) meydana gelebilir.

Kulaklarınız ve eşitleme yeteneğiniz, üst solunum yolu enfeksiyonları, saman nezlesi, alerjiler, uyuşturucu çekme, sigara içme veya deviasyonlu burun septumundan, delik kulak zarlarından yüzücü kulağına kadar birçok kulak rahatsızlığı ve yaralanmasından etkilenir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

El Yıkamak Egzema Yapar mı?

Sağlıklı iseniz, derinizde – cildinizde bulunan Roseomonas mucosa isimli bakterinin varlığı ile korunuyorsunuz demektir.

Cildimi bir bakteri mi koruyor?” diyorsunuz değil mi?

Evet…

Barsaklarınızda olduğu gibi cildinizi de koruyan ”mikrobiyata” var.

Ve siz sadece evhamlarınız sebebiyle olur olmaz kimyasallar ile ellerinizi belki de gün içinde defalarca yıkayarak kendi yararlı mikrobiyatanızı öldürüyorsunuz.

Cilt mikrobiyotası, derinin yüzeyinde ve altında bulunan çeşitli mikroorganizmaların toplamına verilen isimdir. Bu mikroorganizmalar arasında bakteriler, mantarlar, virüsler ve diğer mikroskobik canlılar bulunur. Cilt mikrobiyotası, cildin doğal ekosistemini oluşturur ve sağlıklı bir cilt için önemli bir rol oynar.

Mayıs 2018 de The Journel of Clinical İnvestigation da yayınlanan bir araştırmada;

Sağlıklı insanların derilerinde bulunan bakterilerin egzama (atopik dermatit) tedavisinde işe yarayabilecekleri belirlendi.

İnsan vücudunun temel kendini koruma prensiplerine bağırsaklarda, deride ve vücudun her yerinde yaşadığı anlaşılan trilyonlarca bakterinin (mikrobiyota) birçok hastalığa karşı korunma sağladığı hatta şimdi de iyileşmesini sağlamada ilaçlardan daha etkili olabileceklerine dair yeni bir delil daha elde edilmiş oldu.

Araştırmada,

Egzama hastalığı olmayan kişilerin derilerinde doğal olarak bulunan Roseomonas mucosa isimli bakteri izole edildi.

egzema rahatsızlığı bulunan 10 erişkinin ve 5 çocuğun derisine aktarıldı.

Roseomonas mucosa isimli bakteri bulunan sıvı, egzema rahatsızlığı bulunan 10 erişkinin dirseklerinin iç bölümüne ve vücutlarının egzama bulunan yerlerine haftada 2 gün, 6 hafta süreyle püskürtüldü.

10 Erişkin egzama tedavilerine de devam ettiler.

5 çocukta da benzer tedavi uygulandı. Rutin egzema tedavilerine de devam ettiler.Farklılık olarak uygulanan (Roseomonas mucosa) doz iki günde bir artırıldı ve tedavi süresi 4 hafta oldu.

10 Erişkin ve 5 çocuğun 2. hafta takipleri sırasında egzemalarının azalmaya başladığı ve tedavide kullanılan kortizonlu kremlere ihtiyaçlarının kalmadığı görüldü. Bu süreçte hem erişkinlerde hem de çocuklarda herhangi bir yan etki görülmedi.

Araştırmanın sonucu: 10 erişkinden 6’sında ve 5 çocuğun 4’ünde egzama belirtilerinde yüzde 50’ den fazla azalma olduğu tespit edildi.

Araştırmada elde edilen diğer bir sonuç: Paraben kimyasalının Roseomonas mucosa bakterisinin üremesini baskıladığı ortaya çıktı.

Birçok kozmetik ve kişisel bakım ürününün (içeriğinde yer alan paraben sebebiyle) cildin koruyucusu olan ve sağlıklı kalmasını sağlayan yararlı bir bakteriyi yok ederek sağlığa zarar verdiği anlamına geliyor.

Atopik dermatit veya egzama kronik enflamatuar bir deri hastalığıdır. Kişinin hayat kalitesini düşürür.

Atopik dermatit veya egzamalı çocukların ileri yaşlarda astım, saman nezlesi ve gıda alerjisine yakalanma riski daha yüksektir.

Egzema ile birlikte derinin yapısında ve fonksiyonlarında farklılaşma oluşur. Bu süreç derinin enfeksiyonlara özellikle de Staphylococcus aureus bakterisine bağlı enfeksiyonlara hassas hale getirir.

Staphylococcus aureus bakterisi egzamayı şiddetlendirmektedir. Lakin sistemik veya lo

kal kullanılan antibiyotikler tedavide yararlı olmamaktadır.

İyi bakterilerin cildimiz üzerindeki etkileri

1.      Cildin pH dengesini korumaya yardımcı olur.

2.      Cildin erken yaşlanma belirtilerini azaltmada etkilidir.

3.      Cilt bariyerinin güçlenmesine katkıda bulunur.

4.      Sivilce, akne, egzama gibi cilt sorunlarıyla mücadelede etkili olur.

5.      Cildin nem dengesini korumaya yardımcı olur.

Sonuç Olarak

El yıkamadan önce bir kez daha ”gerekli mi” diye düşünmek gerektiğini

Doğa ile barışık yaşamanın her canlının varolmasının bir nedeni olduğunu

Virüs – mikrop korkusu ile kullanılan el dezenfektanlarının neye sebep olduğunu

Öğrenmiş oldunuz

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Atopik dermatit için Roseomonas mukozası ile insanda ilk topikal mikrobiyom nakli https://insight.jci.org/articles/view/120608

⭐️⭐️ Cilt mikrobiyomu https://www.nature.com/articles/d41586-020-03523-7

⭐️⭐️ İnsan Deri Mikrobiyomunda Akne ile İlişkili Propionibacterium acnes Suşu Popülasyonları https://www.jidonline.org/article/S0022-202X(15)36405-8/fulltext

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Ketojenik Diyet de Nedir?

Ketojenik diyet, diyet karbonhidratlarının çok düşük tutulması ve protein ve yağ seviyelerinin değişken olmasıdır.

Klasik ketojenik diyet, vücut ağırlığının kilogramı başına bir gram protein, günde 10-15 g karbonhidrat ve kalan kalorilerin yağdan geldiği bir diyet olarak tanımlanır.

Ne “Sadece et ye” diyeti.. Ne de “Sadece yağ ye” diyeti değildir.

Diyetin amacı ketozis oluşturmaktır.

Ketozis Nedir?

İnsan vücudu enerji üretimi için öncelikle karbonhidratları kullanır.

İnsülin, glikozdan türetilen enerjiyi çıkarmak ve depolamak için işlev görür.

Vücutta karbonhidrat azladığında, insülin salınımı da azalır.

Karbonhidratın azalması ile, ilk olarak glikojen formunda depolanmış glikoz yakıt olarak kullanılır.

Glikojen, kişinin vücudundaki depo durumuna göre üç ila dört günde tükenir.

Glikojen de tükenince sıra vücutta depolanmış yağlara gelir.

Yağların serbest yağ asitlerine parçalanması karaciğerde keton üretimi için ham maddeleri sağlar.

Keton üretimi öncelikle açlık ve uzun süreli egzersiz zamanlarında görülür, ancak aynı zamanda çok düşük karbonhidratlı bir diyete uymanın da bir işlevidir.

Doğal ketoziste, kan pH’ında bir değişiklik olmaz. Lakin hastalıklarla (patolojik) oluşan ketoziste kan pH’ının düşer. Ki bu sağlık için çok tehlikeli bir sürece neden olur.

İnsülin Salınımını Azaltma

Ketojenik diyet insülini en az salgılatacak şekilde çok düşük dereceli karbonhidratlı beslenmedir.

Vücut yağlarını depoda durmaya “zorlayan” insülindir. İnsülin ortamda olmayınca adeta “baraj kapıları açılır” ve yağlar erimeye başlar.

Düşük karbonhidratlı diyetler, insülin salınımını azaltarak lipoliz (yağın parçalanması) oranını artırır.
Başka bir deyişle, insülin lipolizi engeller ve düşük karbonhidratlı diyetlerde insülin azalınca yağın parçalanması artar. (Kilo verme diyetlerinde denge dışı termodinamik ve enerji verimliliği makalesi)

Keto Diyet Araştırmaları – Çalışmaları

Yapılan bir araştırmada;

15 denek, 12 hafta boyunca diyete alındı.

İlk altı hafta düşük karbonhidratlı bir diyet yediler ve sonraki altı hafta düşük yağlı bir diyet yediler.

Düşük karbonhidratlı diyetten sonraki kan sonuçları, düşük yağlı diyete kıyasla dolaşımdaki triasilgliserol seviyelerinin azaldığını gösterdi.

Elde edilen sonuç; Düşük karbonhidrat alımı yağ yıkımını arttırıyor.

Başka bir araştırmada;

17 obez erkek denek, iki hafta yüksek karbonhidratlı ve iki hafta orta karbonhidratlı alım içeren yüksek proteinli bir diyet verildi.

Düşük karbonhidratlı, ketojenik diyet aşamasında, katılımcılar açlık hissinin önemli ölçüde azaldığını bildirdiler.

Elde edilen sonuç: Yazarlar, ketozis’in kendisinin açlığı bastırabileceği hipotezini ortaya attılar.

Başka bir çalışmada,

20 obez denek dört ay boyunca ketojenik diyetle takip edildi.

Araştırmacılar vücut kompozisyonu değerlendirmelerini kullanarak çalışmanın başlarında serbest su kaybından dolayı önemli bir kilo kaybı olduğunu tespit ettiler.

Elde edilen sonuç: Ketojenik diyet çalışmalarında süre uzunluğuna bakmak önemlidir çünkü erken dönemdeki belirgin kilo kaybı diürezden kaynaklanıyor olabilir.

Mansoor ve arkadaşları tarafından yapılan bir meta-analiz çalışmada;

Altı ay boyunca toplam 1.369 katılımcıyla gerçekleştirilen çalışmada ortalama kilo kaybı incelendi.

Katılımcılar düşük karbonhidratlı ve düşük yağlı diyet uygulandı.

Elde edilen sonuç: Düşük karbonhidratlı diyet yapanların, düşük yağlı diyet yapanlara göre 2,17 kg daha fazla kilo verdiğini buldu. 

Daha uzun süreli çalışmalara bakıldığında, kilo kaybı daha az üstün olduğu görülüyor. 

Bueno ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada,

En az 12 ay boyunca takip edilen toplam 1.415 katılımcıyla yapılan çalışma analiz edildi.

Yine, çok düşük karbonhidratlı ketojenik diyet düşük yağlı bir diyetle karşılaştırıldı.

Elde edilen sonuç: On iki ay sonra, ketojenik diyete uyan denekler düşük yağlı diyet koluna kıyasla 0,91 kg kaybettiği görüldü. Bu durum diyet süresi arttıkça verilen kilo miktarının çok farklı olmadığını gösterdi.

Yapılan başka bir çalışmada,

12 ay boyunca takip edilen 89 obez denek üzerinde yapılan analizde ilginç bir bakış açısı görüldü.

Denekler, daha kısa ketojenik Akdeniz diyeti dönemleri ile daha uzun geleneksel Akdeniz diyeti dönemleri arasında geçiş yapan bir diyet planı izlediler.

Deneklerin çoğunluğunda (%88,25) önemli kilo (16,54 ile 9,71 kg arası) kaybı olmuştur

Elde edilen sonuç: Ketojenik diyetin kısa vadeli etkilerinin faydalarını, daha az kısıtlayıcı olan bir bakım diyetiyle birleştirmenin çok daha iyi sonuçlandığı görüldü.

Günlük Karbonhidrat Tüketimine Göre Keto Diyetler

  1. Carnoviore diyet 0 gr/gün Karbonhidrat
  2. Ketoviore diyet 10 gr/gün altı Karbonhidrat
  3. Ketojenik diyet 20 gr/gün altı Karbonhidrat
  4. Low carb diyet 130gr/gün altı Karbonhidrat

Ketojenik Diyet ve Ürik Asit

Ketojenik diyet yapanlarda Ürik Asit seviyelerinde 1-2 puanlık artışlar olabilir.

Ketojenik diyet yapanların kanında belirgin seviyede yükselen Beta-hidroksibütürat (BHB) güçlü bir anti inflamatuar olup ürik asidin etkisini bir nevi nötralize etmektedir.

BMB (Beta-Hydroxy Beta-Methylbutyrate), vücutta doğal olarak meydana gelen ve özellikle kaslarda bulunan bir metabolit (yan ürün) maddesidir. BMB, lösin adı verilen bir esansiyel amino asidin metabolizması sırasında ortaya çıkar.

Ketojenik Diyet ve LDL

Ketojenik diyet yapanların % 30-40’ında gelişen LDL yüksekliği (Kötü kolesterol korkuları) endişe etmeye gerek olmayan doğal bir süreçtir.

Aralık 2023 de yayınlanan California Üniversitesinde yapılan bir çalışmanın ”Çok yüksek LDL’nin plak ilerlemesi üzerinde etkisi yoktur” adlı makalesinde;

LDL yüksekliğinin kalp damarı kireçlenmesinde hiç bir olumsuz etkisinin olmadığı desteklendi.

Tomografi anjio ile LDL değeri 600 mg/dl gibi aşırı derecede yüksek bile olsa keto beslenmenin koroner kalsiyum skorunda hiç bir olumsuz etkisi olmadığı gösterildi.

Yine aynı konuda..

Kasım 2022 de yayınlanan çalışmanın ”Düşük karbonhidratlı bir diyet uygulayan ve yüksek LDL kolesterolü olan bir kişi için statin tedavisi gerekli değildir” adlı makalesinde;

Düşük karbonhidratlı ve de özellikle Ketojenik diyet yapanların bir kısmında LDL kolesterol yükselmektedir. Bu yükselme düşük Trigliserid ve yüksek HDL ile birlikteyse kolesterol düşürücü ilaç gerekmediği gösterilmiştir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Kronik böbrek hastalıklarına karşı ketojenik diyetin potansiyelleri: farmakolojik bakış açıları ve terapötik beklentiler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/35441940/https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/35441940/

⭐️⭐️ Ketojenik Diyetle Diyabetik Nefropatinin Tersine Çevrilmesi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3080383/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Alzheimer ve Bitkilerin Şahı Kekik

Kekik insan sağlığına yararı düşünüldüğünde Timol, karvakrol, Borneol etken maddeleri ile çok değerli bir bitkidir. O sebeple bitkilerin şahı diyebiliriz.

Yazının içerisinde kullanım miktar ve şeklini de okuyacaksınız…

Ülkemizde 5 cins ve 11 tür kekik mevcuttur. Yazının en sonunda tarihte kekik bölümünden sonra hepsi hakkında bilgi mevcuttur.

Market raflarında genel olarak Sater türüAdi kekik bulabilirsiniz. Etken maddeler çok düşüktür.

İzmirli olarak gururla yazıyorum. İzmir KekiğiBilya KekiğiTÜRK Kekiği kalitelidir. Etken maddeler yüksektir.

En kaliteli kekik Alanya KekiğiMercanköşkBeyaz KekikTatlı Kekik Etken maddeler yüksektir.

Alzheimer – Kekik – Karvakrol – Timol

Alzheimer, beyinde amiloid protein birikimi ile plaklarla kaplanması ve tau protein bükülmüş lifleri düğümler oluşturarak nöronların işlevlerini yitirmeleri sonucu; öğrenme ve hafıza kaybı ile başlayan zamanla hareket bozukluğu ile seyrederek ölüme yol açan bir hastalıktır.

Alzheimer‘ın altında yatan moleküler mekanizmalar hala belirsizliğini korumaktadır. Şu anda, Alzheimer gelişimiyle bağlantılı en güçlü hipotezlerden biri, amiloid öncü proteinin (APP) β ve γ-sekretazlar tarafından uygunsuz şekilde işlenmesiyle üretilen Aβ 42 peptidlerinin anormal birikimidir.

Alzheimer Nedenleri
  • Ağır metaller (Özellikle Alüminyum…)
  • Toksinler
  • Enfeksiyöz ajanlar
  • Pestisitler
  • Serbest radikaller
  • Aşırı geçirgen bağırsaklar
  • Kimyasal gazlar
  • Baş yaralanması
  • Yetersiz beslenme
  • Radyasyon gibi bir çok sebep gösterilmektedir.

Vücudun dış etkenlere karşı kendini savunma – korunma yöntemleri ve sistemleri mevcut.

Beyinde de amiloid plak oluşumuna karşı mücadele eden ve dolayısı ile nöron kaybını önleyen sistemimiz de bulunuyor.

Bu sistemin yönetimini Proten Kinaz C yapıyor.

İşin inceliği de burada eğer bir şekilde Proten Kinaz C aktivasyonunu sağlayabilir ve arttırabilirsek, Alzheimer ‘ın etkilerini durdurabilir hatta oluşmuş etkileri geriletebiliriz.

Protein kinaz C (PKC); hücre sinyalizasyonunda rol oynayan ve çoğalma, farklılaşma, apoptoz ve anjiyogeneze yol açan bir serin / treonin kinaz ailesini ifade eder. Fonksiyon kaybı ve mutasyonları genellikle kanserle ilişkilendirilir.

Kasım 2022 dee Nature Tıp dergisinde yayınlanan bir araştırmanın ”Alzheimer hastalığıyla ilişkili protein kinaz Cα varyantının artan aktivitesi, bir fare modelinde bilişsel gerilemeye neden oluyor” adlı makalesini incelediğimizde;

Bir grup deney faresi alınıyor, Alzheimer olmaları sağlanıyor ve devamında onarıcı olan Proten Kinaz C (PKC) aktivitesi bloke ediliyor.

Farelerin hafızalarının gerilemesi, öğrenme güçlüğü yaşamaları testlerle belirleniyor. Alzheimer durumunda oldukları netleştiriliyor.

Ardından fareler birbirinin aynı olacak şekilde iki gruba ayrılıyor:

Birinci gruba, Timol ve Karvakrol veriliyor.

İkinci gruba herhangi bir müdahale yapılmıyor.

Her iki grupta yer alan fareler bir süre sonra ayrı ayrı Morris Su Labirentinde test ediliyorlar.

Testi tamamlanan farelerin beyinleri incelemeye alınıyor. (hipokampus’leri diseke ediliyor.)

Hipokampus, beynin medial temporal lobunda yer alan, hafıza ve yön bulmada önemli rolü olan bölge.

Morris su labirenti, mekansal hafıza ve öğrenmeyi incelemek için yaygın olarak kullanılır. Hayvanlar, toz yağsız süt veya toksik olmayan tempera boya ile opak olarak boyanmış bir su havuzuna yerleştirilir ve burada gizli bir kaçış platformuna yüzmeleri gerekir. Opak suda oldukları için hayvanlar platformu göremez ve kaçış yolunu bulmak için kokuya güvenemezler. Bunun yerine, harici/ekstra labirent ipuçlarına güvenmek zorundadırlar. Hayvanlar göreve daha aşina hale geldikçe, platformu daha hızlı bulabilirler. 

Elde edilen sonuç:

Timol ve Karvakrol verilen fare grubunun Morris Su Labirenti testine göre hafıza ve öğrenmelerinin iyileştiği, beyinleri incelendiğinde de Proten Kinaz C (PKC) ın tekrar yüksek oranda aktive olduğu tespit ediliyor.

Diğer kontrol grubunda ise hafıza ve öğrenmenin gerilemeye devam ettiği görülüyor.

Benzer nitelikle tekrarlayan çalışmalarda da aynı sonuçların alındığını bildiriyorlar.

Timol ve Karvakrol Kekiğin Etken Maddeleridir

Timol ve Karvakrol (Kekik) Alzheimer hastalarında nöronal iyileşmeyi ve dolayısı ile hafıza ve öğrenme fonksiyonlarını olumlu yönde düzeltmektedir.

Gelelim işin can alıcı kısmına.

”Ben bu bilgilerle ne yapacağım ki… Kekiği nasıl kullanacağımı söyle yeter diyenler” için tarifi vereyim.

Kekiğin Alzheimer (Hafıza ve Öğrenme) Hastalığı Tedavisinde Kullanımı

Bir başka esansiyel yağın (Zeytinyağı) 100 ml sinin (Yüz Mililitre) içine 2 (iki) damla (öncelikle Alanya olmazsa da İzmir) kekik yağı damlatın.

Bu karışımı ağzı kapaklı bir kavanoza koyun. Çünkü timol uçucudur.

Günlük tüketimi 2 (İki) tatlı kaşığıdır. Tercihen aç olarak için. Miktarda fazlaya kaçmayın.

Hekiminize danışmadan onayını almadan kullanmayın.

Tarihte Kekik

Kekik, antikçağlarda, asaletin, cesaretin ve zenginliğin simgesi olan bir bitkidir.

Haçlı seferleri zamanına kadar savaşa giden askerlere kekik kokan ve kekik motifli armağanlar vermek, tapınaklarda, kekik yakarak tütsüleme yapmak hep bu inanıştan kaynaklanmıştır.

Antik Yunan’da güzel kokusu nedeniyle tapınaklarda tütsü, insanlarda asabiyet giderici ve evlerde böcekleri savan bir fumigant olarak, Antik Mısır’da ise mikrop öldürücü ve koruyucu özelliklerinden yararlanılarak mumya yapımında kullanıldığı, Mezopotamya Uygarlığı dönemine ait tabletlerdeki reçetelerde yer aldığı görülmektedir.

Sağlık alanında kullanımı ise M.S. 1. yüzyıldan itibaren başlamış, kekik yağı ağız hijyeni için gargara suyu ve yaralar için antiseptik, şarapla karışımı çocuklarda öksürük, çay olarak grip ve yaşlılarda zihinsel sağlık, kekikle doldurulmuş yastık melankoli tedavisinde kullanılmıştır.

Eski Yunan ve Roma’da alkollü içeceklerin ve peynirin tatlandırılması için kullanılırken, Avrupa’da evlerde tütsüsü yapılarak evin havasının temizlendiği ve bedenlerin bu bitkiyle sıvanarak veba-cüzzam gibi bulaşıcı hastalıklara karşı koruma sağlandığı bilinmektedir.

Orta Çağ Avrupası’nda ve İngiltere’sinde sindirim problemlerinden romatizmaya ve menstrual şikâyetlere kadar her şeyi iyileştirmek için kullanılırdı.

1. Dünya Savaşı’na kadar kekik yağı, muharebe alanı antiseptiği olarak kullanılmıştır.

Türkiyede Kekik Çeşitleri

Lamiaceae familyasının en önemli bitkilerinden olan kekik bitkisine ait Türkiye’de Thymus, Origanum, Satureja, Tymbra ve Coridothymus isimli 5 cins ve 11 tür bulunmaktadır.

1. Origanum syriacum var. bevanii (Suriye Kekiği, Dağ Kekiği, İsrail Kekiği)

Güneybatı Akdeniz ve Güney Doğu Anadolu’da (İçel, Hatay, Kahramanmaraş ve Amanoslar) doğal olarak yetişmektedir.

Uçucu yağı karvakrol, cis-sabinne hydrate, γ-terpinen ve thymol ce zengindir.

2. Origanum onites (İzmir Kekiği, Bilyalı Kekik, Türk Kekiği)

Avrupa’da bilinen ismi ile “Turkish Oregano” Ege ve Batı Akdeniz (Balıkesir, İzmir, Aydın, Muğla, Antalya) kıyıları boyunca yaygın olarak yetişmektedir.

Bu tür ülkemiz kekik ihracatında en büyük paya (yaklaşık % 80) sahiptir.

Uçucu yağı karvakrol, timol ve α-terpinen’ce zengindir.

3. Origanum vulgare subsp. hirtum (İstanbul Kekiği)

Marmara ve Ege bölgesinde (Bursa, Balıkesir, Çanakkale, İzmir, Aydın, Muğla) yetişmektedir.

Uçucu yağında karvakrol, timol ve linalool, β-caryophyllene, γ-terpinene, pcymene ve myrcene bulunur.

4. Origanum minutiflorum (Sütçüler Kekiği, Yayla Kekiği, Toka Kekiği)

Antalya (Saklıkent) ve Isparta yakınlarında Toros dağlarında yetişen endemik bir türdür.

Uçucu yağ Karvakrolce zengin olup, timol, terpinen ve p-simen içerir.

5. Origanum majorana (Sweet marjoram, Alanya Kekiği, Mercanköşk, Tatlı Kekik, Beyaz Kekik)

Ülkemizin batı (Trakya, Marmara, Ege ve Akdeniz) bölgelerinde kuru çayırlarda, kayalık ve kuru ormanlarda sık rastlanır.

Karvakrol, terpinen-4-ol, trans-sabinen hydrate, cis-sabinen hydrate ve linalool’ce zengindir.

6. Satureja hortensis L (süpürge kekiği, çibriska)

Ülkemizde hemen hemen tüm bölgelerde yayılış gösteren, drog olarak da kullanılabilir.

Karvakrol, pcymene, α-terpinen, myrcene ve α-phellandrene’ce zengindir.

7. Satureja spicigera (Trabzon kekiği)

Karadeniz Bölgesi’nde (Artvin, Giresun, Rize, Samsun, Tokat ve Trabzon) yayılış göstermektedir.

Satureja spicigera türü timol veya karvakrol tipinde olabilmektedir.

Karvakrol, timol, γ-terpinene ve p- cymene ve methyl karvakrol’ce zengindir.

8. Thymus x citriodorus (synonym T. fragrantissimus, T. serpyllum citratus ve T. serpyllum citriodorum)

Thymus citriodorus’un, T. pulegioides ve T. vulgaris’in melezi olduğu bildirilmektedir.

9. Thymus vulgaris (adi kekik, yaygın kekik, büyük kekik, sater)

Türkiye’de doğal yayılış göstermeyen bu tür iyi bir antifungal ve antiseptik özelliğine sahiptir.

Timol, p-cymene, γterpinene, carvacrol, β-caryophyllene ve α –terpinen mevcuttur.

10. Thymbra spicata (Karakekik, Karabaşkekik, Sivrikekik)

Trakya, Akdeniz sahilleri, Ege ile Batı ve Güneydoğu Anadolu’da yaygın olan bir türdür.

Yüksek miktardaki karvakrolün antiseptik etkisi nedeniyle baharat ve çayın yanı sıra ilaç olarak da yararlanılır.

11. Coridothymus capitatus (İspanyol Kekiği)

Akdeniz bölgesinin (İspanya, Yunanistan ve Türkiye’de Batı ve Güney Anadolu’da, Aydın, Balıkesir, Çanakkale, İzmir, Muğla illerinde) endemik bir türüdür

Uçucu yağının bileşenlerinin sahip olduğu antibakteriyel etki sebebiyle patatesin depolanmasında olumlu etkisinin bulunduğu belirtilmiştir. Karvakrol yüksektir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Alzheimer hastalığıyla ilişkili protein kinaz Cα varyantının artan aktivitesi, bir fare modelinde bilişsel gerilemeye neden oluyor https://www.nature.com/articles/s41467-022-34679-7

⭐️⭐️ Morris Su Labirenti Deneyi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC2872979/

⭐️⭐️ Arallık 2024 – PRKCD protein kinaz C delta [ Homo sapiens (insan) ] https://www.ncbi.nlm.nih.gov/gene/5580

⭐️⭐️ Nörodejeneratif Hastalık İlerlemesi Sırasında Protein Kinaz C İzozimleri ve Otofaji https://www.mdpi.com/2073-4409/9/3/553https://www.mdpi.com/2073-4409/9/3/553

⭐️⭐️ Karvakrol – Kekik – Çörek Otu https://tetkik.com.tr/2024/11/01/karvakrol/https://tetkik.com.tr/2024/11/01/karvakrol/

⭐️⭐️ Kekik ve Haşimato https://tetkik.com.tr/2024/10/06/kekik-ve-hasimato/

 ⭐️⭐️ Karvakrol ve insan sağlığı: Kapsamlı bir inceleme https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29744941/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Egzersiz – Spor Ürtikeri

Egzersiz kaynaklı ürtiker ilk olarak 1970’lerde tanımlanmıştır ve nispeten nadir görülen bir rahatsızlık olmaya devam etmektedir.

Halı saha maçı, koşu, tenis oynamak, bisiklet binmek hatta pilates gibi aklınıza gelebilecek her türlü egzersiz türü alerjiye – ürtikere sebep olabilir. Çoğunlukla koşu veya yürüyüşle ilişkilidir.

Kaşıntılı, beyaz veya eritemli, çukur oluşturmayan ödemli plakları içerir ve anafilaksiye ilerleyebilir.

Egzersiz ürtikeri daha sıklıkla yemekten sonra veya ilaç kullanımı sonrası görülür.

Kişinin önceden alerjisi olan gıdalar sonrası olduğu gibi alerjisi olmayan herhangi bir gıdanın alımı sonrasında da olabilir.

Tipik alerji yapan besinler kabuklu deniz canlıları (karides, istiridye vb gibi) çikolata, baharat, süt, yumurta şeftali, üzüm, kereviz, elma vb gibi. İlaçlardan da antibiyotikler, ağrı kesiciler, aspirin, romatizma ilaçları vb gibi daha riskli de olsa hiç akla gelmeyenler de alerji gelişimine sebep olabilir.

Geçmişinde egzersiz ürtiker hikayesi olanlar incelendiğinde; egzersiz öncesi kafein içerikli kola, alkol kahve, çikolata alınması, egzersizin fazla sıcak ve nemli ya da çok soğuk ve kirli havada yapılmış olmasının egzersiz ürtikeri geçirme riskini arttırdığı görülmüştür.

Adet dönemindeki kadınlarda egzersiz alerjisi – ürtiker ihtimali daha fazladır.

Egzersiz – Spor Ürtikeri Belirtileri

Lezyonlar muhtemelen kılcal damar genişlemesine ve sıvının yüzeysel dermise iletilmesiyle sonuçlanan artan vücut sıcaklığının sonucu gelişen yaygın yüzeyel sıcaklık ve kaşıntı hissi, yorgunluk ve ciddin kızarması ile başlar. Sonrasında 1-2 cm boyutlarında kaşıntılı kabarıklar ortaya çıkar. Bu görünümdeyken ürtiker (kurdeşen) olarak adlandırılır. Bu plaklar zamanla boyut olarak değişir ve daha büyük “dev kabarıklıklar” oluşturmak üzere birleşebilir. Cilt altı dokusunun şişmesi özellikle yüzde, avuç içi ve ayak tabanında belirgindir.

Birçok hastada tansiyon düşüklüğü ile beraber şuur ile ilgili bozukluklar da görülür. Karında kramp şeklinde ağrılar ile bulantı ve kusma da meydana gelir. Baş ağrısı hem çok sık rastlanan ve hem de üç gün kadar devam eden en inatçı belirtilerdendir.

Egzersiz ürtikerinde belirtiler genellikle 2 saat içinde hafiflemeye başlasa da 12 saat sürdüğü de görülür.

Egzersiz – Spor Ürtikerinin Türleri

Egzersiz kaynaklı ürtiker ve anafilaksi, hastanın ürtiker lezyonlarının büyüklüğüne göre öyküsü, hipotansiyon gelişimi, pasif ısıtma ve yiyecek gibi tetikleyici faktörler, hava yolu tutulumunun türü ve benzer koşullar altında tekrarlanabilirlik temelinde kolinerjik ürtiker ve egzersiz kaynaklı anafilaksi olarak sınıflandırılabilir.

Kolinerjik ürtiker, Klasik Egzersiz Kaynaklı Anafilaksi ve Egzersiz Kaynaklı Anafilaksinin değişken türü. Bunlar ürtikeri tetikleyen olaya, ürtikerin morfolojisine ve vasküler çöküşle ilişkisine dayanmaktadır.

 

TipTetikleyici olayÜrtiker morfolojisiVasküler çöküşAkciğer semptomları
Kolinerjik ürtikerIsı, stres, egzersizNoktalı (2-4 mm)NadirBronkospazm
Egzersiz kaynaklı anafilaksiSadece egzersizKonvansiyonel (10-15 mm)EvetLarenks ödemi
Gıdaya bağlı, egzersiz kaynaklı anafilaksiEgzersizle birlikte beslenmeKonvansiyonel (10-15 mm)EvetLarenks ödemi
Varyant egzersiz kaynaklı anafilaksiSadece egzersizNoktalı (2-4 mm)EvetLarenks ödemi
Egzersiz kaynaklı astımSadece egzersizHiçbiriHAYIRBronkospazm

Egzersiz – Spor Ürtikerinin Önlenmesi 

Elde edilen veriler değerlendirildiğinde;

Egzersiz sırasında sadece deri belirtileri gösterenlerin,

  1. Çok sıcak ve nemli ya da soğuk ve kirli havada egzersizden kaçınmaları
  2. Yalnız başlarına egzersiz yapmamaları
  3. Egzersizden önce antihistaminik ilaç almaları
  4. Egzersizden 4 – 6 saat öncesine kadar yemek yememeleri ve antihistaminik harici hiçbir ilaç almamaları
  5. Egzersiz öncesi ısınma hareketleri yapmaları
  6. Ağır egzersizlerin birden kesilmemesi, vücudun soğuması için egzersizin 10-15 dakika içinde yavaş yavaş bitirilmesi

Öğretilmeli ve uygulamaları sağlanmalıdır.

Ayrıca;

Egzersiz sırasında deri belirtileri yanı sıra solunum sıkıntısı gösterenlerin,

  1. Egzersizden 10-15 dakika önce reçeteli ise nefes açıcı spreylerinden kullanmaları
  2. Egzersiz sırasında öncü belirtiler ortaya çıkar çıkmaz egzersize son vermeleri ve derhal reçeteli ise nefes açıcı spreyler almaları

Öğretilmeli ve uygulamaları sağlanmalıdır.

Egzersiz – Spor Kaynaklı Ürtiker Teşhisi

Kişinin geçmişine ait ayrıntılı görüşme (anamnez alımı), egzersiz provokasyon testi veya metakolin deri testi ile teşhis edilebilir.

Egzersiz – Spor Kaynaklı Ürtiker Takip ve Tedavisi

Cilt tutulumu olan hastalar için profilaktik tedavide antihistaminikler egzersiz kaynaklı anafilaksiyi önlemede kısmen etkilidir. Günde dört kez 25 ila 50 mg dozunda hidroksizin (Atarax), daha yeni antihistaminikler kadar etkili görünmektedir ve iyi tolere edilmektedir. Daha olumlu yan etki profilleri nedeniyle daha yeni antihistaminikler tercih edilebilir. Daha az da Mast hücre stabilizatörleri kullanılır.

Riskli kişiler egzersiz – spor yapacaklarsa;

  1. Yemekten dört ila altı saat sonra egzersizden uzak durmalıdırlar
  2. Egzersizden önce aspirin ve NSAID’lerden kaçınmalıdırlar
  3. Kadınların adet dönemlerinde egzersizden kaçınmalıdırlar
  4. Kaşıntı veya kızarma ilk belirtisinde egzersizi bırakıp kendilerine deri altı epinefrin uygulamalıdırlar
  5. Sistemik semptomları olan tüm hastalar temel yaşam desteği ve epinefrin (yani EpiPen) uygulayabilen bir partnerle egzersiz yapmalıdırlar
  6. Semptomlar ilerlerse tıbbi yardım almaları konusunda eğitilmelidirler. 

Acil Tıbbi Uygulama: Akut bir anafilaksi atağının yönetimi, hava yollarının korunması, vasküler çöküşün tedavi edilmesi ve anjiyoödemin epinefrin, sıvılar, vazopressör ajanlar ve intravenöz difenhidramin veya hidroksizin (Atarax) ile çözülmesinden oluşur.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Egzersiz kaynaklı ürtiker ve anafilaksi https://www.mayoclinicproceedings.org/article/S0025-6196%2811%2963475-7/fulltext

⭐️⭐️ Egzersize Bağlı Ürtiker: Nadir Bir Vaka Sunumu https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC8995004/

⭐️⭐️ Egzersiz kaynaklı rinit: Alerjik ve alerjik olmayan sporcuları olumsuz etkileyen yaygın bir rahatsızlık https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/16498856/

⭐️⭐️ Gıda Bağımlı Egzersizle Tetiklenen Anafilaksi: Gıda Alerjisinin Farklı Bir Formu—Tanısal Yaklaşımlar ve Tedavilerin Güncellenmiş Bir İncelemesi https://www.mdpi.com/2304-8158/12/20/3768

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Takviyeniz Yüreğinizde

Mutlu yıllar dileyerek başlayayım…

Her yeni yılın ilk günü için verilmiş sözler vardır.

”Bu yıl 1 ocak’tan itibaren …………. yapacağım/başlayacağım.” gibi…

Belki geçmiş yıllarda, belki de bu yıl siz de kendinize bir veya daha fazla söz verenlerdensiniz…

Mümkündür ki… Bu kendine sözlerin ilk sırasında diyet veya spor yer alır.

Amaç sağlıklı olmak mı?

Vücudunuzun görünümünün ideal olması mı?

Elbet amaçlar farklı. Ve tabi ki yollar da çok çok farklı…

Eğer bu yıl başında başlamak üzere kendinize hayal ettiğiniz ideal vücut ölçülerine ulaşma sözü verdiyseniz, ben de size geçmişten bazı hatırlatmalar yapayım ki bu yolda çaba gösterirken sizlere destek olsun.

Öncelikle ideal vücut ölçülerine ulaşmak için doğal ve dengeli beslenecekler – sağlık durumlarına, yaş, kilo vb gibi özelliklerine uygun bedensel egzersiz yapmayı planlayanları doğru yolda oldukları için tebrik ediyorum. Planlarınızı uygulamaya devam edin.

Lakin, vitamin, mineral, antioksidan, yağ asidi ve benzeri her türlü gıda takviyesi ile ideal vücut ölçülerine ulaşma düşüncesinde olanlar..!!!

Siz bu yazıyı ve verdiğim kaynakları tekrar tekrar okuyun.

Sonra beden sizin, hayat sizin, karar sizin…

Çarpıcı olması için 10 yıl önce ortaya çıkmış bir olayın haberi ile başlıyorum…

2015 yılında gıda takviyeleri New York Times’ ta yer alan bir haber‘ e bakalım;

Not: Bu renkteki yazılar The New York Times’ ın arşivlenmiş internet sitesinden aynen alınmıştır.

Haberde; New York Başsavcılığı dört ulusal perakendeciyi sahte ve çoğu durumda listelenmeyen içeriklerle kirlenmiş diyet takviyeleri satmakla suçladı’‘ yazıyor.

Haberin ayrıntılarına bakalım;

Yetkililer, perakendecilerde (Walmart, Walgreens, Target ve GNC) bitkisel takviyelerin popüler mağaza markaları üzerinde testler yaptıklarını ve ürünlerin beşte dördünün etiketlerinde listelenen bitkilerden hiçbirini içermediğini gösterdiklerini söyledi.

Yetkililer, birçok durumda takviyelerin pirinç ve ev bitkileri gibi ucuz dolgu maddelerinden veya gıda alerjisi olan kişiler için tehlikeli olabilecek maddelerden biraz daha fazlasını içerdiğini söyledi.

Örneğin GNC’de kurum, şirketin imzası olan “Herbal Plus” markalı takviyelerin altı örneğinden beşinin “ya tanınmaz halde olduğunu ya da iddia edilenden farklı bir madde içerdiğini” tespit etti. Kurum, ginkgo biloba etiketli haplarda yalnızca pirinç, kuşkonmaz ve Noel süslerinde yaygın olarak kullanılan bir süs bitkisi olan ladin buldu.

Target’ta, ajans popüler “Up and Up” mağaza markalı takviyelerinden altı bitkisel ürünü test etti. Altısından üçü – ginkgo biloba, St. John’s wort ve uyku ilacı olan valerian kökü dahil – etiketlerinde listelenen bitkiler için negatif çıktı. Ancak ajans hapların toz pirinç, fasulye, bezelye ve yabani havuç içerdiğini buldu.

Dikkat – Katkı Maddelerinin Listesi ve İçeriği

İşte başsavcının analiz ettiği ürünler ve kurumun dört perakendeciye gönderdiği ihtarnamelerde açıklanan test sonuçları. (üzerini tıkladığınızda açılan linkte savcılığın yazısı görülebilir.)

Gıda takviyeleri, bitkisel, doğal ve benzer kelimelerle müşterileri cezbeden sloganlarla satılsalar da türlü türlü fiziksel ve kimyasal işlemlere tabi tutulan şurup, kapsül, tablet veya draje haline getirilerek şişelenen ve raf ömürleri doğadaki bulundukları hallerinden çok daha fazla uzamış bitkisel ilaçların bitkisel olmayan ilaçlardan ne farkları var bir düşünün…!!

On yılarca bilimsel deneyler, hayvan deneyler, insan deneyleri yapılarak kullanıma sürülen ilaçların ilaç kullanım- bilgi kılavuzlarında (prospektüslerinde) sayfalarca yazan etki – yan etkiere rağmen yıllar içinde anlaşılan istenmeyen etkileri sebebi ile defalarca üretiminin sonlandırıldığı, piyasada dağıtılmış olanlarının toplatıldığı unutulmamalı. Çok daha az denetlenen adı bitkisel gıda takviyeleri‘ne kadar güvenebilirsiniz.

Bitkisel gıda takviyeleri – ilaçlar sizin sürekli kullandığınız ilaç veya ilaçlarla nasıl bir etkileşime gireceği belli mi?

Siz biliyor musunuz?

Gıda takviyelerinin kullanmakta olduğunuz bir ilacın etkinliğini zayıflatabileceği gibi vücudunuzdan atılımını yavaşlatarak birikmesine de yol açabilir.

Farklı bitkilerin içlerinde yer alan kimyasallar doğal bile olsalar (gıda takviyeleri) birlikte gösterecekleri etkilerin sonuçlarını biliyor musunuz?

Ani etkilere tepki vermek kolay da yıllar içinde kendini gösterecek bir böbrek yetmezliği gelişiminde değer miydi demekle bitmeyecek ve belki de ömür boyu sürecek böbrek yetmezliği ile yaşama riskini kabul ediyor musunuz?

Bitkisel (gıda takviyeleri) ürünlerden bazılarının karaciğer nakline kadar giden karaciğer iflasına yol açabildiğini duymuş muydunuz?

ABD de yapılan ve Ağustos 2024 de JAMA Tıp dergisinde yayınlanan makalede zerdeçal, yeşil çay, ashwagandha, Garcinia cambogia , kırmızı maya pirinci ve siyah yılan kökü ürünlerinin hepatotoksik etkileri ve yaygın kullanımı bildirilmiştir.

Yılın ilk gününde moralinizi daha fazla bozmadan sonuca geleyim….

Gıda takviyeleri sizi sağlıklı beslenmeden uzaklaştıran tuzaklardır

İdealinizdeki beden ölçülerine – görünüme kavuşmak için sağlığınızdan ve yaşamınızdan vaz geçmeyin.

Havuz problemi çözmeyi öğrenin.

Havuzdan su eksiltmek için;

  1. Gideri arttırın. Gelenden daha fazla su giderse havuzun içindeki su azalır.
  2. Geleni azaltın. Giden sudan daha az su gelirse havuzun içindeki su azalır.

Havuz problemindeki gelen su: Besin olarak aldığınız kaloriler. Sağlıklı ve doğal beslenin.

Havuz problemindeki giden su: Fiziksel hareket ile yaktığınız kaloriler. Düzenli yaşınıza ve sağlık durumunuza uygun egzersiz yapın.

Tek takviyeniz yüreğiniz olsun.

Yürekten yaptığınızda hayal ettiğiniz bedensel görünüme ulaşacaksınız.

Her şeyin gönlünüzce olduğu bir yıl olsun…

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Bu Takviyelerin İçeriğinde Neler Var? https://archive.nytimes.com/well.blogs.nytimes.com/2015/02/03/sidebar-whats-in-those-supplements/

⭐️⭐️ Perakendeciler Bitkisel Takviyeler Konusunda Uyarılıyor https://www.nytimes.com/interactive/2015/02/02/health/herbal_supplement_letters.html

⭐️⭐️ Kardiyovasküler Hastalıkları Olan Hastalarda Bitkisel Ürünlerin Kullanımı ve Potansiyel Etkileşimleri https://www.jacc.org/doi/abs/10.1016/j.jacc.2009.07.074

⭐️⭐️ ABD Yetişkinlerinde 6 Potansiyel Hepatotoksik Bitkiye Tahmini Maruziyet https://jamanetwork.com/journals/jamanetworkopen/fullarticle/2821951

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Kendinizi Topraklayın

İnsanlık, tarihinin başlangıcından itibaren devamlı toprakla temas halindeydi. Çok yakın zamana kadar yalınayak devam ettiği yaşamına daha sonraları eklediği hayvan derisinden yapılan ayakkabılar ile bir kaç yüzyıl önceye kadar geldi. Uyumak için toprağı veya hayvan postlarını tercih etmesi de çok uzun zaman sürdü.

İnsanların yeryüzünün elektrik potansiyelinin etkilerini bilmeden vücutlarının her yerinin temas ettirmeleri bütün organ, doku ve hücrelerin elektriksel dengesini sağladı.

Dünyamızın yüzeyi, sınırsız ve sürekli yenilenen serbest veya hareketli elektron kaynağına sahiptir. Gezegenimizin yüzeyi elektriksel olarak iletkendir (çöller gibi sınırlı ultra kuru alanlar hariç) ve negatif potansiyeli küresel atmosferik elektrik devresi tarafından korunur. (yani elektron kaynağı yenilenir)

Lakin gününümüz insanı topraktan doğadan kısaca yeryüzünden uzaklaşmıştır.

Giderek artan bağışıklık sistemi yetersizlikleri, enflamatuar ve kronik hastalıkları, kanserin yaygınlaşması konularında yapılan araştırmalar çok yönlü sanılsa da insanların toprakla temaslarının kesilmiş olması hiç dikkate alınmıyor.

Topraklanın

Çünkü;

Toprağa, çimene, kuma – denizde kuma, ıslak betona ve fayansa çıplak ayakla 80 dakika basmakla yeryüzündeki serbest elektronlar‘ın elektron transferi ile vücudumuza emeriz. Emilen elektronlar serbest radikalleri (reaktif oksijen türleri=ROS) nötralize eder yani etkisizleştirir.

Topraklama bilinen en kuvvetli antioksidandır

Asfalt, tahta, kauçuk, plastik, vinil gibi günümüzün popüler yüzey kaplamaları ile yer yüzeyinden elektron alabilmemiz mümkün değildir.

Aynı şekilde yaygın kullanılan sentetik kauçuk tabanlı ayakkabılar da elektron transferine izin vermez. Ayakkabınız deri tabanlı olur ise yer yüzeyinden elektron alabilirsiniz.

Yani yalınayak gezmenize gerek yok.

Akut ve kronik enflamasyonlar, sigara, hava kirliliği, ensektisit, pestisit trans yağlar, radyasyon ve diğerlerine maruz kalma sonucu oluşan serbest radikaller insan vücudundan devamlı elektron eksiltirler.

Küresel atmosferik elektriksel çevrimden dolayı sonsuz elektron kaynağı sürekli yenilenen gezegenimizin yüzeyi, çok kuru alanlar (çöller gibi) dışında elektriksel olarak iletkendir. Bu muhteşem kaynağın içinde olduğu halde insanoğlunun bu faydalardan uzak kalmayı tercih etmesi ne kadar tuhaf değil mi?

İnsanın Topraklanmasının Yararları

Topraklanmak demek doğa ile iç içe olmak demek.

⭐️ Çıplak ayakla sahil kenarında kumlarda yürümek, çimlerde yürüyüş yapmak, kumlara yada çimenlere uzanarak sakin zaman geçirmek insanın kendini iyi hissetmesini sağlayan, stresini azaltan kısaca rahatlatan dinlendiren tercihlerdir.

⭐️ Vücuttaki sempatik ve parasempatik sinir sistemlerinin dengesinin sağlanmasını sağlar.

⭐️ Çıplak ayakla temas ettiğimiz topraktan vücuda giren negatif iyonlar enflamasyonun sonlandırılmasına destek olurlar.

⭐️ Kırmızı kan hücrelerinin zeta potansiyelini azaltarak kanın vizkositesini arttırarak akış hızını ortalama olarak yüzde 280 arttırırlar.

Bu sebeple kan sulandıran ilaç (Varfarin vb gibi) kullananlar hekiminin kontrolü olmadan topraklanma yapmamalıdır.

Zeta potansiyel, katı ve sıvıların elektriksel potansiyelidir (Elektro-kinetik potansiyelolarak da bilinir.)

Kırmızı kan hücrelerinin bu şekilde aktive olması ana işlevlerinden biri olan dokulara daha fazla oksijen taşınabilmesini sağlar. Dokuların oksijenlenmesinin artması kökeninde enflamasyon olan hastalıkların (Kanserler, Kalp krizi, İnme, Multipl Skleroz, Alzheimer vb gibi bir çok) azalmasında hatta engellenmesinde rol oynar.

⭐️ Hücrelerin çevresinde elektriksel değişiklik hücre içi ve hücreler arasındaki sıvıların pH’ şını ve hücrelerdeki ve moleküllerdeki şarjın dağılımını değiştirebilir. Bu değişim ile etkinlikleri de değişir.

pH: power of Hydrogen” yani “Hidrojenin gücü” demektir. pH, 0’dan 14’e kadar değerler alabilen, bir çözeltinin 1 litresindeki hidrojen iyonunun yoğunluğunun ölçüsü olan ve çözeltilerin asitlik ya da alkalilik derecesini gösteren ölçektir.

Enzimlerin yapısı ve fonksiyonları bulunduğu şartlara (elektriksel alan, pH vb. gibi) duyarlıdır. Her enzimin azami etkili olduğu ideal bir pH seviyesi vardır.

⭐️ Gezegenimizin yüzeyindeki negatif potansiyel stabil iç biyo-elektrik çevre yaratır. Bu sayede vücut sistemleri normal fonksiyonlarını yapabilir.

⭐️ Vücudun biyolojik saati, başta günlük kortizol salınımı olmak üzere yeryüzünün potansiyelindeki yoğun dalgalanmalardan da etkilenerek ayarlanır.

Hastalıkların çevresel faktörleri biliniyor olmasına ve artan araştırmalar ile yeni ayrıntılara da ulaşılmasına rağmen hastalıkların önlenmesi hatta tedavisi için aynı çevresel faktörlerin düzeltilmiş halinin kullanılabileceği ise yakın zamanlarda ele alınmaya başlandı.

Yeryüzü, insanların biyolojik ritimlerinin ve ilgili fizyolojik süreçlerin düzenlenmesi, bağışıklık sisteminin ve dolaşımın uygun şekilde çalışması için temel olan elektron ve elektriksel alanların tabii bir kaynağıdır. En etkilisidir. En ucuzudur. En kolay ve doğal antioksidan almayı sağlar.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Sağlıklı Yaşamanın, Hastalıklardan Korunmanın Yolu

Hastaneler, Doktorlar, Tahliller, Tetkikler, Tomografiler, MR’lar, İlaçlar

Değildir

Çıplak Ayakla Toprağa Basalım

Doğal gıdalarla sağlıklı beslenelim, düzenli uyuyalım – yürüyüş yapalım, sigara-alkol ve uyuşturucu maddelerden uzak duralım, sakin yaşayalım

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bir avuç toprak,

Biraz da suyum ben.

Neyimle övüneyim.

İşte buyum ben…

Yunus Emre

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Topraklama: İnsan Vücudunun Dünya Yüzey Elektronlarına Yeniden Bağlanmasının Sağlık Üzerindeki Etkileri https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3265077/?tool=pubmed

⭐️⭐️ Perspektif: Küresel bir inek varsayalım: Vücut çalışmasında, enerjik ve hareket terapilerinde serbest veya hareketli elektronların rolü https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/19083655/

⭐️⭐️ Canlı matriste yük transferi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/19524846/

⭐️⭐️ İnsan vücudunun topraklanması fizyolojik süreçleri etkiler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/21469913/

⭐️⭐️ Uyku sırasında insan vücudunun topraklanmasının biyolojik etkileri, kortizol seviyeleri ve uyku, ağrı ve stresin öznel bildirimi ile ölçülmektedir https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/15650465/

⭐️⭐️ Güncel bir fikrin sahaya sürülmesi: Elektromanyetik radyasyonun halk sağlığı üzerindeki etkisinin araştırılması https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/17572456/

⭐️⭐️ Diabetes mellitus ve diyabetik kardiyovasküler hastalıkta eritrosit membranının dinamik ve elektrokinetik davranışı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/18035063/

⭐️⭐️ İnsan vücudunun topraklanması (topraklanması) kan viskozitesini azaltır – kardiyovasküler hastalıklarda önemli bir faktördür https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/22757749/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Çocuklarda Dalış Öncesi Muayene ve Seçim Kriterleri

Ülkemizde, Türkiye Su Altı Sporları Federasyonu (TSSF) kuralları gereği yasal dalış yaş sınırı 14‘dür.

Güney Pasifik Sualtı Tıbbı Derneği (SPUMS) Rekreasyonel Dalış için Tıbbi Standartlar Komitesi, 1990 yılında tüplü dalış eğitimi için asgari yaşın 16 olması gerektiğini önermiştir ve bu tavsiye tamamen güvenlik faktörlerine dayanmaktadır. 2010 SPUMS kılavuzu, 14 yaşın altındaki çocuklar için dalışı önermemektedir.

Profesyonel Dalış Eğitmenleri Derneği (PADI), aynı zaman diliminde 12 yaşından küçük çocuklara 30 yıllık eğitim vererek elde ettiği verileri Confédération Mondiale des Activités Subaquatiques (CMAS) gibi diğer kuruluşlardan elde edilen verilerle birleştirerek asgari yaş sınırını 10 olarak belirlemiştir.

Confédération Mondiale des Activités Subaquatiques (CMAS)’ın asgari yaş sınırı 8 olan bir gençlik programı bulunmaktadır.

Amerikan tüplü dalış eğitim kurumları 8-12 yaş arasında yaş sınırları konusunda anlaşmış durumdalar.

2003 yılında Hollanda Dalış ve Hiperbarik Tıp Derneği (DSDHM), tüplü dalış için asgari yaşın 14 olarak belirlendiği ulusal bir kılavuz yayınlamıştır.

Görüldüğü gibi resmi su altı dalış organizasyonları dünya genelinde dalış sporu için çocuk yaşı konusunda ortak bir sınır belirleyememiş durumdalar.

18 yaş altına inildikçe dalış öncesi muayenesinde erişkinlere göre çok daha titiz olmak gerekmektedir.

Çünkü;

– Sekiz yaşına kadar akciğer gelişiminin yeterli olmaması
– Daha yüksek pulmoner kapanma hacmi olması
– Akciğer uyumluluğunun azalması (barotravma riskinin artması)
– Daha fazla sayıda solunum yolu enfeksiyonu geçirmeleri
– Östaki borusunun açılma mekanizmasının işlevsel olarak olgunlaşmamış olması
– Vücut yüzeyi:ağırlık oranının uygun olmaması (hipotermi riski)
– Kemik gelişiminin tamamlanmamış olması
– Matematiksel ve fiziksel yasaları anlama yeteneklerinin sınırlı olması
– Duygusal dengesizlikleri
– Kendine ve başkalarına bakım yapma konusunda sınırlı yetenekleri

Gibi farklılıklarının olduğu bilinci içerisinde değerlendirmelerinin yapılması gerekir.

Kulak Burun Boğaz Muayenesinde Farklı Bulgular

İniş sırasında dalgıç, timpanik membran üzerindeki basınç arttıkça iç kulaklarında ağrı hissedecektir. Bu basınç farkını dengelemek için, nazofarenks yoluyla iç kulağa hava zorlayarak “telafi edebilmelidir”.

İç kulaklardaki basıncı dengelemek için en yaygın teknik, üst hava yolları, östaki boruları ve orta kulak içindeki basıncı artırmak ve dengelemek için ağız ve burun deliklerini kapatırken nefes vermeye çalışılarak gerçekleştirilen Valsalva manevrasıdır.

Çocuklarda en önemli risk faktörü östaki borularının işlev bozukluğudur. Çocukların yetişkinlere kıyasla daha kısa, daha dar, daha yatay boruları, olgunlaşmamış gevşek elastik kıkırdakları ve daha büyük geniz etleri vardır.  Sekiz yaşına kadar olan çocuklarda eşitleme yeteneğini etkiler. Aynı sebeple çocukluk çağında orta kulak hastalıkları daha sık görülür.

Çocuklarda daha önceki timpanik membran ameliyatı, sık kulak enfeksiyonları ve atopik bir kulak yapısı sinüzit, akut ve kronik orta kulak iltihabı ve akut tüp ventilasyon bozuklukları olması durumunda tüplü dalışına izin verilmez.

Akciğer Muayenesinde Farklı Bulgular

Akciğerlerde alveol sayısı sekiz yaşına gelindiğinde maksimuma ulaşır. Lakin nispeten düşük akciğer elastikiyeti ve hava yolu çapı, yetişkinlere kıyasla daha yüksek bir solunum çabasına ve akciğerlerdeki havanın dışarı boşalmasının (ekspirasyon) sonunda artan hava yolu çöküşüne yol açar. Bu, küçük çocukları teoride hava hapsine ve akciğer barotravmasına karşı daha savunmasız hale getirir. Sonraki ergenlik döneminde, alveoller ve hava yolları yaklaşık 16 yaşında yetişkin boyutuna ulaşana kadar büyür.

Çocuklarda, hava yollarının daha küçük nispi çapı ve daha fazla uyum nedeniyle dalış sırasında solunum çabası daha da fazladır. Bu da küçük hava yollarının çökmesine ve gaz değişiminin bozulmasına yatkın hale getirir. Ayrıca, çocuklarda solunum yolu enfeksiyonları sık görülür ve bu da hava yolu tıkanıklığı riskini artırır.

  • Kistik adenomatoid malformasyonlar
  • Pulmoner büller

Pnömotoraks riskinin yüksek olması nedeniyle dalışa onay verilmez.

  • Yakın zamanda geçirilmiş plevra hastalıklarında uzman hekim onayı alınmadan dalış onayı verilmemelidir.
  • Kistik fibrozis, bronşiolitis obliterans ve malaziler tanısı olanlara dalışa onay verilmez.
  • Spontan pnömotoraks geçirmiş olanlarda dalışa onay verilmez.
  • Plevral drenaj öyküsü varsa, en az altı hafta dalışa izin verilmez.

Hafif – İyi Kontrol Edilen Astım ve Çocuklarda Dalış

Yetişkinlerde sağlık takibi yapılarak ve önlemler alınarak güvenli bir şekilde dalış yapabilirler.

Lakin, çocuklarda soğuk kuru hava akciğerlerdeki hava yollarının çevresindeki düz kasların kasılması sonucu daralmasına (bronkokonstriktif) yol açan uyaranlara karşı daha duyarlı oldukları için astım mevcudiyeti durumunda ve bronşiyal hiperreaktivite belirtileri (ilaçlı veya ilaçsız) olması durumunda tüplü dalışına izin verilmez.

British Thoracic Society‘ye göre  dalış, semptomları olmadığı, normal bazal spirometri değerlerine (FEV1) sahip olduğu sürece 12 yaş üstü astımlı yetişkinlerde ve çocuklarda izin verilmektedir.

Kardiyovasküler Muayenesinde Farklı Bulgular

  • Atriyal septal defekt (ASD)
  • Ventriküler septal defekt (VSD)
  • Pulmoner stenoz (PS)
  • Aort koarktasyonu (CoA)
  • Fallot tetralojisi (ToF)
  • Büyük arterlerin transpozisyonu (TGA)

Bu hastalıklara benzeri doğuştan kalp hastalığı olan çocuklar erken yaşlarda opere edilirler. Komplikasyon olmayan durumlarda iyileşme dönemleri sonrasında tüplü dalış konusunda uzman bir kardiyolog tarafından değerlendirildikten sonra onay vermesi şartı ile dalış yapabilirler.

Pulmoner hipertansiyonu ve/veya rezidüel atriyal veya ventriküler septum defektleri (sağdan sola şantları) olan doğuştan kalp rahatsızlığı olan çocukların tüplü dalışına izin verilmez.

Kas İskelet (lokomotor) Sistemi Muayenesinde Farklı Bulgular

Tüplü dalışa girişen çocukların kullandığı dalış ekipmanlarının maksimum ağırlığına ilişkin uluslararası bir kılavuz bulunmamaktadır.

Amerikan Mesleki Terapi Derneği (AOTA), sırt çantalarının öğrencinin vücut ağırlığının %10’undan daha ağır olmamasını önermektedir. 

Tam dalış ekipmanının ağırlığı, ıslak elbisenin kalınlığına, tüp ve denge yeleği (BC) boyutuna ve ağırlık kemeri gereksinimlerine göre değişmektedir. Ortalama olarak bir çocuk yaklaşık 15 kg taşıyacaktır. 

Bu bilgiler eşliğinde çocuk yaş grubunda dalış elbisesi ve ekleri harici malzemelerin suya giriş sonrası kuşanılması kas iskelet sistemlerine binecek yükü eksiltecek ve riski azaltacaktır.

Termoregülasyon (Isı) Regülasyonu Sistemleri – Hipotermi Riski – Metabolizma

Çocuklar genellikle vücut ağırlığına göre daha yüksek bir yüzey alanına, daha düşük vücut kitle indeksine ve kiloya ve nispeten daha az deri altı yağ dokusuna sahiptir. Bu, daha fazla ısı rezervine sahip olan yetişkinlerden daha hızlı bir ısı kaybına neden olur.

Hipotermi riski genellikle 25°C’den daha soğuk suda başlar.

Çocuklarda (yetişkinlerde olduğu gibi) hipotermi yalnızca bronkomotor tonusu değil aynı zamanda kas iskelet sistemi (lokomotor) ve bilişsel yetenekleri de etkiler. 

Çocuk yaş grubunda hipotermi riskini azaltmak için soğuk suda dalışlardan kaçınılmalı yada dalış kıyafetlerinin kalınlığı ve tipi dalış yapılacak suyun ısısına göre doğru tercih edilmelidir.

Diyabet ve Çocuklarda Dalış

Yetişkin diyabet hastaları gerekli önlemler ve kısıtlamalarla dalış yapabilirler. Lakin Uluslararası tıbbi yaklaşımlar, 18 yaşından küçük diyabet hastalarının dalış yapmasına izin verilmemesi yönündedir.

Yetişkinler için geliştirilmiş olan öz beyan formu genel olarak dalış organizasyonları tarafından yeterli ve geçerli kabul etmektedir.

Epilepsi Hastalığı ve Çocuklarda Dalış

Bir kısım Çocuk Nöroloji Uzmanının görüşüne göre; dalış, çocuğun dört yıldan uzun süredir stabil ilaç tedavisiyle nöbet geçirmemiş olması, sakinleştirici ilaç kullanılmaması ve risklerin yeterince anlaşılması durumunda yapılmalıdır. 

Psikolojik Durum Değerlendirme ve Çocuk Dalışı

Bir çocuğun dalış yeteneğini değerlendirmek için özel bir psikoteknik test yoktur. Çocuklarda psikolojik değerlendirme her zaman kapsamlı ve bireyselleştirilmiş olmalı ve aşağıdaki faktörler dikkate alınmalıdır:

  • Dikkat yeteneğindeki tipik azalma, hiperaktivite ve dürtüsellik bu bozukluğu dalışla bağdaşmaz hale getirir.
  • Çocuklar yetişkinlere göre daha kolay dikkati dağılır ve dikkatlerini çeken bir şey olduğunda derinliklerini değiştirme olasılıkları daha yüksektir.
  • Macera duygusu yüksektir. Hastalık ve riskler konusunda farkındalıkları düşüktür veya yoktur. Davranışlarını tahmin etmek daha zordur.
  • Çocuklar somut düşünmeyi kullanırlar ve öğrendiklerinden farklı durumlarda yeterli tepki verme yetenekleri daha azdır.
  • Her eğitim aşamasında psikolojik bir değerlendirme yapılmalıdır. 
  • Çocuğun dalmak istediğinin ve bunu ebeveyn veya akran baskısı nedeniyle yapmadığının belirlenmesi önemlidir.

18 yaş altı çocuklar için;

Tüplü dalış için gerekli ve yeterli düzeyde yönetici işlevine sahip oldukları, kontrol yeterliliklerinin yeterli olduğu, sürekli dikkat ve bilişsel esnekliğe sahip oldukları, kanaatına varılmadan dalışına onay verilmemelidir.

Çocuğun Dalışa Kabul Edilmesi

1. Çocuk dalışa gitmek istiyor mu? (yoksa ebeveynleri veya akranları mı istiyor)
2. Çocuk tıbbi gereklilikleri karşılıyor mu?
3. Çocuk yüzme biliyor mu? (en az 25m ekipmansız)
4. Çocuk dinleme ve anlama becerisine sahip mi?
5. Çocuk kurallara uyma becerisine sahip mi?
6. Çocuk korkuyu tanımlayıp yorumlama becerisine sahip mi?
7. Çocuk varsayımsal durumları yorumlama becerisine sahip mi?
8. Çocuk stresli, korkmuş veya sinirli olduğunda yeterli tepki verme yeteneğine sahip mi?
9. Çocuk sorunlarını iletebilme, yardım isteme ve yardım teklif etme becerisine sahip mi?
10. Çocuk sorumluluk sahibi midir?

Sorularının cevaplarının olumlu olması gerekir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Çocukların tüplü dalışa uygunluğunun değerlendirilmesi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/12057003/https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/12057003/

⭐️⭐️ Çocuklarda tüplü dalış: Fizyoloji, riskler ve öneriler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/26022420/

⭐️⭐️ Güney Pasifik Sualtı Tıbbı Derneği’nin (SPUMS) çocuk ve ergen dalışına ilişkin pozisyon beyanı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/39675742/https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/39675742/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Lezzet Uğruna Bedeninize Zarar Vermeyin

Gaziantep’e gezmeye giden karı koca kahramanlarımız dünyaca ünlü lezzeti olan baklavayı yerinde yemenin keyfine yaşamak için birer büyük porsiyon (4 er dilim) sipariş veriyorlar.

Yapılan yere kesim şekline ve büyüklüğüne göre değişmekle birlikte genel olarak 1 kg baklava yaklaşık olarak 20 ila 30 dilim  Biz örneğimizde 1 kg baklava 20 dilim olarak kabul edelim.

Gelelim 1 kg baklavanın içeriğine;

  • %35 şeker
  • %25 un var.

Un’un %75’i Glikoz’dur.

Kahramanımız karı koca birer porsiyon (4 er dilim) sipariş vermişlerdi.

Başka bir hesapla her birine 100 gr baklava gelecek.

Baklavadaki Şekerin içerisinden; 17.5 gr Fruktoz (sofra şekerinden gelir) + 17.5 gr şeker glikozu var.

Baklavadaki Un‘un içerisinden; 20 gr da nişasta glikozu var.

Her biri 100′ er gr baklavadan = 37 gr Glikoz + 17 gr da Fruktoz alacaklar.

Ortalam beden ölçülerine sahip bir insanın 5 litre kanı var.

Hemen hesabı yapalım;

Kan şekeri ölçü birimi: miligram/desilitre (mg/dl)

1 Litre = 10 Desilitre

1 gram = 1000 mg

Kahramanımız karı kocanın gündelik yaşamda Açlık Kan Şekerleri 100.

Yani 100 miligram/desilitre (mg/dl)

5 Litre kan: 5 X 10 = 50 Desilitre eder.

1 Desilitre de 100 miligram şeker varsa 50 Desilitre de 50 X 100 = 5 000 mg = 5 gr şeker var.

Kahramanımız karı koca önlerine baklava porsiyonları geldiğinde yüzleri güldü.

O sırada kan şekerleri 100.

Eveett kadın zorlansa da ikisi de iştahla baklavaları bitirdiler. Üç gündür tansiyon düşürmesi maksadı ile günde 3-4 bardak içtikleri sarı kantaron çayı sipariş etmek isteseler de olmadığı için yerine limonlu birer çay sipariş ettiler. Gezecekleri yerlerin sohbetine başladılar.

Biz de yedikleri baklavaların yolculuğuna bir göz atalım. Ağızdan başlayan sindirim mide ve barsaklar yolu ile devam edecek. Her biri 100′ er gr baklavadan = 37 gr Glikoz + 17 gr da Fruktoz aldı.

Bilgi: Sofralık şekerin kana geçişi oldukça hızlıdır. Kan tepe noktası 30-40 dk dır.

Bilgi: Fruktoz için aynısını söylemek mümkün değil çünkü sindirimi çok zordur. Fruktozun sindirimi için gerekli enzim yalnızca karaciğerde bulunur. Früktoz-1- Fosfotaz. Bu enzim yüzünden karaciğer yağlanması oluyor. Fruktozu vücudumuz kullanamıyor. Bu sebeple Karaciğer bunu trigliseride çevirmek zorunda. Beslenmesi içerisinde fruktoz fazla olanlarda karaciğer yağlanması çok fazla oluyor.

Bilgi: Fruktozun diğer bir sorunu glikasyondur. Yani proteinlere yapışıp onların yapısını bozmasıdır. Aslında gikozda da glikasyon sorunu var fakat bir araştırmaya göre fruktozun glikasyon potansiyeli glikozun 20 katı. Yani fruktoz yapıştı mı pek bırakmıyor. Kötü yani.

5 Litre kanlarında 5 gr şeker vardı ve kan şekerleri 100 mg/dl di. Bir anda 37 gr Glikoz aldılar.

Eeeee durum vahim… 37 gr / 5 gr = 7.4 kat kan şekeri artışı olacak.

Gözlerinizin de görmesi için alt alta yazacağım;

5 Litre kanlarında 5 gr şeker vardı ve kan şekerleri 100 mg/dl di.

Kan miktarları değişmiyor 5 Litre.

  1. 5 gr şeker kan şekerini 100 mg/dl arttırır.
  2. 5 gr şeker kan şekerini 100 mg/dl arttırır.
  3. 5 gr şeker kan şekerini 100 mg/dl arttırır.
  4. 5 gr şeker kan şekerini 100 mg/dl arttırır.
  5. 5 gr şeker kan şekerini 100 mg/dl arttırır.
  6. 5 gr şeker kan şekerini 100 mg/dl arttırır.
  7. 5 gr şeker kan şekerini 100 mg/dl arttırır.
  8. 2 gr şeker kan şekerini 40 mg/dl arttırır.

…………………………………………………………..

37 g şeker kan şekerini 740 mg/dl arttırır.

Başlangıçta kan şekerleri 100 mg/dl di.

Oldu mu kan şekerleri 840 mg/dl

Bitmeeediiii 17 gr da Fruktoz da aldılar. Onu da doğruca karaciğere yolcu ediyoruz. Trigliserit olması için.

O karaciğeri yağlandırmaya katkı sağlasın biraz… Zaten bolca glikoz alındı kanda şeker o kadar çok ki harcanacak enerji için yağ yakmaya gerek kalmayacak.

Bir bilgi daha: 1970 yılından beri biliyoruz ki insülin böbreklere tuz tutmayı emreder. Ve yüksek şeker yüksek insülin demektir. Tuz tutulumu artışı kanın daha fazla su çekmesine ve volüm artışına dolayısı ile de kanın basıncının yükselmesi ile yüksek tansiyona sebep olur.

Kahramanımız karı kocanı baklavayı yedikten 40 dk sonra kan şekerleri tepe noktaya ulaştı. O sırada ikinci çayları da bitmiş ve ayağa kalkıp yürüyüşe hazırlanıyorlardı.

Ama o ne beyefendi hafif sendeledi ve tekrar yerine oturdu. Yüzünde ağrılı bir ifadeyle gözlerini kapayarak eşine ” Beynim yerinden çıkacak gibi zonkluyor başım döndü bir anda” dedi.

Kadın paniklemeden ”Sabah tansiyon ilacını içmiş miydin?” diye sordu.

Adam ”İçmiştim niye böyle oldu anlayamadım” dedi.

Yan dükkanın bir eczane olması şansları odu. Ricayla bir eleman gelip tansiyonu ölçtü.

T.A: 180 / 110 Nabız 121

Ve derhal en yakın hastanenin aciline gittiler..

Yorum mu?

Öncelikle dikkatle okuduysanız;

  1. Kan şekeri 840 mg/dl oldu (Bu yükselme bile ciddi bir sorun)
  2. İnsülin çok yükseldi ve tuz tutulumu ile kan basıncı arttırdı
  3. Gaziantep’e gitmeden önce 3 (üç) gündür içmeye başladıkları Sarı kantaron çayı hiperforin içerir ve CPY3A4 ‘ün aktivitesini arttır (Ayrıntı için Sarı kantaronu tıklayarak öğrenebilirsiniz.) Tansiyon ilacı kullananların içmemesi gerekir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Gaziantep’i de baklavayı da çok severim.

Bu yazının amacı güzelliklerden alınacak zevk uğruna beden ve ruh sağlığımızın bozulmaması.

Her şey kararında yapıldığında güzel.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Kulaklarınıza Kıymayın

Son cümleyi başa yazayım;

Temizlemek, kaşımak gibi sebeplerle kulağınıza soktuğunuz pamuklu kulak çubukları da dahil her şey öncelikle kulak tıkanıklıklarına sonra da kulak yolunda zedelenmelere, kulak zarında, kulak kemiklerinde zarara yol açabilir.

Kulak temizleme çubukları 1923 yılında Leo Gerstenzang tarafından geliştirildi. Karısının bebeğinin kulaklarını temizlemek için kürdanlara pamuk parçaları taktığını gördükten sonra daha güvenli olduğunu düşündüğü pamuklu bir çubuk geliştirdi.

Ürüne başlangıçta Q-tips Baby Gays (Q kalite anlamına gelir) adı verildi ve kulak temizleme çubukları günümüze kadar varlığını sürdürdü.

Serumen – Kulak kiri ne işe yarar?

  • Ölü deri hücrelerini ve diğer döküntüleri kulağınızdan dışarı atar.
  • Kulak kanalınız için su geçirmez bir astar görevi görür.
  • Bakteri ve mantar enfeksiyonlarına karşı korur.
  • Kulaklarınızın kurumasını önler.
  • Kir ve tozu hapseder.

Serumen – Kulak kiri Nasıl Oluşur?

Kulak kanalındaki iki tip bez kulak kirini oluşturmak için birlikte çalışır

  • Yağ Bezleri: Kulaklarını içindeki minik kıl foliküllerine bağlı olan bu minik bezler, sebum adı verilen yağlı, kayganlaştırıcı bir madde salgılar (salgılar). Sebum cildi yağlar ve kulakların kurumasını önler.
  • Seruminöz bezler  Bu bezler modifiye edilmiş ter bezleridir. Kulakları koruyan peptitler ve antimikrobiyal proteinler salgılarlar.

Serumen – Kulak kirinin İçeriği Nedir?

Kulak kiri çoğunlukla sebum içerir – ölü deri hücreleri ve saçla birleşmiş çeşitli maddeler, bulunur

  • Uzun zincirli yağ asitleri (doymuş ve doymamış)
  • Balmumu esterleri
  • Alkol esterleri
  • Kolesterol
  • Skualen
  • Keratin

Sebum, yağ bezlerinin meydana getirdiği salgı

Kulağın temizleme sistemi çeşitli sebeplerle bozulabilir. Bu durumda (serumen)kulak kiri dışarı doğru ilerleyemez. Kulağın içerisinde birikir. Zaman içerisinde kulağın kendi kendini temizlemesi düzelmez ise kulak yolu tamamen tıkanır. İşitme azalır hatta tamamen engelenir.

Eski dönem savaşlarında kullanmış olan namludan doldurmalı topları hatırlayanlar ve doldurulma şeklini bilenler yazacaklarımı daha da iyi anlayacaklar. Top güllesini yerleştirmeden önce barutun sıkıştırılması işleminin benzerini anlatacağım.

Ucu pamuklu kulak çöpleri temizlemek, kaşımak gibi maksatlarla kulak yoluna sokulduğu zaman birikmiş olan kirlerini, serumeni daha da içeri doğru iter. Aynı zamanda birbiri içine sıkışmasına da neden olur. Bu işlemi tekrarladıkça kulak yolunun tamamen kapanmasına neden olur. Kulak zarı önünde duvar gibi bir birikim meydana gelir. Kulağın sesleri işitmesi azalır hatta tamamen engellenir.

Kulak kiri, seruminöz bez salgıları, epitel skuamları, her türlü toz, kir, tanecikler ve diğer yabancı döküntülerin bir karışımıdır.

Kulak kiri, çene (Temporomandibular) eklemin çiğneme, konuşma gibi hareketleriyle desteklenen kulak zarından (timpanik membrandan epitel göçüyle) dışarı atılır.

Kulak kiri temizleyici – küret ve benzeri metal yada plastik malzemeler satılmaktadır. Bunların yanı sıra kibrit çöpü, tığ, şiş ve benzeri kulağa sokulabilecek her türlü cisim ile kulakların kaşındığı yada temizlemeye çalışıldığı çok sık görülen bir durum.

Bu gibi cisimler her ne maksatla olursa olsun kulağa sokulduğunda özellikle kulak iç tabakasını zedeleyerek enfeksiyona, yaralanma ve ağrıya hatta kulak zarının delinmesi ile işitme kaybı, baş dönmesi, kulak çınlaması gibi istenmeyen durumlara yol açabilir.

Pamuklu kulak çubuklarının da bu cisimlerden hiçbir farkı yoktur.

Kulak kendi kendini doğal olarak temizler. Dışarıdan kulak kirine müdahale edilmesi temizlenmesi doğru değildir, kulağın doğal temizlenme sistemi dış müdahaleler sebebi ile zarar görür.

Kulak kiri olması kulakların ‘kirli’ olduğu anlamına gelmez,

kulak kanallarının işleyişinin normal bir parçasıdır.

Tababeti şiarı yapmış hekimlerin dediği gibi ”Kulağınız kaşınırsa dirseğinizle kaşıyın

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Klinik Uygulama Kılavuzu (Güncelleme): Kulak kiri (Kerümen İmplantasyonu) https://journals.sagepub.com/doi/full/10.1177/0194599816671491

⭐️⭐️ Pamuklu çubukların kullanımı ve kötüye kullanımı https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC1181836/

⭐️⭐️ Pamuklu çubuk: Kulak yaralanmalarının ve işitme kaybının başlıca nedenlerinden biri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/4418437/

⭐️⭐️ Pamuk uçlu aplikatörler otitis eksternanın önde gelen nedenlerinden biridir https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/15013609/

⭐️⭐️ Balmumu tıkaçları ve pamuklu çubuklar https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/3411204/

⭐️⭐️ Kulak zarı tıkanıklığı: Tanı ve Tedavi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/30277727/

⭐️⭐️ Kulak kirini gidermek için kulak damlaları https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC6492540/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla