Kalp Dostu Nitrik Oksit – Karbonhidrat – Yağlar

Karbonhidratlar

Glikoz

Nitrik Oksit üretimi glikoza (NADPH kaynağı olarak) bağlıdır, ancak hiperglisemi büyük damarlarda NOS3 tarafından Nitrik Oksit üretimini engeller (glukozamin-sentetik yolu aktive ederek) ve kılcal damarlarda Nitrik Oksit‘i uyarır; NOS2 aracılı Nitrik Oksit üretiminin engellenmesini (inhibisyonu) sağlar.

Hipergliseminin diyabette endotel disfonksiyonunun gelişimi ve ilerlemesinde ve insülin duyarsızlığının indüklenmesinde rolü vardır; diyabette retina degradasyonu, beta hücre disfonksiyonu ve nefropati patogenezinde rolü vardır.

Sonuç: Damarlarda Nitrik Oksit üretimi için gerekli olan glikoz (kan şekeriniz) normalin üzerine çıktığında da damarlarda Nitrik Oksit üretimi durur.

Fruktoz

Endotelyal Nitrik Oksit‘nin inhibisyonu, BH4 eksikliğinden kaynaklandığı düşünümektedir. NOS2 aracılı Nitrik Oksit üretiminin inhibisyonuna neden olur.

Fruktoz damar gevşemesini, hipertansiyonu ve insülin direncini bozar.

Sonuç: Fruktoz, damarlarda Nitrik Oksit üretimini durdurur.

Yağlar

Doymuş Yağlar ve Trigliseridemi

Daha düşük NOS3 fosforilasyonu ve insülin aracılı vazodilatasyon ile bozulmuş endotelyal Nitrik Oksit üretimi; NOS2 aktivitesini arttırır.

Hiperkolesterolemi hastalarında endotel disfonksiyonu ile birlikte Nitrik Oksit üretimi azalmıştır; Doymuş yağ asitleri, kolesterol ve LDL’nin beta hücre yıkımı veya disfonksiyonunun ve karaciğer, gastrointestinal, vasküler (hipertansiyon dahil) ve nörolojik hastalıkların patogenezinde rolü mevcuttur.

Sonuç: Doymuş yağ asitleri, kolesterol, LDL ve Trigliserid kan değerleri yükseldiğinde damarlarda Nitrik Oksit üretimini baskılar.

Doymamış yağ asitleri: n-3 (Balık yağı, EPA, DHA); n-6 (Linoleik asit); n-9 (Oleik asit)

n-3 ve n-6 PUFA, endotel hücreleri tarafından Nitrik Oksit üretimini artırır; n-9 PUFA, NOS3 aktivitesini azaltarak Nitrik Oksit üretimini engeller.

Hücresel n-3 ve n-6 FA konsantrasyonunun oranı, NOS2 tarafından Nitrik Oksit üretimi için önemli bir belirleyicidir.

PUFA’lar, Nitrik Oksit üretimindeki değişiklikler yoluyla kısmen vasküler endotel fonksiyonunu düzenler; Balık yağı, DHA ve EPA’nın kardiyovasküler fonksiyon için yararlı olduğu düşünülmektedir; n-9 FA’nın plazma konsantrasyonlarının artması, endotel disfonksiyonunun patogenezine katkıda bulunabilir; inflamatuar yanıtta rol oynar.

Sonuç: Balık yağı, EPA, DHA ve Linoleik asit değerleri arttıkça damarlarda Nitrik Oksit üretimi artarken, Oleik asit arttıkça da damarlarda Nitrik Oksit üretimi azalır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Ketojenik Diyet de Nedir?

Ketojenik diyet, diyet karbonhidratlarının çok düşük tutulması ve protein ve yağ seviyelerinin değişken olmasıdır.

Klasik ketojenik diyet, vücut ağırlığının kilogramı başına bir gram protein, günde 10-15 g karbonhidrat ve kalan kalorilerin yağdan geldiği bir diyet olarak tanımlanır.

Ne “Sadece et ye” diyeti.. Ne de “Sadece yağ ye” diyeti değildir.

Diyetin amacı ketozis oluşturmaktır.

Ketozis Nedir?

İnsan vücudu enerji üretimi için öncelikle karbonhidratları kullanır.

İnsülin, glikozdan türetilen enerjiyi çıkarmak ve depolamak için işlev görür.

Vücutta karbonhidrat azladığında, insülin salınımı da azalır.

Karbonhidratın azalması ile, ilk olarak glikojen formunda depolanmış glikoz yakıt olarak kullanılır.

Glikojen, kişinin vücudundaki depo durumuna göre üç ila dört günde tükenir.

Glikojen de tükenince sıra vücutta depolanmış yağlara gelir.

Yağların serbest yağ asitlerine parçalanması karaciğerde keton üretimi için ham maddeleri sağlar.

Keton üretimi öncelikle açlık ve uzun süreli egzersiz zamanlarında görülür, ancak aynı zamanda çok düşük karbonhidratlı bir diyete uymanın da bir işlevidir.

Doğal ketoziste, kan pH’ında bir değişiklik olmaz. Lakin hastalıklarla (patolojik) oluşan ketoziste kan pH’ının düşer. Ki bu sağlık için çok tehlikeli bir sürece neden olur.

İnsülin Salınımını Azaltma

Ketojenik diyet insülini en az salgılatacak şekilde çok düşük dereceli karbonhidratlı beslenmedir.

Vücut yağlarını depoda durmaya “zorlayan” insülindir. İnsülin ortamda olmayınca adeta “baraj kapıları açılır” ve yağlar erimeye başlar.

Düşük karbonhidratlı diyetler, insülin salınımını azaltarak lipoliz (yağın parçalanması) oranını artırır.
Başka bir deyişle, insülin lipolizi engeller ve düşük karbonhidratlı diyetlerde insülin azalınca yağın parçalanması artar. (Kilo verme diyetlerinde denge dışı termodinamik ve enerji verimliliği makalesi)

Keto Diyet Araştırmaları – Çalışmaları

Yapılan bir araştırmada;

15 denek, 12 hafta boyunca diyete alındı.

İlk altı hafta düşük karbonhidratlı bir diyet yediler ve sonraki altı hafta düşük yağlı bir diyet yediler.

Düşük karbonhidratlı diyetten sonraki kan sonuçları, düşük yağlı diyete kıyasla dolaşımdaki triasilgliserol seviyelerinin azaldığını gösterdi.

Elde edilen sonuç; Düşük karbonhidrat alımı yağ yıkımını arttırıyor.

Başka bir araştırmada;

17 obez erkek denek, iki hafta yüksek karbonhidratlı ve iki hafta orta karbonhidratlı alım içeren yüksek proteinli bir diyet verildi.

Düşük karbonhidratlı, ketojenik diyet aşamasında, katılımcılar açlık hissinin önemli ölçüde azaldığını bildirdiler.

Elde edilen sonuç: Yazarlar, ketozis’in kendisinin açlığı bastırabileceği hipotezini ortaya attılar.

Başka bir çalışmada,

20 obez denek dört ay boyunca ketojenik diyetle takip edildi.

Araştırmacılar vücut kompozisyonu değerlendirmelerini kullanarak çalışmanın başlarında serbest su kaybından dolayı önemli bir kilo kaybı olduğunu tespit ettiler.

Elde edilen sonuç: Ketojenik diyet çalışmalarında süre uzunluğuna bakmak önemlidir çünkü erken dönemdeki belirgin kilo kaybı diürezden kaynaklanıyor olabilir.

Mansoor ve arkadaşları tarafından yapılan bir meta-analiz çalışmada;

Altı ay boyunca toplam 1.369 katılımcıyla gerçekleştirilen çalışmada ortalama kilo kaybı incelendi.

Katılımcılar düşük karbonhidratlı ve düşük yağlı diyet uygulandı.

Elde edilen sonuç: Düşük karbonhidratlı diyet yapanların, düşük yağlı diyet yapanlara göre 2,17 kg daha fazla kilo verdiğini buldu. 

Daha uzun süreli çalışmalara bakıldığında, kilo kaybı daha az üstün olduğu görülüyor. 

Bueno ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada,

En az 12 ay boyunca takip edilen toplam 1.415 katılımcıyla yapılan çalışma analiz edildi.

Yine, çok düşük karbonhidratlı ketojenik diyet düşük yağlı bir diyetle karşılaştırıldı.

Elde edilen sonuç: On iki ay sonra, ketojenik diyete uyan denekler düşük yağlı diyet koluna kıyasla 0,91 kg kaybettiği görüldü. Bu durum diyet süresi arttıkça verilen kilo miktarının çok farklı olmadığını gösterdi.

Yapılan başka bir çalışmada,

12 ay boyunca takip edilen 89 obez denek üzerinde yapılan analizde ilginç bir bakış açısı görüldü.

Denekler, daha kısa ketojenik Akdeniz diyeti dönemleri ile daha uzun geleneksel Akdeniz diyeti dönemleri arasında geçiş yapan bir diyet planı izlediler.

Deneklerin çoğunluğunda (%88,25) önemli kilo (16,54 ile 9,71 kg arası) kaybı olmuştur

Elde edilen sonuç: Ketojenik diyetin kısa vadeli etkilerinin faydalarını, daha az kısıtlayıcı olan bir bakım diyetiyle birleştirmenin çok daha iyi sonuçlandığı görüldü.

Günlük Karbonhidrat Tüketimine Göre Keto Diyetler

  1. Carnoviore diyet 0 gr/gün Karbonhidrat
  2. Ketoviore diyet 10 gr/gün altı Karbonhidrat
  3. Ketojenik diyet 20 gr/gün altı Karbonhidrat
  4. Low carb diyet 130gr/gün altı Karbonhidrat

Ketojenik Diyet ve Ürik Asit

Ketojenik diyet yapanlarda Ürik Asit seviyelerinde 1-2 puanlık artışlar olabilir.

Ketojenik diyet yapanların kanında belirgin seviyede yükselen Beta-hidroksibütürat (BHB) güçlü bir anti inflamatuar olup ürik asidin etkisini bir nevi nötralize etmektedir.

BMB (Beta-Hydroxy Beta-Methylbutyrate), vücutta doğal olarak meydana gelen ve özellikle kaslarda bulunan bir metabolit (yan ürün) maddesidir. BMB, lösin adı verilen bir esansiyel amino asidin metabolizması sırasında ortaya çıkar.

Ketojenik Diyet ve LDL

Ketojenik diyet yapanların % 30-40’ında gelişen LDL yüksekliği (Kötü kolesterol korkuları) endişe etmeye gerek olmayan doğal bir süreçtir.

Aralık 2023 de yayınlanan California Üniversitesinde yapılan bir çalışmanın ”Çok yüksek LDL’nin plak ilerlemesi üzerinde etkisi yoktur” adlı makalesinde;

LDL yüksekliğinin kalp damarı kireçlenmesinde hiç bir olumsuz etkisinin olmadığı desteklendi.

Tomografi anjio ile LDL değeri 600 mg/dl gibi aşırı derecede yüksek bile olsa keto beslenmenin koroner kalsiyum skorunda hiç bir olumsuz etkisi olmadığı gösterildi.

Yine aynı konuda..

Kasım 2022 de yayınlanan çalışmanın ”Düşük karbonhidratlı bir diyet uygulayan ve yüksek LDL kolesterolü olan bir kişi için statin tedavisi gerekli değildir” adlı makalesinde;

Düşük karbonhidratlı ve de özellikle Ketojenik diyet yapanların bir kısmında LDL kolesterol yükselmektedir. Bu yükselme düşük Trigliserid ve yüksek HDL ile birlikteyse kolesterol düşürücü ilaç gerekmediği gösterilmiştir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Kronik böbrek hastalıklarına karşı ketojenik diyetin potansiyelleri: farmakolojik bakış açıları ve terapötik beklentiler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/35441940/https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/35441940/

⭐️⭐️ Ketojenik Diyetle Diyabetik Nefropatinin Tersine Çevrilmesi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3080383/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Glisemik Yük Nedir? Glisemik İndeks Nedir?

Glisemik İndeks nedir?

Glisemik indeks, karbonhidrat içeren bir gıdanın parçalanıp kan dolaşımına karışması – emilmesi için geçen sürenin 0 ila 100 arasında ölçülendirilmesidir.

Glikoz en saf haliyle bir karbonhidrattır ve en hızlı emilir; bu nedenle ona en yüksek değer olan 100 verilir. 

Yüksek Glisemik indeks‘li yiyecekler kan şekerinin hızla yükselmesine ve hızlı insülin tepkisine neden olur.

Düşük Glisemik indeks‘li yiyecekler çok az karbonhidrat içerir ve daha yavaş sindirilir.

Zeytinyağı ve bitkisel yağlar gibi saf yağlar ve proteinler (hayvansal et gibi) karbonhidrat içermez — kan şekerini etkilemedikleri için 0 Glisemik indeks değerlerine sahiptirler.

Glisemik yük nedir?

Glisemik yük, Glisemik indeks ile aynıdır ancak karbonhidrat miktarını hesaba katar. Başka bir deyişle, Glisemik indeks‘dir. Farkı; yediğiniz karbonhidratların boyutunu veya porsiyonunu hesaba katar. 

Glisemik yük, Glisemik indeks değerinin bir porsiyon gıdadaki karbonhidrat miktarıyla çarpılması ve ardından bu sayının 100’e bölünmesiyle hesaplanır. Yani bir denklem olarak:

GL = GI x gram karbonhidrat / 100

Gıdalar düşük Glisemik yük (0-10), orta Glisemik yük(11-19) veya yüksek Glisemik yük (>20) olarak kategorize edilebilir.

Hangisi daha iyi?

Glisemik yük, bir gıdanın kan şekeri ve insülin tepkisi üzerindeki etkisini ölçmek için glisemik indeksten daha iyi bir araçtır. Çünkü aynı zamanda bir porsiyondaki karbonhidrat miktarını da dikkate alır.

Örneğin,

Karpuzun Glisemik indeks değeri 76’dır. 100 üzerinden değerlendirlen puanlamaya göre yüksek Glisemik İndeks’e sahiptir. Dolayısı ile bu yüksek Glisemik İndeks sebebi ille endişelenilmektedir.

Lakin bir porsiyon (yaklaşık 200 gr) karpuzun sadece 11 gramı karbonhidrat gerisi ise su dur.

Dikkat etmeniz gereken yüksek Glisemik indeks‘ e sahip olduğu için hızla emilip kan kan dolaşımına geçer. Fakat içerisinde fazla karbonhidrat olmadığı için Glisemik yük‘ü düşüktür.

Bir porsiyon (yaklaşık 200 gr) karpuzun Glisemik yük‘ünü hesaplayalım.

Glisemik yük = (76 x 11 gram karbonhidrat) / 100) = 8

Bu elde ettiğimiz değer ile bir porsiyon (yaklaşık 200 gr) karpuz düşük Glisemik yük‘lü bir yiyecektir.

Sonuç olarak bir porsiyon karpuz yiyen bir kişinin kan glikoz seviyesinde büyük bir artış olmayacaktır.

Farklı bir yönden baktığımızda Glisemik indeks‘ i düşük bir gıdayı fazla miktarda tükettiğimizde kan şekerini çok yüksetebilir.

Sonuç olarak;

Karbonhidratın hem niteliğini hem de niceliğini göz önünde bulundurduğumuzda, Glisemik Yük, kan glikozunda meydana gen değişiklikleri anlamada ve hesaplamada Glisemik Yük, Glisemik İndeks‘ten biraz daha iyi bir göstergedir. 

⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Glisemik Yük https://www.diabetes.co.uk/diet/glycemic-load.html#google_vignette

⭐️⭐️ 60+ gıda için glisemik indeks https://www.health.harvard.edu/diseases-and-conditions/glycemic-index-and-glycemic-load-for-100-foods

⭐️⭐️ Düşük glisemik indeksli diyetlerin metabolik etkileri https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC2654909/

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

HOMA-IR

HOMA-IR – ”Homeostatic Model Assessment” ”İnsülin Direncinin Homeostatik Modeli Değerlendirmesi”

İnsülin direnci, kas, yağ ve karaciğerdeki hücrelerin pankreas tarafından üretilen insüline iyi yanıt vermemesi sonucu bu hücrelerin kandan glikozu kolayca alamaması ve kan şekerini kontrolde tutamaması durumudur.

HOMA-IR vücuttaki insülin direncini ölçmek için kullanılır. Açlık glikoz ve açlık insülin seviyelerinden hesaplanır.

HOMA-IR = Açlık kan şekeri x Açlık insülin değeri ÷ 405

Yetişkinlerde normal açlık kan şekeri değeri 70 – 100 mg/dl

Yetişkinlerde normal açlık insülin değeri 2.0 – 24.9 uIU/mL

HOMA-IR (2.5 altı olmalı)

ÖRNEK:
Açlık glikoz 90 (70 – 100 mg/dl aralığında olduğu için normal diyoruz.)
Açlık insülin 15 ( 2.0 – 24.9 uIU/mL aralığında olduğu için normal diyoruz.)

İki değer de normal. Şimdi HOMA-IR yi hesaplayalım:

HOMA-IR = Açlık kan şekeri x Açlık insülin değeri ÷ 405

HOMA-IR = 90 × 15 ÷ 405

HOMA-IR = 1350 ÷ 405

HOMA-IR = 3,333

Dikkat edin. Kan şekeri 90 normal, İnsülin 15 normal olmasına rağmen HOMA-IR değeri 3,333

Eğer HOMA-IR 2.5 üzeri ise insülin direnciniz var demektir.

Genel olarak 5 yıldan fazla süren insülin direnci üç ana hastalığa yol açar.

  1. Diyabet
  2. Kalp hastalığı
  3. Hipertansiyon

İnsülin Direncinin En Sık 3 Belirtisi

  1. Bel bölgesinde yoğunlaşan kontrolsüz kilo alma
  2. Yorgunluk & bitkinlik & terleme atakları (hiperglisemi/hipoglisemi döngüsü)
  3. Sık sık yeme isteği, gece uykudan kalkıp atıştırıp geri yatma isteği

Kesin Tanı: Basit bir kan incelemesinde HOMA değerine baktıracaksınız.

Tedavi: Günde 100 gr’ın altında karbonhidrat tüketmeniz yeterli olacaktır.

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla