Düşük Glisemik İndeksli Diyet

Kan şekeri seviyesinin metabolik dengede olması sağlandığında insülin direnci oluşmaz veya varsa geriler, hormonlar düzenlenir ve kilo ideal hale gelir.

Kan şekerini dengelemede düşük glisemik diyet öneemli bir rol oynar.

1. Karbonhidrat Miktarı ve Kalitesi

Kan şekerini dengede tutmak için öğünde tüketilen karbonhidratın hem miktarı (porsiyonu) hem de kalitesi önemlidir. Öncelikle yüksek Glisemik İndeks’li gıdaların az tüketilmesi kan şekeri artışlarını ve dalgalanmalarını en aza indirir.

Diyetlerde karbonhidratları sıfıra düşürmek gerekmez. Düşük glisemik diyet yine de yüksek kaliteli karbonhidratlar içerebilir.

Örneğin; Bir elma’nın glisemik indeksi 35 iken elma suyunun glisemik indeksi 41’dir.

Elma da elma suyu da karbonhidrat içerdiğinden her ikisi de kan şekerini artıracaktır, ancak elmanın kabuğundaki çözünebilir lif glikoz tepkisini azaltır.

Ayrıca; çilek, mercimek ve avokado gibi diğer lifli gıdalar insülin direncini tersine çevirir, kan şekerini dengeler ve hücrelerin insüline duyarlılığını iyileştirir.

2. Protein ve Yağ

Karbonhidratlar, yağlarla veya proteinlerle birlikte alındığında; glikozun emilimi yavaşlar, ani kan şekeri yükselmeleri olmaz ve tokluk hissi artar.

Öğünlerde karbonhidratlar olsa bile, lif, yağ ve protein kombinasyonu daha yavaş bir glikoz tepkisi üretecektir. 

3. İşlenmiş Gıdalar

İşlenmiş gıdalar genel olarak yoğun tuz, şeker ve yağ içerirler. Raf ömrünün uzatılması için ayrıca kimyasal maddeler de bulunmaktadır. Bu içerikler insan metabolizmasını zorladığı gibi sindirimi ve emilimi de zorlaştırır. Dolayısı ile glisemik tepki de çok yükselir.

Öğünlerde işlenmemiş gıdaları tercih etmek, glisemik tepkiyi en aza indirmenin bir başka yoludur. Renkli nişastasız sebzeler, yağsız proteinler ve sağlıklı yağlar gibi minimum işlenmiş gıdaları tercih etmek, kan şekeri ve metabolizma için daha iyidir.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Glisemik Yük https://www.diabetes.co.uk/diet/glycemic-load.html#google_vignette

⭐️⭐️ 60+ gıda için glisemik indeks https://www.health.harvard.edu/diseases-and-conditions/glycemic-index-and-glycemic-load-for-100-foods

⭐️⭐️ Düşük glisemik indeksli diyetlerin metabolik etkileri https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC2654909/

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Glisemik Yük Nedir? Glisemik İndeks Nedir?

Glisemik İndeks nedir?

Glisemik indeks, karbonhidrat içeren bir gıdanın parçalanıp kan dolaşımına karışması – emilmesi için geçen sürenin 0 ila 100 arasında ölçülendirilmesidir.

Glikoz en saf haliyle bir karbonhidrattır ve en hızlı emilir; bu nedenle ona en yüksek değer olan 100 verilir. 

Yüksek Glisemik indeks‘li yiyecekler kan şekerinin hızla yükselmesine ve hızlı insülin tepkisine neden olur.

Düşük Glisemik indeks‘li yiyecekler çok az karbonhidrat içerir ve daha yavaş sindirilir.

Zeytinyağı ve bitkisel yağlar gibi saf yağlar ve proteinler (hayvansal et gibi) karbonhidrat içermez — kan şekerini etkilemedikleri için 0 Glisemik indeks değerlerine sahiptirler.

Glisemik yük nedir?

Glisemik yük, Glisemik indeks ile aynıdır ancak karbonhidrat miktarını hesaba katar. Başka bir deyişle, Glisemik indeks‘dir. Farkı; yediğiniz karbonhidratların boyutunu veya porsiyonunu hesaba katar. 

Glisemik yük, Glisemik indeks değerinin bir porsiyon gıdadaki karbonhidrat miktarıyla çarpılması ve ardından bu sayının 100’e bölünmesiyle hesaplanır. Yani bir denklem olarak:

GL = GI x gram karbonhidrat / 100

Gıdalar düşük Glisemik yük (0-10), orta Glisemik yük(11-19) veya yüksek Glisemik yük (>20) olarak kategorize edilebilir.

Hangisi daha iyi?

Glisemik yük, bir gıdanın kan şekeri ve insülin tepkisi üzerindeki etkisini ölçmek için glisemik indeksten daha iyi bir araçtır. Çünkü aynı zamanda bir porsiyondaki karbonhidrat miktarını da dikkate alır.

Örneğin,

Karpuzun Glisemik indeks değeri 76’dır. 100 üzerinden değerlendirlen puanlamaya göre yüksek Glisemik İndeks’e sahiptir. Dolayısı ile bu yüksek Glisemik İndeks sebebi ille endişelenilmektedir.

Lakin bir porsiyon (yaklaşık 200 gr) karpuzun sadece 11 gramı karbonhidrat gerisi ise su dur.

Dikkat etmeniz gereken yüksek Glisemik indeks‘ e sahip olduğu için hızla emilip kan kan dolaşımına geçer. Fakat içerisinde fazla karbonhidrat olmadığı için Glisemik yük‘ü düşüktür.

Bir porsiyon (yaklaşık 200 gr) karpuzun Glisemik yük‘ünü hesaplayalım.

Glisemik yük = (76 x 11 gram karbonhidrat) / 100) = 8

Bu elde ettiğimiz değer ile bir porsiyon (yaklaşık 200 gr) karpuz düşük Glisemik yük‘lü bir yiyecektir.

Sonuç olarak bir porsiyon karpuz yiyen bir kişinin kan glikoz seviyesinde büyük bir artış olmayacaktır.

Farklı bir yönden baktığımızda Glisemik indeks‘ i düşük bir gıdayı fazla miktarda tükettiğimizde kan şekerini çok yüksetebilir.

Sonuç olarak;

Karbonhidratın hem niteliğini hem de niceliğini göz önünde bulundurduğumuzda, Glisemik Yük, kan glikozunda meydana gen değişiklikleri anlamada ve hesaplamada Glisemik Yük, Glisemik İndeks‘ten biraz daha iyi bir göstergedir. 

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Glisemik Yük https://www.diabetes.co.uk/diet/glycemic-load.html#google_vignette

⭐️⭐️ 60+ gıda için glisemik indeks https://www.health.harvard.edu/diseases-and-conditions/glycemic-index-and-glycemic-load-for-100-foods

⭐️⭐️ Düşük glisemik indeksli diyetlerin metabolik etkileri https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC2654909/

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Kolesterol Yüksekliğinden Karaciğerde Yağlanmaya Oradan Kalp Krizine Giden Yol

Çalışanımız evinde akşam yemeğinden iki saat sonra (saat 22.00 gibi) kanepede uzanırken, çocuklarının yaptığı patates kızarmasından canı çekti ve büyük bir tabak yedi.(Tokluk halinde karbonhidrat aldı.) Zaten toktu ve karnı iyice şişti. Ardından tekrar kanepeye uzandı. Maalesef bunu sık sık yapıyordu.

Gece saat 23.50 civarı göğsünde ve sol koluna vuran ağrı sonrası fenalaştı. Ambulansla hastaneye götürülürken yolda kalbi durdu. Yapılan müdahale ile hastaneye sağ olarak ulaştırıldı. Kalp krizi geçirdiği için yatışı yapıldı. Hastanede üç gün yattıktan sonra taburcu edildi.

Şimdi…

Çalışanımızda gelişen bu durumu baştan inceleyelim..

Çalışanımız karbonhidrattan zengin beslenmesi sonucunda karaciğerinde bir lipid (yağ) paketi olan VLDL oluştu.

Çünkü..

Tokluk durumunda karbonhidrat alımı ya da sürekli ağır karbonhidrat tüketimi VLDL üretimini artırır. (obezite, damar sertliği, damar tıkanıklığı)

VLDLVery Low Density LipoproteinÇok Düşük Yoğunluklu Lipoprotein: Karaciğerde bulunan lipid gruplarının yağ dokusuna ve kaslara taşınmasında görev alır.

Karaciğerde VLDL üzerine bir tane plaka takılır. Buna Apolipoprotein B100 (Apo B100) denir.

Apolipoprotein B vücudunuzda yağ ve kolesterolü taşımaya yardımcı olan bir proteindir. İki tür Apolipoprotein B vardır. Bağırsaklarınızda üretilen apo B-48 ve karaciğerinizde üretilen apo B-100. Apo B-48, yağ  ve kolesterolü karaciğerinize taşır, burada yeniden paketlenir ve apo B-100 ile birleştirilir. Buradan vücudunuzun her yerine yayılır.

Aynı zamanda yine karaciğerde mikrozomal TAG transfer proteini (MTP) ile bu VLDL ye Trigliserit katılır. TAG ve Apo B100 takılı VLDL’yi kana salınır.

Kanda HDL ile karşılaşır.(Halk arasında iyi kolesterol adı ile bilinir) HDL de Apo E ve Apo C2 isimli iki tane plakayı VLDL‘ye takar.

Damar duvarında endotel hücrelerinde lipopretein lipaz ve heparan sülfat iki enzim var. Bu enzimler HDL’nin taktığı Apo C2 ile aktif olur ve VLDL’yi tutarak sindirirler. VLDL küçülür.

Damar duvarındaki endotelde meydana gelen hasarlarda VLDL sindirimi bozulur ve VLDL kanda kalır. Endotelde hasar oluşumunu önlemek önemlidir. Bu hasarı önlemek için Hesperidin ve Resveratrol kullanımı çok önemlidir.

Küçülen VLDL’den Apo C2 tekrar HDL’ye geri gider.

Apo E ve ilk takılan Apo B100 ortada kaldı mı?

Tabi ki hayır...

Karaciğer küçülen VLDL’nin bir kısmını Apo E kısmından tutarak geri çeker ve hayatını sonlandırır.

VLDL’nin bir kısmını karaciğer çekti, kalan kısmı ise ilerler. Önce IDL sonra ise LDL oluşur.

Oooo halk arasından kötü kolesterol olarak bilinenlerden biri daha ortaya çıktı. LDL

LDL üzerinde ilk başlarda karaciğerde takılan Apo B100 plakası takılı kalmış durumdadır. Hem karaciğerde, hem periferik dokularda Apo B100 reseptörü (giriş kapıları) var.

Apo B100 reseptörü ile eşleşen LDL üzerindeki Apo B100 plakası ile LDL’ yi hücreye alır.

Eğer Apo B100 reseptörleri azalırsa veya oksitlenirler. ve bozulurlarsa LDL kanda yükselir. Karaciğerde ve perifer dokularda hücreye giremez kanda serbestçe dolaşır.

Bazı insanlarda bu Apo B100 reseptörleri doğuştan (genetik olarak) bozuktur. Bunlara tip-2 hiperlipidemi hastası diyoruz. Bu hastalığın görülme olasılığı oldukça düşüktür.

Fakat Apo B100 reseptörleri doğuştan sağlıklı olduğu halde biz insanların hataları ile bozulması çok sık görülmektedir.

Mesela; sürekli ağır karbonhidrat ile beslenmemiz, tok olduğumuz halde karbonhidrat almamız LDL miktarını artırır.

Sürekli LDL yüksekliği Apo B100 reseptörlerini duyarsız hale getirir ve bir sür sonra LDL üzerindeki Apo B100 plakasını tanımamazlıktan gelmeye başlar.

Antioksidan (glutatyon) eksikliğinde, Omega-3, selenyum eksikliğinde reseptörlerin sayısı azalır ve oksitlenir. Yine LDL kanda kalır ve kan seviyesi yükselir.

PCSK9 isimli enzimimiz Apo B100 reseptörlerini yıkar – parçalar.

Bu Apo B100 reseptörleri olmazsa LDL kana giremez ve kanda yüksek seviyede kalır.

Eğer bu PCSK9 enzimimizi bir miktar engellersek Apo B100 reseptörleri sayısı fazla olur ve kandaki LDL gidip ona yapışır hücreye girer.

PCSK9’u durdurmak için Evolocumab, Alirocumab gibi monoklonal antikor ilaçları var. Lakin henüz yeni ve herkese de reçete edilmiyorlar.

FAKAT

BENFOTİAMIN ilacı PCSK9 enzimini inhibe ederek hücrelerdeki giriş kapısını (Apo B100 reseptörü) yakmasını engeller.

Çoban Çantası Bitkisi Kökü ekstresi PCSK9 enzimini bir miktar inhibe eder ve kandaki LDL hücrelere daha rahat girer.

Altınmühür bitkisi kökleri ekstreside Benfotiamin kadar olmasa da PCSK9’u inhibe eder.

Eveeeet….PCSK9 ‘u inhibe ettik. Hücre üzerindeki Apo B100 reseptörleri de sağlam. Döndük yine LDL üzerinde karaciğerde takılan Apo B100 plakasına. Apo B100 reseptörleri görüp LDL’yi kana çeker.

FAKAT

Ya plaka okunmuyorsa, küflenmişse, oksitlenmişse ?

Mümkün mü?

Malesef yine biz insanlardan kaynaklı mümkün. Eğer;

  • Beslenme şeklimiz kötü, fast-food, kızartma ve ağır karbonhidrat ağırlıklı ise
  • Sigara ve alkol kullanıyorsak
  • Aşırı geçirgen bağırsak sendromu varsa
  • Ülseratif kolit, crohn, diyebet, SİBO varsa
  • Stresli bir hayatımız varsa
  • Gece tok yatıyorsak
  • Ağır meyal, tarım ilacı, kirli havaya maruz kalıyorsak,

LDL oksitlenir. Oksidasyon oluşur.

Oksidasyonu önlemenin yolu var mı?

Tabi ki var.

Öncelikle hayat tarzımızı (doğruları yapmaya başlayarak) değiştirmek.

Yukarda listelediğim yanlışlardan yaptıklarınız var ise önce onları düzeltmekle başlamalısınız.

Antioksidan içerikli beslenmelisiniz. Hatta bellki antioksidan takviye kullanmalısınız.

LDL oksidasyonunu önlemek için;

  • Glutatyon
  • Resveratrol
  • Omega-3
  • Vitamin C çok önemlidir.

Eğer bu oksidayon önlenmezse okside LDL damar duvarına yapışır ve damar tıkanıklığına neden olur.

Bu okside LDL‘yi yok etmek için damar içinde makrofajlar harekete geçer. SR-A reseptörü ile okside LDL’yi yakalar ve fagosite eder, yer, eritir.

Lakin bu durum köpük hücreye neden olur.

İşte köpük hücre nedenli kalp krizinin en büyük sebebi budur.

Çalışanımızın kalp krizi geçirmesinin bir nedenini okudunuz.. Bu nedene eşlik eden pek çoğunu da ileriki yazılarda okuyabilirsiniz.

Sonuç Olarak Çalışanlarımıza Tavsiyeler

  • Özellikle tok iken karbonhidrat alınmamalı.
  • Açken beslenme ve öğünlerde karbonhidrat miktarı azaltılmalıdır.
  • Damarlarda endotel hasarı ve oksidasyon olursa, VLDL sindirilip LDL ‘ye dönüşemez. Bu sıkıntıdır, endotel hasar için flavonoidlerden Hesperidin ve Resveratrol kullanımı önemlidir.
  • PCSK9 hücrelerdeki LDL’nin gireceği kapıyı bozar. Bu PCSK9 ‘u önlemek için; Benfotiamin, Çoban Çantası kökü ekstresi, Altın mühür kökü ekstresi kullanılabilir.
  • LDL oksidasyonu makrofajları harekete geçirir. Makrofajlar bunları yok ederken köpük hücre oluşur ve kalp krizine neden olur. Ayrıca okside LDL damarları tıkar, bunu önlemek için; Aşırı geçirgen bağırsak önlenmeli. Gece asla tok uyunmamalıdır. Glutatyon, Resveratrol, Omega-3, Vitamin C, LDL oksidasyonunu önlemede önemlidir.
  • HDL…okside LDL yi temizlemede gorevlidir. Bu gorevi Paraoksonaz enzimi ile yapar. Bu enzimin aktivitesi ve sentezi için Kalsiyum, Benfotiamin, N-asetil sistein, Alfa lipoik asit, Glutatyon, melatonin kullanımı önemlidir.

Bilim insanlarının Hepatit C virüsünün karaciğerde yağlanma yapmasından ilham alarak kolesterol ilacı yaptıklarını biliyor muydunuz?

Hepatit C virüsü TAG transfer proteini (MTP) bozar. Dolayısı ile TAG karaciğerde kalır, Trigliserit içine giremediği için VLDL tamamlanıp kana salınamaz ve kanda LDL düşer. Bu durumda yağlar organda kaldığı için karaciğerde yağlanma oluşur. (Hepatit C de karaciğer yağlanma yapar)

Yani anlayacağınız bulunan bu ilacı (Lomitapid)ve benzer etki mekanizmalı kolesterol düşürücüleri kullananların aralıklarla karaciğerlerini kontrol ettirmeleri gerekir.

Bunun harici yöne kolesterol ilacı olan STATİNLER ise Karaciğerde “Koenzim Q10 ” sentezini bloke ederek mitokondride enerji üretimini düşürür.

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Kolay Kilo Vermenin Yolu

Sumo güreşçileri, güreş müsabakaları sezonu başladığında ne kadar kilolu olurlarsa o kadar çok yüksek bir avantajla güreşe başlamış olurlar.

Bu yüzden genellikle yarış zamanı 200 kilo ya da daha fazla olmaya çalışırlar. Ancak yıl boyu bu kiloyla antrenman yapmaları imkansızdır. Antrenmanlarını nisbeten düşük (150-160) kilolarda yaparlar. Yarıştan bir kaç ay önce de hızla 40-50 kg almaya çalışırlar.

Peki çok kısa sürede bu kadar kilo nasıl alınır?

Japonlar yüzyıllardır bu işi güreşçilerine “sıfır yağ” ve bol karbonhidrat vererek çözmüşler. Sıfır yağ ile sonsuz bir iştaha ulaşılmaktadır. Sporcu durmaksızın yemek yer.

Yağın iştahımız üzerine kuvvetli bir baskılayıcı etkisi vardır.

Kilo sorunu olanların sumo güreşçilerinin tam tersini yapmaları yeterlidir.

Vücudumuz aynen şu şekilde programlıdır. Eğer;

1. Yağ alımını keser, karbonhidrat alımını arttırırsanız = Yağı depolarsınız.

2. Karbonhidratı keser, yağı arttırırsanız = yağ yakarsınız.

Yağ olarak tercihleriniz aşağıdaki şekilde olmalıdır.

  • Kuyruk yağı – iç yağ
  • Tereyağı
  • Zeytinyağı

”Yağ alımını arttırmak ve Karbonhidratı kesmek” bu süreci diyette nasıl mı uygulayacaksınız?

Ketojenik Diyet bu konuda idealdir. Tabi ki bu diyeti yapmadan önce hekiminize danışmalısınız. Sağlıklı bir erişkin için vereceğim tavsiyeler, farklı hastalıkları olan bireyler için uygun olmayabilir.

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

HbA1c (ÜÇ AYLIK ŞEKER)

HbA1c, halk arasında üç aylık şeker olarak bilinir, diyabet takibinde, obezite, aşırı yorgunluk, halsizlikte gibi sağlık sorunlarının teşhisi ve takibinde oldukça önemlidir.

HbA1c normal değer aralığı % 4,7 ila % 5,6 dir.

Bağırsaklardan emilen glikoz kana geçer. Kandaki glikozu hücre içine alırız ve mitokondride enerjiye (ATP) çevirip kullanırız.

Damarlarımızda dolaşan glikozun miktarı 4 ila 4.5 gramı geçmez. Damarlarımızda pek çok molekül dolaşır.

Eritrosit (RBC) içerisinde bulunan Hemoglobin

Kan tetkiklerinde HGB olarak gördüğümüz bu “hem-o-globin” karbondioksiti dışarıya, oksijeni hücrelere taşımakla görevlidir.

Kalp, karbondioksit yüklü kirli kanı akciğere pompalar, oksijeni yine hemoglobin yüklenir ve kalp vücuda pompalar. Düzenli temiz bir döngü.

Hemoglobin çok düşerse kansızlık (anemi) düşünürüz ki oksijen az taşıyacağı için vucutta yorgunluk, halsizlik renkte solgunluk görülür

Demir eksikliğinde anemi görülür, çünkü HEM = demir zaten. Yani hemoglobinler yoğun demir içerir.

B12, B9, B6 eksikliğinde de anemi görülür. Çünkü bu kez de hemoglobinin icinde bulunduğu kırmızı kan hücresi (RBC), eritrosit üretimi düşer. RBC üretimi için bu üç vitamin şarttır. RBC yoksa hemoglobinde olmaz.

İşte kanda dolaşan şeker (glikoz) %4.5 ila 5.5 oranında HEMOGLOBİN’e bağlanır.

Eritrositlerin ömrü 120 gündür. Lakin yeni oluşanı olduğu gibi 119. gününde olanı da var. Hepsinde glikoz bağlı. Biz bunun ortalaması olan 60 günlük ortalamayı alıp bağlanma oranına bakarız.

Örneğin: “HbA1c oranı 5.5” deriz..

Üç aylık olarak isimlendirsek de aslında 60 – 62 günlük şeker ortalamasıdır.

Kan glikoz oranınız günlük hatta saatlik olarak bile değişir.

FAKAT HbA1c değişmez. Daima son 60 günü verir.

HbA1c 5.6 üzeri sıkıntılıdır ve tip-2 diyabet sinyali verir.

Şimdi; oksijen taşıması gereken hemoglobine fazla şeker bağlanırsa. Mesela HbA1c 7,5 olsun. Bu oksijen bağlayacak yerin azalması, hemoglobinin sağlıksız olması demektir.

Oksijen en çok neresi için lazım?

Beyin için tabi ki.. Beyine, nöronlara oksijen az gider. Buradan itibaren

  • Hafıza sorunu
  • Odaklanma sorunu
  • Berrak düşüneneme
  • Amiloid plakların artması ve Alzheimer’a öncülü durum
  • Kronik yorgunluk ve halsizlik başlar

Bu nedenle HbA1c değeri aslında sadece diyabet – obezite için değil her durum için önemli bir parametredir.

HbA1c Nasıl kontrol altında tutulur?

Öncelikle kandaki glikoz seviyesini yüksek tutmamak. Bunun için ise o glikozun hücreye girmesi ve enerjiye dönüşmesi lazım

Harcadığın enerji, kalori kadar beslenme. Eğer harcadığınızdan fazlası vücuda giriyorsa bu önceleri yağ olarak depolansa da sonra yine glikoza çevrilip kana salınacaktır.

Az ye sık ye şeklinde beslenme ASLA YAPILMA – MA – LIDIR.

Ağzımıza attığımız her lokmada ki bağırsaktan emilip kana karışan glikoza karşı pankreas insülin üretir.

İnsülin gidip hücrede reseptöre dokunacak, reseptöre dokununca kas hücresinde GLUT-4 kapısı açılacak ve glikoz kandan hücreye girip enerjiye çevrilecek. Bu durum ilk bakışta gayet güzel

Lakin AZ YE-SIK YE ile sürekli salgılanan İnsüline karşı reseptör duyarsızlaşır ve GLUT-4 kapısı açılmaz, glikoz hücreye giremez ve kanda kalır. Bu glikoz hemoglobine bağlanır

Ayrıca İnsülinin dokunduğu reseptör krom elementi ile çalışır, vücutta krom eksik bırakılmayacak, gerekirse takviye alınmamalıdır.

Eğer hücre zarları oksitlenirse yine insülin respetörleri düzenli çalışmaz. Aşırı geçirgen bağırsak, kana geçen toksinler, pestisitler hücre zarlarını oksitler. Bunun önlemenin yolu gerekirse ANTİOKSİDAN (Glutatyon, Resveratrol, Hesperidin) kullanmaktır.

En önemli konu ise beslenmedir.

Karbonhidrat az, protein ve sağlıklı yağ ağırlıklı beslenme doğru olanıdır.

kesinlikle sıfır karbonhidrat şeklinde beslenme olmamalıdır. %20-25 civarı karbonhidrat alımı gerekir.

Öğle yemeği tamamen kalkmalıdır.

Bir diğer konu ise akşam yemeğidir. Aksam yemeği olabildiğince erken yenmeli ve gece mutlaka aç yatılmalı. Bunun üzerine günlük 30 dakika kadar tempolu yürüyüş (egzersiz) yapılmalıdır.

HbA1c değeri oldukça önemli olup arada kontrol edilmeli ve kesinlikle 5.5 üzerine çıkartılmamalıdır. Norolojik semptomlar dahil bir çok şeyi önlemek için önemlidir.

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla