Su tüketimi ve kan şekeri seviyesi çok yakından bağlantılıdır.
Su içmek kan şekerini doğrudan düşürmese de artan kan hacmi ile kan şekerinin sabit olan miktarı göreceli olarak düşer. Tabi ki içilen su miktarı ile artan idrar çıkışı ile birlikte atılan şeker de kan değerinin düşmesine yardımcı olur.
Düşük su alımı ve dolayısı ile vücutta suyun azalması (dehidratasyon) daha yüksek kan şekerine yol açabilir.
Su tüketimi azaldığında kan hacminde sıvı miktarı azalır ancak kan şekeri (glikoz) miktarı değişmez. Dolayısı ile hacmi azalan kan içinde miktarı değişmeyen kan şekeri oransa olarak artmış olur. Bu durumda ölçülen kan şekeri göreceli olarak yüksek çıkar.
Kan şekeri seviyesi oransal da olsa yükseldiğinde, böbrekler idrar yoluyla fazla şekeri atarak kan şekerini düzenlemeye çalışır. Bu süreç sık idrara çıkmaya neden olabilir ve susuzluğu daha da arttırır.
Bu sebeple kan şekeri ölçümü yapılmadan önce yeterli su içilmelidir.
Sınırlı Sorumluluk Beyanı: Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.
Vücudumuza besinler yolu ile aldığımız enerji öncesindeki son adımda glikoza çevrilen karbonhidratların doğal olanlarının yanı sıra endüstriyel yollarla üretilen hem üreticilerin karlılığını arttıran hem de bu ürünlerin tüketicisi olan insanların lezzet – tad algısını yükselten Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu‘ nu tanıyalım.
Karbonhidrat yediğimizde, vücudumuz bunları anında enerji için veya daha sonra depolamak için (yani glikojen) glikoza parçalar.
Vücuttaki glikoza yanıt olarak, pankreas insülin hormonunu serbest bırakır. İnsülin, glikozun enerjiye dönüştürülmesi için hücrelere girmesine izin veren bir “anahtar” görevi görür.
Glikoz Şurubu buğday, patates veya pirinç gibi nişastanın parçalanmasıyla yapılır.
Mısır Şurubu / Yüksek Furuktozlu Mısır Şurubu üretiminde ilk adım mısırın mısır nişastasına öğütülmesidir. Mısır nişastası, seyreltik bir asitle ısıtılarak veya enzimlerle birleştirilerek yüzde 100 glikoz içeren mısır şurubuna hidrolizle dönüştürülür.
Bir besinde Fruktoz ne kadar yüksek ise o kadar tatlıdır.
Mısır Şurubu ➖ Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu (Glikoz şurubu / Nişasta Bazlı Şeker)
Bu ikisi farklıdır, çok zararlı olan ise FRUKTOZ eklenen Mısır şurubudur.
Glikozla karşılaştırıldığında, fruktoz ince bağırsakta pasif olarak daha aşağı emilir ve insülin salgılanmasını uyarmaz.
Glisemik İndeks puanı 87 dir (Sakkaroz 60).
🔻🔻🔻🔻🔻🔻🔻🔻🔻🔻🔻🔻
Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu
Saf glikozla fruktoz karşılaştırıldığında, fruktozinsülin ve leptin salgılanmasının yetersizliği ve ghrelinin baskılanmasıyla ilişkilidir. (Leptin size ne zaman tok olduğunuzu, Ghrelin ise ne zaman aç olduğunuzu söyler.)
Glikoz seviyemizi yükseltir
İnsülin direnci gelişimine neden olur
Çok iyi kilo / yağ yapar
Trigliseriti yükseltir
Karaciğer Hasarı yapar. (Fruktozun aşırı tüketimi)
Kalp Hastalığına yol açar. (Fruktozun aşırı tüketimi)
Diyabet – Şeker hastaığı gelişimine neden olur. (Fruktozun aşırı tüketimi)
Bu yağlar hücre üzerindeki reseptörleri bozar
Bunlara insülin reseptörleri de dahil olup diyabetin kapısını aralar
Apo-B100 reseptörleri bozulur ve kolesterol hücreye giremez kanda kalır, damarlar tıkanır.
LDL üzerinde Apo-B100 proteinleri bulunur, hücrelerde de Apo-B100 reseptörleri vardır. Hücredeki reseptörler bozulursa LDL hücreye giremez ve kanda kalır, damar tıkanır Yani aslında sorun LDL değil, hücreye giremediği icin kanda yüksek kalması
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Konunu Ayrıntılarını Okumayı Sevenler Devam Edebilirler
HFCS‘nin (High Fructose Corn Syrup – Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu) en yaygın formları, %42 veya %55 oranında fruktoz içerir ve bunlar endüstride HFCS 42 ve HFCS 55 olarak adlandırılır.
HFCS‘nin geri kalanı glikoz ve sudur.
HFCS 42 esas olarak işlenmiş gıdalarda, tahıllarda, fırınlanmış ürünlerde ve bazı içeceklerde kullanılır. HFCS 55 esas olarak meşrubatlarda kullanılır. (Bu bilgi FDA web sayfasından alınmıştır.)
Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu (HFCS) günümüzde gıdalardaki fruktozun ana kaynağı olmasının en önemli iki sebebi şeker (sakkaroz) dan %10 ile %30 arası daha ucuz olması ve çok daha tatlı olmasıdır.
Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu (HFCS) eklenen endüstriyel gıdaların raf ömrünü de uzatır. (Ketçap, fıstık ezmesi ve soğuk etler gibi asitli gıdaların tazeliğini, tatlılığını ve dolayısı ile karlılığını arttırır.)
HFCS’nin iki bileşeni olan glikoz ve fruktoz, birçok gıdada doğal olarak bulunur ve sağlığımız için önemlidir. Sorunlar, bu şekerlerin gıda ve içecek ürünlerine eklenmesiyle ortaya çıkabilir.
Gıda üreticilerin önemli bir kısmının önceliği siz müşterilerinin sağlığını değil gıda tüketiminizi (kendi satışlarını) her geçen gün daha da arttırmaktır. Bu sebeple Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu‘nu (HFCS) farklı isimlerle ürünlerine koymakta ve etiketlemektedirler.
Market alışverişinizde aşağıdaki içerikleri görürseniz gıdanın içerisinde Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu (HFCS) olduğunu bilmelisiniz.
Kristalin fruktoz
Tapioka şurubu
Glikoz şurubu
Mısır şurubu
İzoglukoz
Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu(HFCS) içeren popüler gıdalar yerine;
Gazlı içecek yerine sade maden suyu
Tatlandırılmış meyve suları yerine, taze sıkılmış meyve suyu
Kutulanmış cips, diyet ürünleri vb gibi yerine çiğ kuruyemişler ve mor renkli meyveler
İşlenmiş krakerler yerine haşlanmış/ kızarmış kestane
İşlenmiş/beyaz ekmek yerine tam tahıllı ekmekleri deneyin.
⭐️⭐️ KARBONHİDRAT TÜKETİMİNİZİ KISITLAYIN
Tüketmeyi düşündüğünüz gıdaları satın alırken etiketlerini (içeriklerini) dikkatle kontrol edin. Öncelikle doğal yani işlenmemiş gıdaları tercih edin.
Nadiren Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu (HFCS) içeren gıda tüketebilirsiniz. Dünyanın sonu değil lakin nadiren olması kaydı ile.
Sınırlı Sorumluluk Beyanı:Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.
Sıklıkla “bol bol meyve yiyin vitamin alın sağlıklı kalın, Meyve sağlıktır vb gibi” cümleleri duyarsınız…
Lakin işin aslı tabi ki bu söylemlerdeki gibi değil..
Eğer kilo sorununuz varsa, kan yağları (Trigliserit, Kolesterol) sorununuz varsa meyve tüketimi sınırlı olmalıdır.
Neden mi? O zaman okumaya devam edin.
Meyve nasıl kilo yapar?
Maltoz = Glikoz + Glikoz
Bir düşünün bakalım Glikoz tatlı mıdır?
Maltoz içeren besinlere; Patates, Nohut, Barbunya, Pirinç pilavı, makarna, Kuru fasulye, Buğday ekmeği örnek olarak verebiliriz. Evet bu bilgiler ışığında Glikoz’ un tatlı olmadığını artık biliyorsunuz.
Örneğin: Bir porsiyon Kuru Fasulye yediniz (200 kalori)
Sindirim sistemimiz (ağızdan başlayarak) Kuru Fasulyedeki Glikoz + Glikoz + Glikoz + Glikoz + Glikoz +…..şeklinde sıralı glikozları tek glikoz kalana kadar parçalar ve bağırsaktan kana çeker.
Glikozun %80 ‘ini (160 Kalori) kaslarımızda harcarız ve kalan %20’si karaciğere gider.
Karaciğere giden %20’nin yarısı (20 Kalori) glikojen olarak depolanır. Diğer yarısı VLDL ‘ye gider ve Trigliserit olarak 20 kalori yağa dönüşür.
Laktoz = Galaktoz + Glikoz
Laktoz Süt şekeridir. Tadını hatırlayın bakalım süt tatlı mıdır?
Süt şekeri biraz tatlıdır. Glikozun tatlı olmadığını öğrenmiştik. Bu durumda tadı veren Galaktoz’ dur.
Örneğin: Tam yağlı bir bardak sütün 128 kcal (Sütün içerisinde laktozun yanı sıra protein ve yağ da olduğunu hatırlayın bu sebeple kalori hesabında dikkate alınmalıdır.)
Lakin konumuz karbonhidratlar.
Laktozda, Galaktoz %50 ve Glikoz %50 dir.
Galaktoz karaciğerde Glikoz 6 P (Fosfat) a metabolize olur.
Sükroz = Glikoz + Fruktoz
Sükraz içeren besinlere; Meyve şekeri, Bal, Pekmez, Çay Şekeri, Akça Ağaç Şurubu örnek olarak verebiliriz. Tartışmaya bile gerek yok değil mi? Gayet tatlı bunların hepsi. Glikozu biliyoruz tatlı değil. Bu durumda Fruktoz, Galaktoz’dan da tatlı sonucuna varabiliriz.
Maalesef bu çok tatlı tadı veren Fruktoz, insanlarda kilo sorunu da yağın fazlasını da yapar.
Örneğin: Bir kase üzüm yedik (240 gram – 170 kalori)
Sindirim sistemimiz (ağızdan başlayarak) Üzüm’ ü Glikoz + Fruktoz şeklinde parçalar ve bağırsaktan kana çeker.
Üzümde Glikoz / Fruktoz oranı neredeyse yarı yarıyadır.
Fruktozdan aldığımız 85 kaloriyi enerji olarak kullanamayız hepsi karaciğere gider. Karaciğerde Fruktoz’u metabolize edemeyiz. Bu sebeple Fruktoza 1 tane fosfor ekleriz. Bu da 12 kalori daha ilave demektir. 85+12=97 kalori ulaştı toplamda. Tabi bu arada Ürik Asit oluşur.
Sonuç olarak üzümdeki fruktozdan 97 kalori yağa dönüşür.
Hatırlayın Üzüm’ün diğer yarısı da Glikoz du ve yukarıda hesaplamıştık. Hesaba üzümde ki glikozdan (%10) 8.5 kaloride yağa dönüştü.
Fruktoz’ dan 97 kalori + Glikoz’ dan 8.5 kalori = 105,5 kalori Üzümden yağ oluşur.
Vücudumuza aldığımız kaloriler yolu ile fazla yağ oluşursa önce karaciğerde, sonra kaslarda, organlarda birikmeye başlar.
Sonuç olarak:
Kilo sorununuz veya kan yağları (Trigliserit, Kolesterol) sorununuz varsa meyve tüketiminizi fazlasıyla azaltın.
Günlük toplam meyve tüketiminiz bir avucunuzdan daha fazla olamamalı.
Beslenmemizin de bir matematiği var. Doğru hesaplayın.
Sağlığınız için meyve yiyin lakin abartmayın.
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Dr Mustafa KEBAT
Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü
Sınırlı Sorumluluk Beyanı: Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.
Kan şekerinizin yüksek seyretmesine (Diyabet = Şeker hastalığı) bağlı en çok etkilenen organımız gözdür. Şeker yüksekliğine bağlı göz hastalıkları içinde en sık görülen, “diyabetik retinopati”dir. Şeker hastalığı gözün arkasındaki ışığı algılayan retina tabakasında hasar oluşturmakta ve körlüğe neden olmaktadır.
Eğer HbA1c değeriniz 6 ve üzerinde olduğu sürece tüm organlarınız hasar görmekle birlikte en çok hasarı gözlerimiz alır.
Retina, göz küremizin arka duvarını kaplayan, 10 katmandan oluşan görme hücrelerinden oluşan ağ tabakasıdır. Retina tabakası gözün en karmaşık ve en hassas bölümüdür. Retina ışığın görüntü olarak beynimize iletilmesini sağlar ve bu şekilde görmemiz mümkün olur.
Kan Şekerimizin Yüksekliği Nasıl Görme Kaybı Yapar
Kırmızı kan hücrelerimiz içerisinde bulunan hemoglobin molekülü, kan tetkiklerinde Hgb olarak gördüğümüz ve düşük çıkınca kansızlık var fikri veren değer.
Hemoglobin akciğerden oksijeni alıp vücutta, hücrelere dokulara taşır.
Hemoglobin demir eksikliğinde düşer, çünkü demir ile beraber çalışır. Kadınlarda özellikle adet doneminde düşer.
Tüm kanımızda yaklaşık 4.5 gram glikoz (şeker) bulunur.
Normalde glikozun % 4.5 ila %5.7 kadarı oksijen taşıyan hemoglobine bağlanır.
Diyabet hastalarında, insülin direncinde, obezitede başta olmak üzere bir çok durumda HbA1c diye ölçtüğümüz değer budur. (4.5 -5.7 arası)
⭐️⭐️
Örneğin bir çalışandan kan şekeri tahlili istedim. Tahlil sonuçlarını incelerken;
HbA1c : 8.6
Glikoz : 196 (açlık) çıktığında, bu çalışana tip-2 diyabet deriz.
Bu çalışanımızda hemoglobine fazla glikoz bağlandığı için (8.2) oksijen taşıma kapasitesi düşmüş durumdadır. Bu sebeple de çalışanımızın dokularına, hücrelerine, organlarına yeterli oksijen gitmiyor. Pek tabi ki göz organına da gitmiyor. Normal zamanda 10 birim oksijen gidiyorsa 5 birime düşmüş durumda.
Vücudumuz kendini korumaya adaptedir. Oksijenin azalması (Hipoksi) durumunda HIF-1-alfa isimli bir molekül harekete geçer. HIF-1-alfa oksijensiz ortamda hücresel düzeyde adaptasyon sağlanmasında görevlidir.
Ara özet yapayım; Kan şekerindeki yükseklik önce hemoglobinlerin oksijen kapasitesini düşürür. Ardından oluşan oksijenin azalması (Hipoksi) ile HIF-1-alfa harekete geçer. Vasküler Endotelyal Büyüme Faktörü (VEGF) gözün retina tabakasında damarlanma artışı olur. (Yani asıl damarların uçlarından yeni damar kolları oluşmasını sağlar)
Burada vücudumuz kendini koruma maksadı ile dokulara (burada konumuz göz olduğu için retinaya) daha fazla kan gelsin ve oksijen miktarı artsın. Yukarıda yazdığım örneklemede oksijen 5 birime düşmüştü hatırlarsınız tekrar 10 olsun diye çırpınıyor.
Lakin önemli bir sorun var, bu yeni oluşan damarlar oldukça incedir. Ayrıca bu süreç o kadar hızlı ve kontrolsüz ve o kadar çoktur ki kimi damarlar bir birine düğüm olur. Bu arada kimi damarlar dışına sıvı plazma ve kan sızdırır. Tabi ki tansiyondaki gün içinde doğal artışlar bile inc ve zayıf olan yeni damarlarn bazıları çatlar.
Retina damarlarının zarar görmesi göz sinirlerinin hasar almasına neden olur.
Tüm bu süreçte retina hasar alırdiyabetik nöropati oluşur.
Bu durum bazen o kadar hızlı ilerler ki, çok kısa sürede %70 oranında görme yeteneğini kaybeden çalışanlarımız var.
Kan şekerinin yüksekliği ile başlayan bu süreçte çalışanımızın vücudunda oksidasyon fazla ve antioksidan eksikse (Glutatyon, Resveratrol, Alfa Lipoik Asit), damarlarda endotel hasarı varsa (hesperidin), Nitrik oksit, magnezyum,B12, B3, B6, B9, Krom, vitamin C eksikliği varsa ki bu hususları beslenme yaşam tarzı vb gibi sebeplerle çalışanlarımızda çok sık görme kaybı görüyoruz.
Tüm bu değerlerdeki eksikliğin derecesine bağlı olarak hasar çok daha şiddetli ve hızlı ilerler. Maalesef işin kötü tarafı bu sinir hasarları ve organ hasarları sadece gözlerde meydana gelmez.
Nöronlar (beyin)
El ve ayaklar, bacaklar
Omurilik
Böbrekler
Erkeklerde testisler, sperm ana hücresi
Kadınlarda yumurtalıklar (PCOS oluşumu)
Kan şekerinin yüksek olduğu her an tüm organlarda bu sürecin sizler farkında olmadan sürekli olduğunu artık biliyorsunuz.
Hayatınızı doğru ve dengeli yaşamak sizin elinizde.
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Kan şekeri yüksekliğinin sonuçlarından sadece bir tanesini yukarıda okudunuz.
Şimdi de çalışanlarımızın almaları gereken önlemleri ve tedavi için gerekenleri inceleyelim.
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
AZ YE – SIK YE Asla yapmayın
Ağzımıza giren her lokma ile pankreas insülin salgılar ve bu insülin kas hücresinde ki GLUT-4 kapısına gider (GLUT-4 Kapının anahtarıydı hatırlayın)
Fakat sürekli salınan insüline karşı GLUT-4 kapısı duyarsızlaşır, kapıyı açmaz olur.
NEDEN ?
Çünkü hücrelerimiz kendini korumaya alır. GLUT-4 kapısı açılırsa glikoz girecek lakin ihtiyaç yoksa harcanmayan glikoz yağ olarak birikir, basamak değişir.
Bu süreçle aynı zamanda hücrelerimiz de oksitlenir. Burada hücresel bir duyarsızlık oluşur buna insülin Direnci diyoruz.
İnsülin kapıyı açmazsa glikoz kanda kalır ve hemoglobine bağlanma artar.
Bu durumda sonuç?
HbA1c yükselir. Ve zamanla kanda glikoz yükselir. İşte size diyabet hastalığının oluşumu.
Eğer bu sürece müdahale edilmezse (sık yeme sebepli )sürekli insülin salgılayan pankreas beta hücreleri bıkkınlığa düşer. İnsülin salgılamaz. O zamanda hasta ya insülin reçete edilir, her öğün insülini cilt altına zerk ederek olaya müdahale etmek zorunda kalırız.
⭐️⭐️⭐️⭐️
EGZERSİZ
Hani ihtiyaç yoksa GLUT-4 kapıyı açmaz, açsa da gelen glikoz yağa döner yazmıştım yukarıda. İşte egzersiz ile ihtiyaç fazlası alınan glikozu yakmaya çalışırız. Lakin bu glikozu yakmak basit bir şey değildir.
Çalışanımız hafta sonu ailesiyle birlikte alışveriş merkezine gitti. Çocukları yerken kendisine de 1,5 Pide menü (1,5 Pide + patates kızartması + kola) sipariş etti ve yedi. Aldı mı 1000 kalori.
Çalışanımızın 1000 kaloriyi yakabilmesi için tempolu şekilde 2 saat 15 dakika yürümesi gerekir.
Fakaaatt…. İstediğim gibi yerim sonra egzersiz yapar eritirim gibi bir mantık büyük hata olur. Bu işin kuralı günlük gıda miktarını azaltmaktır.
Egzersiz vücudumuzun çoğu organı için yararlı ve gereklidir. Fakat çalışanımız için istediğini istediğin kadar ye diye bir şey olmaz.
⭐️⭐️⭐️⭐️
BENFOTİAMİN ( rINN veya S -benzoiltiamin O -monofosfat )
Benfotiamin, B1 vitamini olarak da bilinen tiaminin yağda çözünen bir türevidir. Vücut tarafından daha kolay emildiği ve dokulara daha verimli bir şekilde ulaştırıldığı için standart su bazlı tiaminden ayrılır. Diğer B vitamini gruplarının aksine yağda erir, yağda eriyen B1 vitamini.
Tip-2 diyabete bağlı, nöropati, nefropati, retinopati (Sinir, böbrek, göz hasarları) için oldukça etkilidir. Aynı zamanda, hafıza kaybı, alzheimer, parkinson, odaklanma sorunu, bağırsak sorunları (Crohn, ülseratif kolit, IBS) için etkili bir moleküldür.
Ayrıca, METOTREKSAT ilacının böbreklere verdiği hasarı da önler.
🔶 Benfotiamin, Sabah ve Akşam yemek ortasında 300mg /gün olarak kullanılır.
⭐️⭐️⭐️⭐️
GLUTATYON, RESVERATROL, ALFA LİPOİK ASİT, VİTAMİN C
Biliyoruz ki toksinler ve serbest radikaller çoğu hücrelerimizin, organlarımızın (karaciğer, pankreas, beyin, akciğer, bağırsaklar, tiroit bezleri, kemik ve kaslar) hasar almasının ana nedenidir.
Hücre içinde yer alan mitokondrimizde oluşan oksidasyon ise hücre içinde mitokondrilerimizin sayısının düşmesi demektir ki bu düşük enerji (eksik ATP) demektir.
Glutatyon, Resveretrol, Alfa Lipoik Asit ve Vitamin C molekülleri bu toksin ve serbest radikalleri önler.
🔶 Glutatyon; sabah ve aksam tok 1000 mg /gün
🔶 Resveratrol: sabah ve aksam tok: 600-700 mg /gün
🔶 Alfa lipoik asit: 500-700 mg /gün
🔶 Vitamin C: sabah tok 150 mg /gün (sigara içenler 250 mg)
⭐️⭐️⭐️⭐️
KROM
Kanımızın içerisinde dolaşan glikozun kas hücrelerine girmesi gerekir, bu giriş kapısının adı GLUT-4 ve Bu kapının anahtarı insülindir. İnsülin kapıyı açacak, glikoz kas hücresine girecek, mitokondride enerjiye dönüşecek ve bizde o kasları hareket ettirebileceğiz.
Ama kapının anahtarı insülin olsa da kabpının kolu Krom dur. Yani GLUT-4 kapısı kromla çalışır. Krom eksikse özellille diyabet hastalarında kas erimesi başlar. Yaş ile de kas erimesin nedenlerinden biri krom dur.
🔶 Krom: Sabah tok 100-200 mcg
⭐️⭐️⭐️⭐️
VİTAMİN B12, VİTAMİN B6, VİTAMİN B9 (Folik Asit)
Vitamin B12, vitamin B6 ve vitamin B9, kemik iliğinde kırmızı ve beyaz kan hücresi, platet yapımı için gereklidir.
Çalışanımız eğer diyabet hastası ise ve metformin kullanıyorsa mutlaka B12 kullanmalıdır. Çünkü Metformin bağırsakta iyon kutbunu değiştir ve B12 emilimini engeller.
Çalışanımızın eğer Homosistein seviyesi yüksek ise bunların metillenmiş formunu kullanılmalıdır. (Metilfolat-metilkobalamin-P5P)
🔶 B12 vitamini Kahvaltıyla veya akşam yemeği öncesinde günlük 2-3 mcg
🔶 B6 vitamini 1.3 miligram
🔶 B9 vitamini Kahvaltıyla veya akşam yemeği öncesinde 400 mcg
⭐️⭐️⭐️⭐️
HESPERİDİN/NAD
Kan şekerinin yükselmesine bağlı oluşan yeni fakat kuvvetsiz damarlardan sızmmalar olduğunu yukarıda okudunuz.Damar içi endotelin zayıflığı sebebi ile gelişen bu süreçin de önüne geçilmesi gerekir.
Hesperidin Endotel hasarları ve bu sebeple oluşan pıhtılaşma, inflamasyonunu önler.
NAD; Mitokondride glikozun enerjiye dönüşmesi için şarttır. Glikozdaki H (Hidrojen) bağlayarak NADH olarak taşır ve enerji döngüsüne sokar.
NAD sentezi de Glutatyon gibi 20’li yaşlar sonrası azalır, bunun sonucu olarak da enerjide düşer. Lakin diyabette bu daha da önemlidir çünkü glikoz kanda kalır.
NAD Ayrıca SIRT6 genini aktifleştirerek genç kalmayı sağlar.
🔶 Hesperidin / NAD: 1000 -2000 mg /gün sabah ve aksam tam yemek ortasında kullanılır.
⭐️⭐️⭐️⭐️
SONUÇ OLARAK
Yüksek glikoz (105 üzeri her açlık glikoz değeri)
Yüksek HbA1c (5.7 üzeri)
Yüksek HOMA-IR, açlık insülin
Her daim hücre, doku organ, sinirlere zarar verir. Çalışanlarımızda sıkça gördüğümüz benim şekerim 135’i geçmiyor diye kendimizi kandırmamak gerek, zarar verir.
Benfotiamin oldukça faydalıdır. Fakat bunun yanında Glutatyon, Resveratrol, Vitamin C, Hesperidin, NAD,Krom…Sinir ve doku hasarlarını önlemede oldukça önemlidir.
SabahGEÇ, AkşamERKEN yemek yiyerek gece açlığı süresini uzun tutmak (Tercihen 16 saat) bütün fonksiyonel sağlık sistemi için onemlidir.
⭐️⭐️⭐️⭐️
Bilimsel Yazı Sevenler Aşağıdaki Yazılarla Devam Edebilirler
Erken ve Geç Başlangıçlı Diyabet Mellituslu Hastalarda Diyabetik Retinopati ve Diyabetik Makula Ödemi Prevalansı ve Risk Faktörleri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32353847/
Sınırlı Sorumluluk Beyanı: Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.
Çalışma sürecinde çok hızlı enerjiye gereksiniminiz olduğunda;
Sıcak şekerli şerbetin içine limon sıkarak içmelisiniz.
Merak edenler için olayın etki mekanizmasına bakalım:
Biz insanlar şekeri ağzımıza aldığımız anda parçalamaya ve vücudumuzun içine almaya başlarız. Ağzımızda emilen şeker formu Glikoz, Fruktozdur
Çaya attığımız şeker ise ; Glikoz + Fruktoz birleşiminden oluşur. Bunlar arka arkaya zincir şeklinde bağlıdır. Buna sakkaroz veya diğer adı ile sükroz deriz.
Ağzımızın içine yanaklarımızdaki salgı bezlerinden salınan sindirim enzimi AMİLAZ ile bunları 2’li olarak glikoz + fruktoz seklinde parçalarız. İşte bu ikisini amilaz parçalamaz Normalde sadece şeker (Glikoz + Fruktoz birleşimi) alınırsa barsaklara gelene kadar parçalanamaz ve emilemez. Bağırsaklara geldiğinde SÜKRAZ enzimi bu ikiliyi ayırır ve glikoz ayrı fruktoz ayrı emilir.
Eğer şeker limonla birlikte tüketilirse;
Limondaki Sitrik asit, Sükraz enziminin yaptığına benzer şekilde (% 60 oranında) glikoz ve früktozu birbirinden ayırır. Yani İNVERT eder… Durum böyle olunca bağırsakta parçalanmaya uğraşılmaz, şişkinlik yapmaz, çok kısa surede glikoz ve fruktoz kana karışır, ENERJI DÖNGÜSÜNE katılır…
Baklava şerbeti, Reçel vs gibi tatlıların şerbeti hazırlanırken bir parça limon sıkılır. Bu şekeri invert eder. Ve invert şeker KRISTALLEŞMEZ…Amaç tatlının kristalleşmesini önlemektir..
Arı yetiştiricileri de baharda yavru atımı (Arı mevcudu coğaltırken) bu şekilde invert şeker (şurup) verir. Arı şekeri parçalamaya uğraşmaz, hızlıca enerjiye dönüşür.
Aynı zamanda arının sindirim sistemi zorlanıp bozulmaz (saf şeker zorlar)
NOT : Bal akım dönemi şeker, invert vs verilmez. Sadece baharda bal alımı yok, yavru çoğalsın diye verilir. Aksi halde zaten bal kalitesi düşer…
Akla gelebilecek bir soru da: Çaya değil de sadece limonlu suya şeker atıp içsek olur mu?
Maalesef olmaz.
Şekerin invert olması için belirli bir sıcaklık gerekli. “70 derece üstü ” Bu sebeple çayda, baklava şerbetinde invert olur.
Limon tuzu da aynı etkiyi yapar fakat tavsiye etmiyorum, doğal olan her zaman çok daha iyidir.
Dr Mustafa KEBAT
Daha da fazla ayrıntı merak edenler için: (Bu kısım wikipedia dan alıntıdır)
Bilimsel literatürde “karbonhidrat” terimi, “şeker” (geniş anlamda), “sakkarit”, “oz”,“glusit”,“karbon hidratı”, “polihidroksi” ya da “aldehit veya keton içeren bileşikler” gibi birçok eş anlamlıya kavrama sahiptir. Bu terimlerden bazıları, özellikle “karbonhidrat” ve “şeker”, başka anlamlarda da kullanılmaktadır.
Monosakkaritler, su ile daha küçük birimlere parçalanamadıklarındanbasit şekerler,tek şekerler,monozlarolarak da bilinirler. Bu şekerler karbonhidratların en küçük yapı birimidir. Çoğu Cn(H2O)n formülüne uyar. Bazı monosakkaritlertatlıdır. Zincir veya halkalı yapıya sahip olup, genellikle 3-6 arasındakarbon(C) atomu taşırlar. Moleküllerindeki karbon sayılarınınLatincelerininsonuna-ozeki getirilerek gruplandırılırlar. Üç karbonlu olanlartrioz, dört karbonlularteroz, beş karbonlularpentoz, altı karbonlularheksozadını alırlar. Pentozlardanriboz(C5H10O5) vedeoksiriboz(C5H10O4) nükleik asitlerin yapısına girer. Hücre zarındandifüzyonile kolay geçebilirler.
Besin kaynağı bakımından önemli olan monosakkaritler heksozlardır. Bunlardanglukoz(kan ve üzüm şekeri),fruktoz(meyve şekeri, levüloz) vegalaktoz(süt şekeri) en önemlileridir. Sindirilmeden kana karışırlar. Hepsinin kapalı formülleri C6H12O6şeklinde olup birbirlerininizomeridirler.
Sınırlı Sorumluluk Beyanı: Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.