Çimento Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetiminde Epistemolojik Yaklaşım

Bilgi Üretimi, Güven ve Sahaya Uygulanabilirlik

Çimento sektöründe iş sağlığı ve güvenliği (İSG) uygulamalarının epistemolojik (bilgi felsefesi) temellerini analiz etmeyi amaçladığım bu yazıda; Türkiye’deki çimento fabrikalarının yapısal riskleri, çalışan davranışlarını, yönetim sistemlerini, bürokratik gereklilikleri ve sahadaki pratik bilgi üretimini göz önüne alarak, işveren–işçi ilişkisinin bilgi üretimi bağlamında nasıl şekillendiğini değerlendirmeye çalıştım. Ayrıca vaka örnekleri ve saha analizleri üzerinden, bilgiye dayalı (epistemik) boşlukların neden kaza ürettiği; bilgiye dayalı (epistemik) güven mekanizmalarının ise güvenlik kültürünü nasıl dönüştürdüğü ortaya koymayı da ihmal etmedim.

Çimento sektörü; yüksek toz konsantrasyonu, kapalı alan çalışmaları, yüksek ısı temaslı operasyonlar, döner fırınlar, ağır mekanizasyon, patlayıcı riskler (inertizasyon hataları), yüksekte çalışma ve kimyasal maruziyet gibi çok boyutlu risklerin aynı anda yürüdüğü endüstriyel bir alandır.

Bu nedenle İSG yönetimi, yalnızca mevzuat uyumluluğuyla sürdürülebilecek bir süreç değildir. Çimento sektörü özelinde en kritik unsur, bilginin üretilmesi, paylaşılması ve uygulanmasıdır. Dolayısıyla bu sektör, epistemolojinin —yani bilginin doğası, kaynağı ve doğruluğu— en görünür olduğu çalışma alanlarından biridir.

Sizlere, çimento sektöründe İSG’nin teknik bir süreç olmanın ötesinde, aslında bir bilgi yönetimi ve bilişsel uyum süreci olduğunu hatırlatacağım.

Çimento Sektöründe Bilginin Doğası

İSG’deki bütün başarısızlıkların özünde bilginin dayanak aldığı felsefede (epistemolojik) bir hata bulunur:

“Bilgi üretilmiş ama doğrulanmamıştır.”
“Bilgi doğrulanmış ama paylaşılmamıştır.”
“Bilgi paylaşılmış ama eyleme dönüştürülmemiştir.”

Bu üçlü döngü kırıldığında kazalar kaçınılmaz hale gelir.

Sahadan Üretilen Bilgi / Yönetmelik Bilgisi

Çimento fabrikalarında gözlenen temel bilgi çatışması şudur:

  • İşverenin yönetmelik ve standart temelli bilgisi
  • İşçinin saha deneyimine dayanan pratik bilgisi

Bu iki bilginin örtüşmediği durumlarda epistemik (bilginin üretilmesi, paylaşılması ve uygulanmasında) boşluk ortaya çıkar. Bu boşluklar, güvenlik açıklarını besleyen bilişsel kör noktalardır.

Birçok yönetici “prosedür var, eğitim var, talimat var” diyerek sistemin işlediğini varsayar.
Oysa bu bilgilere dayanak davranışlar açısıdan felsefi soru şudur:

“Bu bilgi sahada gerçekten uygulanabilir mi?”

Bilgi uygulanmıyorsa, bilgi değildir.
Bilgi sadece yazılı materyal olamaz; pratikte eyleme dönüşmüş olmalıdır.

İşveren–İşçi İlişkisinde Bilginin Değerinin Kabul Edilmesi

Bilgiye dayalı (epistemik) güven, bir kişinin diğerinin bilgi aktarımına güvenme derecesidir.

Çimento fabrikalarında bilgiye dayalı güvenin üç boyutu vardır:

(1) İşverenin, işçinin sahadaki deneyim bilgisini ciddiye alması
(2) İşçinin, yönetimin sunduğu prosedürel bilgiyi kendi güvenliği için anlamlı bulması
(3) İş güvenliği profesyonelinin bu iki bilgi alanını birbirine tercüme edebilmesi

Bu üç unsur bir araya gelmediğinde, sektörün tipik sorunları oluşur:

  • “20 yıldır böyle yapıyorum, bir şey olmaz.”
  • “Bu işin akademik bilgisi sahada geçmez.”
  • “Prosedür çok uzun, okumaya vaktim yok.”
  • “Form doldurmak için iş durdurulmaz.”

Bu söylemlerin tamamı bilgiye dayalı güven eksikliğinin ürünüdür.

Bilişsel Çapalar ve Sahada Karar Verme Hataları

Çimento sektöründe en sık görülen bilişsel çapa şudur:

“Benim yaptığım doğru, çünkü hep böyle yapıyoruz.”

Buna ek olarak:

  • Normalleşmiş Sapma: Riskli davranışların zamanla normal hale gelmesi
  • Hız Baskısı Çapası: Üretim baskısının güvenliği geri plana atması
  • Sorumluluk Dağılması Çapası: “Nasıl olsa denetim var” algısı
  • Dayanıklılık Yanılsaması: “Toza alışkınız, bizde bir şey olmaz” inancı

Bu bilişsel çapalar, teknik hatalardan çok daha fazla kaza üretir.

Çimento Sektöründen Vaka Analizleri

Aşağıda verdiğim örnekler tamamen sahaya dayalıdır ve Türkiye çimento sektöründe sıkça gözlenen durumların sentezidir.

Vaka 1 – Filtre Torbası Değişimi (bilgiye dayalı)

Durum:
İşçiler torba değişiminde maske kullanmayı gerekli görmemektedir. Gerekçe:
“Zaten 5 dakika sürüyor.”

Bilgiye dayanağında hata:
“Maruziyet süresi kısa = zararsızdır” yanlış bilgisi.

Sonuç:
Yıllar içinde kronik öksürük, FEV1 düşüşleri ve erken yaş KOAH benzeri tablolar geliştiği tespit edilmiştir.

Çözüm:
Sahadaki maruziyet ölçümleri işçilerle birlikte analiz edilmiş ve pratik maskenin neden gerekli olduğu biyolojik veriyle kanıtlanmıştır.

Bu, bilgiye dayalı (epistemik) köprünün kurulmasıdır.

Vaka 2 – Döner Fırında Çapak Temizliği (Bilgi Paylaşım Hatası)

Durum:
Bakım ekibi inertizasyon tamamlanmadan kapağı açmıştır.
Sebep: “İşletme inert gaz seviyesinin düştüğünü bildirmedi.”

Epistemolojik hata:
Bilginin paylaşılma zinciri eksiktir.

Sonuç:
Patlama olmadan kontrol altına alınmış fakat ciddi yanma riski doğmuştur.

Öğrenilen:
Bilgi paylaşımı da bir güvenlik ekipmanıdır.

Vaka 3 – Bant Temizliği (Normalleşmiş Sapma)

Durum:
Çalışan bant temizliğini durdurmadan yapmaktadır.
Gerekçe: “Her gün yapıyoruz, sorun olmadı.”

Bilgiye dayanağında hata:
Normalleşmiş sapmayı bilgi gibi kabul etmek.

Sonuç:
Kol sıkışmasıyla sonuçlanan ciddi yaralanma.

Çözüm:
Çalışanın kendi anlattığı yöntemle risk analizi yapılmış, reel tehlike görünür kılınmıştır.

Epistemik Köprü Modeli – Saha Uygulamalarında Bilgi Bütünlüğü

Şahsi görüşüm İş Sağlığı ve Güvenliği alanın genelinde ve bu yazının odağı olan çimento sektöründe Epistemik Köprü Modeli uygulanmalıdır.

Nasıl mı?

1. Veri Üretimi

Toz ölçümleri, maruziyet kayıtları, yakın kaza analizleri, günlük devriye notları.

2. Bilginin Doğrulanması

Teknik ekip – saha çalışanı – İSG birimi üçlü doğrulama.

3. Bilginin Paylaşılması

Sadece eğitimle değil, günlük kısa “saha diyalogları” ile. (İş güvenliğinde sık bahsi geçen Toolbox’lar ile)

4. Bilginin Eyleme Dönüşmesi

Uygulanabilir prosedür, çalışan için anlamlı kural.

5. Bilginin Kurumsallaşması

Tüm süreçlerin yönetimin hafızasına (kurumsal hafıza) işlenmesi.

Bu model, teknik yönetim sistemleriyle (ISO 45001 vb.) birebir uyumludur lakin onlardan daha işlevseldir, çünkü Epistemik Köprü Modeli ile bilgi döngüsünü insan davranışı üzerinden tanımlıyorum.

Bilgi, Güven ve Uygulama Aynı Çizgide Buluştuğunda

Çimento sektöründe İSG yönetimi, bir “prosedür uygulama” işi değil, bilişsel uyum ve bilgi üretimi işidir.
Bu yazıda sizlere hatırlatmaya çalıştıklarım:

  • Çalışan bilgisi küçümsendiğinde güvenlik kültürü çöker.
  • Yönetmelik bilgisi sahaya uyarlanmadığında prosedürler işlevsizleşir.
  • Bilgiye dayalı güven kurulduğunda işveren ve işçi ortak bilgi üretmeye başlar.
  • Bu ortak bilgi, güvenlik kültürünü kalıcı şekilde dönüştürür.

Gerçek güvenlik; bilginin, güvenin ve uygulamanın aynı çizgiye oturmasıdır.

Bu çizgi kurulduğunda, çimento sektöründe kaza oranları sadece azalmaz;
bilgi tabanlı bir güvenlik kültürü kurumsallaşır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT
0 530 568 42 75

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Bu sitede yer alan içerikler yalnızca genel bilgilendirme amacı taşır. Paylaşılan bilgiler, bir hekim muayenesinin, tedavisinin veya profesyonel danışmanlığın yerini tutmaz. Buradaki bilgiler esas alınarak herhangi bir ilaç tedavisine başlanması, mevcut tedavinin değiştirilmesi ya da bırakılması uygun değildir.

Aynı şekilde, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili içerikler, bir iş güvenliği uzmanı, mühendis veya teknik ekip tarafından yapılması gereken değerlendirme ve kararların yerine geçemez. Bu bilgiler temel alınarak saha risk değerlendirmesi yapılması ya da mevcut sistemin değiştirilmesi önerilmez.

Sitede herhangi bir yasa dışı ilan ya da yönlendirme yapılması amacı bulunmamaktadır. İçerikler, sadece farkındalık yaratmak ve bilinçlendirme sağlamak amacıyla sunulmuştur.

⭐️⭐️⭐️

Daha Fazla

İşyerinde Tükenmişlik Hissediyor musunuz? İşiniz Sağlığınızı Etkiliyorsa Ne Yapabileceğinizi Öğrenin.

İş Tükenmişliği “Burnout”, işe bağlı bir stres türüdür.

Çalışanın fiziksel veya duygusal olarak eksilmeyi yıpranmayı ifade eder. Çalışanların tükenmişliği aynı zamanda işe yaramadığı duygusunu, kendini güçsüz ve boş hissetmesini de kapsamaktadır.

Çalışanların tükenmişlik yaşaması kendisinin ve ailesinin yıkımı ile sonlanabilecek ciddi bir süreçtir. Dolayısı ile iş ortamı ve iş verimliliği bakımından da olumsuz sonuçlara neden olacaktır.

BİLGİ: Bilinen tükenmişlik kavramı, 1974’te ilk olarak psikolog Herbert Freundenberger tarafından kullanılmış. Freudenberger tükenmişliği, insanların aşırı çalışmaları sonucu işlerinin gereklerini yerine getiremediklerinde hissettikleri duygusal tükenme olarak tanımlamış. Daha sonraki yıllarda tanımı daha da detaylandırarak tükenmişliğin etmenlerini duygusal tükenme, duyarsızlaşma, kişisel başarı ve beceride azalma olarak sıralamış.

Tükenmişlik bugün için tıbbi bir teşhis değildir.

Tükenmişliğin arka planında depresyon ve benzeri durumların olduğu görüşünde olanlar da vardır. Çalışanlarda tükenmişlik depresyon gelişimi riskini artırabilir. Buna rağmen depresyon ve tükenmişlik birbirlerinden farklı olup ve pek tabi ki farklı tedavilere ihtiyaç duyarlar.

BİLGİ: Stres tepkilerinin üç anahtar boyutu; aşırı yorgunluk, alaycılık hisleri, işten kopma ile etkisizlik ve başarısızlık hisleridir. Bu üç boyuttaki varyasyonların birleşimleri farklı iş deneyim modelleri ve tükenmişlik riskiyle sonuçlanabilir. (Maslach, 2003; Maslach, Schaufeli ve Leiter, 2001).

Belirli kişilik özellikleri tükenmişlik riskini etkileyebilir. Geçmiş iş deneyimleri gibi diğer faktörler de tükenmişlik riskini etkileyebilir. Bu, iki kişi aynı iş sorunlarıyla uğraşıyorsa birinin iş tükenmişliği yaşarken diğerinin yaşamamasının nedenini açıklamaya yardımcı olur.

Sebebi ne olursa olsun, iş tükenmişliği fiziksel ve ruhsal sağlığınızı etkileyebilir. İşte iş tükenmişliğinizin olup olmadığını nasıl anlayacağınıza ve bu konuda neler yapabileceğinize dair bazı ipuçları.

BİLGİ: Freudenberger kendini işe adamış kişiyi şöyle tanımlar: Çok fazla iş yüklenen, haddinden fazla çalışan, iş dışındaki yaşamı tatmin edici olmayan, aynı zamanda işini başka hiçbir kimsenin onun kadar etkili yapamayacağını düşünen ve kuralcı bir çalışan kişidir. (Iacovides, vd., 2003). Tanıdık 🙂 geldi mi?

Değerli Çalışanlar İş tükenmişliği yaşayıp yaşamadığınızı öğrenmek için şu soruları yanıtlayın:

  • Yaptığınız işin değerini sorguluyor musunuz?
  • Kendinizi işe sürüklüyor ve başlamakta zorluk mu çekiyorsunuz?
  • Kendinizi işinizden ve birlikte çalıştığınız insanlardan uzak mı hissediyorsunuz?
  • İş arkadaşlarınıza, müşterilerinize veya danışanlarınıza karşı sabrınız mı tükendi?
  • İşinizi iyi yapacak enerjiye sahip değil misiniz?
  • İşinize odaklanmakta zorluk mu çekiyorsunuz?
  • Yaptığınız işlerden pek tatmin olmuyor musunuz?
  • İşinizin sizi hayal kırıklığına uğrattığını mı hissediyorsunuz?
  • Yeteneklerinizden ve becerilerinizden şüphe mi ediyorsunuz?
  • Kendinizi daha iyi hissetmek veya hislerinizi uyuşturmak için yiyecek, uyuşturucu veya alkol kullanıyor musunuz?
  • Uyku alışkanlıklarınız değişti mi?
  • Baş ağrınız, mide veya bağırsak problemleriniz veya bilinen bir nedeni olmayan başka fiziksel şikayetleriniz mi var?

Değerli çalışanlar bu sorulardan herhangi birine evet cevabı verdiyseniz, iş tükenmişliği yaşıyor olabilirsiniz. Evet cevabı sayınız arttıkça iş tükenmişliği olma olasılığınız yükselmektedir. Öncelikle İş yeri hekiminizle görüşmeli gerek görmesi durumunda Psikiyatri uzmanına başvurmalısınız. Vereceğiniz evet cevapları aynı zamanda depresyon ve benzeri bir sağlık sorununuz da olabileceğini göstermektedir.

İş tükenmişliğinin farklı nedenlerini sıraladığımızda:

  • Kontrol Eksikliği: Çalışanın yaptığı iş konusunda söz sahibi olmaması yada çok kısıtlanmasıdır. Örneğin çalışma programını, iş yükünün zamana yayılmasının planlaması vb gibi kararlarda söz hakkı olmaması yada çok kısıtlı olması iş tükenmişliğine yol açabilir. Bunun yanında çalışanın işin gereğini yerine getirebilmek için ihtiyacı olan desteğe, bilgi akışına, ekipmana vb gibi şeylere sahip olmaması da tükenmişliğe katkıda bulunmaktadır.
  • Çalışandan Beklenenler Konusunda Netlik Eksikliği: Çalışan, işvereninin, üst yöneticilerinin talepleri konusunda, hedefleri konusunda emin değilse, tamamladıklarının (yaptıklarının) yeterli olup olmadığından başarılı olup olmadığından emin olamaz. Başarı hissini yaşayamaz. Bu durum zaman içerisinde iş tükenmişliğine yol açar.
  • Başkalarıyla Çatışmalar: Çalışanlar bazı işyerlerinde zorba yöneticilerle çalışma durumunda kalırlar. İşyerindeki çalışma arkadaşlarınız farklı sebeplerle aralarına almıyor hatta karşı duruş sergiliyor olabilirler. İşveren yada üst yöneticiler çalışanın işi ile fazlaca ilgileniyor ve stresini arttırıyor olabilirler. Bu durum zaman içinde iş tükenmişliğine yol açar.
  • Çok Fazla veya Çok Az Olan Talepler: Çalışanın beceri ve yeteneklerinin çok altında bir iş yaptığı durumlarda odaklanmak için gereğinden fazla enerji harcamaya başlar ya da taleplerin beceri ve yeteneklerini çok aştığı durumlarda enerjisi kısa zamanda biter. Bu iki durum da çalışanın yorgunluğuna ve iş tükenmişliğine yol açabilir.
  • Destek Eksikliği: Çalışanlar hem işyerlerinde hem de kişisel yaşamlarında yalnız hissedebilirler. Çalışmaları sırasında gerektiğinde danışma veya onaylanma ihtiyacı duyarlar. ihtiyaç duyduklarında bu desteği bulamamaları durumunda çalışanın stresi artar. Bu durum iş tükenmişliğine yol açar.
  • İş-Yaşam Dengesi Sorunları: Çalışanın iş yerinde geçirdiği sürenin uzaması sebebiyle özel hayatından özellikle de ailesiyle geçireceği zamanın daralması yada işyerinde enerjisini tüketmesi sebebiyle zamanı olsa da özel yaşamına ve ailesine enerjisi kalmaması hayatının dengesini bozar. Bu dengenin bozulması iş tükenmişliğine yol açar.
  • Duygusal Baskı, Empati ile Gelen Baskı: Çalışan sosyal hizmetler, sağlık vb gibi insanlara destek olmayı gerektiren işlerde çalıştığında acze düşen insanların durumları ile kendini, duygu durumunu eşleştirmesi ve gücünün ötesinde olan maduriyetler karşısında aciz kalması strese yol açar. Bu durum da iş tükenmişliğine yol açar.

İş tükenmişliği durumlarında her hangi bir şey yapmamak kişinin durumunu daha da kötüleştirir.

  • Bitkin hissetmek.
  • Başa çıkabilecek durumda değilim.
  • Uyuyamamak.
  • Üzgün, öfkeli, sinirli olun ya da umursamayın.
  • Daha fazla alkol veya diğer maddeleri kullanın.
  • Kalp hastalığı, yüksek tansiyon veya tip 2 diyabet hastası olabilirsiniz.
  • Hastalanma olasılığınız daha yüksek olur.

Çalışanın tükenmişlik sendromu genellikle iş yerinde kontrol edemediği durumları içerir.

Değerli Çalışanlar, stresle nasıl başa çıkacağınızı kontrol etmenin yollarını değerlendirelim.

  • Doğru ve Etkili İletişim İle Kendinizi İfade Edin: Sizi endişelendiren hususlar hakkında öncelikle işvereninizle, yetkililerinizle konuşmalısınız. Farkında olmadıkları kasıtlı yapmadıkları hususlarda doğru iletişim ile farkındalık yaratabilir, Hedeflerde ulaşılabilir gerçekçi küçük adımlar belirleyin. Sıraya koyun. Pek tabi ki iş yerinde sizin için sorun olan hususların değişmesi olası değilse, sizin için daha uygun olabilecek bir iş arayabilirsiniz. Eisenhower Matrisini öğrenin iş ve özel hayatınızda uygulayın.
  • Destek Arayın:  İş arkadaşlarınızdan, arkadaşlarınızdan veya sevdiklerinizden destek isteyin. Başkalarıyla konuşmak başa çıkmanıza yardımcı olabilir. Ait olduğunuzu hissetmek tükenmişliğe karşı koruma sağlar. İşiniz bir çalışan yardım programı sunuyorsa, sunulan hizmetlere bakın.
  • Beyninizi Dinlendirin: Stresle başa çıkmanıza yardımcı olabilecek aktiviteler arayın. Örnekler hayvan beslemek, çiçek yetiştirmek belki bahçe işleri vb gibi sizi zihnen mutlu edecek ve dinlendirecek ile ilgil alanları bulun. Bunların yanı sıra yoga, meditasyon veya tai chi gibi farklı zihin faaliyetlerini de seçebilirsiniz. Nefes egzersizi öğrenin. Günde birkaç kez derin nefes almak kadar basit bir şey bile gerginliği azaltmaya yardımcı olabilir.
  • Bedeninizi Çalıştırın: Düzenli beden egzersizleri stresle başa çıkmanıza yardımcı olabilir. Ayrıca zihninizi işten uzaklaştırabilir. Örnek olarak Halı saha maçı, yürüyüş, bisiklet vb gibi faaliyetlere katılabilirsiniz.
  • Uyku Düzeninize Dikkat Edin: Uyku, bedenin ve zihnin refahı geri kazandırır ve sağlığınızı korumanıza yardımcı olur.
  • Farkındalığınızı Arttırın: Farkındalık, yargılamadan veya tepki vermeden içinizde ve çevrenizde olup bitenlerin farkında olmaktır. Bu uygulama, işte olanlarla başa çıkmanıza yardımcı olabilir.

Her zaman aklınıza gelmemiş bir seçeneğiniz daha olabileceğini düşünün ve o seçeneği araştırın. Yardım isteyin. Unutmayın, tükenmişlik çağımızın önemli sorunudur. İş tükenmişliğinizin çözümü sizin elinizde.

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Reaktif Zamanlama Test Protokolü

1. Reaktif Zamanlama Testlerinin Amacı ve Bilimsel Temeli

Reaktif zamanlama (reaction time, RT), bir uyaranın algılanması ile buna verilen motor cevabın başlatılması arasındaki süreyi ifade eder. Bu süre; bilişsel süreçler, dikkat kapasitesi, duyusal algı, motor planlama ve nöromusküler iletim hızının toplam bir ürünüdür. İnsan performansını ölçmek için kullanılan en temel, en objektif ve en güvenilir göstergelerden biri olarak kabul edilir.

Reaktif zaman testleri, aşağıdaki alanlarda kritik değer taşır:

  • İş sağlığı ve güvenliği: Operatörlerin, sürücülerin, makine kullanıcılarının veya yüksek riskli görevlerde çalışanların güvenlik düzeylerini belirlemek.
  • Klinik nörolojik değerlendirme: Dikkat eksikliği, periferik nöropati, Parkinson, MS, demans gibi nörolojik hastalıklarda erken bozulmaları ortaya çıkarmak.
  • Spor bilimleri: Sporcunun algoritmik motor yanıt kapasitesini, algısal-motor entegrasyon hızını ve reaksiyon karar doğruluğunu ölçmek.
  • Askeri ve polis uygulamaları: Tehlikeye hızlı yanıt verme kapasitesini değerlendirmek, eğitim ve performans optimizasyonu sağlamak.
  • Ergonomik tasarım: İnsan-makine etkileşimlerinin güvenli sınırlarını belirlemek.

Reaktif Zamanlama Test Protokolü protokolü, RT testlerinin bilimsel standartlara uygun, tekrar edilebilir, objektif ve uygulamalı biçimde yürütülebilmesi amacıyla hazırlandığım yazıya devam edelim.

2. Test Türleri ve Kullanım Alanlarına Göre Sınıflandırma

Reaktif zaman testleri tek tip değildir. Farklı uyaran türleri, karar verme gereksinimi ve motor çıktı tipine göre çok çeşitli testler vardır. Bilimsel literatürde kullanılan temel RT türleri şunlardır:

2.1. Basit Reaksiyon Süresi (Simple Reaction Time – SRT)
  • Tek bir uyaran → tek bir tepki.
  • Örn: “Işık yandığında butona bas.”
  • Klinik ve İSG alanında en temel değerlendirme.

2.2. Seçmeli Reaksiyon Süresi (Choice Reaction Time – CRT)
  • Çoklu uyaran → çoklu cevap.
  • Örn: “Sarı ışık → buton A, kırmızı → buton B.”
  • Bilişsel karmaşıklığı değerlendirir.

2.3. Ayırt Edici Reaksiyon Süresi (Discriminative RT)
  • Uyaranların bir kısmı dikkate değer, bir kısmı “distraktör”.
  • Örn: “Sadece mavi ışık için cevap ver.”

2.4. Görsel Reaksiyon Süresi (VRT)
  • Işık, grafik, hareket, sanal objeler gibi görsel uyaranlar.

2.5. İşitsel Reaksiyon Süresi (ART)
  • Ses uyaranlarına yanıt: alarm, bip, frekans tonu vb.

2.6. Dokunsal Reaksiyon Süresi (TRT)
  • Titreşim, dokunma, derin basınç gibi somatosensoriyel uyaranlar.

2.7. Cognition RT (Kognitif Reaksiyon Süresi)
  • Uyaran → kısa süreli bellek → karar → motor cevap.

2.8. Motor Reaksiyon Süresi (Motor RT)
  • Motor icra süresi de ölçülür (ör: joystick hareketi, tutma kuvveti sensörü).

2.9. Kompleks Reaksiyon Testleri
  • Simülasyon tabanlı.
  • Sürüş simülatörü, VR tehlike simülasyonu, endüstriyel alarm senaryoları.

Bu protokol, tüm test türleri için bilimsel, teknik ve operasyonel bir çerçeve sunar.

3. Test Öncesi Hazırlık
3.1. Katılımcı Koşulları

Katılımcıların testten önce aşağıdaki durumlarda olmaması gerekir:

  • Aşırı yorgunluk
  • Uyku yoksunluğu (<6 saat)
  • Kafein ve enerji içeceği tüketimi (son 3 saatte)
  • Alkol veya ilaç etkisi (sedatifler, antihistaminikler, nöroleptikler)
  • Ağrı, kas yorgunluğu, tremor
  • Gözlük/lens kullanımının test sırasında unutulması

İSG uygulamalarında operatörün testten önceki vardiye süresi özellikle not edilmelidir.

3.2. Kullanılacak Cihazın Hazırlığı

RT cihazı veya bilgisayar tabanlı test sistemi şu gereksinimleri karşılamalıdır:

  • Gecikmesi ölçülmüş bir sistem olmalı (latency <10 ms)
  • Ekran tazeleme hızı en az 60 Hz, ideali 120–240 Hz
  • Buton veya sensör gecikmesi <5 ms
  • Kalibrasyon modu aktif olmalı
  • Ortam ışığına karşı stabilize edilmiş olmalı

3.3. Ortam Hazırlığı

Test ortamı:

  • Sessiz (35 dB altında)
  • Homojen aydınlatılmış (300–500 lux)
  • Oda sıcaklığı 20–24°C
  • Katılımcı göz hizasında ekran mesafesi: 50–70 cm

Ayrıca:

  • Telefon, konuşma, bölünme yok
  • Test sırasında kapı giriş-çıkışı kapalı

3.4. Test Öncesi Brifing (Standartlaştırılmış Talimat)

Tüm katılımcılara aynı standart talimat verilir:

“Ekranda bir uyaran belirdiğinde mümkün olan en hızlı ve doğru şekilde tepki verin. Çok erken basmayın, tahmin etmeyin. Amaç hızlı ve doğru tepki vermektir.”

3.5. Deneme Turları

En az 5 deneme, ortalama alınmadan önce yapılır.

4. Test Uygulama Prosedürü
4.1. Basit Reaksiyon Süresi Testi Protokolü
  1. Katılımcı oturtulur, eller masa üzerinde rahat pozisyonda.
  2. Cihaz sıfırlanır, sensör gecikmesi ölçülür.
  3. Uyaran (ör: beyaz ışık) rastgele zaman aralıklarında yanar.
  4. Katılımcı, ışık yandığında butona basar.
  5. 10–15 tekrar yapılır.
  6. En düşük 2 ve en yüksek 2 değer atılır (çıkıntılar elimine edilir).
  7. Kalan değerlerin ortalaması alınır.
  8. Tepkiler çok erken (<100 ms) ise not edilir → “anticipatory response”.

4.2. Seçmeli Reaksiyon Süresi Protokolü
  1. En az 2 uyaran (renk, ses, şekil).
  2. Her birine farklı buton veya farklı motor görev atanır.
  3. Rastgele sırayla uyaran verilir (dengeli dağılım).
  4. 15–20 tekrar yapılır.
  5. Yanlış buton basışı → “error”.
  6. Gecikmeli karar süresi ayrıca hesaplanır.
  7. Ortalama RT + doğruluk yüzdesi birlikte değerlendirilir.

4.3. Ayırt Edici (Go/No-Go) Protokolü
  1. Katılımcıya yalnızca belirli bir uyaran için tepki vereceği söylenir.
  2. Distraktör uyaranlar sıklıkla verilir.
  3. Doğru hamle RT ve yanlış tepki sayısı kaydedilir.
  4. Motor inhibisyon kapasitesi ölçülür.

4.4. Görsel/İşitsel/Dokunsal RT Protokolleri

Her modalite ayrı günlerde tekrarlanmalıdır.

  • Görsel RT: Ekran ışığı, renk değişimi, hareket animasyonu.
  • İşitsel RT: 1000 Hz ton, 60–90 dB seviyesinde.
  • Dokunsal RT: Titreşim motoru, 200 ms süreli.

Her biri için:

  • 10 deneme
  • Aykırı değer temizliği
  • Ortalama RT hesaplaması

4.5. Motor Reaksiyon Zamanı Protokolü

Sadece butona basmak yerine:

  • Joystick hareketi
  • Kavrama sensörü basma
  • Ayak pedalı tepki
  • El uzatma hareketi (kinematik ölçümle)

kullanılır.

Burada ölçülen parametreler:

  1. Stimulus onset → motor başlangıç
  2. Motor başlangıç → görev tamamlanması
  3. Toplam motor zaman = RT + hareket süresi

4.6. Kompleks Reaksiyon Testi (Simülasyon) Protokolü

Örn: Endüstriyel alarm simülatörü.

  1. Katılımcı bir makine kontrol paneli veya VR ortamına yerleştirilir.
  2. Sistemin verebileceği 5–10 alarmın anlamı önceden öğretilir.
  3. Senaryo başlatılır.
  4. Farklı alarmlar rastgele sırada verilir.
  5. Görev:
    • Tehlike → makineyi durdur
    • Uyarı → resetle
    • Normal → tepki verme
  6. Yanıt zamanı, doğruluk ve hata türleri kaydedilir.

Bu test, gerçek hayata en yakın RT değerlendirmesidir

5. Veri Toplama ve Puanlama Yöntemi
5.1. Aykırı Değer Temizliği (Outlier Analysis)

Dönem literatürü aşağıdaki sınırları önerir:

  • <100 ms → “önceden tahmin”
  • >1000 ms → “dikkat kaybı”
  • İlk 2 ve son 2 değer → test adaptasyonu

Atılır.

5.2. Temel Hesaplamalar

Ort. RT = (Geçerli tüm RT değerlerinin toplamı) / n

Ek parametreler:

  • Medyan RT
  • Standart sapma (konsistensi gösterir)
  • Hata oranı
  • Go/No-Go inhibisyon süresi
  • Motor hareket süresi

5.3. Performans Kategorileri

Literatür geneli baz alınarak:

RT (ms)Seviyelendirme
150–200Mükemmel
200–250İyi
250–300Ortalama
300–350Zayıf
>350Kritik düzeyde yavaş

İSG uygulamalarında 350 ms üzeri operatörlerde “gözlem ve gerekirse görev uygunluğu değerlendirmesi” önerilir.

6. Test Sonuçlarının Yorumlanması
6.1. Bireysel Yorumlamalar
  • Yüksek standart sapma → dikkat dalgalanması
  • “Anticipatory response” fazlaysa → tahmine dayalı tepki, gerçek reaktif değil
  • CRT yüksek ama SRT normal → bilişsel karar süresi yavaş
  • Go/No-Go hataları yüksek → inhibitör kontrol zayıf

6.2. İSG Açısından Yorum
  • Kritik iş (forklift, pres makinesi, vinç, CNC) operatörlerinde RT ≥ 350 ms ise performans riski doğar.
  • Vardiya sonu yavaşlama → iş yükü riski.
  • Reaksiyon süresi “anlık performans” olduğu için tekrar test önerilir.

6.3. Sporcu Yorumlaması
  • Elit sporcuda RT 200–250 ms arası beklenir.
  • RT stabilitesi performansın en iyi göstergesidir.

6.4. Klinik Yorum

Patolojik değerlendirme için eşik değerler:

  • Parkinson → ART > VRT gecikmesi
  • MS → motor zaman uzunluğu
  • Demans → CRT aşırı uzun

6.5. Benchmark Karşılaştırmaları

Aynı kişide:

  • Sabah/akşam farkı
  • Egzersiz sonrası değişim
  • Uyku sonrası fark
  • 7 günlük takip performansı

kıymetlidir.

7. Güvenlik, Etik ve Kayıt Tutma
7.1. Katılımcı Onamı

Aşağıdaki maddeleri içeren bir onam formu alınır:

  • Testin amacı
  • Kullanılacak uyaran türleri
  • Sonuçların GDPR/kişisel veri uyumu
  • Test bırakma hakkı

7.2. Test Güvenliği
  • Ses uyaran seviyesi 90 dB’i geçmez.
  • VR testlerinde vertigo riski değerlendirilir.
  • Epilepsi öyküsü olanlarda flaşlı uyaranlar kullanılmaz.

7.3. Kayıt ve Raporlama

Rapor aşağıdaki bölümlerden oluşur:

  1. Katılımcı bilgileri
  2. Kullanılan test türü
  3. Test süresi
  4. Ortalanmış RT değerleri
  5. Hata analizi
  6. Performans kategorisi
  7. Değerlendirici yorumu

8. Testin Tekrarı ve Öğrenme Etkisi

Reaktif zaman testlerinde öğrenme etkisi güçlüdür.

Bu nedenle bilimsel öneri:

  • İlk gün adaptasyon testi
    1. gün resmi test
  • 1 hafta sonra teyit testi

İSG kullanımında:

  • 3 ayda bir
  • Vardiya değişikliği sonrası
  • Yeni makine eğitimi öncesi

tekrar uygundur.

9. Protokolün Farklı Alanlara Uyarlanması
9.1. İSG / Endüstriyel Uygulama Adaptasyonu
  • Makine alarmı simülasyonu yapılır.
  • Gerçek butonlar veya pedallar kullanılır.
  • Sesli-ışıklı tehlike uyarıları test edilir.
  • Operatör performans kriterleri belirlenir.

9.2. Sporcu Adaptasyonu
  • Çift yönlü hareketli RT
  • Reaktif sprint testleri
  • Reaktif çeviklik testleri
  • Renk–hareket kombinasyonları

9.3. Klinik Adaptasyon
  • Motor kontrol teşhisi
  • Bilişsel yıkım takibi
  • Rehabilitasyon pre–post değerlendirme

Bu protokol, reaktif zamanlama testlerinin bilimsel literatüre uygun biçimde uygulanabilmesi için gereken tüm adımları kapsamaktadır.
RT testleri doğru yapıldığında:

  • İnsan performansını objektif ölçer,
  • Erken riskleri ortaya çıkarır,
  • Güvenlik artırır,
  • Spor performansını optimize eder,
  • Klinik tanıda yardımcı olur.

Kısacası, reaktif zamanlama milisaniyelerle ölçülür ama sonuçları hayatın tamamını etkiler.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Bu sitede yer alan içerikler yalnızca genel bilgilendirme amacı taşır. Paylaşılan bilgiler, bir hekim muayenesinin, tedavisinin veya profesyonel danışmanlığın yerini tutmaz. Buradaki bilgiler esas alınarak herhangi bir ilaç tedavisine başlanması, mevcut tedavinin değiştirilmesi ya da bırakılması uygun değildir.

Aynı şekilde, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili içerikler, bir iş güvenliği uzmanı, mühendis veya teknik ekip tarafından yapılması gereken değerlendirme ve kararların yerine geçemez. Bu bilgiler temel alınarak saha risk değerlendirmesi yapılması ya da mevcut sistemin değiştirilmesi önerilmez.

Sitede herhangi bir yasa dışı ilan ya da yönlendirme yapılması amacı bulunmamaktadır. İçerikler, sadece farkındalık yaratmak ve bilinçlendirme sağlamak amacıyla sunulmuştur.

⭐️⭐️⭐️

#reaktifzamanlamatest #reaksiyon #kebat #tetkikosgb

Daha Fazla

Çalışanlarda Kıl kurdu

Çalışma hayatı içerisinde çalışanlarda sık görülür.

Kıl kurdu diğer adıyla bağırsak kurdu (Enterobius vermicularis), 5 ila 10 milimetre uzunluğunda, beyaz veya krem ​​renkli, literatürde enterobiasis olarak olarak bilinen ”kıl kurdu enfestasyonuna yol açan” bir parazittir.

BİLGİ: Çok hücreli asalakların oluşturduğu enfeksiyonlara enfestasyon denir. Tek hücrelilerin oluşturduklarına enfeksiyon denmektedir.

Çalışanlarda

  • Sinirlilik
  • Hazımsızlık
  • Ağızda salya artışı
  • İştahsızlık
  • Kaşıntı – allerji
  • Gaz artışı
  • Mide ağrısı
  • Mide bulantısı
  • Huzursuzluk
  • Uyku

gibi müphem (belirsiz) şikayetlerle dolaylı iş gücü kayıplarına yol açar.

Aynı zamanda anal kaşıntı, vajinal kaşıntı, diş gıcırdatma gibi kişiyi ve çevresini huzursuz edebilecek sorunlar da oluşur.

Çalışanın işyeri hekimine müracat etmediği, teşhis ve tedavinin geciktiği, çalışanın bağışıklığının zayıf olduğu durumlarda nadir de olsa daha ciddi sorunlara yol açabilir.

  • Karın boşluğu ve üreme organlarında enfeksiyon: Özellikle kadınlarda olur. Kıl kurdu anüsten dışarı çıktığında kendisi ilerleyerek yada taharetlenme (dışkılama sonrası anal temizlik) sırasında vajinaya girebilir. Vajinada üremesi ve ilerlemesi ile rahme (uterusa) oradan fallop tüplerine (Rahimin her iki tarafından çıkan ve yumurtalıklarla rahimin bağlantısını sağlayan tüplere fallop tüpleri denilir) ve en sonuda da karın boşluğundan bu organların çevresine giderek vajinit, endometrit gibi enfestasyonlara neden olabilir.
  • İdrar yolu enfeksiyonları: Özellikle kadınlarda olur. Vajinal kıl kurdu yoğunluğu sebebi ile idrar yollarına geçen kıl kurtları idrar torbasına (mesaneye) giderek idrar yolu enfeksiyonuna (sistite) neden olabilir.
  • Kilo kaybı: Barsaklarda kıl kurdu miktarı çok arttığında (enfestasyon şiddetlendiğinde), kıl kurdu barsaklara gelen besin maddelerininin emilimini engellediği gibi besin maddelerini emerek çalışanlarda kilo kaybına neden olabilir.
  • Apandisit: Barsaklarda üreme ve ilerleme ile apendikse kadar geldiğinde apandisit (apendiks iltihabı) meydana gelebilir.
  • Cilt enfeksiyonu: Barsaklarda artan kıl kurtlarına karşı vücudun kan yoluyla tepki vermesi (histamin salınımı vb gibi) ile ciltte şiddetli kaşıntı meydana gelir. Kaşınmanın şiddetiyle kişini cildinde kendi kendine çizik ve yaralar oluşturması enfestasyon riskini artırır.

Yumurtalarını yuttuğunuzda onları alırsınız. Yumurtalar bağırsaklarınızın içinde çatlar. Kişi uyurken dişi kıl kurtları bağırsakları anüsten terk eder ve yakındaki deriye yumurta bırakır. Bu sebeple Kıl kurdu belirtileri arasında en sık görülen belirti anal bölgede oluşan kaşıntıdır. Kıl kurtları yumurtalarını gece bıraktıkları içi kaşıntı oluşumu geceleri daha sık gözlenir, bu durum uyumayı zorlaştırabilir.

Tıp literatüründe;Enterobiyazis” , ”Oksiyüriyazis” , ”Enterobius vermicularis” , ”Helmintik enfeksiyon” olarak isimlendirilirken halk dilinde de ”İplik kurdu” , ”Koltuk kurdu” olarak adlandırılır.

Kıl Kurdunun Bulaşma Yolları ve Bulaşmanın Önlenmesi 

Kıl kurdu ve özellikle yumurtaları temas yolu ile kişiden kişiye ve kişinin kendisinden yine kendisine bulaşır. Kişisel hijyenin ve kişisel bakımın hem bulaşma hem de tedavide çok önemli olduğu bir hastalıktır.

Kıl kurdu kolayca yayılır. Enfestasyona maruz kalan kişiler anüslerine dokunduklarında yumurtalar parmak uçlarına yapışır.

Oda sıcaklığında 2-3 hafta canlı kalabilir.

Kıl kurdu yumurtaları, doğrudan elleriyle veya kontamine olmuş giysiler (özellikle iç çamaşırları), yatak örtüleri, yiyecekler veya diğer eşyalar yoluyla olduğu gibi bulaşmış çarşafların silkelenmesi ile havaya saçılan yumurtaların ağız bölgesine ulaşarak bulaşması da mümkündür.

BİLGİ: Enfeksiyon / Enfestasyon etkeninin vücut yüzeyi, eşyalar veya su, gıda gibi maddeler üzerinde bulunması

Çalışanlar;

  • Gün içerisinde ellerini ağız içine, göze, kulaklarına sokmamalı – temas ettirmemelidir.
  • Tuvalet sonrası ellerini iyi yıkamalıdır.
  • Çalışma zamanı içerisinde iç çamaşırının içinde kalan vücut bölümlerine eliyle temas etmekten kaçınmalı aksi durumda elini herhangi bir yere sürmeden sabunla 3 dk yıkamalıdır.
  • Tırnaklar kısa tutmalı, tırnakları yemekten kaçınmalıdır.
  • Her gün duş almalı / banyo yapmalıdır.
  • İç çamaşırlarını her gün mutlaka değiştirmelidir.
  • Evlerinde pijama veya yerine giydikleri kıyafetleri düzenli olarak değiştirilmelidir.

Ayrıca;

  • Çalışma alanlarında yer ve diğer yüzey temizlikleri düzenli yapıllmalıdır.
  • Tüm iş kıyafetleri günlük olarak değiştirilmeli ve sık aralıklarla sıcak suda yıkanmalıdır.
Barsak içerisinde temsili kıl kurdu

Enfeksiyon çocuklarda daha sık görülür. Pek çok insanda hiçbir belirti görülmez.

Endoskopi sırasında görülen bir kıl kurdu (Enterobius vermicularis)

Çalışanın ailesinden bir kişiye kıl kurdu enfeksiyonu bulaştıysa, tüm aile fertlerine bulaşma şansı çok yüksektir. Aynı şekilde kişisel temas olan işyerlerinde çalışan bir kişide kıl kurdu enfestasyonu olduğunda yakın çevresinde olan çalışanlara bulaştırma ihtimali sebebi ile birlikte çalıştığı diğer kişilerin de işyeri hekim tarafında sağlık kontrolü ve gerekirse takip edilmesi önerilir.

ilaç tedavisine bireysel olarak geçilse de diğer aile fertleri ve çalışma arkadaşlarında kuluçka döneminde olabilir, bu yüzden tüm aile fertlerinde ve çalışma arkadaşlarında de kıl kurdu olduğunu varsayarak tedavi verilip verilmemesi gerektiğine işyeri hekimi karar vermelidir.

Çalışanlarda Kıl Kurdu Enfestasyonunun Belirtileri

  • Gece boyunca oluşan kaşıntı nedeniyle uyku zorluğu
  • Anüs çevresinde yoğun kaşıntı
  • Kaşıntı ve uyku bölünmesi nedeniyle sinirlilik
  • Anüs çevresinde sürekli kaşınma sonucu tahriş olan veya enfekte olan cilt
  • Genç kadın çalışanlarda vajinada tahriş veya rahatsızlık hissi (eğer yetişkin bir solucan anüs yerine vajinaya girerse)
  • İştahsızlık ve kilo kaybı (nadir görülür, ancak ciddi enfeksiyonlarda ortaya çıkabilir)

İşyeri hekiminiz revir imkanları (mikroskop ve gerekli solüsyonlar varsa) uygun ise yumurtaları bularak kıl kurdu enfeksiyonunu teşhis edebilir.

İşyeri hekiminiz bir bant testi yaptırmanızı isteyebilir. Bir parça selofan bant anüs çevresindeki cilde bastırılır ve çıkarılır.Bu, banyo yapmadan veya tuvaleti kullanmadan önce sabah yapılmalıdır çünkü banyo yapmak ve silmek yumurtaları çıkarabilir. İşyeri hekiminiz bandı bir slayda yapıştıracak ve mikroskop kullanarak yumurtaları arayacaktır.

Bu süreç genellikle resmi veya özel sağlık kuruluşları tarafından yürütülmektedir

Tedavi

Kıl kurdu tedavisi için kulanılan parazit ilaçları, kıl kurtlarını öldürmek için kullanılır (yumurtalarını değil). İşyeri hekiminiz sağlık durumunuz ve teşhis sürecindeki bulgularına göre gerek görürse ilaç önerecek veya reçete edecektir.

Kıl kurdu enfestasyonu olan çalışanın birlikte yaşadığı kişilerde de (birden fazla hane halkı üyesinin yada çalışma arkadaşlarının) enfestasyon olma olasılığı yüksektir, İşyeri hekimi gerek gördüğü durumlarda çalışanın tüm hane halkını / çalışma arkadaşlarını tedavi edebilir.

İlk doz tedavi süreci tamamlandıktan sonra genellikle 2 hafta sonra bir doz daha tekrarlanır. Bu, ilk tedaviden bitiminden sonrra yumurtadan çıkan kurtları tedavi eder.

Çalışanların Kıl Kurdu Enfestasyonu veya Yeniden Enfestasyonu Önlemek İçin Ne Yapılmalıdır?

  • Her gün uyandıktan sonra banyo yapmalıdır.
  • Pijamalarını ve çarşaflarını sık sık yıkammalı/yıkatmaıdır.
  • Özellikle banyoyu ve tuvaleti kullandıktan sonra ellerini düzenli olarak yıkamalıdır.
  • Yemeklerden önce ellerini yıkamalıdır.
  • İç çamaşırınızı her gün değiştirmelidir.
  • Tırnak yemekten kaçınmaıdır.
  • Anal bölgeye dokunmaktan kaşımaktan çizmekten kaçınmalıdır.
  • Tuvalet oturakları her gün temizlenmelidir.
  • Tırnakları kısa ve temiz tutmalıdırlar
  • Evlerinde tüm yatak çarşaflarını haftada iki kez yıkatmalıdırlar.

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Hijyen Eğitimi Yönetmeliği Çerçevesinde İşyeri Hekimleri Neler Yapmalıdır?

İşyeri Hekimlerimiz,

Resmî Gazete Tarihi: 05.07.2013 Sayısı: 28698 Hijyen Eğitimi Yönetmeliği (https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=18552&MevzuatTur=7&MevzuatTertip=5) kapsamındaki iş yerlerinde çalışanların muayenelerini yaptıkları sırada, Yönetmeliğin 9’uncu maddesinin 1’inci fıkrasının:

(a) bendindeki “Gıda ile taşınabilen bir hastalığı olan veya bu hastalığın taşıyıcısı durumundaki kişiler ile ishali bulunanlar.

hükmü ve

(b) bendindeki “Vücudun görünür kısımlarında açık/enfekte yara, deri enfeksiyonu ve benzeri halkta tiksintiye yol açabilecek deri lezyonları bulunanlar; cüzzam, frengi ve verem hastalığına yakalananlar.

hükmü ile

(c) bendindeki “30/5/2007 tarihli ve 26537 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bulaşıcı Hastalıklar Sürveyans ve Kontrol Esasları Yönetmeliğinde (https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=11347&MevzuatTur=7&MevzuatTertip=5) genel hatları ile yer alan, hijyen ilkelerine uyulmadığı durumlarda halk sağlığı açısından problem oluşturabilecek hastalığı bulunanlar.

hükmünü dikkate almalıdırlar.

Ayrıca

İşyeri Hekimleri Hijyen Yönetmeliğine konu olan sektör ve işlerde faaliyet gösteren firmalara yaptıkları ziyaretlerde 29.12.2012 tarih ve 28512 sayılı Resmî Gazete de yayınlanan İş Sağlığı Ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği’nin (https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=16924&MevzuatTur=7&MevzuatTertip=5) 4. Maddesinin ( e ) bendi konusu olan ve 20.07.2013 tarih ve 28713 sayılı Resmî Gazete de yayınlanan İşyeri Hekimi Ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk Ve Eğitimleri Hakkında Yönetmeliği’ nin (https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=18615&MevzuatTur=7&MevzuatTertip=5.) 11. Maddesinin (4) bendi gereği de yükümlülüğü olan Onaylı Defter‘ e ” Hijyen Eğitimi Yönetmeliği’ne göre iş yerinde doğrudan hizmetin içinde olan tüm çalışanların hijyen eğitimi belgelerinin olması gerektiğini ve yükümlülükleri yerine getirmeyen işletmelerin hakkında 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 282’nci maddesine göre işlem yapılacağını, fiilleri ayrıca suç oluşturmadığı takdirde, durumu bu maddelere uygun bulunmayan çalışanların her biri ayrı ayrı aykırılıklar olarak değerlendirileceğini ve her birisi için cezai işlemler de ayrı ayrı uygulanacağını ” işveren ve/veya vekiline bildirimi özetle yazmalıdır.

NOT: ( 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu Madde 282. — Bu kanunda yazılı olan yasaklara aykırı hareket edenler veya zorunluluklara uymayanlar hakkında, kanunda ayrıca bir ceza hükmü gösterilmediği ve fiilleri Türk Ceza Kanu nunda daha ağır cezayı gerektirmediği takdirde 2 aya kadar hafif hapis ve 2024 yılı için 100 liradan 500 liraya kadar hafif para cezası verilir.)

Bu yazı görev, yetki ve sorumluluğa vakıf sayın meslektaşlarıma hatırlatma maksadı ile hazırlanmış olup, son kararın kendilerine ait olduğunun bilinciyle saygılarımızı sunarız.

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı. ve Eğitim Koordinatörü

Hijyen eğitimini firmamızdan alabilirsiniz.

Başvuru Mail: [email protected] Başvuru Tel: 0 530 568 42 75

Eğitim 8 saatliktir. Eğitim sonrasında verilen sertifika ömür boyu geçerli olup e-devlette kayıtlıdır. Sertifikanın kaybedilmesi halinde e-devletten yenisini kendiniz de çıkartılabilirsiniz.

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Kan Şekeri

Kan şekeri, kanda taşınan glukoz miktarının ölçüldüğü değerdir.

Glukoz, vücudun ana enerji kaynağı olan ve metabolik süreçlerde kullanılan, tüketilen yiyecek ve içeceklerden elde edilerek kan dolaşımında yer alan bir karbonhidrat türüdür. 

Açlık Kan Şekeri

Günümüzde sağlıklı kişilerde genel kabul gören;

8 – 12 saat açlık sonrası kan şekerinin olması gereken değeri, ölçüldüğünde 70-100 mg/dl’dir ve Normal Açlık Kan Şekeri olarak adlandırılır.

**** 8 – 12 saat açlık sonrası ölçüldüğünde kan şekeri 60 mg/dl ve altında olduğu durum hipoglisemi (Düşük kan şekeri) olarak adlandırılır. Hipoglisemi kişinin hayatını tehlikeye düşüren ve acil müdahale edilmmesi gereken bir durumdur.

**** 8 – 12 saat açlık sonrası ölçüldüğünde kan şekeri 125 mg/dl’in üzerinde olduğu durum hiperglisemi (Yüksek şeker) olarak adlandırılır.

Kan Şekerinin miktarını belirtmek için kullanılan ölçü birimi : mg/dl = miligram/desilitre

Miligram (mg) : Bir gramın binde birine eşit ağırlık ölçüsü birimidir.

Desilitre (dl) : Bir litrenin onda birine eşit olan sıvı ölçü birimidir.

Tokluk Kan Şekeri

İdeal Tokluk Kan Şekeri değerinin tespit edilebilmesi için yemeğe başladıktan sonra 2 saat geçmesi gerekir. Yemekten sonra 2-3 saat aralığında yapılan tokluk kan şekeri ölçümü de geçerli sonuç verir.

Fakat yemekten 4 saat geçtikten sonra yapılan kan şekeri ölçümlerinde çıkan sonuçlar ile kişinin tokluk kan şekerini değerlendirilemez.

Günümüzde sağlıklı kişilerde genel kabul gören;

Yemekten 2 saat sonra ölçüldüğünde kan şekeri 70-140 mg/dl olması Normal Tokluk Kan Şekeri olarak kabul edilir.

**** Yemekten 2 saat sonra ölçüldüğünde kan şekeri 60 mg/dl ve altında olduğu durum hipoglisemi (Düşük kan şekeri) olarak adlandırılır.

**** Yemekten 2 saat sonra ölçüldüğünde kan şekeri 200 mg/dl’in üzerinde olduğu durum hiperglisemi (Yüksek şeker) olarak adlandırılır.

Sağlık kuruluşlarında şeker ölçümleri Biyokimya laboratuvarlarında çok daha hassas ve doğruluğu çok daha yüksek olarak ölçülmekte ise de günlük pratik uygulamalar için Glukometri aletleri kullanılır. Bu aletler de güvenilir öçümler yapmaktadır. Farklı firmalar tarafından üretilmiş çok sayıda çeşit mevcuttur.

Glukometre Cihazları İle Kan Şekeri Ölçümünde Dikkat Edilecek Hususlar

1. Kan Şekeri Ölçüm Zamanlaması Doğru Yapılmalıdır.

Kan şekeri birçok faktörden etkilenir. Bunlar;

A. Stres,

B. Egzersiz,

C. Beslenme durumu,

D. Seyahat,

E. Gece-gündüz gibi birçok çevresel ve fizyolojik faktörlerdir.

Bu sebeple gün boyunca farklı zamanlarda test yapmak idealdir. Testin yapıldığı saat ve saptanan değer birlikte kaydedilmelidir. Tedavi düzenlenmesi için gün içinde en az 4 değere ihtiyaç vardır.

2. Doğru Parmak Tercihi Yapılmalıdır.

İhmal edilen lakin kişinin sağlığı için çok önemli olan husus, kan şekeri ölçümünde her gün veya gün içerisinde tekrar eden ölçümlerde aynı parmak kullanılmamalıdır. Bu hata tekrar tekrar iğne batırılan parmakta ağrıya, yara oluşumuna hatta enfeksiyona neden olabilir. Diyabet (Şeker) hastası olanlarda yara iyileşmesi gecikebilir. Bu nedenle, kan şekeri testi için her iki elin farklı parmaklarını değiştirerek kullanmak en doğrusudur.

3. Her Test İçin Ayrı İğne Kullanılmalıdır

Kan şekerinin ölçümünde aynı iğneyi değiştirmeden tekrar kullanmak özellikle Diyabet (Şeker) hastalarında olmak üzere herkeste enfeksiyon olasılığını arttırır. Her ölçüm için ayrı iğne kullanmak ve her delme işleminden sonra atmak idealdir.

4. İğne Parmak Ucunda Yeterli Derinliğe Girmelidir.

Parmak ucundan ölçüm için gerekli ve yeterli miktar kan çıkmasını sağlamak için;

Lanset / Parmak delme iğnesi; kan şekeri ölçüm cihazları ile kan örneği almak için kullanılan ince, sivri bir iğneler veya ucu değiştirilebilir / iğne batma derinliği ayarlanabilir parmak delme kalemleri kullanılmaktadır.

Rutin uygulamalar için 2 mm iğne uçları yeterli olup farklı uzunlukta uçlar mevcuttur.

5. Ölçüm Öncesi Dezenfeksiyon Yapılmalıdır.

Ölçüm yapacak olan kişi de ölçümü yapılacak olan kişi de önce ellerini sabunla yıkamalıdır. Daha sonra ölçümü yapılacak kişinin iğne batırılacak olan parmağının enfeksiyonu olmadığına emin olduktan sonra parmak ucu dezenfekte (Kolonya, alkol, deri dezenfektanı vb gibi ile) edilir. Uygulanan dezenfektan sıvının buharlaşması için kısa bir süre beklenmelidir. (Üflenmemeli, silinmemelidir)

6. Kan Şekeri Seviyeleri Arasında Farklılıklar Olabilir

Evde veya sağlık kuruluşunda Glukometre ile ölçülen kan şekeri düzeyleri, sağlık kuruluşlarının laboratuvarlarında ölçülenlerden farklı olabilir. Bu durumu not alarak muhakkak hekiminize danışmalısınız.

7. Tokluk kan şekeri ölçümü

Tokluk kan şekeri testi, yemekten iki saat sonrası şeker seviyesini test ederken, sayım süresi yemeğin başlangıcından itibaren, ilk lokmanın alınması ile başlamalıdır. Yoksa çıkan değer hekiminiz için yanıltıcı olur.

Kan Şekeri Sonucun Değerlendirilmesi

Süreç içerisinde kişiler sınırlı ölçüllerde kan şekerlerinin takibini ve yorumunu yapabilir düzeye gelebilseler de kişi için değerlendirmenin kendisini takip eden hekim tarafından yapılması en doğrusudur.

Hekimin, kişinin diğer tahlil sonuçlarına, kişi ile yaptığı görüşme ile geçmişini ve soy geçmişini değerlendirmesini (anamnez), kişiyi görmesi – gözlemlemesi (İnspeksiyon), gerekli durumlarda fiziksel muayenesini yapması sonrası kan şekeri sonucunu yeterli yorumlayacağı da dikkate alınmalıdır.

İnsülin direncini şu şekilde şematize edilebilir

Daha çok karbonhidrat

Daha çok insülin

Daha çok insülin daha çok hipoglisemi

Daha çok hipoglisemi daha çok karbonhidrat

Daha çok karbonhidrat daha çok kilo

Daha çok kilo daha çok insülin

Daha çok insülin daha çok hipoglisemi atağı

Daha çok karbonhidrat daha çok

Yıllar sonra (5-10 yıl)

Diyabet

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.


Daha Fazla

Çimento Fabrikalarında B9 (Folat) Takibi İçin Sağlık Yönetim Sistemi Modeli

Sanayi toplumunun en önemli yapı taşlarından biri olan çimento fabrikaları, yoğun iş temposu ve zorlu çalışma koşullarıyla dikkat çeker. Bu koşullar altında çalışanların sağlığı yalnızca kişisel yaşamlarını değil, üretim güvenliğini ve iş sürekliliğini de doğrudan etkilemektedir. İş sağlığı ve güvenliği, yalnızca koruyucu donanım ve teknik tedbirlerle sınırlı kalmamalı; beslenme, bağışıklık ve metabolik denge gibi hayati unsurları da kapsamalıdır.

B9 vitamini (folat), kan yapımından sinir sistemi işlevlerine, zihinsel performanstan yorgunluk yönetimine kadar birçok kritik biyolojik süreçte rol oynar. Çimento fabrikaları gibi tozlu, yüksek ısıya maruz kalınan ve yoğun efor gerektiren ortamlarda, çalışanların folat düzeylerinin düzenli olarak izlenmesi hem iş kazalarının önlenmesi hem de iş verimliliğinin artırılması açısından büyük önem taşır.

Bu çalışma, çimento fabrikalarında görev yapan çalışanların B9 vitamini düzeylerini izlemeye ve yönetmeye yönelik bütüncül bir sağlık yönetim sistemi modeli sunmayı amaçlamaktadır. Böylece, iş güvenliği kültürünün yalnızca sahadaki teknik önlemlerle değil, insan sağlığını merkeze alan bir anlayışla güçlendirilmesi hedeflenmektedir.

1. Başlangıç Değerlendirmesi ve Veri Toplama

  • Tüm çalışanlardan yıllık periyodik sağlık muayenesi kapsamında B9 vitamini, B12 ve homosistein düzeylerini içeren kan tahlilleri alınır.
  • Çalışanların beslenme alışkanlıklarını anlamak için kısa bir beslenme anketi yapılır. (sebze, baklagil, tahıl tüketimi; fast-food alışkanlığı; gece vardiyası beslenme sorunları vb.)
  • Risk grupları (hamile kadın çalışanlar, genç işçiler, alkol kullananlar, yoğun vardiyalı çalışanlar) ayrı ayrı belirlenir.

2. Kantin ve Yemekhane Düzenlemeleri

  • Kantin menülerinde haftada en az 2 gün baklagil yemekleri (mercimek, nohut, kuru fasulye), her gün yeşil yapraklı sebze (ıspanak, brokoli, marul, roka) bulundurulması zorunlu hale getirilir.
  • Çalışanlara öğle yemeklerinde tam tahıllı ekmek, ara öğünlerde portakal, muz, ceviz gibi folat açısından zengin yiyecekler sunulur.
  • Yemekhane menülerinde “B9 dostu yemekler” etiketi konur; çalışan farkındalığı artırılır.

3. Vardiya Sistemine Uygun Beslenme Planı

  • Gece vardiyası çalışanlarına özel ara öğün paketleri hazırlanır. İçeriğinde haşlanmış yumurta, tam buğdaylı sandviç, yeşil sebze salatası ve kuru baklagil salataları bulunur.
  • Vardiya değişimlerinde işçilere, enerji düşüklüğünü önlemek için B9 yönünden zengin atıştırmalık kutuları (örneğin mercimekli börek, kuru üzüm-ceviz karışımı) dağıtılır.
  • Şekerli, gazlı içecekler yerine kantinde taze sıkılmış meyve suyu ve ayran teşvik edilir.

4. Eğitim ve Farkındalık Programı

  • Yıllık iş sağlığı güvenliği eğitimlerine “Beslenme ve İş Güvenliği” modülü eklenir. Burada B9 vitamininin dikkatsizlik, yorgunluk ve kazalarla ilişkisi basit örneklerle anlatılır.
  • Fabrika panolarına “B9 Güvenlik Köşesi” hazırlanır; afişlerle folat açısından zengin besinler tanıtılır.
  • Çalışanlara 3 ayda bir beslenme semineri verilir. Konu: “Bir tabak yemekle güvenliğinizi artırın.”

5. Takip ve Kontrol Mekanizması

  • Yıllık kan tahlilleri sonucu B9 düşük çıkan çalışanlar için bireysel beslenme planı yapılır.
  • Riskli çıkan çalışanlara ücretsiz veya düşük maliyetli folik asit takviyesi sağlanır.
  • İş yeri hekimi, her vardiyada kantin menüsünü denetler ve rapor düzenler.

6. İş Güvenliğiyle Doğrudan Bağlantı

  • Folat eksikliğinin yol açtığı yorgunluk, dikkat dağınıklığı ve ruhsal dengesizlikler, “iş kazası riski” parametresi altında değerlendirilir.
  • B9 seviyesi düşük çıkan çalışanlarda, vardiya planlamasında yüksek riskli görevlerde görevlendirme yapılmaz.
  • İş güvenliği kurullarına “beslenme verileri” düzenli olarak raporlanır.

7. Yatırım Maliyeti ve İşverene Katkı

  • Sistemin yatırım maliyeti düşüktür: Ekstra birkaç sebze-baklagil menüsü, düzenli kan tahlili ve eğitim programları.
  • İşverene getirisi yüksektir: Daha az iş kazası, daha az devamsızlık, daha yüksek verimlilik, daha düşük sağlık harcaması.
  • Çimento Fabrikaları için bu sistem, “çalışan sağlığı odaklı beslenme güvenliği projesi” olarak prestij kazandırır.

Bu model; fabrika kantininden sağlık muayenelerine, vardiya düzeninden eğitimlere kadar entegre bir sistemdir. Çalışanın tabağındaki mercimek çorbası ile iş güvenliği arasında bağ kurar ve “B9 vitamini görünmeyen iş güvenliği kaskıdır” anlayışıyla hareket eder.

Çimento fabrikalarında iş güvenliği, yalnızca kask ve maskelerle değil; güçlü, dayanıklı ve sağlıklı bir çalışan kitlesiyle mümkündür. B9 vitamini, çalışanların yorgunluğa karşı direnç göstermesinde, zihinsel odaklarını korumalarında ve bağışıklıklarının güçlü kalmasında kritik rol oynamaktadır.

Bu nedenle folat takibi, iş sağlığı yönetim sistemlerinin tamamlayıcı bir unsuru olarak ele alınmalı; periyodik kontroller, beslenme destek programları ve farkındalık eğitimleriyle desteklenmelidir.

Unutulmamalıdır ki, iş güvenliği yalnızca makineleri değil, insanı da korumakla anlam kazanır. Çimento fabrikalarında uygulanacak B9 takibi temelli sağlık yönetim sistemi, hem çalışanların yaşam kalitesini yükseltecek hem de işletmenin sürdürülebilir güvenlik kültürünü güçlendirecektir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Bu sitede yer alan içerikler yalnızca genel bilgilendirme amacı taşır. Paylaşılan bilgiler, bir hekim muayenesinin, tedavisinin veya profesyonel danışmanlığın yerini tutmaz. Buradaki bilgiler esas alınarak herhangi bir ilaç tedavisine başlanması, mevcut tedavinin değiştirilmesi ya da bırakılması uygun değildir.

Aynı şekilde, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili içerikler, bir iş güvenliği uzmanı, mühendis veya teknik ekip tarafından yapılması gereken değerlendirme ve kararların yerine geçemez. Bu bilgiler temel alınarak saha risk değerlendirmesi yapılması ya da mevcut sistemin değiştirilmesi önerilmez.

Sitede herhangi bir yasa dışı ilan ya da yönlendirme yapılması amacı bulunmamaktadır. İçerikler, sadece farkındalık yaratmak ve bilinçlendirme sağlamak amacıyla sunulmuştur.

⭐️⭐️⭐️

Daha Fazla

İşyerlerinde Gıda güvenliği

Gıda güvenliği, gıdanın kalitesini koruyan koşullar ve uygulamalar anlamına gelir. Bu uygulamalar kontaminasyonu ve gıda kaynaklı hastalıkları önler.

Çalıştıkları firmalarda gıda ile ilgili işler (Ahçı, çaycı, yemek servisi yapanlar, çay kahve vb gibi gıda servisi yapanlar) Hijyen Eğitimi Yönetmeliği gereğince Hijyen eğitimi alması ve aldığı eğitimi resmi olarak belgelendirmesi zorunludur. Hijyen Eğitim Yönetmeliğini okumak için aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz.(https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/07/20130705-3.htm)

Hijyen eğitimini firmamızdan alabilirsiniz.

Başvuru Mail: [email protected] Başvuru Tel: 0 530 568 42 75

Eğitim 8 saatliktir. Eğitim sonrasında verilen sertifika ömür boyu geçerli olup e-devlette kayıylıdır. Sertifikanın kaybedilmesi halinde e-devletten yenisini kendiniz de çıkartılabilirsiniz.

Hijyen Eğitimi ile ilgili yazımızı linke tıklayarak okuyabilirsiniz. (https://tetkik.com.tr/2024/08/19/hijyen-egitimi-zorunlulugu/)

Gıda güvenliği Neden Gerekli

Yiyecekler birçok farklı şekilde kirlenebilir. Bazı yiyecek ürünleri zaten bakteri veya parazit içerebilir. Bu mikroplar, yiyecek ürünleri düzgün bir şekilde işlenmezse paketleme işlemi sırasında yayılabilir. İşyerlerimizde yiyeceklerin uygunsuz şekilde pişirilmesi, hazırlanması veya saklanması da kirlenmeye neden olabilir.

Gıdaların doğru şekilde işlenmesi, depolanması ve hazırlanması gıda kaynaklı hastalık riskini büyük ölçüde azaltır. Bu sebeple öncelikli olarak işyerlerine gıda maddeleri satın alırken güvenli kaynaklardan satın alınmalı ve gıdanın gerektirdiği şekilde işyerine taşınması, depolanması sağlanmalıdır.

İşyerlerine Tüketilmek Üzere Alınan Gıda Kaynakları

Gıda maddelerinin hepsi kirlenebilir. Lakin bazı gıdalar yüksek risklidir. İlk sırralarda kırmızı etler, kümes hayvanları, yumurtalar, peynir, süt ürünleri, çiğ sebzeler ve çiğ balık veya kabuklu deniz ürünleri bulunur.

Gıda Güvenliğine Uyulmamasını Durumunda Oluşacak Durumlar

Gıda güvenliğine uyulmaması hastalıklara yol açabilir. Gıda kaynaklı oluşacak hastalıklar çok farklı belirtiler verir. İlk olarak mide sorunları veya mide rahatsızlığı, mide bulantısı, kusma ve/veya ishal gibi sorunlar oluşur. Gıda kaynaklı hastalıklar duruma gör şiddetli ve ölümcül olabilir. Özellikle yaşlı yetişkin çalışanlar, hamile çalışanlar ve bağışıklık sistemi zayıflamış çalışanlar risk altındadır.

Gıda Güvenliği Önerileri

Firmanızda gıda/yemek bölümünde çalışanların ellerinde kesik veya yara varsa, yiyecekleri tutmak için uygun eldivenler giymeli veya yiyecek hazırlamaktan kaçınmalıdırlar. Bu bölümden sorumlu yöneticilerin devamlı kontrol altında tutmaları geereken önemli bir husustur. Gıda Güvenliğini sağllamak ve gıda kaynaklı hastalık riskini azaltmak için çalışanların ellerini doğru zamanda ve doğru şekilde yıkamaları sağlanmalıdır.

  • Herhangi bir gıdayı ellemeden önce ve sonra
  • Tuvaleti kullandıktan veya bez değiştirdikten sonra
  • Hayvanlara dokunduktan sonra tekrar gıdalara dokunmadan önce eller yıkanmalıdır.

Gıda maddelerinde çapraz bulaşma konusu sıklıkla gözden kaçırılır. Bu tür kirlenmeleri – bulaşmaları önlemek için yapılması gerekenler;

  • Tüm kesme tahtaları ve mutfak aletleri her gıda maddesi ile yapılan işlem sonrası sıcak su ve sabunla yıkanmalıdır.
  • Hazırlama sırasında et, kümes hayvanları ve deniz ürünleri diğer yiyeceklerden ayrılmalıdır.

Gıda güvenliğini sağlamak, bulaşma ve zehirlenme riskini azaltmak için yapılması gerekenler:

  • Yemek hazırlamadan veya servis etmeden önce ilgili kişi ellerini dikkatlice ve doğru şekilde yıkamalıdır.
  • Mutfak çalışanlarınız ellerini sık sık yıkamalı ve kullandıkları bezleri dikkatli bir şekilde atmalı, böylece bakteriler yiyecek hazırlanan yüzeylere yayılmaz.
  • Sadece temiz tabak ve çatal bıçak kullanılmalıdır.
  • Her yiyecek için farklı olan doğru sıcaklığı öğrenip yeteri kadar pişirilmelidir. Pişirilen gıdanın sıcaklığı en kalın noktadan bir iç termometre ile kontrol edilmeli, asla yüzeyden kontrol edilmemelidir.
  • Kümes hayvanları, tüm kıymalar ve tüm doldurulmuş etler 73,8°C iç sıcaklığa kadar pişirilmelidir.
  • Deniz ürünleri ve biftekler veya pirzolalar veya kırmızı et kızartmaları 62,7°C iç sıcaklığa kadar pişirilmelidir.
  • Artanları en az 73,8°C iç sıcaklığa kadar tekrar ısıtılmalıdır.
  • Çiğ kıyma, tavuk, yumurta ve balık servis edilmemeli ve yenmemeli.
  • Yumurtaları beyazı ve sarısı katılaşana kadar pişirilmelidir.
  • Balık opak görünmeli ve kolayca pul pul dökülmelidir.
  • Yiyecekler hemen buzdolabına koyulmalı veya dondurulmalıdır.
  • Yiyecekleri satın alındıktan sonra mümkün olan en kısa sürede doğru sıcaklıkta saklanmalıdır.
  • Alışveriş işleri bitirdikten sonra değil, işin başında yapılmalıdır.
  • Artanlar servis edildikten sonra 2 saat içinde buzdolabına konmalıdır.
  • Sıcak yiyecekler daha hızlı soğuyabilmeleri için geniş, düz kaplara koyulmalıdır.
  • Dondurulmuş yiyecekler çözülüp pişirilmeye hazır olana kadar dondurucuda tutulmalıdır.
  • Yiyecekleri buzdolabında veya soğuk akan suyun altında (ya da yiyecekler çözüldükten hemen sonra pişirilecekse mikrodalgada) çözülmelidir; yiyecekler asla oda sıcaklığında tezgahta çözülmemelidir. (Bu konu mikrodalganın gıdalar üzerindeki olumsuz etkileri olduğu görüşleri sebebi ile yaygın olarak uygulansa da şimdilik kesin bir uygulama olarak söylenemez)
  • Artan yemeklerin üzerine, hazırlandıkları ve saklandıkları tarihleri ​​açıkça belirten bir etiket yapıştırılmalıdır.
  • Alışılmadık bir kokusu veya tadı olan gıdaları kullanılmamalıdır.
  • Pişmiş et veya balığı, çiğ etin konulduğu tabağa veya kaba, iyice yıkamadan tekrar konmamalıdır.
  • Hiçbir yiyecekten küf kesilmemeli ve “güvenli” görünen kısımları yemeye veya servis edilemeye çalışılmamalıdır. (Küf, görebileceğinizden daha uzağa, yiyeceğe yayılabilir.)
  • Yiyecekler satın alınmadan önce de kirlenmiş olabilir. Bu sebeple satın alırken veya sipariş teslim alınırken kontrol edilmelidir.
  • Son kullanma tarihi geçmiş yiyeceklere, mühürleri bozulmuş paketlenmiş yiyeceklere veya şişkin veya çukurlu kutulara dikkat edin ve bunları satın alınmamalı veya KULLANILMAMALIDIR.
  • Olağandışı bir koku veya görünüme sahip veya bozulmuş bir tada sahip yiyecekleri KULLANILMAMALIDIR.
  • Evde hazıranmış konserve edilmiş yiyeceklerin temiz koşullarda hazırlandığından emin olmadan KULLANILMAMALIDIR. (Evde konserve edilmiş yiyecekler , ciddi bir gıda kaynaklı hastalık olan botulizmin en yaygın nedenidir)
  • Buzdolabının sıcaklığı 4,4°C’ye, dondurucunun sıcaklığı ise -17,7°C’ye ayarlanmalıdır.
  • Yenmeyecek yiyecekler hemen buzdolabına kaldırılmalıdır.

Firmanızda yemek sonrası hastalanan olduğunda aynı yemeği yemiş kişiler sorgulanmalı benzer şikayetleri olanlar var ise ilgili öğün veya yemeğe ait saklanmış numuneler derhal usulüne uygun olarak analize gönderilmelidir.

17 Aralık 2011 tarihinde 28145 sayılı Resmi Gazete de yayınlanan Gıda Ve Yemin Resmi Kontrollerine Dair Yönetmeliğin 41. maddesinde ”Gıda zehirlenmelerinde ya da zehirlenme şüphesi bulunan durumlarda zehirlenmeye neden olabilecek gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerden alınan numunelere ait her türlü muayene ve analiz ücretleri dahil tüm masraflar ilgili faaliyetten sorumlu gerçek veya tüzel kişilerce ödenir” hükmü yer almaktadır. İlgili yönetmelik linki aşağıdadır. https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/12/20111217-7.htm

5113 sayılı “Gıdanın Resmi Kontrolü ve İdari Yaptırımlar Prosedürü ile Gıda Zehirlenmesi veya şüpheli durumlarda gıdalarla ilgili uygulanacak usul ve esaslar İl Valilikleri koordinasyonunda İl Tarım Müdürlüklerinin yönetimindedir.

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Sedef Hastalığı (Psoriasis)

Sedef Hastalığının Oluşma Mekanizması
Sedef hastalığı; Normalde her 26 – 28 günde düzenli olarak yenilenen insan cildinin (epidermisin) üst dokusunun daha kısa sürede yenilenmesi ve hücre/ dokuların üst üste binmesi ile meydana gelir.

Cilt 3 tabakadan oluşur. En üstte Epidermis, ortada Dermis, altta Hypidermis

En üst tabakadaki epidermiste hücrelerin yenilenmesi için birçok molekül var. Bunlardan biriside keratinositlerdir.

Sedef hastalığında; cildin dermis tabakasında bulunan keratinositlere vücudumuzun bağışıklık hücreleri (CD4T isimli T hücreleri) yabancı madde muamelesi yapıyor ve saldırıyor. Bu duruma karşı gelişen reaksiyon ile keratinositlerde aşırı bölünme ve çoğalma meydana geliyor. Üstteki epidermisin – keratinositlerin ömrü bitmeden alttan yenileri geliyor. Bunun sonucu olarak üstte pullu, döküntülü lezyonlar oluşuyor.

Bu günkü modern tıp bilimi olarak sedefin (psoriasis) patolojisini yani doku ve hücrelerdeki değişimi biliyoruz, lakin hastalığın sebebini ne yazık ki henüz bilmiyoruz.

Bağışıklık hücresi olan CD4T neden saldırır, stokinler neden salınır, bu hücreler sanki kanser gibi neden kontrolsüz bölünür sorularının bugün için net bir cevabı yok.

Sedef (Psoriasis) çok fazla sayıda sebebi olan bir hastalıktır.

Aşağıda yer alan örneklerin çoğunun kökeni aslında bir birine bağlıdır.
🔸”AĞIR STRES ” sedef hastalığına neden olur.
🔸Aşırı geçirgen bağırsaklar (toksinler) sedef hastalığına neden olur.
🔸Düşük D vitamini ve çinko sedef hastalığına neden olur.
🔸Bazı temizlik ürünleri (Deterjan, Sabun, Sampuan, Çamaşır Suyu vs.) sedef hastalığına neden olur.
🔸Fiziksel ve kimyasal travmalar (Köbner Fenomeni) sedef hastalığına neden olur.
🔸Tarım ilaçları ve böcek ilaçları sedef hastalığına neden olur.
🔸Lityum ve beta adrenejik blokör ilaçlar (Tansiyon, Aritmi, psikiyatrik ilaç) sedef hastalığına neden olur.
🔸Hipokalsemi (düşük kalsiyum ) “bu aynı zamanda düşük D vitamini demektir” sedef hastalığına neden olur.

NOT: Koebner fenomeni, bazı dermatolojin hastalıklarda görülen, travma sonrası hastalığa ait lezyonların ortaya çıkması olayıdır. Ters Koebner fenomeni ise deri lezyonlarının travmalar sonrasında kaybolması olayıdır.

1️⃣. Aşırı Geçirgen Bağırsakları olan bir kişide aslında barsaklardan emilmemesi gereken toksinler, ölen bakteri zarları, ağır metaller bağırsak duvarının geçirgen olması sebebi ile vücudun içine yani kana geçer. Bağışıklık sistemi vücuda ve dolayısı ile kana karışa istenmeyen maddelere karşı tepki verir ve yok etmeye çalışır.

🔸 Ölen bakterilerin zarlarında bulunan bazı maddeler (Proteinler vb gibi) ile vücudumuzdaki doku/hücre yapılarında yer alan bazı maddeler (Proteinler vb gibi) bir birine benzer.

🔸 Bakteri zarlarını düşman olarak işaretleyen moleküller keratinositleri de düşman olarak işaretliyor ve vücudumuzun koruyucu elemanları işaretlenmiş bakteri zarlarına saldırırken benzerlik sebebi ile yanlışlıkla işaretlenmiş olanlara da (keratinositlere) saldırıyorlar.

2️⃣. Annemi kaybettim sedef oldum, İşten çıkarıldıktan sonra sedef başladı, üniversite sınavına hazırlandığım dönem sedef başladı, boşandım sedef başladı…? Bunları sık sık duyarsınız

🔸Çünkü hepsi ağır stres içerir ve ağır stres bağırsak geçirgenliğini artırır (Aşırı Geçirgen Bağırsak)

3️⃣. Düşük kalsiyum sedefi tetikler. Eğer bağırsaklarda sorun varsa kalsiyum emilimi ve kan/serum düzeyi dengesizdir. (Kalsiyum, hücrelerin bölünmesinde görev alır. Hatırlayın: Sedef, tetikleyici sebeplerle deride fazladan hücre bölünmesidir)

4️⃣. D vitamini düşüklüğü sedefi tetikler. Kalsiyum bağırsaklardan D vitamini ile emilir. D vitamini yoksa kalsiyum da yoktur. D vitamini aynı zamanda cilt dokusundaki langerhans bağışıklık sistemi için hayati önemdedir.

NOT: Langerhans Hücreleri (LC), başlıca epidermiste, ayrıca bazı mukoza epitel- lerinde ve bağ dokusunda bulunan, makrofajlar gibi immünolojik güce sahip, kemik iliği kökenli özel dendritik hücrelerdir.

5️⃣. Bazı Deterjanlar, tarım ilaçları, böcek ilaçlarına da bağışıklık sisteminin tepkisi zaten kaçınılmazdır.

6️⃣. Lityum; tiroit bezine iyot girişini engeller ve hipotiroidiye neden olur. Aynı zamanda Anti-TPO artışına neden olur. Hipotiroidi aşırı geçirgen bağırsak sendromunu tetikler. Anti-TPO zaten bir antikor ve vücudunuzdaki bize ait dokuyu yabancı görüp saldırır.

🟠GÜNÜMÜZDE KULLANILAN KLASİK TEDAVİLER

1️⃣ Öncelikle Sedef hastalığını oluşturan sorun ne ?
➖Hücre dış ve iç etkenler (yukarıda anlatılan) sebebiyle kontrolsüz ve zamansız çoğalıyor. Bu çoğalmaya en son noktada sebep nedir ?

Cevap: CD4T (Bağışıklık Sisteminin Molekülü)

➖Günümüzde rutin tedavilerde siklosporin losyonu (Siklosporin bir mantar türünden elde edilen bağışıklık baskılayıcı ilaç) ya da kortikosteroid kremleri kullanılıyor İlaçlarla bağışıklığı baskılayalım ve CD4T’nin keratinositlere saldırmasını önleyelim. Saldırı olmayınca keratinositler çoğalmasın.

Bu tedavi şekli maalesef tavandan yere su damladığında sadece yerleri kurulamak gibi. Tavanı tamir etmediğimiz sürece yerler devamlı ıslanacak.

🔸Üst deride koruyucu langerhans hücreleri olduğunu yazmıştım. Bir yabancı, patojen, toksin görürse antijenleri (koruyucu -işareetleyici hücreleri) arttırır. Artan işaretleyiler vücudun kendi dokusunu da işaretler. Bu işaretli yabancıyı gören makrofaj hücresi de onu yok eder. siklosporin losyonu işte bu langerhans hücresini ve makrofajları baskılar.

Bu çözümün doğrucağı önemli bir de sorun var: Bu şekilde bağışıklığı baskılarsak vücut savunmasız kalır. Vücut savunmasız kaldığında hastalık yapıcı patojenler yolu ile riski artar, böbrek ve karaciğer zarar görür.

2️⃣ Bu süreçte pratik zeka ile düşüneceğimiz şu olur: Biz de keratinositlerin bölünüp çoğalmasını engelleriz. ÇOK DA MANTIKLI GİBİ DURUYOR.

Bu mantıklı düşüncemizebirbakalım;

➖Zaten kanser tedavisinde de aynısını yapmıyor muyuz? Kanser neydi ; kontrolsüz şekilde hücrelerin hızlıca bölünmesi.
➖Tamam işte olayı çözdük burada da bölünmeyi engelleriz ve sedef durur.

Ne ile durduracağız bölünmeyi ? Evet sizin de aklınıza ilk gelen METOTREKSAT ile..

METOTREKSAT ne yapıyordu? Hücre bölünmesinde S fazında devreye giriyor ve hücre bölünmesini engellyordu. Bazı kanser türlerinde de kullanılalan metotreksat, sedefte de haftada 10-25 mg arasında bir dozda kullanılır.

🔸Metotreksat bir FOLİK ASİT ANTAGONİSTİDİR…Bizim B9 diye bildigimiz vitaminin formu olan folik asit hücre bölünmesinde görev alır. Folik asitin hücrede görev yapması engellenince hücre bölünemiyor ve sedef duruyor…Harikayız!

Lakin hemen aklımıza geliveren birr durum var; Örneğin kemik iliğinde kırmızı kan hücresi, beyaz kan hücresi, hemoglobin ya da karaciğer hücresi üretilirkende B9 (folik asit) gerekli.

Metotreksat bütün HEPSİNİ ENGELLER….Zaten bildiğiniz gibi B9 eksikliği anemi sebebidir.
(Ve büyük yan etkisi kemik iliğini baskılamaktır),

Eveeet Kanser hastalarına kemoterapi veriyoruz ve tedavi sürecinin kişinin vücudunda ne kadar tahribat yaptığını görüyoruz. Şimdi de sedefte Metoteraksat kullandık…Kanser tedavisinden farkı ne?

Metoteraksat çok daha hafifi diyenler olacaktır. Fakat unutmayın tüm B9 (folik asit) sürecini bloke edeceğiz sedefi tedavi edebilmek için…Kullandığımız sürece semptomları baskılayacağız lakin B9 olmadığındaki sonuçlara katlanacağız.. Mümkün değil..

NE YAPALIM DA TEDAVİMİZ HASTAYA ZARAR VERMESİN..?

1️⃣ Yukarıda sedefin sebebi mekanizmada yazdığım önemli sebeplerden biri olan Bağırsak geçirgenliği mutlak surette engellenmeli – tedavi edilmeli.
🔸Öncelikle hastanın gıda alımı düzenlenmeli. (Diyeti belirlenmeli)

  1. Süt ve süt ürünleri,
  2. Gluten,
  3. Lektin,
  4. Laktoz,
  5. Histamin,
  6. IGF-1 içeren besinler,
  7. İşlenmiş gidalar(etler),
  8. Basit karbonhidratlar,
  9. Kızartmalar,
  10. Fazla meyve tüketimi TERK EDİLMELİ..

🔸Sofradan Her zaman doymadan kalkmalı ve gece AÇ yatılmalı.
🔸Yemekten önceki 30 dakikadan başlayarak, yemekte ve yemekten sonraki 15 dakika su içilmemeli.(mide asitini azaltır ve hem sindirim zorlaşır, hem vitamin mineral emilimi azalır, hemde bağırsak geçirgenliğine neden olur)
🔸Sıvı BENTONİT KİL (yenilebilir tip) ya da aktif kömür (karbon) destegi ile bağırsaktaki toksinler baglanıp atılmalı.

2️⃣ Ne yaparsak yapalım toksinler bağırsaktan geçtiğini veya bakteriyel, viral, fungal sebepli yabancı maddelerin kana geçtiğini yada başka hastalık için kullanılan ilaçların toksik etkilerinin oluştuğunu düşünelim.

🔸Bu durumla karşılştığımızda veya bu ihtimaller geliştiğinde bu toksi / yabancı maddeleri bağlamamız yani zararsız hale getirmemiz gerekiyor. Özellikle karaciğerde bu toksinler yok edilmeli ki vücudumuza yayılarak yukarıda belirttiğim ve başka hastalıklarda da yazacağım reaksiyonlar gelişmesin.
Bu durdurma / bağlama olayını antioksidanlar vasıtası ile yapabiliriz. En önemli iki antioksidanımız;
Glutatyon
Resveratrol

3️⃣ Endotel hasarlar

🔸Yukarıda mekanizmada ayrıntılı yazılı olduğu gibi Langerhans hücreleri antijen sunup patojeni işaretlediler. İşaretlenen hücrelere saldıracak olan bağışıklık hücrelerinden bazıları damarlardan dışarıya sızarak olay yerine gelir.
🔸Bağışıklık hücreleri sızarken endotel hücrelerine zarar verirler. Bu endotel hasarı önlenmelidir. Bunun için en güçlü endotel hasar onarıcı ve önleyici

Hesperidin (P Vitamini)

4️⃣ A vitamini formları

🔸Sedef lezyonlarını yok etmede bir A vitamini türü olan etretinat etkilidir. Keratinositlerin bölünmesinde fonksiyonu vardır FAKAT;
➖Yarılanma ömrü (yani vücutta kalma süresi – kandan atılma süresi) çok uzun olduğu için toksik etkiye neden olmaktadır (nörotoksik)
🔸Bu sebeple sedef hastalığında kar zara düşündüğümüzde kullanımı uygun değildir. Bunun yerine Asitresin formunda A vitamini kullanımı başlanmıştır. Ama maalesef ülkemizde şimdilik bu form yok….

🔸Bunun yerine şu anda kullanılabilecek olan, ülkemizde de bulunan
lutein& zeaksantin formu var

5️⃣. VİTAMİN D3
🔸 Keratinositlerde bölünmeyi baskılar. D3 vitamininin KALSİPOTRİOL formunda olan kremden günde 2 kez toplam 2 ay kullanılabilir.

6️⃣ ANTHRALİN MERHEM FORMÜLÜ
🔸 Salisilik asit, dithranol ve çinko oksit pastası(%10) şeklinde bir krem ile pullanma önlenir. Bu diğer tedavilerin hızını artırır. Çok çeşitli formlarda piyasada satıldığı için bunu ECZACINIZ’a söyleyin o size hazırlar ve piyasadakilerden daha etkili olur.

Majistral Formülü
📍Dithranol : 2 g
📍Salisilik asit: 0.5 g
📍Çinko oksit pastası: 100 g

🔸Sabah ve akşam sürülecek 30 dakika sonra ise yıkanacak bu krem sürekli vücutta durmayacak.

7️⃣. Sabun, deterjan kullanılmamalı. Uygun şampuanlar günlük temizliktede kullanılmamalı. Sabun ve deterjan sedefte zarar verir.

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Gastroenterit (Akut Barsak Enfeksiyonları)

Öncelikle izahat için akut yani ani gelişen, kronik yani zaman içinde gelişen tanımlarını bilmeliyiz.

Kronik Gastroentritler genel olarak sindirim sistemi başta olmak üzere diğer sistem hastalıklarına eşlik eden çokdaha nadir bir durum olduğu için aşağıda bahsedilmeyecektir.

Konumuz Akut (Ani gelişen) gastroenteritler, mide ve bağırsakların enfeksiyon veya iltihaplanmasıyla (enflamasyonuyla) tetiklenen kısa süreli bir hastalıktır.

Gastroenterit asıl olarak ishal (diyare) ile seyrederken, ishale bulantı, kusma, ateş ve karın ağrısı eşlik edebilir.

İshal, bağırsak hareketlerinin artması, dışkı miktarının fazlalaşması ile günlük dışkı sayısının artması ve dışkı kıvamının bozularak yumuşak, sulu bir görünüm alması olarak tanımlanır.

Gastroenteritin birçok farklı nedeni olabilir:

  • Virüsler
  • Bakteriler
  • Parazitler
  • Kimyasallar
  • Belirli tepkiler ilaçlar ve yemek

Bulaşma ile Meydana gelen Gastroenteritler?

Akut gastroenteritler genellikle bir virus veya bakteri, daha nadir olarak da bir parazit içeren dışkı ile bulaşmış olan yiyeceklerin yenilmesiyle, su veya diğer içeceklerin içilmesiyle, etkenle temas etmiş kirli ellerin ağıza götürülmesi ile ortaya çıkar.

  1. Kişisel hijyenine dikkat etmeyenlerde hastalık kişiden kişiye de bulaşabilir.
  2. Hijyenik olmayan şartlarda hazırlanmış veya saklanmış yiyeceklerin tüketilmesi ile bulaşabilir.
  3. Kirli su, yıkama sırasında yiyeceklere hastalık etkenlerinin bulaşmasına neden olabilir.
  4. Kirli sulardan yakalanmış balık ve deniz ürünleri de akut gastroenteritler için kaynak olabilirler.

Gastroenterit Olduğumuzu Nasıl Anlarız?

Hastalığın etkeni ne olursa olsun tüm gastroenteritlerde ishal görülür.

Virüsler ile gelişen ishalde dışkıda kan görülmez iken bazı bakteriler kanlı, sümüksü bir ishale neden olur. Bazıları bakteriyel ishaller kansız, sulu veya su gibi dışkıya da yol açar. Akut gastroenteritlerde bulantı, kusma, karın ağrısı ve ateş sık olarak gelişir.

İshal, kusma ve yüksek ateşe bağlı olarak dehidratasyon (vücudun aldığından daha fazla su kaybetmesi durumu) tablosu gelişebilir. Bazen bağırsakta gaz toplanması, baş ağrısı, halsizlik de görülür.

Dehidratasyon, bebekler ve küçük çocuklarda daha sık görülür. İshal, kusma ve ateş sonucu gelişen sıvı kaybı vücudun elektrolit (tuz ve mineral) dengesini de bozabilir. Bebeklerde ve küçük çocuklarda birkaç saat içerisinde vücuttan aşırı sıvı kaybı olabilir.

Hafif dehidratasyon geliştiğini gösteren belirti hastanın susamış olmasıdır.

Vücuttan su kaybı arttıkça susuzluğa ek olarak dudak ve ağız kuruluğu, uykuya meyil, gözyaşında azalma veya gözyaşının gelmeyişi, göz kürelerinde çökme, nabızda hızlanma, el ve ayaklarda soğukluk, derin veya hızlı solunum, idrar miktarında azalma olabilir.

Ağır dehidratasyonda bunlara ek olarak dalgınlık, kan basıncında düşme, hiç idrar çıkarmama ve şok görülebilir.

Gastroenteritin Teşhisi Nasıl Konur?

Şikayetleri olan kişinin hastalık öyküsü (anamnezi) ve fizik muayene bulguları genellikle akut gastroenterit tanısı için yeterlidir. Kişinin şikayetlerinin ağırlığı ve fizik muayenesindeki bulgulara göre hekimler gerek gördükleri tetkikleri

Kişinin şikayetlerinin ağırlığı ve fizik muayenesindeki bulgulara göre hekimler gerek gördükleri (bazı bakteri ve parazitlerin oluşturduğu ishallerin tedavisinde antimikrobiyal ilaçların kullanılması gerektiğinden, hastalık etkeninin bu mikroplardan biri olabileceği düşünüldüğünde bunlara yönelik) dışkı tetkikleri ve diğer tetkikler yaptırabilir. Kanda tuz ve minerallerin düzeyine de bakılması gerekebilir.

En yaygın olarak yapılan tetkik direk gaita incelemesi ve gaita kültürüdür. Ayrıca serolojik testler, PCR, patolojik incelemeler, vb tetkikler de akut barsak enfeksiyonlarında tanı koymak amacıyla kullanılır.

Hasta numunesinde (gaita, idrar, kan, BOS, balgam, kusmuk, vb.) uygun laboratuvar yöntemleri ile yapılan inceleme sonucunda Akut barsak enfeksiyonuna neden olan etkenin (virüs, bakteri veya parazitin) saptanması ile tanı konur.

Gastroenteritin Tedavisi Nasıldır?

Akut gastroenteritlerin çoğu kendiliğinden düzelir. Tedavi genellikle belirtilere yönelik uygulanmaktadır.

Doktor tarafından uygun görüldüğü takdirde ve doktorun önerdiği şekilde ilaç kullanılmalıdır.

İshal kesici ilaçlar kullanılmamalıdır.

İshal düzelene kadar yağsız ve posasız gıdalarla ishal diyeti uygulanmalıdır ve hastanın ağızdan bol sıvı alması sağlanmalıdır. İshale bağlı gelişen sıvı ve tuz kaybı oldukça önem taşımaktadır.

İshal süresinde iştahsızlık sıktır. İshal belirtileri olan çocuklara sık aralıklarla besinler verilmelidir. İshalin erken döneminde çocuğun aç ve susuz bırakılmaması, alışık olduğu sıvı besinlerin alabildiği miktarlarda verilmesine devam edilmesi,  sıvı ve tuz kaybının gelişmesini önlemeye yeterlidir. Anne sütü alan bebeklerde emzirme devam ettirilmelidir. Büyük çocuklar ise alışık olduğu sıvı besinler ile beslemeye devam edilmelidir. Yoğurt, ayran gibi besinler besin değeri yüksek olan yağsız et, katı yumurta gibi besinler tercih edilmelidir. İshal durana kadar liften zengin besinler (fazla posa bırakan çiğ sebze ve meyveler) bağırsak hareketlerini arttırdığı için önerilmemektedir. Yağ emilimi bozulmamış olmasına karşın çok yağlı besinler bağırsaklardan geçişi hızlandırdığı için birkaç gün verilmemelidir.

Gastroenteritten Korunma Yolları Nelerdir?

El yıkama; akut gastroenterite yol açan mikropların bulaşmasını önleyen en önemli yöntemdir.

Kişisel korunma önlemi olarak;

Ellerinizi;

  1. Yemeklerden önce ve sonra,
  2. Yemeklerinizi hazırlamadan önce ve sonra
  3. Tuvaletten önce ve sonra,
  4. Bebeğinizin beslemeden önce, altını temizledikten önce ve sonra,daima sabunla, bol ve temiz su kullanarak yıkayınız.

Ellerinizi yıkarken her tarafını (ön ve arka parmak aralarını, tırnak içlerini ) iyice temizlediğine emin olana kadar yıkamaya özen gösteriniz.

Su Güvenliğiniz İçin;

  1. Mutlaka temiz su tüketiniz.
  2. Mümkünse resmi izinli ambalajlı su kullanınız.
  3. Bulunduğunuz bölgede kuyu suyu yada depo suyu kullanılıyorsa, klor kullanma talimatına uygun şekilde mutlaka suyunuzu  klorlayınız.
  4. Kaynağını bildiğiniz ve temizliğinden emin olduğunuz suları kullanınız.
  5. Zorunlu hallerde suyunuzu en az 10 dakika kaynatarak kullanınız.

Gıda Güvenliğiniz İçin;

  1. Tüm meyve ve sebzeleri tüketmeden hemen önce bol ve temiz su ile yıkayınız.
  2. İyice piştiğinden emin olduğunuz gıdaları tüketiniz.
  3. Pişirilmiş dahi olsa uygun şekilde saklanmayan gıdalarda mikrop üreyebileceğini unutmayınız, bu nedenle uygun şekilde saklanan gıdaları tüketiniz
  4. Açıkta satılan gıda maddelerini kesinlikle tüketmeyiniz.
  5. Kümes hayvanları, kasaplık hayvan etleri ve ürünleri tam olarak pişirdikten sonra tüketiniz.
  6. Pastörize edilmiş süt ve süt ürünleri kullanınız.

Unutulmamalıdır ki hasta kişiler, ishali düzeldikten sonra birkaç gün içinde de bulaştırıcı olabilir. Aile içinde hastalığın yayılımını önlenmek için hastanın kullandığı tabak, çatal, kaşık, bıçak temizlenmeden başkalarınca kullanılmamalı, hastanın özellikle dışkı ile temas etmiş kirli kıyafetleri sıcak su ile yıkanmalı, tuvalet klor içeren temizleyicilerle ya da çamaşır suyuyla temizlenmelidir.

Gastroenteritte Kimler Riskli Gruptadır?

Hastalıktan en çok kişisel temizlik kurallarına dikkat etmeyen, el yıkama alışkanlığı olmayan, yiyecekleri tüketmeden önce iyi yıkamayan ve yeterince pişirmeden yiyen, güvenli içme ve kullanma suyuna ulaşımın olmadığı toplum/kişiler ve çocuklar etkilenmektedir.

Akut ishal belirtileri göstermeleri durumunda hastaların; özellikle çocuk, yaşlı ve hamilelerin sağlık kuruluşuna başvurmaları gerekmektedir.

Gastoenteritte İleri Düzey Bilgiler

Öyküde sorulması gerekenler

  1. Hastanın yaşı
  2. İshalin başlangıç zamanı ve süresi
  3. Dışkının özelliği (sulu, yumuşak veya kanlı)
  4. Dışkılama sıklığı ve miktarı
  5. Kusma olup olmadığı: Kusmanın sayısı ve süresi
  6. Ateş varlığı: Ateşe eşlik eden belirtiler (konvülziyon, yeni geçirilmiş sistemik infeksiyon)
  7. Karın ağrısı (kramp veya tenezm) varlığı: Karın ağrısının yeri, özelliği,
  8. İshalden önceki beslenme durumu (Özellikle çocuklar için) Yakın zamandaki gıda alımı (etken mikroorganizma kaynağı)
  9. Seyahat öyküsü
  10. İçme suyu kaynağı
  11. Hastalığın ortaya çıktığı yer (bakımevi, hastane)
  12. Meslek (çocuk veya yaşlı bakımevi çalışanı, çocuk servisi hemşiresi vb.)
  13. Ev hayvanı besleme
  14. Altta yatan hastalık varlığı: Diyabet, kalp, kronik akciğer hastalığı, kronik böbrek yetmezliği, HIV
  15. Kullanılan ilaç: Laksatif, antasit, proton pompa inhibitörü, kolşisin, antibiyotik, alkol, steroid
  16. Son idrar çıkarılan zaman (Dehidratasyon varsa)

Teşhis Algoritması

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla