Dut çeşitlerinin çoğunun kökeninin Çin /Japonya bölgesi ve Himalaya etekleri olduğu düşünülmektedir.
Dut yapraklarının etkisi, rüzgar ısısını dağıtma, akciğerleri temizleme ve kuruluğu nemlendirme kapasitesi nedeniyle eski Çin’de iyi bir şekilde belgelenmiştir.
Beyaz dut yapraklarının, kök kabuğunun, dallarının ve meyvelerinin tıbbi kullanımı Çin Halk Cumhuriyeti Farmakopesi’nde belgelenmiştir.
Çin tıbbındaki kullanımı MS 659’a kadar uzanır.
Dut suyu, İngiliz Bitkisel Farmakopesi’nin resmi bir ürünüdür.
Kök kabuğu müshil ve antihelmintik özelliklere sahiptir ve tadı acıdır.
Kök suyunun kanı aglütine ettiğine ve ayrıca sindirim sistemindeki kurtları öldürdüğüne inanılmaktadır.
Gövde kabuğu müshil ve solucan düşürücü özelliklere sahiptir.
Yapraklar terletici ve yumuşatıcı özelliklere sahiptir ve yaprak suyu boğaz enfeksiyonlarını ve iltihabı önlemek için kullanılmıştır.
Meyve suyu soğutucu ve müshil özelliğine sahiptir ve ateş, soğuk algınlığı, ishal, sıtma, amip, kabızlık ve bağırsak kurtlarını (örneğin tenya) tedavi etmek için kullanılır.
Modern çalışmalar, aktif bitki maddeleri olan flavonoidler, alkaloidler, polisakkaritler ve polifenollerin dut yapraklarının kan şekerini düşürme yeteneğinin birincil moleküler temeli olduğunu göstermiştir.
Metabolize edilebilir enerji (1130-2240 kcal/kg) açısından oldukça zengindir.
Anti-besinsel faktörlerin hiçbiri yoktur veya ihmal edilebilir düzeydedir.
⭐️⭐️Kara dut içeriği, beyaz duta göre fenol bileşikleri açısında 8 kat fazla ve çok daha etkindir.
⭐️⭐️Dut yaprakları demir, çinko, manganez ve kalsiyum gibi birçok eser element içerir.
Demir,vücuttaki serbest radikalleri temizleyebilir ve pankreas hücrelerine oksijen tedarikini artırarak insülin sentezini ve salınımını kolaylaştırabilir.
Çinko, insülin stabilitesini artırmak ve insülinin hipoglisemik etkisini güçlendirmek için insülinin kristalleşmesini destekler.
Manganez,mitokondrideki oksidatif stresi azaltmak için gerekli olan manganez süperoksit dismutazın bir bileşenidir ve bu enzim aynı zamanda bir antioksidandır, mitokondriyi korur ve oksidatif hasarı azaltarak adacık β hücrelerini oksidatif stresten korur.
Kalsiyumeksikliği hücrelerin salgılama işlevini olumsuz etkileyebilir ve insülin salgılanması önemli bir kalsiyum aracılı süreçtir ve kalsiyum eksik olduğunda hücrelerin içindeki ve dışındaki kalsiyum dengesi değişir ve bu değişen denge insülinin normal salgılanmasını etkileyebilir.
Dut Yaprağı (Özellikle Kara Dut Yaprağı) Etken Maddeleri
Kara dut yaprağı Çin tıbbında ilaç olarak kullanılır.
Antidiyabetik(Tek doz dut yaprağı uygulaması karbonhidrat yüklemesinden sonra glikoz sapmasının tepe seviyesini ve eğri altında kalan alanı (iAUC) önemli ölçüde baskılar)
Antihipertansif(Dut yaprakları, anjiyotensin dönüştürücü enzimi (ACE) inhibe ederek kan basıncını ve kalp atış hızını düşürür)
Antihiperlipidemik(Dut yaprakları ile tedavi edilen hayvanlarda, kan dolaşımında toplam kolesterol (TK), düşük yoğunluklu lipoprotein kolesterol (LDL-K) ve trigliseritlerde (TG) belirgin azalmalar ve yüksek yoğunluklu lipoprotein kolesterolde (HDL-K) artış meydana gelir)
Karaciger Yağlanması(Dut yaprakları, yüksek yağlı diyetin kronik tüketimiyle oluşan vücut ağırlığı artışını baskılar)
Antioksidan(Dut yapraklarının serbest radikal oluşumuna ve oksidatif stres kaynaklı doku hasarına karşı etki ve Fe 3+ ‘yi Fe 2+’ ye indirgeyerek elektron bağışlama kapasitesini gösterir.)
National Library of Medicine’den yayınlanan bir araştırmaya göre, dut yaprağı lateks içerir(insanlar için hafif toksik olan ve mide bulantısına veya cilt tahrişine neden olabilen beyaz bir öz.) Lakin, insanların büyük bir çoğunluğu herhangi bir sorun yaşamadan dut yaprağı tüketebilmektedir.
Dut Yaprağını Nasıl Tüketeceğiz
Bir tatlı kaşığı toz (dut yaprağı) ya da 5 yaprak dut bir su bardağı sıcak su da 4 – 5 dakika bekletilip sabah ve akşam yemekten hemen önce içilir. Lakin günde 2 fincandan fazla içilmemelidir. Çünkü uzun süre ve günlük 5 – 6 fincan içildiğinde (kullanımda) yüksek potasyum içeriği nedeni ile böbreklerde sorun oluşturur. Önemli uyarı Hamileler ve emzirenler kesinlikle kullanmamalıdır.
Yemekten sonra bir fincan kahve içmek dut yaprağının potasyum yükü nedeni ile böbrek için oluşturabileceği olası zararı önler.
⭐️⭐️ Sağlıklı yetişkinlerde akut dut yaprağı ekstresi alımının zamanlamasının yemek sonrası glikoz metabolizması üzerindeki etkileri: randomize, plasebo kontrollü, çift kör bir çalışma https://www.nature.com/articles/s41430-023-01259-x
⭐️⭐️ Tip 2 diyabetli ve kontrol deneklerinde 75 g sakaroz alımına bağlı olarak dut yaprağı özütünün kan şekeri ve nefes hidrojen tepkisi üzerindeki etkisi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/17303787/
⭐️⭐️ Dut yaprakları ve kardiyometabolik risklere karşı potansiyel etkileri: kimyasal bileşimler, biyolojik özellikler ve klinik etkinliğin incelenmesi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC6130672/
Sınırlı Sorumluluk Beyanı: Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.
A vitamini tek bir besin maddesi değildir. β-karoten ve diğer karotenoidlerden sentezlenen, retinol,retinal veretinil esterleri (retinil palmitat vb gibi) gibi yağda çözünen çeşitli molekülleri kapsayan genel bir terimdir.
A vitamini, yiyeceklerde iki farklı türde bulunur.
Önceden oluşturulmuş A vitamini – Retinol ve Retinil Esterler – (Süt ürünleri, Karaciğer, Et, Balık, Tavuk, yumurta ve Balık gibi hayvansal ürünlerde bulunur)
Provitamin A – Karotenoidler – (Renki meyve, sebze ve yağlar gibi bitkisel gıdalarda bol miktarda bulunur.)
Vücudumuz her iki formu da direk kullanamaz.
Aktif formları olan Retinal ve Retinoik Aside dönüştürmesi gerekir.
Retinol ciltte ilk adımda Retinal‘ dönüşür. Retinal sonra Retinoik Aside dönüşür.
Bu sebeple Retinal, Retinol‘den daha hızlı etkilidir.
Vücut, Retinolün %75 ila %100’ünü ve çoğu durumda β-karotenin %10 ila %30’unu gıdalardan emebilir. Pişirme ve ısıl işlem, gıdalardanβ-karoten‘in biyoyararlanımını artırabilir.
1 İU A vitamini = 0.3 mikrogram Retinol » ~ 0.344 mikrogram Vitamin A asetattır.
1 IU A vitamini = 0.3 mikrogram Retinol » = 0.6 mikrogram beta karoten » = 1.2 mikrogram diğer karotenoidler’e eşittir.
A Vitamini Ne İşe Yarar?
Antioksidandır. Yaşlanmaya ve kanserli hücrelere karşı savaşır.
A vitamini olmadan proteinler kullanılamaz.
Metabolizmamızın sorunsuz çalışmasında
Embriyo gelişiminde
Büyümede, üremede
Çocuklarda boy uzamasında çok önemlidir.
Koku duyusu reseptörlerinde çok fazla miktarda vardır.
Kan yapımında
Bağışıklık sisteminde
Doku hücre büyümesinde
Dokuların ve hücrelerin yenilenmesinde görev alır, kemik ve diş yapısına katılır.
Bağırsak ve deri epitel doku yapımı, gelişimi ve korunmasında
Görmede gerekli olup, göz sinir yapısında yüksek miktarda bulunur.
Eksikliğinde ilk belirti göz kuruluğu, göz yaşı eksikliğidir. Korneada bozulmaya sebep olur.
Eksikliği Sperm ve Kalitesiz yumurtaya neden olur. Doğurganlık düşer, düşüklere sebep olur.
Demirin emilimine ve salınımında dolayısıyla hem vücudun oksijen (satürasyon) dengesinde, hemde demir eksikliği tedavisinde önemlidir.
Cilt sorunlarında *sivilce, iltihaplı sivilce, siyah noktalar, gözenekli yüz yapısı* çinko ile birlikte tedavi edicidir.
Ağız, mide ve ince bağırsakların ve idrar yollarındaki deri ve dokuların sağlıklı bir şekilde devamlılığını sağlayarak, enfeksiyonlara karşı koruyan karbon içerikli bir moleküldür.
Vücuda giren virüs, bakteri, mantar gibi patojenlerle ilk karşılasan ve savaşan mukoza yapıda, normal bağışıklık hücrelerinde bulunur. Eksikliğinde vücut enfeksiyona açık hale gelir.
Yeri gelmişken bir yanlışı düzeltelim: ”Havuç A vitamini deposudur” sözü sanıldığı gibi doğru degildir. Havuca o turuncu rengi veren β-karoten‘in yaklaşık %12 si A vitaminine dönüştürülür. Yediğimiz zaman da direkt A vitamini içermez.
Vitamin A eksikliği sağlığı olumsuz yönde etkileyebildiği gibi, fazlalığı da tehlikeli olabilir.
1. Potansiyel Antioksidandır
Provitamin A – Karotenoidler; β-karoten (güçlü bir antioksidandır), alfa-karoten ve β-kriptoksantin (Renki meyve, sebze ve yağlar gibi bitkisel gıdalarda bol miktarda bulunurlar.) Bu karotenoidler, vitamin A öncülleri olup oksidasyonu (en iyi O2 temizleyicidir) önlemede görev alırlar.
Karotenoidler, oksidatif stres meydana getirerek, DNA’ya zarar veren ve kanserin başlangıç aşamasında etkili olan serbest radikallerin etkisini yok ederler ve vücut dışına atılmasında etkili rol oynarlar.
Oksidatif stres; vücuda alınan oksijenin kullanımı ve metabolizması sırasında serbest radikal adı verilen hücre ve dokulara zararlı moleküllerin meydana getirdiği ortam zararına denir. Oksidatif stres diyabet, kanser, kalp hastalığı ve bilişsel gerileme gibi çeşitli kronik hastalıklarla ilişkilidir. Bu sebeple karotenoidlerden zengin beslenme kalp hastalığı, akciğer kanseri ve diyabet gibi hastalıkların oluşma riskini azaltmaktadır.
Serbest radikal; dış etkenlerle nedeniyle ortaya çıkarak hücre ve dokularla reaksiyona girip hasara neden olabilen ve vücutta doğal olarak üretilen moleküllerdir.
Sigara ve alkol kullanımı, β- karoten’in kandaki oranını % 20 civarında düşürmektedir.
2. Gözün temel besinidir
β-karoten retinada retinol‘e dönüşür ve karanlıkta görüş için gereklidir.
Aktif formu olan retinal, renk görme ve az ışıklı görme için gerekli bir molekül olan, Rodopsin oluşturmak için opsin proteini ile birleşir.
Kornea (gözün en dış tabakası) ve konjonktiva (gözün yüzeyini ve göz kapaklarının içini kaplayan ince zar) korunmasında ve beslenmesinde önemli rol oynar.
A vitamininin vücutta yeterli düzeyde olması “sarı nokta hastalığı” olarak bilinen yaşa bağlı makula dejenerasyonu (AMD) gibi bazı göz hastalıkları oluşumunu önler.
Yüksek β-karoten, alfa-karoten ve beta-kriptoksantin düzeylerinin oksidatif stres seviyelerini düşürerek maküler dokuyu koruması nedeniyle “sarı nokta hastalığı” olarak bilinen yaşa bağlı makula dejenerasyonu (AMD) riskini % 25’e kadar azaltabilmektedir.
Klinik çalışmalarda sentetik Vitamin A göz damlası, kuru göz tedavisinde etkili sonuç vermiştir. Diğer tedavilerin aksine, kuru gözün altta yatan nedeni olan, hücresel değişikleri tersine çevirmektedir.
3. Antikanserojendir
Vitamin A, antioksidan özellikleri nedeniyle, karotenoid bakımından zengin meyve ve sebzeler belirli kanser türlerine karşı koruma sağlayabilir.
Yapılan bir çalışmada, 10.000’den fazla erişkinin içinde;
1.grup Sigara içen ve kanında yüksek alfa-karoten ve beta-kriptoksantin olanlar
2.grup Sigara içmeyen ve kanında düşük alfa-karoten ve beta-kriptoksantin olanlar
1. gruptakilerin akciğer kanserinden ölüm riskinin % 46 – % 61 oranında daha düşük olduğu görülmüştür.
Deneysel test tüpü çalışmalarında; retinoidlerin mesane, meme ve yumurtalık kanseri gibi bazı kanser hücrelerinin büyümesini engelleyebildiği gözlenmiştir.
Yapılan çalışmalarda, pek çok besinde bulunan alfa karoten, β- karoten, likopen, lutein, kriptoksantin ve zeaksantin gibi belli başlı karotenoidlerin oluşumunu tamamlayıp depolandığı organlarda antikarsinojen olarak etki gösterdiği saptanmıştır.
β- karotenin başlangıçta bildirilen antikarsinojenik potansiyeli, tekli oksijeni söndürme, oksi-radikalleri temizleme ve serbest radikal reaksiyonlarını sonlandırma konusundaki özgül kapasitesine dayanıyordu. Ancak, yüksek oksijen basıncında ve oksidatif stres altında pro-oksidanlar olarak hareket ederek belirli diyet koşulları altında UV karsinogenezini şiddetlendirdikleri bildirilmiştir.
Bu yüzden β- karoten gibi provitamin A aktivitesi gösteren karotenoidlerin yanında kantaksantin, likopen lutein gibi provitamin A aktivitesi olmayan karotenoidler de antioksidan özelliklere sahiptir ve kanser oluşumunu bu şekilde engeller.
4. Doğurganlık ve Bebeğin Gelişiminde Etkilidir
Dişilerde, A vitamini eksikliğinin üreme sonuçları üzerindeki etkisi, eksikliğin ortaya çıktığı zamana ve şiddetine bağlıdır. Çiftleşmeden önce şiddetli A vitamini eksikliği ortaya çıktığında, vajinal yaymalarda sürekli olarak kornifiye hücreler bulunur ve üreme implantasyondan önce başarısız olur.
Gebe kişilerin fetal büyüme ve doku bakımı ve kendi metabolizmalarını desteklemek için ekstra A vitaminine ihtiyaçları vardır.
Tüm – trans retinoik asidin (RA) hem erkek hem de dişi üremeyi ve embriyonik gelişimi destekleyen A vitamini formudur.
A vitamini hem erkek hem de dişi üreme için esastır, çünkü sperm ve yumurta gelişiminde rol oynar.
A vitamini eksikliğinde epididim, prostat ve seminal vezikülün epitelinin tabakalı skuamöz keratinize epitel ile yer değiştirdiğini ve spermatogenezin durduğunu göstermiştir.
Yeterli A vitamini alımı olan emziren kişilerin anne sütü, bebeklerin yaşamlarının ilk 6 ayındaki ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli miktarda A vitamini içerir. Lakin, A vitamini eksikliği olan kişilerde, anne sütündeki A vitamini içeriği, yalnızca anne sütüyle beslenen bebeklerde yeterli A vitamini depolarını korumak için yeterli değildir.
Plasenta sağlığı, fetal doku gelişimi ve büyümesi için de kritik olması sebebiyle anne ve cenin sağlığının ve de gebe kalmaya çalışanların çok önemli ihtiyacıdır.
5. Bağışıklığı Güçlendirir
A Vitamini, vücudunuzu hastalıklardan ve enfeksiyonlardan koruyan tepkileri uyararak bağışıklık sağlığını etkiler.
Retinoid asit, doğuştan gelen bağışıklık sisteminin hücrelerinin farklılaşması, olgunlaşması ve işlevlerinin düzenlenmesinde önemli roller oynar.
Doğuştan gelen bağışıklık hücreleri, fagositoz ve sitotoksik aktivite yoluyla immün düzenleyici işlevler gerçekleştiren doğal öldürücü T hücrelerinin aktivasyonu yoluyla patojen istilasına anında yanıtlar başlatan makrofajlar ve nötrofillerden oluşur.
Hastalıklara karşı korunan immün yanıtlarda merkezi rol oynayan B ve T hücreleri de dahil olmak üzere belirli hücrelerin oluşturulmasında rol oynar.
Eksikliği, bağışıklık sisteminin tepkisini ve işlevini azaltan pro-inflamatuar moleküllerin seviyesinin yükselmesine neden olur.
HIV enfeksiyonlu hastalarda vitamin A eksikliğine sık rastlanır. Araştırmalarda HIV enfeksiyonlu kişilerin %15 den fazlasında vitamin A eksikliği saptanmıştır. Vitamin A eksikliği olan HIV’li hastalarda, olmayanlara göre yardımcı T hücre sayısı daha düşük saptanır. Vitamin A eksikliği HIV enfeksiyonu olanlarda ölüm oranlarının daha fazla olmasıyla da ilişkilidir. (34)
Vitamin A, oksidatif stresi kontrol altında tutarak, bağışıklık sisteminizi güçlendirerek ve bazı hastalıklara karşı koruyarak sağlığı olumlu yönde etkiler.
6.Kistik Fibroziz ve A Vitamini
Kistik fibrozlu kişilerin %90’ına kadarında pankreas yetersizliği vardır ve bu durum yağ emilimindeki zorluk nedeniyle A vitamini eksikliği riskini artırır. Sonuç olarak, kistik fibroz için standart bakım, A vitamini, diğer yağda çözünen vitaminler ve pankreas enzimleriyle ömür boyu tedaviyi içerir.
7. Gastrointestinal Rahatsızlıklar ve A Vitamini
Crohn hastalığı ve ülseratif kolitli çocukların yaklaşık dörtte birinde A vitamini eksikliği vardır; bu rahatsızlıklara sahip yetişkinlerde, özellikle de bu rahatsızlığa birkaç yıldır sahip olanlarda, A vitamini eksikliği riski daha yüksektir.
Yeni teşhis konmuş çölyak hastalığı olan bazı çocuklarda ve yetişkinlerde de A vitamini eksikliği vardır; glütensiz diyet bu eksikliği ortadan kaldırabilir, ancak her zaman ortadan kaldırmaz.
A Vitamini Eksikliğinde Neler Olur?
Kronik A vitamini eksikliğinin önemli etkisi enfeksiyonların (özellikle kızamık ve enfeksiyonla seyreden ishal) şiddetinin ve ölüm riskinin artmasıdır.
Çocuklarda önlenebilir körlüğün önde gelen nedeni Vitamin A eksikliğidir.
A vitamini seviyesi düşük çocuklarda solunum sistemi hastalıklarının en sık rastlanan virüslerden biri Respiratuar Sinsisyal Virüstür (RSV).
Vitamin A eksikliği, hamile kadınlarda anemi ve ölüm riskini arttırmakta, büyüme ve gelişmeyi yavaşlatarak fetüsü olumsuz yönde etkilemektedir.
Hiperkaratoz
Hiperkeratoz:epidermisin en dış kısmı olan stratum corneum’un kalınlaşmasıdır. Bu seviyede hücreler, kuru ve çok sert olmalarına yol açan bir protein olan keratinde yüksek oranda yüklüdür. Keratin derideki gözenekleri tıkayarak kaz derisi etkisi yapan bir proteindir. Bazı durumlarda, küçük veya büyük kuru ve pürüzlü cilt lekeleri oluşturan anormal bir keratin birikimi vardır.
Vitamin A eksikliğinin daha az ciddi belirtileri arasında hiperkeratoz ve akne gibi cilt sorunları bulunur.
Sivilce, sedef hastalığı, iktiozis, liken planus, Darrier Hastalığı, palmoplantar keratoderma, pitriazis rubra, pilaris Hiperkeratoz ile ilgili cilt sorunlarından bazılarıdır.
Bu hastalıkların tedavisi yüksek doz vitamin A dır. Vitamin A etkinliği retinol seviyesi, serum retinol bağlayıcı proteinin kapasitesini aşarak zarların düzgün yapısını bozup keratin üreten hücrelerde parçalanmaya yol açmasıyla oluşmaktadır. Bu durum hücresel bozulma ile oluşan yan etkilerini azaltmak için karotenlerin kulanımı da denenmektedir.
Vitamin A eksikliği derinleştikçe etkilenen solunum, gastrointestinal ve üriner sistem, mukozal bariyerler ile sorunlar artar.
Kseroftalmi
Kuru göz veya tıbbi adıyla kseroftalmi, gözyaşı üretiminin yetersiz olması veya gözyaşlarının hızla buharlaşması sonucu meydana gelir.
Vitamin A eksikliğine bağlı göz ile ilgili bütün bulgular için kseroftalmi terimi kullanılır.
Enfeksiyonlara uygun bir ortam oluşarak keratit, konjuktivit görülebilir.
Körlük vitamin A eksikliğinin en önemli komplikasyonlarından biridir.
A Vitamini Fazlalığında Neler Olur?
A vitamini yağda çözünen bir vitamin olup, fazlası karaciğerde depolanır ve birikir.
Akut A vitamini toksisitesi, Günlük Alınması Gereken Değer (RDA)’in 100 katından fazla aldıktan sonra günler ila haftalar içinde şiddetli baş ağrısı, bulanık görme, eklem ve kemik ağrısı, iştahsızlık, mide bulantısı ve kusma, baş dönmesi, kurumuş cilt, karaciğer hasarı, sarılık, gecikmiş büyüme, ciltte kırışıklık, kaşıntı, kas ağrıları ve koordinasyon sorunları ortaya çıkar.
Kronik toksisite, Günlük Alınması Gereken Değer (RDA)’in 10 katından daha fazla dozlar uzun süre boyunca alındığında karaciğer hasarı, artmış kranial basınç – beyin omurilik sıvısı basıncı artabilir, uyuşukluğa ve sonunda komaya ve hatta ölüme yol açabilir
Vitamin A toksisitesi annenin ve fetüs’ün sağlığını olumsuz etkile ve doğum kusurlarına neden olur
Besinlerle yüksek oranda karotenoid alımı toksisite ile ilişkili değildir, lakin araştırmalarda β-karoten takviyelerinin sigara içenlerde akciğer kanseri ve kalp hastalığı riskini artırdığı görülmüştür.
Kaza ile Vitamin A nın 100.000-300.000 IU (yüksek doz) alınması çocuklarda çok hızlı toksititeye yol açıp, kafa içi basınç artışına yol açar. Buna bağlı olarak baş ağrısı, kusma, eklem ağrısı, papil ödemi görülür. Vitamin dozu azaltıldığında şikayetler hızlıca geriler, tam iyileşme görülür.
Günlük A Vitamini Dozu
Önerilen günlük alım miktarı (RDA),’na uygun bir beslenme düzeni ile kolayca ulaşılabilir.
⭐️ * Erkekler için günde 900 mcg Vitamin A alımı önerilir.
⭐️ * Kadınlar için günde 700 mcg Vitamin A alımı önerilir.
Yetişkinlerde toksisite sınırı 10.000 IU (3.000 mcg) olarak kabul edilir.
Karaciğer gibi hayvansal kaynaklarla önceden oluşturulmuş A vitaminini tüketilmesi toksisiteye götürebilir lakin nadir bir süreçtir.
Toksisite en yaygın olarak aşırı takviye alımı ve Isotretinoin tedavisinde görülür.
A vitamini aktivitesi I.U (İnternasyonel Ünite) olarak ölçülür.
Bir IU, 3 mikrogram retinol ya da 6 mikrogram β-karoten eşittir.
A vitamini içeriğini azaltmamak için besinlerin aşırı pişirilmemesi gerekir,
Ultraviyole ışık da gıdanın A vitamini içeriğini azaltabilir. (Mango gibi meyvelerin kurutulması doğrudan güneş ışığı altında yapılmamalıdır.)
Önceden oluşturulmuş A vitamini (retinol, retinil esterler) bakımından zengin çok fazla besin kaynağı vardır. Yumurta sarısı, Sığır eti karaciğeri, Ciğer, Tereyağı, Morina karaciğeri yağı, Tavuk ciğeri, Somon, Çedar peyniri, Karaciğer, Uskumru, Alabalık.
Provitamin A Karotenoidler (β-karoten gibi) bakımından zengin çok fazla besin kaynağı vardır. Tatlı patates, Kabak, Havuç, Lahana, Ispanak, Karahindiba, Kırmızı Biber, Balkabağı
Önceden oluşturulmuş Vitamin A, bitki kaynaklı provitamin A karotenoid kaynaklarına göre vücudunuz tarafından daha kolay emilir ve kullanılır.
Vücudunuzun β-karoten gibi karotenoidleri aktif A vitaminine etkili bir şekilde dönüştürme yeteneği, genetik, beslenme, genel sağlık durumu ve ilaçlar gibi birçok faktöre bağlıdır.
Çeşitli yiyecekler ve porsiyon başına A vitamini içerikleri aşağıda listelenmiştir.
Tablodaki hayvansal kaynaklı yiyecekler öncelikli olarak önceden oluşturulmuş A vitamini içerir, bitki bazlı yiyecekler provitamin A içerir ve hayvan ve bitkilerden gelen bileşenlerin bir karışımı olan yiyecekler hem önceden oluşturulmuş A vitamini hem de provitamin A içerir.
DV = Günlük Değer. Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), tüketicilerin toplam diyet bağlamında gıdaların ve diyet takviyelerinin besin içeriklerini karşılaştırmalarına yardımcı olmak için DV’leri geliştirmiştir.
A vitamini için DV, yetişkinler ve 4 yaş ve üzeri çocuklar için 900 mcg RAE’dir.
Burada 1 mcg RAE = 1 mcg retinol, takviyelerden 2 mcg beta-karoten, gıdalardan 12 mcg beta-karoten, 24 mcg alfa-karoten veya 24 mcg beta-kriptoksantindir.
DV’nin %20 veya daha fazlasını sağlayan gıdalar yüksek besin kaynağı olarak kabul edilir, ancak DV’nin daha düşük yüzdelerini sağlayan gıdalar da sağlıklı bir diyete katkıda bulunur.
⭐️⭐️ WHO Kılavuzu: Gebe kadınlarda A vitamini takviyesi. Cenevre: WHO, 2011; WHO Kılavuzu: Doğum sonrası kadınlarda A vitamini takviyesi. Cenevre: WHO, 2011 https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/22516730/V
⭐️⭐️ A Vitamini, K Vitamini, Arsenik, Bor, Krom, Bakır, İyot, Demir, Manganez, Molibden, Nikel, Silisyum, Vanadyum ve Çinko için Diyet Referans Alımları https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/25057538/
Sınırlı Sorumluluk Beyanı: Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.
HbA1c, halk arasında üç aylık şeker olarak bilinir, diyabet takibinde, obezite, aşırı yorgunluk, halsizlikte gibi sağlık sorunlarının teşhisi ve takibinde oldukça önemlidir.
HbA1c normal değer aralığı % 4,7 ila % 5,6 dir.
Bağırsaklardan emilen glikoz kana geçer. Kandaki glikozu hücre içine alırız ve mitokondride enerjiye (ATP) çevirip kullanırız.
Damarlarımızda dolaşan glikozun miktarı 4 ila 4.5 gramı geçmez. Damarlarımızda pek çok molekül dolaşır.
Eritrosit (RBC) içerisinde bulunan Hemoglobin
Kan tetkiklerinde HGB olarak gördüğümüz bu “hem-o-globin” karbondioksiti dışarıya, oksijeni hücrelere taşımakla görevlidir.
Kalp, karbondioksit yüklü kirli kanı akciğere pompalar, oksijeni yine hemoglobin yüklenir ve kalp vücuda pompalar. Düzenli temiz bir döngü.
Hemoglobin çok düşerse kansızlık (anemi) düşünürüz ki oksijen az taşıyacağı için vucutta yorgunluk, halsizlik renkte solgunluk görülür
Demir eksikliğinde anemi görülür, çünkü HEM = demir zaten. Yani hemoglobinler yoğun demir içerir.
B12, B9, B6 eksikliğinde de anemi görülür. Çünkü bu kez de hemoglobinin icinde bulunduğu kırmızı kan hücresi (RBC), eritrosit üretimi düşer. RBC üretimi için bu üç vitamin şarttır. RBC yoksa hemoglobinde olmaz.
İşte kanda dolaşan şeker (glikoz) %4.5 ila 5.5 oranında HEMOGLOBİN’e bağlanır.
Eritrositlerin ömrü 120 gündür. Lakin yeni oluşanı olduğu gibi 119. gününde olanı da var. Hepsinde glikoz bağlı. Biz bunun ortalaması olan 60 günlük ortalamayı alıp bağlanma oranına bakarız.
Örneğin: “HbA1c oranı 5.5” deriz..
Üç aylık olarak isimlendirsek de aslında 60 – 62 günlük şeker ortalamasıdır.
Kan glikoz oranınız günlük hatta saatlik olarak bile değişir.
FAKAT HbA1c değişmez. Daima son 60 günü verir.
HbA1c 5.6 üzeri sıkıntılıdır ve tip-2 diyabet sinyali verir.
Şimdi; oksijen taşıması gereken hemoglobine fazla şeker bağlanırsa. Mesela HbA1c 7,5 olsun. Bu oksijen bağlayacak yerin azalması, hemoglobinin sağlıksız olması demektir.
Oksijen en çok neresi için lazım?
Beyin için tabi ki.. Beyine, nöronlara oksijen az gider. Buradan itibaren
Hafıza sorunu
Odaklanma sorunu
Berrak düşüneneme
Amiloid plakların artması ve Alzheimer’a öncülü durum
Kronik yorgunluk ve halsizlik başlar
Bu nedenle HbA1c değeri aslında sadece diyabet – obezite için değil her durum için önemli bir parametredir.
HbA1c Nasıl kontrol altında tutulur?
Öncelikle kandaki glikoz seviyesini yüksek tutmamak. Bunun için ise o glikozun hücreye girmesi ve enerjiye dönüşmesi lazım
Harcadığın enerji, kalori kadar beslenme. Eğer harcadığınızdan fazlası vücuda giriyorsa bu önceleri yağ olarak depolansa da sonra yine glikoza çevrilip kana salınacaktır.
Az ye sık ye şeklinde beslenme ASLA YAPILMA – MA – LIDIR.
Ağzımıza attığımız her lokmada ki bağırsaktan emilip kana karışan glikoza karşı pankreas insülin üretir.
İnsülin gidip hücrede reseptöre dokunacak, reseptöre dokununca kas hücresinde GLUT-4 kapısı açılacak ve glikoz kandan hücreye girip enerjiye çevrilecek. Bu durum ilk bakışta gayet güzel
Lakin AZ YE-SIK YE ile sürekli salgılanan İnsüline karşı reseptör duyarsızlaşır ve GLUT-4 kapısı açılmaz, glikoz hücreye giremez ve kanda kalır. Bu glikoz hemoglobine bağlanır
Ayrıca İnsülinin dokunduğu reseptör krom elementi ile çalışır, vücutta krom eksik bırakılmayacak, gerekirse takviye alınmamalıdır.
Eğer hücre zarları oksitlenirse yine insülin respetörleri düzenli çalışmaz. Aşırı geçirgen bağırsak, kana geçen toksinler, pestisitler hücre zarlarını oksitler. Bunun önlemenin yolu gerekirse ANTİOKSİDAN (Glutatyon, Resveratrol, Hesperidin) kullanmaktır.
En önemli konu ise beslenmedir.
Karbonhidrat az, protein ve sağlıklı yağ ağırlıklı beslenme doğru olanıdır.
kesinlikle sıfır karbonhidrat şeklinde beslenme olmamalıdır. %20-25 civarı karbonhidrat alımı gerekir.
Öğle yemeği tamamen kalkmalıdır.
Bir diğer konu ise akşam yemeğidir. Aksam yemeği olabildiğince erken yenmeli ve gece mutlaka aç yatılmalı. Bunun üzerine günlük 30 dakika kadar tempolu yürüyüş (egzersiz) yapılmalıdır.
HbA1c değeri oldukça önemli olup arada kontrol edilmeli ve kesinlikle 5.5 üzerine çıkartılmamalıdır. Norolojik semptomlar dahil bir çok şeyi önlemek için önemlidir.
Dr Mustafa KEBAT
Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü
Sınırlı Sorumluluk Beyanı: Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.