Neden Gaz Var Bağırsaklarımızda?

İnsan vücudu, sindirim süreci boyunca gerçekleşen fizyolojik, kimyasal ve mikrobiyal süreçlerin yan ürünü olarak ortaya çıkan, bir kısmı dışarı atılan, bir kısmı ise kana karışarak sistemik dolaşıma katılan bağırsak gazı (intestinal gaz), fizyolojik olarak normaldir.

Bağırsak gazı (intestinal gaz) miktarı, bileşimi ve dışa atılma biçimi bireyden bireye farklılık gösterebilir. Aşırı gaz oluşumu veya gazın düzgün atılamaması, dispepsi, şişkinlik ve ağrı gibi semptomlara yol açabilir.

Bağırsak Gazının Tanımı ve Bileşimi

  • Azot (N₂) – %20-90
  • Oksijen (O₂) – %0,1-2
  • Karbon dioksit (CO₂) – %10-30
  • Hidrojen (H₂) – %10-50
  • Metan (CH₄) – %0-10
  • Hidrojen sülfür (H₂S), amonyak (NH₃), skatol, indol, merkaptanlar gibi eser koku veren bileşikler

Bağırsak gazının kokusu, aslen kükürt bileşiklerinden kaynaklanır. Kişiden kişiye bağırsak gazı içeriği, bağırsak mikrobiyotası, beslenme alışkanlıkları ve sindirim sisteminin fizyolojisine göre değişmektedir.

Gaz Oluşumunun Temel Kaynakları

Bağırsak gazı, üç ana yolla oluşur.

Yutulan Hava (Aerofaji)

Konuşurken, yerken, sakız çiğnerken veya hızlı yemek yendiğinde hava yutulabilir. Bu hava yemek borusu ve mideye ulaşır. Buradaki gazlar genellikle geğirme yoluyla dışarı atılır. Ancak bir kısmı ince bağırsaklara geçerek gaz birikimine katkıda bulunur.

Kimyasal Reaksiyonlar

Asit-baz reaksiyonları, örneğin mide asidinin pankreatik bikarbonat ile nötralize edilmesi, karbon dioksit üretir. Bu da özellikle ince bağırsakta geçici gaz birikimine yol açabilir.

Mikrobiyal Fermantasyon

Kolonun (kalın bağırsağın) en önemli gaz kaynağıdır. Sindirilemeyen karbonhidratlar (lifler, oligosakkaritler, nişasta) kolona ulaşır. Burada yerleşik mikroorganizmalar tarafından fermantasyona uğratılır. Bu işlem sonucunda hidrojen, metan, karbon dioksit ve bazı kısa zincirli yağ asitleri oluşur.

Mikrobiyota ve Gaz İlişkisi

Bağırsak mikrobiyotası, gaz üretiminin merkezinde yer alır. Özellikle:

  • Bacteroides ve Firmicutes türleri karbonhidratları fermente eder.
  • Methanobrevibacter smithii, hidrojen gazını metana çevirir.
  • Desulfovibrio gibi sülfat indirgeyici bakteriler, kükürt içeren bileşiklerden H₂S üretir.

Mikrobiyotanın yapısı, bireyler arasında büyük farklılıklar gösterdiğinden, üretilen gaz miktarı ve bileşimi de değişkendir.

Diyet ve Gaz Üretimi

Besin içeriği, gaz üretiminde belirleyici bir faktördür.

Aşağıdaki gruplar en çok gaz üretimine neden olanlardır:

  • Oligosakkaritler: Rafinoz, stakiyoz (ör: baklagiller)
  • Fruktoz: Meyve şekeri (elma, armut, mısır şurubu)
  • Laktaz eksikliği olanlarda laktoz: Süt ürünleri
  • Sorbitol ve mannitol gibi şeker alkolleri: Şekersiz sakız, diyet ürünler
  • Çözünür lifler: Yulaf, arpa, muz

Bu bileşikler ince bağırsakta sindirilemez ve kolona geçerek fermantasyona uğrar.

Gazların Emilimi ve Atılımı

Gazlar genellikle 3 yolla sistemden uzaklaştırılır

  1. Rektum yoluyla atılım (flatulans): Günlük ortalama 14-25 kez.
  2. Akciğerler yoluyla difüzyon: Kanda çözünerek solunumla dışarı atılır.
  3. Geğirme (erüktasyon): Mide gazının yemek borusu aracılığıyla ağızdan çıkışı.

Her birey günlük ortalama 500-1500 ml arasında gaz üretir. Bunun büyük bir kısmı fark edilmeden atılır.

Aşırı Gaz Oluşumu ve Klinik Önemi

Normalden fazla gaz oluşumu aşağıdaki durumlara bağlı olabilir.

  • Laktaz eksikliği (laktoz intoleransı)
  • Fruktoz malabsorpsiyonu
  • İrritabl Bağırsak Sendromu (IBS)
  • SIBO (küçük bağırsakta bakteri çoğalması)
  • Disbiyozis (mikrobiyal dengenin bozulması)

Bu durumlarda gaz, şişkinlik, karın ağrısı, kramp ve dışkılama problemleri sık görülür. Bazı bireylerde gazın dışa atılması da zor olabilir; bu da ciddi rahatsızlık hissine neden olabilir.

Gazın Fonksiyonel ve Fizyolojik Rolü

Bağırsak gazı sadece bir artık ürün değildir. Bazı işlevleri de vardır.

  • Bağırsak duvarının gerilimini düzenleyerek motiliteye katkıda bulunur.
  • Mikrobiyal çeşitlilik ve dengeyi sürdürmede rol oynar.
  • Kısa zincirli yağ asitlerinin oluşumu sırasında faydalı metabolitler (asetat, propiyonat, bütirat) üretilir.

Ancak bu yararlı etki, kontrollü bir üretim ve etkili bir eliminasyon süreciyle mümkündür.

Gaz ve Psikolojik Durumlar

Stres, kaygı ve yeme davranışları, gaz oluşumunu ve algısını etkiler. Özellikle irritabl bağırsak hastalarında gaz, normalden daha rahatsız edici algılanır. Beyin-bağırsak ekseni, bu algısal farklılıkların temelini oluşturur.

Gaz Yönetiminde Yaklaşımlar

Gazla ilişkili rahatsızlıkların yönetimi çok yönlüdür:

Beslenme Düzenlemesi

  • FODMAP diyeti (fermente olabilen kısa zincirli karbonhidratların azaltılması)
  • Laktoz ve fruktozdan kaçınma
  • Gaz yapan gıdaların azaltılması

Probiyotik ve Prebiyotik Kullanımı

  • Bifidobacterium ve Lactobacillus suşlarının bazıları gaz semptomlarını hafifletebilir.

İlaç Tedavisi

  • Simetikon, aktif kömür
  • Antispazmodikler
  • Gerekirse antibiyotik (ör: rifaksimin – SIBO için)

Davranışsal Terapi ve Fiziksel Egzersiz

  • Nefes egzersizleri
  • Meditasyon
  • Yürüyüş gibi düşük yoğunluklu fiziksel aktiviteler

Bağırsak gazı oluşumu, insan fizyolojisinin doğal bir parçasıdır ve çoğu zaman normal bir süreçtir. Ancak diyet, mikrobiyota ve sindirim sistemi sağlığının karmaşık etkileşimiyle ortaya çıkan bu gaz üretimi, bazı bireylerde yaşam kalitesini düşürecek boyutlara ulaşabilir.

Doğru beslenme, mikrobiyotayı destekleyen yaklaşımlar ve bilinçli yaşam tarzı değişiklikleriyle hem gaz üretimi azaltılabilir hem de atılımı kolaylaştırılabilir. Bilimsel temelli önlemler ve bireysel farkındalık sayesinde, bağırsak gazı artık rahatsız edici değil, yönetilebilir bir fizyolojik gerçeklik haline gelir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️

⭐️⭐️

⭐️⭐️

⭐️⭐️

⭐️⭐️

⭐️⭐️

⭐️⭐️

⭐️⭐️

⭐️⭐️

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Bağırsak Mikrobiyotasına Zararlı İlaçlar

Aklımıza geldiğinde, vücudumuzda en ufak bir farklılık hissettiğimizde ilaçlara sarılır olduk..

Etkilerini bildiğinizi sanıyorsunuz ki çoğunuzun oldukça sınırlı bir bilgi düzeyinde ve genellikle birilerinden duyum ile hareket ettiğiniz – ilaç kullandığınız yadsınamaz bir gerçek..

Peki yan etkilerini – istenmeyen etkilerinin olabileceğini hiç düşünüyor musunuz?

Bilim dünyası – hekimlerin tamamı biliyor ve büyük bir çoğunluğu da ilaç yazarken düşünüyor. Lakin işin hasta tarafında maalesef ilaca ulaşmak – sadece istediği ilacı yazdırmak hedef haline gelmiş gibi…

İçtiğiniz ilaçların tüm vücuda iyi ve kötü etkisi olduğu kaçınılmaz bir gerçek.. Bu yazıda bağırsaklarımızdaki duruma bir bakacağız.

Groningen ve Maastricht Üniversiteleri tarafından yapılan araştırmada 41 ilaç kategorisinin etkileri 1833 dışkı örneği üzerinde incelendi.

Bağırsak mikrobiyotası, bağırsaklarda yaşayan bakteri topluluğudur ve en azından bin farklı gruptan trilyonlarca bakteriden oluşur.

Sık kullanılan 18 sınıf ilacın bağırsak bakterilerinin biyolojik ortak özelliklerini (taksonomik yapısını) ve metabolik potansiyellerini etkiledikleri, 8 sınıf ilacın ise antibakteriyel direnç mekanizmalarını artırdığı tespit edildi.

Proton pompa inhibitörleri (PPİ), metformin, antibiyotikler ve laksatifler gibi ilaçların mikrobiyota üzerinde en büyük etkiye sahip olduğu belirlendi. Ki bu maalesef leblebi gibi çok sık ve kolay kullanılan ilaçların büyük çoğunluğunu oluşturuyor.

Sekiz farklı ilaç kategorisinin, katılımcılarda antimikrobiyal direnç mekanizmalarını (Antibiyotiklerin etkisini azaltan bir durum) artırdığı gözlemlenmiştir.​

Bu ilaçların meydana getirdiği değişiklikle, bağırsaklarda enfeksiyonlara, obezite (Aşırı kilo alımına) ve daha pek çok hastalığın oluşum riskini artırabileceği belirtilmiştir.

Çalışmanın içerisinde belirlenen 18 sınıf ilacı kullanan ve kullanmayanların dışkıları incelenerek, yararlı ve zararlı bağırsak bakterilerinin biyolojik ortak özellikleri (taksonomik) ve metabolik fonksiyonları karşılaştırıldı.

Tespit edilen değişikliklerin bağırsak enfeksiyonları, obezite ve diyabet, kanserler gibi diğer ciddi hastalıkların riskini artırabileceği görüldü.

Burada hemen listeleme yaparak ilaç gurubunu, sebebini ve sonuçlarını inceleyelim.

Bağırsak Mikrobiyomuna Etkisi En Fazla Olan İlaç Sınıfları

1. Antibiyotikler

  • Sebep: Geniş spektrumlu antibiyotikler hem zararlı hem de faydalı bakterileri öldürerek bağırsak mikrobiyotasını bozar.
  • Sonuç:
    • Disbiyozis (faydalı bakterilerin azalması, zararlıların çoğalması)
    • İshal
    • Şişkinlik ve gaz
    • Clostridium difficile enfeksiyonu (ağır kolit, bazen ölümcül)

2. Nonsteroidal Antiinflamatuvar İlaçlar (NSAID’ler)

(örneğin: ibuprofen, naproksen, diklofenak)

  • Sebep: Bağırsak mukozasında koruyucu prostaglandinlerin üretimini engeller.
  • Sonuç:
    • İnce bağırsak ve kolonda inflamasyon (NSAID-enteropatisi)
    • Ülserasyon, kanama
    • Geçirgen bağırsak (leaky gut)
    • Anemi (kronik gizli kanamalar nedeniyle)

3. Proton Pompa İnhibitörleri (PPİ)

(örneğin: omeprazol, lansoprazol)

  • Sebep: Mide asidini azaltarak mide-bağırsak geçişinde savunma mekanizmasını zayıflatır.
  • Sonuç:
    • Bağırsak mikrobiyotasının bozulması
    • SIBO (ince bağırsakta aşırı bakteri çoğalması)
    • Besin emilim bozuklukları (özellikle B12, demir, magnezyum)
    • Enfeksiyon riski (örneğin: Salmonella, C. difficile)

4. Kemoterapi İlaçları

(örneğin: metotreksat, 5-FU)

  • Sebep: Hızla bölünen bağırsak epitel hücrelerini hedef alır.
  • Sonuç:
    • Mukozit (bağırsak mukozasında iltihaplanma)
    • Kusma, ishal, karın ağrısı
    • Bağırsak geçirgenliğinde artış (geçirgen bağırsak sendromu)
    • Enfeksiyonlara yatkınlık

5. Laksatifler (Müshiller)

(özellikle uyarıcı tipler: senna, bisakodil)

  • Sebep: Bağırsak motilitesini aşırı artırır, elektrolit dengesini bozar.
  • Sonuç:
    • Kronik kullanımda bağırsak tembelliği (bağırsak kaslarının zayıflaması)
    • Elektrolit bozuklukları
    • Su kaybı, ishal
    • Mikrobiyotanın bozulması

6. Antidepresanlar ve Antipsikotikler

(örneğin: amitriptilin, olanzapin)

  • Sebep: Bağırsak motilitesini ve mikrobiyotayı etkileyen nörotransmitter dengesini değiştirir.
  • Sonuç:
    • Kabızlık veya ishal
    • Şişkinlik, gaz
    • Bağırsak-beyin ekseni üzerinden ruh hali bozuklukları

7. Oral Kontraseptifler (Doğum kontrol hapları)

  • Sebep: Östrojen ve progesteron seviyelerindeki değişiklik mikrobiyotayı etkiler.
  • Sonuç:
    • Disbiyozis
    • Crohn hastalığı gibi inflamatuvar bağırsak hastalıkları riskinde artış (bazı çalışmalarda)

8. Statinler

(örneğin: atorvastatin)

  • Sebep: Karaciğerden safra üretimini etkileyerek mikrobiyota dengesini değiştirebilir.
  • Sonuç:
    • Mikrobiyotada çeşitliliğin azalması
    • Sindirim şikayetleri (şişkinlik, ishal)

9. Demir Takviyeleri (özellikle oral)

  • Sebep: Bağırsakta fazla demir, patojenik bakterilerin çoğalmasını destekler.
  • Sonuç:
    • Kabızlık
    • Disbiyozis
    • Bağırsak iltihabı

10. Antiparazitik ve Antifungal İlaçlar

(örneğin: metronidazol, flukonazol)

  • Sebep: Bağırsak florasındaki dengeyi hem bakteri hem mantar düzeyinde bozar.
  • Sonuç:
    • Aşırı maya çoğalması (Candida) veya dirençli suşlar
    • Sindirim sorunları
    • Bağışıklık sistemi uyarımı

Sonuç olarak, vücudun hastalıklarla mücadelesinde destek olan ilaçların aynı zamanda istenmeyen etkilerinin olduğunu doğru ve zamanında kullanıldığında hayat kurtarıcı oan ilaçların yanlış ve zamansız kullanımının vücudun işeyişine zarar verdiğini akıldan çıkarmamanız gerekir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Yaygın olarak kullanılan ilaçların bağırsak mikrobiyotasının bileşimi ve metabolik işlevi üzerindeki etkisi https://www.nature.com/articles/s41467-019-14177-z?code=77919f27-f0af-4dc9-b802-3d558d71ec04&error=cookies_not_supported&utm_source=chatgpt.com

⭐️⭐️ Uzmanlar, yaygın olarak kullanılan ilaçların yarısının bağırsak mikrobiyomunu derinden etkilediği konusunda uyarıyor https://medicalxpress.com/news/2019-10-commonly-drugs-profoundly-affecting-gut.html

⭐️⭐️ Gastrointestinal Komplikasyonlar https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK66002/

⭐️⭐️ İlaç-mikrobiyota etkileşimleri: hassas tıp için ortaya çıkan bir öncelik https://www.nature.com/articles/s41392-023-01619-w

⭐️⭐️ Oral Demir Takviyesi – Gastrointestinal Yan Etkiler ve Bağırsak Mikrobiyotası Üzerindeki Etkisi https://www.mdpi.com/2036-7481/12/2/33

⭐️⭐️ Antidepresanlar ve Bağırsak Mikrobiyotası Arasındaki Etkileşimler https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S1878747923000843

⭐️⭐️ Farmako-mikrobiyom: Bağırsak mikrobiyotasının ilaç ve ksenobiyotik metabolizması üzerindeki etkisi https://faseb.onlinelibrary.wiley.com/doi/full/10.1096/fj.202101986R

⭐️⭐️ Nonsteroidal antiinflamatuar ilaç gastropatisi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/8803564/

⭐️⭐️ İnsan Sağlığı ve Hastalığında Bağırsak Bariyeri https://www.mdpi.com/1660-4601/18/23/12836

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.


Daha Fazla

El Yıkamak Egzema Yapar mı?

Sağlıklı iseniz, derinizde – cildinizde bulunan Roseomonas mucosa isimli bakterinin varlığı ile korunuyorsunuz demektir.

Cildimi bir bakteri mi koruyor?” diyorsunuz değil mi?

Evet…

Barsaklarınızda olduğu gibi cildinizi de koruyan ”mikrobiyata” var.

Ve siz sadece evhamlarınız sebebiyle olur olmaz kimyasallar ile ellerinizi belki de gün içinde defalarca yıkayarak kendi yararlı mikrobiyatanızı öldürüyorsunuz.

Cilt mikrobiyotası, derinin yüzeyinde ve altında bulunan çeşitli mikroorganizmaların toplamına verilen isimdir. Bu mikroorganizmalar arasında bakteriler, mantarlar, virüsler ve diğer mikroskobik canlılar bulunur. Cilt mikrobiyotası, cildin doğal ekosistemini oluşturur ve sağlıklı bir cilt için önemli bir rol oynar.

Mayıs 2018 de The Journel of Clinical İnvestigation da yayınlanan bir araştırmada;

Sağlıklı insanların derilerinde bulunan bakterilerin egzama (atopik dermatit) tedavisinde işe yarayabilecekleri belirlendi.

İnsan vücudunun temel kendini koruma prensiplerine bağırsaklarda, deride ve vücudun her yerinde yaşadığı anlaşılan trilyonlarca bakterinin (mikrobiyota) birçok hastalığa karşı korunma sağladığı hatta şimdi de iyileşmesini sağlamada ilaçlardan daha etkili olabileceklerine dair yeni bir delil daha elde edilmiş oldu.

Araştırmada,

Egzama hastalığı olmayan kişilerin derilerinde doğal olarak bulunan Roseomonas mucosa isimli bakteri izole edildi.

egzema rahatsızlığı bulunan 10 erişkinin ve 5 çocuğun derisine aktarıldı.

Roseomonas mucosa isimli bakteri bulunan sıvı, egzema rahatsızlığı bulunan 10 erişkinin dirseklerinin iç bölümüne ve vücutlarının egzama bulunan yerlerine haftada 2 gün, 6 hafta süreyle püskürtüldü.

10 Erişkin egzama tedavilerine de devam ettiler.

5 çocukta da benzer tedavi uygulandı. Rutin egzema tedavilerine de devam ettiler.Farklılık olarak uygulanan (Roseomonas mucosa) doz iki günde bir artırıldı ve tedavi süresi 4 hafta oldu.

10 Erişkin ve 5 çocuğun 2. hafta takipleri sırasında egzemalarının azalmaya başladığı ve tedavide kullanılan kortizonlu kremlere ihtiyaçlarının kalmadığı görüldü. Bu süreçte hem erişkinlerde hem de çocuklarda herhangi bir yan etki görülmedi.

Araştırmanın sonucu: 10 erişkinden 6’sında ve 5 çocuğun 4’ünde egzama belirtilerinde yüzde 50’ den fazla azalma olduğu tespit edildi.

Araştırmada elde edilen diğer bir sonuç: Paraben kimyasalının Roseomonas mucosa bakterisinin üremesini baskıladığı ortaya çıktı.

Birçok kozmetik ve kişisel bakım ürününün (içeriğinde yer alan paraben sebebiyle) cildin koruyucusu olan ve sağlıklı kalmasını sağlayan yararlı bir bakteriyi yok ederek sağlığa zarar verdiği anlamına geliyor.

Atopik dermatit veya egzama kronik enflamatuar bir deri hastalığıdır. Kişinin hayat kalitesini düşürür.

Atopik dermatit veya egzamalı çocukların ileri yaşlarda astım, saman nezlesi ve gıda alerjisine yakalanma riski daha yüksektir.

Egzema ile birlikte derinin yapısında ve fonksiyonlarında farklılaşma oluşur. Bu süreç derinin enfeksiyonlara özellikle de Staphylococcus aureus bakterisine bağlı enfeksiyonlara hassas hale getirir.

Staphylococcus aureus bakterisi egzamayı şiddetlendirmektedir. Lakin sistemik veya lo

kal kullanılan antibiyotikler tedavide yararlı olmamaktadır.

İyi bakterilerin cildimiz üzerindeki etkileri

1.      Cildin pH dengesini korumaya yardımcı olur.

2.      Cildin erken yaşlanma belirtilerini azaltmada etkilidir.

3.      Cilt bariyerinin güçlenmesine katkıda bulunur.

4.      Sivilce, akne, egzama gibi cilt sorunlarıyla mücadelede etkili olur.

5.      Cildin nem dengesini korumaya yardımcı olur.

Sonuç Olarak

El yıkamadan önce bir kez daha ”gerekli mi” diye düşünmek gerektiğini

Doğa ile barışık yaşamanın her canlının varolmasının bir nedeni olduğunu

Virüs – mikrop korkusu ile kullanılan el dezenfektanlarının neye sebep olduğunu

Öğrenmiş oldunuz

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Atopik dermatit için Roseomonas mukozası ile insanda ilk topikal mikrobiyom nakli https://insight.jci.org/articles/view/120608

⭐️⭐️ Cilt mikrobiyomu https://www.nature.com/articles/d41586-020-03523-7

⭐️⭐️ İnsan Deri Mikrobiyomunda Akne ile İlişkili Propionibacterium acnes Suşu Popülasyonları https://www.jidonline.org/article/S0022-202X(15)36405-8/fulltext

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla