Dalıcının sağlık durumunun dalışa uygunluğu değerlendirebilmek için; sualtının yoğun ve viskoz bir ortam olduğunu, derinliğin artışı ile birlikte dalıcının basınca maruziyetindeki değişimi, ortam (özellikle düşen) sıcaklıklığının insanlar üzerindeki etkisi bilmek gerekir.
Bilinmelidir ki dalıcının bazı tıbbi ve psikolojik durumları tüplü dalışa kesin veya geçici süreyle engel teşkü etse de sportif – keyif amaçlı dalışların kuralları, ticari veya askeri amaçlı dalışın katı kurallarından daha esnektir.
Scuba (Su altı tüplü dalış) dalışlarda gerekli tüm şartlar yerine getirildiğinde amatör dalıcılar için de profesyonel dalgıçlar için de riskler düşüktür.
Risklerin düşürülmesi için gereken şartların başında kişinin sağlık durumu gelir.
Bu sebeple dalış yapacak amatörlere de ve profesyonellere de sağlık durumlarının su altındaki şartlara uygun olup olmadığı açısından doğru bir değerlendirme – muayeneye yapımalıdır.
Dalış öncesi muayenenin amacı, dalış yapacak kişinin sualtı dalışını sağlığı açısından tehlikeye düşürecek bir sağlık sorunu olup olmadığını araştırmaktır.
Ayrıca dalıcıların su altına adaptasyonu için disiplinli olması ve uygun ekipmanla dalış yapması gerekir.
Her ne maksatla olursa olsun dalıcılar su altına ilk kez dalışın öncesinde ve sonra da yıllık periyodik olarak scuba dalışı konusunda hekimlik tecrübesi olan;
KBB
Göğüs Hastalıkları
Kalp Damar, Psikiyatri
Nöroloji
Dahilliye (Endokrin-Kan-Sindirim Sistemi açısından değerlendirecek)
Göz uzmanları değerlendirmelidir.
Dalıcını sorunu varsa ayrıca;
Ortopedi
Plastik Cerrahi
Cerrahi vb gibi bölümler değerlendirmelidir.
Tüm hekimlerin raporları ile birlikte Su Altı Uzmanı Hekim tarafından son değerlendirme yapılmalıdır.
Sindirim Sistemi ve Dalış
Diğer vücut sistemlerinde olduğu gibi sindirim sistemi ile ilgili hastalıkların da br kısmı dalışa kesin engel iken diğer ise her hastanın özelinde değerlendirilmesi gereken göreceli olarak engel durumlar oluşturur.
Sindirim sistemi barotravmasına yol açabilecek veya oluşabilecek barotravmanın şiddetini arttırabilecek hastalıklar dalışa kesin engeldirler.
Fıtık Barotravması ve Dalış
Dalış sırasında dalıcının fıtık olan vücut bölümlerinde hava hapsolabileceğinden yüzeye çıkış bölümünde basınç azalmasına ve hacim genişlemesine bağlı gelişen hasara – tabloya çıkış barotravması veya genleşme-patlamadenir.
Barotravmanın fiziksel temeli Boyle yasası ile açıklanır. Bu kanuna göre sabit sıcaklık altında gazların hacimleri ile basınçları ters orantılıdır.
Boyle Yasası matematiksel olarak şu şekilde ifade edilebilir;
Basınç hacimle ters orantılıdır.
Veya PV = k Basınç ve hacmin çarpımı sabit bir sayıdır (burada k olarak gösterilir)
Burada P – gazın basıncı V– gazın hacmi ve k – belirli bir sıcaklık ve gaz miktarı için sabittir.
Boyle yasası, belirli bir gaz kütlesinin sıcaklığı sabit olduğunda, basıncı ve hacminin çarpımının da sabit olduğunu belirtir. Aynı maddeyi iki farklı koşul kümesi altında karşılaştırırken, yasa şu şekilde ifade edilebilir:
Bir gazın hacmi arttıkça basıncının orantılı olarak azaldığını ve bunun tersinin de geçerli olduğunu göstermektedir.
Dalışın her 10 metresinde basınç 1 atmosfer artar.
Bu hesaba göre su yüzeyindeki herhangi bir hava boşluğunun hacmi 10. metresinde yarıya, 20 m de üçte birine, 30 m de dörtte birine iner. Dalıcının vücudunun gaz içeren boşluklarının hacmi de aynı şekilde küçülür ve yüzeye çıkış esnasında da basınç azaldığından gaz boşlukları genişler.
Sıvılar ve katılar basınç değişikliklerinden gazlar gibi etkilenmezler. Bu sebeple dalıcı vücudundaki katı ve sıvı kısımlarda hacim değişim olmaz. Yani dalış sırasında basınç artışı ile vücudun küçülmesi sadece çizgi filimlerde olur, gerçek hayatta olmaz.
Genellikle derinlikler endişe verici görülse de aslında ilk 10 m de en büyük hacim değişikliği olur ve hava boşluğunun hacmi 10. metresinde yarıya iner. Bu sebeple sığ dalışlar bile oldukça tehlikelidir.
Dalıcının tedavi edilmemiş sindirim sistemi fıtığı mevcut ise hayati riske sebep olabileceğinden dalışa kesin engeldir.
Ayrıca;
Akalazia
Paraözofagial veya İnkarsere hiatal herni
hastalıkları dalışa kesin engeldir.
Semptomsuz hafif Sliding Tip Herni, takip eden hekimini kontrolü ve onayı şartıyla dalış yapabilir.
Sindirim Sistemi Tıkanıklıkları Baro Travmasıve Dalış
Sindirim sistemi tıkanıklıkları
Karın içinden ameliyat geçirmiş olmak
Crohn hastalığı gibi inflamatuvar hastalıklar
Karın içerisindeki organlarda kanser olması
Karın bölgesine radyasyon uygulanmış olması
Bağırsaklarda abancı cisimler
Ve benzeri sebeplerden olabilir.
Sindirim sistemi tıkanıklığı da hacmi genişleyen gazın hareketini engelleyerek baro travmaya yol açar.
Bu nedenle dalıcının sindirim kanalı tıkanıklığı olması durumunda gerekli cerrahi girişim yapılıp düzeldiği ilgili cerrah tarafından onaylanmadıkça dalış izni verilmez.
Kusma Riski ve Dalış
Kusma riskinin olduğu tüm hastalıklar ve sağlık süreçlerinde, aspirasyonla boğulma, pulmoner barotravma ve hava embolisine yol açabileceğinden iyileşinceye kadar geçici dalışa kesin engel oluşturur.
Kusmaayrıca vücut sıvı ve elektrolit dengesi etkiler.
Gastroenterit de kusma riski sebebi ile iyileşinceye kadar geçici dalışa kesin engel oluşturur.
Mide Bağırsak Hastalıkları ve Dalış
Peptik Ülser ve İnflamatuar Barsak Hastalıkları ve Dalış
(ülseratif kolit ve crohn hastalığı ve benzerleri gibi) mide-barsak (gastrointestinal) sistem hastalıklarında ani gelişen alevlenmeler görülür. Alevli dönemlerinde sıvı ve elektrolit kaybıyla dekompresyon hastalığının ve sıcak dalış bölgelerinde kardiyak rahatsızlıkların oluşma riskinin artması sebebi ile geçici olarak dalışa engel durumlardandır.
Uzun süreli sessiz ve stabil kalmaktadırlar. İşte bu süreçler dalışa engel değildir. Divers Alert Network (DAN)
Özofagus Divertikülü ve Gastroözofagial Reflü ve Dalış
Dalış sırasında divertikül ve reflüde mide içeriği akciğere kaçabilir.( Mide içeriğini aspire edebilir)
Bu sebeple dalış yapacaklara muayene sırasında; reflüye sebep olabilecek durumlardan (özellikle beslenmede baharatlı yiyecekler, asitli meyveler, sigara, kızartılmış besinler, alkol, kafein, nane, sigara, alkol vb birçok gıdadan stres düzensiz yaşam ve uyku vb gibi uzak durmaları) konusunda uyarılmalıdırlar.
Burada bahsedilmesi gereken önemli bir husus da dalış ve dalış sağlığı ile ilgili kuruluşların yayınlarıdır.
Amerikan NOAA (National Oceanic and Atmospheric Administration) (Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi) ne göre; ülser dahil semptomatik akut veya kronik gastrointestinal rahatsızlıklarda dalışa izin verilmez.
ABD ordusu, Duke Üniversitesi Tıp Merkezi’nde, hükümet örgütleri ve Denizaltı Tıp Derneği ile ortak olarak Ulusal Dalış Kazası Ağı (NaDAN) adı le kurulan ve bugün Divers Alert Network (DAN) olarak devam etmekte olan yapıya’a göre bir aydır semptomsuz peptik ülserliler dalabilir.
Dumpig sendromu ise dalışa engeldir. Hipotansiyon, çarpıntı, konfüzyon ve şuur kaybı riski vardır.
Karaciğer ve Safra Yolları Hastalıkları ve Dalış
Hepatit A, B, C, D, E oldukça ciddi ve bulaşıcı infeksiyon hastalıklarıdır. Fekal-oral yol ve içme suları Hepatit A ve E yi yayabilir. Hepatit B ise kan ve cinsel yol ile bulaşabilir.
Çoğunlukla soğuk algınlığı benzeri hafif bulgular görüldüğü için teşhisi konulamaz.
Akut veya kronik olsun aktif hepatit dönemi dalışa kesin engel oluşturur.
Hepatit A ve B için antijen pozitiften negatife dönünce ve antikor (+) olunca, enfeksiyon bittiğinde dalışa uygunluk verilebilir.
Dalıcılar kendi ve çevrelerindeki insanların hijyenleri konusunda gerekli önlemleri alacak şekilde uyarılmalıdırlar.
Hepatit C ve D içinse güvenilir antijenik testler tartışmalıdır.
Sirozda ise sekonder komplikasyonsuz ve egzersizi tolere edebilen adaylar dalış yapabilir.
Safra yolları taşları semptomsuz ve komplikasyonsuzsa dalış izni verilir.
Pankreas Hastalıkları ve Dalış
Kronik pankreatit pankreasın ilerleyici ve yıkımla seyreden hastalığıdır. Pankreas dokusunun kaybı, insülin yetersizliğine yol açabilir.
Diyabet dahil pankreatite bağlı gastrointestinal yan etkiler yoksa, kronik ağrı için medikal tedaviye gerek duyulmuyorsa, halsizlik olmadan dalıcı egzersiz yapabiliyorsa dalışa izin verilebilir.
Aşağıda yer alan hastalıklarda, organların normal anatomik yapılarındaki değişiklik nedeniyle hava hapsi oluşabilir. Dalıcı, su yüzeyine doğru çıkarken ortam basıncının azalmasıyla hapsolan hava hacmi artarak bulantı ve organ rüptürü meydana gelebilir. Su altı için tehlikeli bu durumlar, boğulma ve ölümle sonlanabilir.
Dalışa Kesin Engel Sindirim Sistemi Hastalıkları
Barsak muhtevası içeren onarılmamış karın duvarı fıtığı
Drene olmayan enterokütanöz (barsak-cilt) fistüller
Kronik ve tekrarlayan ince barsak tıkanıklıkları
Mide çıkışı darlıkları ve tıkanıklıkları
Şiddetli gastro-ösofagial reflü
Ösofagus divertiküli
Akalazia
Dalışa Göreceli Engel Sindirim Sistemi Hastalıklar
Yukarıdaki Tüm Bilgiler farkındalık yaratmak maksadı ile olup hekiminizin muayenesi veya görüşleri yerini tutamaz.
Bu sebeple hekiminize / hekimlerinize düzenli periyodik muayene olun ve yönlendirmelerine uyun.
Sağlıklı dalışlar dilerim.
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Dr Mustafa KEBAT
Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü
Sınırlı Sorumluluk Beyanı: Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.
Dalıcının sağlık durumunun dalışa uygunluğu değerlendirebilmek için; sualtının yoğun ve viskoz bir ortam olduğunu, derinliğin artışı ile birlikte dalıcının basınca maruziyetindeki değişimi, ortam (özellikle düşen) sıcaklıklığının insanlar üzerindeki etkisi bilmek gerekir.
Bilinmelidir ki dalıcının bazı tıbbi ve psikolojik durumları tüplü dalışa kesin veya geçici süreyle engel teşkü etse de sportif – keyif amaçlı dalışların kuralları, ticari veya askeri amaçlı dalışın katı kurallarından daha esnektir.
Scuba (Su altı tüplü dalış) dalışlarda gerekli tüm şartlar yerine getirildiğinde amatör dalıcılar için de profesyonel dalgıçlar için de riskler düşüktür.
Risklerin düşürülmesi için gereken şartların başında kişinin sağlık durumu gelir.
Bu sebeple dalış yapacak amatörlere de ve profesyonellere de sağlık durumlarının su altındaki şartlara uygun olup olmadığı açısından doğru bir değerlendirme – muayeneye yapımalıdır.
Dalış öncesi muayenenin amacı, dalış yapacak kişinin sualtı dalışını sağlığı açısından tehlikeye düşürecek bir sağlık sorunu olup olmadığını araştırmaktır.
Ayrıca dalıcıların su altına adaptasyonu için disiplinli olması ve uygun ekipmanla dalış yapması gerekir.
Her ne maksatla olursa olsun dalıcılar su altına ilk kez dalışın öncesinde ve sonra da yıllık periyodik olarak scuba dalışı konusunda hekimlik tecrübesi olan;
KBB
Göğüs Hastalıkları
Kalp Damar, Psikiyatri
Nöroloji
Dahilliye (Endokrin-Kan-Sindirim Sistemi açısından değerlendirecek)
Göz uzmanları değerlendirmelidir.
Dalıcını sorunu varsa ayrıca;
Ortopedi
Plastik Cerrahi
Cerrahi vb gibi bölümler değerlendirmelidir.
Tüm hekimlerin raporları ile birlikte Su Altı Uzmanı Hekim tarafından son değerlendirme yapılmalıdır.
Plastik ve rekonstrüktif cerrahi, genel anlamıyla vücudun her tarafındaki deri, deri altı, kas ve kemik dokuları içeren defektlerin onarımı, eksik doku ve organların tamamlanması, fonksiyon kazandırılması, bunun yanında tümörler ve diğer nedenlerle oluşan, fonksiyon ve görünüm bozukluğuna yol açan istenmeyen fazla dokuların vücuttan uzaklaştırılması ve rekonstrüksiyonu ile uğraşır.
Bunların arasında baş boyun bölgesi, yüz yumuşak doku ve kemik yapıları, çene eklemi, ağız, dil ve boğaz önemli bir yer tutar.
Baş boyun bölgesindeki doğumsal anomaliler, dudak damak yarıkları (Tavşan dudak, Kurt ağzı), yüz kemik kırıkları en sık karşılaşılan sorunlardır.
El, önkol, kol, ayak ve bacak travmaları, yaralanma, burkulma ve kırıklar, gövde ön ve arka yüzü, meme sorunları da bu branşın alanına girmektedir.
Plastik cerrahi ameliyatlarında onarım amacıyla genellikle kişinin kendi dokularından yararlanılır, gereğinde suni maddeler (silikon gibi) kullanılır.
Ayrıca vücudun çeşitli bölümlerinin kişinin keyfiyeti ve genel normlara göre güzelleştirilmesi olarak yapıllan estetik cerrahi de plastik cerrahinin kapsamındadır.
Cerrahinin aslında temelinde yara iyileşmesi vardır. Bu sebeple su altı dalış ile ilgili cerrahi husulardan önce genel yara iyileşmesi ile ilgili temel bilgileri tazeleyelim.
Genel Yara İyileşmesi Prensipleri ve Dalış
Vücutta, özellikle ciltte meydana gelen herhangi bir hasardan sonra, savunma ve tamir sistemlerimiz harekete geçer.
Yara iyileşmesinin temel şartları
Yaralı bölgeye yeterli kan akımı olmalıdır.
Yaralı bölgeye yeterli oksijen taşınmalıdır.
Kanın içerisinde yara tamiri için kullanılan molekülleri yeterli düzeyde olmalıdır.
Vücudun genel olarak sağlıklı çalışan bir tamir sistemi olmalıdır.
Ciltte meydana gelen bir kesi iki şekilde iyileşir.
Primer (Birincil) yara iyileşmesi nde yara cerrahi olarak dikilerek kapatılır. Bu sayede vücudun tamir edeceği alan küçülür. İyi bir cerrahi dikiş ile oluşacak iz azaltılır iyileşme hızlanır.
Ciltte meydana gelen kesi, vücudun duyarlı iç ortamını dış ortamdan izole etmek için ilk olarak pıhtılaşan kan ile tamir iskelesi oluşturulur.
Deri hücreleri bu iskelenin üzerinde ilerleyerek 48 saat içinde yaranın üzerini örter ve su geçirmez hale gelir. Banyo yapmak ya da denize girmekte sakınca yoktur. Ancak yarayı kapatan bu zar çok ince olduğundan hemen yırtılma ihtimali vardır.
Yaralanmanın birinci haftasında dokuyu sağlamlaştırıcı kollajen proteini üretilmeye başlarken cildin üst katmanı normal kalınlığa erişmiş olur.
Yaralanmalar başımızdan uzaklaştıkça, kan dolaşımı, dolayısı ile yara iyileşmesi bozulur.
Örneğin yüzdeki bir kesi 1 haftada iyileşirken bacaktaki iyileşme 2-3 haftaya uzar.
Cerrahiyi/tedaviyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapmamalıdır.
Seconder (ikincil) yara iyileşmesi nde yaraya cerrahi kapatma uygulanmaz yaranın kendi kendine iyileşmesi için pansuman ile takip edilir. Vücut kanın içerisinde bulunan moleküller ile yara alanını büzer daraltır ve yavaş yavaş yaranın üzerini örter. Bu tür yara iyileşmesi yüzeyel yanık yaralarında ve geniş cilt sıyrılmalarında olur. Tedaviyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapmamalıdır.
Sualtının Yara İyileşmesine Etkisi
Doğal yaşam ortamımız olmayan sualtı şartları yara iyileşmesi farklı etkilenir
Akciğerler ile solunabilecek havanın bulunmaması – SCUBA dalış sistemi ile çözülmüştür.
Derinlik ile doğru orantılı artan basınç – Vücuda bölgesel – kısmen basınç uygulandığınnda kan dolaşımı bozulur ve yara iyileşmesini kötü etkiler. Lakin sualtında vücudun geneli bütün olarak aynı basınca maruz kaldığı için sorun yaşannmaz.
Sudan oluşan bir ortam içinde bulunmamız – Yara bakımında en çok kullanılan pansuman malzemesi tuzlu sudur. Genel olarak yara yüzeyinin epitelizasyonu (su geçirmezliği) 48 – 72 saattir. Sonrasında dalış serbesttir.
Suda yaşayan mikro ve makro canlılar olması – Yara yüzeyinin epitelizasyonu suda yaşayan mikrorganizmalara bağlı enfeksiyon riski için de geçerlidir. Yara iyileşmesinin tam gerçekleşmediği durumlarda deniz patojenleri enfeksiyonlara sebep olabilir.
Baş Boyun Bölgesi Problemleri ve Dalış
Baş Boyun Bölgesi Travması – Yüz kırıkları ve Dalış
Kemik kırıklarında dalış için kesinlikle kemiklerin kaynaması beklenmelidir.
Özelliği olan bu durumda, dalıcı cerrahiyi/tedaviyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapmamalıdır.
Beyin travmasında risk yaralanmanın ciddiyeti ile doğru orantılıdır. Özellikle beyine ulaşan delici yaralanmalarda geç dönemde epilepsi riski olduğundan uzmanların onayı olmadan dalış yapılmamalıdır. Kısa süreli bilinç kaybı ile seyreden kafa travmalarında epilepsi riski aradan geçen zamana bağlı olarak hızla azalır.
Dudak Damak Yarıkları ve Dalış
Doğumsal anomaliler olup tedavileri bebeklik döneminde cerrahi olarak yapılmış dahi olsa, bu kişilerde yutak ve östaki fonksiyonları bozuk olabilir. Dalışa başlanmadan önce uzman hekim muayenesi ve onayı alınmalıdır.
Yüz Felci ve Dalış
Yüzün yarısının kaslarını kontrol eden sinirin felci sonucu bir taraf kasları hareketsiz kaldığı bu hastalıkta regülatörün mapsının ağızda tutulmasını zorlaştıracağından göreceli bir dalış kontrendikasyonudur.
Temporomandibüler Eklem Disfonksiyonu ve Dalış
Genellikle çene ekleminde özellikle ağız açıp kapatmakta ağrı, sesli kapanma ve ağız açıklığının kısıtlanması şikayetleri ile seyreden; oklüzyon, yani dişlerin ısırma fonksiyonunun bozuk olmasına bağlı çene eklemi enflamasyonuna Temporomandibüler eklem disfonksiyonu ya da sendromu denir.
Regülatörün mapsı dalış sırasında sıkıca ağızda tutulması gerekir. Dalışlar genel olarak 30 – 60 dk sürer, sağlıklı dalıcılar bile dalış sonrası çene, hatta baş ağrısı çekmektedir.
Temporomandibüler eklem disfonksiyonu sebebi ile çene eklemleri zaten deformasyona uğramış, ağız hareketleri ağrılı olan kişilerde ciddi sorundur. Dalış sırasında akut bir ağrı krizi ciddi bir risktir. Dalış için kontrendikasyon teşkil eden bu hastalığın uzun döneminde anti-enflamatuar ilaçlar ve özel ortodontik ısırma plakları ile dalış mümkün olabilir.
Dişler ve Dalış
Boyle kanunu nedeni ile dişler içinde hava dolu boşluklar ile dalış yapmak sakıncalıdır. Diş içinde kapalı kalan havanın sebep olduğu ağrı “Barodontalji” olarak tanımlanmaktadır. Bunun engellenmesi için dalıştan önce dişlerin içine hava girmesine sebep olabilecek periodontal abse, defektif mine kenarları, pulpal lezyonlar gibi durumlar ortadan kaldırılmalıdır.
Diş ve çene yaralanmalarında, regülatörü tutabilecek diş yapısı sağlanıncaya kadar dalış yapılmamalıdır. Eğer bu sağlanamayacaksa özel regülatörler ile dalış yapılabilir.
Özellikle heliox (Helyum ve oksijenin bu karışımı) ile yapılan dalışlarda diş patlaması (odontocrexis) riski mevcuttur. Total porselen kaplamalar iyi sabitlenmiş olmalıdır. Porselen kaplamalar basınç etkisi ile gevşeyebilir ya da atabilir.
Yüzeyel Estetik Uygulamalar ve Dalış
Botoks Uygulamaları ve Dalış
İnvaziv olmayan plastik cerrahileri uygulamaları arasındadır. Uygulamayı yapan hekimin onayı olmadan dalış yapılmamalıdır.
Uygulamaya bağlı nadir de olsa gelişen komplikasyonlar varlığında dalış yapılmamalıdır.
Dudak çizgileri tedavi edilenler, dalıştan önce nefes alıp verme kontrolünü yapmalıdır (Ağzın regülatörü kavrayabildiğinden ve rahatça nefes alabildiğinden emin olmalıdır)
Kimyasal Peeling ve Dalış
Genellikle hastalar peelingden sonraki gün normal aktivitelerine dönebilirler. Fakat dalış yapıp yapamayacağını incelediğimizde deniz suyu içeriği, mikrocanlılar, ilgili bölgeye temas edebilecek deniz canlıları vb gbi faktörler sebebi ile allerjik reaksiyonlar enfeksiyonlar ve benzeri sorunlar göz ardı edilmemelidir. Bu sebeple;
Hafif bir peeling için, bir haftalık iyileşme süresi tanınmalıdır.
Hem orta peeling hem de fenol peeling için, en az üç aylık iyileşme süresi gerekir.
Bu sebeplerden uygulamayı yapan hekimin onayı ile dalış yapılmalıdır.
Kolajen Enjeksiyonları ve Dalış
Kolajen, bir kişinin vücudundaki cilde, eklemlere, kemiklere ve bağlara destek sağlayan doğal olarak oluşan bir proteindir. Çoğu hasta tedaviden hemen sonra normal aktivitelerine döner. Hafif bir rahatsızlık hissi oluşur. Bazı hastalar enjeksiyon bölgesinde kızarıklık ve geçici şişlik yaşar. Kızarıklık genellikle bir günde, şişlik ise birkaç gün içinde kaybolur.
Çok nadirdir ancak apse, açık yaralar, deri soyulması, yara izi ve tedavi edilen bölgede yumru oluşumu gibi komplikasyonlar görülebilir.
Komplikasyon yok ise uygulamayı yapan hekiminin onayı ile işlemden 24 – 48 saat sonra dalış yapılabilir.
Lazer Epilasyon ve Dalış
Lazer Epilasyon aşırı vücut kıllarını ve kıl üretimini kalıcı olarak ortadan kaldırmak için yapılan ve metabolizma, hormonal seviye, kıl kalitesi ve kıl foliküllerinin sayısındaki farklılıkların süreci ve sonucu etkilediği bir uygulamadır.
Dalış veya diğer aktivitelerde herhangi bir kısıtlama yoktur, ancak tedavi edilen bölge güneşten korunmalıdır.
Lazer Cilt Yenileme ve Dalış
Lazer cilt yenileme, özellikle ağız ve göz çevresindeki ince çizgiler oluşmaya başladığında onları en aza indirmeye ve ayrıca yüz yaraları gibi diğer cilt sorunlarını gidermeye yardımcı olur.
Göz çevresinde yapılan cilt yenileme için hasta güneş gözlüğü takmalıdır. Diğer cilt yüzeyleri de güneşten korunmalıdır.
Lazerle cilt yenileme işlemi uygulanan hastalar dalış yapmadan önce en az üç ay beklemelidir.
Dudak Dolgusu ve Dalış
Dudak büyütmenin iki ana yöntemi enjeksiyonlar ve greftlemedir. Enjeksiyonlar, daha dolgun bir görünüm yaratmak için dudağın yumuşak bir maddeyle (genellikle ineklerde bulunan saflaştırılmış kolajen veya kişinin vücudunun çoğunlukla karın veya uyluklarından alınan yağ) doldurulmasını içeren küçük iğneleri içerir.
Ağız içinde bir kesi yapılarak, bazen greftleme ile birlikte, ağız içindeki dokuyu yukarı ve dışarı doğru dudağa itme işlem de yapılır.
Enjeksiyonlar için, dalışa geri dönmeden önce yaklaşık bir hafta beklenmesi önerilir. Greftler için, üç haftalık bir bekleme önerilir.
Mikrodermabrazyon ve Dalış
Mikrodermabrazyon, cilt hücrelerinin ve kolajen üretiminin uyarılması (cildin yüzeyine minik kristaller püskürtür ve kristalleri ve gevşemiş cildi tekrar makine ile vakumlanması) ile eksfoliasyon ve hafif bir aşındırma veya “cilalama” işlemidir.
Dalış için herhangi bir kısıtlama yoktur. Lakin olası cilt reaksyonları ve benzeri süreçlerde işlem yapan hekimin onayının alınmasında fayda vardır.
Mikropigmentasyon (Kalıcı Makyaj, Kozmetik Dövme) ve Dalış
Bir bobin makinesine (dövmede kullanılana benzer) veya döner bir makineye bağlı ince iğneler pigmente batırılır ve ardından derinin derin bir katmanına enjekte edilir. İğne cilde nüfuz ederken az miktarda kanama meydana gelebilir.
İyileşme süreci boyunca hastalar güneş ışığından kaçınmalıdır
Dalıcı, dalışa başlamadan önce yara iyileşmesine bağlı olarak 7 ila 10 gün beklemelidir.
Skleroterapi (Kılcal Damar Varis Tedavisi)
Derinin hemen altında bulunan kırmızı, mavi veya mor renkli iplik görünümlü yüzeyel kılcak damarların içine ince iğne ile sklerozan sıvı veya köpüğün verilmesi ve sonrasında kompresyon sargısı ile damarların içerisiinden yapışarak içine kan giremediği için zamanla vücut tarafından eritilmesini sağlayan bir tedavidir.
Birkaç gün boyunca bir kompresyon sargısı takılması ve enjeksiyon bölgesini kuru tutulması, ağır kaldırma veya koşma gibi tedavi edilen bölgeye baskı uygulayan aktivitelerden kaçınılması gerektiği gibi dalış yapmasına da kesin engeldir.
Lazer Dövme Silme ve Dalış
Dövmeler cildin oldukça derinlerine yerleştirildiğinden, dermabrazyon gibi çıkarma yöntemleri önemli yara izlerine neden olur.
Lazerlerin farklı dalga boyları ve darbe süreleri vardır. Dövmenin derinliği ve rengi(leri) için lazer kombinasyonu uygulaması yapılır.
Herhangi bir komplikasyon olmazsa, dalıcı uygulamadan sonraki gün güneşten korunarak dalış yapabilir.
El Cerrahisi, Ortopedik Problemler ve Dalış
Kemik Kırıkları, Kas Yaralanmaları, Burkulmalar ve Dalış
Kırık kemik bölgesinde meydana gelen ödem ve dolaşım bozukluğu nedeni ile inert gaz eliminasyonu bozulduğundan, kabarcık oluşum riski yüksek olduğu için dekompresyon hastalığı riski artar. Dalış su üstünde ve su altında vücut hareketleri gerektirir. Bu hareketlerin kısıtlanması dalışı engelleyici ciddi bir sebeptir.
İskelet ve kas sistemi problemleri (Kırık, çatlak, çıkık, tendon enflamasyonu ya da burkulma gibi) olan dalıcıların, problemli bölge tamamen fonksiyon ve hareketlerine kavuşmadan, ağrı ve şişlikleri kontrol altına alınmadan ve cerrahiyi/tedaviyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapmamalıdır.
Uzuv Kayıpları ve Dalış
Uzuv kaybı olan kişiler yara iyileşme süreçleri tamamlandıktan (cerrahiyi/tedaviyi gerçekleştiren hekimin onayı aldıktan) ve uygun bir eğitim aldıktan sonra başarı ile dalabilir.
Uzuv kaybı olan kişiler yeni fiziki durumlarına özel dizayn edilmiş dalışa uygun protezler ya da özel ekipman (Palet, BC vb gibi) yaptırabilir.
Çift taraflı uzuv kaybı olan dalıcılar da dalabilmektedir. Lakin bu dalıcılar çok yakın dalış eşi (budy) takibi altında olmalıdır.
Yapay Eklem ve Plaklar ve Dalış
Yapay diz, kalça eklemleri ya da kemiklerin tamirinde kullanılmış olan, halk arasında platin olarak geçen plak ve vidalar, eğer yaralar tam olarak iyileşmiş, uygun ve tam sabitlenmiş, hasarlı organın hareket ve fonksiyonları kabul edilebilir düzeyde geri dönmüş ise hasta dalışa geri dönebilir.
Aseptik Kemik Nekrozu ve Dalış
Disbarik osteonekroz, (daha önceki dalışlara bağlı gelişmiş) yada çeşitli sebeplere bağlı meydana gelmiş aseptik kemik nekrozu, olan dalıcıların dalışa devam hastalıklarının ilerlemesine sebep olabileceğinden dalışları uygun değildir.
Bazı hekimler Disbarik osteonekroz geçiren dalıcılara, dalışa devam etmenin riskleri anlatmak kaydı ile kararın kendilerine bırakılması gerektiği görüşündedirler.
Puberte Öncesi Gelişme Dönemi ve Dalış
Büyüme çağında (14-16 yaş alt sınırda olgunluk) ekipman uyumu ve fiziksel güç gibi kriterler yerine getirildiğinde dalış yapmalarının büyümelerine (epifiz kıkırdaklarına) ve gelişmelerine negatif bir etkisi olduğu yolunda bir bulgu yoktur.
Kozmetik (Estetik) Cerrahi ve Dalış
Rutinde kozmetik – estetik cerrahi ameliyatları sonrası dikişlerin alınması dalışa dönme süresi olarak kabul edilse de her zaman için cerrahiyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapılmamalıdır.
Bazı örnekleri inceleyelim.
Estetik Burun Ameliyatları ve Dalış
Estetik amaçlı yapılan burun ameliyatlarında kemiklerin de ameliyata dahil olması nedeni ile iyileşme süresi 3 haftaya kadar uzar. Normal şartlarda burun üzerindeki alçının çıkarılması 1 hafta sürer, sonrasında bir hafta flaster ile takip edilse de burun iç mukozasında meydana gelen ödem nedeni ile sinüs ve östaki borusu fonksiyonlarının normale dönmesi bir buçuk ayı bulabilir. Bu nedenle dalış en az bir buçuk ay ertelenmelidir. Lakin cerrahiyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapılmamalıdır.
Yüz Germe ve Göz kapağı Ameliyatları ve Dalış
Bu ameliyatlar sonrası yara iyileşmesinin erken dönemi tamamlanınca dalış için sakınca yoktur. Yüz germe ameliyatlarından sonra dikişler normal koşullarda 2 hafta içinde, Göz kapağı ameliyatlarından sonra bu süre 1 haftada alınır. Muayene ile ödemin çözülmesi takip edilir. Her iki ameliyat sonrasında da 3 hafta içinde dalışa dönülebilir. Lakin cerrahiyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapılmamalıdır.
Silikon ile Meme Büyütme Ameliyatları ve Dalış
Kullanılan silikon balon, sıvı ile hatta çoğunlukla su ile dolu olduğundan dalışı etkileyici bir rolü yoktur. Kas altına konulan silikonlar kaslarda gerginliğe neden olduğundan kas hareketlerinde bir süre kısıtlılık olabilir.
Bu ameliyatlarda kullanılan teknik, içi silikon ya da tuzlu su ile dolu silikon bir balonun göğüs dokusu altına, ya da daha derine, göğüs kası altına farklı tekniklerle (üç giriş yeri) yerleştirilmesi şeklindedir. Slikonun yerleştirilmesinde tekniklerden hangisi kullanıldığı fark etmeden yara iyileşmesi süresi 2 haftayı geçmese de dalışa başlamak için 3 hafta gibi bir süre gereklidir. Basınç, implantları etkileyebilir ve iyileşme sürecinde olası deri altı havanın yer değiştirmesine sebep olabilir. Bazı hekimler 3 ay bazıları 6 ay dalışı uygun görmemektedir.
Her halükarda cerrahiyi gerçekleştiren hekimin onayı olmadan dalış yapılmamalıdır.
Aşağıdaki Tablolarda cerrahi açısından dalışa kesin, göreceli ve geçici olarak engel durum ve hastalıklar özetlenmiştir.
DALIŞA KESİN ENGEL DURUMLAR
BAŞ BOYUN BÖLGESİ
Ağızlık tutmayı engelleyen her türlü yaralanma ya da deformite
Sekel bırakmış baş boyun travması
Opere edilmemiş beyin tümörleri
İntrakranial cerrahi hikayesi
EL CERRAHİSİ VE ORTOPEDİ
Spinal travma
DİĞER
Tedavi aşamasındaki kanser olguları
DALIŞA GÖRECELİ ENGEL DURUMLAR
BAŞ BOYUN BÖLGESİ
Yüz felci
Dudak damak yarıkları
Ağır temporomandibuler eklem disfonksiyonu
EL CERRAHİSİ VE ORTOPEDİ
Aseptik kemik nekrozu
Uzuv kayıpları
DALIŞA GEÇİCİ ENGEL DURUMLAR
Epitelize olmamış yaralar
Epitelize olmamış yanıklar
Dikişi alınmamış cerrahi yaralar
Yüz yaralanmaları ve fraktürleri
Kemik kırıkları, çatlaklar
Kas yaralanmaları ve burkulmalar
Her türlü ameliyat
Profesyonel Sualtı Adamları
Tüm ekstremiteleri tam ve ekstremite hareketleri normal sınırları içinde bulunmalıdır.
İlk ve kontrol muayenelerinde disbarik asteonekroz (DO) dalgıçlarda ve yüksek basınçlı ortamlarda çalışan Caisson (basınçlı tünel) işçilerinde görülen, genellikle uzun kemikleri tutan aseptik bir kemik nekrozu yönünden radyolojik tetkiklerin yapılması zorunludur.
⭐️⭐️⭐️⭐️ Aston S., Grabb and Smith’s Plastic Surgery, fifth ed. Lippincott Raven Pub., 1997
⭐️⭐️⭐️⭐️ Cotran R., Kumar V., Robbins Pathologic Basis of Disease,WB Saunders Company, 1994
⭐️⭐️⭐️⭐️ Dovenbarger J., Fittness and Diving, Alert Diver, Jan-Feb. 1998
⭐️⭐️⭐️⭐️ Cohen M., Mastery of Plastic and Reconstructive Surgery, Little and Brown Company, Boston, New York, 1994
⭐️⭐️⭐️⭐️ Hobson R.S., Temporomandibular Dysfunction Syndrome Assosiated with Scuba Diving Mouthpieces, British Jour. of Sports Medicine, 25(1):49-51, 1991
⭐️⭐️⭐️⭐️ Edmonds C., Mc Kenzie B., Diving Medicine for Scuba Divers, J.L. Publications, Melbourne, 1992
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Yukarıdaki Tüm Bilgiler farkındalık yaratmak maksadı ile olup hekiminizin muayenesi veya görüşleri yerini tutamaz.
Bu sebeple hekiminize / hekimlerinize düzenli periyodik muayene olun ve yönlendirmelerine uyun.
Sağlıklı dalışlar dilerim.
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Dr Mustafa KEBAT
Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü
Sınırlı Sorumluluk Beyanı: Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.
Dalıcının sağlık durumunun dalışa uygunluğu değerlendirebilmek için; sualtının yoğun ve viskoz bir ortam olduğunu, derinliğin artışı ile birlikte dalıcının basınca maruziyetindeki değişimi, ortam (özellikle düşen) sıcaklıklığının insanlar üzerindeki etkisi bilmek gerekir.
Bilinmelidir ki dalıcının bazı tıbbi ve psikolojik durumları tüplü dalışa kesin veya geçici süreyle engel teşkü etse de sportif – keyif amaçlı dalışların kuralları, ticari veya askeri amaçlı dalışın katı kurallarından daha esnektir.
Scuba (Su altı tüplü dalış) dalışlarda gerekli tüm şartlar yerine getirildiğinde amatör dalıcılar için de profesyonel dalgıçlar için de riskler düşüktür.
Risklerin düşürülmesi için gereken şartların başında kişinin sağlık durumu gelir.
Bu sebeple dalış yapacak amatörlere de ve profesyonellere de sağlık durumlarının su altındaki şartlara uygun olup olmadığı açısından doğru bir değerlendirme – muayeneye yapımalıdır.
Dalış öncesi muayenenin amacı, dalış yapacak kişinin sualtı dalışını sağlığı açısından tehlikeye düşürecek bir sağlık sorunu olup olmadığını araştırmaktır.
Ayrıca dalıcıların su altına adaptasyonu için disiplinli olması ve uygun ekipmanla dalış yapması gerekir.
Her ne maksatla olursa olsun dalıcılar su altına ilk kez dalışın öncesinde ve sonra da yıllık periyodik olarak scuba dalışı konusunda hekimlik tecrübesi olan;
KBB
Göğüs Hastalıkları
Kalp Damar, Psikiyatri
Nöroloji
Dahilliye (Endokrin-Kan-Sindirim Sistemi açısından değerlendirecek)
Göz uzmanları değerlendirmelidir.
Dalıcının sorunu varsa ayrıca;
Ortopedi
Plastik Cerrahi
Cerrahi vb gibi bölümler değerlendirmelidir.
Tüm hekimlerin raporları ile birlikte Su Altı Uzmanı Hekim tarafından son değerlendirme yapılmalıdır.
Boğulma dalıcılar arasında en sık ölüm nedenidir.
Arteriyal Gaz Embolisi (AGE) (Akciğer barotravması sebepli) ölümlerin kabaca %30 ile ikinci sıradadır.
Solunum sistemi açısından bakıldığında dalış için en önemli iki faktör yeterli solunum kapasitesine sahip olmak ve akciğerde hava hapsinin olmamasıdır.
Normal koşullarda dalış esnasında harcanan efor çok fazla değildir. Ancak bazı durumlarda dalıcı çok fazla efor harcamak zorunda kalabilir. Efor esnasında solunum işi artacağından dalıcının solunum kapasitesinin artan solunum yükünü karşılayacak düzeyde olması gerekir.
Dalış yapacak kişinin sedanter yaşamı içerisinde farkında olmadığı lakin dalış sırasında zorlanma ile anlaşılacak sınırda hatta düşük solunum kapasitesi ciddi bir sorundur. Bu hususun dalış sırasında yaşayarak değil önceden muayene ve Solunum Fonksiyon Testi (Solunum kapasitesinin ölçülmesi) ile tespit edilmesi yaşamsal önemdedir.
Egzersiz kapasitesini engellemeyen ve dalıcının rutin yaşamında şikayet yaratmayan akciğer hastalıkları da dalış için risklidir. Hava hapsine neden olan herhangi bir akciğer hastalığı çıkışta pulmoner barotravmaya neden olabilir (çıkış hızı 10-15m/dakika’ dan az olsa bile).
Dalış Öncesi Akciğer Muayenesi
Akciğere Yönelik Detaylı Anamnez
Kişinin tıbbi durumu değerlendirmenin en iyi yolu her zaman için hikayesinin (anamnezin) doğru ve yeterli alınması ile başlar. Bu sebeple dalıcının sağlığı ile ilgili özgeçmişi ve ailevi geçmişleri çok iyi sorgulanmalı ve cevapları dinlenmelidir. Örneğin; Pnömotoraks, Göğüs Cerrahisi, KOAH, Astım, Tüberküloz, Sarkodoz, Kistik Fibrozis, Bronşektaz, Pulmoner enfeksiyon, fibrozis, vs hikayesi var mı_
Akciğer Grafisi
Anamnezinde ve fizik muayenesinde herhangi bir sorun bulunmayan sağlıklı dalıcılarda düz akciğer grafisi yeterlidir. Lakin hekimin inceleme gereği gördüğü durumlarda ek grafiler gerekebilir.
Daha önce ciddi akciğer hastalığı geçirmiş olan dalıcıların düz akciğer grafi ve lateral akciğer grafi (kalbin arkasında kalan bölgeyi görmek için) ile değerlendirilmesi daha doğrudur.
Dalıcının geçmişinde tüberküloz hikayesi varsa akciğer grafisi normal değerlendirilse bile muhakkak akciğer tomografisi ile hava hapsine yol açan skar doku veya kaviter lezyonlar açısından değerlendirilmelidir.
Anamnezinde akciğerle ilişkili bir hastalık veya cerrahi girişim olan dalıcıların akciğer grafisi normal olsa bile özellikle yüksek rezolüsyonlu akciğer tomografisi (HRCT) ile değerlendirilmelidirler.
Solunum Fonksiyon Testi
Anamnezinde akciğer hastalığı olmayanlar dalıcılarda;
FVC (Zorlu Vital Kapasite) – Alabildiğiniz kadar nefes aldıktan sonra kuvvetli ve hızlı bir şekilde dışarı verilen hava miktarıdır. Sağlıklı kişiler normal olarak akciğer hacimlerinin %80’ini 6 saniye ya da daha kısa sürede ekshale edebilir.
FEV1 (1. Saniye Zorlu Ekspirasyon Hacmi ) – FVC testinin birinci saniyesinde verilen hava miktarıdır. Sağlıklı kişilerde birinci saniyede vital kapasitenin %70–80’i dışarı atılır.
FEV1/FVC (Obstrüksiyon varlığını saptamada kullanılan bir parametredir) – Sağlıklı bir bireyde normal değeri %70–80‘dir ancak yaşla birlikte FEV1‘in, FVC’ye göre daha hızlı düşmesine bağlı olarak oran azalır.
değerlerinin ölçülmesi ve değerlendirilmesi yeterlidir.
Dalıcının solunum kapasitesi dalış esnasında gerekebilecek ağır eforu karşılayacak düzeyde olmalıdır. Dalış izni verilebilmesi için dalıcının solunum fonksiyon testinin normal sınırlarda olması gerekir.
Tüplü dalış sırasında soğuk-kuru havanın irritasyonuyla hava yolu darlığı gelişebilir.
Bu sebeple; Astımlı ve Astım şüphesi olan dalıcıların Solunum Fonksiyon Testi normal sınırlarda değerlendirilmesi yeterli değildir. Subklinik hava yolu duyarlılığı göz ardı edilmemelidir. Astımın tetiklenebileceği şartlarla (Soğuk-kuru havayla, hipertonik solüsyonla, Egzersizle vb gibi) hava yolu provokasyonu yapılmalıdır. Ventilasyon kapasitesi normalin altında olan astım hastası dalıcılar Göğüs Hastalıkları uzmanı tarafından daha ayrıntılı değerlendirilmeli ve onayı olmadan dalış izni verilmemelidir.
Akım-volüm eğrisi, özellikle ekspirasyon eğrisi (FEF25-75, FEF50 ve FEF25) uç hava yolları hakkında detaylı bilgi verdiği için değerlendirmede önemlidir.
Akciğer barotravması geçirenlerde, VC ve FEV1 ölçümlerinin korunduğu, ancak soluk verme sonundaki akımların bozuk olduğu görülmüştür.
Solunum Fonksiyon Testinde Normal Kabul Edilen Değerler
Vital kapasite (VC),bir kişinin maksimum inhalasyondan sonra akciğerlerinden dışarı atabileceği maksimum hava miktarıdır.
50 yaşın üstündeki sigara içen dalıcı adaylarında, hava yollarının uç kısımları hakkında bilgi veren değer FEF25-75 ölçülmelidir.
FEF25-75(Zorlu vital kapasite manevrasının %50’sindeki ortalama akım hızıdır)
FEF25-75 Orta ve küçük çaplı bronşlardaki obstrüksiyon hakkında bilgi verir. Obstrüktif hastalığın erken dönemlerinde azalmaya başlar.
FEV1 /FVC oranının sınırda olduğu bir dönemde FEF25-75 hava yolu obstrüksiyonunu göstermede yardımcı olur.
Restriktif hastalıkların derecesi arttıkça FEF25-75 değerinde de dolaylı azalmalar izlenebilir.
Sigara sadece dalıcılar için değil tüm insanlar için akciğer hastalıkları gelişimi için ciddi bir risk faktörüdür. Bu sebeple burada bir kez de biz sigarayı bırakmalarını kendi sağlıkları için isteyelim.
Solunum kaslarını etkileyen durumlarda (obezite, kortizon kullanımı, nöromusküler hastalıklar)
Hava yolu direnci (vücut pletismografisiyle)
Astımda provokasyon testi sonrası ölçülebilir
Yüksek Rezolüsyonlu Bilgisayarlı Akciğer Tomografisi
Hikayede hava hapsine neden olabilecek durumlar varsa veya SFT değeleri düşük ise (Torakotomi, Pnömotoraks, Geçirilmiş Tüberküloz gibi)
Akciğer Barotravması
Dalışın iniş bölümünde basıncın artışı ve hacmin daralmasına bağlı akciğerde gelişen hasara – tabloya iniş barotravması veya akciğer sıkışması (squeeze) ve dalışın yüzeye çıkış bölümünde basınç azalmasına ve hacim genişlemesine bağlı akciğerde gelişen hasara – tabloya çıkış barotravması veya genleşme-patlamadenir.
Bu ayrıtılandırdığımız basınç/hacim değişikliklerine bağlı olarak akciğerlerde meydana gelen hasara – tabloya genel olarak da Akciğer Barotravmasıdenir.
Barotravmanın fiziksel temeli Boyle yasası ile açıklanır. Bu kanuna göre sabit sıcaklık altında gazların hacimleri ile basınçları ters orantılıdır.
Boyle Yasası matematiksel olarak şu şekilde ifade edilebilir;
Basınç hacimle ters orantılıdır.
Veya PV = k Basınç ve hacmin çarpımı sabit bir sayıdır (burada k olarak gösterilir)
Burada P – gazın basıncı V– gazın hacmi ve k – belirli bir sıcaklık ve gaz miktarı için sabittir.
Boyle yasası, belirli bir gaz kütlesinin sıcaklığı sabit olduğunda, basıncı ve hacminin çarpımının da sabit olduğunu belirtir. Aynı maddeyi iki farklı koşul kümesi altında karşılaştırırken, yasa şu şekilde ifade edilebilir:
Bir gazın hacmi arttıkça basıncının orantılı olarak azaldığını ve bunun tersinin de geçerli olduğunu göstermektedir.
Dalışın her 10 metresinde basınç 1 atmosfer artar.
Bu hesaba göre su yüzeyindeki herhangi bir hava boşluğunun hacmi 10. metresinde yarıya, 20 m de üçte birine, 30 m de dörtte birine iner. Dalıcının vücudunun gaz içeren boşluklarının hacmi de aynı şekilde küçülür ve yüzeye çıkış esnasında da basınç azaldığından gaz boşlukları genişler.
Sıvılar ve katılar basınç değişikliklerinden gazlar gibi etkilenmezler. Bu sebeple dalıcı vücudundaki katı ve sıvı kısımlarda hacim değişim olmaz. Yani dalış sırasında basınç artışı ile vücudun küçülmesi sadece çizgi filimlerde olur, gerçek hayatta olmaz.
Genellikle derinlikler endişe verici görülse de aslında ilk 10 m de en büyük hacim değişikliği olur ve hava boşluğunun hacmi 10. metresinde yarıya iner. Bu sebeple sığ dalışlar bile oldukça tehlikelidir.
Akciğerin İniş Barotravması (Akciğer Sıkışması)
Serbest dalışlarda (maske ve şnorkelle yapılan dalış) görülür ve nadirdir.
Serbest dalışlarda yukarıda da belirtildiği gibi ilk 10 metrede en büyük hava değişimi olur ve bu sırasında akciğerdeki hava, dalınan derinlikteki basınca orantılı biçimde küçülür (10. metresinde yarıya iner).
Akciğerlerdeki hava rezidüel volüme (Rezidüel volüm (RV) insanda elde edilebilen en düşük akciğer volümü olup, derin ekspirasyonun (hava vermenin) bitiminde akciğer- lerde kalan hava volümü olarak tanımlanır. “RV= FRC – ERV veya RV= TLC – IVC” formüllerinden hesaplanır.) kadar küçüldüğünde ise dalış sınırına gelinmiş olur. Bu kritik bir eşiktir. Vücut dalıcının bu durumu anlayabileceği anlık bir bulgu vermez.
Daha derine dalma girişimi yani akciğerin rezidüel volümün altına sıkıştırılması, akciğer dokusunda hasara, ödeme ve alveol içi kanamaya yol açabilir. Kabaca her insan için soluk tutarak dalış yapabileceği derinlik sınırı total akciğer kapasitesi / rezidüel volüm (TAK/RV) oranı ile belirlenir.
Serbest dalış yapanlar için kişiye özel hesaplanacak olan bu orana göre soluk tutarak kendi derinlik sınırlarına ulaşmaları çok nadir bir durum olsa da rekor amacı ile yapılan dalışlar derinlik sınırı total akciğer kapasitesi / rezidüel volüm (TAK/RV) oranı açıklanamaz.
Örneğin; 2007 yılında ağırlık kullanarak iniş yapılan ve yüzeye balon yardımıyla çıkılan ‘limitsiz’ yarış dalında Avustralyalı serbest dalıcı Herbert Nitsch 253.2 metreye ulaşmayı başardı. 2024 yılında halen bu rekor kırılamamıştır.
Memeli Dalış Refleksi
Serbest dalışta vücudun artan basınca karşı oluşturduğu en önemli adaptif cevap memeli dalış refleksidir.
⭐️ Bradikardi, memeli dalış refleksinin ilk tepkisidir. Bradikardi: Kalp hızının normalin altına düşmesidir.
Yüzün suyla teması, basıncın artması ve çevre sıcaklığının azalması gibi dalışa başlama sinyalleri alan beyin (Beşinci (V) kranial sinir (trigeminal sinir) tarafından sağlanan burun boşluğu ve yüzün diğer bölgelerindeki ıslaklığa duyarlı duyusal reseptörler bilgiyi beyne iletir. Onuncu (X) kranial sinir ( Vagus siniri) – otonom sinir sisteminin bir parçasıdır – daha sonra bradikardi üretir) kalp atım hızını yavaşlatır. Bu yavaşlama, %10-25 arasında değişmektedir.
Kalp kası sürekli olarak aktif olması nedeniyle daha fazla enerji ve oksijen tüketmekte olup, dakikada kalp atım sayısının düşmesiyle oksijen tasarrufu sağlanabilmektedir.
Su altında geçen süre uzadıkça ve daha derine gidildikçe kalp daha da yavaş atmaya başlar ve vücut bu olağan dışı şartlara adapte olmaya başlar.
⭐️ Periferik Vazokonstriksiyon, memeli dalış refleksinin ikinci tepkisidir.
Periferik Vazokonstriksiyon: Kalpten uzak – kol ve bacaklardaki kan damarlarının daralması – büzülmesi.
Serbest dalışa bağlı (periferik vazokonstriksiyon ile) uç organlardaki damarların büzüşmesiyle kanın önce ayak ve el parmaklarında, daha sonra el ve ayaklarda, sonra da kol ve bacaklardaki kan dolaşımının kısıtlanmasıyla bu bölgelerdeki dolaşım azaltılır, böylece vücutta daha fazla oksijene ihtiyaç duyan beyin gibi önemli organların dolaşımı artırılmış olur.
⭐️ Toraks içine kan göllenmesi, memeli dalış refleksinin üçüncü tepkisidir.
Toraks içine kan göllenmesi: Periferdeki kanın önemli bir bölümünün göğüs boşluğu ve akciğerlere toplanmasıdır.
Memeli dalış refleksi ile gelen önemli adaptasyonlardan birisidir.
Periferdeki kanın önemli bir bölümünün göğüs boşluğu ve akciğerlere kayması, akciğer içindeki damarların genişleyerek bir hacim oluşturması, böylece rezidüel akciğer hacminin (uzun bir soluk verme sonrası akciğerde kalan hava miktarı) düşmesidir.
Böylece serbest dalışta derinlere inildikçe artan çevre basıncı ile akciğerlerin rezidüel hacme kadar hacimce küçülmesi daha derinlerde oluşur, (derinlik sınırı total akciğer kapasitesi / rezidüel volüm (TAK/RV) oranı arttığı için) akciğer içinde negatif basınç oluşması daha geç ortaya çıkar, serbest dalışlarda görülebilen kapillerlerden alveol içine plazma sızması ya da alveol içi kanama daha geç görülmektedir. Bu sayede serbest dalgıcın akciğerler ile çevre basıncını eşitleyerek akciğer dokusunda hasar görülmeksizin daha derinlere ulaşabilmesi mümkün olur.
Merkeze doğru oluşan kan transferi, suya girildiği an değil derinlik belirli bir seviyenin üzerine çıkınca gerçekleşmektedir.
1950’li yıllara kadar memeli dalış refleksinin sadece balinalar gibi deniz canlılarında olduğu sanılıyordu ki bu fizyolojik adaptasyonun insanda da mümkün olduğunun keşfinden sonra, serbest dalışla su altındaki ulaşılması güç derinliklerin keşfi de gecikmemiştir.
Teorik olarak; derinlik sınırına ulaşmadan da akciğer hasarı oluşabilir.
Bu durum çıkışa yakın veya çıkış sırasında dipteyken ağız kapalı zorlu nefes alma ve diyafram kasılması (Müller manevrası) yapanlarda görülür. Bu hareketler sırasında toraks içine göllenen kan vasküler basıncı arttırarak alveol içine kanamaya neden olabilir.
Akciğerin Çıkış Barotravması (Genleşme-Patlama)
Tüplü dalışlarda dipte alınan basınçlı havanın dışarıya verilmeden çıkılması sonucu oluşur. Dipte alınan hava çıkış sırasında genleşir ve dışarı verilmediği taktirde büyük hacimlere ulaşır. Hava hacmindeki artış akciğer dokusunu yırtarak çıkış baro travmasına (genleşme – patlamaya) neden olur.
Genelikle paniğe kapılan dalıcının yüzeye kontrolsüz çıkışı sırasında soluk vermemesi yada yeterli soluk verememesi sebebi ile akciğerdeki havanın basıncın azalması ile genleşmesi sonucu çıkış baro travması meydana gelir.
Akciğer çıkış barotravması dört değişik klinik formda görülebilir
Alveoler yırtılma
Arteriyal (atardamar) Gaz Embolisi (AGE)
Mediyastinal Amfizem
Pnömotoraks
Aslında ilk olarak gerçekleşen Alveol Yırtılmasını takiben hava bronkovasküler alanda ilerleyerek Arteriyel Gaz Embolisine sebep olur ardından gelişen Mediyastinal Amfizeme veya Pnömotoraksa neden olabilir. Mediyastende ilerleyen hava ek olarak cilt altı amfizem‘ine veya pnömoperikardiyum‘a yol açabilir.
DALIŞ İÇİN AKCİĞERE AİT RİSK FAKTÖRLERİ
Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH)
Kronik bronşit ve amfizeme bağlı olarak hava yolu tıkanıklığı ile seyreden bir hastalıktır. Hava yolu tıkanıklığı genellikle ilerleyici ve geriye dönüşümsüzdür (irreversibl). Ancak KOAH hava yolu duyarlılığıyla birlikte olabilir ve kısmen reversibl olabilir. Kronik bronşitin tanımı öksürüğe ait başka bir neden olmaksızın birbirini izleyen iki yıl boyunca ve her yıl en az üç ay süre ile devam eden ve balgamla beraber olabilen kronik öksürüktür. Amfizem ise terminal bronşiyollerin gerisinde kalan hava yollarının ve hava keseciklerinin (alveol) duvar harabiyeti ile birlikte kalıcı genişlemesidir.
KOAH’da bilinen en önemli risk faktörü sigaradır. Sigaraya göre diğer risk faktörlerinin (alfa 1 antitripsin eksikliği, toz-duman ve gazlarla temas, hava kirliliği, çocukluk çağı solunum enfeksiyonları gibi) katkısı çok daha azdır.
KOAH’da oluşan patolojik değişiklikler hem hava yollarını ve hem de akciğer dokusunu etkiler. Düz kas kütlesinde artış, enflamasyon, ödeme ve sekresyon (mukus) artışı büyük ve küçük hava yollarında daralmaya neden olur.
Akciğer dokusunda meydana gelen değişikliler ise bronşiyolleri ve alveolleri içine alan kalıcı genişlemelerin neden olduğu hava kesecikleridir (bül, bleb). Bu yapısal değişiklikler çoğunlukla irreversibl ve kısmen reversibl hava yolu tıkanıklığına neden olmaktadır. Bu değişiklikler ve akciğer esnekliğindeki azalma nedeniyle soluk verme esnasında küçük hava yolları erkenden kapanır ve akciğerdeki hava tam boşalamaz. Böylece soluk verme sonunda akciğerde normaldekinden daha fazla hava kalır (rezidüel volüm artar).
Solunum fonksiyon testinde küçük hava yollarındaki tıkanıklık (maksimum ekspirasyon ortası akım hızında yani FEF 25-75% de azalma) en erken bulgudur. Bu nedenle değerlendirmede sadece zorlu vital kapasite (FVC) veya birinci saniyedeki zorlu ekspiratuar volümün (FEV1) ölçümü yetersizdir.
Tanıda anamnez, fizik muayene, solunum fonksiyon testi ve akciğer grafi bulguları önemlidir. Düz akciğer grafisi hafif KOAH olgularında genellikle normaldir. Akciğer tomografisi amfizemi, akciğer dokusundaki ince cidarlı havayla dolu boşlukları (bül) ve plevra yaprakları arasındaki küçük havalı alanları (bleb) göstermek açısından önemlidir.
KOAH’da astımdan farklı olarak her zaman için hava yolu darlığı vardır. Havalanma artışı, akciğer elastik yapısındaki azalmaya bağlı soluk verme esnasında meydana gelen bronşiyal kollapsın neden olduğu tıkanıklık ve büllöz akciğer dokusu nedeniyle bu kişiler için dalış kesin yasaktır.
Pnömotoraks
Pnömotoraks plevra boşluğunda hava toplanmasıdır. Daha önceden pnömotoraks (PT) geçirmiş kişiler için dalış kararı verirken pnömotoraksın meydana geliş şekli önemlidir. Pnömotoraks meydana geliş şekline göre başlıca üçe ayrılır.
Spontan Pnömotoraks:Travma veya başka bir nedenden kaynaklanmayan, kendiliğinden gelişen pnömotoraksa denir. En sık neden konjenital apikal bleblerdir. Genç, uzun boylu, zayıf kişilerde ve sigara içenlerde sık görülür. Kendi içinde ikiye ayrılır.
Primer spontan pnömotoraks: Herhangi bir akciğer hastalığı olmayan sağlıklı kişilerde kendiliğinden gelişir.
Sekonder spontan pnömotoraks: Altta yatan bir akciğer hastalığına bağlı gelişir. KOAH, astım, bronşektazi ve interstisyel akciğer hastalıklarında pnömotoraks riski yüksektir.
Travmatik Pnömotoraks:Göğüs duvarına yönelik delici veya künt travmalara bağlı pnömotoraksa denir.
İyatrojenik Pnömotoraks:İnvaziv girişimlere (transtorasik iğne aspirasyonu, torasentez, mekanik ventilasyon, torakotomi gibi) bağlı gelişen pnömotoraks.
***Pnömotorak her üç şekli de tansiyon pnömotoraksa dönüşebilir. Bu durumda plevra boşluğuna giren hava dışarı çıkamaz ve giderek artan hava hacmi kalbi ve madiyasteni karşı tarafa iterek hayatı tehdit eden tabloyu oluşturur. Su altında gelişen bir pnömotoraks yukarı çıkış esnasında çevre basıncı azalacağından tansiyon pnömotoraksına dönebilir.
Spontan pnömotoraksda olay tekrarlayabilir.
Bu nedenle Spontan Pnömotoraks geçirenlerde dalış kesinlikle yasaktır.
Primer spontan pnömotoraks geçiren kişilerde neden bilinmez ve tekrarlama riski yüksektir. İkinci atak sıklıkla ilk 6 ay ile 2 yıl içinde görülür ve tekrarlama ihtimali %30 (%16-50 arasında) dur. İkinci ataktan sonra tekrarlama riski daha da artar (%75’lere ulaşır). Sekonder spontan pnömotoraksda neden altta yatan bir akciğer hastalığıdır ve bu kişilerde de tekrarlama ihtimali yüksektir. (%39-47)
Travmatik veya iyatrojenik pnömotoraksda neden bellidir ve iyileşme tam olduysa tekrarlama ihtimali yoktur. Tedavi sonrasında akciğer dokusunda hasar yoksa veya hava hapsine neden olan yapışıklıklar oluşmadıysa bu kişiler dalabilirler. Bu kararın verilebilmesi için detaylı akciğer muayenesi, solunum fonksiyonları ve radyolojik değerlendirme yapılmalıdır. Akciğer grafisi normal olabilir ancak bu yeterli değildir. Bu nedenle akciğer dokusunun yapışıklıklar veya hava hapsi lezyonları açısından daha iyi değerlendirilmesi için akciğer tomografisiyle (özellikle yüksek rezolüsyonlu tomografi: HRCT) karar vermek daha doğrudur.
Astım
Astım hava yollarının kronik enflamatuar bir hastalığıdır. Bu enflamasyon çeşitli uyaranlara (allerjenler, egzersiz, soğuk, enfeksiyon, ilaç gibi) karşı hava yolu duyarlılığına neden olur. Mevcut hava yolu duyarlılığı da kendiliğinden veya ilaçlarla geri dönüşümlü (reversibl) yaygın hava yolu daralmasına yol açar. Bu özelliği ile KOAH’dan ayrılır. Nefes darlığı, hırıltı, göğüste daralma hissi, öksürük ve az miktarda balgam çıkarma şeklindeki yakınmalar tekrarlayıcı özelliktedir. Bu yakınmaların çeşitli uyaranlarla ortaya çıkması astım için tipiktir. Ancak astım her zaman tipik hikaye ve klinik bulgularla seyretmez. Astım sadece öksürükle seyredebileceği gibi yalnızca egzersizle, soğuk ve kuru havayla ortaya çıkabilir.
Astımda hava yollarındaki düz kasların kasılması, ödem ve artan sekresyon hava yollarında daralmaya neden olur. Bu durumda daralan hava yollarının gerisinde kalan hava dışarı çıkamaz ve hava hapsi oluşur. Su altında yukarı çıkış esnasında Boyle kanununa göre tıkanıklığın gerisindeki hava genişleyeceği ve çıkış yolu bulamayacağı için akciğer çıkış baro travmasına neden olabilir. Astımda akciğer dokusunun elastik yapısı bozulduğu için çok düşük basıçlarda bile yırtılarak arteryal gaz embolisine neden olabilir.
Astımlı dalıcıda egzersiz kapasitesinin düşük olması, ventilasyonun eşit dağılmaması, hava yolu tıkanıklığına ve mukus tıkaça bağlı hava hapsinin olması çıkış sırasında barotravma riskini arttırır.
Egzersizle oluşan astım
SCUBA dalışı veya serbest dalış için ayrı bir önem taşır. Egzersiz sırasında hava yollarındaki ısı ve sıvı kaybı hava yollarını daraltarak öksürük, nefes darlığı ve hırıltıya neden olur. Isınmadan yapılan ağır egzersiz sırasında hiperventilasyonla birlikte ağızdan soluk alınıp verilir. Bu nedenle içeri giren soğuk hava bronşları kurutarak daralmaya neden olur. Halbuki, ısınma hareketinden sonra burun yoluyla solunduğunda, soğuk hava burundan geçerken nemlendirilmiş ve ısıtılmış olur. Egzersiz esnasında soğuk ve kuru hava soluyan kişilerde hava yolu daralması daha kısa sürede gelişmektedir. Genellikle 10 derece eğimli ve saatte 3-3.5 mil hızla çalışan treadmill aletinde 6-8 dakikalık yürüyüş veya bisiklet ergometresini 6 dakika kullanmak egzersiz astımını ortaya çıkartır.
Treadmill veya bisiklet ergometrisi hava yolunda daralmaya yol açmazsa soğuk/kuru hava kullanarak egzersiz testi yapılır. Egzersizle veya soğuk-kuru havayla ortaya çıkan astım dalış için kesin olarak yasaktır.
Astımlılarda muayene bulguları ve solunum fonksiyon testi (SFT) tamamen normal olabilir fakat subklinik hava yolu darlığı ve duyarlılığı bulunabilir. Bu kişiler çeşitli uyaranlarla karşılaştıklarında mevcut hava yolu duyarlılığı nedeniyle yakınmalar ortaya çıkabilir ve solunum fonksiyonları bozulabilir. Bu nedenle solunum muayenesi ve solunum fonksiyonları tamamen normal olan astımlı dalıcılarda hava yolu duyarlılığının derecesi ve kişinin hangi uyaranlarla tetiklendiği önemlidir.
Hava yolu duyarlılığını değerlendirmek için çeşitli ajanlarla hava yolu uyarılarak daralma olup olmadığı test edilir. Bu amaçla farmakolojik ajanlar (Histamin ve metakolin), allerjenler, hipertonik solüsyonlar ve fiziksel uyaranlar (egzersiz ve soğuk/kuru hava) kullanılır. Bu testler öncesinde bazal FEV1 değeri ölçülür ve testten sonra belli aralıklarla FEV1 ölçümleri tekrarlanır. FEV1’de belli bir değerin üzerinde azalma varsa test pozitif kabul edilirek sonlandırılır.
Hipertonik solüsyon inhalasyonu
Özellikle %4.5’lik serum fizyolojikle yapılan teste yanıt verenlerde egzersize bağlı astım vardır. Bu ozmolarite deniz suyunun biraz üzerindedir ve SCUBA dalış yapan astımlılar için sıklıkla kullanılır.
Bazal FEV1 değeri saptandıktan sonra ultrasonik nebülizatörle %4.5’lik serum fizyolojik inhalasyonu yapılır. İnhalasyondan 60 ve 90 saniye sonra FEV1 ölçümü tekrarlanır. FEV1 de bazal değere göre %15 (ideali %20) ve üzeri düşüş varsa test pozitif kabul edilir.
Soğuk/kuru hava inhalasyonu
Test için en uygun olanı kuru komprese havadır. Bazal FEV1 değeri ölçüldükten sonra 3 dakika süren periyodlarla ve her seferinde artan dakika ventilasyonla kuru hava solutulur. Her periyod sonrası oda havasında FEV1 30., 90. saniyelerde, 3. ve 5. dakikalarda tekrarlanır. FEV1’de %20 ve üzeri azalma varsa test pozitif kabul edilerek sonlandırılır.
Egzersiz
Astım tanısında egzersiz testi çok duyarlı değil fakat oldukça özgündür. Sıklıkla treadmill veya bisiklet ergometrisiyle yapılır ve egzersiz süresi 6-8 dakika kadardır. Test esnasında oda sıcaklığında komprese hava solutulur. Test öncesi ve sonrası 1, 3, 5, 10, ve 15. dakikalarda FEV1 ölçülür. FEV1 de en az %15lik düşük anormal kabul edilir.
Astımlı dalıcılarda dalış neden daha risklidir?
Astımda hava yolları aşırı duyarlıdır ve çeşitli uyaranlarla astım ortaya çıkabilir veya şiddetlenebilir. SCUBA dalışında kullanılan kuru-soğuk hava astımı tetikleyebilir. Diğer taraftan dalış sırasında yapılan ağır egzersiz hava yollarında daralmaya neden olabilir. Kazayla akciğere kaçan tuzlu su veya tatlı su da hava yollarını irrite ederek daralmaya neden olabilir. Dalıcının su altındaki emosyonel durumu (stres ve panik) da astım atağını başlatabilir veya hızlı çıkışa neden olarak sorun yaratabilir. Bu nedenle astımlı dalcılar hastalıkları ve bunun neden olabileceği dalış problemleri konusunda detaylı olarak bilgilendirilmelidir.
Astımlılar dalabilir mi?
Astımı olan kişi uyaran faktörlerle karşılaştığında sorun yaşayabilir. Dalıcıların su altında egzersiz yaptıklarını ve soğuk-kuru hava soluduklarını düşünürsek, astım dalış için bir risk faktörüdür ve dalış izni verilirken çok dikkatli değerlendirme yapılması gerekir.
Yakın zamana kadar astım dalış için kesin engel kabul ediliyordu. Astımda hava hapsinin ve buna bağlı atardamar gaz embolisi riskinin çok daha fazla olduğu ileri sürülüyordu. Bu nedenle çocukluk döneminde astım hikayesi olan ve sonrasında hiçbir sorun yaşamamış erişkinlere bile dalış izni verilmiyordu. Ancak astımla ilgili bilgilerin artması ve tedavide çok etkili ilaçların kullanıma girmesiyle bu karar çok tartışılır hale gelmiştir. Astımlılarda dalışa bağlı travma riskinin yüksek olduğu daha çok teorik bilgiler doğrultusunda söylenmektedir. Bu konuda mevcut veriler çok yetersizdir. Daha net konuşabilmek için dalış yapanlarda astımlıların yüzdesini bilmek gerekir. Astımlı dalıcıların birçoğu dalış yasağı nedeniyle hastalıklarını gizleme eğiliminde olduklarından astımlı dalıcı yüzdesini kesin olarak söylemek mümkün değildir. Diğer taraftan astıma bağlı dalış riskini belirlemek için ileriye yönelik kontrol grubu içeren çalışmalar yapmanın etik olmadığını da unutmamak gerekir.
Bazı ülkelerde hafif astımı olanlar dalabilirken, diğer birçok ülkede astımlılara hiçbir şekilde dalış izni verilmemektedir. Ancak bu ülkelerde sigara içenler dalabilmektedir. Hiç sigara içmemiş hafif astımı olan dalıcıyla karşılaştırıldığında, sigara içen ve uç hava yolu hastalığı bulunan dalıcıda pulmoner barotravma riskinin daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz.
Amerikada aktif dalanların %4-7’sinin astımlı olduğu tahmin edilmektedir. DAN (Divers Alert Network) tarafından oluşturulan verilere bakıldığında dalış kazalarının astımlı dalıcılarda bir artış gösterdiği ancak istatistik olarak anlamlılık yaratmadığı görülmektedir. Diğer taraftan solunum fonksiyon testleri normal olan ve egzersiz veya soğuk hava inhalasyonu ile hava yolu duyarlılık yanıtı hafif olan astımlılarda akciğer barotravma riski astımı olmayan dalıcılardakine benzer bulunmuştur. Son olarak Sualtı ve Hiperbarik Tıp Topluluğunun (Undersea and Hyperbaric Medical Society) 1995 yılında astım ve dalışla ilgili toplantısında bazı astımlıların dalabileceği belirtilmiştir.
Çocukluk çağında astım tanısı konan ancak sonraki yıllarda hiçbir yakınması olmayan ve tedavi gerekmeyen kişiler dalış öncesi muayeneleri (fizik muayene ve solunum fonksiyon testleri) normalse dalabilirler. Bununla beraber bu kişilerin bir daha astımla ilgili hiçbir sorun yaşamayacaklarını söylemek mümkün değildir. Bu nedenle dalış izni verirken mutlaka astımdan kaynaklanan dalış riskleri anlatılmalı ve dalıcının bu konuda bilgilendirildiğini gösteren yazılı onam (informed consent) alınmalıdır. Böylece hastalığına bağlı dalış risklerini iyi bilen astımlı dalıcı çok daha dikkatli dalacağından dalış travmaları azalacaktır.
Astım açısından problemsiz seyreden ve dalış izni verilen dalıcıda herhangi bir nedenden dolayı astım atağı gelişirse bu kişi atak geçtikten sonra ve solunum fonksiyon testi normale döndüyse dalabilir.
Dalışa bağlı akciğer kaynaklı travmalar nasıl önlenebilir?
Dalıcı adayının sualtı fizyolojisini ve dalışa bağlı riskleri bilen tecrübeli bir hekim tarafından değerlendirilmesi son derece önemlidir. Detaylı bir sorgulama, fizik muayene, solunum fonksiyon testi ve akciğer grafisi ile akciğerden kaynaklanabilecek dalış kazalarını minimuma indirmek mümkündür. Akciğere yönelik özel durumlar söz konusuysa aday mutlaka Göğüs Hastalıkları bölümüyle konsülte edilmelidir. Dalış izni verildikten sonra periyodik olarak akciğer muayenesi tekrarlanmalıdır. Unutulmaması gereken diğer önemli bir nokta da dalıcının sigara içmemesinin sağlanması veya içiyorsa bıraktırılmasıdır.
DALIŞA KESİN ENGEL DURUMLAR
Spontan pnömotoraks hikayesi
KOAH (Kronik ve kalıcı morfolojik değişiklikler ve irreversibl hava yolu tıkanıklığı)
Akciğer barotravmasına bağlı hava embolisi hikayesi
Aktif astım (Düzenli ilaç kullanımına rağmen yakınması olanlar)
Fiziksel kapasiteyi etkileyen hastalıklar. (Kas hastalıkları, Plevra hastalıkları, İnterstisyel Fibrazis vb gibi)
DALIŞA GÖRECELİ ENGEL DURUMLAR
Hafif astım / tedavi altında stabil seyreden astım (Solunum fonksiyon testi normal sınırlarda olmalı)
İyatrojenik veya travmatik pnömotoraks (Hava hapsine yol açan radyolojik sekel olmamalı)
Fibrotik doku veya yapışıklılklarla iyileşmiş akciğer enfeksiyonları veya travması (Fibrotik doku veya yapışıklıklar hava hapsine yol açmamalı)
Sigara kullanımı (Solunum fonksiyon testinde uç hava yollarında tıkanıklık olmamalı ve bu kişiler KOAH açısından değerlendirilmeli)
DALIŞA GEÇİCİ ENGEL DURUMLAR
Akut bronşit (viral veya bakteriyal) (Tedavi sonlandırıldıktan ve şikayetler kaybolduktan sonra dalabilir)
Pnömoni (Klinik ve radyolojik tam iyileşmeden sonra dalabilir)
Tüberküloz (Tedavi sonlandırıldıktan sonra hava hapsine neden olabilecek sekeller için radyolojik inceleme yapılmalı)
Astım atağı (hafif astımı olan veya stabil seyreden kişilerde) (Klinik olarak kontrol altına alındıktan ve solunum fonksiyon testi normale döndükten sonra dalabilir)
Profesyonel sualtıadamlarının solunum sistemlerinde restriktif ve obstriktif bir kısıtlılık, hava hapsine yol açacak bir lezyon (kist, kavern, kavite v.b.) bulunmamalıdır.
Yukarıdaki Tüm Bilgiler farkındalık yaratmak maksadı ile olup hekiminizin muayenesi veya görüşleri yerini tutamaz.
Bu sebeple hekiminize / hekimlerinize düzenli periyodik muayene olun ve yönlendirmelerine uyun.
Sağlıklı dalışlar dilerim.
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Dr Mustafa KEBAT
Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü
Sınırlı Sorumluluk Beyanı: Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.