Dalış Öncesi Hematolojik Muayene ve Seçim Kriterleri

Dalış Muayenesi

Dalıcının sağlık durumunun dalışa uygunluğu değerlendirebilmek için; sualtının yoğun ve viskoz bir ortam olduğunu, derinliğin artışı ile birlikte dalıcının basınca maruziyetindeki değişimi, ortam (özellikle düşen) sıcaklıklığının insanlar üzerindeki etkisi bilmek gerekir.

Bilinmelidir ki dalıcının bazı tıbbi ve psikolojik durumları tüplü dalışa kesin veya geçici süreyle engel teşkü etse de sportif – keyif amaçlı dalışların kuralları, ticari veya askeri amaçlı dalışın katı kurallarından daha esnektir.

Scuba (Su altı tüplü dalış) dalışlarda gerekli tüm şartlar yerine getirildiğinde amatör dalıcılar için de profesyonel dalgıçlar için de riskler düşüktür.

Risklerin düşürülmesi için gereken şartların başında kişinin sağlık durumu gelir.

Bu sebeple dalış yapacak amatörlere de ve profesyonellere de sağlık durumlarının su altındaki şartlara uygun olup olmadığı açısından doğru bir değerlendirme – muayeneye yapımalıdır.

Dalış öncesi muayenenin amacı, dalış yapacak kişinin sualtı dalışını sağlığı açısından tehlikeye düşürecek bir sağlık sorunu olup olmadığını araştırmaktır.

Ayrıca dalıcıların su altına adaptasyonu için disiplinli olması ve uygun ekipmanla dalış yapması gerekir.

Her ne maksatla olursa olsun dalıcılar su altına ilk kez dalışın öncesinde ve sonra da yıllık periyodik olarak scuba dalışı konusunda hekimlik tecrübesi olan;

  • KBB
  • Göğüs Hastalıkları
  • Kalp Damar, Psikiyatri
  • Nöroloji
  • Dahilliye (Endokrin-Kan-Sindirim Sistemi açısından değerlendirecek)
  • Göz uzmanları değerlendirmelidir.

Dalıcını sorunu varsa ayrıca;

  • Ortopedi
  • Plastik Cerrahi
  • Cerrahi vb gibi bölümler değerlendirmelidir.

Tüm hekimlerin raporları ile birlikte Su Altı Uzmanı Hekim tarafından son değerlendirme yapılmalıdır.

Hemotolojk Hastalıklar

Anemi (kansızlık)

Gelişmiş ülkelerde hastanelere başvuran hastaların %30’undan fazlasında anemi saptanmaktadır. Bu kadar yaygın olan ve dalıcının gene kondisyonu yanı sıra kalp damar performansını da yakından ilgilendirdiği için; Anemi (kansızlık) düşünüldüğünde, sebebi muhakkak araştırılmalıdır. Tedavi edilene kadar dalış izni verilmemelidir.

Ortalama hemoglobin değeri 12 g üstünde olmalıdır.

Kadınlardaki hemoglobinin alt sınırı 10.5 gr olarak kabul edilebilmektedir.

Rutin tüplü dalış sonrasında dalıcıların kanında kırmızı kan hücresi (RBC) sayısında, hemoglobin ve hematokritte azalma olmaktadır. Hali hazırda Anemi’si (kansızlık) olan dalıcılarda zaten düşük olan bu değerler dalışla birlikte daha da düştüğünde vücudun tolere edebileceği sınırları zorlaması ihtimali vardır.

Orak Hücreli Anemi ve Dalış

Orak hücreli anemi (homozigot ve heterozigot) iki tiptir.

Orak hücreli anemili (homozigot); kişilerin, hipoksiden kaçınmaları gerekir. Düşük oksijenli ortamda orak hücreli anemili kişilerde anormal bir Hb tipi olan mutant Hemoglobin S (HbS) proteini kırmızı hücrelerde şekil değişikliğine neden olarak uzamış yarım ay şeklini ya da başka bir deyişle orak şeklini alırlar ve bu durum küçük damarlarda kümelenerek tıkanıklığa sonuçta dolaşımın akışkanlığının bozulmasına neden olur.

Orak hücreli anemide heterozigot (sickle cell trait) kişilerde hematolojik ve klinik büyük değişiklikler yoktur.

Tüplü dalışta ortam koşulları hiperbariktir.

Dalton kanunu, gaz karışımının içinde yer alan her bir gazın sahip olduğu basınca kısmi basınç demekte ve her bir gaz kısmi basıncı değerinin de toplam gaz karışımı içindeki oranlar ile belirlendiğini ifade etmektedir.

Matematiksel olarak,reaktif olmayan gazların basıncı aşağıdakilerin toplamı şeklinde ifade edilir:

Ptoplam=∑n=1npn

{\displaystyle P_{\text{toplam}}=\sum _{n=1}^{n}{p_{n}}}

ya da     Ptotal=p1+p2+⋯+pn

{\displaystyle P_{\text{total}}=p_{1}+p_{2}+\cdots +p_{n}}

 pn=Ptoplamyn

{\displaystyle \ p_{n}=P_{\text{toplam}}y_{n}}

Örneğin deniz seviyesinde soluduğumuz havanın toplam gaz basıncı 1 bar ise ve bu karşımda %21 oranında oksijen bulunuyorsa, oksijen gazının kısmi basıncı da 0,21 bar olur. Oksijenin sahip olduğu bu değere kısmi basınç değeri denir ve “p” işareti ile gösterilir.

Hava gibi gaz karışımlarının toplam kısmi basınçları arttığında, içlerindeki her bir gazın da aynı oranda kısmi basınçları artar.

Buna farklı bir örnek daha verilecek olursa; 10 metre derinlikte soluduğumuz hava 2 bar basınçtadır ve bunun içindeki oksijen kısmi basıncı da 2 x 0,21 = pO2 0,42 bar dır. İşte bu özellikleri ile gazlar sualtında solunduğunda vücuda daha yoğun miktarda ulaşır ve fizyolojik etkileri de farklılaşır. Bu dekompresyon hastalığı, nitrojen narkozu ve solunum havasında bulunan bazı gazların zehirleyici özellikleriyle yakından ilgilidir.

Yani ortam basıncı arttıkça, solunan havadaki oksijenin parsiyel basıncı da artar. Dalış esnasındaki hipoksinin esas sebepleri tüpteki havanın CO ile kontaminasyonu ve boğulmadır.

Bu yüzden heterozigot dalıcı adaylarında buna bağlı dalış yasağı getirilmesi tartışılabilir. Bu yüzden heterozigot kişilerin normal hemoglobin konsantrasyonunda ve daha önce anemi gözlenmemişse, özellikle dekompresyon limitleri içinde dalışına izin verilebilir.

Literatür taraması, orak hücreli anemi (heterozigot) özelliğinin komplikasyonlarının nadir olduğunu ve dalışla ilişkili yaralanmaya dair hiçbir rapor olmadığını ortaya koymaktadır.

Durumla ilgili dalış fizyolojisinin analizi ve bildirilen vakaların olmaması, spor ve teknik sivil dalışlarda minimal artmış risk olduğunu göstermektedir. Askeri dalışa uygunluk hakkındaki görüşler çeşitlidir.

Travma, doku ve intavasküler ortamda kabarcıkların büyümesi başlıca risklerdendir. Ayrıca beyin, içkulak, spinal korddaki disbarik patoloji hemoraji ile büyüyebilir.

Orak hücreli anemi (homozigot), lösemi, polisitemi gibi kan hastalıklarında doku perfüzyonunun bozulmasından dolayı dekompresyon hastalığı riski de arttığından dalışa izin verilmez.

Kan içeriği ile ilgili hastalıklarda, kanın viskozitesi ve akışkanlığı değişir. Bu değişim dekompresyon hastalığı, multi organ infarktı ve benzeri risklere neden olur.

Polisitemi ve Dalış

Polisitemi veya eritrositoz, vücuttaki mutlak kırmızı kan hücresi (RBC) kütlesinde bir artışa işaret eder. Fizyolojik olarak kabul edilenin üzerinde hemoglobin seviyelerinde veya hematokritinde bir artışla yansıtılır. Kanın yoğunluğu (hiperviskozitesi) nedeniyle akışkanlığı bozularak pıhtılaşma (trombotik olayların) riski yükselir. Dekompresyon hastalığı, multi organ infarktı ve benzeri sorunlara neden olur. Bu sebeple dalışa kesin engel bir durumdur.

Hemofili ve Dalış

Hemofili kanın pıhtılaşamaması hastalığıdır. Vücutta kanın pıhtılaşma sisteminde rol alan ve pıhtılaşma faktörleri olarak adlandırılan proteinlerin eksikliği veya yokluğu nedeniyle ortaya çıkan, kalıtsal bir hastalıktır.

Normal bir kişinin kan plazmasının her 100 mililitresinde % 50-150 ünite arasında faktör bulunur. Bu düzeyin %40’ın altında indiği durumda hemofili hastalığı ortaya çıkmaktadır.

Faktörün kandaki oransal miktarına göre; hafif, orta ve ağır olarak derecelendirilen hemofili özellikle eklemlerin zorlanması – travması ile belirti verir.

Hemofili, faktör VIII veya IX eksikliği sonucunda gelişen nadir bir kalıtsal kanama bozukluğu olup, eklem içi (hemartroz) ve kas içi (hematom) kanamalarla kendini gösteren bir grup hastalıktır. Faktör VIII eksikliği Hemofili A, faktör IX eksikliği ise Hemofili B olarak adlandırılır.

Dalış gibi eklemlere özellikle su üzerinde iken yük binen ve zorlanmalara sebebiyet veren yine dalış esnasında olası zorlanmalar ve basıncın etkisi ile vücudun genelinde kanama riski oluşturması sebebi ile dalışa kesin engel bir durumdur.

Dalışa Kesin Engel Hematolojik Hastalıklar
  1. Orak hücreli anemi (homozigot)
  2. Polisitemi
  3. Lösemi, lenfoma
  4. Hemofili (hem amatör hem de profesyonel dalıcılar için)
  5. Von Willebrand vb kanama-pıhtılaşma mekanizmasını etkileyen hastalıklar (hem amatör hem de profesyonel dalıcılar için)
Dalışa Göreceli Engel Hematolojik Hastalıklar
  1. Orak hücreli anemi (heterozigot)
  2. Akut anemi
Dalışa Geçici Engel Hematolojik Hastalıklar
  1. Demir eksikliği anemisi
  2. B12 vitamin eksikliğine bağlı anemi
  3. Folik asit eksikliği anemisi

Hematolojik Hastalıklar Tanı Yöntemleri

Anemi tanısında          Tam kan sayımı

Anemi tipi tayini          Periferik kan yayması

Anemi tipi tayini          Retikülosit sayımı

Hemolitik anemi          Serum bilirübin düzeyi

Fe eksikliği anemisi    Fe, Fe bağlama, Ferritin

Megaloblastik, pernisiyözanemi Folik asit, B12

Hemoglobinopati (Orak hücre anemisi) Hemoglobin elektroforezi

Lösemi, infeksiyon      Sedimantasyon

Kanama pıhtılaşma mekanizması ile ilgili hastalıklar   Kanama pıhtılaşma zamanı

Anemi tipi tayini         Dışkıda gizli kan

⭐️⭐️⭐️⭐️

⭐️⭐️ Tüplü dalış: Sizin ve hastalarınızın bilmesi gerekenler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/16913196/

⭐️⭐️ Dalış tıbbı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/378050/

⭐️⭐️ Çevresel Fizyoloji ve Dalış Tıbbı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29456518/

⭐️⭐️ Ticari Satürasyon Dalışından Sonra Hemoglobin ve Eritropoietin https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC6113572/

⭐️⭐️ Rekreasyonel tüplü dalışın rutin hematolojik parametreler üzerinde klinik açıdan anlamlı bir etkisi var mıdır? https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/28694723/

⭐️⭐️ Orak hücre özelliği ve dalış: inceleme ve öneriler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/24984317/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Yukarıdaki Tüm Bilgiler farkındalık yaratmak maksadı ile olup hekiminizin muayenesi veya görüşleri yerini tutamaz.

Bu sebeple hekiminize / hekimlerinize düzenli periyodik muayene olun ve yönlendirmelerine uyun.

Sağlıklı dalışlar dilerim.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Dalış Öncesi Plastik Cerrahi ve Cerrahi Hastalıklar Muayenesi ve Seçim Kriterleri

Dalış Muayenesi

Dalıcının sağlık durumunun dalışa uygunluğu değerlendirebilmek için; sualtının yoğun ve viskoz bir ortam olduğunu, derinliğin artışı ile birlikte dalıcının basınca maruziyetindeki değişimi, ortam (özellikle düşen) sıcaklıklığının insanlar üzerindeki etkisi bilmek gerekir.

Bilinmelidir ki dalıcının bazı tıbbi ve psikolojik durumları tüplü dalışa kesin veya geçici süreyle engel teşkü etse de sportif – keyif amaçlı dalışların kuralları, ticari veya askeri amaçlı dalışın katı kurallarından daha esnektir.

Scuba (Su altı tüplü dalış) dalışlarda gerekli tüm şartlar yerine getirildiğinde amatör dalıcılar için de profesyonel dalgıçlar için de riskler düşüktür.

Risklerin düşürülmesi için gereken şartların başında kişinin sağlık durumu gelir.

Bu sebeple dalış yapacak amatörlere de ve profesyonellere de sağlık durumlarının su altındaki şartlara uygun olup olmadığı açısından doğru bir değerlendirme – muayeneye yapımalıdır.

Dalış öncesi muayenenin amacı, dalış yapacak kişinin sualtı dalışını sağlığı açısından tehlikeye düşürecek bir sağlık sorunu olup olmadığını araştırmaktır.

Ayrıca dalıcıların su altına adaptasyonu için disiplinli olması ve uygun ekipmanla dalış yapması gerekir.

Her ne maksatla olursa olsun dalıcılar su altına ilk kez dalışın öncesinde ve sonra da yıllık periyodik olarak scuba dalışı konusunda hekimlik tecrübesi olan;

  • KBB
  • Göğüs Hastalıkları
  • Kalp Damar, Psikiyatri
  • Nöroloji
  • Dahilliye (Endokrin-Kan-Sindirim Sistemi açısından değerlendirecek)
  • Göz uzmanları değerlendirmelidir.

Dalıcını sorunu varsa ayrıca;

  • Ortopedi
  • Plastik Cerrahi
  • Cerrahi vb gibi bölümler değerlendirmelidir.

Tüm hekimlerin raporları ile birlikte Su Altı Uzmanı Hekim tarafından son değerlendirme yapılmalıdır.

Plastik ve rekonstrüktif cerrahi, genel anlamıyla vücudun her tarafındaki deri, deri altı, kas ve kemik dokuları içeren defektlerin onarımı, eksik doku ve organların tamamlanması, fonksiyon kazandırılması, bunun yanında tümörler ve diğer nedenlerle oluşan, fonksiyon ve görünüm bozukluğuna yol açan istenmeyen fazla dokuların vücuttan uzaklaştırılması ve rekonstrüksiyonu ile uğraşır.

Bunların arasında baş boyun bölgesi, yüz yumuşak doku ve kemik yapıları, çene eklemi, ağız, dil ve boğaz önemli bir yer tutar.

Baş boyun bölgesindeki doğumsal anomaliler, dudak damak yarıkları (Tavşan dudak, Kurt ağzı), yüz kemik kırıkları en sık karşılaşılan sorunlardır.

El, önkol, kol, ayak ve bacak travmaları, yaralanma, burkulma ve kırıklar, gövde ön ve arka yüzü, meme sorunları da bu branşın alanına girmektedir.

Plastik cerrahi ameliyatlarında onarım amacıyla genellikle kişinin kendi dokularından yararlanılır, gereğinde suni maddeler (silikon gibi) kullanılır.

Ayrıca vücudun çeşitli bölümlerinin kişinin keyfiyeti ve genel normlara göre güzelleştirilmesi olarak yapıllan estetik cerrahi de plastik cerrahinin kapsamındadır.

Cerrahinin aslında temelinde yara iyileşmesi vardır. Bu sebeple su altı dalış ile ilgili cerrahi husulardan önce genel yara iyileşmesi ile ilgili temel bilgileri tazeleyelim.

Genel Yara İyileşmesi Prensipleri ve Dalış

Vücutta, özellikle ciltte meydana gelen herhangi bir hasardan sonra, savunma ve tamir sistemlerimiz harekete geçer.

Yara iyileşmesinin temel şartları

  • Yaralı bölgeye yeterli kan akımı olmalıdır.
  • Yaralı bölgeye yeterli oksijen taşınmalıdır.
  • Kanın içerisinde yara tamiri için kullanılan molekülleri yeterli düzeyde olmalıdır.
  • Vücudun genel olarak sağlıklı çalışan bir tamir sistemi olmalıdır.

Ciltte meydana gelen bir kesi iki şekilde iyileşir.

Primer (Birincil) yara iyileşmesi nde yara cerrahi olarak dikilerek kapatılır. Bu sayede vücudun tamir edeceği alan küçülür. İyi bir cerrahi dikiş ile oluşacak iz azaltılır iyileşme hızlanır.

Ciltte meydana gelen kesi, vücudun duyarlı iç ortamını dış ortamdan izole etmek için ilk olarak pıhtılaşan kan ile tamir iskelesi oluşturulur.

Deri hücreleri bu iskelenin üzerinde ilerleyerek 48 saat içinde yaranın üzerini örter ve su geçirmez hale gelir. Banyo yapmak ya da denize girmekte sakınca yoktur. Ancak yarayı kapatan bu zar çok ince olduğundan hemen yırtılma ihtimali vardır.

Yaralanmanın birinci haftasında dokuyu sağlamlaştırıcı kollajen proteini üretilmeye başlarken cildin üst katmanı normal kalınlığa erişmiş olur.

Yaralanmanın 60. gününde yara dokusu ulaşabileceği maksimum gücün % 30’una ulaşır.

Yaralanmanın 90. gününde ise yara dokusu ulaşabileceği maksimum gücün % 90’ına ulaşır.

Yaralanmalar başımızdan uzaklaştıkça, kan dolaşımı, dolayısı ile yara iyileşmesi bozulur.

Örneğin yüzdeki bir kesi 1 haftada iyileşirken bacaktaki iyileşme 2-3 haftaya uzar.

Cerrahiyi/tedaviyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapmamalıdır.

Seconder (ikincil) yara iyileşmesi nde yaraya cerrahi kapatma uygulanmaz yaranın kendi kendine iyileşmesi için pansuman ile takip edilir. Vücut kanın içerisinde bulunan moleküller ile yara alanını büzer daraltır ve yavaş yavaş yaranın üzerini örter. Bu tür yara iyileşmesi yüzeyel yanık yaralarında ve geniş cilt sıyrılmalarında olur. Tedaviyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapmamalıdır.

Sualtının Yara İyileşmesine Etkisi

Doğal yaşam ortamımız olmayan sualtı şartları yara iyileşmesi farklı etkilenir

  • Akciğerler ile solunabilecek havanın bulunmaması – SCUBA dalış sistemi ile çözülmüştür.
  • Derinlik ile doğru orantılı artan basınç – Vücuda bölgesel – kısmen basınç uygulandığınnda kan dolaşımı bozulur ve yara iyileşmesini kötü etkiler. Lakin sualtında vücudun geneli bütün olarak aynı basınca maruz kaldığı için sorun yaşannmaz.
  • Sudan oluşan bir ortam içinde bulunmamız – Yara bakımında en çok kullanılan pansuman malzemesi tuzlu sudur. Genel olarak yara yüzeyinin epitelizasyonu (su geçirmezliği) 48 – 72 saattir. Sonrasında dalış serbesttir.
  • Suda yaşayan mikro ve makro canlılar olması – Yara yüzeyinin epitelizasyonu suda yaşayan mikrorganizmalara bağlı enfeksiyon riski için de geçerlidir. Yara iyileşmesinin tam gerçekleşmediği durumlarda deniz patojenleri enfeksiyonlara sebep olabilir.

Baş Boyun Bölgesi Problemleri ve Dalış

Baş Boyun Bölgesi Travması – Yüz kırıkları

Kemik kırıklarında dalış için kesinlikle kemiklerin kaynaması beklenmelidir.

Özelliği olan bu durumda, dalıcı cerrahiyi/tedaviyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapmamalıdır.

Beyin travmasında risk yaralanmanın ciddiyeti ile doğru orantılıdır. Özellikle beyine ulaşan delici yaralanmalarda geç dönemde epilepsi riski olduğundan uzmanların onayı olmadan dalış yapılmamalıdır. Kısa süreli bilinç kaybı ile seyreden kafa travmalarında epilepsi riski aradan geçen zamana bağlı olarak hızla azalır.

Dudak Damak Yarıkları

Doğumsal anomaliler olup tedavileri bebeklik döneminde cerrahi olarak yapılmış dahi olsa, bu kişilerde yutak ve östaki fonksiyonları bozuk olabilir. Dalışa başlanmadan önce uzman hekim muayenesi ve onayı alınmalıdır.

Yüz Felci

Yüzün yarısının kaslarını kontrol eden sinirin felci sonucu bir taraf kasları hareketsiz kaldığı bu hastalıkta regülatörün mapsının ağızda tutulmasını zorlaştıracağından göreceli bir dalış kontrendikasyonudur.

Temporomandibüler Eklem Disfonksiyonu

Genellikle çene ekleminde özellikle ağız açıp kapatmakta ağrı, sesli kapanma ve ağız açıklığının kısıtlanması şikayetleri ile seyreden; oklüzyon, yani dişlerin ısırma fonksiyonunun bozuk olmasına bağlı çene eklemi enflamasyonuna Temporomandibüler eklem disfonksiyonu ya da sendromu denir.

Regülatörün mapsı dalış sırasında sıkıca ağızda tutulması gerekir. Dalışlar genel olarak 30 – 60 dk sürer, sağlıklı dalıcılar bile dalış sonrası çene, hatta baş ağrısı çekmektedir.

Temporomandibüler eklem disfonksiyonu sebebi ile çene eklemleri zaten deformasyona uğramış, ağız hareketleri ağrılı olan kişilerde ciddi sorundur. Dalış sırasında akut bir ağrı krizi ciddi bir risktir. Dalış için kontrendikasyon teşkil eden bu hastalığın uzun döneminde anti-enflamatuar ilaçlar ve özel ortodontik ısırma plakları ile dalış mümkün olabilir.

Dişler

Boyle kanunu nedeni ile dişler içinde hava dolu boşluklar ile dalış yapmak sakıncalıdır. Diş içinde kapalı kalan havanın sebep olduğu ağrı “Barodontalji” olarak tanımlanmaktadır. Bunun engellenmesi için dalıştan önce dişlerin içine hava girmesine sebep olabilecek periodontal abse, defektif mine kenarları, pulpal lezyonlar gibi durumlar ortadan kaldırılmalıdır.

Diş ve çene yaralanmalarında, regülatörü tutabilecek diş yapısı sağlanıncaya kadar dalış yapılmamalıdır. Eğer bu sağlanamayacaksa özel regülatörler ile dalış yapılabilir.

Özellikle heliox (Helyum ve oksijenin bu karışımı) ile yapılan dalışlarda diş patlaması (odontocrexis) riski mevcuttur. Total porselen kaplamalar iyi sabitlenmiş olmalıdır. Porselen kaplamalar basınç etkisi ile gevşeyebilir ya da atabilir.

El Cerrahisi, Ortopedik Problemler ve Dalış

Kemik Kırıkları, Kas Yaralanmaları, Burkulmalar

Kırık kemik bölgesinde meydana gelen ödem ve dolaşım bozukluğu nedeni ile inert gaz eliminasyonu bozulduğundan, kabarcık oluşum riski yüksek olduğu için dekompresyon hastalığı riski artar. Dalış su üstünde ve su altında vücut hareketleri gerektirir. Bu hareketlerin kısıtlanması dalışı engelleyici ciddi bir sebeptir.

İskelet ve kas sistemi problemleri (Kırık, çatlak, çıkık, tendon enflamasyonu ya da burkulma gibi) olan dalıcıların, problemli bölge tamamen fonksiyon ve hareketlerine kavuşmadan, ağrı ve şişlikleri kontrol altına alınmadan ve cerrahiyi/tedaviyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapmamalıdır.

Uzuv Kayıpları

Uzuv kaybı olan kişiler yara iyileşme süreçleri tamamlandıktan (cerrahiyi/tedaviyi gerçekleştiren hekimin onayı aldıktan) ve uygun bir eğitim aldıktan sonra başarı ile dalabilir.

Uzuv kaybı olan kişiler yeni fiziki durumlarına özel dizayn edilmiş dalışa uygun protezler ya da özel ekipman (Palet, BC vb gibi) yaptırabilir.

Çift taraflı uzuv kaybı olan dalıcılar da dalabilmektedir. Lakin bu dalıcılar çok yakın dalış eşi (budy) takibi altında olmalıdır.

Yapay Eklem ve Plaklar

Yapay diz, kalça eklemleri ya da kemiklerin tamirinde kullanılmış olan, halk arasında platin olarak geçen plak ve vidalar, eğer yaralar tam olarak iyileşmiş, uygun ve tam sabitlenmiş, hasarlı organın hareket ve fonksiyonları kabul edilebilir düzeyde geri dönmüş ise hasta dalışa geri dönebilir.

Aseptik Kemik Nekrozu

Disbarik osteonekroz, (daha önceki dalışlara bağlı gelişmiş) yada çeşitli sebeplere bağlı meydana gelmiş aseptik kemik nekrozu, olan dalıcıların dalışa devam hastalıklarının ilerlemesine sebep olabileceğinden dalışları uygun değildir.

Bazı hekimler Disbarik osteonekroz geçiren dalıcılara, dalışa devam etmenin riskleri anlatmak kaydı ile kararın kendilerine bırakılması gerektiği görüşündedirler.

Puberte Öncesi Gelişme Dönemi

Büyüme çağında (14-16 yaş alt sınırda olgunluk) ekipman uyumu ve fiziksel güç gibi kriterler yerine getirildiğinde dalış yapmalarının büyümelerine (epifiz kıkırdaklarına) ve gelişmelerine negatif bir etkisi olduğu yolunda bir bulgu yoktur.

Kozmetik (Estetik) Cerrahi ve Dalış

Rutinde kozmetik – estetik cerrahi ameliyatları sonrası dikişlerin alınması dalışa dönme süresi olarak kabul edilse de her zaman için cerrahiyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapılmamalıdır.

Bazı örnekleri inceleyelim.

Estetik Burun Ameliyatları

Estetik amaçlı yapılan burun ameliyatlarında kemiklerin de ameliyata dahil olması nedeni ile iyileşme süresi 3 haftaya kadar uzar. Normal şartlarda burun üzerindeki alçının çıkarılması 1 hafta sürer, sonrasında bir hafta flaster ile takip edilse de burun iç mukozasında meydana gelen ödem nedeni ile sinüs ve östaki borusu fonksiyonlarının normale dönmesi bir buçuk ayı bulabilir. Bu nedenle dalış en az bir buçuk ay ertelenmelidir. Lakin cerrahiyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapılmamalıdır.

Yüz Germe ve Göz kapağı Ameliyatları

Bu ameliyatlar sonrası yara iyileşmesinin erken dönemi tamamlanınca dalış için sakınca yoktur. Yüz germe ameliyatlarından sonra dikişler normal koşullarda 2 hafta içinde, Göz kapağı ameliyatlarından sonra bu süre 1 haftada alınır. Muayene ile ödemin çözülmesi takip edilir. Her iki ameliyat sonrasında da 3 hafta içinde dalışa dönülebilir. Lakin cerrahiyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapılmamalıdır.

Silikon ile Meme Büyütme Ameliyatları

Kullanılan silikon balon, sıvı ile, hatta çoğunlukla su ile dolu olduğundan dalışı etkileyici bir rolü yoktur. Kas altına konulan silikonlar kaslarda gerginliğe neden olduğundan kas hareketlerinde bir süre kısıtlılık olabilir.

Bu ameliyatlarda kullanılan teknik, içi silikon ya da tuzlu su ile dolu silikon bir balonun göğüs dokusu altına, ya da daha derine, göğüs kası altına farklı tekniklerle (üç giriş yeri) yerleştirilmesi şeklindedir. Slikonun yerleştirilmesinde tekniklerden hangisi kullanıldığı fark etmeden yara iyileşmesi süresi 2 haftayı geçmese de dalışa başlamak için 3 hafta gibi bir süre gereklidir. Lakin cerrahiyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapılmamalıdır.

Aşağıdaki Tablolarda cerrahi açısından dalışa kesin, göreceli ve geçici olarak engel durum ve hastalıklar özetlenmiştir.

DALIŞA KESİN ENGEL DURUMLAR

BAŞ BOYUN BÖLGESİ   
  • Ağızlık tutmayı engelleyen her türlü yaralanma ya da deformite
  • Sekel bırakmış baş boyun travması
  • Opere edilmemiş beyin tümörleri
  • İntrakranial cerrahi hikayesi

EL CERRAHİSİ VE ORTOPEDİ 

Spinal travma

DİĞER       

Tedavi aşamasındaki kanser olguları

DALIŞA GÖRECELİ ENGEL DURUMLAR

BAŞ BOYUN BÖLGESİ 
  • Yüz felci
  • Dudak damak yarıkları
  • Ağır temporomandibuler eklem disfonksiyonu

                           

EL CERRAHİSİ VE ORTOPEDİ 
  • Aseptik kemik nekrozu
  • Uzuv kayıpları

DALIŞA GEÇİCİ ENGEL DURUMLAR

  • Epitelize olmamış yaralar
  • Epitelize olmamış yanıklar
  • Dikişi alınmamış cerrahi yaralar
  • Yüz yaralanmaları ve fraktürleri
  • Kemik kırıkları, çatlaklar
  • Kas yaralanmaları ve burkulmalar
  • Her türlü ameliyat

Profesyonel Sualtı Adamları

Tüm ekstremiteleri tam ve ekstremite hareketleri normal sınırları içinde bulunmalıdır.

İlk ve kontrol muayenelerinde disbarik asteonekroz (DO) dalgıçlarda ve yüksek basınçlı ortamlarda çalışan Caisson (basınçlı tünel) işçilerinde görülen, genellikle uzun kemikleri tutan aseptik bir kemik nekrozu yönünden radyolojik tetkiklerin yapılması zorunludur.

⭐️⭐️⭐️⭐️

⭐️⭐️ Spor dalışının tıbbi yönleri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/9148089/

⭐️⭐️ Tüplü dalış: Sizin ve hastalarınızın bilmesi gerekenler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/16913196/

⭐️⭐️ Dalış tıbbı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/378050/

⭐️⭐️ Çevresel Fizyoloji ve Dalış Tıbbı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29456518/

⭐️⭐️⭐️⭐️ Aston S., Grabb and Smith’s Plastic Surgery, fifth ed. Lippincott Raven Pub., 1997

⭐️⭐️⭐️⭐️ Cotran R., Kumar V., Robbins Pathologic Basis of Disease,WB Saunders Company, 1994

⭐️⭐️⭐️⭐️ Dovenbarger J., Fittness and Diving, Alert Diver, Jan-Feb. 1998

⭐️⭐️⭐️⭐️ Cohen M., Mastery of Plastic and Reconstructive Surgery, Little and Brown Company, Boston, New York, 1994

⭐️⭐️⭐️⭐️ Hobson R.S., Temporomandibular Dysfunction Syndrome Assosiated with Scuba Diving Mouthpieces, British Jour. of Sports Medicine, 25(1):49-51, 1991

⭐️⭐️⭐️⭐️ Edmonds C., Mc Kenzie B., Diving Medicine for Scuba Divers, J.L. Publications, Melbourne, 1992

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Yukarıdaki Tüm Bilgiler farkındalık yaratmak maksadı ile olup hekiminizin muayenesi veya görüşleri yerini tutamaz.

Bu sebeple hekiminize / hekimlerinize düzenli periyodik muayene olun ve yönlendirmelerine uyun.

Sağlıklı dalışlar dilerim.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Dalış Öncesi Endokrin Sistem Muayenesi ve Seçim Kriterleri

Dalış Muayenesi

Dalıcının sağlık durumunun dalışa uygunluğu değerlendirebilmek için; sualtının yoğun ve viskoz bir ortam olduğunu, derinliğin artışı ile birlikte dalıcının basınca maruziyetindeki değişimi, ortam (özellikle düşen) sıcaklıklığının insanlar üzerindeki etkisi bilmek gerekir.

Bilinmelidir ki dalıcının bazı tıbbi ve psikolojik durumları tüplü dalışa kesin veya geçici süreyle engel teşkü etse de sportif – keyif amaçlı dalışların kuralları, ticari veya askeri amaçlı dalışın katı kurallarından daha esnektir.

Scuba (Su altı tüplü dalış) dalışlarda gerekli tüm şartlar yerine getirildiğinde amatör dalıcılar için de profesyonel dalgıçlar için de riskler düşüktür.

Risklerin düşürülmesi için gereken şartların başında kişinin sağlık durumu gelir.

Bu sebeple dalış yapacak amatörlere de ve profesyonellere de sağlık durumlarının su altındaki şartlara uygun olup olmadığı açısından doğru bir değerlendirme – muayeneye yapımalıdır.

Dalış öncesi muayenenin amacı, dalış yapacak kişinin sualtı dalışını sağlığı açısından tehlikeye düşürecek bir sağlık sorunu olup olmadığını araştırmaktır.

Ayrıca dalıcıların su altına adaptasyonu için disiplinli olması ve uygun ekipmanla dalış yapması gerekir.

Her ne maksatla olursa olsun dalıcılar su altına ilk kez dalışın öncesinde ve sonra da yıllık periyodik olarak scuba dalışı konusunda hekimlik tecrübesi olan;

  • KBB
  • Göğüs Hastalıkları
  • Kalp Damar, Psikiyatri
  • Nöroloji
  • Dahilliye (Endokrin-Kan-Sindirim Sistemi açısından değerlendirecek)
  • Göz uzmanları değerlendirmelidir.

Dalıcını sorunu varsa ayrıca;

  • Ortopedi
  • Plastik Cerrahi
  • Cerrahi vb gibi bölümler değerlendirmelidir.

Tüm hekimlerin raporları ile birlikte Su Altı Uzmanı Hekim tarafından son değerlendirme yapılmalıdır.

Dalıcı adayının dalışa uygunluğu söz konusu olduğunda, en başta dikkat edilmesi gereken temel faktörler şunlardır; egzersiz toleransı, ortam basıncı değişiklikleri, sensoriyal bozulma ve soğuk.

ENDOKRİN SİSTEM

Diabetes Mellitus (DM) Şeker Hastalığı

Diyabet, sebebe yönelik yaşam ve beslenme tarzı uygulanmadığı taktirde kronikleşen ve aynı zamanda yaşam süresini kısaltan tüm organlarda farklı farklı komplikasyonlar görülebilen metabolik bir hastalıktır.

Sualtı hekimlerinin geneli insüline bağımlı diyabeti (IDDM) olanların veya ağız yolu ile şeker ilacı (oral antidiyabetik) kullananların dalmamaları düşüncesindedirler. Lakin bir kısım dalış hekimi de sadece diyetine uyması ve kilo kontrolü olması şartıyla şeeker hastaların (diyabetlilerin) dalış yapmasını uygun bulmaktadır.

Hekimler arasında yaygın kanaat, insüline bağımlı diyabeti (IDDM) olanlarda ve hipoglisemi atağı hikayesi olan insüline bağımlı olmayan diyabetlilerde (non IDDM) dalışa izni verilmemesidir.

Diyabeti olan ve geçmişinde düzensiz şeker düzeyi olan dalıcıların özgeçmişleri ayrıntılı sorgulanmalıdır

  • Geçmişte insülin kullanım ihtiyacında değişiklik var mı ?
  • Hastalığı nedeniyle hastaneye yatırılma hikayesi var mı?
  • İdrar yolu infeksionu ve irritasyonu sıklığı var mı?
  • Kan şekerinin kontrollü regülasyonu var mı?
  • Geçirilmiş hipoglisemi atağı var mı?
  • Görmede bulanıklık var mı?
  • Poliüri, polidipsi var mı?

Muayeneyi yapan hekim tecrübesinin yanı sıra kararı verirken anlık kan şekeri düzeyi sınırların içerisinde olan, idrarında şeker olmayan (glikozüri yok), diet ile diyabeti kontrol altında olan diyabetli dalıcılara dalış izni verilebilir.

Diyabeti olan dalıcıların taşıdığı riskler

  1. İnsülin reaksiyonu: İnsülin dozu, uygulama şekli ve saatleri, kulandığı insülinin markası vb gibi değişimlere hem dalıcının hem de vücudunun adaptasyon süresi kişiye göre değişse de riskli bir süreçtir. Bu süreçte meydana gelebilecek bir İnsülin reaksiyonu gelişmesi, kişinin muhakeme gücünü bozar. Bu durumda da sualtında hem dalıcı hem de yanındakilerin hayatını riske atar.
  2. Dekompresyon hastalığının değerlendirilmesi güçleşir: Dekompresyon hastalığı riski açısından diyabetik nöropati ayırıcı tanıyı güçleştirir.
  3. Dekompresyon hastalığı riski: Diyabetik hastalarda yaygın küçük damar hastalığı mevvcuttur. Bu da dokuları, organları ve uzuvları besleyen uç damarlara gelen kan akışını ve miktarını (periferik perfüzyonu) bozar. Beslenemeyen – oksijenlenemeyen dokularda da dekompresyon hastalığı riski artar.
  4. Elektrolit dengesizliği: Böbreklerden sekresyonun azalmasından dolayı diyabetiklerde potasyumun kanda yükselmesine (hiperkalemi) sebep olur.
  5. Ani ölüm; Damar sertliği (Ateroskleroz) erken yaşta başlar.
  6. Hipo/hiperglisemi riski: Kan şekerinin dalışlarda farklı sebeplerle sınırları içerisinde düşmesi ve yükselmesi olağandır. Lakin şeker hastalarında dengeleme mekanizmaları zayıfladığı için bu düşme ve yükselme değerleri çok olabilir. Dalıcının şuurunu etkileyebilir.

Örneğin:

British Sub Aqua Club’e göre, diyabetik dalıcılar dalış öncesi kan şekerinin ölçülmesi, dalış eşinin ve eğitmenlerinin diyabetten haberdar olmaları koşuluyla, hastalık kontrol altındayken, dalış yapabilirler.

Farklı ülkelerin kendi iç düzenlemeleri de mevcuttur. Örneğin:

Amerika’da mevcut standartlarda insüline bağımlı diyabetik adayın dalış izni onaylanmamaktadır.

NOAA (National Oceanic Atmospheric Association) kriterlerine göre medikal tedavi gerektiren diyabet ve diğer endokrin hastalıklar dalıştan men edilir.

Buradaki gerekçe: egzersiz esnasında insülin ihtiyacı azalır. Uniform doz insülin kullananlarda egzersizle kan şekerinde bariz azalma ortaya çıkabilir. Bunun sonucunda şuur kaybı, konvülsiyon ve boğulmaya yol açabilecek sorunlar ortaya çıkabilir.

Gene olarak dalış konusunda çalışma yapan tecrübeli endokrin hekimlerinin görüşleri, insüline bağımlı diyabeti (IDDM) olanların herhangi bir tipi için ve insüline bağımlı olmayan diyabeti (non IDDM) olanların da hipoglisemi geçmişi varsa dalış izni verilmemesi şeklindedir.

Diyabet / Hipoglisemi Tanı Yöntemleri

                                       Açlık kan şekeri (En az 8 saatlik açlığı takiben > 126 mg/dL)

                                       Oral glikoz tolerans testi

                                       (75 gr glikozu takiben 2. saatte plazma glikozun > 200 mg/dL

Glikozüri tetkiki             Tam idrar tetkiki

                                       Diyabet semptomları ile birlikte (poliüri, polidipsi, kilo kaybı) günün herhangi bir saatinde plazma glikozunun > 200 mg/dL olması

                                       Hb A1c

Obezite

Obeziteye bağlı egzersiz toleransı azalabilir.

Dekompresyonlu dalışlarda obezite problemdir. Eldeki kanıtlar çok kuvvetli olmasa da dekompresyon hastalığı insidansı ile obezite arasında korelasyon olduğuna dair veriler vardır.

Boy-kilo çizelgelerine göre vücut ağırlığının % 20’nin üstünde olduğu, kolun triseps ve sırtta skapula altındaki bölgeden yapılan cilt-ciltaltı dokusu katlantısındaki yağ dokusu arttığında risklidir.

(National Oceanic Atmospheric Association) NOAA’ ya göre
Cinsiyet Ve Yaşa Göre Kabul Edilebilen Maksimum Yağ Oranı Tablosu
ERKEK
YaşKabul Edilebilir Maksimum Vücut Yağ Oranı (%)
< 30 %23
< 40 %25
40 ve üstü %27
KADIN
Yaş  Kabul Edilebilir Maksimum Vücut Yağ Oranı (%)
< 30 %33
< 40< 40%35
40 ve üstü40 ve üstü%37

DAN (Divers Alert Network) obeziteyi tek başına dalışa engel saymamaktadır. Beraberindeki egzersiz toleransının azalmasını ve bunun getireceği acil durumlardaki yetersizliği vurgular. Aşırı kilolularda görülen ani ölümlere dikkat edilmesini önerir.

Obezite Tanı Yöntemleri                                                                                     

                                       Boy-kilo çizelgelerine göre vücut ağırlığının ölçümü ve maksimum normalin   

                                       %20 üstünde olması

                                       Kolun triseps ve sırtta skapula altındaki bölgeden yapılan cilt- ciltaltı dokusu katlantısındaki yağ dokusu oranı

                                       Total lipid, kolesterol, HDL, LDL, VLDL Egzersiz testi

                                       Tansiyon arteriyal kontrolü

                                       Solunum testi

Tiroid bezi hastalıkları

Tiroid bezi hastalıkları: genellikle geç teşhis edilir. Dalış muayenesi öncesi fark edilmemiş tiroid hastalığı varsa tedavi görmediği için dolaşım ve sinir sistemi üzerine etkilerinden dolayı önemlidir.

Tiroid fonksiyon testleri ile doğrulanarak iyi kontrollü ve tedaviyle hipo veya hipertiroidi’de rekreasyonel dalış yapılabilir. Solunum yoluna bası yapma riski nedeniyle büyük ve belirgin guatr var ise, tedavi edilene kadar dalıcı adayının dalıştan muaf tutulması gereklidir.

Tiroid Hastalıkları Tanı Yöntemleri

Hiper/hipotiroidi        T3, T4, TSH (en geç dalıştan 3 ay öncesi)

                                    Tiroid bezi ultrasonografisi

                                    Tiroid bezi sintigrafisi

                                    Ayrıntılı kardiyolojik muayene

                                    Tansiyon arteriyal ve nabız kontrolü

Hipofiz Bezi Hastalıkları

Tedavi gören hipopituitarizmde stabil olduktan sonra dalış yapılabilir. ACTH yetersizliğinde kortizon kullananlarda ise dikkat edilmesi gereken husus şudur; Bu hastalar yaralanmalardan sonra, bulantı ve kusmayla eşlik eden durumlarda kortizon absorbe edilemeyeceğinden bayılabilirler. Bu kişilerin mutlaka yanlarında kortizon taşımaları önerilmektedir.

Hipofizin aşırı çalışmasıyla ortaya çıkan akromegalide ise, tümör dokusu çıkartıldığında kardiyak ve diyabet açısından komplikasyon taşımadığında dalış izni verilebilir. Aşırı prolaktinemide ise bromokriptin tedavisiyle yan etki gözlenmediği takdirde dalışa uygundur. Cushing sendromu cerrahi olarak tedavi edildikten sonra ve sekonder adrenal yetersizlik olmadıkça dalış yapılabilir.

Gonadlar

Östrojen veya androjen içeren hormon replasman tedavisi dalışa engel oluşturmaz. Menapoz, Andropoz ilk akla gelen örneklerdir.

Böbrek Üstü Bezi

Addison, Feokromositoma genellikle adrenal medulladan kaynaklanan patolojilerdir. Aktif dönemde (hipertansiyon v.s.) riskleri açısından dalışa uygun değildir. Tümörün çıkartılmasından sonra ve katekolamin seviyeleri normal düzeylerindeyse dalışa izin verilebilir.

Paratiroid Bezi

Hipoparatiroidizmde tetani riski bulunmaktadır. Asid-baz dengesinde bozukluk riski taşıdığından uzun sürel, dalışlardan muaf tutulmalıdır. Asemptomatik minor hiperkalsemide ise nefrokalsinozis de yoksa dalış yapılabilir. Bu hastalıkta uygulanması gerekli testler Ca fonksiyon testleri, renal fonksiyon testleri, renal direkt grafi ve ultrosonografidir. Bu tip ciddi sistemik hastalıkların varlığında unutulmaması gereken en önemli husus, dalış kazalarının yanlış teşhis edilebilirliğidir. Ayrıca uygunsuz çevre koşullarında gerekli ilk yardım ve medikal desteğin dalgıca ulaşması mümkün olmaz.

Paratiroid Hastalıkları Tanı Yöntemleri

Kalsiyum fonksiyon testleri

Böbrek fonksiyon testleri

Renal direkt grafi ve ultrosonografi

DALIŞA KESİN ENGEL ENDOKRİN HASTALIKLAR

  1. Diyetle veya oral antidiyabetik ilaçlarla kontrol edilen ancak hipoglisemi riski taşıyan diyabet (non İDDM)
  2. Cushing sendromu (tedavi edilmemiş)
  3. Addison hastalığı (tedavi edilmemiş)
  4. İnsüline bağlı diyabet (İDDM)
  5. Hiperparotiroidizm

DALIŞA GÖRECELİ ENGEL ENDOKRİN HASTALIKLAR

  1. Obesite
  2. Renal yetersizlik
  3. Hiper/hipotiroidizm
  4. Endokrin sistemle ilgili diğer hormonal yetersizlikler ve fazlalıklar

Profesyonel Sualtı adamları

  • Kronik sindirim sistemi hastalıkları
  • Crohn hastalığı
  • Ülseratif kalit gibi enteropailer
  • Aktif peptik Ülser
  • Kardia disfonksiyonu bulunanlar profesyonel sualtı adamlığı yapamazlar.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Spor dalışının tıbbi yönleri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/9148089/

⭐️⭐️ Tüplü dalış: Sizin ve hastalarınızın bilmesi gerekenler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/16913196/

⭐️⭐️ Dalış tıbbı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/378050/

⭐️⭐️ Çevresel Fizyoloji ve Dalış Tıbbı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29456518/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Yukarıdaki Tüm Bilgiler farkındalık yaratmak maksadı ile olup hekiminizin muayenesi veya görüşleri yerini tutamaz.

Bu sebeple hekiminize / hekimlerinize düzenli periyodik muayene olun ve yönlendirmelerine uyun.

Sağlıklı dalışlar dilerim.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Dalış Öncesi Sinir Sistemi Muayenesi ve Seçim Kriterleri

Dalış Muayenesi

Dalıcının sağlık durumunun dalışa uygunluğu değerlendirebilmek için; sualtının yoğun ve viskoz bir ortam olduğunu, derinliğin artışı ile birlikte dalıcının basınca maruziyetindeki değişimi, ortam (özellikle düşen) sıcaklıklığının insanlar üzerindeki etkisi bilmek gerekir.

Bilinmelidir ki dalıcının bazı tıbbi ve psikolojik durumları tüplü dalışa kesin veya geçici süreyle engel teşkü etse de sportif – keyif amaçlı dalışların kuralları, ticari veya askeri amaçlı dalışın katı kurallarından daha esnektir.

Scuba (Su altı tüplü dalış) dalışlarda gerekli tüm şartlar yerine getirildiğinde amatör dalıcılar için de profesyonel dalgıçlar için de riskler düşüktür.

Risklerin düşürülmesi için gereken şartların başında kişinin sağlık durumu gelir.

Bu sebeple dalış yapacak amatörlere de ve profesyonellere de sağlık durumlarının su altındaki şartlara uygun olup olmadığı açısından doğru bir değerlendirme – muayeneye yapımalıdır.

Dalış öncesi muayenenin amacı, dalış yapacak kişinin sualtı dalışını sağlığı açısından tehlikeye düşürecek bir sağlık sorunu olup olmadığını araştırmaktır.

Ayrıca dalıcıların su altına adaptasyonu için disiplinli olması ve uygun ekipmanla dalış yapması gerekir.

Her ne maksatla olursa olsun dalıcılar su altına ilk kez dalışın öncesinde ve sonra da yıllık periyodik olarak scuba dalışı konusunda hekimlik tecrübesi olan;

  • KBB
  • Göğüs Hastalıkları
  • Kalp Damar, Psikiyatri
  • Nöroloji
  • Dahilliye (Endokrin-Kan-Sindirim Sistemi açısından değerlendirecek)
  • Göz uzmanları değerlendirmelidir.

Dalıcını sorunu varsa ayrıca;

  • Ortopedi
  • Plastik Cerrahi
  • Cerrahi vb gibi bölümler değerlendirmelidir.

Tüm hekimlerin raporları ile birlikte Su Altı Uzmanı Hekim tarafından son değerlendirme yapılmalıdır.

Dalışa engel olabilecek birçok nörolojik (sinir sistemine ilişkin) bozukluk bulunduğundan, dalıcı adaylarının sağlık muayenesini yapan hekim kabaca da olsa adayın nörolojik muayenesini yapmalıdır. Nörolojik bir bozukluk ya da şüphesi varsa dalıcı adayı bir nöroloji uzmanına gönderilmelidir.

Nörolojik Muayene

Nörolojik öykü alma

Nörolojik öykü alırken aşağıdaki belirtilerin dalıcı adayında halen ve önceden bulunup bulunmadığı sorgulanmalıdır.

  1. Bilinç değişikliği
  2. Baş ağrısı
  3. Baş dönmesi
  4. Ağrı, uyuşma
  5. Görme bozukluğu
  6. Koku ve tat bozukluğu
  7. Konvülzyon
  8. Kusma
  9. Kuvvet azlığı
  10. Mesane bozukluğu
  11. Konuşma bozukluğu
  12. Yürüme güçlüğü
  13. Otonom ve trofik bozukluk.

Gözlem

Dalıcı adayında denge ve yürüme bozukluğu; konuşma bozukluğu; kore, atetoz gibi istemsiz hareketler olup olmadığına dikkat edilmelidir.

Nörolojik Fizik Muayene

  • Kafa çiftlerinin muayenesi
  • Kas tonusu muayenesi
  • Kas hareketleri muayenesi
  • Kas gücü (kuvveti) muayenesi
  • Derin tendon reflekslerinin muayenesi
  • Patolojik reflekslerin muayenesi
  • Serebellar sistem muayenesi
  • Duyu muayenesi.

Dalışa Kesin Engel Olan Nörolojik Bozukluklar

EPİLEPSİ VE DALIŞ

En sık görülen nörolojik bozukluklardan biridir. Çoğu zaman uzun süreli ilaç tedavisi gerektiren kronik seyirli bir bozukluktur. İlaç tedavisine rağmen nöbetler görülebilir. Nöbetler serebral kortikal nöronların aralıklı, ani ve aşırı deşarjına bağlı ortaya çıkar. Deşarjların çıktığı beyin bölgesine göre

  1. Jeneralize nöbetler (grand mal, petit mal)
  2. Parsiyel (fokal) nöbetler (basit parsiyel, kompleks parsiyel) şeklinde görülür. Basit parsiyel nöbet dışındaki nöbetlerde bilinç kapanır.

Suyun altında epileptik nöbet boğulma ya da akciğer barotravmasına yol açabildiğinden epileptik hastaların dalması çok sakıncalıdır. Bilinç kaybı sırasında dalıcı boğulabileceği gibi jeneralize nöbetin tonik-klonik fazında solunum durduğu için dalıcıyı suyun üstüne çıkartmak akciğer barotravmasına neden olabilir. Epileptik nöbetler ilaçla kontrol altına alınsa bile hem antiepileptiklerin dalışa olumsuz etkileri hem de ilaca rağmen nöbet geçirme riski bulunduğundan EPİLEPSİ DALIŞ İÇİN KESİN ENGELDİR.

5-6 yaşına kadar geçirilen febril nöbetler dışında epileptik nöbet geçirmiş olan bir kişinin dalıcı olamayacağını söyleyenlerin yanı sıra ilaç tedavisi olmaksızın 10 yıldır nöbet geçirmemiş olan kişinin dalabileceğini savunanlar da bulunmaktadır.

SEREBRO VASKÜLER OLAY VE DALIŞ

Damarların ve/veya kanın bazı özelliklerinden ötürü beyin damarlarının tıkanması ya da kanaması ile ortaya çıkan nörolojik tablodur. Nörolojik bulgu kalmadan iyileşmiş olsa bile nöron hasarı ve olası hipoperfüzyonun dekompresyon hastalığı riskini arttırdığı ve bu nedenle serebro vasküler olayın dalışa kesin engel olduğu kabul edilmektedir.

TRANSİENT İSKEMİK ATAK VE DALIŞ

Beynin herhangi bir bölgesine giden kan akımında birkaç dakikadan birkaç saate kadar süren azalma sonucu ortaya çıkan, bilinç değişikliği dahil çeşitli nörolojik belirtilerle seyreden bir nörolojik bozukluktur. TİA suyun altında ortaya çıkarsa boğulma ya da akciğer barotravmasına yol açabileceğinden dalış açısından kesin engel olarak kabul edilmektedir.

AÇIKLANAMAYAN SENKOP ATAKLARI VE DALIŞ

Duyusal ya da fiziksel stresler bayılmaya yatkın kişilerde senkopa yol açabilir. Suyun içinde senkop ölümle sonuçlanabileceği için (boğulma ya da akciğer barotravması sonucu) nedeni belli olmayan senkop atakları dalışa kesin engeldir.

MERKEZİ SİNİR SİSTEMİNİN DEJENERATİF HASTALIKLARI VE DALIŞ

Nedeni çoğu zaman bilinmeyen, nöron hasarı sonucu ortaya çıkan, genellikle sinsi başlayıp ilerleyen nörolojik bozukluklardır. Alzheimer, Pick, Huntington, Parkinson, Amyotrofik lateral skleroz bu hastalıklardan bazılarıdır. Giderek ağırlaşan nörolojik ve kognitif yıkım sonucu MSS’in dejenaratif hastalıkları dalış açısından kesin engel olarak kabul edilmektedir.

Dalışa Göreceli yada Geçici Engel Olan Nörolojik Bozukluklar

MİGREN VE DALIŞ

Çoğu zaman kusma ve fotofobi ile giden, ani başlayan şiddetli baş ağrısı nöbetleridir. %10-20 olguda nöbet öncesi kısa bir aura dönemi olabilir. Aurada bir elde duyu ya da işlev kaybı, duyu bozukluğu (özellikle görme), duygu durum değişikliği, basiller arter migreninde baş dönmesi (vertigo), çift görme veya bilinç bulanıklığı görülebilir. Stres, egzersiz, yorgunluk, uykusuzluk, çeşitli yiyecek ve içecekler, basınç değişikliği gibi pekçok etken migren atağını başlatabilir.

Migren belirtileri su altında dalıcının güvenliğini tehlikeye sokabilir. Dalış sırasında yoğun baş ağrısı düşünceyi toplamayı zorlaştırır. Suyun içinde kusma ve bilinç bulanıklığı boğulmaya, vertigo yön kaybına yol açabilir. Dalış sonrası ortaya çıkan migren belirtileri dekompresyon hastalığı ya da arteriyel gaz embolisi ile karışabilir. Migren ilaçlarının sedasyon etkisi hem dalış performansını olumsuz etkiler hem de nitrojen narkozu riskini arttırır.

Ağır migrenliler (vertigo, kusma, görme bozukluğu, bilinç bulanıklığı, motor belirtileri olanlar) dışında özellikle migren atağının nedenini bilen ve önlem alabilen migrenlilerin dalabileceği genel olarak kabul edilse de migrenin kesin dalış kontrendikasyonu olduğunu ileri sürenler de bulunmaktadır.

KAFA TRAVMASI VE DALIŞ

Kafa travması geçiren bir kişinin dalışa uygun olup olmadığına karar vermek için dikkat edilmesi gereken özellikler travma sonrasında dalış performansını etkileyebilecek residüel nörolojik belirti ya da post travmatik epilepsi riskidir. Post travmatik epilepsi riski doğrudan kafa travmasının şiddetiyle ilişkilidir. Travmatik epilepsi nöbetleri çoğu zaman travmadan sonra iki yıl içinde ortaya çıkar. Travma sonrası beyin kanaması, nöbet, uzun bilinç kaybı ya da uzun süren amnezi travmatik epilepsi riskini arttırır. Dört hafta ya da daha fazla süren amnezi ciddi beyin zedelenmesini gösterir. Çok kısa süreli bilinç kaybı ya da amnezide bile beyin zedelenmesi söz konusudur. Post travmatik epilepsi riski bulunanlar ya da residüel nörolojik belirtileri olanlar hayati tehlikesi nedeniyle kesinlikle dalamazlar. Kısa süreli bilinç kaybı/amneziden sonra residüel nörolojik belirtisi olmayanlar ve post travmatik epilepsi riski bulunmayanlar dalabilirler. Her tür nörolojik tetkik (aktivasyonlu EEG, BBT, MR) normalse kısa süren bir bilinç kaybı ya da amneziden 6 hafta, bir haftalık amneziden 6 ay, iki haftalık amneziden 9 ay, üç haftalık amneziden bir yıl sonra dalış düşünülebilir. Penetre kafa travmalarında ya da çökme kırıklarında dalış kontrendikedir. Lineer kırıklar yukarıda belirtilen özelliklere uyuyorsa dalabilirler.

DİSK HERNİ VE DALIŞ

Disk herni genellikle ağır yük ya da travma sonucu annulus fibrosusun yırtılması ve nukleus pulposus ile birlikte spinal kanala fıtıklaşıp sinir köküne bası yapmasıdır. En sık görülen belirtileri bel ve bacak ağrısı, bacaklarda uyuşmadır. Kuvvet kaybı çoğu zaman hafiftir.

Ameliyat olmamış disk hernili bir kişinin nörolojik belirtisi yoksa, ağırlık taşıma konusunda dikkatli olmak koşuluyla dalabileceğini kabul edenlerin yanı sıra, dalışın akut herniasyona yol açabileceğini ve bu durumun dekompresyon hastalığı ile karışabileceğini, dalışın mutlaka ameliyat sonrasına ertelenmesi gerektiğini savunanlar da bulunmaktadır. Nörolojik belirtisi olanlarda dalış ancak başarılı cerrahiden sonra düşünülebilir. Ameliyat sonrası nörolojik belirti yoksa nöroşirürjistin onayı ile üç ay sonra dalışa izin verilebilir. Ameliyat sonrası nörolojik belirtisi olanlar dalamazlar. Ameliyat alanının kuramsal olarak spinal dekompresyon hastalığı riskini arttırdığını öne sürenler bulunsa da bu konuda yapılan bir çalışma bulunmamaktadır.

BEYİN TÜMÖR VE ANEVRİZMASI VE DALIŞ

Benign tümör ya da anevrizma ameliyatından sonra nöbet yoksa, EEG ve nörolojik muayene normal ise, nörolog ve nöroşirürjist uygun görürse bazı hekimlere göre ameliyattan en az üç ay sonra olmak koşuluyla dalış düşünülebilir. Ancak bazı hekimler ne olursa olsun beyin ameliyatı geçirmiş bir kişinin tehlikeli olabileceği için dalmamasından yanadırlar.

MULTİPL SKLEROZ VE DALIŞ

Multipl skleroz (MS) oldukça sık görülen, erken erişkinlikte başlayan, beyin ve omurilikte skleroz plaklarının oluşumu sonucu kuvvet ve duyu kaybı, tremor, nistagmus, görme ve konuşma bozukluğu gibi birçok nörolojik belirtilerle ortaya çıkan bir bozukluktur. Nörolojik belirtiler plakların bulunduğu yere göre değişir. Alevlenme ve düzelme dönemleriyle seyreder ancak tablo giderek ağırlaşır.

Önceden MS tedavisinde hiperbarik oksijen denenmiş ancak olumlu ya da olumsuz bir sonuç alınamamıştır. Bu nedenle suyun basıncı MS’u doğrudan olumsuz etkilemese de efor ve soğuk olumsuz etkilediği için, hafif bile olsa MS dalış açısından uygun değildir. Ayrıca MS’da her an yeni belirtiler ortaya çıkabilir. Dalış sonrası ortaya çıkan uyuşma, yorgunluk, periferik sinirler boyunca ağrı gibi belirtilerin MS’a mı ait yoksa dekompresyon hastalığı ya da arteriyal gaz embolisi belirtisi mi ayırt etmek çok güç olabilir. Multipl sklerozluların dalıcı olup olamayacağı konusunda kesin bir görüş olmamakla birlikte, soğuk ve eforun MS’u olumsuz etkilemesi ve MS belirtilerinin dekompresyon ya da arteriel gaz embolisi ile karışması nedeniyle MS’da dalış önerilmez. Bununla birlikte eğer hem kendisi hem de dalış eşi için tehlike taşımıyorsa, dalış kayıt defterine var olan MS belirtilerini kaydetmek ve ılık suda dalmak koşuluyla bir MS’lu dalıcı adayına dalış izni verilebileceğini öne sürenler de bulunmaktadır.

PERİFERİK NÖROPATİ VE DALIŞ

Periferik nöropatiler çeşitli nedenlerle periferik motor, duyusal ve otonom sinir liflerinin beraber ya da ayrı ayrı tutulumu sonucu ortaya çıkan tablolardır. Motor güçsüzlük, duyu kaybı ve reflekslerde kayıp en sık görülen belirtileridir.

Periferik nöropatili hasta nöropati nedeni ve dalışı etkileyebilecek nörolojik belirtiler açısından değerlendirilmelidir. Genel olarak dalış önerilmez çünkü periferik nöropati belirtileriyle dekompresyon hastalığı belirtileri karışabilir; duyu kaybı mercan, deniz kestanesi, midye kabuğu gibi cisimlerle zedelenmeye yol açabilir; kuvvet kaybı dalış gibi efor gerektiren bir spora uygun değildir. Periferik nöropatinin dalış için kesin kontrendikasyon oluşturduğunu düşünenler de bulunmaktadır.

ÖZET

Dalışa engel olabilecek birçok nörolojik bozukluk bulunduğundan, dalıcı adaylarının sağlık muayenesini yapan hekim kabaca da olsa adayın nörolojik muayenesini yapmalıdır.

Nörolojik bir bozukluk ya da şüphesi varsa dalıcı adayı bir nöroloji uzmanına gönderilmelidir. Epilepsi, serebro vasküler olay, transient iskemik atak, nedeni açıklanamayan senkop atakları ve merkezi sinir sisteminin dejeneratif hastalıkları dalış açısından kesin kontrendikasyon, migren, kafa travması, disk herni, periferik nöropati, multipl skleroz ve beyin tümör ve anevrizmaları göreceli kontrendikasyon oluştururlar.

DALIŞA KESİN ENGEL BOZUKLUKLAR

  1. Epilepsi                                      
  2. Açıklanamayan senkop atakları
  3. Serebro vasküler olay
  4. Transient iskemik atak
  5. Merkez sinir sisteminin dejeneratif hastalıkları

DALIŞA GÖRECELİ YA DA GEÇİCİ ENGEL BOZUKLUKLAR

  1. Migren                                                                      
  2. Beyin tümörü ve anevrizma
  3. Kafa travması                                                            
  4. Multipl skleroz
  5. Disk herni                                                                 
  6. Periferik nöropati

Profesyonel sualtı adamlığı kusursuz bilinçlilik ile duyusal ve motor yeterlilik gerektirir.

Aşağıda yer alan hastalıkları bulunanlar profesyonel sualtı adamı olamazlar.

  1. İlaçlarla kontrol altına alınıp alınmadığına bakılmaksızın çocuk çağı febril konvülsiyonları hariç her türlü nöbet epizodları,
  2. Norofilis,
  3. Beyin ve modülla spinalis tmörleri,
  4. Demyelizan hastalıklar,
  5. Geçirilmiş 24 saatten uzun bilinç kaybının eşlik ettiği kafa travmaları,
  6. Çökme tarzı kafa kırıkları,
  7. İntrakranyal hemoroji,
  8. Ciddi beyin kontüzyonları ya da süregen nörolojik veya EEG anormallikleri,
  9. Nankolepsi, katelepsi vb durumlar,
  10. Dalışa bağlı kalıcı MSS sekelleri,
  11. Açıklanamayan geçici bilinç kayıplar,
  12. Görme kaybı, bilinç kaybı, kusma ve hemipleji ile seyreden migren atakları.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Spor dalışının tıbbi yönleri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/9148089/

⭐️⭐️ Tüplü dalış: Sizin ve hastalarınızın bilmesi gerekenler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/16913196/

⭐️⭐️ Dalış tıbbı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/378050/

⭐️⭐️ Çevresel Fizyoloji ve Dalış Tıbbı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29456518/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Yukarıdaki Tüm Bilgiler farkındalık yaratmak maksadı ile olup hekiminizin muayenesi veya görüşleri yerini tutamaz.

Bu sebeple hekiminize / hekimlerinize düzenli periyodik muayene olun ve yönlendirmelerine uyun.

Sağlıklı dalışlar dilerim.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Dalış Öncesi Psikiyatrik Muayene ve Seçim Kriterleri

Dalış Muayenesi

Dalıcının sağlık durumunun dalışa uygunluğu değerlendirebilmek için; sualtının yoğun ve viskoz bir ortam olduğunu, derinliğin artışı ile birlikte dalıcının basınca maruziyetindeki değişimi, ortam (özellikle düşen) sıcaklıklığının insanlar üzerindeki etkisi bilmek gerekir.

Bilinmelidir ki dalıcının bazı tıbbi ve psikolojik durumları tüplü dalışa kesin veya geçici süreyle engel teşkü etse de sportif – keyif amaçlı dalışların kuralları, ticari veya askeri amaçlı dalışın katı kurallarından daha esnektir.

Scuba (Su altı tüplü dalış) dalışlarda gerekli tüm şartlar yerine getirildiğinde amatör dalıcılar için de profesyonel dalgıçlar için de riskler düşüktür.

Risklerin düşürülmesi için gereken şartların başında kişinin sağlık durumu gelir.

Bu sebeple dalış yapacak amatörlere de ve profesyonellere de sağlık durumlarının su altındaki şartlara uygun olup olmadığı açısından doğru bir değerlendirme – muayeneye yapımalıdır.

Dalış öncesi muayenenin amacı, dalış yapacak kişinin sualtı dalışını sağlığı açısından tehlikeye düşürecek bir sağlık sorunu olup olmadığını araştırmaktır.

Ayrıca dalıcıların su altına adaptasyonu için disiplinli olması ve uygun ekipmanla dalış yapması gerekir.

Her ne maksatla olursa olsun dalıcılar su altına ilk kez dalışın öncesinde ve sonra da yıllık periyodik olarak scuba dalışı konusunda hekimlik tecrübesi olan;

  • KBB
  • Göğüs Hastalıkları
  • Kalp Damar, Psikiyatri
  • Nöroloji
  • Dahilliye (Endokrin-Kan-Sindirim Sistemi açısından değerlendirecek)
  • Göz uzmanları değerlendirmelidir.

Dalıcını sorunu varsa ayrıca;

  • Ortopedi
  • Plastik Cerrahi
  • Cerrahi vb gibi bölümler değerlendirmelidir.

Tüm hekimlerin raporları ile birlikte Su Altı Uzmanı Hekim tarafından son değerlendirme yapılmalıdır.

Bir dalıcı adayı, fiziksel olarak sağlıklı olması gerektiği kadar ruhsal olarak da sağlıklı olmalıdır. Bu nedenle dalıcı adayının sağlık muayenesi sırasında ruhsal durumunun dalışa uygun olup olmadığı değerlendirilmelidir.

Ruhsal Durum Muayenesi

Genel görünüm ve dışa vuran davranışlar

Dalıcı adayının giyimi sosyoekonomik düzeyine uygun mu; kişisel temizliği, kendine bakımı nasıl? Aşırı huzursuzluk; hareketlilik; hareketsizlik; tik ve benzeri tekrarlayıcı, istemsiz hareketler var mı?

Konuşma ve ilişki kurma

Dalıcı adayı konuşurken hekimin yüzüne bakıyor mu? Kendini rahat bir biçimde ifade ediyor mu? Hekimin sorularına uygun yanıtlar veriyor mu? Çağrışımları normal hızda ve düzgün mü; çağrışımlarında yavaşlama, hızlanma, kopma, konudan konuya atlama var mı?

Duygulanım

Yüz ifadesi nasıl? Aşırı anksiyete, korku, öfke, üzüntü, donukluk var mı?

Bilişsel (kognitif yetiler)

Zeka düzeyi kabaca nasıl? Bellek bozukluğu var mı? Algılama bozukluğu (halusinasyon-olmayan bir şeyi duyma, görme) var mı?

Dalıcı adaylarının muayenesi sırasında, ruhsal bozukluğu olmadığı halde, dalışa uygun olmayan bazı özellikleri taşıyan adaylara dikkat etmek gerekir:

İsteksiz dalıcı adayları

Adayın dalış konusundaki motivasyonu değerlendirilmelidir. Dalıcı olmaya neden karar vermiş? Kararında etkili olan kişiler (anne, baba, arkadaş, eş vb) var mı? Kendi isteği olmaksızın bir başkasının zoruyla dalışa karar veren kişi çoğu zaman sudan korkuyordur.

Böyle bir kişinin dalması, suyun altında kolayca paniğe kapılabileceğinden hem kendisi hem de diğer dalıcılar için tehlike yaratabilir. Dalıcı adayı sevdiği bir kişiyi hoşnut etmek için dalışa karar vermişse, bu kararın aday ve yakınlarıyla yeniden gözden geçirilmesi doğru olur.

Konturfobik dalıcı adayları

Sudan korkan bazı kişiler çevreye karşı kendilerini korkusuz ya da güçlü göstermek isterler ve bu korkularını dalarak yenebileceklerini düşünürler (kontur-fobik tutum). Kontur-fobik kişi suyun altında kolayca paniğe kapılıp dalış güvenliğini bozabilir.

Bu tür adaylar sudan korktuklarını muayene eden hekimden saklayabilirler. Suyla (denizle) şimdiye kadar olan ilişkileri (Yüzme biliyor mu? Ne düzeyde biliyor? Maske, şnorkel, palet kullanıyor mu? Suyla ilgili başka bir spor yapıyor mu?) sorgulanarak dalıcı olmak istemelerinin ne oranda gerçekçi olduğu konusunda ipuçları elde edilebilir. Ayrıca adayın boğulma tehlikesi geçirip geçirmediğini sormak da fikir verir. Çoğu zaman boğulma tehlikesi geçirmiş olan bir kişi sudan korkar.

“Maço” dalıcı adayları

Bu tür kişiler çoğu zaman kurallara uymakta zorluk çekerler, doğru bildiklerini yaparlar, kendilerine aşırı güvenirler, ani ve beklenmedik davranışlar (impulsivite) gösterirler. Bu özellikleri nedeniyle dalış eşlerine (buddy) karşı sorumluluk taşımazlar hem kendileri hem de diğer dalıcılar için tehlike yaratabilirler. Muayene sırasında adayın diğer uğraşılarını (Risk taşıyan başka uğraşıları var mı?); aldığı trafik, askerlik ya da disiplin ceza ve uyarılarını; geçirdiği kazaları sorgulamak, bu tür kişilik özelliği taşıyıp taşımadığı konusunda fikir verebilir.

Paniğe kapılmaya yatkın, anksiyete düzeyi yüksek dalıcı adayları

Sürekli anksiyete (trait-anxiety) düzeyi yüksek olan kişilerde yani stresli durumlarda normalden daha fazla ve daha kolay anksiyete duyan kişilerde, su altının yarattığı normal anksiyete, durumluk anksiyetelerinin (state-anxiety) çok artmasına ve paniğe kapılmalarına yol açabilir. Bu kişilerin çoğu zaman kendilerine güvenleri azdır. Suyun altında onları en fazla neyin korkutacağını sormak anksiyete düzeyleri hakkında ipucu verebilir.

Dalıcı adayının muayenesini yapan hekim, adaya:

  • Halen ve geçirmiş olduğu bir ruhsal rahatsızlık olup olmadığını
    • Halen ve önceden bir psikotrop ilaç kullanıp kullanmadığını sormalıdır.

Dalıcı adayında ruhsal bir hastalık ya da şüphesi varsa mutlaka bir psikiyatriste gönderilmelidir. Dalıcı adayı ruhsal hastalığı olmadığını ve psikotrop ilaç kullanmadığını söylese bile, yüz ifadesinin normalden donuk/ durgun/ korkulu/ üzüntülü olması; konuşma ve hareketlerinin normalden yavaş/ hızlı olması; tik benzeri tekrarlayıcı, anlamsız hareketler yapması bir ruhsal bozukluğu akla getirmelidir.

Ruhsal Bozukluklara ve Dalış

Dalışa engel olan ruhsal bozukluk ve durumlarla ilgili kesin bir kural bulunmadığı halde, suyun içinde kendinin ve diğer dalıcıların güvenliğini tehlikeye sokabilecek bir ruhsal bozukluğa ya da kişilik yapısına sahip olanların dalmaması gerektiği kabul edilmektedir.

Yurt dışında dalıcı sağlığı ile ilgilenen hekimler arasında esnek görüşten tutucu görüşe kadar değişen bir bakış açısı bulunmaktadır.

Gerçeği değerlendirme yetisi bozuk olan şizofrenler, intihar riski taşıyanlar ve ağır depresifler dışında ruhsal bozukluk ve dalış ilişkisi yeterince incelenmemiştir.

Genel olarak:

  1. Halen ruhsal bozukluğu olanlar
  2. Bir ruhsal bozukluk geçirip iyileşmiş olan ancak tekrarlama olasılığı yüksek olanlar (ünipolar depresyon gibi)
  3. Halen psikotrop ilaç kullanmakta olanlar
  4. Suyun altında kendinin ya da diğer dalıcıların güvenliğini tehlikeye atabilecek kişilik özelliğine sahip olanlar DALAMAZLAR.

Tekrarlama riski düşük olan bir ruhsal bozukluk geçirip iyileşmiş olanlar ve halen psikotrop ilaç kullanmayanlar DALABİLİRLER.

Dalışa Kesin Engel Olan Ruhsal Bozukluklar

Şizofreni

Şizofreni kişinin gerçekle bağlantısının koptuğu, ağır ve çoğu zaman kronik seyreden bir ruhsal bozukluktur.

Şizofreninin temel belirtileri

  1. Hastaların çoğunda donuk, ilgisiz, umursamaz bir yüz ifadesi bulunur.
  2. Hastaların çoğu bakımsız, dağınık ya da pis giyimlidir.
  3. Konuşmadaki normal hız ve akıcılık yoktur. Çoğu zaman konuşmada hızlanma, yavaşlama, blok (konuşmanın aniden kesilmesi), konudan konuya atlama görülür. Ağır hastalarda konuşma anlaşılmaz hale gelir (enkoherans).
  4. Hastaların düşünce içeriğinde sanrılar (mantıklı açıklama ile değiştirilemeyen yanlış düşünceler-örneğin peygamber olduğu, gizli güçlerin kendisini kontrol ettiği, başkaları tarafından izlendiği, kanser olduğu) bulunur.
  5. Genel olarak bir duygu azalması (duygusal küntlük) söz konusudur.
  6. İşitme, görme halüsinasyonları (olmayan bir şeyi duyma ya da görme) gözlenebilir.
  7. Gerçeği değerlendirme yetileri bozuktur, sanrı ve halüsinasyonlarının gerçek olduğuna inanırlar.
  8. Hareketsizlik, donakalım (katatoni), aşırı hareketlilik, saldırganlık, garip yüz ve göz hareketleri (manyerizm), tekrarlayan anlamsız el, kol ve beden hareketleri (stereotipi) görülebilir.

Şizofreni dalışa neden engel?

Şizofreni kişinin mantıklı düşünmesini ve karar vermesini bozduğu için uygun davranışlar göstermesini engeller. Şizofren bir hasta suyun altını ya da diğer dalıcıları sanrı sistemine dahil edebilir. Örneğin diğer dalıcıların kendisini boğacağına, suyun altında zehirli maddeler bulunduğuna inanabilir. Yine suyun altında ürkütücü halüsinasyonlar (olmayan bir köpek balığı) görebilir. Sanrı ve halüsinasyonlar şizofren dalıcının paniğe kapılıp kendisi ve diğer dalıcılar için tehlikeli olabilecek davranışlarda bulunmasına yol açabilir. Şizofren hastanın kullandığı ilaçlara (antipsikotikler) bağlı ortaya çıkan yan etkiler dalış performansını bozar. Şizofreni genellikle kronik seyreder. İlaç tedavisi ile belirtiler kontrol altına alınabilir ancak ilaç tedavisine rağmen psikotik belirtilerde alevlenmeler görülebilir.

Şizofrenler çoğu zaman hastalığın aktif döneminde dalıcı olmak için başvurmazlar ama belirtilerin hafiflediği ya da olmadığı dönemlerde dalıcı olmak isteyebilirler. Dalış sporuyla ilgili birçok hekime göre ŞİZOFREN HASTA halen şizofreni belirtisi göstermese bile hem antipsikotik ilaç kullandığından hem de şizofrenik belirtilerin alevlenme riski bulunduğundan KESİNLİKLE DALMAMALIDIR.

Daha esnek görüşe sahip olan hekimler ise hastalık tablosunun ağırlığı, hastanın kullandığı ilaçlar ve ilaçlara verdiği yanıt, şizofreni belirtilerinin olmadığı dönemin süresine bakarak karar verilmesi gerektiğini; eğer uzun süredir psikotik belirtiler yoksa, hastanın kullandığı antipsikotikler dalış performansını olumsuz etkilemiyorsa, hasta sağlıklı düşünüp karar verebiliyorsa ve diğer dalıcılara karşı sorumluluk taşıyabiliyorsa dikkatle izlenmek ve anormal bir davranış ya da düşünce görüldüğünde dalıştan kesmek koşuluyla dalışa izin verilebileceğini öne sürmektedirler.

Bipolar Affektif Bozukluk ve Ünipolar Depresyon

Bipolar affektif bozukluk mani ya da hem mani hem depresyon nöbetleriyle ortaya çıkan, çoğu zaman kronik seyreden oldukça ağır bir ruhsal bozukluktur.

Ünipolar depresyon çoğu zaman tekrarlayan ağır depresyon nöbetleriyle seyreden bir ruhsal bozukluktur.

Maninin temel belirtileri

  1. Aşırı neşeli, coşkulu olma; kolay öfkelenme
  2. Hareket ve konuşmada hızlanma, çok konuşma
  3. Cinsel kamçılanma
  4. Aşırı enerji, durmadan bir şeylerle uğraşma
  5. Uykusuzluk
  6. İştah artışı (hasta sürekli hareket halinde olduğu için yemek yemeye vakit bulamayabilir)
  7. Kendini değerli, güçlü, üstün, başarılı algılama (sanrı niteliği kazanabilir)
  8. Yorgunluk, bitkinlik (aşırı hareket ve uykusuzluk sonucu ortaya çıkar)
  9. Sonucu kötü olabilecek zevk veren etkinlikleri yapma (kumar oynama, aşırı alış veriş yapma, uygun olmayan cinsel ilişki kurma).

Depresyonun temel belirtileri

  1. Çökkün duygu durum (üzüntü, elem)
  2. Hareket ve düşünce akımında yavaşlama
  3. Genel isteksizlik, enerji azlığı, çabuk yorulma
  4. Zevk veren şeylerden zevk almama (anhedoni)
  5. Dikkati yoğunlaştırmada zorluk, dalgınlık
  6. Yetersizlik, değersizlik, suçluluk düşünceleri (sanrı niteliği kazanabilir)
  7. Uykusuzluk
  8. İştahsızlık
  9. Cinsel isteksizlik
  10. Geçmişe pişmanlıkla; geleceğe umutsuz, karamsar bakma
  11. İntihar düşünce ve/veya eylemi.

Manik hasta neden dalamaz?

Manik hastanın hızlanmış hareketleri suyun içinde ani iniş ve çıkışlara; kendine aşırı güvenmesi dalış kurallarını hiçe saymasına yol açarak tehlikeli olabilir.

Dikkatini toplamasındaki güçlük suyun içinde doğru karar verebilmesini bozarak istenmeyen sonuçlara yol açabilir.

Manik hastanın kullandığı antipsikotik, karbamazepin, lityum, valproat gibi ilaçlar da dalış performansı için risklidir.

Depresyon neden dalışa engel?

Depresyon kişinin dikkatini yoğunlaştırmasını, doğru düşünüp sağlıklı kararlar almasını bozduğu için dalış açısından risklidir. Depresyonda görülen intihar düşünce ve girişimleri, depresif duygu duruma eşlik eden anksiyete ve öfke hem depresif dalıcının hem de diğer dalıcıların dalış güvenliğini tehlikeye sokar. Ölümle sonuçlanan bazı dalış kazalarının intihar olduğu düşünülmektedir.

Kişilik Bozuklukları

Paranoid, şizotipal, antisosyal ya da sınırda (borderline) kişilik bozukluğu gibi bazı kişilik grupları düşünce ya da davranışlarındaki bozukluk nedeniyle (örneğin paranoid ve şizotipal kişilik bozukluğunda başkalarından kuşkulanma, antisosyal kişilik bozukluğunda sorumluluk taşıyamama ve agresif davranışlar gösterme, sınırda kişilik bozukluğunda intihar eğilimi) dalıcı olmaya uygun değillerdir.

Dalışa Göreceli yada Geçici Olarak Engel Olan Ruhsal Bozukluk ve Durumlar

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU

Anksiyetenin ön planda olduğu ve günlük işlevlerde (okul ya da iş başarısı, sosyal ilişkiler vb) bozulmaya yol açtığı bir ruhsal bozukluktur. Hastalar birçok olay ya da etkinlik hakkında endişe duyarlar, başarılı olamamaktan korkarlar.

Anksiyete belirtileri

  1. Endişe, huzursuzluk
  2. Dikkati toplamada zorluk
  3. Yorgunluk
  4. Uyku bozukluğu
  5. Taşikardi, aritmi, göğüste sıkışma hissi
  6. Kaslarda gerginlik, hatta ağrı
  7. Baş ağrısı
  8. Sık nefes alma
  9. Hava açlığı hissetme
  10. Bayılacak gibi hissetme
  11. Baş dönmesi
  12. Bulantı, kusma
  13. İshal
  14. Sık idrar yapma hissi.

Anksiyete bozukluğu neden dalışa engel?

Belli bir düzeye kadar anksiyete ve korku normal ve sağlıklı duygulardır; insanı uyanık, canlı tutar, sorun çözmesini kolaylaştırır, tehlikeli durumdan kaçınmasını sağlar. Ancak anksiyete ve korku yüksek düzeydeyse kişinin performansını bozar, hatta felce uğratır. Ruhsal bozukluklar arasında anksiyete bozukluğu dalış açısından özel bir önem taşır çünkü yapılan çalışmalarda dalış kazaları ile anksiyete ve panik atağın yakından ilişkili olduğu saptanmıştır. Dalış sağlıklı insanlarda belli bir düzeyde anksiyete yaratır. Anksiyete bozukluğu olan kişi dalmamalıdır çünkü suyun içinde kolayca panik atak geçirebilir. Ayrıca tedavide kullanılan anksiolitik ve antidepresanların dalış üzerine olumsuz etkileri olabilir. Anksiyete bozukluğu tedavi edildikten ve ilaç tedavisi kesildikten sonra kişi dalabilir.

PANİK BOZUKLUĞU

Çoğu zaman ani ve beklenmedik bir anda başlayan yoğun anksiyete nöbetlerine panik atak denir. Panik atak sırasında anksiyete belirtilerinin tümünün yanı sıra ölüm korkusu, kontrolünü kaybedeceği ya da çıldıracağı korkusu gibi korkular da ortaya çıkar.

Panik atak neden dalışa engel?

Dalış kaza ve ölümlerinin önemli bir oranının (%20’den fazla) paniğe bağlı olduğu kabul edilmektedir. Kesin olmamakla birlikte suyun altından hızlı ve ani çıkışların temel nedeninin panik olduğu düşünülmektedir. Hatta en önemli etken olduğunu ileri sürenler bulunmaktadır. Panik kişinin bulunduğu ortamdan bir an önce kurtulma isteği duymasına yol açar. Suyun içinde ortaya çıkan panik atak, dalıcının mantıklı düşünüp uygun davranmasını engellediği için boğulmasına ya da akciğer barotravmasına neden olabilir. Paniğe kapılmış dalıcının dikkati bozulur, karar verme yeteneği kaybolur ve regülatörü ağzından atmak, aniden yukarı fırlamak gibi tehlikeli davranışlar gösterir.

Dalışa bağlı ölümlerin %60’ında ölüm nedeninin boğulma olduğu saptanmıştır. Boğulma havanın tükenmesi; ağ, olta vb takılma; hava embolisi; nitrojen narkozu gibi nedenlere bağlı olabildiği halde boğulmada en önemli etkenin panik olduğu düşünülmektedir. Örneğin suyun içinde ağa takılan bir dalıcı sakin bir biçimde kendini kurtarmaya çalışmak yerine paniğe kapılıp boşu boşuna çırpınırsa, ağa kurtulamayacak biçimde takılabilir ya da havası tükenen, regülatörü bozulan bir dalıcı dalış eşinin yedek regülatörünü almak yerine aniden suyun üstüne fırlayarak akciğer barotravması geçirebilir. Boğulan dalıcıların bir kısmının tüplerinde hava bulunduğu ve malzemelerinin sağlam olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle bu dalıcıların panik atak sonucu öldükleri düşünülmektedir.

Yakın zamanda yapılan bir çalışmada dalıcıların yarısından fazlasının en az bir kez panik atak ya da paniğe yakın durum yaşadığı ve paniğin yeni başlayan dalıcılar kadar deneyimli dalıcılarda da görüldüğü bulunmuştur.

Suyun içinde panik atak birkaç nedenle ölüme yol açabilir. Dalıcı hızlı ve yüzeyel soluduğu için akciğerlere yetersiz oksijen gider ve hipoksi oluşur. Dalıcı daha da hızlı solur ve hava açlığı hissettiği için regülatörü ağzından atıp yukarı fırlayabilir. Bunun sonucu da boğulma, akciğer barotravması ya da dekompresyon hastalığı ortaya çıkabilir. Hipoksi bilinç kaybına, bilinç kaybı da boğulmaya yol açabilir. Ayrıca taşikardi ve aritmi kalp hastalığına yatkın bir dalıcının kalp krizi geçirmesine neden olabilir.

FOBİK BOZUKLUK

Genellikle korkutucu bulunmayan bir nesne ya da durumdan aşırı korku duymaya fobi denir. Fobik anksiyete kişinin korktuğu nesne ya da durumla karşı karşıya kaldığı anda ortaya çıkar ve panik atağa dönüşecek kadar yükselebilir. Diğer zamanlarda fobik kişinin anksiyete düzeyi yaygın anksiyete bozukluğu fobik bozukluğa eşlik etmiyorsa, normaldir.

Tipleri:

  1. Agorafobi: Yalnız kalmak, yalnız sokağa çıkmak, sinema, alış veriş merkezi, otobüs gibi kalabalık yerlere girmekten aşırı korkma
  2. Sosyal fobi: Toplum içinde yapılan eylemlerden aşırı korkma (konuşmak, yemek yemek, dans etmek vb)
  3. Özgül (basit fobi): Hayvanlardan, fırtına, gök gürültüsü gibi doğal olaylardan, asansör, uçak gibi kapalı yere girmekten (klostrofobi), enjeksiyon yaptırma, kan görme gibi sağlıkla ilgili konulardan, yüksekten aşırı korkma.

Fobik bozukluk neden dalışa engel?

İlaç kullanmayan özgül fobiler (klostrofobi dışında) ve sosyal fobiler çoğu zaman dalışa engel  kabul edilmezler ancak agorafobik ya da klostrofobiklerin tedavi olana kadar dalması sakıncalıdır çünkü suyun içinde, özellikle mağara, batık ya da gece dalışı gibi görüşün yetersiz olduğu dalışlarda kolayca paniğe kapılarak hem kendi hem de diğer dalıcıların güvenliğini tehlikeye sokabilirler.

Anksiyete bozukluğu, panik bozukluğu ve fobik bozukluğun tedavi olana kadar dalmaması gerektiğini savunanların yanı sıra kararın kişiden kişiye değişebileceğini öne sürenler de bulunmaktadır.

REAKTİF DEPRESYON

Olumsuz bir yaşam olayına bağlı depresyon geçirip iyileşmiş olan ve tekrarlama riski düşük olan kişi dalabilir.

KONVERSİYON BOZUKLUĞU

Organik nedeni olmayan, ruhsal etkenlere bağlı ortaya çıkan ancak fiziksel belirtilerle giden bir ruhsal bozukluktur. Felç, denge bozukluğu gibi motor belirtiler, körlük, sağırlık, duyu kaybı şeklinde duyusal belirtiler, bayılmalar, hıçkırma, öğürme gibi otonom belirtiler görülür. Konversif belirtiler dalış performansını bozar. Zaten hastalar çoğu zaman dalış gibi bir sporu öğrenmek için baş vurmazlar. Konversiyon bozukluğu tedavi edildikten sonra kişi dalabilir.

NARKOLEPSİ

Narkolepsi, kişi uykusunu almış olsa bile aniden ortaya çıkan, genellikle kısa süreli uyku nöbetleridir. Uykuya kas tonusunda azalma (katalepsi) eşlik edebilir. Seyrek görülen bir uyku bozukluğudur. Dalış sırasında uyku ölümle sonuçlanabileceği için ancak tedavi sonrasında kişi dalabilir.

UYUM BOZUKLUĞU

Olumsuz bir yaşam olayından sonra başlayan, davranış sorunları ya da depresyon, anksiyete gibi duygusal sorunlarla seyreden bir ruhsal bozukluktur. Kişi tedavi olduktan sonra dalabilir.

ALKOLİZM VE MADDE BAĞIMLILIKLARI

Alkol ve madde (marihuana, kokain vb) bağımlılığı varsa, tedavi edilmediği sürece dalışa izin verilmez. Muayene sırasında dalıcı adayının ne sıklıkla alkol/madde kullandığı; ne miktarda kullandığı; kullanmadan ne kadar süre geçirebildiği; kullandığı alkol/maddenin günlük yaşantısına etkisinin olup olmadığı; alkol/madde etkisinde iken araba kullanıp kullanmadığı ve bu nedenle ceza alıp almadığı sorgulanmalıdır.

Alkol neden dalışa engel?

Alkol insanda güven duygusunu arttırıp riskli dalışlar yapmasına yol açar. Alkol tepki verme süresini uzattığı; dikkati yoğunlaştırma, bellek, bilgiyi kullanma, yargılama yetilerini bozduğu; dürtü kontrolünü azalttığı; serebellar işlevleri bozduğu için dalışı olumsuz etkiler. Ayrıca alkol nitrojen narkozu ve dekompresyon hastalığı riskini arttırır. Kronik alkolik tedavi olmuşsa dalabilir. Tedavi sonrası bir yıl geçmesi gerektiğini düşünenlerin yanı sıra, bu sürenin beş yıl olması gerektiğini, hatta alkol bağımlısının tedavi olsa bile dalmaması gerektiğini savunanlar da bulunmaktadır.

PSİKOTROP İLAÇLAR

Herhangi bir psikotrop ilacı kullanan kişinin ilaç tedavisi bitene kadar dalmaması gerektiği yaygın olarak kabul edilen görüş olmakla birlikte; ilacın yan etkisinin olup olmamasına ve hastalığın ciddiyetine göre karar verilmesi gerektiğini savunanlar da bulunmaktadır.

Psikotrop ilaçların dalışı olumsuz etkileyebilen yan etkileri:

Antidepresanlar:                

1. Uyku hali, sedasyon, sersemlik

  • Taşikardi
    • Hipotansiyon, baş dönmesi
    • Anksiyete
    • Ellerde tremor
    • Epilepsi eşiğinde düşme
    • Halsizlik

Antipsikotikler:                  

1. Uyku hali, sedasyon, sersemlik

  • Taşikardi
  • Hipotansiyon, baş dönmesi
  • Ekstrapiramidal yan etkiler
  • Epilepsi eşiğinde düşme

Anksiyolitikler:                  

1. Uyku hali, sedasyon, sersemlik

  • Dikkati toplamada güçlük
  • İnce motor becerilerde bozulma
  • Nitrojen narkozu riskinin artması

Bir kişinin dalıcı olabilmesi için hem kendi hem diğer dalıcıların güvenliği açısından fiziksel olduğu kadar ruhsal olarak da sağlıklı olması gerekmektedir. Bu nedenle dalıcı adaylarının sağlık muayenesini yapan hekim, adayın ruhsal durumuna dikkat etmeli ve en ufak bir ruhsal sorun ya da bozukluk şüphesinde adayı bir psikiyatriste göndermelidir.

Genel olarak şizofreni, bipolar affektif bozukluk, ünipolar depresyon ve bazı kişilik bozuklukları dışında kalan ruhsal bozukluklar tedavi sonrasında dalışa engel değildir.

DALIŞA KESİN ENGEL BOZUKLUKLAR

  1. Şizofreni                                                                           
  2. Ünipolar depresyon
  3. Bipolar affektif bozukluk                                                 
  4. Bazı kişilik bozuklukları

DALIŞA GÖRECELİ YA DA GEÇİCİ ENGEL BOZUKLUK VE DURUMLAR

  1. Anksiyete bozukluğu                                                       
  2. Uyku bozukluğu (narkolepsi)
  3. Panik bozukluğu                                                              
  4. Uyum bozukluğu
  5. Fobiler
  6. Alkolizm ve madde bağımlılığı
  7. Reaktif depresyon                                                            
  8. Psikotrop ilaç kullanımı
  9. Konversiyon bozukluğu

Profesyonel Sualtıadamı

Psikomotor testler sonucunda bir rahatsızlığı saptananlar profesyonel sualtı adamı olamazlar.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Spor dalışının tıbbi yönleri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/9148089/

⭐️⭐️ Tüplü dalış: Sizin ve hastalarınızın bilmesi gerekenler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/16913196/

⭐️⭐️ Dalış tıbbı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/378050/

⭐️⭐️ Çevresel Fizyoloji ve Dalış Tıbbı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29456518/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Yukarıdaki Tüm Bilgiler farkındalık yaratmak maksadı ile olup hekiminizin muayenesi veya görüşleri yerini tutamaz.

Bu sebeple hekiminize / hekimlerinize düzenli periyodik muayene olun ve yönlendirmelerine uyun.

Sağlıklı dalışlar dilerim.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Dalış Öncesi Dolaşım Sistemi Muayenesi ve Seçim Kriterleri

Dalış Muayenesi

Dalıcının sağlık durumunun dalışa uygunluğu değerlendirebilmek için; sualtının yoğun ve viskoz bir ortam olduğunu, derinliğin artışı ile birlikte dalıcının basınca maruziyetindeki değişimi, ortam (özellikle düşen) sıcaklıklığının insanlar üzerindeki etkisi bilmek gerekir.

Bilinmelidir ki dalıcının bazı tıbbi ve psikolojik durumları tüplü dalışa kesin veya geçici süreyle engel teşkü etse de sportif – keyif amaçlı dalışların kuralları, ticari veya askeri amaçlı dalışın katı kurallarından daha esnektir.

Scuba (Su altı tüplü dalış) dalışlarda gerekli tüm şartlar yerine getirildiğinde amatör dalıcılar için de profesyonel dalgıçlar için de riskler düşüktür.

Risklerin düşürülmesi için gereken şartların başında kişinin sağlık durumu gelir.

Bu sebeple dalış yapacak amatörlere de ve profesyonellere de sağlık durumlarının su altındaki şartlara uygun olup olmadığı açısından doğru bir değerlendirme – muayeneye yapımalıdır.

Dalış öncesi muayenenin amacı, dalış yapacak kişinin sualtı dalışını sağlığı açısından tehlikeye düşürecek bir sağlık sorunu olup olmadığını araştırmaktır.

Ayrıca dalıcıların su altına adaptasyonu için disiplinli olması ve uygun ekipmanla dalış yapması gerekir.

Her ne maksatla olursa olsun dalıcılar su altına ilk kez dalışın öncesinde ve sonra da yıllık periyodik olarak scuba dalışı konusunda hekimlik tecrübesi olan;

  • KBB
  • Göğüs Hastalıkları
  • Kalp Damar, Psikiyatri
  • Nöroloji
  • Dahilliye (Endokrin-Kan-Sindirim Sistemi açısından değerlendirecek)
  • Göz uzmanları değerlendirmelidir.

Dalıcını sorunu varsa ayrıca;

  • Ortopedi
  • Plastik Cerrahi
  • Cerrahi vb gibi bölümler değerlendirmelidir.

Tüm hekimlerin raporları ile birlikte Su Altı Uzmanı Hekim tarafından son değerlendirme yapılmalıdır.

Dalış sırasında kendisinin ve dalış eşinin risk yaşamaması için herhangi bir hastalığı olup olmadığına ve fizik kondüsyonunun su altında efor düşmesine yol açıp açmayacağına bakılmaktadır.

Dalış sırasında efor kapasitesinde düşme olması dalıcının kolay yorulmasına, tükenmişliğine, ilereyen durumlarda bilinç kaybına hatta ölümüne neden olabilir.

Kardiyovasküler (Kalp ve dolaşım sistemi) hastalıkları sinsi seyredebilir. Önceden herhangi bir belirti vermeksizin ortaya çıkabilir. Su altında gelişebilecek bir sorun dalıcının boğulmasına veya akciğer barotravması geçirmesine neden olabilir.

Bazı dalıcılar ciddi kardiyovasküler hastalığı olmasına rağmene sorumluluğun kendisinde olduğu iddiası ie dalış yapmak. isteyebilir ki bu durum birlikte daldığı kişi veya kişileri riske atmak olacaktır. Dalış eşinde acil bir durum yaşanması durumunda kurtarma işlemini gerçekleştirmesi gereken diğer dalıcının da hayatını tehlike riskinin arttığı bilinmelidir.

Dalış muayenesinde beklenmeyen sağlık sorunlarının yanısıra suyun içinde belirli bir süre bulunmanın meydana getireceği bedensel ısı kaybı, egzersize bağlı efor – stres, korku ve heyecan gibi duygulanım değişikliklerinin kalp damar sistemi üzerinde etkiler meydana getireceği göz önünde bulundurmalıdır.

Nötr yüzerlik durumundayken dalıcı su altında ağırlıksızdır ve yer çekimi etkisi de sıfıra yakındır. Ve bu durum dalıcı açısından bir avantajdır. Böylece daha az efor ile hareket edebilir. Lakin bu süreçte idrar miktarı artar. Su kaybı oluşmaya başlar.

Dalıcının bir çok sebeple su altında maksimum efor yapması gerekebilir.(Kendisini veya dalış eşini tehlikeli bir durumdan kurtarmak, dalış eşini su yüzeyinde tekneye ya da kıyıya çekmesi gerekebilir, akıntıya kapılabilir, tehlikeli veya tehlikeli olduğunu sandığı bir deniz canlısıyla karşılaşabilir ya da ekipmanında bir arıza olabilir) Dalıcının bu gibi durumlarda yorulacağı aşikardır lakin tükenip kendinden geçmeden tolere edebileceği kardiyovasküler rezerve ve efor kapasitesine sahip olmalıdır.

Dalış sırasında su altında yaşanan heyacan ve korku sebebiyle gelişebilecek panik sırasında dalıcının kan basıncı yükselir, nabız dakikada 180’lere kadar çıkabilir. Bu gibi durumlar kalp damar sorunu olan kişilerde aritmilere, kalp krizine (miyokard enfarktüsüne) ya da ani ölüme yol açabilir.

Dalıcıların muayenesinde kalp damar sistemi değerlendirilirken periferik nabızlar muhakkak palpe edilmeli, kalp dinlenmeli (kardiyolojik oskültasyon yapılmalı), kan basıncı ölçülmeli, EKG‘ si değerlendirilmelidir.

Herhangi bir anormallik tespiti hatta şüphe durumunda daha detaylı muayene için kardiyoloji konsülltasyonu istenmelidir.

Dalıcı Kalp-Damar Sistemi Muayenesi

Anamnez: Dalış için sağlık muayenesi olan kişilerin tümünün sağlık özgeçmişi ayrıntılı olarak sorgulanmalıdır.

Fizik muayene: Dalış için sağlık muayenesi olan kişilerin tümünün periferik nabızlar muhakkak palpe edilmeli, kalp dinlenmeli (kardiyolojik oskültasyon yapılmalı), kan basıncı ölçülmeli dir.

EKG: 40 yaşın üzerindeki tüm dalıcılar ile fizik muayene ve anamnez sonucu gerekli görülenlerden istenmelidir.

Eforlu EKG, ekokardiyografi, sintigrafi ve anjiyografi gibi ileri tetkikler: Kardiyoloji konsültasyonu gerektiren durumlarda kardiyoloji uzmanının muayenesi sonrası gerek görmesi durumunda yapılabilecek tetkiklerdir.

HİPERTANSİYON

Genel popülasyonda olduğu gibi dalıcılar arasında da hipertansiyon yaygın bir sağlık problemidir. Arter kan basıncı günün değişik zamanlarında değişmeler göstermektedir. Genel kabul gören üst limit 140/90 mmHg’dır.

Kan basıncı daima rölatif olarak ölçüldüğünden dalış esnasında suyun hidrostatik basıncından etkilenmez. Dalış esnasında kan basıncını etkileyebilecek faktörler soğuk, yoğun egzersiz ve korku, heyecan gibi emosyonel değişikliklerdir.

Hipertansiyonun uzun ve kısa vadeli etkileri vardır.

Uzun süren hipertansiyon koroner arter hastalığı açısından risk oluşturabileceği gibi, böbrek ve göz problemlerine, konjestif kalp yetmezliği ve serebrovasküler hastalıklara yol açabilir.

Kısa dönemde karşılaşılan problemler kan basıncının aniden çok yükselmesi sonucu serebrovasküler problemler (inme, felç vs.) ve myokard iskemisi şeklinde ortaya çıkar. Ayrıca hipertansiyon dalış anında pulmoner ödem gelişmesine zemin yaratacaktır.

Hipertansif dalıcı adaylarının değerlendirilmesinde hiprertansiyon nedeni ve yüksek kan basıncının göz, böbrekler ve kalp üzerine etkileri de araştırılmalıdır. Hipertansif dalıcılar kan basıncını kontrol altına alana dek dalıştan uzaklaşmalıdır.

Kontrol altına alınmış hipertansiyonda kullanılan ilaçların yan etkileri açısından da değerlendirme yapılmalıdır. Dalış dönemlerinde sıvı ve elektrolit dengesinde oluşabilecek değişiklikler açısından dikkatli olunmalıdır.

Antihipertansif ilaçları kullanan dalıcıların, dalış esnasında egzersizin gerektirdiği kardiyak atımdaki artışı karşılayabileceklerinden efor testi yapılarak emin olunmalıdır.

Anti hipertansif ilaçların yan etkilerinin birçoğu kullanıcıda probleme yol açmadığı müddetçe dalış açısından sorun teşkil etmez.

Uzun süredir anti hipertansif olan dalıcıda yüksek kan basıncının kalp ve böbrekler üzerindeki olası etkileri araştırılmalıdır.

Hipertansiyon nedeniyle sol ventrikül dilatasyonu veya sol ventrikül disfonksiyonu gelişmiş kişilerin dalışına izin verilmemelidir.

KORONER ARTER HASTALIĞI

Son yıllarda SCUBA dalışının yaygınlaşması üzerine 40-45 yaş üstü dalıcı sayısında da bir artış gözlenmiştir.

Bu artışın iki ana nedeni vardır.

Bunlardan birincisi böylesine keyifli bir uğraşa başlayan kişilerin dalışı bir daha bırakmamaları, ikincisi ise artık 40-45 yaş üstü insanların da dalışa ilgi duyup eğitim almalarıdır. Bu yaş grubunun da SCUBA dalıcılığına ilgi duyması sevindirici olup dalışa engel bir sağlık poblemi olmadığı sürece desteklenmelidir.

Koroner arter hastalığı bu yaş grubunda görülen sağlık problemleri arasında ön sırada yer almaktadır.

Koroner arter hastalığının ilk ortaya çıkışı ne yazık ki sıklıkla akut miyokard enfarktüsü (MI) şeklindedir. Bu kişilerin bazılarında detaylı sorgulama yapıldığında önceden ortaya çıkan, ancak ihmal edilen bir göğüs ağrısı veya rahatsızlık bulunduğu görülebilir. Diğerlerinde ilk belirti miyokard enfarktüsü şeklindedir.

Klinik olarak ya da anormal EKG ile tanı konulmuş MI hastalarının dalışına izin verilmemelidir.

Herhangi bir bulgu ve belirti vermeksizin EKG bulgularıyla tespit edilen sessiz MI olgularına rastlanabileceği de akılda tutulmalıdır.

İlaç tedavisi ve cerrahi tedavideki gelişmelerin yanında en önemli konu alınacak koruyucu önlemlerdir. Herkes gibi dalıcılar da koroner arter hastalığı riskini arttıran faktörleri ve riski azaltmak için alınabilecek önlemleri bilmelidir.

Sigara risk faktörlerinin başında gelmektedir. Sigara içenlerde içmeyenlere oranla koroner arter hastalığı riskinin artmış olduğunu gösteren birçok çalışma mevcuttur. Ayrıca sigarayı bırakanlarda bu riskin anlamlı biçimde azaldığını gösteren çalışmalar da bulunmaktadır.

Mekanizmanın tamamıyla aydınlatılmamasına karşın sigara içiminin Kolesterol/HDL oranını olumsuz yönde etkileyerek riski arttırıyor olabileceği bildirilmektedir. Bu nedenle dalıcılar sigaranın zararları konusunda uyarılmalıdır.

Hipertansyon da bir risk faktörü olup, kan basıncının 140/90 mmHg üst sınırını aşmamasına dikkat edilmelidir.

Bir diğer faktör de stres’dir.

Diyabetes Mellitus’un koroner arter hastalığını arttırdığı bilinmektedir.

Ailede 65 yaş altında koroner arter hastalığı bulunması halinde riskin arttığı kesindir. Bu faktör değiştirilemediğinden, ailesel olarak risk altında bulunan kişiler diğer faktörlerin kontrolü konusunda hassasiyet göstermelidir.

Aynı yaş grubunda koroner arter hastalığı erkeklerde kadınlara göre daha fazla görülmektedir.

Aşırı kilo ve gut diğer risk faktörleridir. Uygun diyet ve egzersiz programı ile aşırı kilo engellenmelidir.

Koroner arter hastalığı açısından düşünüldüğünde dalıcı muayenelerinde idealist bir yaklaşımla, kolesterol ve lipid tayini, risk faktörlerin analizi, dinlenme ve egzersizde EKG ve sintigrafiyi de içeren bir tarama programı önerilebilir. Ancak bu uygulamayı sportif SCUBA dalıcıları için yapmak çok pratik değildir. Bu nedenle dalış muayenesini yapan hekim ayrıntılı laboratuar tetkiklerini ve muayeneleri yalnızca koroner arter hastalığı açısından yüksek risk altında bulunan kişilere ugulamalıdır.

40 yaş üstü dalıcılara egzersiz sonrası EKG çekilmesi ve hekim tarafından değerlendirilmesi tavsiye edilir.

SCUBA dalışı için adayların egzersiz stres testinde 13 METS seviyesine sahip olması gerektiği önerilmektedir.

Anormal egzersiz EKG si bulunan olgularda sintigrafi ve anjiografi uygulanmalıdır.

Koroner anjiyografi kesin tanıya giden, koroner arterlerdeki darlığın derecesini gösteren bir yöntemdir ve invaziv olmayan diğer yöntemlerle tanı konulamadığı durumlarda uygulanmalıdır.

Anjina pektoris belirtileri, miyokard enfarktüsü bulguları, koroner arter hastalığına bağlı gelişen aritmiler dalışa engel durumlar olarak ele alınmalıdır.

Koroner anjioplasti ya da by- pass geçiren bir kişinin hala yüksek risk grubunda olduğu bir gerçektir. Bu kişiler ve miyokard enfarktüsü geçiren kişiler yaşam tarzlarını değiştirerek riski arttıran faktörlerden uzak durmalıdırlar.

Söz konusu kişilerde dalış kararı uzun süreli takip sonrası (6-12 ay), herhangi bir ilaç kullanmaksızın yeterli egzersiz toleransına sahip olabildiği zaman verilmelidir.

Kişide herhangi bir miyokard iskemisinin bulunmadığı noninvaziv testlerle kardiyolog tarafından onaylanmalı, yıllık kontrollerle de SCUBA için gerekli fizik kondüsyona sahip olunduğu test edilmelidir.

Şüphesiz bu yaklaşım hayatının önemli bir kısmını SCUBA ya ayırmış kişiler için geçerlidir. Başkalarının hayati sorumluluğunu üstünde taşıyan rehberlerde ve eğitmenlerde veya mesleği dalgıçlık olan profesyonellerde daha radikal yaklaşılması gerektiği de bir gerçektir.

KAPAK HASTALIKLARI

Hafif regürjitasyonlar:

Mitral yetmezliği: Eğer asemptomatik ve sol ventrikül fonksiyonları normalse, EKG ve ekokardiografi ile sol ventrikül hipertrofisi ve sol ventrikül dilatasyonu tespit edilmemişse bu kişilerin dalışına müsaade edilir. Mitral regürjitasyonun korda tendinea rüptürü, papiller kas ya da sol ventriküler disfonksiyonuna bağlı olduğuna dair herhangi bir kanıt bulunmamalıdır.

Aort yetmezliği: Eğer asemptomatik ve aort yetmezliği anlamlı hemodinamik değişikliklere neden olmamışsa bu kişilerin dalışına izin verilebilir. EKG ve ekokardiyografide sol ventrikül hipertrofisi, sol ventrikül dilatasyonu ve disfonksiyonuna ait herhangi bir bulgu tespit edilmemelidir.

Mitral ve aort stenozu: Mitral stenozu ve aort stenozunun her derecesinde dalışa müsaade edilmemelidir. Egzersiz esnasında kalp kan atımı artışı engellenebilir ve akciğer ödemi ve/veya senkop gelişebilir.

Mitral kapak prolapsusu: Genellikle oskültasyonda midsistolik klik ve geç sistolik üfürüm ile karakterizedir. Mitral kapak prolapsusu erkeklerin %5, kadınların %10-12’sinde mevcuttur. Kesin tanı ekokardiyografi ile konur. Mitral kapak prolapsusu bulnan çoğu kişi asemptomatik olmakla birlikte, göğüs ağrısı, çarpıntı, halsizlik, dispne ve senkop gibi belirtilere neden olabilir. Aritmiler, inme ve endokardit yaygın olmayan belirtiler olarak karşımıza çıkar. Eğer mitral kapak prolapsusu olan kişi herhangi bir ilaç kullanmaksızın tamamen asemptomatikse dalışlarına izin verilir.

Kişide çarpıntı ve ritm bozukluğu gibi belirtiler varsa ve minimal anti aritmikle bu semptomlar giderilebiliyorsa, ekokardiyografide mitral kapaktaki değişimlerin serebro embolik hadise ve ani ölüm riskini arttırmayacak düzeyde olduğu tespit edilmişse dalışına izin verilir.

Kapak replasmanı yapılmış ve oral antikoagülan tedavisi altındaki kişilerin dalışına izin verilmemelidir.

EKG ANORMALLİKLERİ

Antrioventriküler Blok: İkinci, üçüncü derece veya tam kalp bloğu ve Mobitz Tip II bloğu bulunan kişilerin dalışına izin verilmemelidir. Bunun nedeni sualtında gerekli olabilecek egzersiz stresine verilmesi gereken kardiyak cevabın blok nedeniyle verilememesidir. Birinci derecede ve Mobitz Tip I bloklarda egzersiz EKG’si de dahil olmak üzere tam bir kardiyolojik değerlendirmeden sonra, başka bir anormallik tespit edilmezse dalışa izin verilebilir.

Dal bloğu: Sağlıklı asemptomatik kişilerdeki sağ dal bloğu genellikle anlamlı bir kalp hastalığı ile birlikte değildir ve tam bir kardiyolojik değerlendirmeden sonra treadmill egzersiz testi de normalse dalışa izin verilebilir. Ancak sol dal bloğu genellikle koroner arter ya da miyokard hastalığı ile ilişkili olduğundan bu kişiler egzersizle talyum sintigrafisi ve koroner anjiyografi de dahil olmak üzere tam bir kardiyolojik değerlendirmeden geçirilmelidir.

Sinüs Bradikardisi: Dakikada 50 ve daha düşük kalp hızı araştırılmalıdır. Beta bloker ilaç kullanımı buna neden olabilir. İyi eğitimli atletlerde eğitim ve antremanlara sağlıklı bir cevap olarak gelişen bradikardi mevcuttur. Düşük kalp hızı egzersizle uygun bir biçimde artış göstermelidir, eğer bu artış gözlenmiyorsa altta yatan kardiyolojik problem araştırılmalıdır. Egzersizle nabzın uyumsuz olması beta bloker kullanımına, ileti kusurlarına, aritmilere ve myokard iskemisine bağlı olabilir.

Wolf-Parkinson-White (WPW) Sendromu: Kısa P-R aralıklarıyla beklenmedik bir anda gelen atriyal taşikardi ataklarıyla karakterizedir. Sualtında yaşanacak bir taşikardi nöbeti bilinç kaybına ve boğulmaya yol açabileceğinden bu kişilerin dalışına izin verilmemelidir. Ancak son yıllarda detaylı bir kardiyolojik değerlendirmeden geçmiş bazı vakaların emniyetle dalış yapabileceklerini söyleyen araştırmacılar da mevcuttur.

Supraventriküler taşikardi: Supraventriküler taşikardilerde de endişe edilen şey, ani gelişen taşikardi ataklarıyla oluşacak bilinç kaybıdır. 35 yaş altında ve herhangi bir senkop nöbeti geçirmemiş, altı aylık gözlem süresi içinde belirti ve bulgu gözlenmemiş, herhangi bir ilaç kullanmaya gereksinim duymayan kişilerin dalışına izin verilebilir. 35 yaş üstü kişilerin herhangi bir kardiyak problemi olmadığı detaylı bir kardiyolojik muayene ile tespit edilmelidir.

KONJENİTAL KALP HASTALIĞI

Konjenital kalp hastalığı bulunan çoğu kişi zaten dalış muayenesi için hekim karşısına çıkmamaktadır. Ancak son yıllarda sık sık gündeme gelen birkaç spesifik problem dalışa uygunluk açısından önem taşımaktadır.

Kalp ve büyük damar düzeyinde sağdan sola (venöz dolaşımdan arteriyel dolaşıma) geçiş sağlayan her türlü defekt dalış için engel oluşturmaktadır.

Sıfır dekompresyon limitlerini aşan ya da zorlayan dalışlardan sonra venöz dolaşımda gaz embolileri oluşabilmektedir. Oluşan kabarcıklar önce sağ kalbe, oradan da akciğerlere giderek akciğer damar yatağında tutulurlar ve herhangi bir hasara yol açmadan kaybolurlar. Herhangi bir defekt sonucu venöz dolaşım ile sistemik arteriyel dolaşım arasında bir bağlantı olduğu zaman oluşan bu kabarcıklar arteriyel dolaşıma geçerek ciddi santral sinir sistemi embolizasyonuna neden olabilir.

Atrial septal defekt, patent duktus arteriosus (PDA) ve ventriküler septal defekt nedeniyle başarılı cerrahi operasyon geçirmiş kişilerin dalışına kardiyoloji konsültasyonundan sonra izin verilebilir.

Son yıllarda yapılan çalışmalarla Patent Foramen Ovale (PFO) bulunan dalıcıların değerlendirilmesi ayrı bir önem kazanmıştır. Otuz dekompresyon hastasının yapılan ekokardiyografik incelemesinde 18 ciddi dekompresyon hastasının %61’inde Valsalva Manevrası esnasında PFO vasıtasıyla sağdan sola şant görülmüştür. PFO konusunda elde genel sonuca varılacak yeterli veri yoktur. PFO bulunduğu tespit edilen dalıcı dalışta artan DH riskinin farkında olmalıdır. Beklenmedik ciddi dekompresyon hastalığı geçirmiş ve PFO varlığı tespit edilmiş dalıcılar ayrıca değerlendirilmelidir.

KONJESTİF KALP YETMEZLİĞİ

Konjestif kalp yetmezliğinin gelişmesi halinde sıklıkla bir koroner arter hastalığının varlığı söz konusudur. Başka nedenlerle de kalp yetmezliği gelişebilir ancak pratikte bu nedenler de selim kabul edilmez. Egzersiz esnasında herhangi bir kardiyak yetmezlik belirtisi varlığında dalış izni verilmemelidir.

PERİFERİK VASKÜLER HASTALIKLAR

Arteriyel ya da venöz olsun egzersiz toleransını sınırlayan periferik damar hastalıkları dalışa engel teşkil eder. Ayrıca soğuk su nedeniyle Reynaud Fenomeni de dalış için bir engeldir.

KALP PİLİ

Genel olarak kalıcı kalp piline ihtiyaç duyan hastalarda altta yatan kalp hastalığı dalışa engeldir.

HİPERTROFİK KARDİOMİYOPATİ

Hipertrofik kardiyomiyopatinin tanısı güçtür. Ani ölüm riski vardır ve sıklıkla ailesel yatkınlık söz konusudur. Sol ventrikül atımını engelleme derecesine göre belirti verir. Obstriksiyon bulgusu olmaması ani ölüm tehlikesini ortadan kaldırmaz. Olguların %90’ında EKG de sol ventrikül hipertrofisi, ST-T değişiklikleri ve anormal Q dalgası gibi değişiklikler mevcuttur. Hipertrofik kardiyomiyopati dalışa engel bir durumdur.

DALIŞA KESİN ENGEL DURUMLAR

  1. İskemik kalp hastalıkları (Klinik ya da EKG ile tanı konulmuş)
  2. Kalp yetmezliği
  3. Obstrüktif kardiyomiyopati
  4. Aort yetmezliği (semptomatik ve sol ventrikül fonksiyonları bozulmuş)
  5. Aort stenozu
  6. Mitral stenozu
  7. Mitral kapak prolapsusu (semptomatik) Konjenital kalp hastalıkları (ASD, VSD, PDA)
  8. Konjenital kardiyomiyopati
  9. Kalp kapak replasmanı
  10. Ventriküler taşikardi.
  11. Paroksismal taşikardi
  12. İkinci üçüncü derecede AV blok
  13. Semptomatik aritmiler
  14. Wolf-Parkinson-White (WPW) Sendromu
  15. Uç organ hasarına yol açmış hipertansiyon
  16. Antiaritmik, antikoagülan, beta-adrenerjik antagonist ilaç kullanımı

DALIŞA GÖRECELİ ENGEL DURUMLAR

  1. Mitral yetmezliği (asemprtomatik ve sol ventrikül fonksiyonları yerindeyse)
  2. Aort yetmezliği (asemptomatik, sol ventrikül fonksiyonları yerinde ve sol ventrikül hipertrofisi ve dilatasyonu yoksa)
  3. Mitral kapak prolapsusu (asemptomatik)
  4. Opere edilmiş konjenital anomaliler
  5. Beklenmedik Dekompresyon Hastalığı geçirmiş PFO si bulunanlar
  6. Hipertansiyon
  7. Birinci derecede blok, Mobitz Tip I
  8. Sağ ve sol dal bloğu
  9. Sinüs bradikardisi
  10. Wolf-Parkinson-White (WPW) Sendromu
  11. Supraventriküler taşikardi
  12. Geçirilmiş MI, By-pass

DALIŞA GEÇİCİ ENGEL DURUMLAR

  1. Myokard Enfarktüsü
  2. By-pass operasyonu
  3. Hipertansiyon

Profesyonel Sualtıadamları

Kardiak kapasiteyi sınırlayan herhangi bir kalp hastalığı (doğumsal Hipertansif, kapaksal, ileti, aterosklerotik) olanlar ile kanda oksijen ve karbondioksit taşınma kapasitesini bozan hastalıkları olanlar ve kronik anemisi hemoglabinopatisi, koagulopatisi bulunanlar profesyonel, sualtıadamı olamazlar.

Kan basıncı üst sınırı 150/90 mm Hg’dir. Profesyonel sualtıadamlarının ilk ve kontrol muayenelerinde EKG, hemogram, biokimya ve kardovasküler performans testleri yapılması zorunludur.

⭐️⭐️⭐️⭐️

⭐️⭐️ Tüplü dalış ve kalp. Spor tüplü dalışın kardiyak yönleri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/15241540/

⭐️⭐️ Kalp ve su altı dalışı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/17181043/

⭐️⭐️ Rekreasyonel dalış sırasında kalp fonksiyonundaki değişiklikler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/9181036/

⭐️⭐️ Sualtı Aktiviteleri Sırasında İnsanlarda Oksijen-İnflamasyon https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/38474303/

⭐️⭐️ Mesleki dalgıçların sağlık gözetimi için kanıta dayalı bir sistem https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/27507783/

⭐️⭐️ Mesleki dalgıçların düzenli tıbbi muayenelerinin faydası https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/19912402/

⭐️⭐️ Dalışla ilgili acil durumlar https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/9056577/

⭐️⭐️ Dalış tıbbı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/1559472/v

⭐️⭐️ Tüplü dalış: Sizin ve hastalarınızın bilmesi gerekenler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/16913196/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Yukarıdaki Tüm Bilgiler farkındalık yaratmak maksadı ile olup hekiminizin muayenesi veya görüşleri yerini tutamaz.

Bu sebeple hekiminize / hekimlerinize düzenli periyodik muayene olun ve yönlendirmelerine uyun.

Sağlıklı dalışlar dilerim.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Dalış Öncesi Solunum Sistemi Muayenesi

Dalış Muayenesi

Dalıcının sağlık durumunun dalışa uygunluğu değerlendirebilmek için; sualtının yoğun ve viskoz bir ortam olduğunu, derinliğin artışı ile birlikte dalıcının basınca maruziyetindeki değişimi, ortam (özellikle düşen) sıcaklıklığının insanlar üzerindeki etkisi bilmek gerekir.

Bilinmelidir ki dalıcının bazı tıbbi ve psikolojik durumları tüplü dalışa kesin veya geçici süreyle engel teşkü etse de sportif – keyif amaçlı dalışların kuralları, ticari veya askeri amaçlı dalışın katı kurallarından daha esnektir.

Scuba (Su altı tüplü dalış) dalışlarda gerekli tüm şartlar yerine getirildiğinde amatör dalıcılar için de profesyonel dalgıçlar için de riskler düşüktür.

Risklerin düşürülmesi için gereken şartların başında kişinin sağlık durumu gelir.

Bu sebeple dalış yapacak amatörlere de ve profesyonellere de sağlık durumlarının su altındaki şartlara uygun olup olmadığı açısından doğru bir değerlendirme – muayeneye yapımalıdır.

Dalış öncesi muayenenin amacı, dalış yapacak kişinin sualtı dalışını sağlığı açısından tehlikeye düşürecek bir sağlık sorunu olup olmadığını araştırmaktır.

Ayrıca dalıcıların su altına adaptasyonu için disiplinli olması ve uygun ekipmanla dalış yapması gerekir.

Her ne maksatla olursa olsun dalıcılar su altına ilk kez dalışın öncesinde ve sonra da yıllık periyodik olarak scuba dalışı konusunda hekimlik tecrübesi olan;

  • KBB
  • Göğüs Hastalıkları
  • Kalp Damar, Psikiyatri
  • Nöroloji
  • Dahilliye (Endokrin-Kan-Sindirim Sistemi açısından değerlendirecek)
  • Göz uzmanları değerlendirmelidir.

Dalıcının sorunu varsa ayrıca;

  • Ortopedi
  • Plastik Cerrahi
  • Cerrahi vb gibi bölümler değerlendirmelidir.

Tüm hekimlerin raporları ile birlikte Su Altı Uzmanı Hekim tarafından son değerlendirme yapılmalıdır.

Boğulma dalıcılar arasında en sık ölüm nedenidir.

Arteriyal Gaz Embolisi (AGE) (Akciğer barotravması sebepli) ölümlerin kabaca %30 ile ikinci sıradadır.

Solunum sistemi açısından bakıldığında dalış için en önemli iki faktör yeterli solunum kapasitesine sahip olmak ve akciğerde hava hapsinin olmamasıdır.

Normal koşullarda dalış esnasında harcanan efor çok fazla değildir. Ancak bazı durumlarda dalıcı çok fazla efor harcamak zorunda kalabilir. Efor esnasında solunum işi artacağından dalıcının solunum kapasitesinin artan solunum yükünü karşılayacak düzeyde olması gerekir.

Dalış yapacak kişinin sedanter yaşamı içerisinde farkında olmadığı lakin dalış sırasında zorlanma ile anlaşılacak sınırda hatta düşük solunum kapasitesi ciddi bir sorundur. Bu hususun dalış sırasında yaşayarak değil önceden muayene ve Solunum Fonksiyon Testi (Solunum kapasitesinin ölçülmesi) ile tespit edilmesi yaşamsal önemdedir.

Egzersiz kapasitesini engellemeyen ve dalıcının rutin yaşamında şikayet yaratmayan akciğer hastalıkları da dalış için risklidir. Hava hapsine neden olan herhangi bir akciğer hastalığı çıkışta pulmoner barotravmaya neden olabilir (çıkış hızı 10-15m/dakika’ dan az olsa bile).

Dalış Öncesi Akciğer Muayenesi

Akciğere Yönelik Detaylı Anamnez

Kişinin tıbbi durumu değerlendirmenin en iyi yolu her zaman için hikayesinin (anamnezin) doğru ve yeterli alınması ile başlar. Bu sebeple dalıcının sağlığı ile ilgili özgeçmişi ve ailevi geçmişleri çok iyi sorgulanmalı ve cevapları dinlenmelidir. Örneğin; Pnömotoraks, Göğüs Cerrahisi, KOAH, Astım, Tüberküloz, Sarkodoz, Kistik Fibrozis, Bronşektaz, Pulmoner enfeksiyon, fibrozis, vs hikayesi var mı_

Akciğer Grafisi

Anamnezinde ve fizik muayenesinde herhangi bir sorun bulunmayan sağlıklı dalıcılarda düz akciğer grafisi yeterlidir. Lakin hekimin inceleme gereği gördüğü durumlarda ek grafiler gerekebilir.

Daha önce ciddi akciğer hastalığı geçirmiş olan dalıcıların düz akciğer grafi ve lateral akciğer grafi (kalbin arkasında kalan bölgeyi görmek için) ile değerlendirilmesi daha doğrudur.

Dalıcının geçmişinde tüberküloz hikayesi varsa akciğer grafisi normal değerlendirilse bile muhakkak akciğer tomografisi ile hava hapsine yol açan skar doku veya kaviter lezyonlar açısından değerlendirilmelidir.

Anamnezinde akciğerle ilişkili bir hastalık veya cerrahi girişim olan dalıcıların akciğer grafisi normal olsa bile özellikle yüksek rezolüsyonlu akciğer tomografisi (HRCT) ile değerlendirilmelidirler.

Solunum Fonksiyon Testi

Anamnezinde akciğer hastalığı olmayanlar dalıcılarda;

  • FVC (Zorlu Vital Kapasite) – Alabildiğiniz kadar nefes aldıktan sonra kuvvetli ve hızlı bir şekilde dışarı verilen hava miktarıdır. Sağlıklı kişiler normal olarak akciğer hacimlerinin %80’ini 6 saniye ya da daha kısa sürede ekshale edebilir.
  • FEV1 (1. Saniye Zorlu Ekspirasyon Hacmi ) – FVC testinin birinci saniyesinde verilen hava miktarıdır. Sağlıklı kişilerde birinci saniyede vital kapasitenin %70–80’i dışarı atılır.
  • FEV1/FVC (Obstrüksiyon varlığını saptamada kullanılan bir parametredir) – Sağlıklı bir bireyde normal değeri %70–80‘dir ancak yaşla birlikte FEV1‘in, FVC’ye göre daha hızlı düşmesine bağlı olarak oran azalır.

değerlerinin ölçülmesi ve değerlendirilmesi yeterlidir.

Dalıcının solunum kapasitesi dalış esnasında gerekebilecek ağır eforu karşılayacak düzeyde olmalıdır. Dalış izni verilebilmesi için dalıcının solunum fonksiyon testinin normal sınırlarda olması gerekir.

Tüplü dalış sırasında soğuk-kuru havanın irritasyonuyla hava yolu darlığı gelişebilir.

Bu sebeple; Astımlı ve Astım şüphesi olan dalıcıların Solunum Fonksiyon Testi normal sınırlarda değerlendirilmesi yeterli değildir. Subklinik hava yolu duyarlılığı göz ardı edilmemelidir. Astımın tetiklenebileceği şartlarla (Soğuk-kuru havayla, hipertonik solüsyonla, Egzersizle vb gibi) hava yolu provokasyonu yapılmalıdır. Ventilasyon kapasitesi normalin altında olan astım hastası dalıcılar Göğüs Hastalıkları uzmanı tarafından daha ayrıntılı değerlendirilmeli ve onayı olmadan dalış izni verilmemelidir.

Akım-volüm eğrisi, özellikle ekspirasyon eğrisi (FEF25-75, FEF50 ve FEF25) uç hava yolları hakkında detaylı bilgi verdiği için değerlendirmede önemlidir.

Akciğer barotravması geçirenlerde, VC ve FEV1 ölçümlerinin korunduğu, ancak soluk verme sonundaki akımların bozuk olduğu görülmüştür.

Solunum Fonksiyon Testinde Normal Kabul Edilen Değerler
TestNormal değer (beklenen değere göre % değer)
Vital kapasite (VK) Ronksiyonel rezidüel volüm (FRV)> %75 > %70 veya < %130
Rezidüel volüm (RV)> %65 veya <%120
Total akciğer kapasitesi (TAK)> %80 veya <%120
Zorlu vital kapasite (FVC)> %80
1. saniyede zorlu ekspirasyon volümü (FEV1)> %80
FEV1/FVC> %80
FEF25-75%> %65-70

Vital kapasite (VC), bir kişinin maksimum inhalasyondan sonra akciğerlerinden dışarı atabileceği maksimum hava miktarıdır.

50 yaşın üstündeki sigara içen dalıcı adaylarında, hava yollarının uç kısımları hakkında bilgi veren değer FEF25-75 ölçülmelidir.

FEF25-75 (Zorlu vital kapasite manevrasının %50’sindeki ortalama akım hızıdır)

FEF25-75 Orta ve küçük çaplı bronşlardaki obstrüksiyon hakkında bilgi verir. Obstrüktif hastalığın erken dönemlerinde azalmaya başlar.

FEV1 /FVC oranının sınırda olduğu bir dönemde FEF25-75 hava yolu obstrüksiyonunu göstermede yardımcı olur.

Restriktif hastalıkların derecesi arttıkça FEF25-75 değerinde de dolaylı azalmalar izlenebilir.

Sigara sadece dalıcılar için değil tüm insanlar için akciğer hastalıkları gelişimi için ciddi bir risk faktörüdür. Bu sebeple burada bir kez de biz sigarayı bırakmalarını kendi sağlıkları için isteyelim.

………………………………..DALIŞA YÖNELİK SOLUNUM SİSTEMİ MUAYENESİ…………………………………….
Anamnezinde Akciğer Hastalığı Hikayesi Olmayan Dalıcılarda Yapılacak işlemlerAçıklama
Hikaye ve fizik muayene——————-
Akciğer grafisi          Akciğer hastalığı hikayesi olmayanlar için PA Akciğer grafisi yeterlidir
Solunum fonksiyon testi   Sağlıklı kişilerde FVC, FEV1 ve FEV1/FVC ölçümü yeterlidir
Özel durumlar için ek tetkikler——————-
Uç hava yollarını gösteren SFT parametresi
(FEF25-75, FEF50
Sigara içenlerde ve astımda
Hava yolu duyarlılığına yönelik testler (Metakolinle veya Hipertonik Solüsyonla Havayolu Provakasyonu, Egzersiz testi)Astımlı dalıcı adayları için
(Özellikle egzersize bağlı astım düşünülüyorsa veya hafif astımda)  
Karbonmonoksit difüzyon kapasitesi
(DLCO)
İntestisyel akciğer hastalıklarında (solunum fonksiyon testi normalse ve radyolojik tutulum yoksa)  
Ağız içi basınçları
(Pİ max ve PE max). 
Solunum kaslarını etkileyen durumlarda
(obezite, kortizon kullanımı, nöromusküler hastalıklar)
Hava yolu direnci (vücut pletismografisiyle)Astımda provokasyon testi sonrası ölçülebilir
Yüksek Rezolüsyonlu Bilgisayarlı Akciğer TomografisiHikayede hava hapsine neden olabilecek durumlar varsa veya SFT değeleri düşük ise
(Torakotomi, Pnömotoraks, Geçirilmiş Tüberküloz gibi)

Akciğer Barotravması

Dalışın iniş bölümünde basıncın artışı ve hacmin daralmasına bağlı akciğerde gelişen hasara – tabloya iniş barotravması veya akciğer sıkışması (squeeze) ve dalışın yüzeye çıkış bölümünde basınç azalmasına ve hacim genişlemesine bağlı akciğerde gelişen hasara – tabloya çıkış barotravması veya genleşme-patlama denir.

Bu ayrıtılandırdığımız basınç/hacim değişikliklerine bağlı olarak akciğerlerde meydana gelen hasara – tabloya genel olarak da Akciğer Barotravması denir.

Barotravmanın fiziksel temeli Boyle yasası ile açıklanır. Bu kanuna göre sabit sıcaklık altında gazların hacimleri ile basınçları ters orantılıdır.

Boyle Yasası matematiksel olarak şu şekilde ifade edilebilir;

{\displaystyle P\propto {\frac {1}{V}}}

Basınç hacimle ters orantılıdır.

Veya PV = k Basınç ve hacmin çarpımı sabit bir sayıdır (burada k olarak gösterilir)

Burada 
P – gazın basıncı 
V – gazın hacmi ve 
k – belirli bir sıcaklık ve gaz miktarı için sabittir.

Boyle yasası, belirli bir gaz kütlesinin sıcaklığı sabit olduğunda, basıncı ve hacminin çarpımının da sabit olduğunu belirtir. Aynı maddeyi iki farklı koşul kümesi altında karşılaştırırken, yasa şu şekilde ifade edilebilir:

{\displaystyle P_{1}V_{1}=P_{2}V_{2}.}

Bir gazın hacmi arttıkça basıncının orantılı olarak azaldığını ve bunun tersinin de geçerli olduğunu göstermektedir.

Dalışın her 10 metresinde basınç 1 atmosfer artar.

Bu hesaba göre su yüzeyindeki herhangi bir hava boşluğunun hacmi 10. metresinde yarıya, 20 m de üçte birine, 30 m de dörtte birine iner. Dalıcının vücudunun gaz içeren boşluklarının hacmi de aynı şekilde küçülür ve yüzeye çıkış esnasında da basınç azaldığından gaz boşlukları genişler.

Sıvılar ve katılar basınç değişikliklerinden gazlar gibi etkilenmezler. Bu sebeple dalıcı vücudundaki katı ve sıvı kısımlarda hacim değişim olmaz. Yani dalış sırasında basınç artışı ile vücudun küçülmesi sadece çizgi filimlerde olur, gerçek hayatta olmaz.

Genellikle derinlikler endişe verici görülse de aslında ilk 10 m de en büyük hacim değişikliği olur ve hava boşluğunun hacmi 10. metresinde yarıya iner. Bu sebeple sığ dalışlar bile oldukça tehlikelidir.

Akciğerin İniş Barotravması (Akciğer Sıkışması)

Serbest dalışlarda (maske ve şnorkelle yapılan dalış) görülür ve nadirdir.

Serbest dalışlarda yukarıda da belirtildiği gibi ilk 10 metrede en büyük hava değişimi olur ve bu sırasında akciğerdeki hava, dalınan derinlikteki basınca orantılı biçimde küçülür (10. metresinde yarıya iner).

Akciğerlerdeki hava rezidüel volüme (Rezidüel volüm (RV) insanda elde edilebilen en düşük akciğer volümü olup, derin ekspirasyonun (hava vermenin) bitiminde akciğer- lerde kalan hava volümü olarak tanımlanır. “RV= FRC – ERV veya RV= TLC – IVC” formüllerinden hesaplanır.) kadar küçüldüğünde ise dalış sınırına gelinmiş olur. Bu kritik bir eşiktir. Vücut dalıcının bu durumu anlayabileceği anlık bir bulgu vermez.

Daha derine dalma girişimi yani akciğerin rezidüel volümün altına sıkıştırılması, akciğer dokusunda hasara, ödeme ve alveol içi kanamaya yol açabilir. Kabaca her insan için soluk tutarak dalış yapabileceği derinlik sınırı total akciğer kapasitesi / rezidüel volüm (TAK/RV) oranı ile belirlenir.

Serbest dalış yapanlar için kişiye özel hesaplanacak olan bu orana göre soluk tutarak kendi derinlik sınırlarına ulaşmaları çok nadir bir durum olsa da rekor amacı ile yapılan dalışlar derinlik sınırı total akciğer kapasitesi / rezidüel volüm (TAK/RV) oranı açıklanamaz.

Örneğin; 2007 yılında ağırlık kullanarak iniş yapılan ve yüzeye balon yardımıyla çıkılan ‘limitsiz’ yarış dalında Avustralyalı serbest dalıcı Herbert Nitsch 253.2 metreye ulaşmayı başardı. 2024 yılında halen bu rekor kırılamamıştır.

Memeli Dalış Refleksi

Serbest dalışta vücudun artan basınca karşı oluşturduğu en önemli adaptif cevap memeli dalış refleksidir.

⭐️ Bradikardi, memeli dalış refleksinin ilk tepkisidir. Bradikardi: Kalp hızının normalin altına düşmesidir.

Yüzün suyla teması, basıncın artması ve çevre sıcaklığının azalması gibi dalışa başlama sinyalleri alan beyin (Beşinci (V) kranial sinir (trigeminal sinir) tarafından sağlanan burun boşluğu ve yüzün diğer bölgelerindeki ıslaklığa duyarlı duyusal reseptörler bilgiyi beyne iletir. Onuncu (X) kranial sinir ( Vagus siniri) – otonom sinir sisteminin bir parçasıdır – daha sonra bradikardi üretir) kalp atım hızını yavaşlatır. Bu yavaşlama, %10-25 arasında değişmektedir.

Kalp kası sürekli olarak aktif olması nedeniyle daha fazla enerji ve oksijen tüketmekte olup, dakikada kalp atım sayısının düşmesiyle oksijen tasarrufu sağlanabilmektedir.

Su altında geçen süre uzadıkça ve daha derine gidildikçe kalp daha da yavaş atmaya başlar ve vücut bu olağan dışı şartlara adapte olmaya başlar.

⭐️ Periferik Vazokonstriksiyon, memeli dalış refleksinin ikinci tepkisidir.

Periferik Vazokonstriksiyon: Kalpten uzak – kol ve bacaklardaki kan damarlarının daralması – büzülmesi.

Serbest dalışa bağlı (periferik vazokonstriksiyon ile) uç organlardaki damarların büzüşmesiyle kanın önce ayak ve el parmaklarında, daha sonra el ve ayaklarda, sonra da kol ve bacaklardaki kan dolaşımının kısıtlanmasıyla bu bölgelerdeki dolaşım azaltılır, böylece vücutta daha fazla oksijene ihtiyaç duyan beyin gibi önemli organların dolaşımı artırılmış olur.

⭐️ Toraks içine kan göllenmesi, memeli dalış refleksinin üçüncü tepkisidir.

Toraks içine kan göllenmesi: Periferdeki kanın önemli bir bölümünün göğüs boşluğu ve akciğerlere toplanmasıdır.

Memeli dalış refleksi ile gelen önemli adaptasyonlardan birisidir.

Periferdeki kanın önemli bir bölümünün göğüs boşluğu ve akciğerlere kayması, akciğer içindeki damarların genişleyerek bir hacim oluşturması, böylece rezidüel akciğer hacminin (uzun bir soluk verme sonrası akciğerde kalan hava miktarı) düşmesidir.

Böylece serbest dalışta derinlere inildikçe artan çevre basıncı ile akciğerlerin rezidüel hacme kadar hacimce küçülmesi daha derinlerde oluşur, (derinlik sınırı total akciğer kapasitesi / rezidüel volüm (TAK/RV) oranı arttığı için) akciğer içinde negatif basınç oluşması daha geç ortaya çıkar, serbest dalışlarda görülebilen kapillerlerden alveol içine plazma sızması ya da alveol içi kanama daha geç görülmektedir. Bu sayede serbest dalgıcın akciğerler ile çevre basıncını eşitleyerek akciğer dokusunda hasar görülmeksizin daha derinlere ulaşabilmesi mümkün olur.

Merkeze doğru oluşan kan transferi, suya girildiği an değil derinlik belirli bir seviyenin üzerine çıkınca gerçekleşmektedir.

1950’li yıllara kadar memeli dalış refleksinin sadece balinalar gibi deniz canlılarında olduğu sanılıyordu ki bu fizyolojik adaptasyonun insanda da mümkün olduğunun keşfinden sonra, serbest dalışla su altındaki ulaşılması güç derinliklerin keşfi de gecikmemiştir.

Teorik olarak; derinlik sınırına ulaşmadan da akciğer hasarı oluşabilir.

Bu durum çıkışa yakın veya çıkış sırasında dipteyken ağız kapalı zorlu nefes alma ve diyafram kasılması (Müller manevrası) yapanlarda görülür. Bu hareketler sırasında toraks içine göllenen kan vasküler basıncı arttırarak alveol içine kanamaya neden olabilir.

Akciğerin Çıkış Barotravması (Genleşme-Patlama)

Tüplü dalışlarda dipte alınan basınçlı havanın dışarıya verilmeden çıkılması sonucu oluşur. Dipte alınan hava çıkış sırasında genleşir ve dışarı verilmediği taktirde büyük hacimlere ulaşır. Hava hacmindeki artış akciğer dokusunu yırtarak çıkış baro travmasına (genleşme – patlamaya) neden olur.

Genelikle paniğe kapılan dalıcının yüzeye kontrolsüz çıkışı sırasında soluk vermemesi yada yeterli soluk verememesi sebebi ile akciğerdeki havanın basıncın azalması ile genleşmesi sonucu çıkış baro travması meydana gelir.

Akciğer çıkış barotravması dört değişik klinik formda görülebilir

  1. Alveoler yırtılma
  2. Arteriyal (atardamar) Gaz Embolisi (AGE)
  3. Mediyastinal Amfizem
  4. Pnömotoraks

Aslında ilk olarak gerçekleşen Alveol Yırtılmasını takiben hava bronkovasküler alanda ilerleyerek Arteriyel Gaz Embolisine sebep olur ardından gelişen Mediyastinal Amfizeme veya Pnömotoraksa neden olabilir. Mediyastende ilerleyen hava ek olarak cilt altı amfizem‘ine veya pnömoperikardiyum‘a yol açabilir.

DALIŞ İÇİN AKCİĞERE AİT RİSK FAKTÖRLERİ

Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH)

Kronik bronşit ve amfizeme bağlı olarak hava yolu tıkanıklığı ile seyreden bir hastalıktır. Hava yolu tıkanıklığı genellikle ilerleyici ve geriye dönüşümsüzdür (irreversibl). Ancak KOAH hava yolu duyarlılığıyla birlikte olabilir ve kısmen reversibl olabilir. Kronik bronşitin tanımı öksürüğe ait başka bir neden olmaksızın birbirini izleyen iki yıl boyunca ve her yıl en az üç ay süre ile devam eden ve balgamla beraber olabilen kronik öksürüktür. Amfizem ise terminal bronşiyollerin gerisinde kalan hava yollarının ve hava keseciklerinin (alveol) duvar harabiyeti ile birlikte kalıcı genişlemesidir.

KOAH’da bilinen en önemli risk faktörü sigaradır. Sigaraya göre diğer risk faktörlerinin (alfa 1 antitripsin eksikliği, toz-duman ve gazlarla temas, hava kirliliği, çocukluk çağı solunum enfeksiyonları gibi) katkısı çok daha azdır.

KOAH’da oluşan patolojik değişiklikler hem hava yollarını ve hem de akciğer dokusunu etkiler. Düz kas kütlesinde artış, enflamasyon, ödeme ve sekresyon (mukus) artışı büyük ve küçük hava yollarında daralmaya neden olur.

Akciğer dokusunda meydana gelen değişikliler ise bronşiyolleri ve alveolleri içine alan kalıcı genişlemelerin neden olduğu hava kesecikleridir (bül, bleb). Bu yapısal değişiklikler çoğunlukla irreversibl ve kısmen reversibl hava yolu tıkanıklığına neden olmaktadır. Bu değişiklikler ve akciğer esnekliğindeki azalma nedeniyle soluk verme esnasında küçük hava yolları erkenden kapanır ve akciğerdeki hava tam boşalamaz. Böylece soluk verme sonunda akciğerde normaldekinden daha fazla hava kalır (rezidüel volüm artar).

Solunum fonksiyon testinde küçük hava yollarındaki tıkanıklık (maksimum ekspirasyon ortası akım hızında yani FEF 25-75% de azalma) en erken bulgudur. Bu nedenle değerlendirmede sadece zorlu vital kapasite (FVC) veya birinci saniyedeki zorlu ekspiratuar volümün (FEV1) ölçümü yetersizdir.

Tanıda anamnez, fizik muayene, solunum fonksiyon testi ve akciğer grafi bulguları önemlidir. Düz akciğer grafisi hafif KOAH olgularında genellikle normaldir. Akciğer tomografisi amfizemi, akciğer dokusundaki ince cidarlı havayla dolu boşlukları (bül) ve plevra yaprakları arasındaki küçük havalı alanları (bleb) göstermek açısından önemlidir.

KOAH’da astımdan farklı olarak her zaman için hava yolu darlığı vardır. Havalanma artışı, akciğer elastik yapısındaki azalmaya bağlı soluk verme esnasında meydana gelen bronşiyal kollapsın neden olduğu tıkanıklık ve büllöz akciğer dokusu nedeniyle bu kişiler için dalış kesin yasaktır.

Pnömotoraks

Pnömotoraks plevra boşluğunda hava toplanmasıdır. Daha önceden pnömotoraks (PT) geçirmiş kişiler için dalış kararı verirken pnömotoraksın meydana geliş şekli önemlidir. Pnömotoraks meydana geliş şekline göre başlıca üçe ayrılır.

  1. Spontan Pnömotoraks: Travma veya başka bir nedenden kaynaklanmayan, kendiliğinden gelişen pnömotoraksa denir. En sık neden konjenital apikal bleblerdir. Genç, uzun boylu, zayıf kişilerde ve sigara içenlerde sık görülür. Kendi içinde ikiye ayrılır.
    1. Primer spontan pnömotoraks: Herhangi bir akciğer hastalığı olmayan sağlıklı kişilerde kendiliğinden gelişir.
    1. Sekonder spontan pnömotoraks: Altta yatan bir akciğer hastalığına bağlı gelişir. KOAH, astım, bronşektazi ve interstisyel akciğer hastalıklarında pnömotoraks riski yüksektir.
  2. Travmatik Pnömotoraks: Göğüs duvarına yönelik delici veya künt travmalara bağlı pnömotoraksa denir.
  3. İyatrojenik Pnömotoraks: İnvaziv girişimlere (transtorasik iğne aspirasyonu, torasentez, mekanik ventilasyon, torakotomi gibi) bağlı gelişen pnömotoraks.

***Pnömotorak her üç şekli de tansiyon pnömotoraksa dönüşebilir. Bu durumda plevra boşluğuna giren hava dışarı çıkamaz ve giderek artan hava hacmi kalbi ve madiyasteni karşı tarafa iterek hayatı tehdit eden tabloyu oluşturur. Su altında gelişen bir pnömotoraks yukarı çıkış esnasında çevre basıncı azalacağından tansiyon pnömotoraksına dönebilir.

Spontan pnömotoraksda olay tekrarlayabilir.

Bu nedenle Spontan Pnömotoraks geçirenlerde dalış kesinlikle yasaktır.

Primer spontan pnömotoraks geçiren kişilerde neden bilinmez ve tekrarlama riski yüksektir. İkinci atak sıklıkla ilk 6 ay ile 2 yıl içinde görülür ve tekrarlama ihtimali %30 (%16-50 arasında) dur. İkinci ataktan sonra tekrarlama riski daha da artar (%75’lere ulaşır). Sekonder spontan pnömotoraksda neden altta yatan bir akciğer hastalığıdır ve bu kişilerde de tekrarlama ihtimali yüksektir. (%39-47)

Travmatik veya iyatrojenik pnömotoraksda neden bellidir ve iyileşme tam olduysa tekrarlama ihtimali yoktur. Tedavi sonrasında akciğer dokusunda hasar yoksa veya hava hapsine neden olan yapışıklıklar oluşmadıysa bu kişiler dalabilirler. Bu kararın verilebilmesi için detaylı akciğer muayenesi, solunum fonksiyonları ve radyolojik değerlendirme yapılmalıdır. Akciğer grafisi normal olabilir ancak bu yeterli değildir. Bu nedenle akciğer dokusunun yapışıklıklar veya hava hapsi lezyonları açısından daha iyi değerlendirilmesi için akciğer tomografisiyle (özellikle yüksek rezolüsyonlu tomografi: HRCT) karar vermek daha doğrudur.

Astım

Astım hava yollarının kronik enflamatuar bir hastalığıdır. Bu enflamasyon çeşitli uyaranlara (allerjenler, egzersiz, soğuk, enfeksiyon, ilaç gibi) karşı hava yolu duyarlılığına neden olur. Mevcut hava yolu duyarlılığı da kendiliğinden veya ilaçlarla geri dönüşümlü (reversibl) yaygın hava yolu daralmasına yol açar. Bu özelliği ile KOAH’dan ayrılır. Nefes darlığı, hırıltı, göğüste daralma hissi, öksürük ve az miktarda balgam çıkarma şeklindeki yakınmalar tekrarlayıcı özelliktedir. Bu yakınmaların çeşitli uyaranlarla ortaya çıkması astım için tipiktir. Ancak astım her zaman tipik hikaye ve klinik bulgularla seyretmez. Astım sadece öksürükle seyredebileceği gibi yalnızca egzersizle, soğuk ve kuru havayla ortaya çıkabilir.

Astımda hava yollarındaki düz kasların kasılması, ödem ve artan sekresyon hava yollarında daralmaya neden olur. Bu durumda daralan hava yollarının gerisinde kalan hava dışarı çıkamaz ve hava hapsi oluşur. Su altında yukarı çıkış esnasında Boyle kanununa göre tıkanıklığın gerisindeki hava genişleyeceği ve çıkış yolu bulamayacağı için akciğer çıkış baro travmasına neden olabilir. Astımda akciğer dokusunun elastik yapısı bozulduğu için çok düşük basıçlarda bile yırtılarak arteryal gaz embolisine neden olabilir.

Astımlı dalıcıda egzersiz kapasitesinin düşük olması, ventilasyonun eşit dağılmaması, hava yolu tıkanıklığına ve mukus tıkaça bağlı hava hapsinin olması çıkış sırasında barotravma riskini arttırır.

Egzersizle oluşan astım

SCUBA dalışı veya serbest dalış için ayrı bir önem taşır. Egzersiz sırasında hava yollarındaki ısı ve sıvı kaybı hava yollarını daraltarak öksürük, nefes darlığı ve hırıltıya neden olur. Isınmadan yapılan ağır egzersiz sırasında hiperventilasyonla birlikte ağızdan soluk alınıp verilir. Bu nedenle içeri giren soğuk hava bronşları kurutarak daralmaya neden olur. Halbuki, ısınma hareketinden sonra burun yoluyla solunduğunda, soğuk hava burundan geçerken nemlendirilmiş ve ısıtılmış olur. Egzersiz esnasında soğuk ve kuru hava soluyan kişilerde hava yolu daralması daha kısa sürede gelişmektedir. Genellikle 10 derece eğimli ve saatte 3-3.5 mil hızla çalışan treadmill aletinde 6-8 dakikalık yürüyüş veya bisiklet ergometresini 6 dakika kullanmak egzersiz astımını ortaya çıkartır.

Treadmill veya bisiklet ergometrisi hava yolunda daralmaya yol açmazsa soğuk/kuru hava kullanarak egzersiz testi yapılır. Egzersizle veya soğuk-kuru havayla ortaya çıkan astım dalış için kesin olarak yasaktır.

Astımlılarda muayene bulguları ve solunum fonksiyon testi (SFT) tamamen normal olabilir fakat subklinik hava yolu darlığı ve duyarlılığı bulunabilir. Bu kişiler çeşitli uyaranlarla karşılaştıklarında mevcut hava yolu duyarlılığı nedeniyle yakınmalar ortaya çıkabilir ve solunum fonksiyonları bozulabilir. Bu nedenle solunum muayenesi ve solunum fonksiyonları tamamen normal olan astımlı dalıcılarda hava yolu duyarlılığının derecesi ve kişinin hangi uyaranlarla tetiklendiği önemlidir.

Hava yolu duyarlılığını değerlendirmek için çeşitli ajanlarla hava yolu uyarılarak daralma olup olmadığı test edilir. Bu amaçla farmakolojik ajanlar (Histamin ve metakolin), allerjenler, hipertonik solüsyonlar ve fiziksel uyaranlar (egzersiz ve soğuk/kuru hava) kullanılır. Bu testler öncesinde bazal FEV1 değeri ölçülür ve testten sonra belli aralıklarla FEV1 ölçümleri tekrarlanır. FEV1’de belli bir değerin üzerinde azalma varsa test pozitif kabul edilirek sonlandırılır.

Hipertonik solüsyon inhalasyonu

Özellikle %4.5’lik serum fizyolojikle yapılan teste yanıt verenlerde egzersize bağlı astım vardır. Bu ozmolarite deniz suyunun biraz üzerindedir ve SCUBA dalış yapan astımlılar için sıklıkla kullanılır.

Bazal FEV1 değeri saptandıktan sonra ultrasonik nebülizatörle %4.5’lik serum fizyolojik inhalasyonu yapılır. İnhalasyondan 60 ve 90 saniye sonra FEV1 ölçümü tekrarlanır. FEV1 de bazal değere göre %15 (ideali %20) ve üzeri düşüş varsa test pozitif kabul edilir.

Soğuk/kuru hava inhalasyonu

Test için en uygun olanı kuru komprese havadır. Bazal FEV1 değeri ölçüldükten sonra 3 dakika süren periyodlarla ve her seferinde artan dakika ventilasyonla kuru hava solutulur. Her periyod sonrası oda havasında FEV1 30., 90. saniyelerde, 3. ve 5. dakikalarda tekrarlanır. FEV1’de %20 ve üzeri azalma varsa test pozitif kabul edilerek sonlandırılır.

Egzersiz

Astım tanısında egzersiz testi çok duyarlı değil fakat oldukça özgündür. Sıklıkla treadmill veya bisiklet ergometrisiyle yapılır ve egzersiz süresi 6-8 dakika kadardır. Test esnasında oda sıcaklığında komprese hava solutulur. Test öncesi ve sonrası 1, 3, 5, 10, ve 15. dakikalarda FEV1 ölçülür. FEV1 de en az %15lik düşük anormal kabul edilir.

Astımlı dalıcılarda dalış neden daha risklidir?

Astımda hava yolları aşırı duyarlıdır ve çeşitli uyaranlarla astım ortaya çıkabilir veya şiddetlenebilir. SCUBA dalışında kullanılan kuru-soğuk hava astımı tetikleyebilir. Diğer taraftan dalış sırasında yapılan ağır egzersiz hava yollarında daralmaya neden olabilir. Kazayla akciğere kaçan tuzlu su veya tatlı su da hava yollarını irrite ederek daralmaya neden olabilir. Dalıcının su altındaki emosyonel durumu (stres ve panik) da astım atağını başlatabilir veya hızlı çıkışa neden olarak sorun yaratabilir. Bu nedenle astımlı dalcılar hastalıkları ve bunun neden olabileceği dalış problemleri konusunda detaylı olarak bilgilendirilmelidir.

Astımlılar dalabilir mi?

Astımı olan kişi uyaran faktörlerle karşılaştığında sorun yaşayabilir. Dalıcıların su altında egzersiz yaptıklarını ve soğuk-kuru hava soluduklarını düşünürsek, astım dalış için bir risk faktörüdür ve dalış izni verilirken çok dikkatli değerlendirme yapılması gerekir.

Yakın zamana kadar astım dalış için kesin engel kabul ediliyordu. Astımda hava hapsinin ve buna bağlı atardamar gaz embolisi riskinin çok daha fazla olduğu ileri sürülüyordu. Bu nedenle çocukluk döneminde astım hikayesi olan ve sonrasında hiçbir sorun yaşamamış erişkinlere bile dalış izni verilmiyordu. Ancak astımla ilgili bilgilerin artması ve tedavide çok etkili ilaçların kullanıma girmesiyle bu karar çok tartışılır hale gelmiştir. Astımlılarda dalışa bağlı travma riskinin yüksek olduğu daha çok teorik bilgiler doğrultusunda söylenmektedir. Bu konuda mevcut veriler çok yetersizdir. Daha net konuşabilmek için dalış yapanlarda astımlıların yüzdesini bilmek gerekir. Astımlı dalıcıların birçoğu dalış yasağı nedeniyle hastalıklarını gizleme eğiliminde olduklarından astımlı dalıcı yüzdesini kesin olarak söylemek mümkün değildir. Diğer taraftan astıma bağlı dalış riskini belirlemek için ileriye yönelik kontrol grubu içeren çalışmalar yapmanın etik olmadığını da unutmamak gerekir.

Bazı ülkelerde hafif astımı olanlar dalabilirken, diğer birçok ülkede astımlılara hiçbir şekilde dalış izni verilmemektedir. Ancak bu ülkelerde sigara içenler dalabilmektedir. Hiç sigara içmemiş hafif astımı olan dalıcıyla karşılaştırıldığında, sigara içen ve uç hava yolu hastalığı bulunan dalıcıda pulmoner barotravma riskinin daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz.

Amerikada aktif dalanların %4-7’sinin astımlı olduğu tahmin edilmektedir. DAN (Divers Alert Network) tarafından oluşturulan verilere bakıldığında dalış kazalarının astımlı dalıcılarda bir artış gösterdiği ancak istatistik olarak anlamlılık yaratmadığı görülmektedir. Diğer taraftan solunum fonksiyon testleri normal olan ve egzersiz veya soğuk hava inhalasyonu ile hava yolu duyarlılık yanıtı hafif olan astımlılarda akciğer barotravma riski astımı olmayan dalıcılardakine benzer bulunmuştur. Son olarak Sualtı ve Hiperbarik Tıp Topluluğunun (Undersea and Hyperbaric Medical Society) 1995 yılında astım ve dalışla ilgili toplantısında bazı astımlıların dalabileceği belirtilmiştir.

Çocukluk çağında astım tanısı konan ancak sonraki yıllarda hiçbir yakınması olmayan ve tedavi gerekmeyen kişiler dalış öncesi muayeneleri (fizik muayene ve solunum fonksiyon testleri) normalse dalabilirler. Bununla beraber bu kişilerin bir daha astımla ilgili hiçbir sorun yaşamayacaklarını söylemek mümkün değildir. Bu nedenle dalış izni verirken mutlaka astımdan kaynaklanan dalış riskleri anlatılmalı ve dalıcının bu konuda bilgilendirildiğini gösteren yazılı onam (informed consent) alınmalıdır. Böylece hastalığına bağlı dalış risklerini iyi bilen astımlı dalıcı çok daha dikkatli dalacağından dalış travmaları azalacaktır.

Astım açısından problemsiz seyreden ve dalış izni verilen dalıcıda herhangi bir nedenden dolayı astım atağı gelişirse bu kişi atak geçtikten sonra ve solunum fonksiyon testi normale döndüyse dalabilir.

Dalışa bağlı akciğer kaynaklı travmalar nasıl önlenebilir?

Dalıcı adayının sualtı fizyolojisini ve dalışa bağlı riskleri bilen tecrübeli bir hekim tarafından değerlendirilmesi son derece önemlidir. Detaylı bir sorgulama, fizik muayene, solunum fonksiyon testi ve akciğer grafisi ile akciğerden kaynaklanabilecek dalış kazalarını minimuma indirmek mümkündür. Akciğere yönelik özel durumlar söz konusuysa aday mutlaka Göğüs Hastalıkları bölümüyle konsülte edilmelidir. Dalış izni verildikten sonra periyodik olarak akciğer muayenesi tekrarlanmalıdır. Unutulmaması gereken diğer önemli bir nokta da dalıcının sigara içmemesinin sağlanması veya içiyorsa bıraktırılmasıdır.

DALIŞA KESİN ENGEL DURUMLAR

  1. Spontan pnömotoraks hikayesi                                     
  2. KOAH (Kronik ve kalıcı morfolojik değişiklikler ve irreversibl hava yolu tıkanıklığı)
  3. Akciğer barotravmasına bağlı hava embolisi hikayesi
  4. Aktif astım (Düzenli ilaç kullanımına rağmen yakınması olanlar)
  5. Lokal hava hapsi (bül, bleb, kavite, hava kisti)             
  6. Egzersiz veya soğuk-kuru havayla tetiklenen astım
  7. İnterstisyel akciğer hastalıkları (akciğer tutulumu yapan kollajen doku hastalıkları, sarkoidoz, pnömokoniyoz)
  8. Hipoksi ve/veya hiperkapniyle seyreden hadiseler (kas hastalıkları, restriktif akciğer hastalıkları, kifoskolyoz, uyku-apne sendromu, vs)
  9. Fiziksel kapasiteyi etkileyen hastalıklar. (Kas hastalıkları, Plevra hastalıkları, İnterstisyel Fibrazis vb gibi)

DALIŞA GÖRECELİ ENGEL DURUMLAR

  1. Hafif astım / tedavi altında stabil seyreden astım (Solunum fonksiyon testi normal sınırlarda olmalı)
  2. İyatrojenik veya travmatik pnömotoraks (Hava hapsine yol açan radyolojik sekel olmamalı)
  3. Fibrotik doku veya yapışıklılklarla iyileşmiş akciğer enfeksiyonları veya travması (Fibrotik doku veya yapışıklıklar hava hapsine yol açmamalı)
  4. Sigara kullanımı (Solunum fonksiyon testinde uç hava yollarında tıkanıklık olmamalı ve bu kişiler KOAH açısından değerlendirilmeli)

DALIŞA GEÇİCİ ENGEL DURUMLAR

  1. Akut bronşit (viral veya bakteriyal) (Tedavi sonlandırıldıktan ve şikayetler kaybolduktan sonra dalabilir)
  2. Pnömoni (Klinik ve radyolojik tam iyileşmeden sonra dalabilir)
  3. Tüberküloz (Tedavi sonlandırıldıktan sonra hava hapsine neden olabilecek sekeller için radyolojik inceleme yapılmalı)
  4. Astım atağı (hafif astımı olan veya stabil seyreden kişilerde) (Klinik olarak kontrol altına alındıktan ve solunum fonksiyon testi normale döndükten sonra dalabilir)

Profesyonel sualtıadamlarının solunum sistemlerinde restriktif ve obstriktif bir kısıtlılık, hava hapsine yol açacak bir lezyon (kist, kavern, kavite v.b.) bulunmamalıdır.

⭐️⭐️⭐️⭐️

⭐️⭐️ Spor dalışının tıbbi yönleri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/9148089/

⭐️⭐️ Tüplü dalış: Sizin ve hastalarınızın bilmesi gerekenler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/16913196/

⭐️⭐️ Dalış tıbbı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/378050/

⭐️⭐️ Çevresel Fizyoloji ve Dalış Tıbbı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29456518/

⭐️⭐️ Refleks dalış tepkisinin karmaşık profili https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/22125213/

⭐️⭐️ İnsanlarda nefes tutarak dalışa karşı kardiyovasküler ve pulmoner tepkiler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/7942044/

⭐️⭐️ İnsan nefes tutma dalışının bilgisayar simülasyonu: kardiyovasküler ayarlamalar https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/17323072/

⭐️⭐️ DAN Yıllık Dalış Raporu 2019 Sürümü https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK562527/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Yukarıdaki Tüm Bilgiler farkındalık yaratmak maksadı ile olup hekiminizin muayenesi veya görüşleri yerini tutamaz.

Bu sebeple hekiminize / hekimlerinize düzenli periyodik muayene olun ve yönlendirmelerine uyun.

Sağlıklı dalışlar dilerim.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

Dalış Öncesi Kulak-Burun-Boğaz Muayenesi ve Seçim Kriterleri

Dalış Muayenesi

Dalıcının sağlık durumunun dalışa uygunluğu değerlendirebilmek için; sualtının yoğun ve viskoz bir ortam olduğunu, derinliğin artışı ile birlikte dalıcının basınca maruziyetindeki değişimi, ortam (özellikle düşen) sıcaklıklığının insanlar üzerindeki etkisi bilmek gerekir.

Bilinmelidir ki dalıcının bazı tıbbi ve psikolojik durumları tüplü dalışa kesin veya geçici süreyle engel teşkü etse de sportif – keyif amaçlı dalışların kuralları, ticari veya askeri amaçlı dalışın katı kurallarından daha esnektir.

Scuba (Su altı tüplü dalış) dalışlarda gerekli tüm şartlar yerine getirildiğinde amatör dalıcılar için de profesyonel dalgıçlar için de riskler düşüktür.

Risklerin düşürülmesi için gereken şartların başında kişinin sağlık durumu gelir.

Bu sebeple dalış yapacak amatörlere de ve profesyonellere de sağlık durumlarının su altındaki şartlara uygun olup olmadığı açısından doğru bir değerlendirme – muayeneye yapımalıdır.

Dalış öncesi muayenenin amacı, dalış yapacak kişinin sualtı dalışını sağlığı açısından tehlikeye düşürecek bir sağlık sorunu olup olmadığını araştırmaktır.

Ayrıca dalıcıların su altına adaptasyonu için disiplinli olması ve uygun ekipmanla dalış yapması gerekir.

Her ne maksatla olursa olsun dalıcılar su altına ilk kez dalışın öncesinde ve sonra da yıllık periyodik olarak scuba dalışı konusunda hekimlik tecrübesi olan;

  • KBB
  • Göğüs Hastalıkları
  • Kalp Damar, Psikiyatri
  • Nöroloji
  • Dahilliye (Endokrin-Kan-Sindirim Sistemi açısından değerlendirecek)
  • Göz uzmanları değerlendirmelidir.

Dalıcını sorunu varsa ayrıca;

  • Ortopedi
  • Plastik Cerrahi
  • Cerrahi vb gibi bölümler değerlendirmelidir.

Tüm hekimlerin raporları ile birlikte Su Altı Uzmanı Hekim tarafından son değerlendirme yapılmalıdır.

Dalış sırasında dalıcının Kulak Burun Boğaz bölgesindeki bir sorunun denge kaybına veya basınç eşitleyememe gibi bir duruma yol açması hem kendisi hem de dalış eşi için hayati bir sorun teşkil eder.

Kulak Burun Boğaz bölgesi hastalıkları veya yetersizlikleri normal şartlarda fark edilmemiş olabilir. Önceden herhangi bir belirti vermemiş olan bir durum su altında ortaya çıkabilir. Su altında gelişebilecek bir sorun ise dalıcının zor anlar geçirmesine hatta boğulmasına neden olabilir.

Dalışlarda en yoğun ve sık sorunların yaşandığı Kulak Burun Boğaz bölgesidir.

KULAK-BURUN-BOĞAZ MUAYENESİ

Anamnez

 Dalış için sağlık muayenesi olan kişilerin tümünün sağlık özgeçmişi ayrıntılı olarak sorgulanmalıdır.

Fizik Muayene

Dalış için sağlık muayenesi olan kişilerin tümünün;

  1. Dış kulak yolu; Gözle ve otoskop ile dış Kulak yolu, Timpanik zarı ve Tuba Eustachi fonksiyonu açısından değerlendirilmelidir.
  2. Otoskop ile oto-inflamasyon açısından zar hareketinin gözlenmelidir.

Gerek görülürse;

  1. Timpanometrik ve Odyometrik inceleme,
  2. Hiperbarik odada 50 psi basıncı dengeleme testi yapılır.
  3. Burun ve sinüsler açısından: Nazal endoskopi ve nazofarenks endoskopisi yapılması burun pasajlarını, sinüs girişlerini ve tuba Eustachi ağzını tehdit eden bir patoloji açısından önemlidir.
  4. Larenks, Solunum yolları ve Boyun açısından: İndirekt larengoskopi ve boyun palpasyonu yapılması uygun olur.

Odyolojik İncelemeler

Timpanometrik tetkik (Orta kulak basınç ölçümü) hem zarda gözle görülemeyen yada gözden kaçan olası bir deliği hem de kulağın eşitleme yetersizliği hususunda bilgi vereceği için değerli bir yöntemdir.

Odyometrik tetkik, (İşitme ölçümü) şart olmamakla beraber, hem olası bir orta kulak patolojisini hem de olası bir işitme kaybını hususunda bilgi vereceği için değerli bir yöntemdir.

Radyolojik İncelemeler

Water’s pozisyonunda paranazal sinüslerin grafileri hava hapsine neden olacak bulguları değerlendirmek değerlendirilmelidir.

Schüller grafi,de (kulağın radyolojik incelenmesinde) havalanma bozukluğu olduğunda ya da teşhisinde radyolojik kronik mastoidit olan dalıcının otoskopik ve diğer muayene bulguları normal ise dalışa engel bir durum oluşturmaz. Lakin çocukluktan başlayan tuba Eustachi fonksiyonu bozukluğunu gösterir.

Laboratuar İncelemeleri

  • Hemogram (CBC /Tam Kan Sayımı)
  • Rutin Kan Kimyası (Kan Şekeri, ALT, AST vb gibi)
  • Tam İdrar tahlilleri

Dalıcının metabolik hastalıkları, kansızlıkları (anemi) ve enfeksiyon hastalıklarını da araştırmak için gereklidir.

Dalış için gerekli Kulak-Burun-Boğaz muayenesi ve tanı yöntemleri standartları aşağıda gösterilmiştir.

Dalıcılarda KBB Muayenesi ve Tanı Yöntemleri Özeti

Dalıcının Durumu                                                           Tanı yöntemi

Normal görünümde dış kulak yolu ve kulak zarı      Otoskopi

Normal burun ve tuba Eustachi fonksiyonu             Eşitleme manevraları ve timpanometrik tetkik    

Yeterli işitme                                                                Odyometri

Normal periferik vestibüler fonksiyon                       Anamnez, fizik muayene, gerekirse kalorik test

Stapez ameliyatı hikayesi olmaması                          Anamnez

Dalışta Yaşanan Kulak – Burun – Boğaz Sorunları

Dalışlarda meydana gelen tüm sorunların %50 si Kulak-Burun-Boğaz kaynaklı olup vücudun en çok etkilenen sistemidir.

Barotravma, Kulak-Burun-Boğaz sorunlarının temel nedenidir.

Barotravma, dış basınç değişikliklerine bağlı olarak vücut içindeki kapalı hava boşluklarında, değişen gaz hacmine bağlı meydana gelen doku hasarı ile seyreden klinik (tıbbi) bir durumdur.

Dalış sırasında en sık görülen sağlık sorunu sebebi Barotravma olup en çok etkilenen yer orta kulaktır.

Dalışta en çok etkilenen kapalı hava boşlukları kemiklerin içindeki boşlukları sırası ile aşağıdaki gibidir.

  1. Orta kulak ve tuba Eustachi – Temporal kemik
  2. Frontal sinüs – Frontal kemik
  3. Etmoid sinüs – Etmoid kemik, Maksiller sinüs – Maksiller kemik, Sfenoid sinüs – Sfenoid kemikler

Barotravma, Boyle yasası ile açıklanır.

Boyle Yasası matematiksel olarak şu şekilde ifade edilebilir;

{\displaystyle P\propto {\frac {1}{V}}}

Basınç hacimle ters orantılıdır.

Veya PV = k Basınç ve hacmin çarpımı sabit bir sayıdır (burada k olarak gösterilir)

Burada 
P – gazın basıncı 
V – gazın hacmi ve 
k – belirli bir sıcaklık ve gaz miktarı için sabittir.

Boyle yasası, belirli bir gaz kütlesinin sıcaklığı sabit olduğunda, basıncı ve hacminin çarpımının da sabit olduğunu belirtir. Aynı maddeyi iki farklı koşul kümesi altında karşılaştırırken, yasa şu şekilde ifade edilebilir:

{\displaystyle P_{1}V_{1}=P_{2}V_{2}.}

Bir gazın hacmi arttıkça basıncının orantılı olarak azaldığını ve bunun tersinin de geçerli olduğunu göstermektedir.

Dalışın her 10 metresinde basınç 1 atmosfer artar.

Bu hesaba göre su yüzeyindeki herhangi bir hava boşluğunun hacmi 10. metresinde yarıya, 20 m de üçte birine, 30 m de dörtte birine iner.

Genellikle derinlikler endişe verici görülse de aslında ilk 10 m de en büyük hacim değişikliği olur. Bu sebeple sığ dalışlar bile oldukça tehlikelidir.

Atrofik kulak zarı, ya da stapes ameliyatı olmuş olanlar, aktif allerjik nezlesi, üst solunum yolu enfeksiyonu, septum deviasyonu, nazal polipozis gibi hastalıkları olanlar sığ sularda da risk altındadırlar.

Kulak-Burun-Boğaz yollarında barotravma’ya bağlı olarak oluşabilecek sorunlar;

  • Dış ve Orta Kulak barotravması
  • İç Kulak barotravması Paranazal sinüs barotravması
  • Diş barotravması
  • Alternobarik vertigo

Dalışlarda basınç değişimlerinden en sık etkilenen bölgeler orta kulak ve sinüslerdir.

Eustachi borusu tıkanıklığı ya da sinüs girişlerinin tıkanıklığı durumlarında dalışlarda kulağı eşitlemenin (basıncı) mümkün değildir.

Eustachi borusu tıkanıklığı ya da sinüs girişlerinin tıkanıklığı ilaç tedavisi ya da cerrahi tedavi ile giderilmesi gereken geçici bir dalış engeli durumlarıdır.

Dalışta Kulak – Burun – Boğaz Sahasına Ait Risk Faktörler

Dış Kulak Yolu Buşonu

Serumen, dış kulak yolunun sağlığı açısından çok gerekli kulağın doğal salgısıdır.

Lakin bazı durumlarda aşırı serumen oluşması ya da yeterince dışarıya atılamaması sebebiyle dış kulak yolunda birikip, buşon (tıkaç) oluşturabilir. Sıklıkla kulağı temizlemek maksadı ile yapılan eylemler daha da fazla tıkanmasına yol açar.

Dalış sırasında kulağa kaçan su hali hazırda dış kulak yolunda var olan buşon tarafından emilerek dış kulak yolu iltihaplarına yol açabilir.

Yine kulak yolunun tam tıkanıklığında dalış yapılan ortam suyunun serinliği tıkalı kulak yolu ile tıkalı olmayan kulak yolu arasında ısı farkına ve dolayısı ile baş dönmesine yol açar.

Buşon ile kulak zarı arasındaki alanda sıkışan havanın hacmi dış kulak yolu barotravmasına yol açmak açar.

Rutin her dalışta dış kulak yoluna su ile dolar. Dalıcı farklı manevralara orta kulak basıncını çevredeki su basıncına eşitlemeye çalışır. Muvaffak olduğunda da sorun yaşamaz.

Ancak, dalıcının dış kulak yolunda tıkayıcı herhangi bir madde (buşon, yabancı cisim, kulak tıkacı, vs..) varsa, yukarıda da bahsi geçen (bu tıkaç ile kulak zarı arasında hapsolmuş) havalı alan oluşur. Yüzeyde herhangi bir sorun yoktur.

Fakat dalıcı dalış esnasında alçalma safhasında çevre basıncı artacağından bu alandaki hapsolmuş havalı alanın hacmi azalır ve kulak zarı dışarı doğru (bu havalı alana doğru) itilmiş olur.

Bu durum ağrı, kanama ve zarda yırtılmaya neden olabilir.

Bunun için gerekli basınç farkı sadece 150 mmHg kadardır ve 2 m lik derinlikte oluşabilir.

Çözümü, dalış öncesi aile hekimi veya işyeri hekimi tarafından muayene edilmesi gerekli gördüğü takdirde buşon’un çıkarılmasıdır. Aile hekimi veya işyeri hekimi gerekli gördüğü durumlarda KBB uzmanına da muayene olunması gerekebilir.

İşitme Kayıpları

İşitme eşiği sınırı amatör dalıcılar için önemli değildir. Lakin rutin konuşmaları işitip anlayabilecek “yeterli işitme”sinin olması gerekmektedir. Tabi ki dalış öncesi hayatında işitme kaybı olan dalıcılara dalış etkinliğinin işitme sistemi üzerine zararlı etkileri olabileceği bilgisi verilmelidir. Özellikle bir kulağı işitme kayıplı olan tek kulağı ile işiten dalıcılara işitmelerinin kötüleşebileceği konusundaki riskler anlatılmalıdır. Özellikle işitme yetenekleri ile hayatlarını kazananlar, mesleklerini icra edenler (Müzisyenler, Ses – Sonar Operatörleri, Pilotllar vb gibi) için bu bilgilendirme önemli bir husustur.

Dalış yapanlarda İşitmenin bozul sebepleri;

  • Barotravma
  • İç kulak dekompresyon hastalığı
  • Basınca bağlı koklear dejenerasyon

Kulak Zarında Çökmeler ve Retraksiyon Poşları

Eustachi borusu fonksiyon bozukluğu ve/veya geçirilmiş orta kulak hastalığı olduğunu gösterir. Ki bu durum dalış için göreceli bir yasak oluşturur.

Dış Kulak Yolu Ekzostozları

Egzostoz dış kulak yolunun zara yakın olan kemik kısmındaki düzensizliktir.

Daha çok soğuk sularda yüzen ve dalan kimselerde oluştuğu varsayılır. Dış kulak yolunun kısmi tıkanması yoluyla serumen birikmesini ve onunla ilgili problemleri kolaylaştırır. Geniş ve tıkayıcı ekzostoz’lar cerrahi müdahale ile giderilebilir.

Kulak Zarı Delinmesi ve Timpanoplasti Ameliyatı

Kulak zarının delinmesi ya da yokluğu, dalışa kesin enge bir durumdur.

Çünkü; kulak zarı dış kulak yolu ile orta ve iç kulağı ayıran bir bariyerdir. Olmaması yada delik olması orta ve iç kulağa su kaçması ile enfeksiyona neden olur. Aynı zamanda sağlam kulak ile arasında basınç farkı ve/veya ısı farkı oluşması nedeniyle şiddetli baş dönmesi bulantı ve kusmaya neden olması sebebiyle su altında hayatı tehdit edicidir.

Geçici kulak zarı delinmelerinde, yırtılmalarında ise iyileşmenin düzeyi değerlendirilmeli, klinik iyileşme izlenmeli ve ilk 4-6 hafta dalış geçici olarak engellenmelidir.

Timpanoplasti, (zardaki deliğin kapatılması ameliyatı) sonrasında bazı KBB uzmanları dalışı yasaklarken, diğer bir kısmı da dalışa onay verirler. (Onay veren KBB Uzmanları, ameliyat sonrasında, bilinçli ve tecrübeli dalgıcın, orta kulak sıkışmasına engel olabileceği ve dalışa devam edebileceği yorumunu yapmaktadır.)

Orta Kulak Operasyonları

Orta kulağın büyük ameliyatları dalışa kesin engel bir durumdur.

Diğer orta kulak ameliyatları sonrasında, özellikle ameliyatı yapan KBB uzmanı mümkün değilse başka KBB uzmanı dalış yapıp yapamayacağı kararı vermelidir.

Basit masteidektomi geçirilmiş olması dalış için aykırılık oluşturmaz.

Effüzyonlu Otit (Orta kulakta sıvı birikmesi) ve Grommet (kulak havalandırma tüpleri)

Effüzyon (orta kulak sıvıları) oluşma sebepleri;

  • Eustachi borusunun iyi çalışmaması.
  • Orta kulağın iyi havalanamaması ve basıncın düzenlenememesi. Dalış yasaktır.

Kulak zarına havalandırma tüpü takılması durumunda da hem açık olan tüpten orta kulağa su kaçıp enfeksiyona ya da baş dönmesine neden olabileceği, hem de tüpün tıkalı olabileceği ve bu durumda basıncın dengelenemeyeceği nedenleriyle dalış önerilmez.

Otoskleroz ve Stapedektomi Ameliyatı

Otoskeroz, kulak zarında delik, kulakta ağrı ya da akıntı olmadan, işitmenin genç / orta yaşlarda bozulmasıyla ve sesin iç kulağa iletiminin engellenmesiyle karakterize bu durumda, Stapedektomi operasyonu ile hareket yeteneğini kaybeden stapes (özengi) kemikciği çıkarılıp yerine protez (piston) konur.

Bu ameliyattan sonra hastanın işitmesinin tam düzelmesine ve hiçbir denge şikayeti olmamasına rağmen kesin dalış yasağı vardır.

Aksi halde dalış derinliği ile artan dış ortam basıncı, takılan pistonu iç kulağa iterek, çok şiddetli baş dönmesi, bulantı ve kusma sonucunda hayatı tehdit edici bir durum oluşturabileceği gibi; olası bir kulak enfeksiyonu da işitmede tam ve geri dönmez kayıplara (sağırlığa) yol açabilir.

Yuvarlak Pencere Yırtılması

Dalışlarda iniş sırasında şiddetli Valsalva manevrası ile ya da yükselme sırasında orta kulak basıncının dengelenememesi sonucu oldukça nadiren meydana gelir. Sualtında olduğunda dalıcının hayatıtehdit eden ciddi bir risktir. Acil bir kulak ameliyatı gerekir.

Meydana geldiğinde işitmede kayıp, şiddetli baş dönmesi, bulantı ve kusma ile seyreder.

Yırtık tamiri sonucunda işitme ve denge sorunları tamamen giderilebilir.

Ameliyat başarılı da olsa da; KBB hekimlerinin bir kısmı dalış önermezken. (Dalış yasağına rağmen dalışa devam edenlerin sorun yaşamaması sebebi ile) bazı KBB hekimleri dalışa izin vermektedir.

İç Kulak Dekompresyon Hastalığı

Dekompresyon hastalığı iç kulakta da oluşabilir ve gerek işitmede gerek dengede kalıcı bozukluklara yol açabilir. Sportif dalışlar açısından sorun olmasa da profesyonel dalışlar önerilmez.

Meniere Hastalığı – Ani işitme kaybı (İç kulak hastalıkları)

Meniere hastalığı, iç kulaktaki endolenf sıvısının miktarındaki artış nedeniyle baş dönmesine yani denge bozukluğu ve iştime kaybına yol açabilen bir iç kulak hastalığıdır.

Ani işitme kaybı, daha önce herhangi bir problem olmadan, 72 saat içinde gelişen, işitme testinde birbirini takip eden üç frekansta en az 30 dB ‘den fazla kayıp görülen ve işitme siniriyle iç kulak dokusu üzerinde hasar oluşmasına denir.

Kulak işitme organı olduğu gibi iç kulak aynı zamanda denge organıdır. Bu sebeple iç kulağın tüm hastalıklarında dalış tehlikeli olması sebebi ile kesin dalış yasağı vardır.

Yarık Damak

Damak Yarığı olanlar (tamir edilmiş de olsa), sık rastlanan tuba Eustachi fonksiyon bozuklukları nedeniyle dalış öncesi dikkatli kontrolden geçirilmelidirler.

Burun İçi Tıkanıklıkları

Septum Deviasyonu (Burun orta bölme eğriliği) ve Konka hipertrofileri gibi burun içi tıkayıcı nedenlerle cerrahi girişim de gerekebilir. Dalışa Göreceli Engeldir.

Allerjik Nezle

Allerji, burun ve kulak içinde ödem meydana getirerek kulakta ve sinüslerde barotravmalar açısından dalışta belirgin risk oluşturur. Dalışa Göreceli Engeldir.

Polipler

Polipler, (Sinüslerdeki) hem kulak hem de sinüs barotravmaları açısından dalışta belirgin risk oluşturur. Dalışa Göreceli Engeldir.

Üst Solunum Yolları Enfeksiyonu ve Sinüzit

Nezle durumunda orta kulak ve sinüs sıkışmaları dikkate alınarak dalış önerilmez. Dalışa Göreceli Engeldir.

Üst Solunum Yolları Enfeksiyonu olan dalıcılar hem orta kulak ve sinüs sıkışmaları dikkate alınarak hem de olası bronş ve Akciğer sıkışmaları nedenleriyle dalış yapmamalıdır. Dalışa Göreceli Engeldir.

Sinüs barotravması en çok tutulan sinüsler, klinik açıdan maksiller sinüsler, radyolojik açıdan frontal sinüslerdir.

Dalışın alçalma safhasında, sinüs ostium’unun tıkanıklığı nedeniyle oluşur. Sinüs boşluğunda oluşan göreceli vakum ödem ve kanamaya yol açar. Ağrı ortaya çıkar. Yükselme safhasında, sinüslerde genişleyen havanın bu kanı dışarı atmasına bağlı olarak burundan kan gelir.

Trakeostomi

Soluk borusuna bir çok sebeple delik açılması (Trakeostomi) gerekebilir. Yine Gırtlak kanseri sonrasında gırtlağın çıkarılması (Total Larenjektomi) gibi durumlarda dalış sporu zaten olanaksızdır.

Felç ve Kanser

Yüz Siniri Felçleri Ve Baş-Boyun Kanserleri Radyoterapisi sonrasında dalış sporuna devam edilmesi önerilmez.

Diş Sorunları

Diş çürükleri, diş eti abseleri, dolgu ve kaplama altı boşluklar, kanal tedavisi sonrası oluşan boşluklar, tam ya da kısmi hareketli protezler gibi durumlarda dişin içine hava girmesi yoluyla, derinlikte oluşacak basınç değişikliklerinde sıkışma ve ağrı yapabilecek hastalıklarda dalış yasaklanmalıdır.

⭐️⭐️ Dişi olmayan dalgıçlar regülatörü rahat kavramak için özel ağızlık yaptırmalıdır.

KBB MUAYENESİ SONUÇLARINA GÖRE DALIŞ ONAY DURUMU

Dalış nedeniyle sakatlık ve ölüm şeklinde yüksek risk olan tıbbi bulgularda kesin dalış yasağı vardır ve dalışa kesin engel durumlar” başlığı altında aşağıda ayrıntılandırılmıştır.

Zamanla ya da uygun tedavi ile normale dönebilecek olanlar veeya belli koşullarda dalış yapılabilecek tıbbi durumlarda göreceli dalış yasağı vardır ve “dalışa göreceli engel durumlarbaşlığı altında aşağıda ayrıntılandırılmıştır.

Zamanla kendiliğinden veya ilaç tedavisi ile ya da cerrahi tedavi ile iyileşecek geçici tıbbi durumlar düzelene kadar dalış yasaklanmalı, düzelme sonrası dalış yapılmalıdır ve “dalışa geçici engel durumlarbaşlığı altında aşağıda ayrıntılandırılmıştır.

DALIŞA KESİN ENGEL DURUMLAR

Kulak

  1. Kronik orta kulak hastalıkları (Kolesteatoma…vs)
  2. İç kulak hastalıkları (Meniere hastalığı…vb)
  3. Geçirilmiş yuvarlak pencere yırtıkları
  4. Geçirilmiş ossiküloplasti ameliyatları
  5. Geçirilmiş Stapedektomi ameliyatı
  6. Geçirilmiş iç kulak ameliyatları

Baş-boyun

  1. Trakeostomi (Boyunda solunum deliği) varlığı
  2. Üst solunum yolları darlıkları ve tıkanıklıkları
  3. Larengosel (Gırtlak hava kistleri)
  4. Larenjektomi ameliyatları
  5. Gırtlakta paralizi
  6. Gırtlakta stenoz
  7. Gırtlakta tümör

DALIŞA GÖRECELİ ENGEL DURUMLAR

Kulak

  1. Orta kulak basıncını dengeleme sorunları (Yüzeyde ya da dalışın ilk metrelerinde eşitleme problemi olması)
  2. Kulak zarı havalandırma tüpleri (Grommet kısa süreli kulak tüpü)
  3. Kulak zarı delikleri
  4. Effüzyonlu otit

Burun ve sinüsler

  1. Septum deviasyonu
  2. Allerjik nezle
  3. Nazal polip
  4. Ü.S.Y.E.
  5. Sinüzit
  6. Nezle
  7. Grip

DALIŞA GEÇİCİ ENGEL DURUMLAR

Kulak

  1. Orta kulak basıncı dengelenme sorunları (Eustachi borusu fonksiyon bozuklukları)
  2. Geçirilmiş kulak kepçesi donmaları, tekrarlayan dış kulak iltihapları
  3. Aşırı ince (monomenik) timpan zarı, timpan zarı retraksiyonları
  4. Geçirilmiş kulak zarı delikleri, kulak ameliyatları
  5. Geçirilmiş iç kulak dekompresyon hastalığı
  6. Benign Paroksismal Postural Vertigo
  7. Tekrarlayan orta kulak iltihapları
  8. Dış kulak yolunun aşırı darlıkları
  9. Belirgin işitme kayıpları

Burun ve sinüsler

  1. Burun orta bölme eğrilikleri (septal deviasyonlar)
  2. Tekrarlayan sinüzitler

Baş-boyun

  1. Geçirilmiş yüz kırıkları
  2. Geçirilmiş radyoterapi
  3. Geçirilmiş fasial paralizi

⭐️⭐️⭐️⭐️ Profesyonel Sualtı adamlarında ⭐️⭐️⭐️⭐️

  • Orta kulak basınç eşitlemesini engelleyen patolojisi olanlar
  • Orta kulak cerrahi operasyonu geçirmiş (stapedektomi, protez vb.) olanlar
  • İşitme frekanslarında her iki kulakta ortalama 30 dB tek kulakta 50 dB kaybı olanlar dalamazlar.

İlk ve kontrol muayenelerinde odiolojik vestibüler ve odiometrik muayene zorunludur.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Dalış tıbbı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/378050/

⭐️⭐️ Çevresel Fizyoloji ve Dalış Tıbbı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29456518/

⭐️⭐️ Uçuş ve dalışla ilişkili sağlık tehlikeleri. KBB yönleri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/2210584/

⭐️⭐️ Kulak Burun Boğaz ve spor tüplü dalış. Güncelleme ve yönergeler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/2857546/

⭐️⭐️ KBB tıbbında dalışın sağlık yönleri. Bölüm I: Dalışla ilişkili hastalıklar https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/15221085/

⭐️⭐️ Dalış sporlarının kulak burun boğaz yönleri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/8407383/

⭐️⭐️ Kulak burun boğazda dalışın tıbbi yönleri. I. Barotravma ve dekompresyon hastalığı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/11199465/

⭐️⭐️ SCUBA Dalgıçlarında İç Kulak Rahatsızlıkları: Bir İnceleme https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/34100753/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Yukarıdaki Tüm Bilgiler farkındalık yaratmak maksadı ile olup hekiminizin muayenesi veya görüşleri yerini tutamaz.

Bu sebeple hekiminize / hekimlerinize düzenli periyodik muayene olun ve yönlendirmelerine uyun.

Sağlıklı dalışlar dilerim.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla