Yemiyorum Lakin Kilo Alıyorum Diyenler.!!

Neden Kilo Alıyorum?

”Az yemek yiyorum (Kime göre? Gerçekten az yediğini kabul edersek) lakin kilo alıyorum” olası nedenler şunlardır.

  • İnsülin DirenciKan şekeri artışları – Kan şekeri düzensizlikleri yağ depolanmasını artırır.
  • Hormonal dengesizliklerTiroid Dengesizliği (Hipotiroidi): Yavaş metabolizma kilo alımına yol açabilir.
  • Kötü / Yetersiz Uyku ve Stres: Kortizol artışı yağlanmayı artırır.
  • Düşük Kas Kütlesi: Az kas = düşük bazal metabolizma hızı.
  • Yanlış Besin Seçimi: “Az yiyorum” fakat karbonhidrat oranı yüksek olabilir.
  • Gizli Kaloriler: Atıştırmalıklar, soslar ve içeceklerdeki fark edilmeyen kaloriler.

Yanlış Besin SeçimiAlışkanlıkları sessizce kilo almanıza neden olur.
Kaloriler tüm olan bitenden sorumlu değildir. Bu sebeple kalori hesabı yapmadan nasıl düzelteceğinizi inceleyelim.

Besin Maddelerinin İşlendikçe Farklılaştığını Bilerek Tüketilmeli

Bir Elma – Taze, doğal haliyle elma.
Elma Püresi – Elmanın kabuklarının soyulup, haşlanarak veya ezilerek püre haline getirilmiş formu.
Elma Suyu – Püreden ya da doğrudan elmadan preslenerek elde edilen sıvı, genellikle süzülmüş ve şişelenmiş halde tüketilen içecek.

Hepsi de Elma işte değil mi?

Hepsi de aynı olması gerekir değil mi?
Lakin zannettiğiniz gibi değil.

Farklı sağlık etkileri var!
Peki…Neden?
Yiyeceklerin yapısı, vücudunuzun yiyeceği nasıl emdiğini ve işlediğini değiştiriyor ayrıca yediklerinizi besinsel değerleri de değişiyor!

Aşağıda tabloda ve alttaki açıklamalarda görebilirsiniz.

ÖzellikElma (100 g)Elma Püresi (100 g)Elma Suyu (100 g)
Kalori (kcal)527649
Karbonhidrat (g)13.8120.7311.3
Şeker (g)10.3917.39.6
Lif (g)2.41.00.2
Vitamin C (mg)4.61.00.9
Potasyum (mg)10790101

Doğal Elma: En yüksek lif ve vitamin içeriğine sahip olup, tokluk hissi sağlar ve kan şekerini dengeler.

Emilim ve Sindirim

Elma, yüksek lif içeriği sayesinde sindirimi yavaşlatır ve tokluk hissi sağlar. Lif, kan şekerinin ani yükselmesini engeller ve bağırsak sağlığını destekler. Ayrıca, elmanın çiğnenmesi, sindirim enzimlerinin salınımını tetikler ve sindirimi kolaylaştırır.

Elma Püresi: Sindirim sistemi hassas olanlar için uygun olabilir; ancak lif ve vitamin kaybı göz önünde bulundurulmalıdır.

Emilim ve Sindirim

Elma püresi, elmanın pişirilip ezilmesiyle elde edilir. Bu işlem, lif yapısını bir miktar bozar ve sindirimi kolaylaştırır. Lakin, lifin azalması nedeniyle tokluk hissi daha kısa sürer. Ayrıca, pişirme işlemi bazı ısıya duyarlı vitaminlerin (örneğin, vitamin C) miktarını azaltabilir.​

Elma Suyu: Hızlı enerji sağlar; ancak düşük lif içeriği nedeniyle kan şekerinde ani dalgalanmalara neden olabilir.​

Emilim ve Sindirim

Elma suyu, elmanın suyunun sıkılmasıyla elde edilir ve neredeyse tüm lif içeriğini kaybeder. Bu, şekerin hızla emilmesine ve kan şekerinde ani yükselmelere neden olabilir. Ayrıca, lifin yokluğu tokluk hissini azaltır ve aşırı tüketim kilo alımına katkıda bulunabilir.​

Elma ve Elma’ dan hazırlananların farklılığını okudunuz. Beslenmenizdeki farklılıkların kilo almanıza yada almamanıza etkisinin bir yönünü görmüş oldunuz.

Tam Yulaf – Öğütülmüş Yulaf

Özellikle zayıflama veya formda kalma maksadı ile yapılan diyetlerde sık karşılaştığımız Tam Yulaf ve Öğütülmüş Yulaf arasında ne fark var bir görelim.

Besin ÖğesiTam Yulaf (100 g)Öğütülmüş Yulaf (100 g)
Kalori389 kcal389 kcal
Karbonhidrat66.3 g66.3 g
Lif10.6 g9.4 g
Protein16.9 g16.9 g
Yağ6.9 g6.9 g
Demir4.7 mg4.7 mg
Magnezyum177 mg177 mg
Çinko3.97 mg3.97 mg
B1 Vitamini0.763 mg0.763 mg
Not: İşlenme süreci, lif miktarında hafif bir azalmaya neden olabilir.

Tabloda da gördüğünüz gibi Tam yulaf ve Öğütülmüş yulaf arasında LİF değerinde küçük bir (0,8g) fark mevcut. Lakin diğer ayrıntılarını incelediğimizde:

Tam Yulaf (Yulaf Taneleri / Oat Groats) – Kabukları çıkarılmış, ancak kesilmemiş veya ezilmemiş yulaf taneleridir. En az işlenmiş formdur.

Emilim ve Sindirim

  • Daha büyük parçacık yapısı nedeniyle sindirimi daha uzun sürer (yaklaşık 3-4 saat).
  • Beta-glukan gibi çözünür lifler, mide boşalmasını yavaşlatır ve tokluk hissini artırır.
  • Düşük glisemik indeksi sayesinde kan şekerinde ani yükselmelere neden olmaz.​

Vücut Üzerindeki Etkileri

  • Uzun süreli tokluk sağlar, bu da kilo kontrolüne yardımcı olabilir.
  • Sindirim süresinin uzunluğu, enerji salınımını dengeler.
  • Bağırsak sağlığını destekleyen prebiyotik etkileri vardır.

Hangi Durumlarda Tercih Edilmeli

  • Uzun süreli tokluk ve dengeli enerji salınımı isteniyorsa.
  • Kan şekeri kontrolü önemliyse (örneğin, diyabet hastalarında).
  • Bağırsak sağlığını desteklemek amacıyla.​

Öğütülmüş Yulaf (Yulaf Unu / Ground Oats) – Tam yulafın veya yulaf ezmesinin öğütülerek daha küçük parçalara veya un haline getirilmiş formudur. Bu işlem, sindirimi kolaylaştırır ve çeşitli tariflerde kullanımını sağlar.​

Emilim ve Sindirim

  • Daha küçük parçacık yapısı, sindirimi hızlandırır (yaklaşık 1.5-2 saat).
  • Lif miktarındaki azalma, tokluk süresini kısaltabilir.
  • Daha yüksek glisemik indeksi, kan şekerinde daha hızlı yükselmelere neden olabilir.

Vücut Üzerindeki Etkileri

  • Hızlı enerji sağlar, bu nedenle spor öncesi öğünlerde tercih edilebilir.
  • Daha hızlı sindirim, bazı bireylerde kan şekeri dalgalanmalarına neden olabilir.
  • Lif içeriği azaldığı için bağırsak sağlığı üzerindeki olumlu etkileri sınırlı olabilir.​

Hangi Durumlarda Tercih Edilmeli

  • Hızlı enerji ihtiyacı varsa (örneğin, spor öncesi).
  • Sindirim sistemi hassasiyeti olan bireylerde.
  • Fırıncılık ve çeşitli tariflerde kullanım kolaylığı için.​

Tam Yulaf ve Öğütülmüş Yulaf, benzer besin değerlerine sahip olsalar da, işlenme düzeyleri nedeniyle sindirim hızları ve vücut üzerindeki etkileri yukarıda ayrıntıları ile de gördüğünüz gibi farklılık gösterir.

Tam Badem – Badem Unu

Gündelik yaşamda çerez olarak tüketilse de zayıflama veya formda kalma maksadı ile yapılan diyetlerde zaman zaman karşılaştığımız Tam Badem ve Badem Unu arasındaki farklara da bakalım.

Besin ÖğesiTam Badem (100 g)Badem Unu (100 g)
Kalori598 kcal571 kcal
Karbonhidrat19.5 g12 g
Lif12 g10 g
Protein21 g24 g
Yağ49 g54 g
Kalsiyum234 mg244 mg
Demir4.7 mg6 mg
E VitaminiYüksekYüksek

Tam Badem – Tam badem, badem ağacının (Prunus dulcis) meyvesinin kabukları çıkarılmış, doğal ve işlenmemiş halidir. Genellikle çiğ veya kavrulmuş olarak tüketilir. Yüksek miktarda E vitamini, sağlıklı yağlar, protein, lif ve çeşitli mineraller içerir. Tam badem, atıştırmalık olarak tüketilebildiği gibi, çeşitli yemek ve tatlı tariflerinde de kullanılabilir.​

Emilim ve Sindirim

  • Yüksek lif içeriği sayesinde sindirimi yavaşlatır, tokluk hissi sağlar ve kan şekerinin ani yükselmesini engeller.
  • Çiğneme süreci, sindirim enzimlerinin salınımını tetikler ve sindirimi kolaylaştırır.
  • İçerdiği sağlıklı yağlar ve proteinler, enerji sağlar ve kas yapısını destekler.​

Vücut Üzerindeki Etkileri

  • Kalp sağlığını destekleyen tekli doymamış yağ asitleri içerir.
  • Antioksidan özelliklere sahip E vitamini açısından zengindir.
  • Düzenli tüketimi, kolesterol seviyelerini dengelemeye yardımcı olabilir.

Hangi Durumlarda Tercih Edilmeli

  • Atıştırmalık olarak doğal ve işlenmemiş bir seçenek arayanlar için idealdir.
  • Uzun süreli tokluk hissi ve dengeli enerji salınımı isteyen bireyler için uygundur.
  • Diyetlerinde lif alımını artırmak isteyenler için önerilir.​​

Badem Unu – Badem unu, kabukları soyulmuş bademlerin öğütülmesiyle elde edilen, ince dokulu ve açık renkli bir un çeşididir. Doğal olarak glutensizdir ve düşük karbonhidrat içeriğine sahiptir. Bu özellikleri sayesinde, özellikle glutensiz beslenme tarzını benimseyenler ve düşük karbonhidrat diyeti uygulayanlar tarafından tercih edilir. Badem unu, kek, kurabiye, ekmek gibi fırın ürünlerinde beyaz unun yerine kullanılabilir.

Emilim ve Sindirim

  • İşlenmiş formu nedeniyle sindirimi daha hızlıdır; bu, bazı bireylerde kan şekerinde daha hızlı yükselmelere neden olabilir.
  • Lif miktarındaki azalma, tokluk süresini kısaltabilir.
  • Yüksek protein ve yağ içeriği, enerji sağlar ve kas yapısını destekler.​

Vücut Üzerindeki Etkileri

  • Glutensiz olması nedeniyle çölyak hastaları ve gluten intoleransı olan bireyler için uygundur.
  • Yüksek protein içeriği, kas gelişimini destekler.
  • Tariflerde un yerine kullanıldığında, besin değerini artırır.​

Hangi Durumlarda Tercih Edilmeli

  • Glutensiz diyet uygulayan bireyler için un alternatifi olarak kullanılabilir.
  • Fırıncılık ürünlerinde besin değerini artırmak isteyenler için uygundur.
  • Daha hızlı sindirilen bir enerji kaynağı arayan sporcular için tercih edilebilir.​​

Saat 21.00 den Sonra Yemek Vücuda Eziyet Olduğu Bilinmeli

Yemek yemenin zamanlaması önemlidir.
Metabolizmanız uyurken – dinlenirken, bazal hıza geçtiğinde dinlenmek ister. Sağlıklı gıdalar (meyve, kuruyemiş gibi ) bile olsa atıştırmalık tüketmek dinlenme ihtiyacı olan organ ve sistemleri yorar.

Reflü ve Mide Yanması – Yatmadan kısa süre önce yemek yemek, mide asidinin yemek borusuna geri kaçmasına yol açabilir. Bu durum, gastroözofageal reflü hastalığı (GERD) olarak bilinir ve mide yanması, göğüs ağrısı gibi semptomlarla kendini gösterir.​

Sindirim Sürecinin Bozulması – Gece saatlerinde vücut, sindirim faaliyetlerini yavaşlatır. Bu nedenle, geç saatlerde tüketilen yiyecekler daha zor sindirilir ve bu durum hazımsızlık, şişkinlik gibi sorunlara yol açabilir.

Kan Basıncında Değişiklikler – Gece tüketilen yüksek yağ ve tuz içeriğine sahip yiyecekler, kan basıncında ani değişikliklere neden olabilir.​

Kalp Hastalıkları Riski – Düzenli olarak gece geç saatlerde yemek yemek, kardiyovasküler sistem üzerinde stres oluşturabilir ve kalp hastalıklarının oluşum riskini artırabilir.

Uyku Kalitesinin Bozulması – Geç saatlerde yemek yemek, uyku düzenini bozabilir. Bu durum, sinir sisteminin dinlenmesini engelleyerek, genel sinir sistemi sağlığını olumsuz etkileyebilir.

Hormon Dengesinin Bozulması – Gece yemek yemenin melatonin ve leptin gibi hormonların dengesini bozduğu ve bu da uyku ve iştahı olumsuz etkilediği bilinmektedir.

Bağışıklık Fonksiyonlarının Zayıflaması – Gece açlığı, bağışıklık sisteminin düzenlenmesine yardımcı olabilir. Gece yemek yemek, bu süreci engelleyerek bağışıklık fonksiyonlarını zayıflatabilir. ​

Bilişsel Fonksiyonların Zayıflaması – Gece geç yemek yemenin beyin sağlığınız için de zararlı olduğu ortaya çıkıyor. Yemek zamanlamasının beyin fizyolojisi ve davranışı üzerinde geniş kapsamlı etkileri vardır. Düzensiz yeme düzenleri sirkadiyen sistemi etkiler ve bu da beynin öğrenme, konsantrasyon ve ezberleme becerisini etkiler.

Sağlıklı yaşam için yemek saatlerine dikkat etmek ve gece geç saatlerde yemek yemekten kaçınmak gereklidir.

Çok Hızlı Yemek Yememeniz Gerektiğini Bilin

Çiğneme sayısının değişmesinin çok fark etmeyebilir gibi görünebilir. Lakin çiğneme sayısını artırdığınızda farkında olmadan % 20 daha az yemenizi sağlar.
Tokluk hissi için midenizden sinyallerin beyninize ulaşması gerekir. Bu sinyallerin iletimi midenin doluluğu ile ilgili olup gecikmeli olarak beyne ulaşır.

Çiğneme hareketleri de tokluk hormonu salınımına yol açar. Hatta sakız çiğnemek bile tokluk hissi yaratabilir.

Hızlı yemek, gecikmeli sinyaller beyne ulaşıp tokluk hissi yaratmadan çok daha fazla yemeğin yenmesine yol açar.

Çok hızlı yemek = kilo alımı

Paketlenmiş Ürünlerin Zararlarından Korunun

Paketlenmiş atıştırmalıkların hemen hemen tamamında sağlığınız için zararlı kimyasallar kullanılmaktadır.

Monosodyum Glutamat (MSG) – E621

  • Kullanım Alanı: Lezzet artırıcı olarak çorba, cips, bulyon ve hazır yemeklerde.
  • Zararları: Baş ağrısı, mide bulantısı, çarpıntı, astım atakları ve nörolojik hassasiyetlere yol açabilir.

Aspartam – E951

  • Kullanım Alanı: Diyet içecekler, sakızlar ve düşük kalorili tatlılarda.
  • Zararları: Baş ağrısı, baş dönmesi, bayılma, alerjik reaksiyonlar ve çocuklarda nörolojik gelişim sorunlarına neden olabilir.

Sodyum Nitrit – E250

  • Kullanım Alanı: İşlenmiş et ürünlerinde renk ve raf ömrünü artırmak için.
  • Zararları: Nitrozaminlere dönüşerek mide ve bağırsak kanseri riskini artırabilir. ​

Yapay Renklendiriciler (E102, E110, E129)

  • Kullanım Alanı: Şekerlemeler, meyve suları ve cipslerde renk vermek için.
  • Zararları: Hiperaktivite, alerjik reaksiyonlar ve bazı durumlarda kanser riski ile ilişkilendirilmiştir​.

Glukoz-Fruktoz Şurubu

  • Kullanım Alanı: Tatlandırıcı olarak kek, bisküvi ve gazlı içeceklerde.
  • Zararları: Obezite, insülin direnci ve karaciğer yağlanmasına katkıda bulunabilir.​

BHA ve BHT (Butillenmiş Hidroksianisol ve Hidroksitoluen)

  • Kullanım Alanı: Yağlı atıştırmalıkların raf ömrünü uzatmak için.
  • Zararları: Hormon dengesizlikleri ve bazı kanser türleri ile ilişkilendirilmiştir.​

Sakız Mayası ve Parafin

  • Kullanım Alanı: Sakızların yapısal bileşenleri olarak.
  • Zararları: Sindirim sorunları ve çocuklarda nörolojik gelişim üzerinde olumsuz etkiler.​

Sodyum Sülfit – E250

  • Kullanım Alanı: Kurutulmuş meyveler ve bazı atıştırmalıklarda koruyucu olarak.
  • Zararları: Astım atakları ve alerjik reaksiyonlara neden olabilir.

Potasyum Bromat

  • Kullanım Alanı: Fırın ürünlerinde kabartıcı olarak.
  • Zararları: Kanserojen etkileri nedeniyle birçok ülkede yasaklanmıştır.

Sülfür Dioksit

  • Kullanım Alanı: Kurutulmuş meyvelerde renk koruyucu olarak.
  • Zararları: Solunum yolu tahrişi ve alerjik reaksiyonlara yol açabilir.

Gıda kimyasalları maalesef çok fazla olduğu için bu yazıda sadece en sık kullanılanlardan 10 tanesini örnek olarak sizlere sunuyorum.

Ayrıca,

Yapay tatlandırıcılar (aspartam, sukraloz ve benzeri) Mikrobiyom dengesini bozabilir. Firmicutes/Bacteroidetes oranını bozar (obezite ile ilişkili).

Trans yağlar (hidrojenize yağlar) – Kalp hastalığı ve inflamasyonla bağlantılıdır.

Emülgatörler (Polisorbat-80 vb gibi) bağırsak bariyerini zayıflatır (Sızdıran Bağırsak Sendromu).

Mikroplastik & Ağır Metal Maruziyeti – Plastik ambalajlardan fitalatlar ve BPA gıdaya geçer (hormon bozucu etki). Paketli ürünlerde kadmiyum, kurşun vb gibi ağır metaller birikebilir.

Etiketleri Okuyarak Tercih Edin – Ürün etiketlerini dikkatlice okuyarak katkı maddelerini kontrol etmelisiniz. Sevdiğiniz – vazgeçemediğiniz kutulu ürünlerin içindekiler bölümünde yer alan maddelerin hepsinin zararlarını internette rahatlıkla bulabilirsiniz. Sevdiğiniz – vazgeçemediğiniz kutulu ürünlerin içindekiler bölümünde yer alan maddelerin hepsinin zararlarını internette rahatlıkla bulabilirsiniz.

Doğal Ürünleri Tercih Etme – Katkı maddesi içermeyen doğal ve organik ürünleri tercih etmelisiniz.

Ev Yapımı Atıştırmalıkları Tercih Edin – Evde hazırlanan atıştırmalıklar, katkı maddelerinden kaçınmanın en etkili yoludur.

Turasızlık – Düzensizlik

Tutarsızlık – Düzensizlik vücudunuzun dengesini düzenini bozar.
Kişinin yaşam tarzı, sağlık durumu veya tercihine göre günlük öğün sayısının düzenini sağlamalıdır. Günde 3 öğünden → 6 öğüne → 1 öğüne gibi geçişler yapılması metabolizmanız üzerinde olumsuz etki gösterir.
Ayı şekilde Tutarlılık – Düzen uyku için de geçerlidir. Bioritminizi mümkün olduğunca güneşe göre ayalamalısınız. Hücrelerinizin saatleri vardır. Düzensiz yemek ve uyku = hormonal kaos.
Tutarlılık ve düzen bedensel sağlığınız için çok önemlidir.

Kişisel Beslenme Eğitimi

Kişinin beslenme konusunda kişinin kendisini eğitmesi (beslenme tercihi – damak tadını da dikkate alarak) çok önemlidir.

Başlangıç olarak tablodaki eğitim konularını okuyarak başlayabilirsiniz.

Eğitim Konusuİçerik Özeti
Metabolizma ve Hormonlarİnsülin, leptin, tiroid etkileri
Besin Okuma EğitimiEtiket okuma, gizli şekerler, katkılar
Duygusal Yeme ve FarkındalıkAçlık-tokluk farkı, stresle baş etme yolları
Keto Uyumlandırma ve GeçişKetozise geçişte yapılacaklar, geçici semptom yönetimi
Egzersiz ve Kas KütlesiKas geliştirici egzersizlerin metabolizmaya etkisi
Uyku ve Stres YönetimiMelatonin, kortizol, gece atıştırmasının neden olduğu hormonal bozulmalar

Bedeniniz Emanetinizdir

Sağlıklı beslenmek demek takıntılı olmak değildir. Bedeninize ve yaşama saygıdır.

Aklınızı kullanın beslenmenizi sağlıklı ve düzenli hale getirin ve ömür boyu uygulayın.

  • Daha yavaş çiğneyin
  • Ketojenik beslenin
  • İki öğünden fazla beslenmeyin
  • Asla ara öğün – atıştırmalık tüketmeyin
  • Tutarlı ve dengeli bir rutin oluşturun
  • Doğal gıdalara öncelik verin
  • İşlenmiş gıdalardan uzak durun
  • Saat 19.00 dan sonra yemek – atıştımalık yemeyin
  • Yeme düzeninizi bozduğunuzda ”Buraya kadarmış” demeyin. Her zaman hata yapılabilir. Önemli olan hatanızı düzeltip, yolunuza doğrularla devam etmeniz.

Can Boğazdan Geldiği Gibi Boğazdan da Gider

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Sağlıksız Beslenme Alışkanlıkları ve Obezite: Doğu Akdeniz Bölgesi’nde Bulaşıcı Olmayan Hastalıkların Ötesinde Başlıca Risk Faktörleri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/35369054/

⭐️⭐️ Gıda katkı maddelerinin kronik tüketimi, mikrobiyota bağırsak-beyin ekseninde değişikliklere yol açıyor https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S0300483X21003231

⭐️⭐️ Zehirlenmeyi Siz Tercih Ediyorsunuz! https://tetkik.com.tr/2025/04/09/25214/

⭐️⭐️ Mısırözü Yağı – Mısır Şurubu Akciğer Kanseri ile İlişkili https://tetkik.com.tr/2025/04/07/misirozu-yagi-misir-surubu-akciger-kanseri-sebebi/

⭐️⭐️ Pestisit – Risk – Kanser https://tetkik.com.tr/2025/01/12/20107/

⭐️⭐️ Mikroplastik İçiyorsunuz https://tetkik.com.tr/2024/12/14/17667/

⭐️⭐️ Gıdalarınızda Alüminyumdan Uzak Durun https://tetkik.com.tr/2024/11/29/12007/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Matcha İle Farklı Tarifler

Matcha, zengin antioksidan içeriğine sahiptir.

Matcha‘ yı sadece çay yapımında değil, tatlılar, sütlü içecekler ve hamur işlerinde de kullanılabilirsiniz.

Matcha, doğru kaynaklardan alındığında ve ölçülü tüketildiğinde; vücut ve zihin sağlığına çok yönlü katkılar sunan doğal bir süper besindir. Lakin her şeyde olduğu gibi aşırıya kaçıldığında olası zararları göz ardı edilmemelidir.

Sizlere pratik ve sağlıklı bazı tarifler vererek vücudunuz için yararlı etkileri olacağına emin olduğum Matcha‘yı yaşamınıza dahil etmeye çalışacağım.

Gençlerin gözde içeceklerinden biri olan latte ile başlayalım.

Matcha Latte

Malzemeler

  • 1 çay kaşığı Matcha tozu
  • 1/2 çay bardağı sıcak su
  • 1 su bardağı süt (isteğe bağlı katkısız bademde kullanılabilir)
  • 1 tatlı kaşığı bal veya reçel suyu (isteğe bağlı lakin bal muhakkak sıcakken konulmamalıdır)

Yapılışı

  1. Matcha tozunu sıcak suyla bir kasede karıştırarak homojen bir kıvam elde edin.
  2. Ayrı bir tencerede sütü ısıtın (kaynamamasına dikkat edin).
  3. Sıcak sütü Matcha karışımına ekleyin ve karıştırın.
  4. Tatlandırıcı olarak reçel suyu veya istediğinizi ekleyin ve karıştırarak bir süre daha ısınınca içebilirsiniz. (Bal koymayı düşünüyorsanız kesinlikle sıcakken eklemeyin.)

Özellikle spor sonrası hafif bir öğünün sonuna eklenebilecek ağız tadı içinn parfe…

Matcha Yoğurtlu Parfe

Malzemeler

  • 1 su bardağı yoğurt (süzme yoğurt tercih edebilirsiniz)
  • 1 tatlı kaşığı Matcha tozu
  • 1 yemek kaşığı bal veya akçaağaç şurubu
  • Granola veya yulaf
  • Taze meyveler (çilek, yaban mersini gibi)

Yapılışı

  1. Yoğurdu bir kaseye alın, içine Matcha tozunu ve balı ekleyin.
  2. Karıştırarak yoğurtla iyice karışmasını sağlayın.
  3. Bir bardak veya kaseye önce yoğurt karışımını ekleyin, ardından granola ve taze meyveleri koyun.
  4. Kat kat yerleştirerek servise sunun.

Yine tatlıyı – şekeri bırakmakta zorlananlar için güzel bir alternatif Cheesecake..

Matcha Cheesecake

Malzemeler

  • 200 gr krem peyniri
  • 1 su bardağı süt
  • 1 paket bisküvi (tercihen kepekli)
  • 1 yemek kaşığı Matcha tozu
  • 2 yemek kaşığı bal veya şeker
  • 1 tatlı kaşığı vanilin
  • 1 tatlı kaşığı limon suyu

Yapılışı

  1. Bisküvileri ufalayın ve tabanına yerleştireceğiniz kek kalıbının altına yayın.
  2. Krem peynir, süt, Matcha tozu, bal, vanilin ve limon suyunu karıştırarak pürüzsüz bir kıvam elde edin.
  3. Karışımı bisküvi tabanının üzerine dökün ve buzdolabında en az 4 saat bekletin.
  4. Soğuduktan sonra üzerine taze meyvelerle süsleyerek servis yapın.

Eveeett… Sağlık için doğru bulmadığım bir tarif. Lakin dışarıda içinde ne olduğunu bilmediğiniz katkılı bir kek – pastaya üstelik de para vererek kendinize zarar vereceğinize en azından içinde ne olduğunu bildiğiniz ve elinizin lezzetinin bulaştığı keki yiyin bari…

Matcha Kek

Malzemeler

  • 2 su bardağı un
  • 1/2 su bardağı toz şeker
  • 1 çay kaşığı kabartma tozu
  • 1 tatlı kaşığı Matcha tozu
  • 1/2 su bardağı sıvı yağ
  • 2 yumurta
  • 1/2 su bardağı süt
  • 1 çay kaşığı vanilin

Yapılışı

  1. Fırını 180°C’ye ısıtın ve kek kalıbını yağlayın.
  2. Un, şeker, kabartma tozu ve Matcha tozunu karıştırın.
  3. Ayrı bir kapta yumurtaları, sıvı yağı, sütü ve vanilini çırpın.
  4. Kuru malzemeleri ıslak karışıma ekleyin ve karıştırarak homojen bir kıvam elde edin.
  5. Karışımı kalıba dökün ve yaklaşık 30-35 dakika kadar pişirin.
  6. Kekin piştiğini bir kürdan ile kontrol ederek soğutun ve dilimleyerek servis yapın.

Başladık ya sağlıklı olmayan şeker – un içeren tariflere olmazsa olmaz kurabiye ile tarif fasllını sonlandıralım…

Matcha Çikolatalı Kurabiye

Malzemeler

  • 1 su bardağı un
  • 1/2 su bardağı kakao
  • 1 yemek kaşığı Matcha tozu
  • 1/2 su bardağı tereyağı
  • 1/2 su bardağı şeker
  • 1 yumurta
  • 1 çay kaşığı vanilin
  • 1/4 su bardağı bitter çikolata parçaları

Yapılışı

  1. Fırını 180°C’ye ısıtın ve tepsiye yağlı kağıt serin.
  2. Tereyağını, şekeri ve yumurtayı bir kapta çırpın.
  3. Un, kakao, Matcha tozu ve vanilini ekleyip karıştırın.
  4. Çikolata parçalarını da ekleyip hamuru yoğurun.
  5. Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp tepsiye yerleştirin.
  6. 10-12 dakika kadar pişirin ve soğuduktan sonra servis yapın.

Bu tariflerle, sizlere Matcha’nın farklı tatları ve kullanım alanlarıyla her biri, zengin antioksidanları ve hafif bitkisel tadı ile hem sağlıklı hem de lezzetli seçenekler sundum. Eminim ki sizler çok daha fazla çeşitli sağlıklı ve lezzetli tarifler üretebilirsiniz.

Sağllığınıza dikkat etmenin en önemli unsurlarından biri de sağlıklı – yeterli ve doğru beslenmenizdir. Unutmayın ki tükettiğiniz miktar da sağlınız için için çok önemlidir.

Afiyet Olsun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Matcha Yeşil Çayının Sağlık Faydaları ve Kimyasal Bileşimi: Bir İnceleme https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC7796401/

⭐️⭐️ Matcha yeşil çayının insan dışkı mikrobiyotası üzerindeki etkisini değerlendiren randomize, çift kör bir çalışma https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC10017316/

⭐️⭐️ Matcha Yeşil Çay: Kimyasal Bileşim, Fenolik Asitler, Kafein ve Yağ Asidi Profili https://www.mdpi.com/2304-8158/13/8/1167

⭐️⭐️ Matcha üzerine bir inceleme: Kimyasal bileşim, sağlık yararları, kemometrik ve çoklu omiklerin uygulanmasıyla kalite kontrolüne ilişkin bilgiler https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S0963996923005525

⭐️⭐️ Matcha çayının terapötik potansiyeli: İnsan ve hayvan çalışmaları üzerine eleştirel bir inceleme https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC9792400/

⭐️⭐️ Japon Matcha Yeşil Çayının Antioksidan Aktivitesine Geriye Dönük Bakış – Coşku Eksikliği mi? https://www.mdpi.com/2076-3417/11/11/5087

⭐️⭐️ Matcha yeşil çay içeceği yorgunluğu azaltır ve direnç antrenmanına bağlı adaptasyonu destekler https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC10320999/

⭐️⭐️ In Vitro Sindirimin Matcha Çayı (Camellia sinensis) Aktif Bileşenleri ve Antioksidan Aktivitesi Üzerindeki Etkisi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC9137484/

⭐️⭐️ Bilişsel gerileme yaşayan yaşlı yetişkinlerde matcha yeşil çayının bilişsel işlevler ve uyku kalitesi üzerindeki etkisi: 12 ay boyunca yürütülen randomize kontrollü bir çalışma https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC11364242/https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC11364242/

⭐️⭐️ Çayın doğal bir bileşeni olan L-theanine ve zihinsel durum üzerindeki etkisi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/18296328/

⭐️⭐️ Matcha’nın sulu özütü ve kalıntısının yüksek yağlı diyetle beslenen farelerde antioksidan durumu ve lipid ve glikoz seviyeleri üzerindeki etkileri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/26448271/https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/26448271/

⭐️⭐️ Japonya’da yeşil çay tüketimi ve kardiyovasküler hastalık, kanser ve tüm nedenlere bağlı ölüm oranı: Ohsaki çalışması https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/16968850/https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/16968850/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

İdeal Su İçmek İster misiniz?

Hem dünyanın hem de vücudumuzun önemli bir miktarını oluşturan, hayatımızın merkezinde ve vücudumuzun her hücresinde aktif rol oynayan lakin değerinin pek de farkında olmadığımız su..

Ne içerdiğini, pH seviyesini, sertlik derecesini ya da mineral dengesini düşünmeden içtiğimiz su..

İdeal Su

Var mı gerçekten ideal su?

Yada nedir ideal su?

Peki vücudumuzun önemli bir kısmını oluşturan suyun kalitesi nasıl?

Eveet bir düşünün içinizde organlarınızda, dokularınızda, hücrelerinizde bulunan su nasıl? İdeal mi?

Hiç düşündünüz mü?

Bardağınızdaki suyun içine istemediğiniz bir şey (Toz, sinek vb gibi) düşünce su kirleniyor da solunumla (Sigara, toz vb gibi), ağız yoluyla (işlenmiş gıdalar, şeker vb gibi) ve deri yoluyla (Kimyasallar – kozmetikler, koruyucular vb gibi) giren kirleticiler vücudunuzun suyunu ne hale getiriyor düşündünüz mü?

Biz dönelim içtiğimiz suyun ideal olup olmadığına.

İdeal içme suyu, yalnızca temiz ve mikropsuz değil, aynı zamanda dengeli mineral içeriğine ve uygun pH değerine sahip olması gerekir.

Su Hayattır Lakin Hangi Su?

Vücudumuzun %60 – 70 ‘i sudan oluşur. Bebeklerde bu oran %75’e kadar çıkar.

Bu su oranının dengede olması, yaşamımızın devamı için kritik öneme sahiptir.

Su;

  • Besinlerin hücrelere taşınmasını
  • Atıkların uzaklaştırılmasını
  • Sıcaklık dengesinin korunmasını
  • Beyin işlevlerinin sağlıklı çalışmasını sağlar.

Lakin su deyip geçmeyin. Çünkü her su, vücudumuza aynı faydayı sağlamaz.

Suyun içeriği miktarı kadar önemlidir. O sebeple şu soruyu sormalıyız Su Hayattır lakin Hangi Su?

Sular Arasında Ne Farklar Var?

Raflarda yer alan, evinize sipariş etmeyi tercih ettiğiniz onlarca marka su var. Hepsinin içeriğinde de farklılıklar var.

İçeriklerine girmeden önce elde ediliş şekillerine göre su çeşitlerinin başlıcalarına bakalım.

  • Arıtılmış sular – Genellikle düşük Toplam Çözünmüş Maddeye (TDS) sahiptir, mineralleri yok denecek kadar azdır.
  • Doğal kaynak suları – Toplam Çözünmüş Madde (TDS), pH ve mineral dengesi bakımından daha doğaldır.
  • Alkali sular – pH değeri 8.0’in üzerinde, bazıları iyonize edilmiş formdadır.

Bu suların her biri farklı etiklere sebep olur. Lakin sürekli olarak çok düşük Toplam Çözünmüş Maddeli (TDS), minerali sıfırlanmış su içmek vücutta elektrolit eksikliği ve doku yorgunluğu gibi sorunlara yol açar.

Sadece Su Değil, Vücuduna Uyum

İçilebilir Su

İçilebilir suyun içeriğinde neyin ne kadar olması veya olmaması konusunda farklı otoritelerin (Türk Standartları Enstitüsü, Avrupa Birliği, Dünya Sağlık Teşkilatı) aynı ve farklı kriterlerini aşağıdaki tabloda görebilirsiniz.

İÇME SUYU KALİTE PARAMETRE DEĞERLERİ
Kabul Edilebilir Maksimum Değerler
STANDARTLARTSE 266 Türk Standartları EnstitüsüEC – Avrupa BirliğiWHO – Dünya Sağlık Teşkilatı
Mikrobiyolojik EMS/100 mL
Koliform000
Esherichia Coli (E.Coli)000
Toplam Koloni Sayısı (22C’)20  
Toplam Koloni Sayısı (37C’) 5  
C.perfringers000
Pseudomonas Aeruginosa000
Kimyasal mg/L
pH6,5-9,56,5-9,56,5-9,5
İletkenlik 20′ (uS/cm)250025002500
Nitrat (NO3)505050
Nitrit (NO2)0,500,500,50
Bor (B)1,02,02,0
Nikel (Ni)0,020,020,02
Arsenik (As)0,010,010,01
Kadminyum (Cd)0,0050,0050,003
Civa0,0010,0010,001
Krom Toplam (Cr)0,050,050,05
Baryum   
Florür (F)1,501,501,50
Kurşun (Pb)0,010,010,01
Siyanür (CN)0,050,050,07
Bromat (Br)0,010  0,010  0,025
Benzen (C6H6)0,0010,0010,010
Selenyum (Se)0,0100,0100,010
Antimon (Sb)0,0050,0050,005
Bakır (Cu)2,02,02,0
Fosfor0,4-5,00,4-5,0 
Demir (Fe)0,20,20,3
Çinko 5,0  
Mangan (Mn)0,050,050,10
Magnezyum (Mg)5050 
Alüminyum (Al)0,200,200,20
Amonyum (NH4)0,500,501,50
Sodyum (Na)175200200
Potasyum (K)12  
Serbest Klor (CI2)0,50,55
Klorür (Cl)250250250
Kalsiyum (Ca)200 100
Sülfat (SO4)250250250
Sertlik (CaCO3)  500
Fiziksel ve Duyusal (Organoleptik)
Renk (Co-Pt birimi)202015
Bulanıklık (NTU birimi)5,04,05,0
KokuDuyusalDuyusalDuyusal
TatDuyusalDuyusalDuyusal

Suyun İçinde Bulunanların Sağlığımıza Etkileri

İçme kullanma suyu içerisinde bulunan iyonların fazlalığının insan sağlığı üzerindeki etkileriTSE 266 Türk Standartları Enstitüsü
KoliformBulaşıcı bağırsak hastalıkları, dışkı ve kirlenmiş sular vasıtası ile taşınırlar. Enfeksiyon kapmış kişilerin dışkılarında bulunan yani hastalık yapan mikroorganizmalar arasında bakteriler, virüsler, parazitler ve parazitik kurtlar yer alır. Su kaynaklarının kirlenip kirlenmediğini tayin etmek için kendisi patojen olmayan koliform bakteriler indikatör organizma olarak kullanılır. Bu indikatör organizmaların örnekleri Escherichia coli ve fekal streptokok bakteriler olup her ikiside insan bağırsaklarında bulunurlar.Bu organizmaların içme suyunda bulunmaması gerekir.0
Esherichia Coli (E.Coli)
Toplam Kloloni Sayısı (22C’)
Toplam Kloloni Sayısı (37C’)
C.perfringers
Pseudomonas Aeruginosa
Kimyasal mg/L
pHPH 6,5 dan düşük olan sular asidik olup aşındırıcı bir etkiye sahiptir.Buna bağlı olarak şebeke sisteminde ve evlerde metaller üzerinde aşındırıcı etki yapmaktadır.PH 9,5 dan fazla olan suda tat problemi ortaya çıkar ve su sabunumsu bir kayganlık hissi verir.Ayrıca bu suların taş yapma özelliği de bulunmaktadır. pH’ın düşük veya yüksek olması endüstriyel kirlenmeye de bağlıdır.Suyun geçtiği topraklar da pH etkilemektedir.6,5-9,5
İletkenlik 20′ (uS/cm)İletkenlik suda çözünmüş iyonların bir fonksiyonudur.Bu sebeple izleyici bir parametredir. İçme suyunda iletkenlik artışı, suyun kirlendiğini yada suya deniz suyunun karıştığını göstermektedir.2500
Nitrat (NO3)Sürekli olarak yüksek Nitrat içeren suları içmek ölüme yol açabilir.Boğaz hastalıklarına ve kan hastalıklarına yol açabilir.Bebeklere kesinlikle Nitratlı su içirilmemelidir. Mavi hastalık denilen kan zehirlenmesine sebebiyet verir.Evsel ve Endüstriyel kirlenmeden ve de tarımda kullanılan gübrelemeden kaynaklanır.50
Nitrit (NO2)Nitrata benzer etki gösterirler ve daha tehlikelidir. Kan zehirlenmesine kanda oksijen taşınmasını engelleyerek oksijensizlikten boğulmaya sebep olur. Kaynağı endüstriyel kirlenme ve gübreler oluşturur.0,5
Arsenik (As)Çok iyi bilinen bir zehirdir.Suda yüksek miktarda bulunması doku bozulmalarına, dolaşım sistemi problemlerine ve kanser riskinin yükselmesine sebep olur.Sudaki Arsenik varlığı endüstriyel faaliyeler ve tarım ilaçlarından kaynaklanmaktadır. 
Kadminyum (Cd)Kadminyum vücutaki bütün hücreleri tahrip etmektedir. Çeşitli endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanır ve toprağa geçerek yeraltı sularına karışabilir. 
CivaSinirleri tahrip eden bir zehirdir. Ağız ve diş etlerinde tipik yaraların meydana gelmesine neden olur, vücuttan atılması zor olduğu için kronik zehirlenmelere yol açar.Endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanır.0,001
Krom Toplam (Cr)En önemli insan vücudunda deride alerji yapmasıdır. Sudaki krom çeşitli endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanır.0,05
BaryumKemikler üzerinde olumsuz etkiler göstermektedir.Kemiklerde kalsiyum ile yer değiştirerek önemli defermosyonlara yol açar. Kan basıncını artırır. Suda baryum varlığı metal saflaştırma işlemlerinden kaynaklanır. 
Florür (F)Suda aşırı miktarda bulunması kemik ve diş sağlığını olumsuz yönde etkilerken ,az bulunması halinde ise diş sağlığını olumsuz etkilemektedir. Sudaki Florün varlığı suya flor katılması, alimünyum sanayiinden ve gübrelemeden kaynaklanır.1,50
Kurşun (Pb)Kurşunun insan metabolizması üzerindeki en önemli problemi kan basıncını arttırır, böbrek tahribatı, dişlerde siyahlaşma, kanda ve idrarda kurşun miktarının artması şeklinde kendini gösterir. Ayrıca kemiklerde kalsiyum yerine geçerek kurşun fosfat şeklini alır ve buradan kana kana geçmeye devam eder. Kemik yapısını bozar. Sudaki kurşun varlığı endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanmaktadır.0,01
Siyanür (CN)Sinir Sistemi ve tiroit bezi üzerinde önemli sorunlar yaratır. Çok iyi bilinen zehirlerden birisidir.Sudaki canlı yaşamı için çok tehlikelidir. Çeşitli Endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanır. Bazı meyvelerin çekirdekleri (kayısı çekirdeği, şeftali çekirdeği) siyanür bileşeni içermektedir. 
Bromat (Br)Ozonla yapılan dezanfektiyonun yan ürünüdr. Bunların su ile alınması durumunda karaciger, böbrek yetmezliğine, sinie sistemi tahribatına yol açar. Ayrıca kanser riski de taşımaları söz konusudur.1,0
Selenyum (Se)Eser miktarda vücutta olması gereken bir agır metaldir.Fazla olması durumunda tırnaklarda ve saçlarda dökülmeler, kırılmalar, duygu kaybı gibi seklinde kendini gösterir.Kanserojen etkisi vardır. Diş tahribatına yol açar. Endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanır.0,010
Antimon (Sb)Yapı bakımıdan arseniğe benzer ve fizyolojik etkisi de aynıdır.Kanda kollestrol düşer ve kan şekeri yükselir. Endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanır.0,005
Bakır (Cu)Suda tat problemi yanısıra uzun süre yüksek miktarda alınması karaciger ve böbreklerde tahribata yol açar.Hatane ve çamaşırhanelerde istenmez.Diğer metallerin aşaındırılmasına yol açar. Sudaki bakır, kaplama sanayii atıklarından alg ile mücadele çerçevesinde rezervuara atılan bakır sülfattan, tarım ilaçlarından kaynaklanır.2,0
FosforTaş yapma potansiyeli vardır.Fosforun göllerde bulunması göl yaşamı için önem taşır, ancak aşırı fosfor göllerde algların oluşmasına yol açar.Aynı zamanda fosforun varlığı diğer parametrelere de dikkat çeker.İzlenmesi gereken prametredir. Evsel atıklardan, gübrelemeden, endüstriyel atıklardan kaynaklanır.0,4-5,0
Demir (Fe)Demirin suda aşırı bulunması suya metalik bir tat verir.Suda renklilik yapar,fakat bunlar sağlık açısından sorun teşkil etmezler. Ancak; çamaşırhaneler, tekstil sanayi, sabun, diş macunu imalatı ve kağıt sanayinde kullanılan sularda demirin varlığı istenmez. Çünkü demir ürünler üzerinde leke bırakır. Ayrıca evlerde de porselenlerin zamanla sararmasına yol açar. Toprak yapısından ve endüstriyel kirlenmeden kaynaklanır.200
Çinko İçme suyunda en fazla bulunması istenen metal iyonudur.İnsan sağlığı açısından önemli bir zararı yoktur. Suda bir miktar bulunması istenir. Suda fazla bulunması opal rengi yani süt beyaz bir görüntü verir. Sudaki çinko metal kaplama sanayinde kullanılır.5,0
Mangan (Mn)Etkileri demirinkine banzer.0,05
Magnezyum (Mg)Fazla olması durumunda gözlerde tahribata yol açar.İshal yapıcı etkisi ortaya çıkar. Sudaki magnezyum, suyun geçtiği toprak yapısına bağlıdır. Suya acılık verir. 50
Alüminyum (Al)Fazlası suyun rengini bozar.Bulanık ve mavimtırak bir görüntü verir.Böbreklerde tahribat yapar. Alzheimer yaptıgına dair bulgular bulunmaktadır. Fazlalığı su arıtımında aşırı alüminyum sülfat kullanılmasından, endüstriyel kirlenmeden vaya toprak yapısından kaynaklanır.0,20
Amonyum (NH4)Tat ve koku problemi oluşturur.İnsan sağlığı üzerinde olumsuz etkisi vardır. Sudaki amonyum varlığı, suya evsel atıkların karıştığını göstermektedir. Dolayısıyla bu tür sular potansiyel hastalık yapıcıdır. Evsel ve endüstriyel kirlenmeden ve gübrelemelerden kaynaklanmaktadır.0,05-0,5
Sodyum (Na)Fazlası tat problemi oluşturur.Tuzluluk hissi verir. Sudaki sodyum fazlılığı evsel ve endüstriyel kirlenme, toprak yapısı ve deniz katkısından kaynaklanabilir.175
Potasyum (K)Etkisi sodyuma benzer.Kaynağı endüstriyel kirlenme,tarımsal gübrelemeler ve toprak yapısı oluşturur.12
Serbest Klor (CI2)Suya sağlıklı bir dezanfeksioyon için katılır.Fazlası tat ve doku problemine yol açar. Fazlası Kanserojen olabilir tat ve kötü koku yaratabilirler. Bu yüzden renkli ve bulanık sularda klorlama yapılmamalıdır.0,5
Kalsiyum (Ca)Vücut açısından kalsiyumun doğrudan bir zararlı etkisi yoktur. Kemik yapısı içinde yararlıdır.Ancak içim bakımından fazla olması taş yapma potansiyelini arttırır. Düşük olması durumunda ise aşındırıcı etki yaratabilir. Sudaki kalsiyum suyun geçtiği toprak yapısına bağlıdır.200
Sülfat (SO4)Suların tadını bozar ve aşındırıcı etkisi vardır. Fazla sülfatlı sular acımtıraktır.İshale sebep olabilir.Aşındırıcılığı daha çok metal aksamlar ve beton sistemlerinde görülür.Kaynağı evsel ve endüstriyel kirlenmedir.25-250
Sertlik (CaCO3)Bazı standartlarda maksimum sınır olarak 500mg/l verilir. Sudaki kalsiyum ve magnezyumun bir fonksiyonudur.Çok sert suların içimi hoş olmaz ve bu tür sularda sabun fazla köpürmediğinden fazla kullanım olur. Ayrıca Taş, Kireç yapma özelliğinden dolayı sıcak su tesislerinde istenmez. Suyun sertliği kaynaktan yani toprak yapısından kaynaklanır. 
Fiziksel ve Organoleptik 
Renk (Co-Pt birimi)Suda renk fazlalığı istenmez. Çünkü bu durum suda çözünmüş halde bulunan Mangan, Krom, Demir, Nikel gibi metal iyonları ile organik bileşiklerin varlığını gösterir.Rengin fazlalığı bitkilerin bozuşması, toprak yapısı,evsel ve endüstriyel kirlenme sonucu olabilir.20
Bulanıklık (NTU birimi)Bulanıklık estetik açıdan önemli olup suyun tadını da etkiler.Suda bulunan askıda katı maddeler ve çözünmüş organik maddeler bulanıklığa neden olur. Dolayısıyla istenmeyen maddelerin varlığına işaret eder. Öye yandan bulanıklığı fazla sular klorlandığı zaman çok daha zararlı ürünlerin ortaya çıkacağına işarettir. Bu yüzden iyi bir klorlama için bulanıklık 1 değerinden düşük olmalıdır. Bulanıklığın kaynağı endüstriyel kirlenme veya evsel kirlenme ve dogal bozulma olabilir.1,0
KokuDuyusal 
TatDuyusal

Su Hakkında Yanlış Bilinenler ve Gerçekler

Yanlış BilgiGerçek
“Saf su en sağlıklısıdır.”Saf su (Toplam Çözünmüş Madde (TDS) değeri çok düşük olan) mineral içermez, uzun vadede zararlı olabilir.
“Suyun tadı yoktur.”Suyun tadı, içindeki mineraller ve pH değerine göre değişir.
“Her gün 2 litre su içmek zorunludur.”Su ihtiyacı kişiye, aktiviteye, yaşa ve hava koşullarına göre değişir.
“Ters ozmoz su en iyi içme suyudur.”Ters ozmoz su minerallerden arındırılmıştır; yeniden mineralize edilmelidir.
“Alkali su mucize yaratır.”Alkali suyun faydaları abartılabilir; bilimsel olarak etkileri hâlâ tartışmalıdır.
“Şebeke suyu tamamen zararlıdır.”Türkiye’de çoğu şehirde şebeke suyu arıtılmış ve analizlidir; bazı bölgelerde içilebilir.
“Ne kadar çok su içilirse o kadar iyi.”Aşırı su tüketimi hiponatremi gibi ciddi sorunlara yol açabilir.
“Cam şişede satılan her su daha kalitelidir.”Ambalaj türü önemli ama içerik analizi daha belirleyicidir.
“TDS değeri ne kadar düşükse o kadar sağlıklıdır.”Çok düşük TDS (mineral fakirliği) vücut dengesi için uygun değildir.
“Soğuk su içmek zararlıdır.”Sağlıklı bireylerde soğuk su genellikle zararsızdır, ancak mide rahatsızlıklarında dikkatli olunmalıdır.

Son olarak;

İçtiğimiz su gerçekten bize yaşam mı veriyor, yoksa sadece susuzluğumuzu mu gideriyor?

İdeal su, sadece temiz değil; aynı zamanda dengeleyici, besleyici ve uyumlu olmalıdır. Vücudumuzun her hücresine dost bir su, yalnızca fiziksel değil, zihinsel ve ruhsal sağlığımıza da katkı sağlar.

Evet, “ideal su” gerçek bir hedef olabilir. Bilinçli seçimlerle bu hedefe ulaşmak ise elimizde. Çünkü su, sadece bir ihtiyaç değil; yaşamın kendisidir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=7510&MevzuatTur=7&MevzuatTertip=5

⭐️⭐️ İçme Suyundaki Kalsiyum ve Magnezyum ve Serebrovasküler Hastalıktan Ölüm Riski https://www.ahajournals.org/doi/10.1161/01.str.29.2.411

⭐️⭐️ Dünya Çapında İçme Suyu Sıcaklığı: Anlama, Politikalar, Zorluklar ve Fırsatlar https://www.mdpi.com/2073-4441/12/4/1049

⭐️⭐️ İçme suyu kalitesine ilişkin kılavuz https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK579464/

⭐️⭐️ İçme Suyunun İnsanlarda Mineral Beslenmesine Katkısı https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK216589/

⭐️⭐️ Sular – İnsanî tüketim amaçlı sularTS 266https://intweb.tse.org.tr/standard/standard/Standard.aspx?081118051115108051104119110104055047105102120088111043113104073082080080071077100076119105103072

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Kalp Damar Sisteminiz İçin Muhteşem Sarımsak

Sarımsak (Allium sativum), yüzyıllardır hem mutfaklarda lezzet artırıcı olarak hem de geleneksel tıpta şifa kaynağı olarak kullanılmaktadır.

Yoğun aroması, keskin tadı ve güçlü kimyasal içeriği sayesinde sarımsak (Allium sativum), bugün modern tıbbın da dikkatini çeken doğal süper besinlerden biridir.

Sarımsağın başlıca etkin maddesi allicin adlı sülfür bileşiğidir. Allicin, sarımsak (Allium sativum)ezildiğinde veya doğrandığında ortaya çıkar ve çok güçlü antimikrobiyal, antifungal, antiviral ve antioksidan özelliklere sahiptir.

Sarımsağın içerdiği bu ve benzeri bileşikler, vücudu hastalıklara karşı korurken, çeşitli sistemleri destekleyici bir etki yaratır.

Sarımsağın içerdiği diğer maddeler:

  • Ajoene
  • S-allyl cysteine (SAC)
  • Diallyl disulfide
  • Flavonoidler
  • Selenyum

Kardiyovasküler Sağlığı Destekler

Kan Basıncını Düşürme

Vazodilatasyon (Damar Genişlemesi)

Sarımsak (Allium sativum), damar duvarlarındaki düz kasları gevşeterek vazodilatasyona neden olur. Bu etki özellikle nitrik oksit (NO) üretimini artırarak gerçekleşir. NO, damarların genişlemesini sağlayan doğal bir bileşiktir.

Anjiyotensin II Aktivitesini Azaltma

Allicin, anjiyotensin dönüştürücü enzim (ACE) aktivitesini baskılayabilir. ACE, kan basıncını yükselten anjiyotensin II’nin üretiminde rol oynar.

Bu yolla sarımsak (Allium sativum), ACE inhibitörü ilaçlara benzer bir mekanizma ile tansiyonu düşürebilir.

Çeşitli klinik çalışmalar, günde 600–1500 mg sarımsak (Allium sativum) ekstresi kullanımının, sistolik ve diyastolik kan basıncında belirgin düşüşler sağladığını göstermiştir. Etkisi özellikle yüksek tansiyonu olan bireylerde daha belirgindir.

Kolesterol ve Lipid Metabolizması Üzerine Etkisi

Sarımsak (Allium sativum)sarımsak (Allium sativum), kolesterol metabolizması üzerinde hem üretimi azaltıcı hem de vücuttan atılımı kolaylaştırıcı etkilere sahiptir.

LDL Kolesterolü Azaltır

  • Sarımsak (Allium sativum), karaciğerde kolesterol sentezini kontrol eden HMG-CoA redüktaz enziminin aktivitesini baskılar. Bu enzim, kolesterol üretiminde kilit rol oynar.
  • Bu sayede LDL düzeyleri %10-15 oranında düşürülebilir.
  • LDL, damar duvarlarında birikip plak oluşturarak damar tıkanıklığına yol açabilir. Sarımsak (Allium sativum) bu süreci yavaşlatır.

HDL Kolesterolü Korur

  • HDL, kötü kolesterolü damar duvarlarından uzaklaştırarak karaciğere taşır.
  • Sarımsak (Allium sativum), HDL seviyelerinde istikrar sağlar ve antioksidan özellikleriyle HDL’nin fonksiyonunu destekler.

Trigliseridleri Azaltır

Sarımsak (Allium sativum), karaciğerde yağ asidi sentezini baskılayarak trigliserid düzeylerinin düşmesine yardımcı olur.

Trigliseridler, fazla kalorilerin yağ olarak depolanmış halidir.

Yapılan meta-analizlerde, 3 ay ve daha uzun süreli sarımsak (Allium sativum) tüketimi ile

  • LDL’de %10’a kadar azalma
  • Toplam kolesterolde %15’e kadar düşüş
  • Trigliseridlerde belirgin iyileşme sağladığı rapor edilmiştir.

Anti-inflamatuar Etkisi

Kronik inflamasyon, kalp hastalıklarında temel mekanizmalardan biridir. Sarımsağın anti-inflamatuar etkileri şunları içerir:

  • C-reaktif protein (CRP) düzeylerini düşürür
  • İnflamatuar sitokinleri (TNF-alfa, IL-6) azaltır
  • Oksidatif strese karşı koruyucu olur

Bu etkiler sayesinde damar çeperlerinde kronik iltihap oluşumu engellenir.

Aterosklerozu Önleyici Etkisi

Oksidatif LDL’yi Önler

LDL’nin oksidasyonu, damar duvarlarında inflamasyon başlatır ve plak oluşumunu tetikler. Allicin gibi antioksidan bileşikler, LDL’nin oksitlenmesini engeller. Bu sayede:

  • Damar duvarları sağlıklı kalır
  • Aterosklerotik plak gelişimi yavaşlar

Endotel Fonksiyonunu İyileştirir

Sarımsak (Allium sativum), endotel hücrelerin (damar iç yüzeyindeki hücreler) fonksiyonlarını iyileştirir. Bu, damar sertliği ve elastikiyet kaybının önlenmesinde kritik rol oynar.

Trombosit Aktivitesini Azaltır

Sarımsak (Allium sativum), trombositlerin yapışmasını ve pıhtı oluşturmasını engelleyerek kan akışkanlığını artırır. Bu da kalp krizi ve inme riskini azaltır.

Sarımsağın bu kadar yararlarını gördükten sonra nasıl tüketeceğiniz konusunda da bazı örnekler yazıyorum. Lakin her okuduğunuzu uygulamayın. Unutmayın herkesin bünyesi farklıdır. Aşağıda yer alan tarifleri ve örnek diyet programını hekiminizin görüşünü – onayını almadan uygulamayın. Burada yazanlar genel tavsiye ve bilgilendirme için verilmiştir.

Sarımsak Tarifleriyle Destekli, Haftalık Kalp Dostu Beslenme Planı

Aralıklı oruç (intermittent fasting – IF) ve Sarımsak (Allium sativum) destekli kalp dostu beslenme birleştirildiğinde;

  • İnsülin direncini kırmak,
  • Kolesterol ve trigliseritleri düşürmek,
  • Visseral yağları azaltmak,
  • ve kalp damar sağlığını güçlendirmek açısından oldukça etkili bir strateji olur.

Aşağıda günde 2 öğünlük (örnek: 16:8 modeli), Sarımsak (Allium sativum) tarifleriyle desteklenmiş, haftalık kalp dostu beslenme planını bulabilirsin.

Bir Haftalık Kalp Sağlığı Planı

📌 Yeme Penceresi: 11.00 – 19.00 (2 ana öğün)
📌 Açlık Penceresi: 19.00 – 11.00

Her sabah açlık penceresini sarımsaklı kürler veya bitki çaylarıyla destekleyebilirsiniz. (kalori içermeyenler tercih edilerek).


🟢 Pazartesi

12.00 – Öğle (İlk Öğün)

  • 🧄 Sarımsak-limon kürü (yarım çay bardağı)
  • 2 haşlanmış yumurta
  • 2 dilim tam buğday ekmeği üzerine avokado + zeytinyağlı ezilmiş sarımsak
  • 5 adet zeytin + roka, salatalık, domates
  • 1 fincan şekersiz yeşil çay

19.00 – Akşam (Son Öğün)

  • Fırında somon veya sardalya (sarımsak-zeytinyağı-limon ile marine edilmiş)
  • Buharda brokoli-karnabahar-havuç karışımı
  • 1 kase sarımsaklı yoğurt (yoğurt + 1 diş sarımsak)
  • 1 tatlı kaşığı ballı sarımsak fermentesi (tatlı niyetine)

🟢 Salı

12.00 – Öğle (İlk Öğün)

  • Elma sirkesi + sarımsak + limon shot
  • Zeytinyağlı sebzeli kinoa salatası
  • 1 yumurta
  • 1 dilim tam buğday ekmeği

19.00 – Akşam (Son Öğün)

  • Zeytinyağlı kabak, patlıcan, biber yemeği
  • 2 diş zeytinyağında marine edilmiş sarımsak
  • 1 bardak ayran
  • 1 tatlı kaşığı keten tohumu

🟢 Çarşamba

12.00 – Öğle (İlk Öğün)

  • Sarımsak-limon kürü
  • Nohut salatası (limon, sarımsak, zeytinyağı soslu)
  • 1 dilim tam tahıllı ekmek
  • Bol yeşillik

19.00 – Akşam (Son Öğün)

  • Izgara tavuk (sarımsaklı yoğurt ve baharatlarla marine edilmiş)
  • Roka-salatalık-domatesli salata (1 diş ezilmiş sarımsak + 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ile)
  • 1 kase kefir

🟢 Perşembe

12.00 – Öğle (İlk Öğün)

  • Ballı sarımsak fermentesi (1 tatlı kaşığı)
  • Sebzeli omlet (içinde sarımsak, biber, ıspanak)
  • 1 dilim esmer ekmek
  • 1 fincan yeşil çay

19.00 – Akşam (Son Öğün)

  • Zeytinyağlı barbunya
  • Bol limonlu maydanoz-salata
  • 1 kase yoğurt (üzerine 1 çay kaşığı zerdeçal eklenebilir)

🟢 Cuma

12.00 – Öğle (İlk Öğün)

  • Sarımsak-limon kürü
  • Fırında sebzeli tavuk but (sarımsaklı marinasyonla)
  • 1 dilim tam buğday ekmeği
  • Yoğurtlu mevsim salatası

19.00 – Akşam (Son Öğün)

  • Mercimek köftesi (içinde bol sarımsak)
  • Marul, limon, zeytinyağı
  • 1 kase sarımsaklı yoğurt

🟢 Cumartesi

12.00 – Öğle (İlk Öğün)

  • Elma sirkesi shot
  • Karabuğday pilavı + zeytinyağlı semizotu
  • 1 dilim tam buğday ekmeği
  • 1 haşlanmış yumurta

19.00 – Akşam (Son Öğün)

  • Fırında sebzeli somon
  • Yoğurtlu roka-salata (1 diş sarımsakla)
  • 1 tatlı kaşığı ballı sarımsak fermentesi

🟢 Pazar

12.00 – Öğle (İlk Öğün)

  • Ballı sarımsak fermentesi
  • Tam tahıllı ekmek + ezilmiş sarımsak + domatesli peynirli bruschetta
  • 1 yumurta
  • Bol yeşillik

19.00 – Akşam (Son Öğün)

  • Zeytinyağlı enginar + bol limon
  • Sarımsaklı ıspanak kavurması
  • 1 kase kefir + toz zerdeçal

Önemli Notlar

TavsiyeAçıklama
Çiğ SarımsakSabahları aç karnına tüketmek allicin etkisini artırır, ama mide hassasiyeti varsa yoğurtla birlikte alın.
Yeme PenceresiÖğle ve akşam öğünleri arasında 6–8 saat bırakılması yeterlidir.
Su TüketimiÖzellikle açlık süresinde, günde minimum 2 litreden az olmayacak aynı zamanda idrar rengi şeffaf eya çok açık sarı olacak şekilde ayarlayarak su içilmelidir.
TakviyelerOmega-3, koenzim Q10, magnezyum düşünenler için kalp destekleyici olabilir (lakin hekiminize danışmadan kullanmayın).


Sarımsağın bu kadar yararlarını gördükten sonra nasıl tüketeceğiniz konusunda da bazı örnekler yazıyorum. Lakin her okuduğunuzu uygulamayın. Unutmayın herkesin bünyesi farklıdır. Aşağıda yer alan tarifleri hekiminizin görüşünü – onayını almadan uygulamayın. Burada yazanlar genel tavsiye ve bilgilendirme için verilmiştir.

Kalp-Damar Sağlığına Yönelik Sarımsak Tarifleri

🧄 1. Sarımsak-Limon Kürü (Kolesterol ve Tansiyon Dengeleyici)

Malzemeler

  • 4 adet limon (kabukları soyulmadan)
  • 40 diş sarımsak
  • 2 litre içme suyu

Hazırlanışı

  1. Limonları iyice yıkayıp, dilimleyin.
  2. Sarımsakları soyun ve ezin.
  3. Tüm malzemeleri blenderda karıştırın.
  4. Karışımı cam bir kavanoza alıp, buzdolabında 2 gün bekletin.
  5. Günde 1 kez sabah aç karnına yarım çay bardağı için.

📌 Kür süresi: 21 gün
📌 Etkisi: Tansiyon düşürür, damar sertliğini azaltır, kolesterolü dengeler.


🧄 2. Ballı Sarımsak Fermentesi (Damar Temizleyici, Bağışıklık Güçlendirici)

Malzemeler

  • 10 diş sarımsak (ezilmiş)
  • 1 çay bardağı doğal süzme bal
  • Cam kavanoz

Hazırlanışı

  1. Sarımsakları ezip kavanoza koyun.
  2. Üzerine balı ekle, tahta kaşıkla karıştırın.
  3. Kavanozu 7 gün boyunca serin ve karanlık bir yerde bekletin.
  4. Günde 1 tatlı kaşığı sabah aç karnına alın.

📌 Etkisi: Damar içi iltihabı azaltır, LDL’yi düşürür, HDL’yi artırır.


🧄 3. Zeytinyağında Marine Sarımsak (Antioksidan Bombası)

Malzemeler

  • 10–15 diş sarımsak
  • 1 su bardağı sızma zeytinyağı
  • 1 tatlı kaşığı kekik (isteğe bağlı)
  • 1 çay kaşığı karabiber

Hazırlanışı

  1. Sarımsakları soy, bütün halde bir kavanoza koyun.
  2. Üzerine zeytinyağı ve baharatları ekleyin.
  3. 1 hafta buzdolabında bekletin.
  4. Her sabah 1–2 diş sarımsak ve 1 tatlı kaşığı yağından tüketin.

📌 Etkisi: Omega-9 ve allicin birleşimi ile damar esnekliğini artırır.


🧄 4. Sarımsaklı Yoğurt Kürü (Akşam Yatmadan Önce – Sindirim ve Kalp Dostu)

Malzemeler

  • 3 yemek kaşığı yoğurt
  • 1 diş ezilmiş sarımsak
  • Yarım çay kaşığı zerdeçal (isteğe bağlı)

Hazırlanışı

  1. Malzemeleri karıştırın.
  2. Akşam yatmadan 1 saat önce tüketin.

📌 Etkisi: Bağırsak dostu bakteri florasını destekler, vücuttaki kronik iltihabı azaltır, visseral yağ ve trigliserit seviyelerini dengeler.


🧄 5. Çiğ Sarımsak + Elma Sirkesi Shot (Sabah Rutin)

Malzemeler

  • 1 diş ezilmiş sarımsak
  • 1 yemek kaşığı elma sirkesi
  • 1 tatlı kaşığı limon suyu
  • Yarım çay bardağı ılık su

Hazırlanışı

  1. Tüm malzemeleri karıştırın.
  2. Sabah aç karnına shot gibi için.

📌 Etkisi: Kan şekerini dengeler, trigliserit ve kolesterol seviyesini düşürür, damarları rahatlatır.


Sarımsağı Tüketirken Dikkat Edilmesi Gerekenler

DurumAçıklama
Mide hassasiyetiSarımsak çiğ tüketildiğinde mideyi rahatsız edebilir. Yoğurtla ya da yemekle alın.
Aşırı tüketimGünde 2–3 dişi geçmemek önerilir (çiğ olarak). Fazlası mide-bağırsak sorunlarına ve kan sulandırıcı etkiden dolayı risklere neden olabilir.
Kan sulandırıcı kullanımıSarımsak, doğal antikoagülandır. Kan sulandırıcı ilaçlarla birlikte kullanılıyorsa mutlaka doktora danışılmalı.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Allium sativum: İnsan sağlığıyla ilgili gerçekler ve mitler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/24964572/

⭐️⭐️ Sarımsağın ( Allium sativum ) Terapötik Kullanımlarının ve İlaç Keşfi İçin Potansiyelinin Ortaya Çıkarılması https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/35002548/

⭐️⭐️ Sarımsak (Allium sativum L.): Antigenotoksik Etkilerinin Kısa Bir İncelemesi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC6722787/

⭐️⭐️ Çeşitli fitokimyasalların deposu olan sarımsağın (Allium sativum ) geleneksel kullanımları, fitokimyası, farmakolojisi ve toksikolojisi: Sağlık ve beslenme etkilerine odaklanan son on yıldaki araştırmaların bir incelemesi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC9650110/

⭐️⭐️ Sarımsak ( Allium sativum L. cv. Uiseong) Ekstraktlarının Aeromonas hydrophila Hücre Duvarına Karşı Geniş Antibakteriyel Aktivitesi ve Mekanizması https://www.jmb.or.kr/journal/view.html?uid=6658&vmd=Full

⭐️⭐️ Sarımsak (Allium sativum L.) Biyoaktifleri ve Ağız Patolojilerini Hafifletmedeki Rolü https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC8614839/

⭐️⭐️ Sarımsağın ( Allium sativum ) yüksek tansiyonu düşürme potansiyeli : etki mekanizmaları ve klinik önemi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC4266250/

⭐️⭐️ Sarımsağın (Allium sativum L.) Biyoaktif Bileşikleri ve Biyolojik Fonksiyonları https://www.mdpi.com/2304-8158/8/7/246

⭐️⭐️ Sarımsak ve Kalp Hastalığı https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0022316623005230

⭐️⭐️ Sarımsak sağlıkta ve hastalıkta https://www.cambridge.org/core/journals/nutrition-research-reviews/article/garlic-in-health-and-disease/C70F38FF67A0A21547898B2641240B8E

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Asansörde Lityum-İyon Pille Ölümün Anatomisi

Güneş, sabahın erken saatlerinde gökdelenin cam cephelerine değdiğinde, şehir uyanmaya başlamıştı. Kalabalığın arasından sıyrılan adam binanın ana girişinden elinde yeni nesil taşınabilir lityum-iyon batarya modülü ile içeri girdi. Zihnindekilerin dışarıdan duyulabileceği sessizlikteki koridorda ağır ağır ilerledi ve solundaki asansöre doğru döndü.

Hava alışılmadık derecede kuruydu (Statik yüklere karşı savunmasızdı) Elektrik yükünün her adımda birikmeye yatkın olduğu günlerden biriydi. Nem seviyesi %20’nin altına düşmüştü; parkeye sürtünen bir ayakkabı tabanı bile kıvılcıma neden olabilirdi.

Giriş katındaki dijital panelde düğmeye bastı asansörün gelmesi uzun sürmedi, kapılar yavaşça açıldı.

Gözlerinin gördüğü lakin o an hiç de algılamadığı – düşünmediği (Asansör kabininin baştan aşağı metalle kaplı—paslanmaz çelik panellerden yapıldığı, yansıtıcı zemin ve tavan ışıkları olduğu. Dış ortamdan tamamen yalıtıldığıydı. Bu, elektromanyetik açıdan bir avantaj sayılabilirdi; ancak elektrostatik yük birikimi için bu yapı, adeta bir elektrik kafesiydi. Diğer adıyla bir Faraday kafesi‘ ydi…) ortamın içine son iki adımıyla girdi.

Sonun Başladığı An

0. Saniye

Adam, metal zemine adım attığında kısa pantolonu, tişörtü ve elinde yeni nesil taşınabilir lityum-iyon batarya ile asansörün içinde yalnızdı. Kapılar kapanırken gösterge panelinde 15. katın düğmesine bastı. Asansör yavaşça hareket etti.

Saliseler içerisinde; asansörün metal panelleri, her kablo, her ekipman, adamın kıyafetinden lityum-iyon bataryaya kadar her şey, minik elektrostatik yüklerle hızla dolmaya başladı. Adamın ayakları ile asansör yüzeyi arasındaki potansiyel fark 15.000 volt oldu.

Metal kabin, dış ortama elektriksel bağlantısı olmayan kapalı kutudur—Faraday kafesidir. Kabin içi hava neredeyse tamamen durağan bir yapıda olsa da yüzeyler arası potansiyel fark, mikroskobik seviyelerde lakin hızla artıyordu.

Geçen hafta, her zamanki gibi taşınabilir lityum iyon pili taşıyıcı kılıfı unutttuğu bir gün bataryayı taşırken merdivene sertçe çarpmıştı (Batarya içten darbe almıştı. Hücrelerinden birinde yapısal bir bozulma oluşmuş, iç direnci yükselmişti. Bu durum, akünün iç yapısında Joule ısısı oluşturuyordu. Elektriksel olarak – Joule yasasına göre Q = I²Rt enerji birikimine neden olur.) lakin hemen kontrol etmiş yüzeyinde zedelenme olmadığı için de sevinmişti.

Bataryanın iç direnci yükselmiş, temel elektrik formülü an be an işliyordu; geçen akım, direnç ve zaman çarpımıyla ortaya çıkan ısı… Sessizce yükseliyordu.

Admın giysileri ve vücudu arasında elektrostatik yük birikmeye başladı. Vücudundaki keratinize epidermal hücreler, yük taşıyıcı yüzey haline geldi.

Ter bezleri hafifçe aktifleşti. Bu, stratum corneum’un iletkenliğini artırarak elektriksel deşarj riskini yükseltti.

Hafif stresle birlikte sempatik aktivasyon başladı. (Kalp hızı artar, sistemik vasküler direnç bir miktar yükselir.)

Fiziksel Kaosun Sonu

3. Saniye

Asansör kabininde statik yüklenme artık sınırda. Metal zeminle adamın ayakkabısı arasında biriken potansiyel fark tehlike sınırının çok üzerinde. (Bir kaynağa göre muhtemel 15.000 volta ulaştı. Pek emin olamadım) Bu seviyede, sadece birkaç milimetrelik bir kıvılcım, yanıcı gazlar için tutuşma eşiğinin kat bekat üzerinde.

Lityum-iyon gazlarının minimum tutuşma enerjisi, 0.2 milijoul civarındadır. Lakin şu an elektrostatik boşalma enerjisi saniyenin binde birinde, 10 milijoulü aşabilecek kapasitede.

Henüz birkaç kat yukarı çıkmışlardı ki…

Taşınabilir lityum-iyon batarya modülünden Dimetil karbonat, Etilen karbonat, Hidrojen ve Karbondioksit gibi uçucu, yanıcı gazlar bir anda kabinin tabanına doğru hava akımı olmadan yayılmaya başladı.

Bir ses duyuldu. Aslında sadece adam duydu...

Cızz…

Minik ama ölümcül bir kıvılcım, lityum-iyon batarya ile kabin zemini arasında. Bir anda hava iyonlaştı. Gözle görülen – görülmeyen lakin yakıcı-yanıcı gazlarla dolan kabin içinde, mikroplazma alev aldı.

“Vffffffffffff!”

Lityum-iyon bataryanın hücreleri domino etkisiyle tepkimeye girdi. “Thermal runaway” denilen olay tam anlamıyla başladı. Art arda zincirleme reaksiyonlarla batarya hücreleri patlamaya başladı. Kabin içindeki oksijen, yoğun sıcaklıkla birleşti, ardından boğuk bir “BOOOOOM!” sesi… Ve tüm kabin alevler içinde kaldı… Alev sıcaklığı 900°C’yi aştı.

Saniyenin üçte biri kadar süren bir parlama…

Asansör kabini dar olduğu için ısı ve basınç bir yere kaçamadı; tüm enerji içeride toplandı. Kabin bir anlığına görünmez bir yumrukla dışarı doğru esnedi. Paneller zangırdadı, ışıklar karardı.

İlk yanma, adamın açıktaki derilerini hızla kavurdu.

Epidermisin tüm katmanlar (stratum corneum → basale) aniden karbonlaştı.

Dermisde Kollajen lifleri koagüle oldu, vasküler yapılar tahrip oldu.

Derisindeki termal reseptörler saniyenin onda biri içinde aşırı uyarıldı.

Yüzeyel kas tabakaları ısıya bağlı olarak protein koagülasyonuna uğradı.

Kas hücrelerinin içinden miyoglobin dışarı salındı. (Dolaşıma katılan miyoglobin adam yaşarsa ileride böbrek hasarına katkı sağlayacak.)

Mukozal hücrelerin membranı bozuldu. Lizozomal enzimler serbest kaldı.

Alevler adamın solunum yoluna girdi. Burun mukozası, farenks ve trakea anında 2. ve 3. derece yandı. (Epitel dökülür, ödem oluşur.)

Kalp atışı muazzam hızlandı. (taşikardi) Hatta anlık yükselen tansiyon ile beyni patlayacak gibi oldu…

Beyin sapında anlık bir “ağrı şoku” oluştu.

Omurilik refleksiyle adam öne hamle yapmaya çalıştı lakin patlama etkisi ile sırtı kabine çarptı ve yere düştü…

Çok Sıcak

4. Saniye

Yerde kol, bacak ve ellerinde kas spazmları başladı. Çırpınır gibi görünüyordu. Lakin yalnızdı ve kimse görmedi.

Cilt altı sinir uçları yüksek ısıyla denatüre oldu—ağrı artık hissedilemez hale geldi.

3. derece yanan havayolu ödemle kapanmaya başladı. (Oksijen geçişi hızla azalır.)

Soluk borusundaki yanık, karbon monoksit zehirlenmesini hızlandırdı.

Oksijen yetersizliği nedeniyle kalp aritmiye doğru gitti. Bilinci bozuldu.

Akciğerin alveollerinde yüksek ısıya bağlı surfaktan kaybı → alveol kollapsı → akut hipoksi sıralaması başladı.

Vücut Sisteminin Çöküşü

5. – 10. Saniye Arası

Vücut genelinde şok tablosu başladı.

Kardiyovasküler sistem, hipovolemik ve hipoksik şoka gidiş başladı.

Kan basıncı aniden düştü.

Tüm kasları gevşedi..

Retiküler aktivasyon sistemi baskılanır.

Prefrontal korteks geçici olarak işlem dışı kalır.

Adamın bilinci kayboldu.

Göz açıp kapayana kadar her şey değişti.

Asansör sistemi otomatik olarak acil duruma geçti.
Kablosuz iletişim anlık kesildi, yangın alarmı tetiklendi. Binanın akıllı sistemi olayı algıladı, yangın tahliyesi başlatıldı.

Kabin içindeki duman sensörleri çalışmaya, motorlar asansörü yavaşça en yakın kata indirmeye çalıştı.

Adam kabinde hareketsiz yerde yatıyor ve zaman geçiyor.

Yaşamın Kıyısında

90. Saniye

Adam yerde cansız gibi kaldı. (Lakin vücudun her hücresinde varolma savaşı devam ediyor.)

Yanık şoku (burn shock) gelişti.

  • Kapiller permeabilite artışı → plazma sıvısı interstisyel alana kaçar.
  • Hipoalbuminemi başlar → onkotik basınç düşer.
  • Hipovolemik şok → düşük kan basıncı → taşikardi → daha sonra bradikardi → asistoli.
  • Miyoglobinüri başlar. Kas yıkımı nedeniyle kana karışan miyoglobin, glomerüler filtrasyonu tıkar.
  • Akut tübüler nekroz riski oluşur.
  • Renin–anjiyotensin sistemi aktive olur fakat dolaşım çöktüğü için etkisiz kalır.
  • Hipoperfüzyon nedeniyle karaciğer perivenöz bölgelerinde (Zone 3) oksijensizlik gelişir.
  • Sitokrom P450 aktivitesi düşer, detoksifikasyon yetisi azalır.
  • Hepatositlerde apoptoz başlar.

Hayata Veda

90.- 120. Saniye Arası

  • Beyin 3 dakikada %80’e yakın hipoksiye girdi.
  • Nöronlarda sitotoksik ödem başdı.
  • Hücre membranlarındaki Na+/K+ pompaları durdu.
  • Laktik asidoz gelişti.
  • Glutamat eksitotoksisitesi arttı → nöron nekrozu gelişimi başladı.
  • Kalpte sinüs düzensizliği yerini ventriküler fibrilasyona bıraktı.
  • Kardiyak miyositlerde sarkolemmal yıkım ve kalsiyum taşması → kasılma kaybı.
  • Kalpte artık son atımlar düzensiz, koordinasyonsuz → asistoli.
  • Gözde kornea epitelinde termal bulanıklık ve stromal ödem.
  • Gözyaşı bezleri yanma etkisiyle fonksiyon dışı kaldı.
  • Pupillalar fiks ve dilate (ölüm öncesi klasik bulgu).

Bir hayat sona erdi…

Ölümün Sonrasında

120. Saniye

Güvenlik görevlisi olay yerine ilk geldi. Asansör katta bekliyordu.

Kapıyı açtı. Gözlerine inanamadı. Yanmış et kokusu ile birlikte dumanlar dışarı süzüldü.

Kabin tamamen kararmıştı. Adamın vücudu tanınamayacak haldeydi. Yanık dokular sertleşmişti. (ısı koagülasyonu)

10. Gün

Otopsi sonucu çıktı.

Postmortem muayene bulguları:

  • Pupillalar fiks ve dilate. (ölüm öncesi klasik bulgu)
  • %45’in üzerinde vücut yüzey yanığı.
  • Solunum yolunda ileri derece termal hasar.
  • Karbonmonoksit doygunluğu %65’in üzerinde (kan rengi kiraz kırmızısı).
  • Rabdomiyoliz bulguları (Kanda yüksek kreatin kinaz, serbest miyoglobin).

Ölüm nedeni – Termal yaralanmaya bağlı solunum yolu tıkanıklığı ve hipoksik kardiyak arrest.

Bu okuduğunuz hikaye;

Tamamen hayal ürünü olup, gerçek yaşamdaki kişi, olay ve durumlarla benzerliği tamamen bir tesadüftür.

Bir asansör kabini veya benzeri bir mekanda; elektrikli bir alete ait yeni nesil taşınabilir lityum-iyon batarya modülü ile yaşanabilecek, istenmeyen bir olayın kelimelere dökülmüş canlandırılmasını (simülasyonunu) vermeyi amaçlamıştır.

Asansörde Lityum-İyon Pil Patlamasının Teknik Anatomisi

Neden, Asansörde Lityum-İyon Batarya Modülü Patlaması Riski Var?

Asansör kabinleri, genellikle metal kaplama ile çevrili, dar ve kapalı hacimli yapılardır. Bu yapı özelliği ile dış elektromanyetik alanlara karşı bir kalkan görevi görerek, bir “Faraday kafesi” etkisi yaratabilir.

Bu fiziksel durum, elektromanyetik alanların kabin içerisine girişini sınırlandırırken; içeride oluşabilecek elektrostatik yüklerin boşalmasını da engelleyebilir veya geciktirebilir.

Enerji depolama cihazları olan akü ve pillerin asansör kabini gibi ortamlarda alev almasına neden olabilecek,

  • Faraday kafesi etkisi
  • Elektrostatik Yük Birikimi ve Boşalması
  • Termal kaçak mekanizması (Thermal Runaway)
  • Akülerin ve Pillerin Kimyasal Hassasiyeti
  • Kapalı Ortamda Gaz Yoğunluğu ve LEL Üst Sınırı
  • Elektromanyetik rezonans

gibi faktörlerin bir arada olmasıdır.

Fiziksel ve kimyasal boyutlarıyla bu faktörleri sırayla inceleyelim.

Faraday Kafesi Nedir?

Faraday kafesi, İngiliz bilim insanı Michael Faraday tarafından 1836 yılında keşfedildi.

Temel olarak, bir iletken yapı tarafından çevrilen hacimler, dış elektromanyetik alanların iç hacme nüfuz etmesini engeller. Bu, Gauss yasası ve Elektrostatik denge prensipleri ile açıklanabilir.

Elektrostatik ekranlama prensibi – Bir kapalı iletken yapı içerisinde toplam elektrik alan:

Bu, kabin içerisindeki iletken yapı sayesinde dış alandan gelen alanın sıfıra indirildiğini gösterir. Ancak aynı yapı, içeride oluşan elektrostatik yüklerin dağılmasını ve toprağa aktarılmasını da engelleyebilir. Bu durum, elektrostatik yük birikimine ve potansiyel farkın oluşmasına neden olabilir. (Hatırlayın hikayemizde asansörün hareketi ile birlikte adam ile kabin arasında potansiyel fark çok yükselmişti)

Asansör Kabininde Faraday Kafesi Etkisi

Asansör kabinleri, genellikle paslanmaz çelik, alüminyum gibi iletken metallerle kaplanmıştır. Kabin iç yüzeyleri boyunca sürekli bir iletken yüzey bulunduğunda, bu yapı elektromanyetik ekranlama yapar.

Elektromanyetik Ekranlama (EM), elektronik cihazların ve kabloların, gelen veya giden Elektromanyetik Frekans (EMF) emisyonlarına karşı koruma sağlamak amacıyla iletken veya manyetik malzemelerle çevrelenmesi uygulamasıdır.

Ancak:

  • Dış alandan gelen radyo frekansları, mikrodalgalar gibi elektro manyetik dalgalar içeri giremez.
  • İçeride oluşan elektrostatik yükler dışarı atılamazsa, kabin içindeki hava veya cihazlarda elektrostatik potansiyel artışı meydana gelebilir.
  • Kabin hareket ederken ve sürtünme, titreşim gibi nedenlerle yük birikmesi artabilir.

Bu durumda özellikle lityum iyon veya kurşun-asit akü gibi cihazların kimyasal kararsızlığı tetiklenebilir.

Elektrostatik Yük Birikimi ve Boşalması

İnsan vücudu ya da taşınan nesneler, özellikle kuru hava koşullarında elektrostatik yük biriktirebilir. Faraday etkisi altında bu yükler boşaltılamazsa, ortamda yüksek potansiyel farkları oluşur.

Bu farklar

Burada:

V: Potansiyel fark (Volt)

Q: Yük (Coulomb)

C: Kapasitans (Farad)

İnsan vücudu için tipik kapasitans

Bu potansiyel fark, yanıcı gazların olduğu ortamda kıvılcım yaratmak için fazlasıyla yeterlidir.

Yanıcı gazların çoğu için minimum tutuşma enerjisi (Minimum Ignition Energy, MIE)

Elektrostatik boşalma enerjisi:

Bu miktar, yanıcı gazları tutuşturmak için 25 kat fazladır.

Tablo 1. Elektrostatik Boşalma Potansiyeli ve Tutuşma Enerjisi Karşılaştırması

ParametreDeğerAçıklama
İnsan vücudu kapasitansı100 pFOrtalama bir yetişkin birey
Yük miktarı1 µCKuru ortamda taşınabilecek maksimum yük
Potansiyel fark (V = Q/C)10,000 VKıvılcım oluşumu için yeterli
Boşalma enerjisi5 mJYanıcı gazları tutuşturabilir
MIE (Minimum Tutuşma Enerjisi)~0.2 mJHidrojen ve metan için kritik sınır

Termal Kaçak Mekanizması (Thermal Runaway)

Akü hücresinin sıcaklığı arttıkça iç direnci düşer, daha fazla akım geçer, bu da daha fazla ısı üretir. Bu bir döngüye girerek hücrenin kontrolsüz ısınmasına neden olur.

Kimyasal Tepkime:
Lityum-iyon pillerde: LiCoO₂ + 6C ⇌ LiC₆ + CoO₂

Şarj ve deşarj esnasında bu denge bozulursa hücre içi ısı artar.

Isı üretimi formülü (Joule etkisi):

  • Q: Isı (joule)
  • I: Akım (amper)
  • R: İç direnç (ohm)
  • t: Süre (saniye)

Bu ısı, hücreyi 80–150 °C’ye çıkarabilir. Bu sıcaklıkta elektrolitler buharlaşır ve tutuşabilir gazlar‘ın salınması iç basıncın artmasına, gaz sızıntısına ve ardından alevlenmeye yol açar.

Akülerin ve Pillerin Kimyasal Hassasiyeti

Asansör gibi kapalı ortamlara getirilen lityum-iyon piller, kurşun-asit aküler veya nikel-kadmiyum hücreler aşağıdaki riskleri taşır:

Lityum-İyon Pil Kimyasal Parlama Riski

  • Yüksek enerji yoğunluğu.
  • Termal kaçak (thermal runaway) riski.
  • Elektrolit olarak genellikle yanıcı organik çözücüler (etilen karbonat, dimetil karbonat) kullanılır.

Lityum metali hava ve su buharı ile tepkimeye girerek ısı ve yanıcı gazlar üretir:

Üretilen hidrojen gazı:

Hidrojen gazı parlayıcıdır ve elektrostatik boşalma ile tutuşabilir.

Bu tür reaksiyonlar, özellikle aşırı şarj olmuş veya fiziksel olarak hasar görmüş akülerde başlar.

Kurşun-Asit Akü Kimyasal Parlama Riski

Kurşun-asit aküler şarj ve deşarj sırasında aşağıdaki elektrokimyasal tepkimelere dayanır:

Deşarj (çalışma sırasında):

Şarj (yeniden dolum sırasında):

Kurşun-asit akülerde şarj esnasında suyun elektrolizi ile hidrojen ve oksijen gazı açığa çıkar:

Bu gazlar havalandırmasız ortamda birikerek, %4 üzerindeki hidrojen konsantrasyonlarında patlama riskine yol açar.

Kurşun-asit akülerin bir diğer riski, elektrolit olarak kullanılan sülfürik asidin sızması halinde korozif etkiler göstermesidir.

Termodinamik açıdan, hidrojenin yanma enerjisi yüksektir:

Bu reaksiyon sırasında açığa çıkan enerji, kapalı ortamda ani basınç artışına ve patlamaya neden olabilir.

Tablo 2. Akü Tipleri ve Risk Özellikleri

Akü TipiTermal Kaçak RiskiGaz SalınımıElektrolit TürüPatlama Potansiyeli
Lityum-İyonYüksekH₂, CO, CO₂Organik (DMEC, EC)Çok yüksek
Kurşun-AsitOrtaH₂, O₂Sulfurik Asit (H₂SO₄)Orta
Nikel-KadmiyumDüşükN₂, H₂Potasyum Hidroksit (KOH)Düşük

Kapalı Ortamda Gaz Yoğunluğu ve LEL Üst Sınırı

Asansör gibi havalandırması sınırlı ortamlarda, gazlar dışarı çıkamaz ve ortamda birikir. Özellikle hidrojen, metan, etilen gibi gazlar LEL (Lower Explosive Limit – Alt Patlama Sınırı) değerine ulaştığında patlama riski doğar.

Tablo 3. “LEL Değerleri” tablosu

Gaz TürüLEL (% hacim)UEL (% hacim)
Hidrojen4.075.0
Metan5.015.0
Etilen2.736.0

Eğer ortamda %4’ün üzerinde hidrojen birikirse, tek bir kıvılcım dahi patlamaya neden olabilir.

Faraday Kafesi ve Elektromanyetik Rezonans

Asansör kabini, dış elektromanyetik dalgaları keserken; içerideki cihazlardan yayılan dalgaların kabin duvarlarından yansımasıyla “Elektro Manyetik Rezonans Alanı” oluşturabilir.

Bu rezonans, özellikle elektromanyetik uyumluluğu (EMC) zayıf cihazlarda akım artışına, ısınmaya ve kıvılcım oluşumuna neden olabilir.

75 MHz gibi radyo frekansları, kabin içinde güçlenebilir ve akü üzerindeki yalıtım zayıflıkları üzerinden mikro ark atlamalarına neden olabilir.

Asansör kabininde pil patlamasına sebep olan faktörlerin teknik ayrıntıları inceledik.. Olay zincirini özetleyeyim.

Asansörde Akü Patlaması Senaryosunun Olay Zinciri

  1. Lityum-iyon pil, kullanıcı ile asansöre girer.
  2. Kabin hareket ederken titreşim ve sürtünme ile elektrostatik yük artan bir şekilde biriktirir.
  3. Faraday kafesi etkisiyle bu yük boşaltılamaz.
  4. Pilin iç sıcaklığı artar (Q = I²Rt).
  5. Elektrolit gazları salınır (dimetil karbonat vs.).
  6. Elektrostatik boşalma ile kıvılcım oluşur (E > MIE).
  7. Gazlar alev alır → patlama veya yangın.

Klasik bir son ile yazımızı bitirelim…

Asansörde Akü Patlamasını Önlemek

Asansör kabininde meydana gelebilecek akü veya pil kaynaklı yangın ve patlamalar; fiziksel, kimyasal ve elektromanyetik faktörlerin kesişimi sonucu oluşur. Bu nedenle hem tasarım aşamasında hem de kullanım sırasında çok yönlü önlemler alınması zorunludur.

  • Asansör kabinine büyük akü veya enerji depolama cihazı ile girilmemelidir.
  • Akü veya pil içeren cihazların asansöre alınması zorunlu ise;
    • Termal stabilitesi kontrol edilmeli
    • Yalnızca sertifikalı ürünler kullanılmalı
    • Taşıma sırasında sabit voltaj sınırlayıcı sistemler tercih edilmeli
    • Taşınması sırasında muhafaza kutuları (EMI/RFI korumalı) kullanılmalıdır.
  • Taşınan akü/pil sıcaklık ve voltaj gözlem sistemleri ile izlenmeli, belirlenen eşik değerler aşılırsa kullanıcıya uyarı verilerek kabin çalışması durdurulmalıdır.
  • Elektrostatik deşarj (ESD) bileklikleri, ayakkabıları veya antistatik paspaslar kullanılmalı ve zemin iletkenliği sağlanmalıdır.
  • Asansör içi topraklama çözümleri (örneğin karbon film kaplama) düşünülmelidir.
  • Ortam içi sensörlerle H₂, CO, metan gibi organik buhar düzeyi izlenmelidir.
  • Asansör kabinleri, havalandırma ve gaz algılama sistemleri ile donatılmalı; özellikle hidrojen veya uçucu organik bileşik (VOC) dedektörleri entegre edilmelidir.
  • Yangın söndürme sistemleri ve duman sensörleri, asansör kabinlerinde özellikle pil kaynaklı yangınları algılayacak hassasiyette seçilmelidir.
  • Kuru hava şartlarında, kullanıcılar sentetik kıyafetler giymemeli ve kabine girmeden önce metal bir yüzeye dokunarak elektrostatik boşalımı sağlamalıdır.

Faraday kafesi etkisi, dış etkilere karşı koruma sağlarken, iç ortamda elektrostatik yük birikimini artırarak, enerji depolama cihazlarının fiziksel ve kimyasal dengesini bozabilir. Bu da özellikle yanıcı gaz oluşumu ve kıvılcım kaynaklı patlama risklerini artırır.

Bu nedenle asansörlerde akü ve benzeri cihazların taşınması, yangın güvenliği açısından ciddi şekilde yönetilmelidir.

Fiziksel (yük boşalması ve rezonans), kimyasal (gaz çıkışı ve tutuşabilirlik) ve mühendislik (havalandırma, EMC uyumu) perspektifleri bir arada değerlendirilerek, asansör kabinlerinin tasarımı ve kullanımı yeniden yapılandırılmalıdır.

Bu bağlamda sadece üretici değil, kullanıcı, bina yöneticisi ve mühendislik firmaları da sorumluluk almalıdır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Patlama havalandırmalı aşırı basınç yapıları ve lityum iyon pillerin tehlikeleri, enerji depolama sistemi konteynerinin çoklu havalandırmaları tarafından oluşturulan termal kaçak gaz https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S2352152X24027592

⭐️⭐️ Lityum iyon pil yangınlarından kaynaklanan toksik florür gazı emisyonları https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC5577247/

⭐️⭐️ Pil Test Tesisindeki Patlama Test Odasında Lityum İyon Pil Yangınına İlişkin Maruziyet Değerlendirme Çalışması https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S2093791123000793

⭐️⭐️ Termal Kaçak Yaşayan Lityum-İyon Pillerden Kaynaklanan Gaz Emisyonlarının Bileşimi ve Patlayıcılığı https://www.mdpi.com/2313-0105/9/6/300

⭐️⭐️ Lityum iyon pil enerji depolama sistemleri (BESS) tehlikeleri https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S095042302200208X

⭐️⭐️ Termal kaçak sırasında lityum iyon pillerin operasyon sırasında yüksek hızlı tomografisi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/25919582/

⭐️⭐️ Kojenerasyon varlığında çoklu enerjili sıvı hava enerjisi depolama (LAES) sisteminin çevresel performansı – Lityum iyon (Li-ion) pil ile yaşam döngüsü değerlendirmesine dayalı karşılaştırma https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/39469678/

⭐️⭐️ Lityum iyon piller için poli(iyonik sıvı) bazlı tek lityum iyon polimer elektrolitler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/30015349/

⭐️⭐️ Lityum iyon piller için metal madenciliğinin mesleki, çevresel ve toksikolojik sağlık riskleri: Pubmed veritabanının anlatımlı bir incelemesi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC11348589/

⭐️⭐️ Lityum zehirlenmesinin klinik özellikleri ve yönetimi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/3285125/

⭐️⭐️ Sürekli salımlı lityum preparatlarında aşırı doz https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S0924933899807378

⭐️⭐️ Lityum iyon pil güvenliği için malzemeler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29942858/

⭐️⭐️ Lityum Toksisitesi https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK499992/

⭐️⭐️ Yanıklar: Sınıflandırma, Patofizyoloji ve Tedavi: Bir İnceleme https://www.mdpi.com/1422-0067/24/4/3749

⭐️⭐️ Yangın Ölümleri Kılığına Giren Cinayetler https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC10417010/

⭐️⭐️ Yanığa bağlı ölümlerde antemortem klinik tanılar ve postmortem bulguların karşılaştırması https://tjtes.org/tr/jvi.aspx?pdir=travma&plng=tur&un=UTD-36604

⭐️⭐️ Büyük Yanık Yaralanması Sonrası Metabolik Değişiklikler: Sonuç Nasıl İyileştirilir https://link.springer.com/chapter/10.1007/0-387-35096-9_48

⭐️⭐️ Yanmış insan kalıntılarının güvenilir genetik tanımlaması https://www.researchgate.net/publication/46218878_Reliable_genetic_identification_of_burnt_human_remains

⭐️⭐️ Nijerya’da Yanıklar: Bir İnceleme https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3188264/

⭐️⭐️ Tehlikeye Doğru Sürüş: Elektrikli Bisikletler (E-Bisikletler) ve Elektrikli Scooter’lar (E-Scooter’lar) Dahil Kişisel Hareketlilik Cihazlarıyla İlişkili Yanıkların Kapsamlı Bir İncelemesi  https://academic.oup.com/jbcr/article/45/5/1154/7693898?login=false

Makalede vakaların birbiri ile karşılaştırıldığı tabloyu aşağıda görebilirsiniz.

Kişisel Hareketlilik Cihazıyla İlişkili Yanıkların Demografisi ve Yanık Özellikleri. * n = 1 olduğunda ortalama değer, **Varsayılan değer

ParametreSingapurlu kohort ( n = 30)İsrail kohortu ( n = 9)Pekin kohortu ( n = 82)Şanghay kohortu ( n = 63)Fransız vaka raporu ( n = 1)
Seks
 Erkek24 (80%)8 (88,9%)64 (78%)44 (70%)1 (100%)
 Dişi6 (20%)9 (10,1%)18 (22%)19 (30%)0
Kabul sırasındaki ortalama yaş (yıl)26,3 (SD = 19,4)37,8 (SD = 13,7)3,5 (SD = 2,5)38.1 (SD = 2.0)50*
Yanma mekanizması
 Pil patlaması30 (100%)9 (100%)001 (100%)
 Pil şarj cihazı patlaması00063 (100%)**0
 Pilin kısa devre yapması0082 (%100)00
Yanık derinliği
Cilt yanığı yok8 (26,7%)00Bilinmeyen0
 Birinci derece9 (30%)1 (11,1%)82 (%100)Bilinmeyen0
 İkinci derece9 (30%)5 (55,6%)0Bilinmeyen0
 Üçüncü derece4 (13,3%)3 (33,3%)0Bilinmeyen1 (100%)
Yanık yeri
 Üst uzuvlarBilinmeyen7 (77,8%)77 (93,9%)Bilinmeyen1 (100%)
 Alt ekstremitelerBilinmeyen8 (88,9%)0Bilinmeyen1 (100%)
 Yüz/boyunBilinmeyen5 (55,6%)0Bilinmeyen0
 Göğüs/karın/sırtBilinmeyen5 (55,6%)5 (6,1%)Bilinmeyen0
İnhalasyon hasarının varlığı22 (%73,3)3 (33,3%)0**49 (78%)0
Dahil olan PMD’ler
 E-bisikletler0Bilinmeyen54 (65,9%)00
 E-Scooter’lar%90Bilinmeyen001 (100%)
 Bağımsız PMD pilleri%10Bilinmeyen28 (34,1%)00
 PMD akü şarj cihazları0Bilinmeyen063 (100%)
Ortalama TBSA (%)14,5 (SD = 22,3)27,5 (SD = 19,6)<1 (SD mevcut değil)26,4 (SD = 3,5)22*
Ortalama hastanede kalış süresi (gün)17.7 (SD mevcut değil)34,3 (SD = 5,24)024.0 (SD = 3.0)40*
Yönetmek
 Cerrahi12 (40%)7 (77,8%)042 (%67)1 (100%)
 Tutucu18 (60%)2 (22,2%)82 (%100)21 (33%)0
 Ölüm oranı3 (10%)007 (11%)0
Daha Fazla

Safranla Depresyon Tedavisi

Safran (Crocus sativus L.), tarih boyunca sadece bir baharat olarak değil, aynı zamanda tıbbi özellikleri nedeniyle de yüzyıllardır Fars, Hint ve Akdeniz tıbbında kullanılmış çok değerli bir bitkidir.

Özellikle içeriğindeki biyoaktif bileşenler

  • Krosin
  • Safranal
  • Picrocrocin

sayesinde safran; antidepresan, antianksiyete, antioksidan ve nöroprotektif özellikler göstermektedir. Bunlar kan-beyin bariyerini geçen güçlü nöroaktif maddelerdir.

Bu özellikleri ile dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB), depresyon ve anksiyete gibi nöropsikiyatrik hastalıkları tedavi edici etkileri ile safran çok önemlidir.

Safran

Safran (Crocus sativus L.), Bitkinin stigma kısmından elde edilen safran, biyolojik olarak aktif birçok bileşen içerir. Bunların en önemlileri

Krosin (Crocin)

  • Özellikleri: Karotenoid türevi, suda çözünebilir.
  • Faydaları:
    • Antidepresan
    • Antioksidan
    • Nöroprotektif
    • Antienflamatuvar
    • Görme sağlığını destekleyici
  • Safranın sarı rengini verir.

Safranal

  • Özellikleri: Uçucu bileşik, monoterpen aldehit.
  • Faydaları:
    • Karakteristik kokudan sorumlu
    • Antidepresan ve anksiyolitik etki
    • Antikonvülsan (epilepsiye karşı)
    • Hafıza güçlendirici

Pikrokrosin (Picrocrocin)

  • Özellikleri: Glikozid yapı, acı tadı verir.
  • Faydaları:
    • Safranalın biyokimyasal öncüsüdür.
    • Sindirimi destekleyici etkisi vardır.
    • Antioksidan ve antikanser etkileri gösterilmiştir.

Kaempferol

  • Özellikleri: Flavonoid grubundan bir antioksidan.
  • Faydaları:
    • Kanser karşıtı
    • Kalp sağlığına destek
    • Anti-inflamatuvar ve anti-aging etkili

Karotenoidler (alfa-, beta-karoten)

  • Faydaları:
    • Göz sağlığını korur
    • Antioksidan kapasiteyi artırır
    • Bağışıklık sistemini güçlendirir

Volatil Yağlar ve Esterler

  • Safranın aromasında rol oynayan çeşitli bileşikler içerir.
  • Bazı bileşenler merkezi sinir sistemi üzerinde hafif yatıştırıcı etki gösterebilir.

Bu bileşenler, merkezi sinir sisteminde serotonin düzeylerini düzenleme, oksidatif stresi azaltma, nöroinflamasyonu baskılama gibi çeşitli yollarla etki gösterir.

Araştırmalarda, safranın nöropsikiyatrik bozukluklarda tedavi edici potansiyele sahip olduğunu ortaya koymuştur.

Depresyonun Nörobiyolojik Temelleri

Depresyon, bireyin duygu durumunda, düşünce süreçlerinde ve davranışlarında belirgin bir bozulmaya neden olan yaygın ve karmaşık bir psikiyatrik bozukluktur.

Majör Depresif Bozukluk (MDB) olarak tanımlanan klinik depresyon,

  • En az iki hafta süren
  • Gün boyu süren depresif duygu durumu
  • İlgi kaybı, yorgunluk
  • Umutsuzluk
  • İştah düzensizlikleri
  • Uyku düzensizlikleri gibi semptomlarla karakterizedir.

Nörobiyolojik düzeyde depresyon, merkezi sinir sisteminde birçok sistemin dengesizliğini içerir.

Depresyonun sebebi olarak monoamin hipotezi; serotonin (5-HT), norepinefrin (NE) ve dopamin (DA) düzeylerindeki düşüşü öne sürer.

Lakin son yıllarda yapılan araştırmalar depresyonun sadece monoamin hipotezi ile açıklanamayacağını, aynı zamanda hipotalamus-hipofiz-adrenal (HPA) aksının hiperaktivasyonu, nöroinflamasyon, beyin türevi nörotrofik faktör (BDNF) düzeylerinin azalması ve nöroplastisite kaybının da önemli rol oynadığını gösterilmiştir.

Safran dan Antidepresan Olur mu?

Safran çoğu insanın bilmediği doğanın SSRI‘ıdır.

Serotonin Geri Alım İnhibisyonu: Safranal ve krosin, sinaptik aralıkta serotonin düzeyini artırarak klasik antidepresan ilaçlara benzer bir etki oluştururlar.

HPA Aksının Regülasyonu: Safran, stres yanıtını düzenleyen kortizol salınımını azaltarak HPA aksının normal işleyişini destekler.

Antioksidan ve Antienflamatuvar Etki: Krosin, serbest radikalleri nötralize ederek hücresel oksidatif stresi azaltır; inflamatuvar sitokinlerin üretimini baskılar.

BDNF Seviyelerinin Artırılması: Krosin, beyindeki BDNF düzeylerini artırarak sinaptik plastisite ve nöronal yenilenmeyi destekler.

NMDA Reseptör Modülasyonu: Safranın glutamat sistemine etkisi, aşırı eksitotoksisiteyi azaltarak depresif semptomları hafifletebilir.

Safran Neden Birçok Beyin Sorununa İyi Geliyor?

İlaçlara benzer şekilde serotonin, dopamin ve norepinefrin seviyelerini artırır. Lakin aynı zamanda güçlü bir iltihap giderici ve antioksidandır, nöroinflamasyonu azaltır. Ve HPA ekseni aracılığıyla stres tepkinizi düzenler.

Safranın libido artırıcı etkisi ve enerji düzeyini destekleyici özellikleri de bireyin yaşam kalitesine katkı sağlar.

2019 yılında yapılan bir klinik araştırma, safranın çocuklarda DEHB semptomlarını azaltmada RİTALİN kadar etkili olduğunu gösterdiğinde tıp camiasını şaşkına çevirdi. Dikkat, hiperaktivite ve dürtüsellikte aynı iyileşmeler. Birçok ebeveynin korktuğu uyarıcı yan etkiler olmadan.

Bir başka çalışmada; stres ve kaygı bozukluğu olan yetişkinlerde, 4 hafta boyunca standart safran (28 mg/gün) takviyesi, plaseboya kıyasla olumsuz ruh hali ve kaygıda belirgin azalmalara yol açtı. Sosyal işlevselliği iyileştirdiler ve yan etki olmaksızın stresi azalttılar.

Uykusuzluk çekiyorsanız safran serotonin ve melatonin seviyelerini düzenler.

Klinik deneyler şunu gösteriyor:

  • Daha hızlı uykuya dalmanıza yardımcı olur
  • Daha uzun süre uyumanızı sağlar
  • Kendinizi daha dinlenmiş hissetmenizi sağlar

Safran, olumlu duygu durumunu destekleyen nörotransmiter sistemlerini (özellikle serotonin ve dopamin) etkileyerek, bireyin motivasyon, konsantrasyon ve sosyal etkileşim düzeylerini artırabilir. Bu özellikleri ile safran, yalnızca bir depresyon tedavisi değil, aynı zamanda duygu durum dengeleyici ve yaşam kalitesini destekleyici bir adaptogen olarak da değerlendirilmektedir.

Safranı Nasıl Kullanalım?

Araştırmalarda safran ekstresinin 30 mg/gün dozunda (günde 2 defa 15 mg) 6-8 hafta süreyle kullanılması, hafif ve orta dereceli depresyon tedavisinde etkili bulunmuştur. Bu etkilerinin yanı sıra ilaçların yaptığı cinsel işlev bozukluğu, kilo alımı, duygusal körelme yapmamaktadır.

Tabi ki baharatların en pahallısı olan safranın bu miktarlarda kullanabilmek için gerekli masrafın altından kalkmak da oldukça zor.

Kullanımı genellikle oral kapsül ya da safran tozu şeklindedir.

Çay olarak tüketimi de mümkündür ancak standardize doz sağlanması açısından ekstrakt formu tercih edilmektedir.

Safranın klinik kullanımı genel olarak güvenli kabul edilse de, bazı durumlarda dikkatli olunması gerekir. Safran günlük 5 gram ve üzeri toksik – zehirli etki oluşturabilir. 20 gramın üzeri ölümcül olabilir.

Safranın Yan Etkileri

  • Ağız kuruluğu
  • Baş ağrısı
  • Baş dönmesi
  • Mide rahatsızlıkları
  • İştah değişiklikleri
  • Alerjik reaksiyonlar nadir görülmekle birlikte bildirilmiştir.

Hamilelikte yüksek dozda safran kullanımı uterus kasılmalarını artırabileceği için önerilmez. Aynı şekilde, bipolar bozukluğu olan bireylerde safran, mani belirtilerini tetikleyebilir. Safranın antikoagülan ilaçlarla etkileşime girebileceği de bildirilmiştir; bu nedenle düzenli ilaç kullanan bireyler mutlaka sağlık profesyoneline danışmalıdır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Safran, doğal yapısı ve biyoaktif bileşenleri sayesinde psikiyatrik bozukluklarda dikkat çekici faydalar sunmaktadır. Klinik veriler, hem etkili hem de güvenli bir alternatif veya tamamlayıcı tedavi seçeneği olduğunu göstermektedir. Lakin daha geniş örneklemli, uzun vadeli ve çift kör çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Geleneksel tıptaki kullanımı modern bilimle desteklenmekte ve geleceğin psikofarmakolojik ajanları arasında yer alma potansiyeli taşımaktadır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğu Olan Çocukların Tedavisinde Crocus sativus L. ve Metilfenidat: Rastgele, Çift Kör Pilot Çalışma https://www.researchgate.net/publication/331028002_Crocus_sativus_L_Versus_Methylphenidate_in_Treatment_of_Children_with_Attention-DeficitHyperactivity_Disorder_A_Randomized_Double-Blind_Pilot_Study

⭐️⭐️ Kaygı, Depresyon veya Stres Tedavisinde Kullanılan Tıbbi Bitkiler: Bir Güncelleme https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC9500625/

⭐️⭐️ Safran (Crocus sativus L.): Sağlık ve Nöropsikiyatrik ve Yaşa Bağlı Hastalıkların Tedavisi İçin Bir Besin Kaynağı https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/35276955/

⭐️⭐️ Crocus sativus (safran) ve bileşenlerinin sinir sistemi üzerindeki etkileri: Bir inceleme https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/26468457/

⭐️⭐️ Hafif ila Orta Şiddette Depresyon Tedavisinde Safranın Etkinliği: Bir Meta-analiz https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/30036891/

⭐️⭐️ Safran (Crocus sativus L.) ve sağlık sonuçları: meta-analizlerin meta-araştırma incelemesi ve bir kanıt haritalama çalışması https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/34419735/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Yüksekte Çalışanlar İçin Profesyonel Denge Antrenman Yöntemlerinin Önemi

Yüksekte çalışmak, yüksek dikkat, koordinasyon ve insan vücudunun denge sistemini maksimum düzeyde kullanmasını gerektirir.

İskeleler, kule vinçleri, rüzgar türbinleri, yüksek binalar gibi yüksekte yapılan işler, bireylerin fiziksel ve bilişsel olarak sürekli tetikte olmasını zorunlu kılar.

Düşme riski, yüksekte çalışanlar için ciddi yaralanmalara hatta ölümlere neden olabilir. Bu risklerin azaltılması için denge antrenmanları önemli bir rol oynar.

Yüksekte Çalışanlar için Profesyonel Denge Antrenman Yöntemleri ve denge eğitimleri – antrenmanları, çalışanların proprioseptif duyularını geliştirerek, vücutlarının uzaydaki konumunu daha iyi algılamalarını sağlar. Bu da, ani hareketlere karşı daha hızlı ve etkili tepkiler verilmesine yardımcı olur. Düzenli eğitimlerle yüksekten düşme riskleri en aza indirilebilir.

Yüksekte Çalışanlar için Profesyonel Denge Antrenman Yöntemleri ve denge eğitimleri iş güvenliği için kritik öneme sahiptir. Yüksekten düşme risklerini azaltma stratejilerinin, profesyonel denge antrenmanlarının yaşamsal faydaları vardır.

Yüksekte Çalışmada Denge Neden Önemlidir?

Yüksekte çalışmalarda düşme riski yüksektir; her üç iş kazasından biri yüksekten düşme sonucu meydana gelir.

Düşme tepki süresi çok kısadır, sadece 0.1 saniye. Kronik hastalıklar (şeker, artrit) denge kaybını artırır. Sağlığınızı koruyarak dengenizi sağlamalısınız.

Denge Türleri ve Özellikleri

Statik denge, sabit duruşu koruma yeteneğidir.

Dinamik denge, hareket halindeyken denge kontrolünü ifade eder.

Propriosepsiyon, vücut pozisyonunu algılama becerisidir.

Her denge türü, yüksekte çalışmak için önemlidir. (Denge türlerini ayrı ayrı yazılarımızda okuyabilirsiniz)

Denge Sisteminin Biyomekaniği

Yüksekte çalışanlar özelinde denge sisteminin biyomekaniğinde; iç kulak, kas-iskelet sistemi, proprioseptif geri bildirimler ve merkezi sinir sisteminin uyumlu çalışmasına bağlı olarak dengenin korunması sağlanır.

Denge, üç ana sistemin bütünleşik çalışması ile sağlanır:

  • Vestibüler sistem (iç kulak)
  • Somatosensoriyel sistem (kas, eklem ve deri duyuları)
  • Görsel sistem (göz)
  • Merkezi sinir sistemi

Yüksekte çalışanlarda bu sistemlerden gelen veriler, merkezi sinir sistemi tarafından hızla işlenir ve motor yanıtlar oluşturularak düşmelerin önüne geçilir.

Görsel referansların azalması veya bozulması (örneğin sisli hava, yüksek rüzgarlar veya dengesiz zemin) durumlarında diğer denge sistemlerinin önemi daha da artar.

Vestibüler Sistem (iç kulak) ve Yüksekte Denge

Vestibüler sistem, yüksekte çalışanlarda dengenin temel yapıtaşlarından biridir. İç kulakta yer alan bu sistem, başın hareketlerini ve pozisyonunu algılayarak beyne bilgi gönderir.

Yarım Daire KanallarıYarım daire kanalları, başın rotasyonel hareketlerini algılar. Yüksek bir platformda çalışan işçi, başını yukarı-aşağı veya yana çevirirken bu kanallar aktive olur. Bu sistemin hassasiyeti, özellikle dar alanlarda çalışırken ya da aniden yön değiştirilmesi gereken durumlarda hayati önem taşır.

Otolit Organları – Utrikül ve Sakkül Lineer ivmelenmeleri ve yerçekimi yönündeki hareketleri algılayan bu yapılar, yüksekte çalışan işçinin vücut pozisyonunu doğru şekilde ayarlamasına yardımcı olur.

Örneğin, bir rüzgar türbininin tepesinde çalışan teknisyen, gövde eğimini veya ayak pozisyonunu bu sistem sayesinde fark ederek düşme riskini azaltır.

Vestibüler Sistem Bozukluğu

Yüksekte çalışırken vestibüler sistemdeki herhangi bir bozulma (örneğin vertigo, labirentit, Meniere hastalığı) ciddi tehlikelere neden olabilir. Bu tür bireylerin yüksekte çalışması ciddi şekilde kısıtlanmalı ve düzenli tıbbi kontrollerle izlenmelidir.

Somatosensoriyel Sistem (Kas Koordinasyonu ve Propriyosepsiyon) ve Yüksekte Denge

Yüksekte çalışanlar için kas koordinasyonu ve proprioseptif duyuların önemi çok büyüktür. Zeminin dengesiz, eğimli veya dar olması, kasların anlık ve etkili tepkiler vermesini zorunlu kılar.

Kas İğcikleri ve Golgi Tendon Organları – Bu reseptörler, yüksekte dengede kalmak için sürekli aktif olarak vücut pozisyonunu izler. Örneğin, eğimli bir yüzeyde çalışan bir işçi, ayağının altındaki zeminin eğimini bu yapılar sayesinde algılayabilir.

Refleks Yanıtlar ve Mikro Denge Ayarlamaları – Omurilik refleksleri ve ince motor yanıtlar, özellikle dengesiz platformlarda çalışan bireyler için hayati önem taşır. Kaslar sürekli olarak mikro düzeyde kasılıp gevşeyerek vücut dengesini sağlar. Bu da kas koordinasyonunun yüksekte çalışmalarda sürekli ve bilinçsiz olarak aktif olmasını gerektirir.

Kas Yorgunluğu ve Denge Kasların aşırı yorgunluğu, proprioseptif duyuların azalmasına ve dolayısıyla dengenin bozulmasına neden olabilir. Bu nedenle yüksekte çalışanların düzenli molalar vermesi ve uygun ergonomik desteklerle çalışması gereklidir.

Görsel Sistem (göz) ve Yüksekte Denge

Görsel sistem, yüksekte çalışan bireylerin çevreyle olan ilişkisini kurmasına, mesafe tahmini yapmasına ve düşme risklerini algılamasına olanak tanır.

Gözler, dengeyi sağlamak için çevresel verileri toplayarak beyne iletir ve merkezi sinir sistemi bu verileri iç kulak ve kas-iskelet sisteminden gelen bilgilerle entegre eder.

Gözlerden Gelen Görsel Girdiler – Gözler, zeminin eğimi, uzaklık, derinlik ve sabit referans noktalarını belirlemede kilit rol oynar. Yüksekte çalışan biri için sabit bir noktaya odaklanmak, dengeyi korumasına yardımcı olur. Görsel veriler, vestibüler sistemle birlikte çalışarak vücut pozisyonunun kontrolünü destekler.

Göz-Hareket Koordinasyonu – Yüksekte çalışan bir birey, başını veya vücudunu hareket ettirirken, göz kasları da bu hareketlere uyum sağlar. Özellikle dengesiz platformlarda veya rüzgarlı koşullarda, göz-hareket koordinasyonunun sağlıklı olması, çevresel farkındalığın korunmasına yardımcı olur.

Görsel Referansın Azaldığı Durumlar – Sis, karanlık, yetersiz aydınlatma gibi durumlarda görsel sistemin katkısı azalır. Bu da vestibüler ve somatosensoriyel sistemlerin yükünü artırır. Görsel verilerin yetersiz olduğu durumlarda denge kaybı riski artar ve bu nedenle yüksek riskli ortamlarda çalışanlara uygun koruyucu gözlükler, sis önleyici ekipmanlar ve iyi aydınlatma sağlanmalıdır.

Göz Bozuklukları ve Denge Görme bozuklukları (miyopi, hipermetropi, astigmatizma vb.) yüksekte çalışma esnasında dengeyi olumsuz etkileyebilir. Derinlik algısındaki bozulmalar veya çevresel detayların net görülememesi, düşme riskini artırır. Bu yüzden düzenli göz muayeneleri yapılmalı ve kişisel koruyucu donanımlar bu ihtiyaçlara göre özelleştirilmelidir.

Merkezi Sinir Sistemi ve Yüksekte Denge

Yüksekte çalışmak, beyin ve omurilik düzeyinde anlık karar mekanizmaları gerektirir. Bu kararların doğruluğu, gelen duyusal verilerin doğru işlenmesine bağlıdır.

Beyin Sapı ve Vestibüler Çekirdekler – İç kulaktan gelen veriler, beyin sapında vestibüler çekirdekler tarafından analiz edilir ve refleks yollarla vücut dengesini koruyacak kaslara yanıt gönderilir. Bu yanıtlar, yüksekte ani irkilmelerde düşmeyi önleyebilir.

Beyincik (Serebellum) – Beyincik, motor koordinasyon ve dengeyi ince ayarla düzenler. Özellikle platformda yürüme, diz çökme, eğilme gibi durumlarda, beyincik vücut hareketlerini dengeli şekilde düzenler. Beyincik hasarı olan bireyler yüksekte çalıştırılmamalıdır.

Kortikal İşlevler ve Karar Verme – Yüksekte çalışırken bilişsel yük de oldukça fazladır. Serebral korteks, karar verme, dikkat, problem çözme gibi işlevlerle dengenin korunmasına katkı sağlar. Örneğin, rüzgarlı bir ortamda çalışırken ne zaman adım atılacağına veya pozisyon değiştirileceğine karar verme süreci kortikal merkezlerde gerçekleşir.

Yüksekte Dengenin Risk Faktörleri ve Korunma Yöntemleri

Görsel Bozulmalar – Sisli, karanlık veya parlak güneşli havalarda görsel girdilerin zayıflaması, dengeyi bozabilir. Bu nedenle yüksekte çalışanlara uygun göz koruyucuları ve kontrast artırıcı lensler kullanmaları gerekebilir.

Duyusal Bozulmalar – İç kulak enfeksiyonları, kas yaralanmaları veya nörolojik hastalıklar sırasında yüksekte çalışma risklidir. Yüksekte çalışacakların işe alım öncesinde vestibüler ve nöromüsküler muayeneler yapılmalı, varsa giderilebilecek rahatsızlıkları iyileştikten sonra işe başlatılmalıdır. Tedavi edilmesi mümkün olmayan denge bozukluklarında yüksekte çalışma yapmayacağı işlerde çalıştırılmalıdır.

Psikolojik Faktörler – Yükseklik korkusu, anksiyete ve panik bozuklukları, denge sistemini olumsuz etkileyebilir. Yüksekte çalışanların psikolojik değerlendirmeleri de iş güvenliği kadar önemlidir.

Denge Performansını Etkileyen Faktörler

Fiziksel sağlık durumu dengeyi doğrudan etkiler. Yaş ve kas gücü de önemli faktörlerdir. Önceki düşme deneyimleri psikolojik etki yaratır. Kronik sağlık sorunları dengeyi olumsuz etkileyebilir.

Denge Antrenman Yöntemleri

Statik Denge Antrenmanları

Dinamik Denge Antrenmanları

Proprioseptif Antrenmanları

Core (Merkez) Kas Antrenmanları

Tek Ayak Üzerinde Duruş Antrenmanları

Görsel ve Vestibüler Sistem Entegrasyonu

Denge Antrenmanı İçin Pratik Öneriler

Mental Odaklanma

Stres Yönetimi

Konsantrasyon Geliştirme

Yöntemlerini denge egzersiz yöntemleri ile birlikte öğrenmeli / öğretmeli haftada 3-4 kez düzenli antrenman yapılmalıdır.

Egzersizlerin daha faydalı olabilmesi için zorluk seviyeleri artacak şekilde planlanmalı ve uygulanmalıdır.

Öğrenene ve düzenli egzersiz yapma becerisi kazanana kadar eğitimcilerin gözetimi altında çalışmak gerekir.

Kişisel farklılıkların – sağlık durumu – yaş – kas gücü vb gibi farklı olduğunu unutmamalı ve bireysel duruma göre özelleştirilmiş programlar uygulanmalıdır.

Eğitim ve Rehabilitasyon

Yüksekte çalışacak bireylerin denge eğitimi alması, vestibüler rehabilitasyon programlarıyla desteklenmesi iş kazalarını azaltabilir.

Propriyoseptif egzersizler, denge tahtası çalışmaları ve görsel-vestibüler koordinasyon aktiviteleri bu eğitimlerin temel bileşenleri olmalıdır.

Yüksekte çalışan bireylerin karşılaştığı denge gereksinimleri, vücudun biyomekanik ve nörolojik sistemlerini yoğun biçimde kullanmasını gerektirir.

İç kulak, kas koordinasyonu ve merkezi sinir sistemi bu sürecin temel bileşenleridir.

Yüksekte güvenli çalışmayı sağlamak için bu sistemlerin fizyolojisinin iyi anlaşılması, düzenli sağlık taramaları yapılması ve bireylere özel denge eğitim programları uygulanması gereklidir. Bu bütünsel yaklaşım, iş kazalarının ve düşmelerin önlenmesinde etkili olacaktır.

Pratik bir denge antrenman programı, günlük rutinlere entegre edilerek sürekli gelişim sağlanabilir. Bu program, iş öncesi ısınma hareketleriyle başlayarak temel denge egzersizlerini içerir.

Antrenmanlar, işyeri hekimi veya fizyoterapist gözetiminde planlanmalı ve bireysel ihtiyaçlara göre uyarlanmalıdır.​

Denge antrenmanları, diğer iş güvenliği eğitimleriyle entegre edilerek kapsamlı bir güvenlik kültürü oluşturulmalıdır.

Düzenli denge antrenmanı hayat kurtarır.

İş güvenliği için proaktif bir yaklaşım benimseyin.

Sürekli eğitim ve geliştirme ile kendinizi güncel tutun.

Unutmayın, güvenlik her zaman önceliktir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Statik denge için alt ekstremitede kas aktivasyonunun analizi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29060803/

⭐️⭐️ Denge duygumuz nasıl çalışır? https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK279394/

⭐️⭐️ Denge eğitimi yaşlılarda düşmeleri ve yaralanmaları önlüyor gibi görünüyor https://www.health.harvard.edu/blog/balance-training-seems-to-prevent-falls-injuries-in-seniors-201310316825

⭐️⭐️ Denge Kontrolü Uyku Eksikliğinden Etkilenir mi? Uykunun Denge Kontrolü Üzerindeki Etkisinin Sistematik Bir İncelemesi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC9150847/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:

Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hukuki tavsiye yerini alamaz. Web sitemizdeki yayınlardan yola çıkarak, işlerinizin yürütülmesi, belgelerinizin düzenlenmesi ya da mevcut işleyişinizin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriğinde yer alan bilgilere istinaden profesyonel hukuki yardım almadan hareket edilmesi durumunda meydana gelebilecek zararlardan firmamız sorumlu değildir. Sitemizde kanunların içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Ayrıca;
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Can Çekişen Karaciğer ve Böbrekleriniz

İnsan vücudu, doğanın sunduğu en kusursuz sistemlerden biridir.

Her hücre, her organ, her sistem olağanüstü bir uyum içerisinde çalışır. Lakin bu mükemmel yapının en büyük düşmanı ne toksik – zararlı kimyasallar, ne bulaşıcı hastalıklar, ne de genetik kusurlar değildir.

Karaciğer ve böbrekler, vücudun en hayati görevlerini üstlenen organlardandır.

Karaciğer; toksinleri arındıran, metabolizmayı düzenleyen, hormonları işleyen ve bağışıklık sistemine katkı sağlayan dev bir kimya laboratuvarıdır.

Böbrekler ise vücuttaki atıkları süzen, su-elektrolit dengesini koruyan ve kan basıncını düzenleyen hayati süzgeçlerdir.

Lakin sağlıksız beslenme, alkol ve uyuşturucu kullanımı, sigara, aşırı ilaç tüketimi, hareketsiz yaşam tarzı ve stres gibi faktörler bu organları yavaş yavaş çökertir.

Vücudun en büyük düşmanı, insanın kendi hatalı tercihleridir.

Karaciğerin Sessiz İsyanı

Karaciğer, yaklaşık 500’den fazla hayati görevi yerine getirir. Diğer bir çok orandan farklı olarak dikkat çekici özelliği uzun süre sessiz kalabilmesidir. Yani karaciğer hasar gördüğünde çoğu zaman ani – hızlı belirti vermez. Karaciğerin reaksiyon – tepki vermesinin geç olması sebebi ile fark edilene kadar geri dönüşümü mümkün olmayan hasarların olma olasılığı yüksektir.

Peki insan karaciğerine nasıl zarar verir?

Biraz ayrıntılandıralım…

Alkol – Kimyasal Katil

Karaciğerin baş düşmanı Alkol’ dür. Karaciğerde parçalanan alkol, asetaldehit adı verilen toksik bir maddeye dönüşür. Asetaldehit karaciğer hücrelerine zarar verir, iltihaplanmaya neden olur ve zamanla siroza kadar giden yıkıcı bir süreci başlatır.

Sağlıksız Beslenme – Yağların Sessiz Tuzağı

Yüksek kalorili, şekerli ve işlenmiş gıdalar karaciğerde yağlı karaciğer hastalığı’ adı verillen yağ birikimine ve biriken yağlar da zamanla hücre ölümüne ve iltihaplanmaya neden olur. Alkol bağlı olmayan siroz sebeplerinden biridir.

İlaç Kullanımı – Gereksiz Yük

Ağrı kesiciler, antibiyotikler başta olmak üzere hemen hemen tüm ilaçlar karaciğerin detoksifikasyon kapasitesini zorlar. Özellikle parasetamol gibi yaygın kullanılan. bazı ilaçlar yüksek dozda veya uzun süreli çok sık kullanıldığında karaciğer yetmezliğine kadar gidebilen hücresel hasarlara neden olur.

Toksinler ve Çevresel Kirlilik

Zehirli mantarlar, pestisitler, ağır metaller ve endüstriyel kimyasallar da karaciğeri olumsuz etkileyen diğer faktörler arasındadır. Özellikle karaciğerin işleyebileceği (detoksifiye edebileceği) sınırların üzerine çıkarak hücrelerin ölümüne sebep olur.

Böbreklerin Sessiz Tükenişi

Böbrekler de karaciğer gibi sessiz çalışan bir organ olup bozulma – hastalanma süresi de sessiz olması sebebi ile hastalığın son evresine kadar verdiği hafif belirtilerin fark edilmesi zordur.

Aşırı Tuz ve Şeker Tüketimi

Günümüz beslenme alışkanlığında önemli yer tutan işlenmiş gıdalar, böbreklerin hem yapısal hem de fonksiyonel bozulmasına yoL açmaktadır. Özellikle aşırı tuz tüketimi böbreklerdeki glomerüllerde yapısal bozulma yaparken, kan şekerindeki yükselmeler ilk olarak insülin direncine zaman içerisinde de diyabete yol açarak böbrek fonksiyonlarının bozulmasına yo açar.

Sıvı Yetersizliği

Günlük su tüketimi azaldığında, böbrekler en önemli işlevi olan atıkları süzme – görevini yeterince yeterince yerine getiremez. Bu süreç ilk olarak kristalleşmeye sonra böbrek taşlarına, zaman uzadıkça böbrek yetmezliğine kadar gidebilir.

Ağır Metaller ve Kimyasallar

Kurşun (Pb), Cıva (Hg), Arsenik (As), Kadmiyum (Cd), Alüminyum (Al), Nikel (Ni) gibi ağır metaller böbrek hücrelerine doğrudan zarar verir. Bu maddeler uzun vadede böbrek fonksiyonlarını geri döndürülemez şekilde bozar.

Yüksek Proteinli Diyetler

Aşırı hayvansal protein alımı ile protein metabolizması ile oluşan üre gibi maddelerin atılımı böbrekleri zorlar, Özellikle kronik böbrek hastalığı riski olan bireylerde böbreklere ekstra yük bindirir.

Hatalı Tercihlerin Anatomisi

Anlık zevkler ve zaaflar insanlığın belkide en büyük sorunu. Sonuçlarını düşünmeden yapılan tercihlerin yol açtığı ve uzun vadede ortaya çıkan sağlık sorunları büyük bir problem.

Alkol alırken, fast-food gıdaların, paketli ürünlerin tüketimi sigara içiminde ve benzeri bir çok hatalı tercihin sonucu olarak vücudunuzda geleceğe yönelik birikimli zararlar oluşmakta.

Ayrıca;

  • Kronik stres, karaciğerin inflamatuar yanıtını artırırken, böbreklerin de kortizol dengesini bozar.
  • Uykusuzluk: Onarım ve dinlenme süreci olan uykunun süresinin. yetersiz olması yada kalitesinin düşmesi karaciğerde glikojen depolamasını ve böbreklerde filtrasyon oranını olumsuz etkiler.
  • Fiziksel aktivite eksikliği, karaciğerde yağlanma ve insülin direncini artırırken, böbrek kan akışını azaltarak vücudun yükünü arttır.

Organların İsyanı – Belirti Vermeye Başladıklarında Çok Geç Olabilir

Karaciğer ve böbrek hasarları başlangıçta belirtiler vermese de bir noktadan sinyaller başlar

  • Ciltte sararma (karaciğer)
  • Kaşıntı, mide bulantısı, koyu renkli idrar (karaciğer)
  • Sürekli yorgunluk, kas krampları, ödem (böbrek)
  • İdrar yaparken yanma, sık idrara çıkma (böbrek)

Bu belirtiler ortaya çıktığında, organ hasarı çoğunlukla ilerlemiş olur. Geri dönüş çok zordur ve çoğu zaman diyaliz ya da organ nakline giden sürece girilmiş olur.

Kurtuluş Var mı? Evet, Ama Zamanında

Karaciğer, yenilenme kapasitesi en yüksek organlardan biridir. Erken dönemde yapılan yaşam tarzı değişiklikleriyle karaciğer fonksiyonları büyük ölçüde geri kazanılabilir.

Böbreklerde ise hasarın boyutuna göre bazı fonksiyonlar korunabilir.

  • Su tüketimini artırmak
  • Sebze-meyve ağırlıklı beslenmek
  • Alkol, sigara ve aşırı ilaçtan uzak durmak
  • Düzenli egzersiz yapmak
  • Yıllık kan ve idrar testleriyle organ sağlığını kontrol ettirmek

“Can çekişen karaciğer ve böbrekleriniz”, sadece bir mecaz değil, insan bedeninin gerçekten yaşadığı biyolojik bir trajedidir.

‘Damlaya damlaya göl olur” sözü karaciğer ve böbrek hastalıklarının gelişimi için ideal bir betimlemedir. Sağlık, kaybedilmeden kıymeti anlaşılmayan bir hazinedir. Ve bu hazinenin bekçileri olan karaciğer ve böbrekleri, ancak doğru tercihlerle koruyabilirsiniz.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Alkol Olmayan Yağlı Karaciğer Hastalığı ve Kronik Böbrek Hastalığı: Epidemiyoloji, Patogenez ve Klinik ve Araştırma Sonuçları https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/36362108/

⭐️⭐️ Alkolik olmayan yağlı karaciğer hastalığı (NAFLD), kronik böbrek hastalığı (KBH) insidansının artmasıyla ilişkilidir https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/37062837/

⭐️⭐️ Böbrek fonksiyonu, per- ve poli-floroalkil maddelerin (PFAS) ve ağır metallerin hepatik fibroz riskiyle ilişkisini düzenler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/39357638/

⭐️⭐️ ABD nüfusunda düşük seviyelerde ağır metallere maruz kalma ve kronik böbrek hastalığı: Kesitsel bir çalışma https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/38625896/

⭐️⭐️ Çocukluk çağı obezitesini etkileyen faktörler – Almanya’da nüfus çapında bir izleme sisteminin kurulması https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/37152086/https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/37152086/

⭐️⭐️ Alkolsüz yağlı karaciğer hastalığı kronik böbrek hastalığı riskinin artmasıyla ilişkilidir https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/34249302/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Mace – Muskat Kabuğu

Baharatların kötüye kullanımı..!!

Hiç şahit oldunuz mu? Yada duydunuz mu?

Belki siz de farkında olmadan baharatları zihinsel yükselme, öfari (Yoğun heyecan ve mutluluk hissi) için kullanıyorsunuz..!!

Farkında olarak yada olmayarak…

Ani değişen zihinsel durumunuz dahil olmak üzere tıbbi veya psikiyatrik bulgular gösterebilirsiniz. Lakin merak etmeyin baharatlardaki psikoaktif maddeler rutin toksikoloji çalışmalarında şimdilik tanımlanamıyor. Belki gelecekte bu duruma da el atılır.

Psikotrop madde ya da psikoaktif madde, merkezi sinir sisteminde etkisini gösteren ve beynin işlevlerini değiştirerek algıda, ruh hâlinde, bilinçlilikte ve davranışta geçici değişikliklere neden olan kimyasal maddelerdir.

Bazı baharatlar, merkezi sinir sistemi işlevini değiştirebilen psikoaktif bileşikler içerirler.

Kırmızı olanlar ülkemizde günlük tüketimi – kullanımı olanlardır.

Botanik temelTürlerEtkin maddelerPsikoaktif etkiler
Kurutulmuş meyve veya tohumlarHindistan CeviziMiristikin, elemisin, safrolUyarıcı, yatıştırıcı, halüsinojenik
VanilyaVanilin, piperonalUyarıcı, yatıştırıcı,
RezeneAnetolUyarıcı, yatıştırıcı,
KarabiberPiperineUyarıcı
Kurutulmuş çiçek tomurcuklarıKaranfilÖjenolYatıştırıcı
Sedatif TohumlarMaceMiristikinUyarıcı, yatıştırıcı,
KabuklarTarçın, seylan/cassiaÖjenol, kumarinUyarıcı, yatıştırıcı,
Kökler ve rizomlarAsaronKalamusUyarıcı, yatıştırıcı,
ZencefilGingeroller, şogaollerUyarıcı, yatıştırıcı,
ZerdeçalKurkuminYatıştırıcı,
Galangal (zencefil ve zerdeçal ailelerinin bir üyesi)1,8-sineol, β-pinen Uyarıcı, yatıştırıcı, halüsinojenikUyarıcı, yatıştırıcı, halüsinojenik
AsafetidaReçine, sakız, uçucu yağ, propenil-izobütilsülfit, umbelliferon, vanilinYatıştırıcı
StigmalarSafranPikrokrosin, safranalUyarıcı

Hali hazırda baharatların kötüye kullanımının yaygınlığı ve baharatların psikoaktif özellikleri hakkında yapılan araştırmalar çok az ve yetersizdir. Tıbbi alanda da üzerinde fazla durulmayan bu konu (ilaç kullanımı ile birlikte olması, kronik hastalıklarda kullanımı vb gibi) baharatların toksikolojik tespitinin yapılmaması dolayısı ile hem tanısal hem de hasta takibinde zorluklar oluşturmaktadır.

Psikoaktif bitkiler çoğunlukla doğal hallerinde psikoaktif olarak etkisizdir, ancak bunlardan elde edilen özütler veya alkaloidler psikoaktiflik sınıflandırmasında üst basamaklara çıkabilirler.

  • Uyarıcı
  • Yatıştırıcı
  • Halüsinojenik

Baharatların birçoğu afrodizyak olarak kabul edilmektedir. Bu sebeple bazı baharatlar cinsel işlevi artırmak için kötüye kullanılabilir.

Mace – Muskat Kabuğu

Mace, muskat (Myristica fragrans) tohumlarının kabuğundan yapılır. (Mace (Muskat Kabuğu): Muskatın Kardeş Baharatı)

Muskat ve muskat kabuğu birbirine bağlı olsa da farklıdır.

Muskat, ağacın meyvesinin içinde bulunan bir çekirdektir, muskat kabuğu ise bu çekirdeği saran ince, ağ benzeri, mumsu bir kaplamadır. Lezzetleri benzer olsa da muskat kabuğu daha baharatlı, aromatik ve karabiberi andırır.

Lakin muskat kadar uzun süre dayanmaz; bu yüzden muskat kabuğunu taze olarak kullanmanız önerilir. İki baharat arasındaki belirgin farklardan biri de renkleridir; muskat kahverengiyken, muskat kabuğu parlak kırmızı olup kurutulduğunda turuncu-sarı veya kahverengi bir tona bürünür.

Çeşitli renk spektrumu sayesinde, muskat kabuğu yemeklerinize hoş bir renk katmak için idealdir.

Muskat’a benzeyen güçlü bir aroması vardır. Bütün muskat, muskat’ta bulunana benzer uçucu bir yağın %4 ila %14’ünü içerir.

Mace, muskat’ı psikoaktif hale getiren aynı yağları aşırı miktarda içerdiğinden (muskat tohumları daha güçlü olmasına rağmen), muskat’ın psikoaktif potansiyeli mevcuttur.

Muskat kabuğu, antioksidanlar, mineraller ve esansiyel yağlar açısından zengindir ve muskata göre daha yüksek esansiyel yağ, vitamin ve mineral konsantrasyonlarına sahiptir. Muskat kabuğunda bulunan başlıca bileşenler şunlardır:

  • Esansiyel Yağlar: Muskat kabuğu elemecin, eugenol ve miristisin gibi esansiyel yağlar içerir.
  • C Vitamini: Muskat kabuğunun C vitamini içeriği, muskatın yedi katıdır.
  • A Vitamini: Muskat kabuğu, muskata göre dokuz kat daha fazla A vitamini içerir.
  • Mineraller: Muskat kabuğu, muskatla kıyaslandığında dört kat daha fazla kalsiyum, demir ve magnezyum sağlar.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Myristica fragrans Houtt’un fitokimyasal ve farmakolojik özellikleri: güncellenmiş bir inceleme https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/33206347/

⭐️⭐️ Hindistan cevizi (Myristica fragrans Houtt.) esansiyel yağı: Bileşimi, biyolojik ve farmakolojik aktiviteleri üzerine bir inceleme https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC9541156/

⭐️⭐️ Myristica fragrans’ın antidiyareik, hipnotik, analjezik ve hemodinamik (kan basıncı) parametreleri üzerine farmakolojik çalışmalar https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/12616960/

⭐️⭐️ Myristica fragrans tohumlarının fare hafızasını iyileştirmesi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/15298762/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

İş Yerinde Psikolojik ve Nörolojik Güvenlik

İş yerinde psikolojik ve nörolojik güvenlik, çalışanların zihinsel sağlığını korumayı ve nörolojik rahatsızlıkların iş güvenliğine olan etkilerini yönetmeyi amaçlar.

İş yerinde güvenlik kültürünü geliştirmek, çalışanların güvenliğe verdiği önemi artırmak ve riskli davranışları azaltmak için kritik öneme sahiptir. 

Zihinsel sağlık risk yönetimi, stres, anksiyete ve depresyon gibi psikolojik sorunların iş yerindeki yaygınlığını azaltmak için çeşitli stratejiler içerir.

Nöroergonomik eğitim stratejileri, çalışanların güvenlik bilincini artırmak ve doğru kararlar vermelerini sağlamak için bilişsel yaklaşımlar kullanır.

Bu eğitimler, çalışanların tehlikeleri daha iyi anlamalarını ve önleyici tedbirler almalarını teşvik eder.

Eğitim stratejileri arasında farkındalık eğitimleri, danışmanlık hizmetleri ve destek grupları bulunur.

Zihinsel Sağlık Farkındalık Eğitimleri

Farkındalık eğitimleri, çalışanların zihinsel sağlık sorunları hakkında bilinçlenmesini sağlar ve erken belirtileri tanımalarına yardımcı olur.

Nöroergonomik eğitimler, çalışanların dikkatini çekmek ve bilgileri daha iyi hatırlamalarını sağlamak için interaktif ve ilgi çekici materyaller kullanır.

Örneğin, sanal gerçeklik (VR) tabanlı simülasyonlar, çalışanların tehlikeli durumlarla güvenli bir ortamda karşılaşmalarını ve pratik yapmalarını sağlar. Bu tür eğitimler, çalışanların öğrenme süreçlerini optimize eder ve güvenlik bilincini artırır.

  • Nöroergonomik eğitimlerin önemi
  • Bilişsel davranışçı terapi (CBT) teknikleri
  • Sanal gerçeklik (VR) tabanlı simülasyonlar
  • Güvenlik mesajlarının sık sık tekrarlanması

Zihinsel Sağlık Danışmanlık Hizmetleri

Danışmanlık hizmetleri, çalışanların kişisel veya işle ilgili sorunlarla başa çıkmasına yardımcı olur.

Davranış değişikliği için bilişsel yaklaşımlar, çalışanların alışkanlıklarını değiştirmek ve daha güvenli davranışlar sergilemelerini sağlamak için kullanılır.

Örneğin, bilişsel davranışçı terapi (CBT) teknikleri, çalışanların riskli davranışlarının altında yatan düşünceleri ve duyguları anlamalarına yardımcı olur ve daha güvenli alternatifler geliştirmelerini sağlar.

Zihinsel Sağlık Destek Grupları

Destek grupları ise çalışanların birbirleriyle deneyimlerini paylaşmasını ve desteklemesini sağlar.

Güvenlik bilincini artırma teknikleri, çalışanların sürekli olarak güvenliği hatırlamasını ve önemsemesini sağlamak için kullanılır.

Bu teknikler, güvenlik mesajlarının sık sık tekrarlanmasını, görsel uyarıların kullanılmasını ve güvenlik performansının düzenli olarak değerlendirilmesini içerir. Ayrıca, çalışanların güvenlik önerileri sunmaları ve iyileştirme fikirleri paylaşmaları teşvik edilmelidir.

Stres azaltma programları, çalışanların stres seviyelerini düşürmek ve stresle başa çıkma becerilerini geliştirmek için uygulanır.

Bu programlar arasında yoga, meditasyon ve nefes egzersizleri gibi teknikler bulunur. Yoga ve meditasyon, çalışanların zihinsel ve fiziksel olarak rahatlamasını sağlayarak stres seviyelerini düşürür.

Nefes egzersizleri ise, çalışanların anlık stres durumlarıyla başa çıkmasına yardımcı olur.

Nörolojik rahatsızlıkların iş güvenliğine etkisi, epilepsi, travmatik beyin hasarı ve demans gibi durumların çalışanların bilişsel ve fiziksel yeteneklerini nasıl etkilediğini anlamayı içerir.

Bu rahatsızlıkların iş güvenliğine olan etkilerini yönetmek için, çalışanların bireysel ihtiyaçlarına uygun düzenlemeler yapılmalı ve destek sağlanmalıdır.

İş yerinde psikolojik ve nörolojik güvenliğin sağlanması, çalışanların genel sağlığını ve refahını artırarak iş güvenliğini iyileştirir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Çalışanların Psikolojik Güvenlik Algısı ve Politik Taktik Davranışları http://chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1193579?utm_source=chatgpt.com

⭐️⭐️ Acil durum ve güvenlik yönetiminde nöroteknolojinin kullanımıyla daha güvenli bir çalışma ortamı yaratmak https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/37270412/

⭐️⭐️ Beyinden işyerine: fNIRS’in bilişsel çalışmalarda ve işçi güvenliğindeki rolü https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC10634210/

⭐️⭐️ Nörogüvenlik bilimi: Güvenlik sorunlarının sinirsel mekanizmalarını ortaya çıkarmak için ortaya çıkan yeni bir disiplin https://www.frontiersin.org/journals/neuroscience/articles/10.3389/fnins.2023.1190995/full

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:

Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hukuki tavsiye yerini alamaz. Web sitemizdeki yayınlardan yola çıkarak, işlerinizin yürütülmesi, belgelerinizin düzenlenmesi ya da mevcut işleyişinizin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriğinde yer alan bilgilere istinaden profesyonel hukuki yardım almadan hareket edilmesi durumunda meydana gelebilecek zararlardan firmamız sorumlu değildir. Sitemizde kanunların içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Ayrıca;
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla