Karaciğer – Böbrek ve Su – Küçük Gençlere
Sınıfta sessiz bir merak havası vardı. Nilda’nın derste sorduğu “Neden su içmeliyiz?” sorusuyla başlayan sihirli macera, bu hafta da çocuklara yeni bir organın sırlarını öğretecekti. Bugün sıra Karaciğer ve Böbrek gibi önnemli iki organdaydı.
Hatice öğretmen öğrencilerinin yüzlerine baktı. Her birinin gözleri pırıl pırıl parlıyordu.
Hatice öğretmen gülümsedi:
— Çocuklar, bugün Karaciğer – Böbrek ve suyla olan bağımızı öğreneceğiz. Hazır mısınız?
Sınıf hep bir ağızdan bağırdı:
— Hazıııırız!
Hatice öğretmen, ellerini üç kez birbirine vurdu. Sınıf bir anda rengârenk ışıklarla doldu. Tavandan sarkan damlacıklar gökkuşağı gibi parlıyor, sıralar denizin dalgaları gibi sallanıyordu. Tam o anda Sihirli Profesör ortaya çıktı. Gözlüğünü düzeltti, cübbesini savurdu ve gür bir sesle konuştu:
— Merhaba meraklı kâşifler! Bugün sizi Karaciğer ve Böbreklerinizin sihirli dünyasına gidiyoruz, suyun orada nasıl gizli bir kahraman olduğunu göstereceğim!
Çocuklar alkışlarla bağırdı. Sihirli Profesör Su’nun asasını bir kez daha kaldırmasıyla sınıftaki çocuklar ışıklarla dolu bir tünelden kayarak vücudun içinde başka bir yere ilerlediler. Bu kez doğduklarından beri sürekli çalışan bir organa doğru gidiyorlardı: Karaciğer.
Işık dağıldığında önlerinde büyük, pembe-turuncu bir dağ gibi organ belirdi. Renkli damarlar içinden su damlaları geçiyordu; damarların etrafı berrak sıvı tabakalarıyla, sanki bir nehir sistemi gibiydi.
Profesör Su, sesi yankılanarak duyuldu:
“Hoş geldiniz çocuklar, ‘Karaciğer Dünyası’na! Burası vücudunuzun kimyasal fabrikası, temizleyici istasyonu ve suyun sihirli dostu diyebileceğimiz organdır. Şimdi size öğreteceğim: karaciğer neden suyu sever, su karaciğer için neden hayat demektir?”
Mehmet Atlas merakla öne fırladı:
“Profesör, karaciğer ne yapar ki bu kadar önemli? Sakın sadece kanı temizlemek falan değildir?”
Profesör Su başını salladı:
“Hiç de öyle değildir Mehmet Atlas. Karaciğer birçok işi birden yapar. Sadece kanı temizlemek değil; besinleri enerjilere dönüştürmek, toksinleri atmak, yağları parçalamak, vitaminleri depolamak, hatta bağışıklık sistemiyle yardımlaşmak gibi görevleri vardır. Su olmadan bu işler zayıf kalır.”
Profesör bastonunu yere vurdu ve birden havada altın harflerle yazılar belirdi:
- Besinleri işler.
- Zehirli maddeleri temizler.
- Yağları sindirmeye yardım eder.
- Kan şekerini dengeler.
- Vitamin ve mineralleri depolar.
Çocuklar büyülenmiş gibi baktılar.
Toprak, gözleri merakla parlayarak sordu:
“Besinleri enerjilere dönüştürmek derken ne demek? Örneğin ben yediğim yemeği nasıl kullanıyorum bu karaciğer sayesinde?”
Profesör Su gülerek:
“Çok güzel bir soru Toprak. Diyelim ki kahvaltıda yumurta yedin, süt içtin, ekmek yedin. Karaciğeriniz bu besinlerdeki yağları, proteinleri ve karbonhidratları parçalar. Karbohidratlardan glikoz çıkar, bu vücuda enerji sağlar. Yağları metabolize eder; yani yakıt olarak kullanılabilecek hale getirir. Proteinlerin artakalan kısmını işler.”
Profesör Su su damlalarını elinde tutar gibi göstererek devam etti:
“Su, karaciğerin en büyük yardımcısıdır. Çünkü karaciğer içindeki tüm kimyasal reaksiyonlar sulu ortamda gerçekleşir. Enzimler adı verilen bu küçük biyolojik makineler, besinleri parçalama, toksinleri dönüştürme işlerini su içinde yaparlar. Su, adeta bu reaksiyonların zemini gibidir.”
Defne Yaz merakla sordu:
“Enzim dediğiniz şey neydi, Profesör?”
Profesör Su:
“Enzimler, karaciğerinizde bulunan özel proteinlerdir. Bir simya laboratuvarındaki kimya katalizörleri gibi; besinleri ya da zararlı maddeleri (toksinleri) dönüştürürler. Ama bu işlemi hızlandırmak için su gerekir. Eğer yeterince su olmazsa, bu enzimler etkisizleşir.”
Mercan:
“Yani suyu az içmek karaciğerin yavaş çalışmasına neden olur mu?”
Profesör Su:
“Evet Mercan. Susuz kalınca karaciğer yeterince verimli çalışamaz. Toksinler birikir, yağ metabolizması bozulur, hatta karaciğer yağlanması gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Bu durumda kişi yorgunluk, mide rahatsızlığı, hormon düzensizlikleri gibi belirtiler hissedebilir.”
Ege parmağını kaldırdı:
“Benim duyduğum bir şey var: ‘karaciğer glikojen saklar’ deniyor. Glikojen ne demek?”
Profesör Su:
“Glikojen, karaciğerin bir tür enerji deposudur. Senin hücrelerin beklemediği zamanlar için glikozu depo eder. Yani yemek yediğinde karaciğer fazladan glukozu glikojen olarak saklar. Suyun yardımıyla bu saklama işlemi dengeli olur. Susuzluk varsa bu işlemler zorlaşır.”
Nilda:
“Peki toksinler nasıl birikir? Zararlı nedir?”
Profesör Su:
“Toksin, vücut için zararlı olan bütün kimyasal madde demektir: örneğin sigara dumanındaki kimyasallar, alkol, ilaçların fazlası, hatta çevreden gelen bazı ağır metaller gibi. Karaciğer bu toksinleri alır, onları daha zararsız bileşenlere dönüştürür veya vücuttan atılmasını sağlar (idrar, safra yoluyla). Su olmazsa bu atma işlemi zorlaşır; toksinler karaciğerde kalır ve zarar verir.”
Çocuklar karaciğerin farklı bölümlerinde gezerken, birden ortam kararmaya başladı. Dev bir alan gördüler. Burada siyah, bulanık sıvılar biriktirilmişti.
Ela ürpererek:
“Bu nedir profesör? Çok kirli görünüyor!”
Profesör bastonunu salladı:
“Bunlar vücudumuza giren zararlı maddeler. Karaciğeriniz bunları yakalayıp zararsız hale getiriyor. Mesela ilaç içtiğinizde, fazla kalmaması için burada parçalanıyor. Ya da fast-food gibi yağlı yiyecekler yediğinizde, onların fazlasını depoluyor.”
Toprak merakla eğildi:
“Peki burada su ne işe yarıyor?”
Profesör açıkladı:
“Su olmazsa bu zehirli maddeler yoğunlaşır, yani daha koyu hale gelir. Ama su sayesinde seyreltildiği için karaciğer onları daha kolay parçalar ve böbreklere gönderir.”
Mehmet Atlas ellerini beline koydu:
“O zaman su içmezsek zehirler daha uzun süre vücudumuzda kalır, öyle mi?”
“Kesinlikle Atlas! İşte bu yüzden su içmek, vücudunuzu temizlemenin en kolay yoludur.”
Toprak titreyerek:
“Profesör, susuz kalırsak karaciğer çok mu yorulur?”
Profesör Su:
“Kesinlikle. Bu durumda karaciğer hücreleri (hepatositler denir) su kaybeder. Su azaldıkça hepatositler ya daralır ya şişer; her iki durumda da fonksiyonları bozulur. Ayrıca karaciğerin kandaki suyu dengede tutma görevi de sekteye uğrar.”
Ali:
“Bu nedenle mi susuz kaldığımda enerjim düşüyor?”
Profesör Su:
“Evet Ali. Karaciğer enerjiyi dengeli şekilde kullanamazsa, glikojen depolarını etkili şekilde açamaz, kan şekerini düzgün kontrol edemez. Sonuçta bedenin genel enerji üretimi düşer, halsizlik olur.”
Eylül:
“Profesör, hepatosit ne demek?”
Profesör Su:
“Harika bir soru Eylül. Hepatosit, karaciğerin ana hücreleridir. Onlar karaciğerin bütün işlerini yapar: besinleri metabolize eder, toksinleri temizler, safra üretir. Safra adı verilen sıvı, sindirim için önemlidir. Özellikle yağların sindirilmesine yardımcı olur.”
Mila:
“Amonyak diye bir şey duymuştum. Karaciğerle ilgili mi?”
Profesör Su:
“Evet Mila. Amonyak, protein sindirimi sırasında oluşan bir atık maddedir, vücut için zehirli olabilir. Karaciğer bu amonyağı daha az zararlı maddelere dönüştürür. Bu iş ‘detoksifikasyon’ yani toksin temizleme sürecinin bir parçasıdır. Su, bu işlem sırasında enzimlerin çalışması ve moleküllerin taşınması için olmazsa olmazdır.
Can:
“Profesör, peki ben sabah kalkınca su içince daha mı iyi uyanıyorum? Çünkü annem hep diyor ‘kahvaltıdan önce bir bardak su iç.’”
Profesör Su:
“Evet Can. Sabah uyandıktan sonra vücut gece boyunca su kaybeder. Karaciğer çalışmaya başlarken bu su kaybını hissetmemesi için suya ihtiyaç duyar. Ayrıca açlık sonrası kan şekeri düşmüştür; su içmek bu düşüşü hafifletir, karaciğer daha dengeli çalışmaya başlar.”
Defne Yaz:
“Ben bazen tatlı su yerine kola gibi içecekler içiyorum. O da sayılır mı?”
Profesör Su:
“İçecekler de su içer ama içinde şeker, asit, katkı maddeleri varsa karaciğer ekstra çalışmak zorunda kalır. Doğal, sade su her zaman en iyisidir.”
Mercan:
“Karaciğerin yorulduğu nasıl anlaşılır?”
Profesör Su:
“Yorgunluk, iştah kaybı, hazımsızlık, sararma (cilt, gözlerin beyaz kısmı), karın ağrısı gibi belirtiler olabilir. Ama bunlar başka şeylerden de olabilir. En iyisi suyu düzenli içmek, dengeli beslenmek, doktor kontrolü.”
Profesör Su ellerini şıklattı; etraflarındaki damarlar parlamaya başladı, karaciğerdeki hücreler daha canlı görünür oldu.
Defne Ebrar:
“Profesör, şu anda bir şey değişti mi?”
Profesör Su:
“Evet! Su içerseniz, karaciğer hücrelerine su dolar, hepatositler daha sağlıklı çalışır, toksinleri daha hızlı atar, yağ metabolizması düzgün olur. Ayrıca su sayesinde karaciğerinizin depoladığı vitaminler ve mineraller (örneğin A, D, E, K gibi yağda çözünür vitaminler ve bazı B vitamini türleri) daha etkin kullanılır.”
Aziz:
“Vitamin derken, bunlar ne işe yarıyor?”
Profesör Su:
“Vitaminler vücudun büyümesi, bağışıklık sistemi, hücre onarımı gibi pek çok iş için gereklidir. Örneğin K vitamini kanın pıhtılaşmasına yardımcı olur. Eğer karaciğer sağlıksız olursa bu vitaminler düzgün kullanılmaz.”
Toprak:
“Profesör, biz karaciğerimizi nasıl koruyabiliriz?”
Profesör Su:
“Çok güzel bir soru Toprak, çünkü korumak en önemli iş. İşte bazı öneriler:
- Yeterince su içmek. Her gün, özellikle sıcak havalarda, spor yaptıktan sonra suskunluk hissetmeden su içmek.
- Dengeli beslenmek: Çok yağlı yiyecekler, fazla işlenmiş gıdalar karaciğer için yük olabilir. Sebze, meyve, tam tahıllar, az yağlı protein kaynakları, sağlıklı yağlar tercih edilmeli.
- Alkol kullanmamak (siz yaştayken değil ama ileride dikkat edilmesi gereken bir şey).
- İlaçları doktor tavsiyesiyle kullanmak, gereksiz ilaçlardan kaçınmak.
- Düzenli uyku ve hareket: Su ve oksijen karaciğerin yenilenmesi için çok önemlidir.”
Nilda:
“Profesör, karaciğer su olmadan yağ depolamaya başlar mı?”
Profesör Su:
“Evet Nilda. Su eksikliğiyle birlikte metabolizma bozulunca karaciğer yağlanabilir. Bu durum non-alkolik karaciğer yağlanması denir. Sadece kilo değil, hayat tarzıyla da ilgilidir.”
Mehmet Atlas:
“Profesör, ben hep merak ederim: insanlar spor yaptığında neden kasları çalışır, terler ama karaciğer niye ek çalışır? Su içince kaslar mı daha iyi çalışır?”
Profesör Su:
“Merhametli soru Mehmet Atlas. Evet, su içince kaslar daha iyi performans gösterir çünkü su, kanı inceltir ve yakıt (glikoz) ile oksijenin taşınmasını kolaylaştırır. Karaciğer de bu yakıtı sağlar; su eksikliğinde bu süreç yavaşlar, kaslarda kramp, yorgunluk olur. Ayrıca spor sonrası vücutta oluşan bazı artık maddeler (laktat gibi) karaciğer tarafından temizlenir; su burada diş gibi işlev görür.”
Toprak (hazır fırsatı kaçırmayarak):
“Demek ki su sadece içtiğimiz içecek değil, vücudun her köşesini etkileyen görünmez bir el gibi. Karaciğer diyetimiz, su içme alışkanlığımız, uyku düzenimiz, hepsi birleşince sağlıklı kalıyoruz.”
Profesör Su:
“Aynen Toprak. Su sadece susuzluğu gidermiyor; bütün sistemlerin düzgün çalışmasını sağlıyor. Karaciğer vücudun kimyasal deposu gibidir; senin içtiğin su, yediğin yiyecek, yaptığın hareket, hepsi karaciğerine mesaj verir: ‘İyi ki buradayım!’”
Profesör Su nihayet yolculuğu sonlandırmak üzere asasını çevirdi. Karaciğerin damarları ışıl ışıl oldu, toksinler temizlenmiş gibi parlak hücreler göründü. ve çocuklara dönerek:
“İşte su ile karaciğerin dansı budur. Siz yeterince su içmezseniz bu dans aksar; toksinler birikir, yağlar artar, enerji düşer, sağlık zarar görür. Ama suyu düzenli içerseniz karaciğer her sabah tazelendiğinizi söyler.”
Sihirli Profesör Su, asasını hafifçe salladı. Sınıf bir anda başka bir yere sürüklenmeye başladı. Çocuklar gözlerini açtıklarında, karşılarında iki fasulye şekilli, koyu kırmızı renkte kocaman organ gördüler. Bu organların etrafından mavi ve kırmızı damarlar geçiyor, içlerinden su damlacıkları ve küçük kristaller ışıl ışıl parlıyordu.
Profesör Su:
“Hoş geldiniz çocuklar! İşte böbrekler… Vücudunuzun suyu yöneten, kanı süzen, dengeyi sağlayan inanılmaz makineler.”
Çocuklar büyülenmiş gibi etrafı inceliyordu. Kimi böbreklerin kıvrımlarına, kimi akan damarların parıltısına bakıyordu.
Nilda:
“Öğretmenim… yani Profesör, böbrekler sadece idrar yapmak için mi var? Çünkü hep öyle duydum.”
Profesör Su (gülümseyerek):
“Harika bir soru Nilda. Evet, böbrekler idrar üretir, ama asıl işleri çok daha büyüktür. Böbrekler kanınızı sürekli süzer, fazla suyu, tuzu ve zararlı maddeleri ayıklar. Böylece vücudunuzun dengesini korurlar.”
Toprak:
“Yani böbrekler bir tür filtre mi?”
Profesör Su:
“Aynen öyle Toprak! Tıpkı bir akvaryum filtresi gibi. Eğer balık akvaryumunda filtre çalışmazsa su bulanır, balıklar hasta olur. Sizde de böbrekler çalışmazsa kanınız kirlenir, vücut zehirlenir.”
Mehmet Atlas:
“Profesör, bu böbreğin içinde neler var? Niye böyle kıvrımlı görünüyor?”
Profesör Su:
“Böbreğin içinde milyonlarca küçük süzgeç vardır. Bunlara ‘nefron’ denir. Her böbrekte yaklaşık 1 milyon nefron bulunur. Nefronlar kanı süzer, faydalı maddeleri geri alır, zararlıları idrarla atar.”
Ege:
“Bir milyon mu? O kadar çok süzgeçle kan çok mu hızlı temizleniyor?”
Profesör Su:
“Evet Ege! Böbrekleriniz her gün yaklaşık 180 litre kanı süzer. Ama merak etmeyin, bu 180 litrenin çoğu geri emilir. Yani faydalı su ve maddeler tekrar kana katılır, sadece atılması gereken 1-2 litre idrar olarak çıkar.”
Elif:
“Peki Profesör, su içmezsek böbrekler nasıl çalışır?”
Profesör Su:
“Çok güzel soru Elif. Su olmazsa böbrekler kanı süzerken zorlanır. Çünkü idrarı oluşturmak için suya ihtiyaçları vardır. Susuz kalırsanız, idrarınız koyulaşır, içinde daha fazla tuz ve zararlı madde birikir. Bu da taşlara ya da böbrek hasarına yol açabilir.”
Ela:
“Yani idrarın rengine bakarak susuz olup olmadığımızı anlayabilir miyiz?”
Profesör Su:
“Aferin Ela! Evet, idrarınız açık sarıysa suyunuz yeterli demektir. Koyu sarı veya kahverengi ise susuzsunuz demektir.”
Çınar:
“Profesör, sadece suyu mu dengeliyorlar?”
Profesör Su:
“Hayır Çınar. Böbrekler aynı zamanda tuz ve mineralleri de dengeler. Örneğin sodyum, potasyum, kalsiyum gibi mineraller kasların ve sinirlerin çalışması için gereklidir. Fazlası zararlı olur. Böbrekler bunları ayarlar.”
Aziz:
“Benim annem bazen ‘tansiyonun tuzla ilgisi var’ diyor. Bu da böbrekle mi alakalı?”
Profesör Su:
“Evet Aziz. Böbrekler tuz dengesini ayarlayamazsa, kanda fazla tuz kalır. Bu da suyu çeker, damarlar şişer ve tansiyon yükselir. Su içmek böbreklere yardımcı olur, dengeyi sağlar.”
Eylül:
“Profesör, böbreklerin hormon ürettiğini duydum. Doğru mu?”
Profesör Su:
“Bravo Eylül, çok doğru! Böbrekler sadece süzgeç değildir, aynı zamanda küçük kimya fabrikalarıdır. Mesela ‘eritropoietin’ adlı hormon üretirler. Bu hormon, kemik iliğine ‘daha fazla kırmızı kan hücresi yap’ diye emir verir. Böylece kanınız oksijen taşımada güçlenir.”
Zehra:
“Demek ki böbrekler olmasa kanımız da eksik olurmuş!”
Profesör Su:
“Aynen öyle Zehra. Ayrıca böbrekler D vitaminini de aktif hale getirir. D vitamini kemiklerinizin güçlü olması için kalsiyumu kontrol eder. Suyun yeterli olması, bu süreçlerin düzenli çalışmasını sağlar.”
Defne Yaz:
“Profesör, bazen böbrek taşı diye bir şey duyuyorum. O da suyla mı ilgili?”
Profesör Su:
“Çok güzel nokta Defne. Evet, böbrek taşları genellikle yeterince su içmeyince oluşur. Çünkü idrardaki tuzlar yoğunlaşır, kristaller haline gelir ve birleşip taş oluşturur. Su içmek bu kristallerin oluşmasını engeller.”
Kıvanç:
“Taş olursa çok mu acır?”
Profesör Su:
“Evet Kıvanç, böbrek taşı idrar kanalından geçerken çok şiddetli ağrı yapabilir. Onun için düzenli su içmek en iyi korumadır.”
Profesör asasını salladı. Çocukların gözleri önünde böbreğin içindeki damarlar kurur gibi oldu, nefronlar zorlanıyordu.
Mercan:
“Profesör, böbrekler niye böyle zorlanıyor?”
Profesör Su:
“Çünkü vücut susuz kaldığında böbrekler fazla suyu idrara veremez. Vücut suyu tutmaya çalışır. İdrar çok az ve çok koyu olur. Bu böbreklere yük bindirir.”
Yaman:
“Demek ki ben su içmezsem böbreğim aslında beni korumak için daha çok çalışıyor, ama kendisi zarar görüyor!”
Profesör Su:
“Harikasın Yaman! İşte tam olarak öyle. Su içmek böbreğe teşekkür etmektir.”
Mila:
“Ben bazen oyun oynarken saatlerce su içmeyi unutuyorum. Ama susadığımı hissediyorum. O zaman mı tehlikeli?”
Profesör Su:
“Evet Mila. Susuzluk hissi başladığında aslında vücudun geç kalmış bir alarm verir. En iyisi gün boyunca aralıklarla su içmek.”
Defne Ebrar:
“Ben anneme hep sorarım, ‘süt de su yerine geçer mi?’ diye. Gerçekten geçer mi?”
Profesör Su:
“Süt, meyve suyu gibi içecekler su içerir ama onların içinde başka maddeler de vardır. En temiz ve en kolay faydalanılacak içecek sudur. Yani en iyi tercih her zaman sudur.”
Mehmet Atlas:
“Profesör, ben düşündüm de: böbrekler aslında sürekli kanı yıkayan çamaşır makineleri gibi. Su deterjan gibi, kirleri söküyor. Doğru mu?”
Profesör Su:
“Muhteşem benzetme Mehmet Atlas! Evet, böbrekler çamaşır makinesi gibidir. Ama deterjan yerine en büyük yardımcısı sudur.”
Toprak:
“Ben de şunu merak ediyorum: Eğer biz çok su içersek böbrekler yorulur mu?”
Profesör Su:
“Çok güzel düşünce Toprak. Normal şartlarda sağlıklı böbrekler fazla suyu kolayca atar. Ama çok aşırı (örneğin kısa sürede 6-7 litre) içerseniz, kandaki tuzlar aşırı seyrelir. Bu da tehlikeli olabilir. Yani her şeyde denge önemlidir.”
Ali:
“Profesör, böbreğimizi nasıl koruyacağız?”
Profesör Su:
“İşte altın kurallar:
- Düzenli su için (günde 6-8 bardak).
- Çok tuzlu yiyeceklerden uzak durun.
- Gazlı ve aşırı şekerli içecekleri az için.
- Hareket edin, terleyin ama kaybettiğiniz suyu geri koyun.
- Gereksiz ilaç kullanmayın; bazı ilaçlar böbreğe yük olabilir.”
Asya Naz:
“Profesör, ben hep terleyince çok susuyorum. O zaman böbreklerim mi alarm veriyor?”
Profesör Su:
“Evet Asya Naz. Terle su kaybedince böbrekler kanın yoğunlaştığını fark eder ve susama hissini artırır.”
Profesör asasını tekrar salladı. Böbrekler yeniden canlandı, damarlar parladı, nefronlardan berrak su damlacıkları geçti. Çocuklar büyülenmiş gibi baktı.
Profesör Su:
“İşte çocuklar, böbreklerinizin sırrı budur. Onlar vücudunuzun filtresi, suyunuzun dostu, dengenizin koruyucusudur. Onlara iyi davranın, bolca su için.”
Çocuklar bir anda sınıfta olduklarını gördüler. Hepsi ellerini bardaklarına götürdü, gülümseyerek su içti.
Hatice Öğretmen:
“Harikasınız çocuklar! Şimdi artık su içmenin böbrekler için ne kadar önemli olduğunu öğrendiniz.”
✅ ✅ ✅
Öğrendiklerimizi Tekrar edelim
- Karaciğer, vücudun kimya laboratuvarıdır: besinleri enerjiye çevirir, toksinleri temizler, yağ metabolizmasını düzenler.
- Su bu işlemlerin zemini; enzimlerin çalışması, besinlerin taşınması, toksinlerin atılması için gereklidir.
- Dehidrasyon su eksikliği, karaciğer fonksiyonlarını bozar. Yorgunluk, hazımsızlık, vücut sistemlerinde bozulma olur.
- Su içmek günlük hayatta her zaman aklımızda olmalı: yemeklerden önce, spor sonrası, sıcak havalarda, uyanınca.
- Böbrekler, vücudun filtresidir; kanı süzer, zararlı maddeleri idrarla atar.
- Su içmek böbreklerin çalışmasını kolaylaştırır, taş oluşumunu engeller.
- Böbrekler hormon üretir: eritropoietin (kan hücreleri için), aktif D vitamini (kemikler için).
- İdrar renginiz susuzluk durumunuzu gösterir.
- Dengeli su içmek sağlığın temelidir.
Küçük gençler, devamı bir sonraki yazıda…
Dr. Mustafa KEBAT
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Sayın okuyucu,
Yukarıda yer alan hikaye firmalarımız Tetkik OSGB – Tetkik Danışmanlık tarafından sosyal sorumluluğumuz olan çocuklarımızı bilgilendirmek, okumaya, çalışmaya, doğal hayata heveslendirmek ülkemize ve geleceğimize yararlı bireyler olabilmelerine katkı sağlamak maksadı ile yayınlanmıştır.
Dr Mustafa KEBAT
Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz. Varsa hatalarımızı bildirmeniz daha faydalı olmamıza desteğiniz bizim için çok değerli.
Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Doğal Yaşayın
Doğal Beslenin
Aklınıza Mukayet Olun
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Dr Mustafa KEBAT
Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü