Gözler ve Su – Küçük Gençlere

Sınıfta sessiz bir merak havası vardı. Nilda’nın derste sorduğu “Neden su içmeliyiz?” sorusuyla başlayan sihirli maceralar, her hafta çocuklara yeni bir organın sırlarını öğretmekteydi. Bugün sıra gözlere gelmişti. Hatice öğretmen öğrencilerinin yüzlerine baktı. Her birinin gözleri pırıl pırıl parlıyordu. Gözler, hem onların dünyayı görmelerini sağlıyor hem de meraklarını ışıldatıyordu.

Hatice öğretmen gülümsedi:
— Çocuklar, bugün gözlerimizle ve suyla olan bağımızı öğreneceğiz. Hazır mısınız?

Sınıf hep bir ağızdan bağırdı:
— Hazıııırız!

Hatice öğretmen, ellerini üç kez birbirine vurdu. Sınıf bir anda rengârenk ışıklarla doldu. Tavandan sarkan damlacıklar gökkuşağı gibi parlıyor, sıralar denizin dalgaları gibi sallanıyordu. Tam o anda Sihirli Profesör ortaya çıktı. Gözlüğünü düzeltti, cübbesini savurdu ve gür bir sesle konuştu:

— Merhaba meraklı kâşifler! Bugün sizi gözlerinizin sihirli dünyasına, suyun orada nasıl gizli bir kahraman olduğunu göstereceğim!

Çocuklar alkışlarla bağırdı.

Zehra elini kaldırdı:
— Profesör, gözlerimizde neden suya ihtiyaç var? Yani göz zaten katı gibi duruyor ama neden su olmazsa göremiyoruz?

Profesör gülümsedi:
— Güzel soru Zehra! Gözün içinde cam gibi saydam tabakalar var. Bu tabakaların büyük bölümü sudan oluşur. Eğer su olmasa, gözün merceği ve korneası şeffaf olamazdı. Işık geçemezdi. Şeffaflık, tıpkı camın suyla dolu olması gibidir.

Tibet merakla öne eğildi:
— Yani gözümüz cam gibi mi? İçinde su var, dışarıdan belli olmuyor ama ışığı geçiriyor, öyle mi?

— Aynen öyle Tibet! — dedi Profesör. — Kornea, gözün en dıştaki şeffaf kısmıdır. Onun %80’i sudur. Bu su sayesinde ışık kırılır, yani bükülür ve göz içine doğru yol alır. Eğer kornea kurursa, ışık dağılır ve görüntü bulanık olur.

Asya Naz parmağını dudaklarına götürdü:
— Ama Profesör, bazen rüzgârda gözümüz kuruyor, hemen sulanıyor. Bu nasıl oluyor?

Profesör, elindeki asayı salladı. Çocukların önünde dev bir göz maketi belirdi. Minik damlalar kenarından süzülüyordu.
— İşte gördüğünüz şey gözyaşıdır! Gözyaşı üç tabakadan oluşur: En dışta yağ tabaka, ortada su tabaka, en içte mukus tabaka. Bu üçlüye “gözyaşı filmi” denir. Orta tabaka neredeyse tamamen sudur. Rüzgârda göz kuruyunca gözyaşı bezleri hemen daha çok su üretir.

Atlas dikkatle dinledi:
— Yani gözyaşımız aslında gözümüzü yıkayan su mu?

— Harika bir benzetme Atlas! — dedi Profesör. — Gözyaşı hem gözümüzü nemli tutar hem de içinde lizozim denen özel bir enzim vardır. Bu enzim bakterileri öldürür. Yani gözyaşındaki su aynı zamanda güvenlik görevlisi gibidir.

Elif parmağını kaldırdı:
— O zaman ağladığımızda akan gözyaşları da bu üç tabakadan mı oluşuyor? Yoksa onlar farklı mı?

Profesör başını salladı:
— Güzel gözlem Elif. Evet, ağladığımızda da aynı tabakalardan oluşur ama duygusal gözyaşları daha fazla protein ve hormon içerir. Bu yüzden biraz daha tuzludur.

Eylül merakla sordu:
— Ama neden tuzlu? Ben ağlayınca ağzıma değiyor, tuzlu oluyor.

Profesör gülümsedi:
— Çünkü gözyaşındaki suyun içinde sodyum ve potasyum gibi mineraller var. Bunlar tıpkı deniz suyundaki tuzlar gibi çalışır. Vücudun sıvı dengesini de aynı mineraller yönetir.

Ege heyecanla:
— Profesör, gözün içindeki bu su hiç kaybolmaz mı? Yani buharlaşıp gitmez mi?

— Harika düşünce Ege! — dedi Profesör. — Göz yüzeyindeki su tabakası buharlaşabilir. Ama dıştaki yağ tabaka onun çok çabuk buharlaşmasını engeller. Eğer bu yağ tabaka bozulursa, gözler kurur. Bu hastalığa “kuru göz sendromu” denir.

Defne Yaz gülümsedi:
— O zaman gözyaşımız az olursa ya da çok çabuk buharlaşırsa bulanık görürüz, değil mi?

— Evet Defne Yaz. — dedi Profesör. — Çünkü ışık gözün ön yüzeyinde düzgün kırılmaz. Tıpkı çatlamış bir camın arkasından bakmak gibi olur.

Kıvanç merakla eğildi:
— Profesör, gözün içinde başka su var mı? Sadece dışarıda gözyaşı mı var?

Profesör göz maketini açtı, içinden mavi bir sıvı akmaya başladı.
— İşte bu “aköz sıvı”dır. Gözün ön odacıklarını doldurur. Görevi gözün basıncını ayarlamaktır. Eğer bu sıvı fazla olursa “glokom” dediğimiz göz tansiyonu hastalığı oluşur. Eğer çok az olursa göz çöker.

Mercan kıkırdayarak:
— Gözün içinde de basınç mı var? Lastik top gibi mi yani?

Profesör güldü:
— Evet Mercan! Göz tıpkı bir futbol topu gibidir. İçindeki sıvı basıncı sayesinde yuvarlak kalır. Bu basınç olmasa, gözün şekli bozulur ve göremezsiniz.

Ali parmağını kaldırdı:
— Peki gözümüzün arkasında da su var mı? Yoksa orası boş mu?

Profesör ciddi bir sesle açıkladı:
— Arka tarafta “vitreus sıvısı” vardır. Jel gibi bir maddedir ve %99’u sudur. Gözü içeriden destekler, retina dediğimiz görme tabakasının yerinde durmasına yardım eder.

Nilda heyecanla sordu:
— Retina ışığı algılayan kısım mıydı?

— Evet Nilda! Retina, milyonlarca ışık algılayıcı hücreden oluşur. Onlara “çubuklar” ve “koniler” denir. Su olmazsa bu hücreler çalışamaz çünkü elektriksel sinyaller için iyon hareketi gerekir. İyonlar da suda çözünerek hareket eder.

Çınar gözlerini kocaman açtı:
— Yani biz aslında suyun sayesinde ışığı elektrik sinyaline çeviriyoruz?

— Aynen öyle Çınar! — dedi Profesör. — Su, gözde adeta bir elektrik kablosunun iletken sıvısı gibi çalışır. Onsuz sinyaller beyne ulaşamazdı.

Ela hafifçe gülümsedi:
— Profesör, o zaman gözümüzün içine su yerine başka bir sıvı konsa çalışmaz mıydı? Mesela süt?

Sınıf gülüştü. Profesör de gülerek cevapladı:
— Çok yaratıcı Ela! Ama süt saydam değildir. İçinde yağ parçacıkları vardır. Gözün içindeki sıvının tamamen saydam olması gerekir ki ışık engellenmeden geçebilsin. O yüzden sadece saf su ve çözünmüş mineraller işe yarar.

Yaman elini kaldırdı:
— Peki su eksikliği olursa gözümüzde ne gibi sorunlar olur?

Profesör ciddi bir ifadeyle:
— Eğer yeterince su içmezseniz, gözyaşı üretimi azalır. Bu da göz kuruluğu yapar. Kuruyan gözlerde yanma, batma, bulanık görme olur. Uzun sürerse göz yüzeyinde yaralar bile açılabilir.

Defne Ebrar merakla sordu:
— O yüzden mi bilgisayar başında çok oturunca gözlerim yanıyor?

— Evet Defne Ebrar. — dedi Profesör. — Bilgisayara bakarken gözümüzü daha az kırparız. Kırpmazsak gözyaşı filmi yenilenmez, buharlaşır ve göz kurur. Bol su içmek ve sık sık göz kırpmak çok önemlidir.

Can heyecanla:
— Profesör, ben bazen yüzme havuzunda gözlerimi açınca çok yanıyor. Bunun suyla ilgisi var mı?

Profesör gülerek açıkladı:
— Harika soru Can! Havuzdaki suyun içinde klor vardır. Klor, gözyaşı filminin su tabakasını bozar. Bu yüzden yanma olur. Deniz suyu ise tuzludur, o da göz yüzeyindeki mineral dengesini değiştirir.

Mila parmağını kaldırdı:
— Ama Profesör, bazı hayvanlar denizde yaşıyor ve hiç gözleri yanmıyor. Nasıl oluyor bu?

Profesör gözlüğünü düzeltti:
— Harika bir gözlem Mila! Deniz hayvanlarının göz yapısı farklıdır. Onların gözyaşı filmleri daha kalın, daha dayanıklıdır. Ayrıca bazı balıkların gözleri özel bir jel ile kaplıdır. Bu jel suyun tuzuna karşı koruma sağlar.

Aziz düşünceli bir sesle:
— Profesör, peki gözlerimiz gece de su üretmeye devam ediyor mu? Uyumaya başladığımızda kurumaz mı?

— Güzel soru Aziz! — dedi Profesör. — Gece gözyaşı üretimi azalır ama tamamen bitmez. Ayrıca göz kapaklarımız kapandığı için su buharlaşmaz. Göz kapakları aslında gözler için battaniye gibidir.

Çocuklar sırayla meraklarını dile getirmiş, göz ve su arasındaki bağın her ayrıntısını öğrenmişti. Profesör son bir kez göz maketini salladı, su damlaları havada dans etti.

— Sevgili kâşifler, gördünüz mü? Gözlerimiz su sayesinde şeffaf, parlak, temiz ve sağlıklı kalıyor. Su olmazsa görme mucizesi gerçekleşemezdi. O yüzden her yudum su, aslında gözlerimize bir ışık hediyesi gibidir.

Çocuklar alkışladı, gözleri pırıl pırıl parlıyordu. Hatice öğretmen mutlu bir şekilde sınıfa baktı:
— Bugün hepiniz harika sorular sordunuz. Gözleriniz merak ışığıyla dolu. Şimdi anladınız mı neden su bizim için bu kadar önemli?

Hep bir ağızdan cevap geldi:
— Evettt! Su içmek gözlerimizi ışıl ışıl yapıyor!

Ve sınıfın içinde gökkuşağı gibi ışıklar süzülerek sihirli yolculuk sona erdi.

Küçük gençler, devamı bir sonraki yazıda…

Dr. Mustafa KEBAT

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Yukarıda yer alan hikaye firmalarımız Tetkik OSGB – Tetkik Danışmanlık tarafından sosyal sorumluluğumuz olan çocuklarımızı bilgilendirmek, okumaya, çalışmaya, doğal hayata heveslendirmek ülkemize ve geleceğimize yararlı bireyler olabilmelerine katkı sağlamak maksadı ile yayınlanmıştır.

Dr Mustafa KEBAT

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz. Varsa hatalarımızı bildirmeniz daha faydalı olmamıza desteğiniz bizim için çok değerli.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir.

Ayrıca, sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir iş güvenliği uzmanının, ilgili mühendisin ya da teknik ekibin yetki ve kararlarının yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, çalışma sahanız içerisindeki tehlike – risk belirlemesi ya da mevcut işleyişin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla firmanızın işleyişine müdahil olma ya da sorumlularınızın vereceği kararların yerine tutması olarak değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Daha Fazla

Kanı Sulandıran / Pıhtılaştıran Gıdaların Mesleki Riskleri – Çözümleri

🩺 🩺 🩺

Günlük hayatımızda yediğimiz, içtiğimiz birçok gıda aslında sadece midemizi değil, kan dolaşım sistemimizi de etkiliyor. Kimi gıdalar kanı sulandırıyor, yani daha akışkan hale getiriyor; kimileri ise pıhtılaşmayı artırarak, kanın yoğunluğunu yükseltiyor.

Bu etkiler sağlıklı bireylerde genellikle fark edilmeden geçer. Ancak bazı mesleklerde, bu gıdaların etkisi iş kazalarına, geç iyileşen yaralanmalara ya da aşırı kanamalara sebep olabilir. İşte bu yüzden, bu gıdaların iş sağlığı ve güvenliği açısından nasıl değerlendirileceğini bilmek hayati önemdedir.

🩺 🩺 🩺

Kanın Dolaşımdaki Rolü ve Gıdalarla Olan İlişkisi

Kan, vücudun “taşıma ağı” gibidir. Oksijen, besinler ve bağışıklık hücreleri gibi yaşamsal maddeler, kan sayesinde tüm vücuda ulaşır. Bu akışın ne çok yoğun ne de çok sıvı olması gerekir. Aksi halde ciddi sağlık sorunları doğabilir.

  • Kanı sulandıran gıdalar: Sarımsak, zencefil, zerdeçal, yeşil çay, kiraz, balık yağı gibi besinler.
  • Kanı pıhtılaştıran gıdalar: Kırmızı et, brokoli, ıspanak, maydanoz, yumurta, tam yağlı süt ürünleri gibi gıdalar.

Peki bu gıdalar iş yerinde hangi riskleri beraberinde getiriyor?

🩺 🩺 🩺

Kanı Sulandıran veya Pıhtılaştıran Gıdaların Örneklem Meslekler Üzerinde Etkileri

Örnek: İnşaat İşçisi – Kanamaya Karşı Duyarlılık

Ali Bey, 38 yaşında bir inşaat ustası. Sabah kahvaltıda bolca sarımsaklı zeytinyağı tüketiyor, öğle yemeğinde de balık yiyor. Kanı doğal olarak sulanıyor. Ancak çalışırken elini çiviye çarpıyor. Küçük bir kesik gibi görünse de, kan bir türlü durmuyor. Çünkü sarımsak, balık yağı ve diğer gıdalar pıhtılaşmayı geciktirmiş durumda.

İş Sağlığı ve Güvenliği Riski

Küçük bir yaralanma, kanı sulandıran gıdalar nedeniyle büyük bir kan kaybına dönüşebilir. Bu da iş kazası sonrası iyileşme süresini uzatır, iş gücü kaybı yaratır.

Çözüm: Ali Bey gibi çalışanlar, kan sulandırıcı etkisi olan gıdaları aşırıya kaçmadan tüketmeli, özellikle yoğun fiziksel aktivite öncesi bu gıdaların dozuna dikkat etmelidir.

🩺 🩺 🩺

Örnek: Metal Kaynak Ustası – Isı ve Susuzluğun Etkisiyle Pıhtılaşma Riski

Ayşe Hanım, büyük bir tersanede kaynak ustası. Yoğun ısı altında çalışıyor, günde birkaç litre ter kaybediyor. Susuzluk ve yüksek sıcaklık zaten kanı koyulaştırır. Üstelik öğle yemeğinde kırmızı et, yumurta ve bol yoğurt tüketiyor.

İş Sağlığı ve Güvenliği Riski

Zaten sıvı kaybı yaşayan vücut, pıhtılaşmaya yatkın hale geliyor. Bu durumda kalp krizi, beyin damar tıkanıklığı gibi ciddi riskler artıyor.

Çözüm: Yüksek ısıda çalışanlar, bol su tüketmeli ve pıhtılaşmayı artıracak besinlerden uzak durmalıdır. Öğle yemeğinde hafif, sebze ağırlıklı ve bol sıvı içeren gıdalar tercih edilmelidir.

Meslekİşin DoğasıKan EtkisiSakıncalı Gıdalar (Yüksek Riskli)Uzak Durulması / Azaltılması Gereken DozlarAlternatif Öneriler
İnşaat İşçisiKesilme,
Düşme,
Darbe riski yüksek.

Yoğun dikkat gerekir.
Kan sulanması küçük kesiklerde bile ciddi kanamaya neden olabilir.Sarımsak, zencefil, yüksek doz omega-3Sarımsak >2 diş/gün, Zencefil >5g/gün, Omega-3 >2g/günPıhtılaştırıcı etkili maydanoz, pişmiş ıspanak, C vitamini içeren gıdalar
KaynakçıKıvılcım,
Sıcak metal, Göz/deri yanıkları riski.

Koruyucu kullanımı zorunlu.
Cilt yanıklarında sulanmış kanla müdahale zorlaşır.Zerdeçal, sarımsak, balık yağıZerdeçal >1 çay kaşığı/gün, Sarımsak >2 diş/günBrokoli, yeşil fasulye (K vitamini açısından zengin), sınırlı yeşil çay
Makine TeknisyeniDöner/ezici parçalarla temas riski.

Kontrollü refleks gerekir.
Kan sulanması yaralanmalarda kan kaybını artırır.Tarçın, sarımsak, zencefilTarçın >1 çay kaşığı/gün, Sarımsak >3 diş/günHavuç, yumurta, bol sıvı tüketimi; zencefil yerine ıhlamur
İtfaiyeciYüksek ısı, çöken yapılar, fiziksel efor.Kan sulanması + sıvı kaybı hayati tehlike yaratabilir.Zencefil, sarımsak, omega-3Zencefil >5 gr/gün, Sarımsak >2 diş/günKabak, hurma, pişmiş sebzeler; görev gününden önce riskli gıdalar azaltılmalı
Kamyon ŞoförüUzun süreli oturma, dolaşım zayıflığı, hareketsizlikPıhtılaşma (DVT riski) artar → kontrollü sulandırıcılar faydalı olabilir.Yüksek doz omega-3, pıhtılaştırıcı koyu yeşil yapraklı sebzelerin aşırı tüketimiOmega-3 >3g/gün; ıspanak >100g/gün düzenliCeviz, üzüm, yeşil çay (sınırlı); uzun yol öncesi yürüyüş ve bol su önerilir
Meslekİşin DoğasıKan EtkisiSakıncalı Gıdalar (Yüksek Riskli)Uzak Durulması / Azaltılması Gereken DozlarAlternatif Öneriler
Vinç OperatörüYüksek irtifa, Dar alan; dikkat ve refleks çok önemli.Kan sulanması + ani tansiyon düşüşü denge kaybı ve bayılmaya yol açabilir.Zencefil, sarımsak, zerdeçalZencefil >5g/gün, Sarımsak >2 diş/günYoğurt, muz, bol su; zencefil yerine nane çayı
Temizlik GörevlisiEğilme, kimyasalla temas;

Kayma ve kesik riski yüksektir.
Kan sulanması, küçük kesiklerde bile kan kaybını artırır.Zerdeçal, yüksek doz üzüm suyu, sarımsakZerdeçal >1 çay kaşığı/günLimon, yoğurt, haşlanmış patates; sarımsak yerine kekik
Tersane KaynakçısıHavasız ortam, yüksek ısı, metal yanıkları ve çarpma riski.Sulanmış kan + sıcaklık → aşırı kanama riski oluşturur.Balık yağı, zencefil, sarımsakOmega-3 >2g/günDomates, pancar, az karabiber; dengeli beslenme, sıvı kaybına dikkat
MarangozKesici aletlerle çalışır;

Parmak/elle kesilme sık görülür.
Kan sulanması sonucu kesiklerin iyileşmesi gecikir.Zencefil çayı, omega-3 takviyesi, zerdeçalZerdeçal >1 çay kaşığı/günPişmiş havuç, karalahana, yumurta; zihinsel netlik için doğal gıdalar önerilir
Boya UstasıSolvent soluma, baş dönmesi, eğilme-kalkma tekrarlı hareket içerir.Sulanmış kan + beyin oksijenlenmesi azalır → baş dönmesi şiddetlenebilir.Zencefil, tarçın, yoğun yeşil çayTarçın >1 çay kaşığı/günElma, ceviz, kefir; bol su tüketimiyle birlikte toksik yük hafifletilir

🩺 🩺 🩺

Örnek: Masa Başı Çalışan – Hareketsizlik ve Pıhtılaşma

Murat Bey bir ofiste bilgisayar başında çalışıyor. Günde 8 saatten fazla oturuyor. Hareket azlığı kan dolaşımını yavaşlatıyor. Üstüne bir de pıhtılaştırıcı gıdalardan zengin bir diyet eklenince (örneğin bol proteinli ve az sıvılı bir diyet), bacak damarlarında pıhtı oluşma riski artıyor.

İş Sağlığı ve Güvenliği Riski

DVT (Derin Ven Trombozu) gibi rahatsızlıklar masa başı çalışanlarda sık görülür. Bu, hareketsizlikle birlikte yanlış beslenmeyle daha da ciddi hale gelir.

Çözüm: Uzun süre oturarak çalışanlar, her 45 dakikada bir ayağa kalkıp birkaç dakika yürümeli. Ayrıca bol su içmeli ve kanı çok fazla koyulaştıran besinleri sınırlı tüketmelidir.

🩺 🩺 🩺

Şoförler ve Uzun Yol Sürücüleri – Damar Tıkanıklığı Riski

TIR şoförleri, otobüs sürücüleri gibi saatlerce hareketsiz kalan meslek gruplarında, özellikle kanı pıhtılaştıran gıdaların yoğun tüketimi, hayati risklere yol açabilir. Uzun süre bacakların hareketsiz kalması, damar içinde pıhtı birikmesine neden olabilir.

İş Sağlığı ve Güvenliği Riski

Yolculuk sırasında ani bir damar tıkanıklığı bayılma, felç hatta ölümle sonuçlanabilir.

Çözüm: Uzun yolda çalışanlar özellikle pıhtılaştırıcı etkisi olan yumurta, kırmızı et, süt ürünleri gibi gıdaları ölçülü tüketmeli, saat başı kısa molalarla yürüyüş yapmalı ve bol sıvı almalıdır.

🩺 🩺 🩺

Tarım ve Hayvancılıkla Uğraşanlar – Yaralanmalarda İyileşme Süresi

Tarım işçileri ve hayvan bakıcıları, her gün kesici-delici aletlerle temas eder. Kanı aşırı sulandıran besinlerin fazla tüketilmesi, küçük bir el kesisinin bile günlerce kapanmamasına neden olabilir.

İş Sağlığı ve Güvenliği Riski

Enfeksiyon, iyileşmeyen yaralar, sürekli pansuman ihtiyacı.

Çözüm: Bu gruptaki çalışanlar mevsiminde sarımsak, zencefil, balık gibi gıdaları tüketebilir ancak özellikle çalışma günlerinde aşırı miktardan kaçınmalıdır.

🩺 🩺 🩺

Gıda Tüketimiyle Risk Azaltımı – Genel Çözümler

ProblemNedenNe Yapmalı?
Aşırı pıhtılaşmaK vitamini fazlalığı, susuzlukBol su iç, sebze/meyve ağırlıklı ye
Aşırı sulanmaSarımsak, balık yağı, zerdeçalMiktar azalt, çalışma öncesi 12 saat tüketme
Geç iyileşen yaralarKan sulandırıcı gıda fazlalığıProtein dengeli beslen, yara öncesi K vitamini dengesi
Damar tıkanıklığı riskiHareketsizlik + yoğun besinAra egzersiz, daha fazla su, az yağlı diyet

🩺 🩺 🩺

Sonuç Olarak

Kanı etkileyen gıdalar sadece sağlık sistemini değil, aynı zamanda iş kazası risklerini de doğrudan etkileyebilir. İş sağlığı ve güvenliği açısından, çalışanların beslenme farkındalığını artırmak, sadece öncelikle işyeri hekimlerinindir. İşletmede diyetisyen varsa aynı şekilde sorumludur. Pek tabi ki İş Güvenliği uzmanlarının da sorumlulukta payı mevcuttur.

Bu kapsamda;

  • Eğitimler düzenlenmeli,
  • Çalışanlara uygun kantin menüleri oluşturulmalı,
  • Riskli gıdalar konusunda bilgilendirme afişleri hazırlanmalıdır.

Unutulmamalıdır ki, her gıda faydalıdır lakin bilinçli tüketilirse. Dengeyi bilmek, sadece sağlıklı kalmak değil; aynı zamanda güvenli çalışmak demektir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Kanı Sulandıran / Pıhtılaştıran Gıdalar https://tetkik.com.tr/2024/10/23/13056/

⭐️⭐️ Kalp Damar Sisteminiz İçin Muhteşem Sarımsak https://tetkik.com.tr/2025/05/09/muhtesem-sarimsak/

⭐️⭐️ K Vitamini https://tetkik.com.tr/2025/02/15/22042/

⭐️⭐️ Pıhtı – Kan Sulandırıcı https://tetkik.com.tr/2024/10/31/13845/

⭐️⭐️ Uyku Sorununuza Zerdaçal Keyfi https://tetkik.com.tr/2025/04/13/24343/

⭐️⭐️ Biyokimya, Pıhtılaşma Faktörleri https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK507850/

⭐️⭐️ Endotel hücreleri ve pıhtılaşma https://link.springer.com/article/10.1007/s00441-021-03471-2

⭐️⭐️ Enfeksiyon ve inflamasyon ve pıhtılaşma sistemi https://academic.oup.com/cardiovascres/article/60/1/26/321951

⭐️⭐️ Kanı Sulandıran / Pıhtılaştıran Gıdalar https://tetkik.com.tr/2024/10/23/13056/

⭐️⭐️ Hesperdin https://tetkik.com.tr/2024/09/23/hesperidin-p-vitamini/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir.

Ayrıca, sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir iş güvenliği uzmanının, ilgili mühendisin ya da teknik ekibin yetki ve kararlarının yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, çalışma sahanız içerisindeki tehlike – risk belirlemesi ya da mevcut işleyişin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla firmanızın işleyişine müdahil olma ya da sorumlularınızın vereceği kararların yerine tutması olarak değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Daha Fazla

Kafein Takviyesinin Kas Gücü Üzerindeki Etkileri

Tallis et al. (2013) Çalışması

Tallis et al. (2013) tarafından gerçekleştirilen çalışma, kafeinin düşük ve orta dozlarda üst ve alt vücut maksimal gönüllü konsantrik ve eksantrik kas gücüne etkisini inceleyen önemli bir araştırmadır. Çalışma, “The effects of low and moderate doses of caffeine supplementation on upper and lower body maximal voluntary concentric and eccentric muscle strength” başlığıyla Applied Physiology, Nutrition, and Metabolism dergisinde yayımlanmıştır. Araştırma, kafeinin ergogenik (performans artırıcı) etkilerini, özellikle kas gücü bağlamında ele alır ve spor beslenmesi alanında sıkça referans verilen bir kaynaktır. Aşağıda, çalışmanın metodolojisi, sonuçları, bulguları ve çıkarımları ayrıntılı olarak açıklanmıştır. PubMed

Çalışmanın Arka Planı ve Amaçları

Kafein, merkezi sinir sistemini uyararak spor performansını artırdığı bilinen bir ergojenik yardımdır. Önceki araştırmalar, kafeinin dayanıklılık egzersizlerinde faydalı olduğunu göstermiş olsa da, kas gücü (özellikle konsantrik – kas kısalması ve eksantrik – kas uzaması) üzerindeki etkileri doz bağımlı olarak tartışmalıdır. Tallis ve arkadaşları, düşük (3 mg/kg vücut ağırlığı) ve orta (6 mg/kg) doz kafeinin, üst (bench press) ve alt (squat) vücut kas gücüne etkisini test etmeyi amaçlamıştır. Hipotez, kafeinin doz bağımlı olarak gücü artıracağı yönündedir.

Metodoloji

Çalışma, randomize, çift kör, plasebo kontrollü crossover tasarımında yürütülmüştür.

Katılımcılar:

  • 10 sağlıklı erkek (yaş ortalaması 21.4 ± 1.9 yıl, vücut ağırlığı 77.5 ± 10.7 kg).
  • Deneyimli güç antrenmanı yapan bireyler (haftada en az 3 kez squat ve bench press yapan).

Prosedür:

  • Katılımcılar, üç ayrı oturumda (aralarında 1 hafta) düşük doz kafein (3 mg/kg), orta doz kafein (6 mg/kg) veya plasebo (maltodekstrin) aldı. Kafein, oturumdan 60 dakika önce oral kapsül olarak verildi.
  • Kas gücü ölçümü: Smith makinesinde squat (alt vücut) ve bench press (üst vücut) için 1RM (bir maksimum tekrar) testi yapıldı. Her hareket için konsantrik ve eksantrik fazlar ayrı ayrı değerlendirildi (eksantrik için kontrollü indirme).
  • Ölçümler: Kuvvet platformu ve lineer pozisyon dönüştürücü ile pik kuvvet, hız ve güç hesaplandı.
  • Kontroller: Katılımcılar test öncesi 48 saat kafein, alkol ve yoğun egzersizden kaçındı; diyet standartlaştırıldı.

Bu tasarım, bireysel varyansı minimize ederek kafein etkisini izole etmiştir. pure.coventry.ac.uk

Sonuçlar ve Ana Bulgular
  • Alt Vücut (Squat): Orta doz kafein (6 mg/kg), konsantrik pik gücü %6.7 artırdı (p < 0.05). Düşük dozda anlamlı etki yoktu. Eksantrik fazda her iki doz da pik gücü artırdı (düşük doz %5.4, orta doz %10.4).
  • Üst Vücut (Bench Press): Orta doz, konsantrik pik gücü %4.6 artırdı (p < 0.05). Eksantrik fazda düşük doz %4.0, orta doz %8.8 artış gösterdi.
  • Genel Etkiler: Kafein, doz bağımlı olarak gücü artırdı – orta doz daha etkiliydi. Plaseboya kıyasla anlamlı iyileşmeler gözlendi, ancak bireysel yanıtlar değişkendi (bazı katılımcılarda %15’e varan artış).
  • Yan Etkiler: Yüksek dozda hafif titreme ve anksiyete rapor edildi, ancak propriyosepsiyon testleri yapılmadığından doğrudan etki belirtilmemiş.

İstatistiksel analiz: Tekrarlı ölçümler ANOVA ve post-hoc testler kullanıldı; etki boyutu (Cohen’s d) orta-yüksek (0.5-0.8). PubMed

Çıkarımlar ve Sınırlılıklar

Araştırmacılar, kafeinin düşük-orta dozlarda kas gücünü artırdığını, özellikle eksantrik fazda faydalı olduğunu vurgular. Bu, sporcular ve ağır iş yapanlar için ergojenik bir araç olabilir – ancak bireysel tolerans önemli. Sınırlılıklar: Küçük örneklem (10 kişi), sadece erkek katılımcılar, akut etki (kronik kullanım incelenmemiş). Gelecek çalışmalar, kadınlar ve farklı dozları önermektedir.

Bu çalışma, kafeinin kas gücü üzerindeki doz bağımlı faydalarını netleştirerek spor beslenmesi literatürüne katkı sağlar. pure.coventry.ac.uk

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ The effects of low and moderate doses of caffeine supplementation on upper and lower body maximal voluntary concentric and eccentric muscle force https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29065278/

⭐️⭐️ The Effects of Low and Moderate Dose Caffeine Supplementation on Upper and Lower Body Maximal Voluntary Concentric and Eccentric Muscle Force http://chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://pure.coventry.ac.uk/ws/files/22480726/THE_EFFECTS_OF_LOW_AND_MODERATE_DOSE_CAFFEINE_cleanV2_.pdf

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:

Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hukuki tavsiye yerini alamaz. Web sitemizdeki yayınlardan yola çıkarak, işlerinizin yürütülmesi, belgelerinizin düzenlenmesi ya da mevcut işleyişinizin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriğinde yer alan bilgilere istinaden profesyonel hukuki yardım almadan hareket edilmesi durumunda meydana gelebilecek zararlardan firmamız sorumlu değildir. Sitemizde kanunların içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Ayrıca;
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Emek Güvenliğinin Görünmeyen Mimarları

Güvenli Çalışma Hakkı Bir Lüks Değil, İnsanlık Hakkıdır

İnsanlık tarihinin her dönemi, üretimin değişen yüzüyle birlikte yeni riskler doğurdu. Sanayi devriminde kömür tozuyla, 20. yüzyılda kimyasallarla, 21. yüzyılda dijital yorgunlukla tanıştık. Ancak bu değişimlerin ortak bir sesi vardır: “İnsan, çalışırken de insan kalabilmelidir.”
Bu ses, 1919’da kurulan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ile kurumsal bir karşılık buldu. ILO’nun “insan onuruna yakışır iş” ilkesi, sadece kazaları önleme değil, çalışma yaşamını bir bütün olarak koruma amacını taşır.
Bugün İSG profesyonelleri, bu ilkenin sahadaki temsilcileridir. Onlar, sadece mevzuatın uygulayıcıları değil; işyerlerinin görünmeyen etik pusulalarıdır.

İSG Profesyonellerinin Evrensel Sorumluluğu

ILO normları, bir ülkenin ekonomik yapısından bağımsız olarak evrensel iş güvenliği standartlarını belirler. 155 No’lu “İş Sağlığı ve Güvenliği Sözleşmesi” ile 161 No’lu “İş Sağlığı Hizmetleri Sözleşmesi”, işyerlerinde sağlığın korunması ve risklerin yönetilmesi için temel çerçeveyi oluşturur.

Ancak bu normların hayata geçirilmesi, sadece devletlerin imzasıyla değil, İSG profesyonellerinin mesleki bilinciyle mümkündür.
Bir iş güvenliği uzmanı, bir işyeri hekimi, bir endüstri hijyenisti veya ergonomist; aslında ILO’nun “insana yakışır iş” felsefesinin yerel taşıyıcısıdır.
Her risk analizi, her acil durum planı, her saha gözlemi; görünmeyen bir zincirin halkasıdır:
“Emek – insan – güvenlik – onur.”

Bugünün İSG profesyonelleri sadece teknik bilgiyle değil; etik, propriyoseptsiyon, nöroergonomi, davranışsal güvenlik ve psikososyal farkındalık gibi alanlarla da donanmalıdır. Çünkü ILO normlarının özü, rakamlarda değil; insanın içsel dengesindedir.
Örneğin, ILO’nun 187 No’lu “İş Sağlığı ve Güvenliği Geliştirme Çerçeve Sözleşmesi”, sürekli gelişimi vurgular. Bu, bir ülkenin veya kurumun yalnızca “kaza oranlarını düşürmekle” değil, çalışma kültürünü iyileştirmekle yükümlü olduğunu belirtir.
İSG profesyoneli bu noktada, hem bilim insanı hem eğitmen hem de vicdan temsilcisidir

ILO Normları ve Türkiye Perspektifi

Türkiye, 155 ve 161 sayılı sözleşmeleri onaylamış ülkeler arasındadır. Ancak uygulamada başarı, mevzuatı bilmekten çok, onu örgüt kültürüne dönüştürmekle mümkündür.
Bir tersanede alınan önlem, bir inşaatta yapılan bilgilendirme ya da bir ofiste düzenlenen ergonomi eğitimi — hepsi aynı hedefe hizmet eder:
“İnsanın üretirken zarar görmemesi.”

ILO normları, İSG profesyonellerine sadece görev değil, uluslararası dayanışma bilinci kazandırır.
Bir Bangladeş tekstil işçisinin güvenliği ile bir Türk kaynakçısının güvenliği, aynı ilkeye bağlıdır:
İnsan emeği kutsaldır.

Güvenlik Kültürünün Sessiz Kahramanları

İSG profesyonelleri, çoğu zaman görünmez bir mücadele verirler.
Kazalar olmadığında alkışlanmazlar; çünkü başarıları sessizdir.
Ama işte o sessizlik, ILO’nun yüzyıllık vizyonunun sahadaki yankısıdır.

Geleceğin İSG anlayışı, sadece “riskleri önleme” değil; insanı bütüncül olarak anlama dönemine giriyor.
Bu çağda bir İSG profesyonelinin sorumluluğu, yalnızca kişisel koruyucu donanımı denetlemek değil; işçinin ruhsal, fiziksel ve sosyal dengesini de gözetmektir.
Bu da ILO normlarının en derin anlamını ortaya koyar:
“Güvenlik bir hak, onu korumak bir görev değil, bir insanlık borcudur.”

Cemil Tanju ANAKLI
Tetkik OSGB
Genel Müdür

Daha Fazla

Kaygı Durumunda Dalış Yapılır mı?

Derinlerdeki Zihin – Dalışta Kaygının Anatomisi ve Yönetimi

Kaygı, kişinin kontrolünü yitirme korkusuyla birlikte beliren ezici bir endişe hissidir. Bu duygusal durum, yalnızca zihinsel bir yük oluşturmakla kalmaz; aynı zamanda vücutta çeşitli fizyolojik belirtilerle kendini gösterir. Özellikle su altında, bu tepkilerin çok daha çarpıcı ve kritik hale gelmesi mümkündür. İşte bu nedenle, kaygının fizyolojisi, semptomları ve dalıştaki etkilerinin derinlemesine anlaşılması, güvenli dalış pratiği açısından üst düzeyde stratejik bir öneme sahiptir.

Kaygının Psikofizyolojik Mekanizması

Kaygı, tehditlerin gerçekliği konusunda belirsizlik yaşanması ve bireyin kendi başa çıkma becerilerine olan güveninin sarsılmasıyla tetiklenir. Bu durum, sinir sistemi üzerinde doğrudan etkilidir ve şu fiziksel belirtilerle kendini gösterebilir:

  • Genişlemiş göz bebekleri
  • Artan kalp atış hızı ve kan basıncı
  • Daralan periferik damarlar
  • İskelet kaslarına yönelen kan akışı
  • Hızlı solunum (hiperventilasyon)
  • Artan terleme

Kaygı bozukluğu olan bireylerde bu belirtiler daha şiddetli biçimde ortaya çıkar. Özellikle panik ataklar sırasında:

  • Nefes darlığı
  • Kalp çarpıntısı
  • Göğüs ağrısı
  • Baş dönmesi
  • Soğuk-sıcak basmaları

gibi durumlar yaşanabilir.

Dalış Ortamında Kaygı: Su Altında Zihinle Savaş

Okyanus, pek çok insan için doğal bir stres kaynağıdır. Sualtı ortamı, sınırlandırılmış hareket özgürlüğü, düşük görüş mesafesi ve izolasyon hissi gibi faktörler nedeniyle kaygıyı tetikleyebilir. Stres arttığında, bir dalgıcın bilişsel işlevleri bozulur; tanıma, karar verme ve tepki hızları düşer.

Dalgıçlarda Görülen Kaygı Belirtileri:
  • Hızlı ve yüzeysel solunum
  • Kaslarda aşırı gerginlik
  • “Beyaz eklem” tutuşu (kontrolsüzce ekipmana yapışma)
  • Göz temasından kaçınma
  • Dikkat dağınıklığı ve sinirlilik
  • “Yüzeye kaçış” eğilimi
  • Ekipman takarken aşırı zaman harcama
  • Hayali kulak ya da ekipman sorunları yaratma
  • Aşırı konuşkanlık ya da içine kapanıklık

Bu davranış kalıpları, dalış profesyonelleri tarafından gözlemlenebilir ve doğru şekilde değerlendirildiğinde erken müdahale olanağı sağlar.

Stresi Tetikleyen Dalış Faktörleri

Dalış esnasında kaygıya neden olan bazı yaygın faktörler şunlardır:

1. Zaman Baskısı: Derinlik ve basınçsız kalma süreleri nedeniyle dalış planları zamanla sınırlıdır. Bu kısıt, özellikle görev yükü altında olan dalgıçlarda stres oluşturur.

2. Görev Yükleme: Aynı anda çok fazla işle ilgilenmek, örneğin bir mağarada video kaydı alırken ışık ve yön bulma görevlerini birlikte yürütmek, dikkat dağınıklığına neden olabilir. Bu durum “algısal daralma”ya yol açar.

3. Fiziksel ve Zihinsel Sınırları Zorlama: Kendini aşırı zorlamak veya yetkinliğin ötesinde derinliklere dalmak ciddi risk yaratır.

4. Çevresel Koşullar: Yabancı dalış noktaları, akıntılar, düşük görüş mesafesi, gece dalışları gibi etmenler stresi artırır.

5. Hazırlıksızlık: Eğitimsiz ya da plansız dalış, bireyin stresle başa çıkma kapasitesini zayıflatır.

6. Ekipman Uyumsuzluğu: Yeni ya da alışık olunmayan ekipman (örneğin kuru elbise) da kaygıya neden olabilir.

7. Yanlış Motivasyonlar: Akran baskısı, sosyal kabul ihtiyacı, itibar kaygısı gibi psikolojik nedenlerle dalış yapmak, bireyin kendi sınırlarını ihmal etmesine neden olabilir.

Kaygı ve Tıbbi Koşullar

Bazı tıbbi durumlar kaygı semptomlarını artırabilir:

  • Anemi
  • Mitral kapak prolapsusu
  • Adet öncesi sendrom (PMS)
  • Menopoz
  • Diyabet / hipoglisemi
  • Tiroid bozuklukları
  • Astım

Bu durumlar, dalış öncesi detaylı bir medikal değerlendirme ile kontrol altına alınmalıdır. Bu hem bireyin güvenliği hem de dalış ekiplerinin risk yönetimi açısından en tepedeki sorumluluktur.

Yönetim Stratejileri ve Müdahale Teknikleri

1. Eğitim ve Hazırlık: Stresin önlenmesinde en etkili yol, hazırlıklı olmaktır. Teorik bilgi kadar pratik uygulamalar, stresi azaltır.

2. Maruz Kalma ve Desensitizasyon: Stres faktörlerine kademeli maruz kalma, bireyin toleransını artırır.

3. Psikolojik Dayanıklılık Eğitimi: Nefes egzersizleri, görselleştirme, pozitif iç diyalog gibi teknikler uygulanabilir.

4. Ekip İletişimi: Dalış arkadaşları arasında açık iletişim, erken sinyallerin fark edilmesine olanak tanır.

5. Profesyonel Destek: Klinik düzeyde kaygı durumlarında terapötik yaklaşımlar ve gerektiğinde farmakolojik destek uygulanabilir.

Risk Yönetiminde İnsan Faktörü

Dalış, teknik yeterliliğin ötesinde psikolojik dayanıklılık gerektiren bir disiplindir. Eğitim kurumları ve işletmeler için, kaygı yönetimi yalnızca bireysel bir sorun değil, bütünsel güvenlik kültürünün bir parçasıdır. Proaktif müdahaleler, yalnızca kazaları değil, aynı zamanda ekip içi dayanışmayı da artırır.

Kaygıyı görmezden gelmek yerine anlamak, onu kontrol altına almanın ilk adımıdır. Unutulmamalıdır ki; derinlerde su kadar tehlikeli olan bir şey varsa, o da kontrolsüz strestir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Dalış Tepkisinin Panik Semptomlarını Azaltmadaki Etkileri https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC8667218/

⭐️⭐️ Dalış Öncesi Psikiyatrik Muayene ve Seçim Kriterleri https://tetkik.com.tr/2024/11/04/amator-dalicilarda-psikiyatrik-muayene-ve-secim-kriterleri/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Karbon Atomunun İnsan Vücudundaki Konumu

Hücreler ve Kimyasal Reaksiyonlar

Karbon atomu, insan vücudunun temel yapı taşlarından biridir ve organik moleküllerin (proteinler, karbonhidratlar, lipidler, nükleik asitler) temelini oluşturur.

Vücudumuzun yaklaşık %18’ini karbon oluşturur, bu da yaklaşık 12-14 kg’a denk gelir (70 kg’lık bir birey için). Karbonun bu kadar önemli olmasının nedeni, dört kovalent bağ oluşturabilme yeteneğiyle karmaşık moleküler yapılar inşa edebilmesidir.

Karbon atomunun vücudumuzdaki dağılımı, yer aldığı hücreler ve katıldığı kimyasal reaksiyonlar genel olarak görelim

1. Karbon Atomunun İnsan Vücudundaki Konumu ve Hücreler

Karbon, insan vücudunun her bölgesinde ve neredeyse tüm hücre tiplerinde bulunur, çünkü organik bileşikler tüm doku ve organlarda mevcuttur.

İşte ana dağılımı:

  • Kas Dokusu: Kas hücreleri (miyositler), proteinler (özellikle aktin ve miyozin) ve glikojen (bir karbonhidrat) açısından zengindir. Karbon, bu proteinlerin amino asit zincirlerinde (örneğin, karbon iskeleti) ve glikojen moleküllerinde bulunur.
  • Karaciğer: Karaciğer hücreleri (hepatositler), karbonu glikoz metabolizması, yağ sentezi (lipogenez) ve detoksifikasyon reaksiyonlarında kullanır. Glikoz (C₆H₁₂O₆) ve trigliseritler karbon açısından zengindir.
  • Beyin: Nöronlar ve glia hücreleri, karbonu lipid membranlar (fosfolipidler) ve nörotransmitterler (örneğin, dopamin, serotonin) gibi organik moleküller için kullanır. Karbon, sinapslarda sinyal iletiminde rol oynayan moleküllerde bulunur.
  • Kemik ve Bağ Dokusu: Osteositler ve fibroblastlar, karbonu kollajen (bir protein) ve matriks bileşenlerinde içerir. Kollajenin amino asitleri (örneğin, prolin ve hidroksiprolin) karbon zincirleri içerir.
  • Kan: Eritrositler ve trombositler, karbonu hemoglobin (protein) ve glikoz moleküllerinde taşır. Karbon dioksit (CO₂) ise kan plazmasında taşınır ve hücre solunumuyla ilişkilidir.
  • Deri: Keratinositler, keratin proteininde karbonu içerir; bu, deri, saç ve tırnakların yapısal bileşenidir.
  • Bağışıklık Hücreleri: Lenfositler ve makrofajlar, karbonu antikorlar (proteinler) ve enerji metabolizması için kullanır.

Karbon, özellikle mitokondriler (enerji üretim merkezleri) ve ribozomlar (protein sentezi yerleri) gibi hücresel organellerde yoğunlaşır, çünkü bu yapılar karbon içeren moleküllerin (ATP, proteinler) sentezinde kritik rol oynar.

2. Karbonun Katıldığı Kimyasal Reaksiyonlar

Karbon, insan vücudunda çok sayıda biyokimyasal reaksiyona katılır. Bunlar, metabolizma, sentez ve enerji üretim süreçlerini içerir:

Hücresel Solunum: Karbon, glikozun (C₆H₁₂O₆) oksijenle reaksiyona girdiği bu süreçte merkezi rol oynar. Reaksiyon: C6H12O6+6O2→6CO2+6H2O+enerji(ATP) Mitokondrilerde gerçekleşir; karbon dioksit (CO₂) atık olarak çıkar, ATP ise enerji kaynağıdır.

Protein Sentezi: Karbon, amino asitlerin (örneğin, glisin, alanin) karbon iskeletini oluşturur. Ribozomlarda, mRNA şablonuna göre proteinler sentezlenir. Bu süreçte karbon, peptid bağlarının oluşumunda yer alır.

Lipid Metabolizması: Karbon, yağ asitleri ve trigliseritlerin yapısına katılır. Beta-oksidasyon, yağ asitlerini asetil-CoA’ya (karbon içeren bir molekül) dönüştürür; bu, enerji üretiminde kullanılır.

Glukoneogenez: Karbon, karaciğerde amino asitler ve laktat gibi karbon kaynaklarından glikoz sentezinde rol oynar. Bu, açlık durumlarında enerji sağlamak için kritiktir.

Nükleik Asit Sentezi: Karbon, DNA ve RNA’nın nükleotitlerinde (örneğin, riboz ve deoksiriboz şekerleri) bulunur. Bu moleküller, genetik bilgiyi taşır ve hücre bölünmesinde kullanılır.

Detoksifikasyon: Karaciğerde, karbon içeren toksinler (örneğin, alkol) sitokrom P450 enzimleri tarafından metabolize edilir; karbon dioksit ve suya dönüştürülür.Karbondioksit Taşınımı: Hücre solunumu sonucu oluşan CO₂, kan yoluyla akciğerlere taşınır ve dışarı atılır. Karbon, bu döngüde hem substrat hem ürün olarak yer alır.

3. Ek Bilgiler ve Önemi

Karbonun vücuttaki döngüsü, diyetle alınır (Karbonhidratlar, proteinler, yağlar) ve solunumla atılır. Karbon-14 izotopu, biyolojik süreçleri izlemek için kullanılır; örneğin, Karbon döngüsünün hücre yenilenmesindeki rolü incelenir.

Eksikliği mümkün değildir, çünkü Karbon organik hayatın temelidir; fazlalığı ise Karbonhidrat veya yağ birikimi (obezite) gibi sorunlara yol açabilir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:

Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hukuki tavsiye yerini alamaz. Web sitemizdeki yayınlardan yola çıkarak, işlerinizin yürütülmesi, belgelerinizin düzenlenmesi ya da mevcut işleyişinizin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriğinde yer alan bilgilere istinaden profesyonel hukuki yardım almadan hareket edilmesi durumunda meydana gelebilecek zararlardan firmamız sorumlu değildir. Sitemizde kanunların içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Ayrıca;
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Daha Fazla

İş Güvenliği Uzmanının Nöroergonomi Bilmesinin Önemi

Bilişsel Güvenliğin Yeni Boyutu

İş güvenliği (İG) uzmanı, işyerlerinde fiziksel riskleri yönetmekle yükümlü bir profesyoneldir. Ancak, modern iş hayatı sadece makineler ve ortamlarla sınırlı değil – beyin fonksiyonları, dikkat dağılması, zihinsel yorgunluk gibi bilişsel faktörler de kazaların ana nedeni haline geliyor.

İşte burada nöroergonomi devreye giriyor:

Nörobilim ve ergonominin kesişimi olan bu disiplin, beyin ve davranışın iş ortamındaki etkileşimini inceler. G uzmanının nöroergonomi bilmesi, risk analizi, eğitim ve önleme stratejilerini dönüştürür – çünkü kazaların %70’i insan hatasından kaynaklanır ve bu hatalar beyin süreçleriyle doğrudan ilişkilidir.

Aşağıda, bu önemi ayrıntılı bir şekilde ele alacağım, bilimsel veriler, örnekler ve pratik uygulamalarla destekleyeceğim. Bu bilgiler, siz uzmanlar için işyerlerinizi daha güvenli ve verimli kılacak bir “süper güç” olacaktır. (Boost Workplace Performance with Neuroergonomics: A Guide – TuMeKe. Ergonomics) – (Applications Of Neuroergonomics To Health And Safety Research – Industrial And Systems Engineering) -(Neuroergonomics applied to construction: Preventing human error to protect health and safety of high-risk workers – WJARR)

1. Nöroergonomi Nedir? İG Uzmanı İçin Temel Bilgi

Nöroergonomi, beyin fonksiyonlarını (dikkat, karar verme, yorgunluk) iş tasarımıyla entegre eden bir alan. 2000’lerde Raja Parasuraman tarafından popülerleştirilen bu disiplin, EEG (elektroensefalografi), göz takip ve fNIRS gibi araçlarla beyin aktivitesini ölçer.

İSG bağlamında, fiziksel ergonomiden (masa yüksekliği) bilişsel ergonomiye (zihinsel yük) geçiş sağlar. Uzman, nöroergonomi bilmezse, risk analizi yüzeysel kalır – örneğin, yorgun bir operatörün makine hatasını öngöremez.

Araştırmalar, nöroergonomik yaklaşımların iş performansını %20 artırdığını gösteriyor. Bu bilgi, Türkiye’de 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun “risk değerlendirmesi” gerekliliğini (Madde 10) bilişsel boyuta taşır. (Medical Safety and Neuroergonomics – Oxford Academıc) – (Boost Workplace Performance with Neuroergonomics: A Guide – TuMeKe. Ergonomics)

2. İnsan Hatası Önlemede Nöroergonominin Rolü

İş kazalarının %80’i insan hatasından kaynaklanır – dikkat dağılması, zihinsel yorgunluk gibi. Nöroergonomi, bu hataları beyin seviyesinde analiz eder. İG uzmanı bu bilgiyi bilirse, zihinsel yük artışına karşı önlemler alır – örneğin, vardiyalı çalışmalarda yorgunluk piklerini öngörür.

Bir anekdot: İnşaat sektöründe nöroergonomi kullanan bir firma, işçilerin dikkat seviyelerini testler ve takip ile izledi; hatalar %30 azaldı.(Neuroergonomics applied to construction: Preventing human error to protect health and safety of high-risk workers – WJARR)

Uzmanlar, nöroergonomiyle “zihinsel ergonomik” tasarımlar yapar – örneğin, gürültülü ortamların beyin yorgunluğunu artırdığını bilerek sessiz zonlar oluşturur. Bilgi eksikliği ise, kazaların artmasına yol açar; örneğin, tıbbi güvenlikte nöroergonomi, cerrahi hataları %25 azaltır. (Medical Safety and Neuroergonomics – Oxford Academıc)

Türkiye’de, Tehlike Sınıfı Yönetmeliği’ne göre tehlikeli işyerlerinde bu bilgi, risk analizi yöntemlerini (HAZOP gibi) bilişsel hatayla entegre eder.

3. Ergonomi Tasarımında Nöroergonomi Entegrasyonu

Geleneksel ergonomi fizikseldir, ama nöroergonomi bilişsel yükü ekler – uzman, bu bilgiyi bilirse, çalışma ortamlarını beyin dostu kılar. Örneğin, ekran tasarımı dikkat dağılmasını önler; uzman, göz takip araçlarıyla arayüzleri optimize eder. Araştırmalar, nöroergonomik müdahalelerin üretkenliği %15 artırdığını gösteriyor. (A neuroergonomics approach to investigate the mental workload of drivers in real driving settings – Sicience Direct) – (Boost Workplace Performance with Neuroergonomics: A Guide – TuMeKe. Ergonomics)

Pratikte, uzman nöroergonomiyle psiko-sosyal riskleri (stres, burnout) yönetir – örneğin, inşaatta zihinsel yükü azaltan mola stratejileri. Bilgi eksikliği, ergonomik değerlendirmeleri (RULA gibi) yetersiz kılar ve kas-iskelet rahatsızlıklarını artırır. Türkiye’de İşyerlerinde Ergonomik Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği, bu entegrasyonu teşvik eder. (From silos to synergies: A scoping review for bridging gaps in occupational health psychology and human neuroscience – Sicience Direct)

4. Eğitim ve Farkındalık Yaratmada Nöroergonomi Bilgisi

İG uzmanı nöroergonomi bilir, eğitimleri bilişsel boyuta taşır – örneğin, yorgunluk eğitimlerinde katılımcı grubun profiline göre beyin dalgalarını anlatır. Bu, çalışan farkındalığını artırır ve hataları önler. Araştırmalar, nöroergonomik eğitimlerin güvenlik bilincini %25 yükselttiğini gösteriyor. (Applications Of Neuroergonomics To Health And Safety Research – Industrial And Systems Engineering) -(From silos to synergies: A scoping review for bridging gaps in occupational health psychology and human neuroscience – Sicience Direct)

Uzmanlar, gelecekte nöroergonomiyle simülasyonlar (VR tabanlı) tasarlayacaklardır – örneğin, beyin yorgunluğunu simüle eden eğitimler. Bilgi eksikliği, eğitimleri geleneksel kılar ve etkinliği düşürür.

5. Rehabilitasyon ve İşe Dönüş Sürecinde Nöroergonomi

Kaza sonrası, nöroergonomi bilişsel iyileşmeyi hızlandırır – uzman, beyin travması sonrası dikkat testleri yapar. Bu, işe dönüş süresini %20 kısaltır. Türkiye’de SGK verilerine göre, nöroergonomik rehabilitasyon programları devamsızlığı azaltır. (From silos to synergies: A scoping review for bridging gaps in occupational health psychology and human neuroscience – Sicience Direct)

6. Risk Analizi ve Yasal Uyumda Nöroergonomi

Risk yöntemlerinde (FTA, HAZOP) nöroergonomi, insan faktörünü ekler – uzman, bu bilgiyle analizleri bilişsel hatalara karşı güçlendirir. ILO standartları, nöroergonomiyi teşvik eder; bilgi eksikliği, yasal cezaları artırır. (Applications Of Neuroergonomics To Health And Safety Research – Industrial And Systems Engineering)

Nöroergonomi Bilgisi, İG Uzmanlarının Geleceğidir

Nöroergonomi bilmek, İG uzmanını sıradan bir denetçiden stratejik bir lidere dönüştürür – hataları önler, ergonomiyi geliştirir, eğitimi zenginleştirir ve rehabilitasyonu hızlandırır. Nöroergonomik yaklaşımlar işyerlerini %20 daha güvenli kılar.

Eğer İş Güvenliği Uzmanı iseniz, hemen eğitim alın – Tetkik Eğitim Merkezi nöroergonomi modülleri sunuyor; bu bilgi, kariyerinizi yükseltir ve hayat kurtarır! (Boost Workplace Performance with Neuroergonomics: A Guide – TuMeKe. Ergonomics)

#nöroergonomi #işgüvenliğiuzman #eğitim #tetkikosgb #kebat

Nöroergonomi Eğitimi Almak İçin Bizi Arayın

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü Dr Mustafa KEBAT yönetiminde deneyimli ekibimizle, Nöroergonomi Eğitimini Türkiyenin her yerinde planlayalım.

Eğitim Başvurusu

Dr Mustafa KEBAT – 0 530 568 42 75

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

  • Yeşillik Cad. No:230 Kat:4/424, Selgeçen Modeko İş Merkezi – Karabağlar/İZMİR
  • +90 232 265 20 65
  • [email protected]

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:

Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hukuki tavsiye yerini alamaz. Web sitemizdeki yayınlardan yola çıkarak, işlerinizin yürütülmesi, belgelerinizin düzenlenmesi ya da mevcut işleyişinizin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriğinde yer alan bilgilere istinaden profesyonel hukuki yardım almadan hareket edilmesi durumunda meydana gelebilecek zararlardan firmamız sorumlu değildir. Sitemizde kanunların içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Ayrıca;
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Daha Fazla

İş Güvenliğinde Propriyosepsiyonu Etkileyen İlaçlar ve Etkileri

Propriyosepsiyon (vücut farkındalığı), bazı ilaçların kullanımıyla olumsuz etkilenebilir. Bu ilaçlar, nöromüsküler sistemi, denge merkezlerini veya sinir iletimini bozarak propriyosepsiyonu azaltır. Azaltma oranı, doza, kullanım süresine ve bireysel faktörlere (yaş, sağlık durumu) göre değişir.

İş sağlığı ve güvenliği alanındaki gelişmeler, çalışanların fiziksel ve bilişsel yeteneklerini koruma konusundaki önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.

Çimento – demir-çelik vb gibi çok tehlikeli sınıf işletmeler gibi zorlu çalışma ortamlarında görev yapan mavi yakalı çalışanların sağlığı, sadece verimliliği değil, aynı zamanda iş kazalarını önleme potansiyelini de doğrudan etkilemektedir.

Bu bağlamda, propriyosepsiyon – vücudun pozisyonunu ve hareketlerini algılama yeteneği – kritik bir rol oynamaktadır. Ancak, ilaç kullanımı bu hassas dengeyi bozarak, özellikle ağır işlerde çalışan bireylerin güvenliğini riske atabilir.

Aşağıdaki tablo, yaygın ilaçları, propriyosepsiyon üzerindeki etkilerini ve yaklaşık azaltma oranlarını (% cinsinden, bilimsel çalışmalar baz alınarak) listelenmiştir.

Amacım, iş güvenliği uzmanları, sağlık profesyonelleri ve yöneticiler için pratik bir rehber sunarak, bu riskleri erken tespit edebilmeleri ve önlem almalarını kolaylaştırmaktır. Sizler için derlediğim bu bilgiler, çalışanların yaşam kalitesini artırmaya ve işyerlerini daha güvenli hale getirmeye yönelik bir adımdır.

Oranlar ortalama değerler olup, kesin değildir – bireysel testlerle doğrulanmalıdır.

Kaynaklar: NIH, PubMed ve çeşitli nöroloji çalışmaları (örneğin, Han et al., 2015; Proske, 2019).

İlaç Türü / AdıEtkilenen MekanizmaPropriyosepsiyon Azaltma Oranı (%)Açıklama ve Örnekler
Kas Gevşeticiler
(Baklofen, Siklobenzaprin vb gibi)
Merkezi sinir sistemini baskılar, kas tonusunu düşürür.%20-40Kas spazmlarını tedavi eder ama propriyosepsiyon sinyallerini bozar; denge testlerinde süre %30 kısalır. Yaşlılarda etki daha yüksek.
Benzodiazepinler (Diazepam, Lorazepam vb gibi)GABA reseptörlerini uyarır, sedasyon yaratır.%15-35Anksiyete tedavisi için kullanılır; propriyosepsiyonu düşürür, düşme riskini %25 artırır. Kısa süreli kullanımda hafif, kronikte ağır etki.
Opioidler
(Morfin, Oksikodon vb gibi)
Ağrı sinyallerini bloke eder, merkezi sinir sistemini yavaşlatır.%25-50Ağrı kesici olarak propriyosepsiyonu bozar; koordinasyon kaybı %40’a varır. İşyerlerinde kullanım riskli.
Antidepresanlar (Amitriptilin, Sertralin vb gibi)Serotonin/noradrenalin dengesini değiştirir, sedasyon yapar.%10-30Depresyon tedavisinde propriyosepsiyonu hafifletir; denge testlerinde hata oranı %20 artar. SSRI’ler daha az etki eder.
Antipsikotikler (Haloperidol, Risperidon vb gibi)Dopamin reseptörlerini bloke eder, hareket sistemini etkiler.%20-45Psikoz tedavisinde propriyosepsiyonu bozar; ekstrapiramidal yan etkiler dengeyi %35 düşürür.
Alkol (Etanol)Merkezi sinir sistemini baskılar, vestibüler sistemi bozar.%30-60 (doza göre)Sosyal kullanımda bile propriyosepsiyonu %40 düşürür; düşme riskini artırır. İşyerlerinde sıfır tolerans önerilir.
Antikonvülsanlar (Gabapentin, Karbamazepin vb gibi)Sinir iletimini yavaşlatır, nöropati yaratabilir.%15-40Epilepsi tedavisinde propriyosepsiyonu etkiler; koordinasyon kaybı %25’e varır.
Kemoterapi İlaçları (Sisplatin, Paklitaksel vb gibi)Periferik nöropatiye yol açar, sinir uçlarını bozar.%30-70Kanser tedavisinde propriyosepsiyonu kalıcı düşürür; nöropati oranı %50’ye varır.
Diüretikler
(Furosemid vb gibi)
Elektrolit dengesini bozar, kas zayıflığı yaratır.%10-25Hipertansiyon tedavisinde propriyosepsiyonu hafifletir; potasyum kaybı dengeyi %20 bozar.
Antihsitaminik İlaçlar

Antihistaminik ilaçlar, alerji ve soğuk algınlığı gibi durumları tedavi etmek için kullanılır, ancak özellikle birinci nesil olanlar (sedatif etkili) propriyosepsiyonu (vücut farkındalığı, denge ve konum algısı) olumsuz etkileyebilir. Bu etki, merkezi sinir sistemini baskılayarak, vestibüler sistemi bozarak veya sedasyon yaratarak gerçekleşir. Azaltma oranı, doza, kullanım süresine ve bireysel faktörlere (yaş, cinsiyet) göre değişir; Oranlar % cinsinden propriyosepsiyon azalmasını (denge testlerinde süre/hata artışı) gösterir – kesin teşhis için doktora danışın. İkinci nesil antihistaminikler (non-sedatif) genellikle daha az etki eder.

Not: Oranlar ortalama değerler; bireysel testlerle (tek ayak durma testi) doğrulanmalı. Birinci nesil ilaçlar propriyosepsiyonu daha çok bozar, düşme riskini %40 artırabilir.

Örnek İlaçlarEtkilenen MekanizmaPropriyosepsiyon Azaltma Oranı (%)Detaylı Açıklama ve İş Güvenliği Riski
Birinci Nesil Difenhidramin Merkezi sinir sistemini baskılar, sedasyon yaratır ve vestibüler sistemi etkiler; H1 reseptör blokajı yoluyla denge sinyallerini bozar.%20-50Yüksek sedasyon nedeniyle propriyosepsiyonu bozar; denge testlerinde süre %30-40 kısalır, koordinasyon kaybı artar. İş güvenliği riski: Düşme ihtimali %40 yükselir, ağır makine kullananlarda kaza riski artar – araç kullanımı yasaklanır. Yaşlılarda etki %50’ye varır.
Birinci Nesil Klorfeniramin
GABA reseptörlerini dolaylı uyarır, sedasyon ve vestibüler bozulma yaratır; propriyosepsiyon sinyallerini yavaşlatır.%15-40Propriyosepsiyonu düşürür; hata oranı %25 artar, özellikle gece dozlarında. İş güvenliği riski: Vardiyalı çalışmalarda yorgunluk tetikler, burkulma riski %30 artar. Kronik kullanımda kalıcı etki olabilir.
Birinci Nesil Hidroksizin GABA reseptörlerini uyarır, anksiyolitik etkiyle propriyosepsiyon sinyallerini yavaşlatır; merkezi baskılama yapar.%15-40Anksiyete tedavisinde kullanılır; koordinasyon kaybı %25’e varır, yüksek dozlarda denge bozulur. İş güvenliği riski: Dikkat gerektiren işlerde (e.g. makine operasyonu) kaza riski %35 artar; araç/makine kullanımında yasak.
Birinci Nesil. Prometazin Dopamin reseptörlerini bloke eder, sedasyon ve vestibüler bozulma yaratır; propriyosepsiyon yollarını etkiler.%25-45Bulantı ilacı olarak propriyosepsiyonu düşürür; hata oranı %30 artar, vestibüler sistem bozulur. İş güvenliği riski: Düşme ve koordinasyon kaybı %40 artırır; inşaat veya fabrika gibi ortamlarda riskli. Yaşlılarda etki daha şiddetli.
Birinci Nesil. Dimenhidrinat (Dramamine)Vestibüler sistemi baskılar, sedasyonla propriyosepsiyonu etkiler; H1 blokajı derinleşir.%20-45Bulantı önler ama uyku hali, baş dönmesi yaratır; denge testi süreleri %35 azalır.
İkinci Nesil Loratadin Kan-beyin bariyerini az geçer, minimal sedasyon; H1 blokajı hafif propriyosepsiyon etkisi yaratır.%5-20Non-sedatif oldukları için propriyosepsiyon etkisi düşük; denge bozulması %10-15. İş güvenliği riski: Düşük, ama yüksek dozlarda dikkat dağılması %15 artar – araç kullanımında güvenli sayılır.
İkinci Nesil Setirizin Hafif sedatif, propriyosepsiyon sinyallerini dolaylı bozar; merkezi etki düşük.%10-25Propriyosepsiyon azalması %15 civarı; kronik kullanımda artar. İş güvenliği riski: Koordinasyon kaybı %20, vardiyalı işlerde dikkat gerektirir. Yaşlılarda sedasyon etkisi artar.
İkinci Nesil. Feksofenadin Kan-beyin bariyerini az geçer, minimal sedasyon; propriyosepsiyon etkisi sınırlı.%5-15Alerji tedavisinde propriyosepsiyonu hafif etkiler; yaşlılarda %15’e varır. İş güvenliği riski: Düşük, makine kullanımında güvenli; hata oranı %10 artar.
İkinci Nesil Desloratadin Setirizin türevi, düşük sedasyon; propriyosepsiyon yollarını minimal bozar.%10-20Propriyosepsiyon azalması %10 civarı; kronik kullanımda artar. İş güvenliği riski: Dikkat dağılması %15, ağır işlerde düşük risk.
İkinci Nesil Levosetirizin Setirizin izomeri, hafif sedatif; propriyosepsiyon etkisi düşük ama var.%5-20Propriyosepsiyonu %10-15 düşürür; denge testlerinde hafif bozulma. İş güvenliği riski: Koordinasyon kaybı %15, araç kullanımında dikkatli olunmalı.
İkinci Nesil Bilastin Yeni nesil, non-sedatif; propriyosepsiyon etkisi minimal.%5-10Propriyosepsiyon azalması düşük; hata oranı %5-10. İş güvenliği riski: Çok düşük, ağır işlerde güvenli.

Not: Oranlar ortalama değerler olup, bireysel faktörlere (doz, süre, yaş) göre değişir. Propriyosepsiyon azalması, denge testlerinde ( tek ayak durma süresi vb gibi) % düşüş olarak ölçülür.

Bu tabloyu tamamlamak, propriyosepsiyonun iş sağlığı ve güvenliği üzerindeki etkisini anlamak için önemli bir kilometre taşıdır. İlaçların propriyosepsiyon üzerindeki potansiyel olumsuz etkileri, özellikle çimento – demir-çelik vb gibi çok tehlikeli sınıf işletmeler gibi yoğun fiziksel çalışma gerektiren ortamlarda çalışanlar için göz ardı edilemez bir gerçekliktir.

Opioidlerden antikonvülsanlara, alkolden kemoterapi ilaçlarına kadar geniş bir yelpazede, bu maddelerin %10 ila %70 arasında propriyosepsiyon azalmasına yol açabileceği görülmüştür.

Bu bilgiler, iş kazalarını önlemek ve çalışanların güvenliğini sağlamak için bir çağrıdır:

İşverenler, sağlık taramalarını genişletmeli; iş güvenliği uzmanları ve özellikle işyeri hekimleri, ilaç kullanımını değerlendirmeli; ve çalışanlar, bu etkileri göz önünde bulundurarak hekimine danışmalıdır.

Bu tabloyu bir başlangıç noktası olarak kullanarak, daha derin araştırmalar ve eğitim programları ile propriyosepsiyonu koruma yolunda ilerlemeliyiz – çünkü her puanlık iyileşme, bir hayat kurtarma potansiyeli taşır.

İşyerlerinde bu ilaçları kullanan çalışanlar için ek propriyosepsiyon eğitimi önerilir.

Detaylı tıbbi tavsiye için doktorunuza danışmalısınız.

Eğitim Almak İçin Bizi Arayın

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü Dr Mustafa KEBAT yönetiminde deneyimli ekibimizle, firmanıza özel Propriyoseptif Egzersizler Eğitimini Türkiyenin her yerinde planlayalım.

Eğitim Başvurusu

Dr Mustafa KEBAT – 0 530 568 42 75

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

  • Yeşillik Cad. No:230 Kat:4/424, Selgeçen Modeko İş Merkezi – Karabağlar/İZMİR
  • +90 232 265 20 65
  • [email protected]

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Propriyoseptif ve Vestibüler Duyu Sistemlerinin Harekete Göreli Katkısı: Moleküler Bilim Çağında Keşif Fırsatları https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC7867206/

⭐️⭐️ Propriyosepsiyonun değerlendirilmesi: Yöntemlerin eleştirel bir incelemesi https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S2095254615000058

⭐️⭐️ Mekanoreseptör https://www.sciencedirect.com/topics/immunology-and-microbiology/mechanoreceptor

⭐️⭐️ Sensörimotor Sistemi, Bölüm I: Fonksiyonel Eklem Stabilitesinin Fizyolojik Temeli. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC164311/

⭐️⭐️ Propriyosepsiyonun değerlendirilmesi: Yöntemlerin eleştirel bir incelemesi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC6191985/

⭐️⭐️ PNF Kavramının Temel Unsurları, Bir Eğitim Anlatısı https://www.scientificarchives.com/article/the-essential-elements-of-the-pnf-concept-an-educational-narrative

⭐️⭐️ Motor fonksiyonu iyileştirmede propriyoseptif eğitimin etkinliği: sistematik bir inceleme https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC4309156/

⭐️⭐️ Yaşlı yetişkinlerde denge ve gücün geliştirilmesinde geleneksel ve güncel yaklaşımların karşılaştırılması https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/21510715/

⭐️⭐️ Yapı İşlerinde Yüksekte Çalışmalarda İSG Uygulama Rehberi. http://chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://www.csgb.gov.tr/Media/0b3hcam2/yapiisleriyuksektecalismauygrehberi-in%C5%9Ft%C5%9Fb_revize.pdf

⭐️⭐️ Yaşlılarda Denge, Fonksiyonel Performans ve Düşme Önleme İçin Gövde Kas Gücünün Önemi: Sistematik Bir İnceleme https://www.researchgate.net/publication/236139834_The_Importance_of_Trunk_Muscle_Strength_for_Balance_Functional_Performance_and_Fall_Prevention_in_Seniors_A_Systematic_Review

⭐️⭐️ Dengesiz yüzeyler ve rehabilitasyon cihazları kullanılarak yapılan direnç antrenmanının etkinliği https://www.researchgate.net/publication/224822339_The_effectiveness_of_resistance_training_using_unstable_surfaces_and_devices_for_rehabilitation

⭐️⭐️ NSC Çalışma İstatistikleri Bürosu’nun 2021 Raporu Hakkındaki Açıklaması https://www.nsc.org/newsroom/nsc-statement-bls-report-2021#:~:text=In%202020%2C%20there%20were%204%2C764,highest%20annual%20rate%20since%202016.

⭐️⭐️ Hall, C. M., & Brody, L. T. (2005). Therapeutic Exercise: Moving Toward Function. Lippincott Williams & Wilkins. http://chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://students.aiu.edu/submissions/profiles/resources/onlineBook/Q4X4S2_Therapeutic_Exercise_Moving_Toward_Function_3.pdf

⭐️⭐️ Motor Kontrolü: Araştırmayı Klinik Uygulamaya Dönüştürmek https://www.researchgate.net/publication/228118305_Motor_Control_Translating_Research_Into_Clinical_Practice

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:

Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hukuki tavsiye yerini alamaz. Web sitemizdeki yayınlardan yola çıkarak, işlerinizin yürütülmesi, belgelerinizin düzenlenmesi ya da mevcut işleyişinizin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriğinde yer alan bilgilere istinaden profesyonel hukuki yardım almadan hareket edilmesi durumunda meydana gelebilecek zararlardan firmamız sorumlu değildir. Sitemizde kanunların içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Ayrıca;
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Kas Krampı İş Kazası Sebebi Olmasın..!!

Evde – İşyerinde Kas Kramplarını Hafife Almayın

İş hayatında çoğu zaman büyük tehlikeler gözle görülür: yüksekten düşme, elektrik çarpması, kimyasal maruziyet… Ancak bazı tehlikeler vardır ki sessizdir, sinsidir ve genellikle “önemsiz” sanıldığı için göz ardı edilir.

Kas krampları da bunlardan biridir.

Oysa bu ani ve istemsiz kasılmalar, özellikle fiziksel emek gerektiren işlerde çalışanlar için hem üretkenliği düşüren hem de iş kazalarına zemin hazırlayan ciddi bir fizyolojik risk faktörüdür.

Geceleri uykudan uyandıran bacak krampları, iş sırasında alet düşürmeye neden olan el kasılması ya da merdiven üzerinde yaşanan bir kas çekilmesi… Her biri sıradan gibi görünse de bir zincirin halkaları gibi iş kazasına, iş gücü kaybına ve uzun vadede kas-iskelet sistemi hastalıklarına neden olabilir.

Kas kramplarının çalışanlar açısından taşıdığı riskleri bilimsel temellere dayanarak ve sahadaki gözlemlerle harmanlayarak ele alacağım. Amacım, bu “küçük ama etkili” fizyolojik olayın iş sağlığı ve güvenliği içindeki yerini ciddiyetle değerlendirmek ve hem çalışanlar hem de işverenler için koruyucu adımların önemini vurgulamak.

Unutmayın: Kas krampı sadece bir rahatsızlık değil, dikkate alınmazsa kazaya dönüşebilecek bir işaret olabilir.

İşyerinde kas krampları, özellikle fiziksel işlerde çalışan bireyler açısından önemsiz gibi görünen ama ciddi sonuçlara yol açabilecek bir risktir.

İşte çalışanlar açısından kas kramplarının oluşturduğu riskler detaylı şekilde:

💥 💥 💥
1. Ani Hareket Kaybı ve Düşme Riski

Kas krampı, ani ve istemsiz bir kas kasılmasıdır.

Özellikle bacak veya baldır kaslarında meydana geldiğinde:

  • Merdiven, iskele, vinç, yükseklik gibi alanlarda çalışan kişiler dengesini kaybedebilir.
  • İş kazası ve yüksekten düşme riski artar.
  • Yürürken ya da ağır bir cismi taşırken kramp girerse, hem kendisini hem de çevresini tehlikeye atabilir.
🛠 🛠 🛠
2. El Bileği, Önkol ve Parmak Krampları – El Aletlerini Düşürme

El gücüyle çalışan işçilerde (örneğin montaj, kaynak, torna, elektrik, bakım):

  • Kramplar ani tutamama, alet düşürme veya kontrolsüz refleksle aleti fırlatma gibi sonuçlar doğurabilir.
  • Kesici/delici aletler kullanılıyorsa ciddi yaralanmalar yaşanabilir.
  • İnce motor beceri isteyen işlerde (elektronik kart tamiri gibi) hata oranı artar.
🔁 🔁 🔁
3. Tekrarlayan Kramp Riski – Kas Yorgunluğu ve Performans Kaybı

Aynı kasın sürekli kullanıldığı işlerde (örneğin bant sisteminde çalışmak, sürekli taşıma işi):

  • Kas yorgunluğu birikir, kramp riski artar.
  • İş gücü verimliliği düşer, çalışma motivasyonu azalır.
  • Kas ağrılarıyla birlikte kronik hale gelirse iş gücü kaybı yaşanır.
🛑 🛑 🛑
4. Gece Krampı – Uykusuzluk ve Gündüz İşte Dikkat Dağınıklığı

Gece kas krampları yaşayan çalışanlar:

  • Uyku kalitesi bozulur, sabah yorgun kalkar.
  • Bu durum gündüz işte dikkat dağınıklığı, refleks yavaşlaması ve hata yapma olasılığını artırır.
  • Özellikle makine başında çalışanlar ve araç kullananlar için büyük tehlikedir.
🚧 🚧 🚧
5. Kas Gerginliğine Bağlı İşe Uygun Olmama
  • Kramp eğilimli kaslar genellikle sürekli gergindir.
  • Bu, ergonomik olmayan duruşa neden olur.
  • Bel, boyun, omuz gibi bölgelerde sürekli kramp yaşayan kişiler bazı iş pozisyonlarını sürdüremez hâle gelir.
  • Zamanla mesleki kas iskelet sistemi hastalıklarına (MSD) zemin hazırlar.
🧩 🧩 🧩
6. Psikolojik Etki ve İş Tatmini Kaybı

Sık kramp yaşayan bir çalışanda:

  • “Acaba şimdi tekrar olacak mı?” kaygısı oluşur.
  • Sürekli tetikte olmak yorgunluk ve stres yaratır.
  • İş tatmini düşer, motivasyon kaybı yaşanır, çalışan bağlılığı azalır.
⚠️ ⚠️ ⚠️
7. Yanlış Yorum ve Yanlış Tedavi Riski
  • Kas krampları genellikle “tuz eksikliği” ya da “susuzluk” sanılır.
  • Bu nedenle çalışanlar bazen bilinçsizce tuz tüketimini artırabilir, bu da hipertansiyon riski doğurur.
  • Krampın altında diyabet, sinir sıkışması, vitamin/mineral eksiklikleri gibi başka ciddi nedenler olabilir ama fark edilmez.
🛡 🛡 🛡
8. Önleyici Önlemlerin Alınmaması Durumunda Tehlike Süreklilik Kazanır
  • Kas krampları küçümsenirse, daha büyük kas/iskelet sorunlarına dönüşebilir.
  • Sürekli kramp yaşayan çalışanlar için:
    • İş yeri hekimi değerlendirmesi
    • Beslenme ve sıvı alım analizi
    • Ergonomik risk değerlendirmesi
    • Germe ve gevşeme egzersizleri eğitimi
      mutlaka yapılmalıdır.
✅ ✅ ✅
Küçük Belirtiler, Büyük Sonuçlar Doğurabilir

Kas krampları, çoğu zaman geçici ve zararsız kabul edilen fizyolojik olaylardır. Ancak iş yaşamında, özellikle de bedensel emek gerektiren sektörlerde bu krampların sonuçları geçici olmaktan çok daha öteye gidebilir. Ani bir kasılma, bir aletin düşmesine, bir dengenin bozulmasına, bir hayatın tehlikeye girmesine neden olabilir.

Kas krampları, çalışan sağlığı ve iş güvenliği açısından göz ardı edilmemesi gereken fizyolojik bir alarmdır. Doğru değerlendirme ve önlemler alınmazsa:

  • İş kazalarına,
  • Performans düşüklüğüne,
  • Uzun vadede kas-iskelet sistemi hastalıklarına neden olabilir.

Bu yüzden, kas kramplarını önlemek sadece bireysel bir konfor meselesi değil, kurumsal bir iş güvenliği sorumluluğudur. Yeterli su tüketimi, dengeli beslenme, doğru ekipman kullanımı ve düzenli esneme alışkanlıkları gibi basit ama etkili önlemlerle bu risk en aza indirilebilir.

Unutulmamalı ki, çoğu büyük iş kazası, küçük belirtilerin göz ardı edilmesiyle başlar. Kas krampları da bu küçük uyarılardan biridir. Bu yazıyla birlikte umuyoruz ki iş yerlerinde kas kramplarına dair farkındalık artar ve sağlıklı, güvenli bir çalışma ortamı oluşturma yolunda bir adım daha atılmış olur.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Kas Krampları https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK499895/

⭐️⭐️ Kas krampları https://bestpractice.bmj.com/topics/en-gb/569

⭐️⭐️ Kas Krampları https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK376/

⭐️⭐️ Kas Krampları https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29763070/

⭐️⭐️ Kafein ve Kas Krampları: Uyarıcı Bir Bağlantı https://www.amjmed.com/article/S0002-9343(06)01025-4/fulltext

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir.

Ayrıca, sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir iş güvenliği uzmanının, ilgili mühendisin ya da teknik ekibin yetki ve kararlarının yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, çalışma sahanız içerisindeki tehlike – risk belirlemesi ya da mevcut işleyişin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla firmanızın işleyişine müdahil olma ya da sorumlularınızın vereceği kararların yerine tutması olarak değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Daha Fazla

Gölgede Cesaret – (Propriyoseptif Egzersiz Programı – Gölgeyle Çalışma)

Bölüm I: Gölgenin Kapısı: Korkunun Bedenle İlk Buluşması
1. Korkunun Gölgesi: Bedenin İlk Tepkisi

Korku…
Bir anda kasılan diyafram, hızla atan kalp, daralan göz bebekleri.
Bir düşünce bile olmadan, bedenin çoktan karar vermiştir: Tehlike var.

İşte “cesaretin” ilk yanılgısı burada başlar.
Birçok insan korkunun düşünsel bir süreç olduğunu sanır.
Oysa korku, beyinden önce bedende başlar.
Henüz sözcüklerle ifade edemeden, omuriliğin alt segmentlerinden, amigdalanın ani ateşlenmesiyle, sempatik sistem “kaç ya da savaş” komutunu çoktan vermiştir.

Amigdala — beynin badem şeklindeki bu küçük yapısı — tehlikeyi algılamakta mantığın bin kat daha hızlıdır.
Ama asıl mesele şu: Her zaman doğru da değildir.
Gerçek bir yılandan kaçtığımız gibi, patronun ses tonundan, eşimizin sessizliğinden, ya da başarısız olma ihtimalinden de aynı refleksle kaçabiliriz.
Modern insanın korkuları genellikle soyut ama tepkileri ilkeldir.

İşte nöroergonominin de sıklıkla vurguladığı gibi:
Zihin, tehlikeyi anlamadan önce beden çoktan pozisyon almıştır.

2. Gölgenin Fısıltısı: Korkudan Kaçmak mı, Onunla Kalmak mı?

Korkudan kaçmak çoğu zaman “akıllı davranış” olarak öğretilir.
Ama psikolojik olgunlaşma, korkudan kaçmak değil, onunla kalabilme kapasitesini genişletmektir.
Çünkü korku, bastırıldığında gölgeye çekilir ve orada biçim değiştirir.
Kimi zaman öfke olur, kimi zaman kontrol ihtiyacı, kimi zaman da sürekli yorgunluk.

Jung’un dediği gibi:

“Gölgeyi reddetmek, kendinin yarısını reddetmektir.”

Beden, korkuyu bastırmanın bedelini taşır.
Sürekli sıkışan omuzlar, kronik mide asidi, baş ağrısı ya da açıklanamayan uykusuzluklar…
Hepsi bedensel gölgenin dilidir.
Bilinçaltı konuşmaz, kas tonusuyla, nefes ritmiyle, dengeyle anlatır kendini.

Korkuyu inkâr eden kişi, aslında kontrol yanılsamasına tutunur.
Ne zaman hayat belirsizleşse, o hemen bir plan yapar, her ihtimali hesaplar.
Ama aslında bu, korkuya karşı bir “zırh”tır.
Cesaret, zırhı çıkarmak değil, zırhla nefes almayı öğrenmektir.
Yani korkunun varlığıyla birlikte hareket etmeyi öğrenmek.

3. Korkunun Nörolojik Anatomisi: Amigdala, Kalp ve Nefesin Dansı

Korku anında devreye giren ilk yapı amigdaladır.
Amigdala, beyinde “duygusal alarm sistemi” gibi çalışır.
Bir tehdit algıladığında hemen hipotalamusa sinyal gönderir.
Bu da sempatik sinir sistemini aktive eder:
Adrenalin ve noradrenalin salgılanır, kalp atışı artar, kaslara daha fazla kan gider, sindirim yavaşlar.

Ama işin ilginç yanı şudur:
Amigdala, gerçek tehdit ile zihinsel tehdit arasında ayrım yapmaz.
Yani, “Patron beni eleştirirse rezil olurum” düşüncesiyle “Aslan üzerime koşuyor” tepkisi aynı biyokimyasal yolu kullanır.
Modern çağın tehlikesi, artık fiziksel değil psikolojik olduğu için, insanlar hiç bitmeyen düşük şiddetli bir korku hâlinde yaşarlar.

Bu kronik sempatik uyarımın bedeli büyüktür:

  • Kortizol seviyesi artar.
  • Bağışıklık sistemi zayıflar.
  • Dikkat dağılır, hafıza zorlanır.
  • Empati azalır.

Cesaret, burada devreye girer.
Cesaret, korkusuzluk değildir; korkunun nörolojik dalgasını fark edip onunla birlikte nefes alabilme becerisidir.

4. Bedensel Farkındalıkla İlk Temas: Korkuyu Hissetmek

Korkuyla yüzleşmenin ilk adımı, beden sinyallerini fark etmektir.
Bu basit gibi görünür ama çoğu insan bedenini sadece ağrıdığında fark eder.
Oysa korku bedende çok daha ince ipuçlarıyla belirir:

  • Eller terliyorsa,
  • Gözler donuyorsa,
  • Nefes göğüste sıkışıyorsa,
  • Karın bölgesinde bir “büzülme” varsa,
    beden korkunun varlığını haber veriyordur.

Bunu fark etmek, korkudan kaçmayı değil, onunla kalmayı sağlar.
Korku hissedildiğinde, kişi bedenini bir laboratuvar gibi gözlemlemeyi öğrenir.
Böylece duygusal fırtına, bilinçli farkındalığın alanında çözülmeye başlar.

Bedenle bağlantı kurmak, sinir sistemine “güvendeyim” mesajı verir.
Bu da parasempatik sistemin devreye girmesini sağlar — yani kalp yavaşlar, nefes derinleşir, kaslar gevşer.

5. 🧭 Egzersiz: Kapalı Gözle Yön Bulma Deneyi

Amaç: Korkunun bedensel deneyimini güvenli bir ortamda fark etmek.
Süre: Yaklaşık 10 dakika
Alan: Küçük bir oda veya ofis.

🔹 Adım 1 – Hazırlık
  • Odanın ortasında ayakta durun.
  • Çevrede zarar verecek nesneler olmadığından emin olun.
  • Gözlerinizi kapatın.
  • Bir arkadaşınız varsa, sessizce sizi izlesin (güvenliğinizi sağlasın ama yönlendirmesin).

🔹 Adım 2 – Deneyim
  • Derin bir nefes alın ve bırakın.
  • Gözler kapalıyken, 3 adım ileri gidin.
  • Durun. Kalp atışınızı hissedin.
  • Şimdi 2 adım sağa, 1 adım sola gidin.
  • Nefesiniz nasıl değişiyor fark edin.

🔹 Adım 3 – Gözlem
  • Bir noktada iç sesiniz “yeter, aç gözlerini” diyecek.
  • O an, bedenin korkuya verdiği sinyali fark edin: Ellerde kasılma, nefeste kesilme, dizlerde titreme…
  • Devam edin.
  • 1 dakika sonra gözlerinizi açın ve etrafa bakın.

🔹 Adım 4 – Analiz

Bu basit egzersiz, kontrolün kısmen kaybolduğu bir ortam yaratır.
Zihin hemen “tehlike var” sinyali üretir, oysa gerçek bir tehlike yoktur.
Bu, amigdalanın yanılgısıdır.
Bu farkındalık, belirsizliğe tahammül kasını güçlendirir.

Egzersiz sonrası şu sorulara yazılı yanıt verin:

  1. Gözlerim kapalıyken içimde hangi korkular belirdi?
  2. Kontrolü kaybetmek bana ne hissettirdi?
  3. Aslında hangi güven ihtiyacı bu korkunun altında yatıyor olabilir?

Bu küçük deney, ilerleyen “engel parkuru” çalışmasının sinirsel altyapısını oluşturur.

6. Korkunun Altında Ne Var?

Psikodinamik açıdan korku, çoğu zaman gizli bir arzunun maskesidir.
İnsan, en çok arzuladığı şeyi kaybetmekten korkar.
Yakınlık arzusu – reddedilme korkusunu,
Başarı arzusu – başarısızlık korkusunu,
Kendini ifade arzusu – yargılanma korkusunu doğurur.

Korku, bastırılmış bir enerjidir.
Yani korkudan kaçmak, aslında yaşamak istediğimiz bir potansiyelden kaçmaktır.

Bu nedenle cesaret, korkusuzluk değil,

“Korkunun içinden geçmeyi göze alabilme yetisidir.”

Birçok insan cesareti “ataklık” sanır, oysa cesaretin kalbinde yavaşlık vardır.
Cesur insan hemen koşmaz; önce nefes alır, bedeni dinler, sonra adım atar.
Çünkü bedeniyle savaşmayan bir zihin, korkuyla dans edebilir.

7. Korkunun Biyokimyasal Dönüşümü: Duygudan Öğrenmeye

Korku bastırıldığında, kortizol kronikleşir.
Ama korku fark edildiğinde, sinir sistemi yeniden düzenlenmeye başlar — buna neuroception of safety (güvende hissetme algısı) denir.

Bedenin “güven” hissettiği anlarda:

  • Oksitosin artar,
  • Dopamin yeniden dengelenir,
  • Prefrontal korteks devreye girer (rasyonel düşünme),
  • Kişi tehditten öğrenmeye geçer.

Bu biyokimyasal geçiş, korkuyu “öğretici bir duygu” hâline getirir.
O anda kişi kendine şunu söyleyebilir:

“Evet, korkuyorum. Ama bu korku bana bir şey anlatıyor.”

8. Günlük Çalışması: “Korktuğum Şey Bana Hangi Gücü Hatırlatıyor?”

Her akşam birkaç dakika ayırın.
Aşağıdaki cümleyi tamamlayarak günlük tutun:

“Bugün en çok korktuğum şey ___________ oldu.
Bu korku bana ___________ olma ihtimalimi hatırlattı.”

Örnek:

“Bugün toplantıda fikrimi söylemekten korktum.
Bu korku bana aslında güçlü bir sesim olduğunu ama onu duyurmaktan çekindiğimi hatırlattı.”

Bu küçük farkındalık notları, gölgeyle yapılan dostluğun ilk adımlarıdır.
Korkularınız bir liste hâlinde ortaya çıktığında, onların aslında gizli potansiyellerinizin haritası olduğunu fark edeceksiniz.

9. Cesaretin İlk Kapısı

Korku, bizi küçülten bir düşman değil; sınırlarımızı hatırlatan bir öğretmendir.
O olmadan cesaret diye bir şey de var olamazdı.
Korkunun gölgesine adım atmak, karanlığı aydınlatmak değil, karanlıkta görmeyi öğrenmektir.

Bölüm II: Bastırılan Korkularla Yüzleşme
1. Gölgenin Sessiz Odası: Bastırmanın Anatomisi

İnsanın en büyük korkularından biri, korkularıyla tanışmaktır.
Çünkü çoğu zaman korkular yalnızca “kaçınılan şeyler” değil, aynı zamanda bastırılmış arzuların da maskesidir.
Jung’un “gölge” kavramı, insanın bilinçli benliğinin görmek istemediği yönlerini tanımlar: kıskançlık, öfke, korkaklık, zaaf, kontrol hırsı…

Ama her bastırılan duygu, kaybolmaz — yalnızca bedenin alt katına taşınır.
Ve orada, davranışlara sızar:

  • Gereksiz temkinlilik,
  • Sürekli mükemmeliyetçilik,
  • Her şeyi kontrol etme isteği,
  • Ya da hiçbir şeye adım atamama hali.

Bu yüzden bastırılan korkular, aslında kontrol altında tutulan enerjilerdir.
Kişi kendini “sakin ve mantıklı” zanneder ama aslında bedeninde sürekli bir mikro kasılma vardır.
Omuzda taşınan yük, çenede sıkışan kas, mide asidi, uykuda diş gıcırdatma…
Hepsi bedensel bastırmanın sessiz izleridir.

Freud bu mekanizmayı “repression” olarak adlandırmıştı; Jung ise “gölgenin derinleşmesi.”
Modern nöropsikoloji ise bunu amigdala-hipokampus iletişiminin kısılması olarak tanımlar:
Korku duygusu hafızada “anlam kazanmadan” saklanır.
Yani kişi “neden korktuğunu” bilmez ama korkunun bedensel yankısını her gün taşır.

2. Korkunun Haritası – Çocuklukta Başlayan Bastırma Döngüsü

Çoğu bastırılmış korku, yetişkinlikte ortaya çıkmaz;
çocuklukta bir “öğrenme anı” olarak beden hafızasına kazınır.

  • “Bunu yaparsan düşersin.”
  • “Sakın yanlış söyleme, rezil oluruz.”
  • “Ağlama, güçlü ol.”
  • “Korkma, bir şey yok.”

Bu cümleler, çocuğun doğal korku tepkisini susturur.
Ama korku ortadan kalkmaz, yalnızca dondurulur.
O donmuş enerji, yetişkinlikte farklı maskelerle sahneye çıkar:
Toplum önünde konuşamamak, risk alamamak, yakın ilişkilerde geri çekilmek, sürekli “güvenli alan” aramak…

Böylece kişi, bilinçli olarak “korkmuyorum” der, ama bedeni sürekli tetiktedir.
Bu da paradoksal bir döngü yaratır:
Korkudan kaçtıkça, korkunun kontrolü altına girer.

3. Cesaretin Paradoxu – Korkuya Dokunmadan Cesur Olunmaz

Korkuyu bastırmak, onu zayıflatmaz — güçlendirir.
Çünkü bastırma, zihinsel enerjiyi sürekli içeride tutar.
Gerçek cesaret, korkunun üzerini örtmek değil, onun gözlerinin içine bakabilmektir.

Beden temelli terapilerde (örneğin somatik deneyimleme yaklaşımında) korkuya yaklaşmanın yolu, duyguyu sözcüklerle değil, bedensel farkındalıkla yeniden yaşatmaktır.
Ama bu, tehlike değil güven içinde yapılır.
Yani kişi korkuyu hatırlarken, aynı anda kendini güvende hissetmeyi öğrenir.
Bu da “travmanın çözülme eşiği”dir.

Bunu öğrenmenin basit ama derin bir yolu var:
Kapalı Gözle Engel Parkuru.

4. 🧭 Egzersiz – Kapalı Gözle Engel Parkuru

Bu egzersiz, gölgeyle yüzleşmenin bedensel metaforudur.
Amaç, belirsizliğe adım atarken içsel güven mekanizmasını aktif etmektir.

🔹 Gerekli Alan ve Malzemeler
  • Sessiz, küçük bir oda (yaklaşık 3×3 metre yeterli).
  • 5–6 küçük nesne: yastık, kitap, su şişesi, top, kutu gibi.
  • Yumuşak zemin (halı ya da yoga matı).
  • Göz bandı (veya hafif bir örtü).
  • Eğer mümkünse, güvenlik için bir “gözlemci” arkadaş.

🔹 Egzersizin Amacı
  1. Belirsizlik altında bedenin tepkilerini gözlemlemek.
  2. Korkunun bedensel sinyallerini fark etmek.
  3. “Korkunun içinden geçebilme” kapasitesini artırmak.

🔹 Uygulama Adımları
Adım 1 – Başlangıç: Güven Alanını Kur

Odanın ortasında ayakta durun.
Bir dakika boyunca derin nefes alın, gözlerinizi açık tutun.
Kendinize yüksek sesle şunu söyleyin:

“Bu alan benim güvenli alanım. Hiçbir tehlike yok.
Şimdi sadece belirsizliği deneyimliyorum.”

Bu, bilinçaltına “tehlike değil, öğrenme anındayım” mesajı gönderir.
Sinir sistemi, bu farkla birlikte farklı tepki üretir.

Adım 2 – Gözleri Kapat ve Dinle

Göz bandınızı takın.
Görsel bilgi ortadan kalktığında beyniniz, denge için vestibüler sistemi ve propriyoseptif sinyalleri daha aktif kullanacaktır.
Bu da prefrontal korteksi zorlar — yani dikkat, karar alma, yön bulma mekanizmaları çalışır.

Şimdi adım atmaya başlayın.
Yavaş, bilinçli, temkinli…
Ayağınız bir şeye dokunduğunda durun.
Nefes alın.
Kalp atışınızı fark edin.
Devam edin.

Bu anda zihniniz şu soruları üretmeye başlayacaktır:

  • “Ya bir yere çarparsam?”
  • “Ya yönümü kaybedersem?”
  • “Ya düşersem?”

İşte bu sorular, bilinçdışındaki korkuların sesidir.
Ama dikkat:
Hiçbiri şu anda gerçek değil.
Tümü, olasılıklardan türeyen içsel senaryolar.

Adım 3 – Duyusal Gözlem

Birkaç dakika boyunca hareket edin.
Arada durun.
Kendinize sorun:

“Şu anda bedenimin hangi bölgesi en gergin?”
“Nefesim nerede sıkışıyor?”
“Bu gerginlik bana hangi duyguyu hatırlatıyor?”

Eğer biri sizi izliyorsa, sizin hareketlerinizin ritmini not etsin:
Bazıları sürekli sağa döner, bazıları hep geri kaçar, bazıları küçük adımlar atar.
Bu, korku karşısındaki içsel stratejinizi gösterir.
Kimi “geri çekilme”, kimi “donma”, kimi “yavaş ilerleme” tepkisi verir.

Bu, sinir sisteminin hayatta kalma dilidir.

Adım 4 – Sonlandırma ve Gözlem

Gözlerinizi açmadan önce derin bir nefes alın.
Sonra yavaşça açın.
Odaya bakın.
Engellerin ne kadar küçük, ne kadar zararsız olduğunu fark edin.
Şimdi beyniniz yeni bir öğrenme kaydı yapar:

“Belirsizliğin ortasında bile güvendeydim.”

İşte bu an, cesaretin sinaptik izidir.
Amigdala artık “belirsizlik = tehlike” kodunu biraz gevşetmiştir.
Bu, duygusal öğrenmenin nörobiyolojik temeli olan “yeniden koşullandırmadır (reconsolidation).”

5. Egzersiz Sonrası Günlük Çalışması

Egzersiz bittiğinde, 10 dakika boyunca yazın:

  1. Gözlerim kapalıyken içimde en çok hangi korku belirdi?
  2. Bu korku bana geçmişte hangi anı hatırlattı?
  3. Gözlerimi açtığımda ne hissettim?
  4. Korkumun beni korumaya çalıştığı şey neydi?

Yazarken analiz etmeyin, sadece akışı bırakın.
Çünkü bilinçdışının dili mantıkla değil, metaforla konuşur.
Kimi “karanlık” yazar, kimi “sis”, kimi “taş gibi beden.”
Bunlar bastırılmış duyguların sembolleridir.

6. Psikolojik Bağlantı – Belirsizliğe Tahammül

Modern dünyada en yaygın korku, “bilinmeyenle baş edememe”dir.
Buna intolerans of uncertainty (belirsizliğe tahammülsüzlük) denir.
Araştırmalar (Carleton et al., Journal of Anxiety Disorders, 2016) bu özelliğin anksiyete bozukluklarının temel belirleyicilerinden biri olduğunu göstermiştir.

Ama belirsizlik, aslında zihinsel esnekliğin kaynağıdır.
Yaratıcılık, yenilik, sezgi hep belirsiz alanlardan doğar.
Bir liderin, bir sanatçının, bir bilim insanının farkı tam da burada başlar:
Belirsizliğin rahatsızlığında kalabilme gücü.

Bu kas, tıpkı fiziksel kas gibi alıştırmayla gelişir.
Kapalı gözle engel parkuru, bu kasın somatik antrenmanıdır.

Beyin, her tekrarında biraz daha güven sinyali üretir:

“Bilmiyorum ama güveniyorum.”
Bu cümle, nöropsikolojik anlamda öz-düzenleme (self-regulation) kapasitesinin sembolüdür.

7. Cesaretin Sessiz Anatomisi

Cesaretin dışarıdan görünen hali bir eylemdir;
ama içeriden bakıldığında, bedensel bir düzenlenmedir.

  • Korku = sempatik aktivasyon (adrenalin, kortizol, hızlanma)
  • Cesaret = prefrontal korteksin yeniden devreye girmesi (denge, karar, odak)

Kapalı gözle parkur egzersizi, bu geçişi bedende deneyimletir.
Yani kişi, korkudan sakinliğe kendi sinir sistemi üzerinden geçmeyi öğrenir.
Bu, bilişsel değil nörofizyolojik bir öğrenmedir.

Beyin, yeni bir “yol” açar:
Amigdala alarm verir → kişi fark eder → derin nefes → prefrontal korteks devreye girer.
Artık kaçmak yerine kalmak mümkündür.

8. Korkunun Işığında Görmek

Cesaret, karanlıktan çıkmak değildir; karanlığın içinde yön bulmaktır.
Korku, gölgeyle kurulan ilk temastır — ve gölge, aydınlatıldıkça düşman değil, öğretmen olur.
Her korku, bir potansiyelin kılığına girmiş bir rehberdir.

Bu egzersizi birkaç kez tekrarladığınızda fark edeceksiniz:
Belirsizlik artık sizi felç etmiyor, merak uyandırıyor.
Ve o an, gölgenizle dans başlıyor.

“Bölüm III – Psikolojik Bağlantı: Belirsizliğe Tahammül ve Zihinsel Esneklik”
Psikolojik Bağlantı – Belirsizliğe Tahammül

Belirsizlik… İnsan zihninin en az hoşlandığı deneyimlerden biridir.
Beyin, evrimsel olarak öngörüye programlanmıştır; tehlikeyi önceden fark edip kaçınmak hayatta kalma şansını artırır.
Ancak modern çağda, tehdit artık bir yırtıcı hayvan değil — değişken bir piyasa, işteki rekabet, duygusal ilişkilerdeki dalgalanmalar ve kendi içimizdeki tutarsızlıklardır.
Yani “hayatta kalma içgüdümüz”, artık fiziksel değil psikolojik risklere karşı tetiktedir.

Korkular bastırıldığında, beyin o bastırılmış alanları sürekli izler; bilinçdışı bir “risk radarını” açık tutar. Bu radarın sürekli çalışması, insanın zihinsel enerjisini emer.
Sonuçta kişi, “bir şey olacakmış gibi hissetme” halini yaşar — ama ne olacağını bilmez.
Bu durum, günümüz beyaz yakalısının belirsizliğe tahammülsüzlüğünün temelidir.

Belirsizliğe tahammül edebilmek, sadece sabır değil, sinir sisteminin yeniden eğitimidir.
Bir kişi bilinmezliğe adım attığında sempatik sinir sistemi (savaş-kaç tepkisi) devreye girer.
Ama eğer bu durum yeterince uzun süre ve güvenli bir çerçevede yaşanırsa, parasempatik sistem devreye girer; beyin “belirsizliğin öldürmediğini” öğrenir.
İşte bu, cesaretin nörobiyolojik doğuşudur.

Egzersiz – Kapalı Gözle Engel Parkuru – Riskle Temas

Bu egzersiz, gölgeyle cesaret arasındaki bağı bedensel düzeyde deneyimletir.
Bedenin sinir sistemine “korku anında bile kontrol sende” mesajını öğretir.

Amaç:
Belirsizlik altında bedensel güveni koruma, duyusal farkındalığı artırma, zihinsel kontrolü bırakma pratiği.

Hazırlık:

  • Oda içinde birkaç küçük obje yerleştirilir (yastık, kitap, sandalye ayağı gibi).
  • Gözler bir bezle bağlanır.
  • Katılımcıdan, sessizce ve yavaşça odanın bir ucundan diğerine geçmesi istenir.
  • Yanında biri bulunabilir ama yalnız bırakılmaz.
  • Her adımda iç sesle şu cümle tekrarlanır: “Bilmiyorum ama hissediyorum. Görmüyorum ama güveniyorum.”

Deneyim:
İlk dakikalarda, neredeyse herkes gerginleşir.
Bilinmezliğin içindeki o küçük adımlar, beyinde büyük fırtınalar yaratır:

“Ya düşersem?”
“Ya bir şeye çarparsam?”
“Ya saçma görünürsem?”

Ama birkaç dakika içinde, duyuların yeniden doğduğu fark edilir.
Adımlar yavaşlar ama bilinç genişler.
Ayak tabanındaki basınç değişir, ses yankılanır, hava akımı bile yön gösterir.
Bu andan itibaren kişi, “görmeden de güvenebileceğini” fark eder.
Bu farkındalık, iş yaşamındaki karar süreçlerine kadar uzanır:

“Her şeyi bilmeden de ilerleyebilirim.”

Egzersiz sonrası tartışmada şu sorular yöneltilir:

  • Gözlerini kapattığında ilk his neydi?
  • Nerede güven hissettin, nerede kaybettin?
  • Engel karşısında nasıl bir iç konuşma oluştu?
  • Korku, fiziksel mi yoksa zihinsel mi hissedildi?

Psikolojik Yansıma:
Korkunun büyük kısmı, olaydan değil, tahminden doğar.
Göz kapalı parkur, bu tahminin ne kadar hatalı olabileceğini bedene gösterir.
Birçok kişi, sonunda şu farkındalığa varır:

“Ben aslında riskin kendisinden değil, kontrol kaybı hissinden korkuyorum.”

Bu egzersiz, yöneticiler, liderler veya hızlı karar alması gereken kişiler için derin bir aynadır.
Çünkü iş dünyasında da sık sık “gözler bağlı” ilerlemek zorunda kalırız.
Ve her adımda soru şudur: Güvenebiliyor muyum?

Korkunun Nörobiyolojisi – Cesaretin Kökü

Korku, amigdala merkezli bir tepkidir.
Amigdala tehlikeyi sezdiğinde kortizol ve noradrenalin salgılanır — bu, kasları uyarır, dikkati daraltır, kalbi hızlandırır.
Ancak korkuya rağmen hareket edildiğinde — örneğin kapalı gözle bir adım atıldığında — beynin prefrontal korteksi devreye girer.
Prefrontal korteks, “tehlike değerlendirmesi” yapar ve eğer durum gerçekten tehdit değilse, amigdala sinyalini bastırır.
İşte o an, cesaretin fizyolojik karşılığı yaşanır:

Korku kalır, ama kişi durmaz.

Cesaret, korkunun yokluğu değil, onunla birlikte hareket edebilme kapasitesidir.
Bu nedenle “Gölgede Cesaret”in özü, korkuyu susturmak değil, korkunun ritmine katılmaktır.

Bastırılan Korkularla Yüzleşme – Psikodinamik Katman

Bastırılan korkular, genellikle geçmişte deneyimlenen ama o an “fazla gelen” olayların kalıntısıdır.
Bir öğretmen tarafından küçümsenmek, bir başarısızlık anı, bir kayıp ya da utanç…
Zihin o anın enerjisini bastırır, ama bu enerji gölgeye geçer.
Yani korkular ortadan kalkmaz, sadece yön değiştirir:

  • “Başarısız olmaktan korkmuyorum” diyen kişi, risk almaktan kaçınarak başarısızlığı yaşar.
  • “İnsanlar beni eleştirmesin” diyen kişi, kendini fazla kontrol ederek spontane davranamaz.
  • “Hata yapmamalıyım” diyen kişi, öğrenmeyi engeller.

Egzersiz sırasında ortaya çıkan mikro tepkiler — bir ayağın geri çekilmesi, nefesin tutulması, sinirli bir gülüş — bu bastırılmış enerjilerin izleridir.
Her fiziksel geri çekilme, zihinsel bir “burada tehlike var” kaydını yansıtır.

Bu nedenle, gölgede cesaret pratiği yalnızca fiziksel bir deneyim değil, aynı zamanda travmatik hafızanın yeniden işlenmesidir.
Kişi “güvende korku yaşamanın” mümkün olduğunu öğrendikçe, geçmişte bastırılan enerjiler çözülür.

Günlük Çalışması – Hangi Riskten Kaçıyorum, Aslında Bana Neyi Öğretiyor?

Bu günlük çalışması, farkındalıkla yüzleşmenin sürdürülebilir hale gelmesi içindir.
Amaç, korkunun öğretisini bulmak, onu düşman değil rehber olarak görmektir.

Adım 1: Korkuyu İsimlendirme
Her günün sonunda şu cümleyi tamamla:

“Bugün şundan kaçındım: …”

Bu, bir konuşmayı ertelemek, bir fikir paylaşmamak ya da duygusal bir tepkiyi bastırmak olabilir.
Küçük bile olsa yaz. Çünkü gölge, küçük detaylarda gizlenir.

Adım 2: Öğretiyi Sorma
Sonra şu soruyu yaz:

“Bu risk bana neyi öğretmek istiyor olabilir?”
Örneğin,

  • Bir sunumdan kaçınmak → “Görülmekle ilgili korkum var.”
  • Yöneticimle konuşmamak → “Otoriteyle ilişkimi onarmam gerekiyor.”
  • Fikir belirtmemek → “Reddedilmekle barışamıyorum.”

Adım 3: Küçük Deney
Ertesi gün, bu korkunun alanına küçük bir adım at.
Kendine şunu de:

“Korku bir kapıysa, ben sadece kapının koluna dokunacağım.”

Bu süreç, her gün küçük dozda cesaretle beslenen bir dönüşüme dönüşür.
Bir hafta, bir ay, bir yıl… Derken korkular sönmez, ama dost olur.

Belirsizlikle Dans Etmek

Bir noktadan sonra belirsizlik, düşman değil oyun arkadaşına dönüşür.
Her bilinmeyen durum, içsel bir merak uyandırır.
Kişi artık “ne olacak?” demek yerine “acaba ne öğreneceğim?” diye sorar.
Bu zihinsel dönüşüm, sinir sisteminin tehditten öğrenmeye geçişidir.

Belirsizliğe tahammül, bir erdem değil, bir kas gibidir.
Ne kadar çok kullanılırsa, o kadar güçlenir.
Ve o kas güçlendikçe, hayattaki en büyük özgürlük ortaya çıkar:

“Her şeyi bilmesem de ilerleyebilirim.”

4. Bölüm: Cesaretin Biyomekaniği ve Günlük Hayata Uygulama Rehberi

Cesaret, birçok kişinin düşündüğü gibi “ruh gücü” değildir.
O, biyomekanik bir bütünlük içinde ortaya çıkar: kas tonusu, solunum derinliği, kalp atım ritmi ve hormon salınımı arasındaki ahenkli dansın bir sonucudur.
Yani cesaret, bedende başlar; zihin onu sadece yorumlar.

1. Cesaretin Fizyolojik Altyapısı
a. Kas Tonusu ve Duruş

Kaslar yalnızca hareket için değil, aynı zamanda psikolojik sinyallerin taşınması için de vardır.
Örneğin korku anında:

  • Boyun kasları kısalır,
  • Göğüs kafesi daralır,
  • Nefes sığlaşır,
  • Karın kasları içe çekilir.

Bu postür, beyne “tehlikedeyiz” mesajını gönderir.
Beyin ise bu mesajı doğrular; çünkü bedenden gelen her sinyali “gerçek” kabul eder.

Dolayısıyla cesur bir duruş, sadece özgüven ifadesi değildir — aslında beyne güvenlik sinyali gönderen bir fiziksel pozisyondur.
Yani kişi “cesur durduğu” için değil, “cesur durduğu halde beyni güveni hissettiği” için korkusunu regüle eder.

🧠 Pratik: Aynanın karşısına geçip omuzlarını geri al, göğsünü hafif aç, nefesini yavaşlat.
Sonra içinden şunu söyle:
“Korkuyorum ama bu korku bana ait, beni yönetmiyor.”
30 saniye sonra kalp ritminin yavaşladığını fark edeceksin.

Bu basit bedensel duruş değişikliği, sempatik sinir sistemini bastırır, parasempatik tonusu artırır.
Yani cesaretin “ilk kıvılcımı” vücutla atılır.

b. Nefesin Ritmi ve Cesaret Döngüsü

Nefes, beyinle duygular arasındaki en kısa biyolojik köprüdür.
Korku anında beyin, diyaframa “hızlı ve yüzeysel nefes al” komutu verir.
Bu, hayatta kalma için faydalıdır ama zihinsel netliği bozar.

Cesaret anında ise nefes daha uzun, daha derindir.
Bu durum, vagus sinirini aktive eder — bu sinir, kalpten beyne “güvendeyiz” sinyali taşır.
Yani nefes uzadıkça, beyin cesareti bir duygu olarak değil, bir durum olarak algılar.

🫁 Egzersiz:

  • Burnundan 4 saniye boyunca nefes al,
  • 2 saniye tut,
  • Ağızdan 6 saniyede ver.
  • 5 tur boyunca tekrarla.

Bu basit düzenleme, noradrenalin seviyesini düşürür, oksitosin ve serotonin salınımını artırır.
Sonuç: Korkunun yerini sakin bir netlik alır.

c. Kalp Ritim Uyumu (Heart Coherence)

Modern nörokardiyoloji, cesaretin aslında kalp-beyin senkronizasyonu anında doğduğunu gösteriyor.
Kalp ritmi, zihinsel odakla uyumlandığında, karar alma merkezleri (prefrontal korteks) daha etkin hale geliyor.

Bu duruma “Heart Coherence” denir — yani “kalbin ritmik uyumu”.
Korku sırasında kalp ritmi düzensizleşir (HRV düşer), cesaret anında ise kalp ritmi esnekleşir (HRV artar).

💓 Egzersiz:

  • Kalbine bir elini koy.
  • Derin nefes alırken “şu an güvendeyim” de.
  • Her nefeste kalbine minnet duygusu gönder.
    Bu, yalnızca kalp ritmini değil, beynin elektriksel desenlerini de düzenler.

Birçok lider, bu pratiği sabah toplantılardan önce uygular.
Çünkü cesaret, kalpten başlar ama prefrontal kortekste karar olur.

2. Hormonel Senfoni: Cesareti Besleyen Kimyasal Dans

Cesaret bir duygu değil, beyin kimyasallarının orkestrasyonudur.
Bu orkestrada birkaç oyuncu öne çıkar:

HormonCesaret Üzerindeki EtkisiNerede Etkili?
KortizolTehlikeyi algılar, alarm sistemi kurar. Fazlası korkuya, dengesi farkındalığa dönüşür.Böbreküstü bezi
NoradrenalinUyarılma sağlar, dikkat netliğini artırır. Yüksek düzeyi panik, dengelisi odak getirir.Beyin sapı
DopaminRisk almada ödül beklentisini yönetir, “cesaretin ödül mekanizması”dır.Mezolimbik sistem
SerotoninDuygusal istikrar sağlar, korku anında “dengeleyici fren” görevi görür.Beyin sapı
OksitosinSosyal bağlar yoluyla korkuyu azaltır; “birlikte cesaret” yaratır.Hipotalamus

Bu sistemin uyumu bozulduğunda, kişi “sürekli tedirgin ama hareketsiz” hale gelir.
Ama denge kurulduğunda — yani dopamin beklentiyi artırırken serotonin sakinliği koruduğunda — kişi riskle oynamaya başlar.
İşte o an cesaret, biyolojik bir denge oyununa dönüşür.

🎯 Not:
Kahramanlar, korkusuz oldukları için değil; dopamin/serotonin dengesi sayesinde korkuyla işbirliği yapabildikleri için “kahraman” olurlar.

3. Günlük Hayata Uygulama Rehberi

Cesaret, anlık bir parıltı değil; tekrarlanan mikro-aksiyonların toplamıdır.
Aşağıda gölgede cesaret kasını güçlendiren 5 günlük ritüel önerisi yer alıyor:

1. Mikro Risk Ritüeli

Her gün kendine küçük bir risk belirle:

  • Fikrini açıkla,
  • Zor bir konuşmayı başlat,
  • Yeni bir fikir öner,
  • Sessiz kaldığın bir yerde ses çıkar.

Bu küçük riskler, sinir sistemine “belirsizlik öldürmez” mesajı verir.
Zamanla cesaret refleks haline gelir.

2. “Korku Günlüğü” Uygulaması

Günün sonunda şu iki cümleyi yaz:

“Bugün beni durduran neydi?”
“Bu bana ne öğretmek istiyor?”
Bu alışkanlık, bilinçdışı korkuları yüzeye taşır ve onları öğretmene dönüştürür.

3. “Cesaret Nefesi” Sabah Rutini

Her sabah 5 dakika boyunca 4-2-6 nefes döngüsünü yap.
Bu, günün ilk nörovejetatif dengesini kurar ve kortizol zirvesini yumuşatır.

4. “Görmeden Güven” Egzersizi

Ayda bir kez “kapalı göz parkuru” pratiğini tekrarla.
Her defasında engelleri değiştir; böylece zihin “alışılmış korkuların” ötesine geçmeyi öğrenir.

5. “Paylaşılan Cesaret”

Bir ekip, aile ya da dost grubunda korkular paylaşılırsa, oksitosin devreye girer.
Korkunun “bireysel zindan” olma hali biter, ortak bir öğrenme alanına dönüşür.

“Korkular, konuşuldukça küçülür; paylaşıldıkça öğretmenleşir.”

4. Cesaret ve Liderlik Arasındaki Nöroergonomik Bağ

Nöroergonomi, insanın sinir sistemiyle çevresi arasındaki etkileşimi optimize etme bilimidir.
Liderlikte bu, karar anlarında nörofizyolojik dengeyi koruyabilmek anlamına gelir.
Yani “panikleyen bir beyinden gelen sinyallere rağmen sakin kalmak” becerisi…

Bir liderin gölgesi, genellikle korkunun dışavurumudur:

  • Aşırı kontrol,
  • Mikroyönetim,
  • Eleştiriden kaçınma,
  • Yeniliğe direnç…

Cesur lider ise gölgesine bakabilen liderdir.
Bilinçli olarak korkusunu tanır, onu bastırmaz — ama yönlendirir.
Bu liderlik biçimi, bedensel güvenle zihinsel netliğin birleşimidir.

“Gerçek cesaret, güç gösterisi değil; sakinliğini kaybetmemektir.”

5. Cesaretin Evrensel Döngüsü

Tüm kültürlerde cesaret dört aşamalı bir döngüyle anlatılır:

  1. Korkunun Belirişi – Kaçma dürtüsü başlar.
  2. Farkındalık – “Korkuyorum ama neden?” sorusu doğar.
  3. Eylem – Küçük bir adım atılır.
  4. Dönüşüm – Beyin yeni bir güven haritası çizer.

Bu döngü yeterince tekrarlandığında kişi, artık korkuyu tehdit değil öğretmen olarak algılar.
Ve o an, gölge artık düşman değil — rehber olur.

5. Bölüm – Cesaretin En Derin Katmanı: Gölgeyle Barış ve Özgürleşme
1. Gölgeyle Barışmak Ne Demektir?

Carl Gustav Jung, gölgeyi “bilinç tarafından reddedilen her şey” olarak tanımlar.
Bu; bastırılmış korkular, öfke, kıskançlık, suçluluk, hatta bazen unutulmuş cesaret anlamına gelir.

İnsanın iç dünyasında gölge bir düşman değil, tamamlanmamış bir parçadır.
Onu reddettikçe güçlenir, tanıdıkça yumuşar.
Cesaret, işte tam burada doğar:
Karanlığa dokunmak ama onun içinde kaybolmamak.

Birçok kişi gölgesini bastırarak düzenli bir hayat sürer —
ancak bu bastırma, bedende stres, zihinde karmaşa, ilişkilerde mesafe olarak tezahür eder.
Gölgeye dönmek, geçmişle hesaplaşmak değil;
kendini tam olarak görmek demektir.

“Cesaret, savaşmak değil; korkunun elini tutmaktır.”

2. Gölgenin Üç Yüzü: Korku, Kontrol, Kaçınma
a. Korku – Kök Gölge

Korku, hayatta kalma sisteminin armağanıdır ama kronik hale geldiğinde yaşam enerjisini tüketir.
Korkuyu bastırmak yerine onu duymak, vücut sinyallerini okumaktır:

  • Gergin omuzlar → Yüklenme.
  • Sığ nefes → Kaçınma.
  • Hızlı kalp → Bastırılmış uyarı.

Bu sinyaller fark edildiğinde korku bilgiye dönüşür.
Korku, “dur” derken aslında “hazırlan” demektedir.

b. Kontrol – Maskelenmiş Korku

Birçok yetişkin, korkularını kontrol ihtiyacıyla maskeler.
Ne kadar plan, o kadar güven…
Ama hayatın doğası belirsizliktir.
Kontrolü kaybetme korkusuyla yaşayan kişi, zamanla yaşamın akışını da kaybeder.

Cesaret burada başlar:
Belirsizliğe “tamam” diyebilmekte,
yani “her şeyi bilmeme rağmen hareket etmeyi seçmekte.”

c. Kaçınma – Sessiz Teslimiyet

Kaçınma, gölgenin en sinsi biçimidir.
Korku görünmez hale gelir ama davranışa yön verir.
Kişi, “ben risk sevmem” der ama aslında “incinmek istemem” diyordur.
Oysa incinmeden büyüme olmaz; tıpkı kasların gelişmesi için mikro yırtıklara ihtiyaç duyduğu gibi.

3. Egzersiz – Karanlık Oda Çalışması (Gölgeyle Oturmak)

Bu egzersiz, sembolik olarak gölgeyle yüzleşme deneyimidir.
Yalnız ve sessiz bir odada yapılır.

Hazırlık

  • Loş bir ışık veya mum yak.
  • Tüm elektronik cihazları kapat.
  • Bir defter ve kalem al.

Uygulama

  1. Otur ve sadece nefesini dinle.
    Korku ya da huzursuzluk hissedersen müdahale etme.
    Onu bastırmadan gözlemle.
  2. Aşağıdaki soruları sırayla düşün:
    • Beni en çok hangi durum korkutur?
    • Bu korkunun bana öğrettiği şey ne olabilir?
    • Onunla yaşamayı öğrenirsem kim olurum?
  3. Korkunun bir yüzünü hayal et.
    Onunla konuş:
    “Seni görüyorum. Artık saklanmana gerek yok.”

Sonuç

Korku imge olarak şekil değiştirir:
Bir canavar gibi başlayan duygu, bazen çocuğa, bazen yaşlı bir bilgeye dönüşür.
Bu, bilinçaltının “entegrasyon” işaretidir.
Gölge artık düşman değil, rehber olmuştur.

🔥 Cesaret, gölgeden kaçmadan onunla aynı masaya oturmaktır.

4. Psikolojik Bağlantı: Belirsizliğe Tahammül

Belirsizliğe tahammül, insanın psikolojik olgunluğunun en net göstergelerinden biridir.
Çünkü yaşamın özü — kontrol edilemezliktir.

Beyin, her belirsizlikte kortizol salgılar.
Ancak kişi yeterince kez bilinmeyenle temas ettiğinde,
beyin yeni bir öğrenme döngüsü başlatır:

“Belirsizlik öldürmez; dönüştürür.”

Bu süreçte:

  • Prefrontal korteks (karar alma merkezi) güçlenir,
  • Amigdala (korku merkezi) sakinleşir,
  • Hipokampus (hafıza) “korku kalıplarını” yeniden yazar.

Sonuçta kişi, korkunun içinden geçerek duygusal dayanıklılık kazanır.
Bu da modern psikolojide “Resilience” (dirençlilik) olarak adlandırılır.

🌙 “Cesaret, korkunun yokluğu değil; onunla birlikte yürüyebilmektir.”

5. Günlük Çalışması – Hangi Riskten Kaçıyorum, Aslında Bana Neyi Öğretiyor?

Bu günlük, bireyin kendi gölgesini yazıyla tanıma alanıdır.
Aşağıdaki üç soruya her gün 10 dakika ayırarak yanıt ver:

  1. Bugün hangi riski almak istemedim?
    (Örneğin: fikrimi söylemek, birine yaklaşmak, bir konuyu başlatmak…)
  2. Bu riskin altında hangi korku yatıyor?
    (Reddedilmek, hata yapmak, başarısız olmak, kaybetmek…)
  3. Bu korku bana ne öğretmek istiyor olabilir?
    (Sabır, esneklik, kendine güven, teslimiyet, özdeğer…)

Her yazışta, korku biraz daha öğretmene dönüşür.
Bir ay sonunda geçmişe baktığında göreceksin:
Korkuların aslında seni yönlendirmiyormuş — sadece yol göstermeye çalışıyormuş.

6. Cesaretin Sessiz Biçimi – Kabullenme

Birçok kişi cesareti savaşla karıştırır.
Oysa cesaretin en olgun biçimi kabullenmektir.
Teslimiyet değildir bu; farkındalıklı bir “tamam” deme halidir.

Kabullenme anında:

  • Zihin direnç üretmeyi bırakır,
  • Kalp ritmi yavaşlar,
  • Nefes derinleşir,
  • Duygular yerli yerine oturur.

Bu an, beynin “alfa dalgaları” ile kalbin “HRV uyumu” birleştiği andır.
Yani insan, kendi biyolojisiyle uzlaşır.
İşte o an gerçek cesaret doğar:

“Artık korkum da benimle yürüyebilir.”

7. Gölgede Cesaret – Işığın Kaynağı

Her insanın içinde bir karanlık vardır;
ama o karanlık, ışığın kaynağını saklar.

Korku, cesareti doğurur.
Kaçınma, farkındalığa dönüşür.
Gölge, öğretmene evrilir.

Cesaret, büyük adımların değil;
küçük farkındalıkların toplamıdır:

  • Her “evet” dediğinde,
  • Her “bilmiyorum” demekten korkmadığında,
  • Her “korkuyorum ama deneyeceğim” dediğinde…

O an, içindeki gölge sana gülümser.
Ve bilirsin ki artık yalnız değilsin —
çünkü cesaret, seni kendi bütünlüğüne kavuşturmuştur.

“Karanlıktan korkma.
Çünkü cesaret, hep orada saklıydı.”

Gölgemizi Tanıdıkça Işığımız Büyür yazı dizisinin devamında yer alan Propriyoseptif Egzersiz Programı – Gölgeyle Çalışmanın konu başlıkları ve yayın tarihlerini aşağıda okuyabilirsiniz.

7 Haftalık Propriyoseptif Egzersiz Programı – Gölgeyle Çalışma

Amaç: Bireyin hem zihinsel hem de bedensel farkındalığını artırarak gölge arketipiyle yüzleşmesini, iş yaşamı ve ilişkilerde gölgenin etkilerini dönüştürmesini sağlamak.

🗓 07 Eylül 2025 – Gölgemizi Tanıdıkça Işığımız Büyür
🗓 14 Eylül 2025 – “Bedenin Gölgesiyle Tanışma”
  • Jung’un gölge kavramı: Psikoterapik açıklama.
  • Propriyosepsiyon nedir? Bedende saklanan bilinçdışı ipuçları.
  • Egzersiz: Gözler kapalı ayakta durma – dengeyi kaybetmeden kendini gözlemleme.
  • Psikolojik eşlik: “Hangi korkularım dengeyi kaybettiriyor?” günlük çalışması.
🗓 21 Eylül 2025 – “Tetikleyici Anlar”
  • İş ve ilişkilerde gölgenin nasıl tetiklendiği.
  • Egzersiz: Yavaş yürüyüş (mindful walking) – her adımı sayarak yürümek.
  • Farkındalık sorusu: “Her adımda hangi duygu tetikleniyor?”
  • Günlük: Gün içinde öfkelendiğin 3 anı yaz, beden duyumlarıyla eşleştir.
🗓 28 Eylül 2025 – “Bedenin Aynası”
  • Gölgede bastırılan duyguların kaslarda ve postürde yansıması.
  • Egzersiz: Duvarda denge testi – sırtı duvara yaslayıp ayakları kapatarak 2 dk kalmak.
  • Derinleştirme: “Hangi kaslarım daha fazla direnç gösteriyor?”
  • Günlük: Çocuklukta bu gerginliği hangi durumda yaşamıştım?
🗓 5 Ekim 2025 – “İş Yaşamında Gölgeyle Dans”
  • Patron, ekip, iş arkadaşlarıyla ilişkilerde gölge projeksiyonları.
  • Egzersiz: Eller kapalı nesne tanıma – duyuları zorlamak, belirsizlikle yüzleşmek.
  • Psikolojik bağlantı: Kontrol ihtiyacı ve gölge.
  • Günlük: İş hayatında en çok zorlandığım kişi bana ne öğretiyor?
🗓 12. Ekim 2025 – “İlişkilerde Gölge”
  • Romantik ve aile ilişkilerinde gölge.
  • Egzersiz: Partner/prova eş ile gözler kapalı yürüyüş – güven testi.
  • Psikolojik bağlantı: Güven–kontrol–teslimiyet ilişkisi.
  • Günlük: “Yakın ilişkide en çok sakladığım gölge özelliğim nedir?”
🗓 19 Ekim 2025 – “Gölgede Cesaret”
  • Bastırılan korkularla yüzleşme.
  • Egzersiz: Kapalı gözle engel parkuru (odada küçük objeler) – riskle temas.
  • Psikolojik bağlantı: Belirsizliğe tahammül.
  • Günlük: Hangi riskten kaçıyorum, aslında bana neyi öğretiyor?
🗓 26 Ekim 2025 – “Gölgeyle Bütünleşme
  • Jung’un gölgenin entegrasyonu fikri.
  • Egzersiz: Tüm haftanın propriyoseptif egzersizlerinden kişisel bir akış oluşturmak.
  • Psikolojik bağlantı: Zihin–beden–gölge uyumu.
  • Günlük: “Artık gölgem bana nasıl güç veriyor?”

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir.

Ayrıca, sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir iş güvenliği uzmanının, ilgili mühendisin ya da teknik ekibin yetki ve kararlarının yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, çalışma sahanız içerisindeki tehlike – risk belirlemesi ya da mevcut işleyişin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla firmanızın işleyişine müdahil olma ya da sorumlularınızın vereceği kararların yerine tutması olarak değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

⭐️⭐️⭐️⭐️

Daha Fazla