Hava Almak mı ? Oksijen Vermek mi ?

Oksijen yaşam için elzem..

İlkokul bilgileriniz aklınıza geldiğinde havada % 21 Oksijen olduğunu hemen hatırlayacaksınız.

Lise bilgilerinize göre, “Dalton Kanununa göre bir gaz karışımı basıncı içeriğinde bulunan her bir bileşenin ayrı ayrı basınçlarının toplamıdır.” Yine aynı bilgilerinize göre, ”Atmosfer basıncı 760 mmHg

Üniversite de ilgili bir bölüm okuyan, ”Atmosfer basıncı 760 mmHg iken soluduğumuz hava içinde; %78 Azot, % 21 Oksijen, %0,97’si argon, neon, helyum ve metan gibi eser elementler, %0.03 Karbondioksit bulunduğunu biliyor.

Konumuza gelecek olursak, sağlık kuruluşlarında, ambulanslarda, revirlerde hatta bazen ”bu niye burada?” diyeceğimiz yerlerde tıbbi oksijen tüpleri görüyoruz. Ve tabi ki sağlıkçıların olduğu pekçok yerde de oksijen uygulamalarına şahit oluyoruz.

Gelelim sorulara

Hasta hava mı alacak yoksa siz oksijen mi vereceksiniz?

Hangi hastaya oksijen uygulaması yapılmalı?

Oksijen uygularken miktar nasıl ayarlanmalı?

Ne ile oksijen verilmeli?

Ne kadar süreli oksijen verilmeli?

Soruları çoğaltmak mümkün… Gelin oksijen kullanım bilgilerinizi tekrar edelim…

İşyerlerinizin Revirlerinde Oksijeni Nasıl Doğru ve Etkili Kullanabilirsiniz?

Önce Zarar Verme

Her ne kadar tıbbın felsefesi olarak söylense de aslında hayatın felsefesi olmalıdır. Önce Zarar Verme.

Yüksek konsantrasyonda oksijene maruziyetin potansiyel yan etkileri, normal fizyolojik fonksiyonlarda değişiklikler, oksijene bağlı doku hasarı / oksijen toksisitesi ve karbondioksit birikimidir.

Lakin…

Revirlerde; özel sebepleriniz ve ekipmanlarınız yoksa yüksek konsantrasyonlu oksijen vermeyeceğiniz, acil durumlarda ilk – geçici müdahale için kısa süreli kullanacağınız, uzun süreli oksijen vermeyeceğiniz için oksjien tedavisinin riski yok denecek kadar azdır.

Yine de önemli ve maalesef ihmal edilebilen bir konu olduğu için hatırlatayım; Oksijen tüplerinizi uygun bir yere muhakkak sabitleyin. Bu konuda iş güvenliği uzmanınızdan bilgi ve öneri alabilirsiniz.

Revir çalışmalarında hastaya oksijen vermeye karar verdiğiniz veya işyeri hekimi tarafından oksijen verilmesi istediğinde yapılacakları inceleyelim. (Oksijen verilmesi gerekli durumlara başka bir yazı konusudur.)

Hastanın başına geldik.

Oksijen Flowmetresi (Debimetresi)’ ni ayarlayama zamanı…

Flowmetre ile göz göze geldik. Hızla ayrıntılarına bakıyoruz.

Herhangi bir hasar sorun var mı? Yok… Devam

Gaz prizi oksijen tüpüne takılı mı? Evet… Devam

Nemlendirici şişede yeterli suyumuz var mı? Evet…Seviye ortanın üstünde… Devam

Oksijen çıkışı kanül / maske hortumuna takılı mı? Evet… Devam

Tercihen önce oksijeni açın – vermeye başlayın sonra oksijen kanülünü veya oksijen maskesini hastaya takın. Neden mi?

Çünkü

Oksijen açık değil iken taktığınızda; hasta burnunun / burun ve ağzının kapanması ile ve üstüne üstük de oksijen (hava) gelmediği endişesi ile anksiyeteye girebilir.

Bundan oksijen (hava) gelmiyor” uyarısı ile karşılaşmanız ve sizin hata yaptığınız unuttuğunuz vb gibi gereksiz ithamlara maruz kalabilirsiniz.

Bu hususlar acillerin sık yaşanılan gereksiz gerginlik sebepleridir. Tavsiyem ayrıntılara dikkat edin.

Geldik Flowmetrede son adımınıza;

Gözünüz oksijenin dakikadaki litre miktarını gösterecek üst biberondaki bilyede, eliniz de oksijenin dakikadaki litre miktarını ayarlayacağınız akış kontrol düğmesinde…

Varsayalım revirde tek sağlıkçı sizsiniz. Oksijeni ayarlayacağınız L/dk nın kararını da siz vereceksiniz..

Kafanızdan geçecekleri yazmaya çalışacağım.. Eksiklerimi siz uygulamada tamamlarsınız.

Hastaya oksijen verirken dikkat edilmesi gereken iki husus var

  1. Oksijen akış hızı
  2. Fi02

Oksijen akış hızı: Oksijen akış ölçer cihazımızda gördüğümüz sayıdır, genellikle 1-15 L/dk arasındadır.

Fi02 (Fraction of inspired oxygen)(Solunan Oksijenin Kesri): Solunan havanın oksijen yüzdesi anlamına gelir. Solunan her 100 hava molekülünün kaç tanesinin Oksijen olduğunu gösteren sayıdır. Normalde bu sayı 21 iken hastalarda bu ihtiyaç artmaktadır.

Fi – hesaplamalarımızda kullanılan “21” değeri atmosferde bulunan % 21 Oksijen den gelmektedir.

%100 Oksijen verilen bir kişi de tahmini Fi02 değeri Hesabı:  21 + (L / dk Oksijen X 4) = % değer

Örnek: 5 L/dk O2 verilen bir hasta için Fi02 = 21 + (5 x 4) = %41 = 0,41

  • Eğer oksijen akış hızını 1L/dk olarak ayarlarsanız, hastaya %100 oksijenden 1L/dk verirsiniz.
  • Eğer oksijen akış hızını 5L/dk olarak ayarlarsanız, hastaya %100 oksijenden 5L/dk verirsiniz.
  • Eğer oksijen akış hızını 10L/dk olarak ayarlarsanız, hastaya %100 oksijenden 10L/dk verirsiniz.
  • Eğer oksijen akış hızını 15L/dk olarak ayarlarsanız, hastaya %100 oksijenden 15L/dk verirsiniz.

Evet.. Siz %100 oksijen veriyorsunuz da...

Hasta Gerçekte Ne Kadar Oksijen Soluyor

Siz %100 oksijen veriyorsunuz. Lakin hastanın soluduğu gerçek Fi02 hastanın akış gereksinimlerine dayanır…

Haydaaa… Siz zaten gereksinimi olduğu için hastaya oksijen veriyordunuz.

Hastanın gereksinimi de ne demek ?

Bu hususu açıklamak için en yüksek inspirasyon (nefes alma – akciğerlerin hava ile dolması) akışımızı hatırlayalım.

Dış ortamdan (Atmosfer) alınan hava (oksijen) akciğerlere ortalama belirli bir hız ile ulaşır. Bu sırada yani normal solunum hızında nefes aldığımızda solunum kaslarımız rahat çalışır ve kişiye yorgunluk hissettirmez. Normal en yüksek inspirasyon akışımız 20-30L/dak arasında değişir.

Maske kullanımında; CO2 birikimini engellemek için minimum akım 5lt/dk olmalı.

Kişinin solunum hızının aynı oksijen tedavisinin farklı olduğu üç farklı durum inceleyelim.

1. İnspirasyon akışı 30L/dak olan ve oksijen uygulaması yapılmayan kişi

Kişinin hedef inspirasyon akışı hızını en üst normal değer olan 30 L / dak olmasını kabul ediyoruz.

Burada kişinin herhangi bir sorunu olmadığı için oksijen tedavisi verilmiyor. Odanı içerisinde normal hava olduğuna göre Fi02 = %21 dir.

Kişinin solunumla aldığı oksijenin hesabının formülü:

Solunan Oksijenin Konsantrasyonu = Solunan Oksijenin Konsantrasyonu X Dakikada Solunan Litre / Dakikada Solunan Litre

Birinci kişinin Soluduğu / Aldığı Oksijenin Konsantrasyonu = 21 X 30 / 30

Birinci kişinin Soluduğu / Aldığı Oksijenin Konsantrasyonu = 21 X 30 = 630

Birinci kişinin Soluduğu / Aldığı Oksijenin Konsantrasyonu = 630 ÷ 30 = %21

Birinci kişinin Soluduğu / Aldığı Oksijenin Konsantrasyonu = Fi02 %21 (dakikada aldığı)

Burada sonuç baştan belliydi lakin hesabı yapmaya normal solunumlu oksijen tedavisi verilmeyen bir kişi ile başlayarak karşılaştırma yapılabilirsiniz.

2. İnspirasyon akışı 30L/dak olan ve 10 L/dk oksijen uygulaması yapılan kişi

Kişinin hedef inspirasyon akışı hızını en üst normal değer olan 30 L / dak olmasını kabul ediyoruz.

Fi02 = % 100 oksijen tüpünden kanül / maske yolu ile 10 L / dak olacak şekilde ayarlama yaparak oksijen verdiğinizde hastanızın aldığı oksijenin konsantrasyonunu hesaplayalım.

Kişi dakikada 30 Litre solunum (inspirasyon) yapıyor: Dakikada 10 Litresi % 100 lük oksijen veriliyor.

Kişi dakikada 30 Litre solunum (inspirasyon) yapıyor: Dakikada 20 Litresi % 21 lik bulunduğu odanın havasını (oksijeni) kendisi soluyarak alacak.

(10 x 100) + (20 x 21) = 1420

1420 ÷ 30 = Fi02 %47 dakikada aldığı oksijenin konsantrasyonu bulduk.

3. İnspirasyon akışı 30L/dak olan ve 15 L/dk oksijen uygulaması yapılan kişi

Kişinin hedef inspirasyon akışı hızını en üst normal değer olan 30 L / dak olmasını kabul ediyoruz.

Fi02 = % 100 oksijen tüpünden kanül / maske yolu ile 15 L / dak olacak şekilde ayarlama yaparak oksijen verdiğinizde hastanızın aldığı oksijenin konsantrasyonunu hesaplayalım. (Revirlerinizde yer alan Flowmetre üst biberonu 15 L/dk)

Kişi dakikada 30 Litre solunum (inspirasyon) yapıyor: Dakikada 15 Litresi % 100 lük oksijen veriliyor.

Kişi dakikada 30 Litre solunum (inspirasyon) yapıyor: Dakikada 15 Litresi % 21 lik bulunduğu odanın havasını (oksijeni) kendisi soluyarak alacak.

(15 x 100) + (15 x 21) = 1815

1815 ÷ 30 = Fi02 %60,5 dakikada aldığı oksijenin konsantrasyonu bulduk.

Kişinin solunum hızının farklı oksijen tedavisinin aynı olduğu üç farklı durum inceleyelim.

1. İnspirasyon akışı 50 L/dak olan ve oksijen uygulaması yapılmayan kişi

Kişinin hedef inspirasyon akışı hızını en üst normal değer olan 50 L / dak olmasını kabul ediyoruz.

Burada kişinin herhangi bir sorunu olmadığı için oksijen tedavisi verilmiyor. Odanın içerisinde normal hava olduğuna göre Fi02 = %21 dir.

Kişinin solunumla aldığı oksijenin hesabının formülü:

Solunan Oksijenin Konsantrasyonu = Solunan Oksijenin Konsantrasyonu X Dakikada Solunan Litre / Dakikada Solunan Litre

Birinci kişinin Soluduğu / Aldığı Oksijenin Konsantrasyonu = 21 X 50 / 50

Birinci kişinin Soluduğu / Aldığı Oksijenin Konsantrasyonu = 21 X 50 = 1050

Birinci kişinin Soluduğu / Aldığı Oksijenin Konsantrasyonu = 1050 ÷ 50 = %21

Birinci kişinin Soluduğu / Aldığı Oksijenin Konsantrasyonu = Fi02 %21 (dakikada aldığı)

Solunum hızı artmış fakat oksijen tedavisi verilmeyen kişi ile başladık önceki gibi…

2. İnspirasyon akışı 50L/dak olan ve 15 L/dk oksijen uygulaması yapılan kişi

Kişinin inspirasyon akışı hızı herhangi bir sebep ile 50 L / dak olarak revire geldi.

Fi02 = % 100 oksijen tüpünden kanül / maske yolu ile 15 L / dak olacak şekilde ayarlama yaparak oksijen verdiğinizde hastanızın aldığı oksijenin konsantrasyonunu hesaplayalım.

Kişi dakikada 50 Litre solunum (inspirasyon) yapıyor: Dakikada 15 Litresi % 100 lük oksijen veriliyor.

Kişi dakikada 50 Litre solunum (inspirasyon) yapıyor: Dakikada 35 Litresi % 21 lik bulunduğu odanın havasını (oksijeni) kendisi soluyarak alacak.

(15 x 100) + (35 x 21) = 2235

2235 ÷ 50 = Fi02 %44,7 dakikada aldığı oksijenin konsantrasyonu bulduk.

⭐️⭐️⭐️⭐️ ⭐️⭐️⭐️⭐️ ⭐️⭐️⭐️⭐️ ⭐️⭐️⭐️⭐️ ⭐️⭐️⭐️⭐️ ⭐️⭐️⭐️⭐️ ⭐️⭐️⭐️⭐️ ⭐️⭐️⭐️⭐️ ⭐️⭐️⭐️⭐️ ⭐️⭐️⭐️⭐️

15 L / dak hızla %100 oksijen verdiğiniz iki durumu görmüş olduk (Yukarıya tekrar bakın)

Kişinin İnspirasyon akışı 30L/dak olduğunda 15 L / dak hızla %100 oksijen verirseniz Fi02 %60,5

Kişinin İnspirasyon akışı 50L/dak olduğunda 15 L / dak hızla %100 oksijen verirseniz Fi02 %44,7

Gördüğünüz gibi hastanın solunum hızı arttıkça aynı hızda verdiğiniz oksijenden aldığı oksijen verimi düşüyor.

⭐️⭐️⭐️⭐️ ⭐️⭐️⭐️⭐️ ⭐️⭐️⭐️⭐️ ⭐️⭐️⭐️⭐️ ⭐️⭐️⭐️⭐️ ⭐️⭐️⭐️⭐️ ⭐️⭐️⭐️⭐️ ⭐️⭐️⭐️⭐️ ⭐️⭐️⭐️⭐️ ⭐️⭐️⭐️⭐️

3. İnspirasyon akışı 15 L/dak olan ve 15 L/dk oksijen uygulaması yapılan kişi

Kişinin inspirasyon akışı hızı herhangi bir sebep ile 15 L / dak olarak revire geldi.

Fi02 = % 100 oksijen tüpünden kanül / maske yolu ile 15 L / dak olacak şekilde ayarlama yaparak oksijen verdiğinizde hastanızın aldığı oksijenin konsantrasyonunu hesaplayalım.

Kişi dakikada 15 Litre solunum (inspirasyon) yapıyor: Dakikada 15 Litresi % 100 lük oksijen veriliyor.

Kişi dakikada 15 Litre solunum (inspirasyon) yapıyor: Dakikada 0 Litresi % 21 lik bulunduğu odanın havasını (oksijeni) kendisi soluyarak alacak.

(15 x 100) + (0 x 21) = 1500

1500 ÷ 15 = Fi02 %100 dakikada aldığı oksijenin konsantrasyonu bulduk.

Bu Bilgileri ve Oksijeni Nasıl Kullanmalısınız?

⭐️ Oksijen tedavisinin hedefi olan hastanın oksijen satürasyonunu arttıran; verilen oksijenin hızı değil FiO2‘deki artıştır.

⭐️ Hastanın inspirasyon hızı değiştiğinde Fi02 yi korumak için oksijen akış hızını da değiştirmek gerekir.

⭐️ Doğru ve etkili oksijen tedavisi için, hastanın normal oksijen satürasyonuna ulaşması için gereken en düşük Fi02 dengesini sağlamak gerekir.

⭐️ Revir şartlarında oksijen tüpleri ile saf oksijen belirli (15 L/dk) bir akım hızında uygulanabilirse de hastanın dakikada aldığı havanın akciğerin içine ve dışına hareketinin  (ventilasyonun) kalan kısmı oda havasından karşılanmaktadır.

⭐️ Bu nedenle değişken ventilasyonu olan hastalarda bu cihazlarla sabit bir Fi02 verilmesi mümkün olmamaktadır.

⭐️ İşte bu nedenle sabit Fi02 ihtiyacı olan hastalarda düşük akımlı oksijen sistemleri uygulanırken dikkatli olunmalıdır.

Dikkat;

Nazal kanül, Basit yüz maskesi ve Rezervuarlı maske ile oksijen tedavisi uygularken özel durumlar (hastalıklar) haricinde aşağıdaki tabloda yer alan akım hızlarını (L/dk) uygulayabilirsiniz.

Düşük Akımla Oksijen Veren Sistemler ve Tahmini Oksijen Fraksiyonları Tablosu

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

İşe Giriş Muayene ve Tetkikleri

Değerli çalışanlar

İzmir Karabağlar merkezimizde işe girişlerde istenen muayene belgesi (EK-2 Formu) için hızlı ve güvenilir hizmet.

İşe giriş muayene (EK-2 Formu) başvurularınız için isterseniz önceden randevu alabilirsiniz.

İşe Giriş Muayene (EK-2 Formu)

Randevu için: +90 232 265 20 65

Dilerseniz hafta içi 08.30 – 17.30 saatleri arasında randevusuz da işe giriş muayenesi (EK-2 Formu) için başvurabilirsiniz.

İşe giriş muayenesi (EK-2 Formu) için gelirken;

İşe gireceğiniz firmanızın istediği tahlil ve tetkiklerin listesini de yanınızda getirmeniz size zaman kazandıracaktır.

İşe girişler muayeneleri (EK-2 Formu) için gerekli tüm tahlil ve tetkikler Sağllık Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş laboratuvarımız personeli tarafından yapılmakta olup en hızlı şekilde sonuçlandırılmaktadır.

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:

Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hukuki tavsiye yerini alamaz. Web sitemizdeki yayınlardan yola çıkarak, işlerinizin yürütülmesi, belgelerinizin düzenlenmesi ya da mevcut işleyişinizin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriğinde yer alan bilgilere istinaden profesyonel hukuki yardım almadan hareket edilmesi durumunda meydana gelebilecek zararlardan firmamız sorumlu değildir. Sitemizde kanunların içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

İşyerinizdeki Kas-İskelet Ağrılarını Önleyelim

Yaklaşık 25 yıl önce başladığım ve halen yapmakta olduğum işyeri hekimliğinde, çalışanlar tarafından ısrarla yapılan başvurularda reçeteye dahil edilmesini talep ettikleri ilaçların başında ağrı kesiciler ve kas gevşeticiler yer almakta.

Çalışanların ağrı kesiciler ve kas gevşeticileri talep etmelerinin bir çok nedeni mevcut.

Bu yazıda ağrı kesiciler ve kas gevşeticileri talep etmesindeki kas-iskelet sistemlerinde yer alan kasların, sinirlerin, kan damarlarının, bağlarının ve tendonlarının etkilenmesine sebep olan ve maalesef hemen hiç önemsenmeyen ergonomi kütürünün işyerlerinde oluşturulması için başlangıçta yapılması gerekenleri okuyacaksınız. Ve ne kadar yazarsam yazayım ne yazık ki hep eksik kalacak.

Çalışma hayatının hatta yaşamın her anında; ağır kaldırma, eğilme, baş üstüne uzanma, ağır yükleri itme ve çekme, alışılmadık vücut pozisyonlarında durma, çalışma ve aynı veya benzer hareketleri tekrar tekrar yapmak gibi eylemler ile beden için sakıncalı risk faktörlerine maruz kalınmaktadır.

Bu yazıdaki konumuz yukarıdaki risk faktörlerine karşı ergonomi kütürünün işyerinde kurulması olacak.

Yaralanmayı genellikle acil durumlar kazalar ile ilişkilendirmekteyiz.

Lakin çalışanların kas-iskelet sistemlerinin bilinen bu risk faktörlerine maruz kalması da, çalışanın zaman içinde kas, eklem ve iskeletinin yaralanma riskini artırır.

Kas-iskelet sistemlerinde iş kaynaklı riskler tarafların (Çalışan – İşveren – İşyeri Hekimi – İş Güvenliği Uzmanı – Yönetenler) ortak gayreti ile önlenebilir.

Burada Ergonomi devreye giriyor.

Ergonomi – İşin çalışana uyumu (Basit bir ifade ile) – Bu sayede çalışanın kas yorgunluğu azaldığı gibi İskelet sisteminde zaman içerisinde gelişebilecek deformasyonlar engellenmiş olur – Çalışanın verimliliği ve üretkenliği artar.

İşyerinde Çalışanlarda Kas-İskelet Sistemi Hastalıklarının Sonuçları

Çalışanların;

  • Çalışma süreleri kısıtlanır. (Mesai saatlerinde daha sık ara verirler daha yavaş çalışırlar)
  • Çalışma gün kaybının en sık nedenleri arasındadır. (Rapor alma, izin isteme vb gibi)
  • Ortopedik – nörolojik vb gibi sorunlarla gelişen meslek hastalıkları ömür boyu kalıcı hasarlara sebep olabilir.

İşverenin Sorumlulukları

İşverenler, çalışma ortamının çalışanları için güvenli ve sağlıklı olmasından sorumludur. Bu sorumluluğu alabilmesi için öncelikle ergonominin ne olduğunu bilmeli yararlarına inanmalı, uygulamak için istekli ve kararlı olmalıdır.

Ergonomi uzun bir yolculuktur.

İşyerlerinde bu yolu aydınlatacak ışık öncelikle İşyeri Hekimleri ve İş Güvenliği Uzmanlarıdır.

İşveren işyerinde ergonomi sürecini yönetirken

  • İşveren/Yönetim Sürece Her Zaman Destek Olmalıdır – Çünkü işyerinde ergonomik bir sürecin genel başarısı için öncelikle hedeflerin doğru belirlenmesi ve ekonomik desteği kritik öneme sahiptir. Bu sebeple, işveren/yönetim, ergonomik sürece başlarken öncelikle basit ve kolay başarılabilir net hedefler ve amaçlar tanımlamalıdır. Çalışanları sürece dahil etmeli, ergonomi profesyonellerinin olduğu görüşme ve toplantılara çalışanların da dahil olmasını sağlamalıdır.

  • Çalışanların Sürece Dahil Edilmesi – Çalışanların doğrudan işyeri değerlendirmelerine, çözüm geliştirme ve uygulamaya dahil olduğu katılımcı bir ergonomik yaklaşım, başarılı bir ergonomik sürecin özüdür. Çalışanları şunları yapması sağlanmalıdır:
    • İşyerlerindeki tehlikeleri tespit etmeli ve bu tehlikeler hakkındaki bilgilerini karar verme süreçlerinde kullanmaları sağlanmalıdır.
    • Risk faktörlerine maruziyeti azaltmaya yönelik endişelerini ve önerilerini dile getirmeleri ve ergonomik değerlendirme sonucunda yapılan değişiklikleri değerlendirmeleri, denemeleri ve sonuçlarını paylaşmaları sağlanmalıdır.

  • Çalışanların Ergonomi Eğitimi Alması– Eğitim, ergonomik sürecin başlangıcından başlayarak süreci içerisinde de eğitimlerin tekrarlanması önemli bir unsurdur. Öncelikle çalışanların ergonomi ve faydalarının farkında olmasının sağlanması ve elde edecekleri fayda-konforu anlamaları sağlanmalıdır. İşyerinde ergonomik riskler hakkında bilgi sahibi olmaları ve kas-iskelet sistemlerinde oluşabilecek erken belirtileri bildirmelerinin önemini anlamaları sağlanmalıdır.

  • Sorunlar Ergonomi Profesyonelleri İle Belirlenmeli – Ergonomik sürece karar verildiğinde – başlangıcında işyerindeki ergonomik sorunları, çalışanların kas-iskelet sistemlerinde sorunlara yol açmadan önce belirlemeli ve değerlendirmelidir. İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının çalışanları ve yaptıkları işleri değerlendirebilmeleri için zaman ayırabilmelerine olanak tanınmalı, çalışanların kas-iskelet sistemlerinin değerlendirilebilmesi için işyeri hekimine imkan tanınmalı çalışanlara durumlarının ve çalışma ortamındaki ergonomik risklerin tespiti için yapılacak anketlere katılımları sağlanmalıdır.

  • Kas-İskelet Sistemleri Semptomlarının Erken Bildirilmesi Teşvik Edilmelidir – Çalışanların bildirimleri erken yapabilmesi, iş değerlendirme ve iyileştirme süreçlerini hızlandırabilir. Çalışanın kas-iskelet sistemi rahatsızlık semptomların ilerlemesini, ciddi yaralanmaların gelişmesini ve sonrasında ortaya çıkan iş kaybı taleplerini önlemeye veya azaltmaya yardımcı olabileceği çalışanlara ve idarecilerine öğretilmeli ve uygulamaları teşvik edilmelidir.

  • Tehlikeleri Kontrol Altına Almak İçin Çözümleri Uygulanmalıdır – İşyerinde çalışanların kas-iskelet sistemini rahatsızlıklarını azaltmak, kontrol altına almak veya ortadan kaldırmak için belirlenmiş çözümlerin uygulanmasını sağlamak ve kontrollerinin yapılması için eğitim, yardım ve denetim mekanizmalarının kurulması sağanmalıdır.

  • Çalışanların Davranışlarında ve Elde Edilen Sonuçlardaki İlerleme Değerlendirilmelidir – Ergonomi uzun soluklu bir süreçtir. Bu sebeple etkinliğini periyodik olarak değerlendirmek ve sürekli iyileştirilmesini sağlamak gereklidir. Uzun vadede başarı sağlamak için düzenli değerlendirme ve düzeltici eylem prosedürleri belirlemek ve uygulamak gerekir. Ergonomik süreçte küçük adımlar belirlenmeli ve değerlendirilmelidir. Elde edilen her başarı sonraki sürece oan inancı ve katılımı arttıracaktır. Bir ergonomi sürecini ilk kez geliştirirken, hazırlanan değerlendirmeler ergonomik süreç için belirlenen hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığını ve uygulanan ergonomik çözümlerin başarısını belirlemeyi de içermelidir.

Bu yazıda çalışanların ağrılarını kesemedik… Çalışanlar belki bir süre daha ağrı kesiciler ve kas gevşeticiler ile idare edecekler.

Lakin işyerinde Ergonomi sürecinin kuruluşunun ilk adımlarını okudunuz.

Engin bir deryanın kıyısındayız ve ayaklarımız kumsalın nemine henüz temas etti…

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Ergonomi: Temeller ile uygulamalı araştırma arasında bir köprü https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3143510/

⭐️⭐️ Ofis ergonomisi. Başarı için ölçümler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/10818828/

⭐️⭐️ Yaşlanan işgücünde kas-iskelet ağrısı için ergonomik ve bireysel risk faktörleri https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/36303167/

⭐️⭐️ Ergonomik müdahalenin boyun/omuz ve bel ağrısına etkisi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/17522452/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Kalp Dostu Nitrik Oksit için Proteinler

Protein ve Aminoasitler

Diyet Proteini

Düşük protein, Arginin bulunabilirliğini azaltarak Nitrik Oksit üretiminin azalmasına neden olur.

Protein eksikliği ile kardiyovasküler anormallikler gelişir ve bağışıklık zayıflar.

Arginin

Arginin takviyesi, endotel gevşemesini iyileştirir.

Endotel gevşemesi ile;

  • Majör kardiyovasküler risk faktörleri
    • Hiperkolesterolemi,
    • Sigara kullanımı,
    • Hipertansiyon,
    • Diyabet,
    • Obezite,
    • İnsülin direnci
    • Yaşlanma olan hastalarda
  • Kardiyovasküler rahatsızlıkları
    • Koroner ve periferik arter hastalığı,
    • İskemi/reperfüzyon hasarı,
    • Kalp yetmezliği
    • Erektil disfonksiyon olan hastalarda iyileşme sağlar

İnflamatuar durumlarda kullanımı konusu halen net değildir.

Sitrülin

Sitrülin takviyesi hipertansiyonda kan basıncını düşürebilir.

Takviye özellikle yüksek amonyak konsantrasyonları, bozulmuş arginin taşınması veya artmış intestinal arginin katabolizması olan hastalar veya travma/ameliyat sonrası hastalar için yararlı olabilir.

Glutamin

Enfeksiyon, yaralanma, sepsis, travma ve kanser gibi katabolik koşullarda ortaya çıkan düşük glutamin düzeyleri, immünolojik zorluğa karşı bozulmuş konak savunmasına katkıda bulunur; patojenik mikroorganizmaları öldürmek için immünolojik aktivasyon koşulları altında glutamine ihtiyaç duyulur; aşırı NO üretimini kontrol etmek için önerilir

Glutamat

Nitrik Oksit üretiminin artmasını sağlar.

Lizin

Çeşitli hücre tiplerinde hücre içi arginin taşınmasını (özellikle nispeten düşük plazma arginininde) azaltarak Nitrik Oksit üretiminin önlenmesini sağlar.

Glisin

İnflamatuar koşullar altında karaciğer hasarını hafifletir

Taurin

Konağı oksidan kaynaklı doku hasarına karşı korumak için önerilir

Homosistein/Metionin

Nitrik Oksit üretimini bazı mekanizmalarla (cNOS) uyarırken bazı mekanizmalar (NOS2) ile de önler.

Yüksek homosistein ile bozulmuş endotel bağımlı gevşeme; NOS2 kaynaklı oksidatif stresin artması obez ve diyabetlilerde aterosklerozdan sorumludur.

Sonuç olarak;

Nitrik oksit’in kalp damar sağlığı için vazgeçilmez öneminin yanı sıra öğünlerinizde proteinli gıdaları dengeli ve yeterli miktarda almanız gerektiğini de artık biliyorsunuz…

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Pembe Göz

Çalışanlarda o kadar sıklıkla görüyorum ki..

Tekstil tozları, inşaat tozları, kirli elle göz ve çevresine dokunulması – kaşınması ve benzeri bir çok sebeple oluşan bu durum çalışanlarımızın yaşam ve çalışma konforlarının bozumasına sebep oluyor.

Peki niye Pembe Göz diyoruz?

Gözde meydana gelen iltihaplanmaların çoğu gözün beyaz kısmındaki (göz kapağını kaplayan ve gözün beyazını örten zar)  kan damarlarının genişlemesi sebebiyle pembe bir renk oluşur. Genel olarak bakteri veya virüs enfeksiyonlarının neden olduğu bu durumun tıbbi teşhis adı konjonktivit‘ tir. (Pembe Göz)

Pembe gözün en şiddetli formlarından biri, adenovirüsün (bazı suşları ile görülür) enfeksiyonlarında görülür.

KonjonktivitPembe Göz, gözden akan mikroplu salgılarla temas yoluyla da yayılır.

Keratokonjonktivit, aynı anda hem korneanızın hem de konjonktivanızın iltihaplanmasını içeren bir göz rahatsızlığıdır.

İnklüzyon konjonktiviti (Chlamydia trachomatis isimli bakteriler neden olur) veya bel soğukluğuna (Neisseria gonorrhoeae isimli bakteriler neden olur) bağlı konjonktiviti (Pembe Göz) olan kişilerde sıklıkla penis veya vajinadan akıntı ve idrar yaparken yanma gibi genital enfeksiyon belirtileri görülür. Her ikisinde de ağızdan antibiyotik tedavisi de verilir. Tedavi edilmezlerse aylarca sürebilirler.

Göz veya gözler mikrop kaptığında, konjonktiva pembeleşir ve gözde akıntı başlar. Akıntı, sebebi ile sabah göz kapakların açılmasını zorlaştıracak kadar yapışkanlık ve kabuklanma görülebilir. Gözler açıldıktan sonra görmenin bulanıklaşmasına da neden olabilir. Gözler kırpıldığında akıntı göz sıvısı ile giderilir ve görüş iyileşir.

En sık görülen konjonktivitler viral ve bakteriyeldir. Aralarında farklar mevcuttur. Fakat bazen birbirleri ie karıştırılacak kadar benzer de olabilirler.

Viral ve Bakteriyel Konjonktivit (Pembe Göz) Arasındaki Farklar

  • Viral’ de göz akıntısı daha sulu iken, bakteriyel’ de daha koyu beyaz, yeşil veya sarı renktedir.
  • Kişide Üst solunum yolu enfeksiyonu varsa viral konjonktivit olma olasılığı yüksektir.
  • Viral’ de kulağın önündeki lenf bezi şişebilir ve ağrıyabilir, bakteriyel’ de genel olarak görülmez.
  • Bakteriyel’ de akıntı için göz kapağını yıkamak ve genellikle sert, kuru salgıları gidermek için ılık, ıslak bez kompresleri uygulanır.
  • Bakteriyel’ de enfeksiyonun tedavisi için antibiyotik göz damlaları veya merhemler 7 ila 10 gün uygulanır.
  • Şiddetli viral konjonktivitte, bulanık görme ve ışığa karşı hassasiyet önemli günlük aktiviteleri etkiliyorsa, kortikosteroid göz damlaları faydalı olabilir.
  • Viral’ de semptomlarını (şişlik ve rahatsızlık) azaltmak için soğuk kompresler uygulanır.
  • Her ikisinde de enfeksiyonun yayılmasını önlemek için el hijyeni ve benzer önlemler sağlanmalıdır.

Kornea enfekte olduğunda ki bu durumda konjonktivit (Pembe Göz) değil keratokonjonktivit adı verilir, görme bulanıklaşır lakin göz kırpmayla iyileşmez. Bazı durumlarda gözde tahriş hissi olur ve parlak ışık rahatsızlık verir. Çok nadiren, enfeksiyon ciddi olduğu için konjonktivada yara izi kamasına neden olan uzun vadeli görme güçlüklerine yol açar.

Keratokonjonktivit, (Pembe Göz) bazen salgın şeklinde de görülmektedir. Daha ziyade okularda ve işyerlerinde görülür. Sıkı temasın çok ve hijyenin az olduğu yer – zamanlarda sagın yapar.

Salgın keratokonjonktivitinde gözlerde kum veya çakıl varmış gibi hissetme ve parlak ışığa maruz kalındığında gözde ağrı şikayetleri görülür. Konjonktiva korneanın etrafında şişebilir ve çıkıntı yaparaka takılma – rahatsızlık hissi verir. Birçok kişide etkilenen gözün olduğu taraftaki kulağın ön kısmındaki lenf düğümünde şişme görülür. 1 ila 3 hafta civarı sürer.

Konjontivitin (Pembe Göz) etkeni ne olursa olsun, kişinin işyerinde ve evinde ayrı havlu, lif ve yatak takımı, kullanması, el hijyenine dikkat etmesi temas içinde olduğu diğer kişilere yayılmayı en aza indirmeye yardımcı olur.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Konjonktivit https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK541034/

⭐️⭐️ Konjonktivit https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/31082078/

⭐️⭐️ Konjonktivit: Sistematik Bir İnceleme https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32864068/

⭐️⭐️ Konjonktivit: Tanı ve tedavinin sistematik bir incelemesi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/24150468/

⭐️⭐️ Akut Enfeksiyöz Konjonktivitli Bu Hastada Bakteriyel Enfeksiyon Var mı?: Rasyonel Klinik Muayene Sistematik İncelemesi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/35699701/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Karsinojen Ne ki?

Karsinojen – kanser yapıcı (carcinogenesis – ”Kanserleşme süreci” kelimesinden Türkçe’mize eklenmiştir.

Karsinojen – Hücrelerde kanserleşmeye neden olacak mekanizmaları tetikleyen, ağır gen hasarlarına neden olan maddelere ve maruziyetlere denir.

Kanser sebebi sorulduğunda çoğu kişinin aklına ilk olarak “kimyasal” maddeler gelir. Öncelikle her kimyasal karsinojen olmadığı gibi karsinojen maddeler arasında kimyasalların oranı düşünüldüğü kadar da yüksek değildir.

Aşağıdaki pastada şematize edilmiş şekilde kanserin ana nedenleri görebilirsiniz

Yukarıdaki şemada da görüleceği gibi %50 sebep çevresel nedenler olup “kimyasal” karsinojenler ise çevresel nedenlerin sadece bir kısmıdır.

Çevresel nedenlere bağlı kanser gelişimine odaklandığımızda aynı zamanda önlenebilir kanser nedenlerine odaklanmış olacağız. Mesela ilk akla gelen;

  • Sigara maruziyetini engellemekle akciğer kanserlerinin %90’ını,
  • Güneşten korunmakla cilt kanserlerinin büyük kısmını,
  • HPV ve hepatit virüs enfeksiyonlarını engellemekle rahim ağzı ve karaciğer kanserlerinin büyük kısmını,
  • İşlenmiş gıdalar ve alkolden uzak durulduğunda mide barsak kanserlerininin önemli bir kısmını daha oluşmadan engelleyebiliriz.

Kanserde Çevresel Faktör Ne Demek?

Hücre DNA’sının iç veya dış etkilerle değişimi sonucu kanser oluşur. Eğer kişinin anne ve/veya babasından geçen sebeplerle kansere sebebiyet veren değişimler meydana gelirse bunlara kalıtsal kanserler denir. Geri kalan kanserler dış etkilerle yani çevresel faktörler sonucu oluşur.

Çevresel Kanser Nedenleri

  • Yaşanılan çevreye bağlı meydana gelen kaçınılamaz maruziyetler (güneşin ultraviyole ışınları, radon gazı, enfeksiyon ajanları vb gibi)
  • Çalışma ortamından kaynaklanan (maruz kalınan) kimyasallar (asbest, boya ve çözücüler, bazı tarım ilaçları vb gibi)
  • Yaşam tercihlerine bağlı (kötü beslenme, sigara, fiziksel olarak hareketsiz sedanter yaşam tarzı vb gibi)
  • Hava kirliliği (dizel motor egzoz dumanı)

Karsinojenlere maruziyet kesin kanser olunacağı anlamına gelmez. Her karsinojen maddenin farklı derecelerde kanser yapma potansiyeli mevcuttur.

Her Sigara İçen Niçin kanser olmuyor?

Herkesin hem fikir olduğu konulardan biri de sigaranın akciğer kanserine sebep olduğudur. Çevrenizden hemen tersine örnekler duyacaksınız.

”Bir tanıdık 60 yıl sigara içti de ne kanser oldu ne de ciğerlerinden hasta oldu”

”Benim ….. yakınım 12 yaşından beri sigara içer halı saha maçında da bizden iyi koşuyor”

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün lakin unutmayın ki ölenler konuşamadığı gibi ölenin ardından da konuşulmuyor.

Karsinojenlerin hücrenin DNA’sına hasar verdiğini yukarıda yazmıştım. Tüm canlılar ve hücreleri yaşam savaşı içerisinde sonuna kadar mücadele ederler. Karsinojen bir madde ”sigara” vücuda girdiğinde hücrenin DNA’sına zarar vermeye başladığı andan itibaren de hücre içerisinde DNA tamir mekanizmaları harekete geçer. Sigara içeriğindeki karsinojen kimyasallar hep aynı olsa da ve herkese hep aynı zararlı etkileri yapsalar da herkesin DNA tamir mekanizması birbirinden farklı çalışmaktadır.

Aziz Sancar ve ekibinin dünya genelinde büyük yankı uyandıran karsinojenlere bağlı DNA hasarını haritalandırmasını merak edenler okuyabilir (yazının üzerini tıklamanız yeterli)

DNA tamir sistemi kişiden kişiye farklı kapasite ve yetkinlikte olduğu için bazı kişiler kansere daha meyillidir.

Nasıl ve Kimler Karsinojenik Kararı Veriyor?

Kansere neden olan etkenleri bulabilmenin en zor tarafı, nedenin insan üzerindeki etkisini, insan üzerinde denemeden bumaya çalışmaktan gelmektedir.

Bu sebeple;

Şüphelenilen bir nedenin karsinojen olup olmadığını anlayabilmek için hücre kültürü ve hayvan çalışmaları gereklidir.

Maddenin karsinojen olup olmadığı her zaman laboratuvar çalışmalarında net olarak belirlenemeyebilir. Lakin insanlarda karsinojen sınıfına alınmış tüm kimyasallar laboratuvarda hayvanlarda kansere neden olmuştur.

Unutulmaması gereken laboratuvar hayvanları ile insanların fizyolojileri aynı değildir. Bu sebeple etkenlere verdikleri biyolojik yanıtlar da farklı omaktadır.

Yine hayvanların maruz bırakıldığı dozlar insanların karşılaştıklarından oldukça yüksektir. Bu dozlarda karsinojenik etki olması daha düşük dozlarda olacağı anlamına da gelmemektedir. Bu da ilgili etken hakkında kesin bir yargıya varılmasını zorlaştırmaktadır.

Maruz kalınan yol da çok önemlidir. Solunum yolu ile maruziyet ile deri yoluyla maruziyet sonrası etki de çok farklı olacaktır.

Hayvanlarda yüksek dozlarda kansere yol açan bir etken insanda da kanser sebebi sayılmasındaki soru işareti..”Hangi dozlarda karsinojen olduğunu bilmenin mümkün olmamasıdır” Bu sebeple hayvanlarda karsinojen olan etkenlerle maruziyeti mümkün ise kesmek değilse en aza indirmek gerekir.

İnsanlarla Kanser Çalışması Yapılıyor mu?

Evet yapılıyor… Lakin filmlerde gördüğünüz gibi canavarca deneyler yaparak değil elbet..

Epidemiyolojik çalışmalar yolu ile insanlarda kanser çalışması yapılmaktadır.

Epidemiyolojik Çalışma Nedir

Toplumu, toplumun içerisinde bir bölümü hedeflenen doğrultuda inceleyerek – takip ederek hangi faktörlerin araştırılan kanser ile ilişkili olduğunu belirlemektir.

Her ne kadar elde edilen veriler faydalı olsa da insanların yaşamı içerisinde çok farklı çeşit ve sayıda etkene maruz kalmaları net bir sonuca ulaşılmasına engel olmaktadır. İnsan ömrünün uzunluğu yine karsinojene maruziyet ve kanserleşmenin uzun yıllarda oluşması ilgili etken hakkında kesin yargıya varımasının önünde ciddi engellerdir.

Her ne kadar sürerse sürsün elde edilen veriller tasniflenerek etkenler karsinojenlik açısından sınıflandırılır.

Güçlü kanıtların varlığında etken – madde “karsinojen” olarak sınıflandırılır.

Kanıtlar tartışmalı ise “muhtemel karsinojen” olarak tanımlanır.

Karsinojen etkenler üzerine çalışma yapan birçok ulusal ve uluslararası kuruluş vardır.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) bir bölümü olan Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC), Dünya Sağlık Örgütü’ne üye tüm ülkelerin ortak kabul ettiği bir kuruluştur.

Kanser Araştırmaları Uluslararası Ajansı (International Agency for Research on Cancer = IARC)

Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC) kanser nedenlerini ve karsinojenleri belirlemek ana hedeflerinden biridir. Karsinojenlerin sınıflandırılması için oluşturduğu sistem en yaygın kullanıma. sahiptir.

Kanser Yapma Potansiyeline Değerlendirme

  • Grup 1: İnsanlar için karsinojen
  • Grup 2A: İnsanlar için muhtemelen / büyük ihtimalle karsinojen
  • Grup 2B: İnsanlar için kansinojen olma ihtimali var
  • Grup 3: İnsanlarda karsinojen olarak sınıflandırılamaz, çalışmalarla bunun gösterilmesi lazım
  • Grup 4: Muhtemelen insanlar için karsinojen değildir

Hayatınızın her anında maruziyetlerinize dikkat etmeli ve mümkün olduğunca engellemelisiniz.

Unutmayın ki maruz kalmak kesin kanser olacağınız anlamına gelmemektedir. Maruziyetin süresi, miktarı ve kişisel genetik özellikleriniz de kanser gelişiminde etkili belirleyiciler olduğu hatırlanmalıdır.

Aşağıdaki tablo ve sonrasında bulunan listeyi inceleyerek yaşamınız içerisinde maruz kaldıklarınızın kanser riskinizi artırıp artırmadığını öğrenebilirsiniz

İnsanlar İçin Bilinen Karsinojenler

Kanser Araştırmaları Uluslararası Ajansı – IARC Listesi

Grup 1: İnsanlar İçin Karsinojen

  • Acetaldehyde – asetaldehit (alkollü içkilerden)
  • Acheson process – acheson süreci (mesleki maruziyetle ilişkili)
  • Aflatoxins – aflatoksinler
  • Alcoholic beverages – alkollü içecekler
  • Aluminum production – alüminyum üretimi
  • 4-Aminobiphenyl – 4-aminobifenil
  • Areca nut – areca somunu
  • Aristolochic acid – aristoloşik asit (ve ihtiva eden bitkiler)
  • Arsenic and inorganic arsenic compounds – arsenik ve inorganik asit bileşikleri
  • Asbest (tüm formları) ve asbest içeren mineral maddeler ( talk = pudra veya vermikülit gibi )
  • Auramine production – auramin üretimi
  • Azathioprine – azatioprin
  • Benzene – benzen
  • Benzidine and dyes metabolized to benzidine – benzidin ve benzidine metabolize boyalar
  • Benzo[a]pyrene (2017 yılına ait çalışmalarda elektronik sigarada bu madde tespit edilmiştir)
  • Beryllium and beryllium compounds – berilyum ve berilyum bileşikleri
  • Betel quid, with or without tobacco – betel gzı, tütünlü veya tütünsüz
  • Bis(chloromethyl)ether and chloromethyl methyl ether (technical-grade) – Bis (klorometil) eter ve klorometil metil eter
  • Busulfan – busulfan
  • 1,3-Butadiene – 1,3-Bütadien
  • Cadmium and cadmium compounds – Kadmiyum ve kadmiyum bileşikleri
  • Chlorambucil – Klorambusil
  • Chlornaphazine – Klornapazin
  • Chromium (VI) compounds – Krom (VI) bileşikleri
  • Clonorchis sinensis – klonorşiz sinezi (enfeksiyon ile) aynı zamanda Çin karaciğeri kurdu olarak da bilinir
  • Coal – kömür, ev içi yanmadan kaynaklı kapalı emisyonlar
  • Coal gasification – kömür gazına maruziyet
  • Coal-tar – kömör katranı, kok kömür üretimi
  • Cyclophosphamide – siklofosfamid
  • Cyclosporine – siklosporin
  • 1,2-Dichloropropane – 1,2-dikloropropan
  • Diethylstilbestrol – dietilstilbestrol
  • Engine exhaust, diesel – dizel motor egzozu
  • Epstein-Barr virus – Ebsttein bar virüsü EBV (enfeksiyon ile)
  • Erionite – eriyonit
  • Ethanol in alcoholic beverages – alkollü içeceklerde etanol
  • Ethylene oxide – etilen oksit
  • Etoposide – etoposid
  • Fission products, including strontium-90 – Stronsiyum-90 dahil olmak üzere fisyon ürünleri
  • Fluoro-edenite fibrous amphibole – fluoro-edenite lifli amfibol
  • Formaldehyde – formaldehit
  • Haematite mining (underground) – Hematit madenciliği (yeraltı)
  • Helicobacter pylori (infection with) – Helicobacter pylori (enfeksiyon ile)
  • Hepatitis B virus (chronic infection with) – Hepatit B virüsü (kronik enfeksiyon ile)
  • Hepatitis C virus (chronic infection with) – Hepatit C virüsü (kronik enfeksiyon ile)
  • Human immunodeficiency virus type 1 (HIV-1) (infection with) – insan immün yetmezlik virüsü tip 1 (HIV-1) (enfeksiyon ile)
  • Human papilloma virus (HPV) types 16, 18, 31, 33, 35, 39, 45, 51, 52, 56, 58, 59 (infection with) (Note: The HPV types that have been classified as carcinogenic to humans can differ by an order of magnitude in risk for cervical cancer) – insan papilloma virüsü (HPV) tip 16, 18, 31, 33, 35, 39, 45, 51, 52, 56, 58, 59 (enfeksiyon ile birlikte) (Not: İnsanlar için karsinojen olarak sınıflandırılan HPV tipleri, rahim ağzı (serviks) kanseri riski büyüklük sırasına göre
  • Human T-cell lymphotropic virus type I (HTLV-1) (infection with) – insan T hücresi lenfotropik virüs tip 1 (HTLV-1) (enfeksiyon ile
  • Ionizing radiation (all types) – iyonize radyasyon (her tip) 
  • Iron and steel founding (workplace exposure) – demir ve çelik kurucu (iş yerinde maruz kalma) 
  • Isopropyl alcohol manufacture using strong acids – izopropil alkol, güçlü asitler kullanılarak imal edilir
  • Kaposi sarcoma herpesvirus (KSHV), also known as human herpesvirus 8 (HHV-8) (infection with) – insan herpesvirüs 8 (HHV-8) olarak da bilinen kaposi sarkomu herpes virüsü (KSHV) (enfeksiyon ile) 
  • Leather dust – deri tozu
  • Lindane – lindan 
  • Magenta production – macenta üretimi
  • Melphalan – melfalan
  • Methoxsalen (8-methoxypsoralen) plus ultraviolet A radiation, also known as PUVA – metoksalen (8-metoksipüralen) artı ultraviyole A ışını, ayrıca PUVA olarak da bilinir
  • 4,4′-Methylenebis(chloroaniline) (MOCA) – 4,4′-Metilenbis (kloroanilin) (MOCA) 
  • Mineral oils, untreated or mildly treated – Mineral yağlar, işlenmemiş veya hafifçe işlenmiş 
  • MOPP and other combined chemotherapy including alkylating agents – MOPP ve alkilleyici maddeler de dahil olmak üzere diğer kombine kemoterapi 
  • 2-Naphthylamine – 2-Naftilamin 
  • Neutron radiation – Nötron radyasyonu 
  • Nickel compounds – Nikel bileşikleri
  • N’-Nitrosonornicotine (NNN) and 4-(N-Nitrosomethylamino)-1-(3-pyridyl)-1-butanone (NNK) – N’-Nitrosonornikotin (NNN) ve 4- (N-Nitrosomethylamino) -1- (3-pyridyl) -l-butanone (NNK)
  • Opisthorchis viverrini (infection with), also known as the Southeast Asian liver fluke – Opisthorchis viverrini (enfeksiyon ile), aynı zamanda Güneydoğu Asya karaciğer kurdu olarak da bilinir
  • Outdoor air pollution (and the particulate matter in it) – Dış hava kirliliği (ve içerisindeki partiküler madde)
  • Painter (workplace exposure as a) – boyacılık (olarak işyerinde maruz kalma)
  • 3,4,5,3′,4′-Pentachlorobiphenyl (PCB-126) 
  • 2,3,4,7,8-Pentachlorodibenzofuran 
  • Phenacetin (and mixtures containing it) – fenasetin (ve karışımları içeren karışımlar) 
  • Phosphorus-32, as phosphate – fosfor-32, fosfat olarak 
  • Plutonium – plütonyum 
  • Polychlorinated biphenyls (PCBs), dioxin-like – dioksin benzeri poliklorlu bifeniller
  • Processed meat (consumption of) – işlenmiş et (tüketim)
  • Radioiodines, including iodine-131 – radyoiyodinler, iyot-131 dahil
  • Radionuclides, alpha-particle-emitting – radyonüklidler, alfa parçacık yayan
  • Radionuclides, beta-particle-emitting – radyonüklidler, beta partikül yayan
  • Radium-224 and its decay products – Radyum-224 ve bozunma ürünleri
  • Radium-226 and its decay products – Radyum-226 ve bozunma ürünleri
  • Radium-228 and its decay products – Radyum-228 ve bozunma ürünleri
  • Radon-222 and its decay products – Radyum-222 ve bozunma ürünleri
  • Rubber manufacturing industry – kauçuk imalat sanayi 
  • Salted fish (Chinese-style) – tuzlu balık (Çin usulü)
  • Schistosoma haematobium (infection with) – şistozoma hematobium (enfeksiyon ile)
  • Semustine (methyl-CCNU) – semustin (metil-CCNU)
  • Shale oils – şist yağları
  • Silica dust, crystalline, in the form of quartz or cristobalite – silika tozu, kristal, kuvartz veya kristobalit şeklinde
  • Solar radiation – güneş radyasyonu
  • Soot (as found in workplace exposure of chimney sweeps) – Kurum (baca artıklarının iş yerinde bulunması gibi)
  • Sulfur mustard – kükürt hardal
  • 2,3,7,8-Tetrachlorodibenzo-para-dioxin 
  • Thiotepa
  • Thorium-232 and its decay products – Toryum-232 ve bozunma/çürüme ürünleri
  • Tobacco, smokeless – tütün, dumansız
  • Tobacco smoke, secondhand – sigara pasif içicilik 
  • Tobacco smoking – sigara (her türlü tütün ve tütün ürünü) 
  • ortho-Toluidine – orto-Toluidin 
  • Treosulfan – treosülfan
  • Trichloroethylene – trikloroetilen
  • Ultraviolet (UV) radiation, including UVA, UVB, and UVC rays – UVA, UVB ve UVC ışınlarını da içeren ultraviyole (UV) ışınım 
  • Vinyl chloride – vinil klorür
  • Wood dust – tahta tozu 
  • X- and Gamma-radiation – X ve Gama radyasyonu

Grup 2A: İnsanlar İçin Muhtemelen / Büyük İhtimalle Karsinojen

  • Acrylamide
  • Adriamycin (doxorubicin)
  • Androgenic (anabolic) steroids
  • Art glass, glass containers, and press ware (manufacture of)
  • Azacitidine
  • Biomass fuel (primarily wood), emissions from household combustion
  • Bischloroethyl nitrosourea (BCNU), also known as carmustine
  • Captafol
  • Carbon electrode manufacture
  • Chloral
  • Chloral hydrate
  • Chloramphenicol
  • alpha-Chlorinated toluenes (benzal chloride, benzotrichloride, benzyl chloride) and benzoyl chloride (combined exposures) 
  • 1-(2-Chloroethyl)-3-cyclohexyl-1-nitrosourea (CCNU)
  • 4-Chloro-ortho-toluidine
  • Chlorozotocin
  • Cisplatin
  • Cobalt metal with tungsten carbide 
  • Creosotes 
  • Cyclopenta[cd]pyrene 
  • DDT (4,4′-Dichlorodiphenyltrichloroethane) 
  • Diazinon
  • Dibenz[a,j]acridine
  • Dibenz[a,h]anthracene
  • Dibenzo[a,l]pyrene
  • Dichloromethane (methylene chloride)
  • Diethyl sulfate
  • Dimethylcarbamoyl chloride
  • 1,2-Dimethylhydrazine
  • Dimethyl sulfate
  • Epichlorohydrin
  • Ethyl carbamate (urethane)
  • Ethylene dibromide
  • N-Ethyl-N-nitrosourea
  • Frying, emissions from high-temperature
  • Glycidol
  • Glyphosate
  • Hairdresser or barber (workplace exposure as) – kuaförlük veya berberlik (meslek olarak)
  • Human papillomavirus (HPV) type 68 (infection with)
  • Indium phosphide 
  • IQ (2-Amino-3-methylimidazo[4,5-f]quinoline) 
  • Lead compounds, inorganic – kurşun bileşikleri, inorganik 
  • Malaria (caused by infection with Plasmodium falciparum) – sıtma 
  • Malathion
  • Merkel cell polyomavirus (MCV) 
  • 5-Methoxypsoralen
  • Methyl methanesulfonate
  • N-Methyl-N´-nitro-N-nitrosoguanidine (MNNG)
  • N-Methyl-N-nitrosourea
  • Nitrate or nitrite (ingested) under conditions that result in endogenous nitrosation
  • 6-Nitrochrysene 
  • Nitrogen mustard
  • 1-Nitropyrene
  • N-Nitrosodiethylamine
  • N-Nitrosodimethylamine
  • 2-Nitrotoluene
  • Non-arsenical insecticides (workplace exposures in spraying and application of) 
  • Petroleum refining (workplace exposures in) 
  • Pioglitazone
  • Polybrominated biphenyls (PBBs)
  • Procarbazine hydrochloride
  • 1,3-Propane sultone
  • Red meat (consumption of) – yoğun kırmızı et tüketimi
  • Silicon carbide whiskers
  • Styrene-7,8-oxide
  • Teniposide
  • Tetrachloroethylene (perchloroethylene) 
  • Tetrafluoroethylene 
  • Trichloroethylene 
  • 1,2,3-Trichloropropane 
  • Tris(2,3-dibromopropyl) phosphate 
  • Very hot beverages (above 65 degrees Celsius) – çok sıcak içecekler (65 derecenin üstü)
  • Vinyl bromide

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ AZİZ SANCAR – Sigara dumanı kanserojeni benzo[a]pirenin neden olduğu DNA hasarının insan genomu çapında onarım haritası https://www.pnas.org/doi/full/10.1073/pnas.1706021114

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Dalış Yapanlarda Orta Kulak Barotravması

Barotravma

Barotravma, çevredeki gaz veya sıvı ile havalandırılmamış vücut boşluğu (örneğin sinüsler, akciğerler) veya bir doku düzlemi arasında giderilmeyen basınç farkından kaynaklanan fiziksel doku hasarıdır.

Hasar, sıkıştırıcı/genişletici kuvvetler ve kesme nedeniyle oluşur ve dokuların aşırı gerilmesine yol açar.

Barotravma genellikle sinüs yaralanmasına veya orta kulak yaralanmasına neden olur, ancak yüz yaralanması, diş yaralanması, gastrointestinal (GI) rüptürü, pnömotoraks, pulmoner hemoraji, mediastinal ve subkutan amfizeme de neden olabilir.

Pulmoner dokudaki yırtıklar gazın dolaşıma girmesine izin verebilir. Bu, uzak bölgelerde dolaşımın emboli şeklinde tıkanmasına neden olur veya normal organ fonksiyonunu engeller.

Orta Kulak Barotravması

Orta kulak barotravması, dalış (scuba) veya uçuş sırasında orta kulaktaki hava boşluğundaki basıncın eşitlenememesi sonucu orta kulakta sıvı ve kan birikmesi veya kulak zarının yırtılmasıdır.

Orta Kulak Barotravması Gelişimi

Timpanik boşluktaki hava basıncı —orta kulaktaki hava dolu boşluk— çevredeki ortamın basıncıyla eşitlenmelidir.

Östaki borusu boğazı timpanik boşluğa bağlar ve basınç eşitlemesi gerektiğinde gaz için geçiş sağlar. Bu eşitleme normalde çok az çabayla veya hiç çaba sarf etmeden gerçekleşir. Yutma veya esneme gibi çeşitli manevralar bu süreci kolaylaştırabilir.

Östaki borusundaki bir tıkanıklık, özellikle basıncın hızla değiştiği iniş sırasında eşitlemenin sağlanamamasına yol açabilir.

Timpanik boşluktaki basınç, çevreleyen dokunun basıncından düşükse, bu dengesizlik orta kulak boşluğunda göreceli bir vakuma neden olur. Dokunun şişmesine, kulak zarının içe doğru şişmesine, sıvı sızmasına ve yırtılmış damarların kanamasına neden olur.

Belirli bir noktada eşitlemeye yönelik aktif bir girişim boşuna olacaktır ve güçlü bir Valsalva manevrası iç kulağa zarar verebilir. Sonunda kulak zarı yırtılabilir; bu, Orta Kulak Barotravması ile ilişkili ağrıyı hafifletebilir, ancak mümkünse kaçınılması gereken bir sonuçtur.

Orta Kulak Barotravması gelişimine katkıda bulunabilecek faktörler arasında soğuk algınlığı, alerjiler veya iltihaplanmalar bulunur — şişmeye neden olabilen ve östaki borularını tıkayabilen durumlar. Kötü dengeleme teknikleri veya çok hızlı iniş de Orta Kulak Barotravması gelişimine katkıda bulunabilir.

İniş sırasında orta kulak basıncını dengeleyemeyen dalgıçlar önce kulaklarında rahatsızlık hissederler (tıkalı kulaklar) iniş devam ettikçe bu şiddetli ağrıya dönüşebilir.

Daha fazla inmek sadece kulak ağrısını şiddetlendirir ve bunu kısa süre sonra orta kulakta seröz sıvı birikmesi ve kanama izler.

Daha fazla inmeyle kulak zarı yırtılabilir ve ağrıyı hafifletebilir; bu yırtılma baş dönmesine, işitme kaybına ve enfeksiyona neden olabilir.

Orta Kulak Barotravması Durumunda

Dalış sırasında:  İniş sırasında kulak rahatsızlığı hissettiğinizde, inmeyi bırakmalı ve eşitlemeyi denemelisiniz. Gerekirse, eşitlemeyi sağlamak için yavaşça birkaç metre yükselin. Eşitleme sağlanamazsa, dalışı güvenli bir şekilde sonlandırmalısınız.

İlk yardım:  Dalıştan sonra kulaklarınızda doluluk hissettiğinizde, daha fazla dalmaktan kaçının. Burun tıkanıklığı giderici sprey veya damla kullanımı burun mukozasının ve östaki borusu mukozasının şişmesini azaltacaktır, bu da östaki borusunun açılmasına ve orta kulaktaki sıvının boşaltılmasına yardımcı olabilir.

Kulağınıza damla damlatmayın.

Tedavi:  Kulak kanalından sıvı veya kan akıntısı varsa veya kulak ağrısı ve doluluk birkaç saatten uzun sürerse bir doktor değerlendirmesi isteyin.

İç kulak barotravmasının bir belirtisi olabilecek vertigo ve baş dönmesi varsa acil bir değerlendirme almalısınız.

Dalıştan sonra şiddetli vertigo ve mide bulantısı acil tıbbi bakım gerektirir.

Orta Kulak Barotravması Sonrası Dalış İçin Uygunluk Muayenesi

Orta kulak baro travma şüphesi olan dalgıcın muayenesi öncesinde dalış yaptığı ve sorun yaşadığı zamana ait ayrıntılı bilgi alınmalıdır.

Aşağıdaki sorular ve yanıtları hem tedavi için hem de dalgıcın tekrar bir orta kulak barotravması geçirmesinin önüne geçmek için önemlidir.

  • Ortam sıcaklığı, deniz koşulları, dalışın derinliği ve süresi neydi?
  • Dalış profiline göre semptomlar ne zaman başladı (inişte, dipte, çıkışta veya yüzeye çıktıktan sonra)?
  • Göğüs ağrısı, nefes darlığı, hemoptizi, baş ağrısı, burun kanaması, kulak çınlaması, baş dönmesi, mide bulantısı, kusma veya yönelim bozukluğu var mıydı?
  • Dalgıç kulaklarını ‘temizlemekte’ zorluk çekti mi?
  • Valsalva manevrası gerekli miydi?
  • Dalgıç çıkışta nefesini tuttuğunu hatırlıyor mu?
  • Önceki herhangi bir URI, sinüs enfeksiyonu, burun akıntısı, kulak ağrısı, alerji, astım veya göğüs ağrısı var mıydı?
  • Daha önce burun polipi, astım, KOAH, işitme kaybı öyküsü var mıydı?
  • Dalgıç burun veya ağız dekonjestanları kullanıyor muydu?
  • Dalgıç bronkodilatör veya sistemik steroid kullanıyor muydu? 

Yaralanmanın iyileştiğine ve östaki borusunun çalıştığına hekim karar verirse dalışa geri dönüş düşünülebilir.

Orta Kulak Barotravması, sonrası uçuş ve dalış kısıtlamalarını yönlendirmede yararlı olan modifiye Teed sınıflandırması kullanılarak derecelendirilebilir.

Orta kulak barotravması için Modifiye Teed sınıflandırması 
Sınıflandırma Otoskopik bulgularDalış için tahmini dönüş  
0. SınıfNormal timpanik membran Yedi ila 10 gün (tam çözünürlük)
1. Sınıf Timpanik membran eritemli/iltihaplı 
3. SınıfTimpanik membranın brüt kanamasıAltı hafta (kanın yeniden emilimi)
4. SınıfOrta kulakta yaygın serbest kan ve timpanik membranın (hemotimpana) arkasında kabarcıklar görülebilir
5. Sınıf Timpanik membranın delinmesiÜç ay (iyileşmiş perforasyon) 

Orta Kulak Barotravması Önleme

  • Burun ve boğazınızı etkileyen bir enfeksiyon veya alerjiniz varsa dalış yapmayın.
    • Zorunlu iseniz işyeri hekiminizin yada KBB hekiminizin onayı ile fenilefrin veya oksimetazolin burun damlaları veya burun spreyi gibi bir dekonjestan dalışa başlamadan 60 dakika önce kullanabilirsiniz.
  • Sıkışıklık veya soğukta dalış yapmayın.
  • Dalışınızda inişinizi yavaş gerçekleştirin. Birkaç denemeden sonra eşitlemeyi başaramazsanız, haftanın geri kalanında dalış yapmanızı engelleyebilecek önemli yaralanmaları önlemek için dalışı güvenli bir şekilde sonlandırın.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Kanser Enerjisini Sizden Alıyor

Evet aynen de öyle…

Kanser hücrelerinin canlılığı ve büyümesi için ENERJİ gereklidir.

Bölünme yeteneği çok hızı olan kanser hücreleri normal hücrelerden çok daha yüksek miktarda enerji tüketirler.

Ve kanser hücresi ihtyacı olan enerjiyi temin etmek için kendine yollar bulmaya çalışırken sizin tercihleriniz işini kolaylaştırıyor veya zorlaştırıyor…

Warburg Etkisi:  Oksijen varlığında dahi glikozun emilimini sağlayan ve laktat üretimi yolu ile hücrenin çoğalmasını iyileştirerek ve enerjinin verimli şekilde üretilmesi sağlayarak kanserleşen hücreyi desteklemektir.

Kanser hücreleri oksijen varlığına bakmadan glikozu kullanarak sürekli enerji üretirler.

Bu da demektir ki…

Glikoz alımını azaltır – kısıtlarsanız kanser hücre beslenmesinin bir mekanizmasını – kaynağını önlemiş olursunuz.

Glikoz

  • Şekerden
  • Nişastadan
  • Früktozdan

Mutlak uzak durmalısınız.

Kanser hücresinin enerji elde etmek için başka yolları var mı?

Maalesef var.. tabi ki daha zorlu ve kısıtlı yollar.

Buraya dikkat edelim.

Boston College’da biyoloji, genetik ve biyokimya (Özellikle kanser biyolojisi üzerine araştırmaları olan) alanında çalışan Amerikalı Profesör Dr. Thomas N. Seyfried (d. 1946) hemen her konuşmasında söylediği şu cümleye kulak verelim

Kanser hücreleri enerji ihtiyacını fermantasyon ile giderir

Burada da dikkat edilmesi gereken husus fermantasyon dur.

Sözlerine devam ediyor ve…

Kanserden korunmak istiyorsanız ana fermantasyon yakıt kaynağı olan Glikoz ve Glutamin’i kesmelisiniz.

İlk olarak glikozdan bahsetmiş ve kısıtlamaya gitmiştik. Lakin şimdi ciddi bir sorunumuz ortaya çıktı. Profesör Dr. Thomas N. Seyfried Glikoz ve Glutamin diyor.

Glutamin, insanlarda en bol bulunan amino asittir ve dolaşımda 0,4 ila 1,0 mM arasında değişir. 

İşte burada çok daha hassas mekanizmaların varlığına dikkatinizi çekmeliyim.

Glikoz ve glutamin arasında güçlü bir sinerjik etkileşim vardır. Ve birbirlerinin yokluğunda ayrı ayrı hücresel enerji oluşumuna katkı sağlayarak ortamda gerekli enerji (ATP) mevcudiyetini sağlarlar.

Tıbbi Bilgi: Glikoz yoksunluğu geliştiğinde; Glutamin, glutaminoliz yolunda oksijenin varlığında veya yokluğunda mitokondriyal substrat düzeyinde fosforile edilerek enerji elde edilir.

Glutaminden zengin Et, süt ürünleri, yumurta ve balık hayvansal, baklagiller, fındık ve soya gibi bitkisel protein kaynakları olup yaşamsal ihtiyaçları karşıladıkları için elzemdirler.

Bu durumda Glutamin alımını engelemek yerine kanser hücresinin glutamini enerjiye dönüştürmesini engellemek hedef olmalıdır.

Bu noktada kişinin beslenme ve davranış ile glutamin metabolizmasına bir dahli olamayacağı için, enerji metabolizması için sadece glikoz alımını kısıtlaması yeterli olacaktır.

Tabi ki antioksidasyon başta olmak üzere kansere karşı alınacak pek çok önlem daha var.

Diğer yazılarımızda o konulara da değineceğiz.

Profesör Dr. Thomas N. Seyfried konuşmasını ilk ağızdan dinlemek isteyenler aşağıdaki linki tıklayabilirler…

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️Amino Asit ve Glikoz Fermentasyonu Fare ve İnsan Malign Glioma Hücrelerinde ATP İçeriğini Korur https://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/17590914.2024.2422268

⭐️⭐️ Warburg Etkisi: Kanser Hücrelerine Nasıl Fayda Sağlar? https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC4783224/

⭐️⭐️ Warburg Etkisi https://www.sciencedirect.com/topics/biochemistry-genetics-and-molecular-biology/warburg-effecthttps://www.sciencedirect.com/topics/biochemistry-genetics-and-molecular-biology/warburg-effect

⭐️⭐️ Warburg Etkisi Hakkında Yeni Netlik https://www.cancer.gov/research/key-initiatives/ras/news-events/dialogue-blog/2021/vander-heiden-warburg-effect

⭐️⭐️ Kanser Tedavisinde Glutamin Metabolizmasını Hedefleme https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC5746034/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Kalp ve Damarlarınız İçin Alıç Sirkesi

Alıç Sirkesi Nasıl Kullanılmalı?

Nasıl kullanırsanız yararlı olur?

Alıç sirkesini bir bardak su içerisine bir (1) yemek kaşığı koyduktan sonra günde bir kez içmeniz yeterli

Alıç Sirkesinin Faydaları Neler?

  • Hipertansiyonu olanlarda tansiyonu düşürür.
  • Kanda pıhtılaşmayı önleyici etkilidir.
  • Trigliserit ve Kolesterol düşürmede olumlu etkileri vardır.
  • Kalsiyum plaklarını önlemede olumlu etkileri vardır.
  • Kalp kaslarını kuvvetlendirir.hastalıklarında çok eskiden ilaç olarak kullanılmış olup; kalp kaslarını güçlendirir.
  • Damarların elastikiyetini arttırır. Damar tıkanıklığı ve sertliğinde olumlu etkileri vardır.
  • Ana kan damarlarını genişleterek oksijen geçişini artırarak nörolojik hastalıklara karşı etkilidir.
  • Tip-2 diyabette olumlu etkileri vardır.
  • Erkek cinsel fonksiyon bozukluğunda olumlu yönde etkilidir
  • Kadınlarda idrar yolu enfeksiyonunun sık sebeplerinden E.coli, Psöudomanas bakteri enfeksiyonlarında tedaviye takviye edici etkilidir.
  • Candida mantar enfeksiyonlarında tedaviye takviye edici etkilidir.
  • Flavonoid antioksidanların zengin olması sebebi ile hücresel gençliğine ve bağışıklığa katkı verir.
  • Rahim ve sindirim sistemi kaslarını gevşetir.

Sirkelerin Şahı – Alıç Sirkesi

Alıç meyvesi, anti-inflamatuar, antioksidan ve bağışıklık düzenleyici etkileri olan, sağlığa faydalı çeşitli biyolojik özellikleri bulunan eski çağlardan beri bilinen yabani ve tıbbi bir bitkidir. 

Sirkeler, karbonhidrat kaynaklarının alkollü ve daha sonraki asetik fermantasyonundan üretilen sıvı ürünlerdir.

Birçok kültürde ilaç olarak kullanılmışlardır ve düzenli olarak tüketildiğinde faydalı sağlık etkileri sağladıkları bildirilmiştir.

Bu tür faydalar, sirkede bulunan ve farmakolojik etkilerine katkıda bulunan çeşitli polifenol, mikro besin ve diğer biyoaktif bileşiklerden kaynaklanmaktadır; bunların arasında antimikrobiyal, antidiyabetik, antioksidan, antiobezite ve antihipertansif etkiler bulunur.

Dünya çapında siyah sirke, pirinç sirkesi, balzamik sirke ve beyaz şarap sirkesi gibi birçok sirke türü vardır.

Tüm bu sirkeler farklı ham maddeler, maya sujları ve fermantasyon prosedürleri kullanılarak üretilir, böylece onlara kendilerine özgü tatlar ve lezzetler verir.

Sirkedeki ana uçucu bileşik, sirkeye güçlü, ekşi aromasını ve lezzetini veren asetik asittir. Sirkede bulunan diğer uçucu bileşikler çoğunlukla alkoller, asitler, esterler, aldehitler ve ketonlardır. 

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Bağışıklık Tepkilerine Odaklanarak Sağlıkta Alıç Sirkesi https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/38931223/

⭐️⭐️ Yeni Bir Alternatif Besin Kaynağı Alıç Sirkesi: Protein, Glikoz ve GLP-1 ile Nasıl Etkileşime Girer https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC11243100/

⭐️⭐️ Bağışıklık Tepkilerine Odaklanarak Sağlıkta Alıç Sirkesi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC11206889/

⭐️⭐️ Alıç ve Ekstraktlarının Ateroskleroz Üzerindeki Rolü ve Mekanizmaları: Bir İnceleme https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC7047282/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Fırçalamak Çürüğe Engel Değil

Dişlerinizin beyazlığı parlaklığı ile ilgili reklam bombardımanı uzun yıllardır sürüyor.

Gülen yüzler bembeyaz parlayan dişler neşeli insanlar, açık tonlarda kıyafetler giymiş güzel kadınlar yakışıklı erkekler ve hep de güneşli bir ortamda fırçalanan dişler…

Reklamlar birbirinin benzer şekilde böyle iken hiç dikkat ettiniz ve kendinize sordunuz mu? ”Çevremde niçin reklamlardaki parlayan dişlere sahip insanlar yok denecek kadar az..?”

Gerçek hayatta neler oluyor? Gelin bir inceleyelim hatta önce incelenmişlere bir bakalım

İngilterede bir kısım araştırmacı konuyu ele almışlar.

İngiliz Diş Hekimliği Dergisi – British Dental Journal’ de yayınlanan çalışmada;

Haziran 2015’ten Eylül 2016’ya kadar futbol, rugby, bisiklet, kürek ve jimnastik de sporlarında da katılımcı olmak üzere 11 spor dalından 352 elit ve profesyonel sporcuya ağız sağlığı taraması gerçekleştiriyorlar. 344 sporcu ile de anketlerini tamamlıyorlar.

Elde edilen sonuçlarda;

  • Tamamı sigara içmiyor ve sağlıklı bir diyet uyguluyormuş.
  • % 49.1’ inde tedavi edilmemiş diş çürüğü olduğu ve diş eti iltihabı erken bulgularının büyük çoğunluğunda çürüğe eşlik ettiğ tespit edimiş.
  • % 32’ si ağız – diş sorunlarının antrenman ve performanslarını olumsuz etkilediğini bildirmiş.
  • % 94’ ü dişlerini günde iki defa fırçalıyormuş.
  • % 44’ ü diş ipi kullanıyor ve diş hekimlerine düzenli kontrol oluyormuş.
  • % 87’ si düzenli olarak spor içecekleri içiyormuş
  • % 59’ u enerji barları kullanıyormuş.
  • % 70’ i de enerji jelleri kullanıyormuş.

Bu sporcuları yaşadıkları, ingiliz toplumu, % 75 dişlerini fırçalama ve %21 diş ipi kullanma alışkanlığı olduğu verisi lle karşılaştırdığımızda, çalışmaya dahil edilen sporcuların ağız ve diş bakımlarının daha iyi olduğunu söyleyebiliriz.

Hani diş fırçalamak, diş ipi kullanımı ağız diş sağlığı için yeterliydi..!!

Demektir ki.. Yeterli değil. Peki neden diş sorunları oluşuyor devam edelim.

Araştırmanın başı olan Julie Gallagher (UCL Eastman Diş Enstitüsü Ağız Sağlığı ve Performans Merkezi) sporcuların ağız – diş sağlığı sorunlarının sebebini şekerden çok zengin spor içecekleri, enerji jel ve barları kullanmaları kaynaklı olduğu sonucuna vardıklarını açıklamış…

Açıklamada; Spor içeceklerindeki yüksek miktardaki şekerin diş çürükleri ihtimalini arttıracağını, ağız içinde meydana gelen yüksek asiditenin de dişlerde aşınmayı hızlandıracağını aynı zamanda sporcuların aşırı efor sırasında tükrük salgısındaki ve bağışıklık sistemindeki değişikliklerin de bu olumsuzlukları arttırmasının muhtemel olduğu sonucuna varmışlar.

Diş etlerinde yerleşen bakterilerin sporcunun kanına geçerek atletik performanslarını olumsuz etkileyebileceğine de dikkat çekmişler.

Buraya kadar ki bulgular dikkat çekici olup ŞEKER VÜCUDUMUZA ZARARLI gerçeğini tekrar doğrulamış oluyor.

Şeker Sağlığa Zararlıdır

Çalışmaları ve elde ettikleri sonuçlar tamam güzel…

Ekstra florürlü ağız çalkalama sıvılarının kullanılmasını ve diş hekimlerinin daha düzenli ziyaret edilmesini tavsiye ediyorlar” (The Telegraph 23. Ağustos 2019.Aşırı zindelik dişleri çürütüyor, yeni bir araştırma buldu),

Bu kadar bilgiden sonra halen diş macunu kulanmak isteyenler…Takdir ve vücut sizin

Sonuç olarak diş fırçalamak yeterli değil…

Ağız ve diş sağlığım için ne yapmalıyım

  1. Şeker ve şekerli gıdalardan uzak durun
  2. Reklamlara kanmayın – hatta her daim televizyonunuzu kapalı tutun
  3. Dişlerinizi ve diş etlerinizi sabah ve akşam diş fırçası ile macunsuz fırçalayın
  4. Diş ipi ile dişerinizin arasını her gece temizleyin
  5. 1/3 bardak suya 1 çay kaşığı tuz ve 1 çay kaşığı karbonat koyup karıştırarak eritin. Mümkünse günde üç kez değilse her diş fırçalama sonrası 2 dk dan az olmamak üzere gargara yapın.
  6. Kronik hastalığı olanlar hekimlerinden hastalığına özel ağız bakım tavsiyeleri almalıdır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Elit ve profesyonel sporcular tarafından bildirilen ağız sağlığıyla ilgili davranışlar https://www.nature.com/articles/s41415-019-0617-8

⭐️⭐️ Aşırı zindelik dişleri çürütüyor, yeni bir araştırma buldu https://www.telegraph.co.uk/science/2019/08/23/extreme-fitness-rots-teeth-new-study-finds/?WT.mc_

⭐️⭐️ Tezgah üstü ağız gargarası kullanımı ve prediyabet/diyabet riski https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S1089860317301532https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S1089860317301532https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S1089860317301532

⭐️⭐️ Daha düşük erozyonlu diş aşınmasıyla ilişkili duyarsızlaştırıcı ve/veya anti-erosif diş macunlarının kimyasal ve fiziksel faktörleri https://www.nature.com/articles/s41598-017-18154-8

⭐️⭐️ Şeker Tüketimi ve Çocukluktan Ergenliğe Diş Çürüklerindeki Değişimler https://journals.sagepub.com/doi/abs/10.1177/0022034515625907

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla