Hatice öğretmen o gün sınıfa her zamankinden biraz daha heyecanlı girmişti. Elinde ne kitap vardı ne de defter. Sadece yüzünde gizemli bir gülümseme…
Sınıfa girer girmez tahtaya büyük harflerle tek bir kelime yazdı:
“SAĞLIK”
Tibet hemen parmak kaldırdı.
— “Bugün sınav mı var öğretmenim?”
Sınıf hafifçe güldü.
Hatice öğretmen başını iki yana salladı.
— “Hayır Tibet, bugün sınav yok. Ama belki de şimdiye kadar yaptığımız en ilginç derse başlayacağız.”
Elif öne doğru eğildi.
— “Deney mi yapacağız?”
— “Deneyden de öte,” dedi Hatice öğretmen. “Bir yolculuk yapacağız.”
Asya kaşlarını çattı.
— “Otobüsle mi?”
— “Hayır,” dedi Hatice öğretmen gülerek. “Kendi vücudumuzun içine.”
Sınıf bir anda sessizleşti.
Defne Ebrar fısıldadı:
— “Nasıl yani… küçülecek miyiz?”
Hatice öğretmen cevap vermeden önce sınıfın arka sıralarından bir el havaya kalktı. Nilda’ydı.
— “Öğretmenim, ben dün belgeselde bir şey izledim. İnsanların iki böbreği varmış. Ama tek böbrekle yaşayanlar da varmış. Bu nasıl oluyor?”
İşte o anda Hatice öğretmenin beklediği soru gelmişti.
— “Harika bir soru Nilda,” dedi. “Aslında ben de bugün tam bunu konuşmak istiyordum.”
Mercan hemen atıldı:
— “İki tane varsa biri yedek mi?”
Çınar güldü.
— “Telefon gibi mi yani?”
Mehmet Atlas ciddi bir sesle sordu:
— “Tek böbreği olanlar daha çabuk yorulur mu?”
Eylül parmak kaldırdı.
— “Ya biri zarar görürse ne oluyor?”
Sorular arka arkaya geliyordu.
Mila:
— “Böbrekler ne işe yarıyor ki?”
Kıvanç:
— “İdrarla mı ilgili?”
Yaman:
— “Spor yapanların böbreği daha mı güçlü?”
Defne Yaz merakla sordu:
— “Böbreklerimizi hissedebilir miyiz?”
Ela K:
— “Onlar kalbe yakın mı?”
Ela Y:
— “Bir böbrek diğerinden daha mı önemli?”
Aziz elini kaldırdı:
— “Hayvanların da böbreği var mı?”
Can gülümsedi:
— “Robotların böbreği olsaydı ne yapardı?”
Atlas:
— “Böbrek bağışı nasıl oluyor?”
Ali:
— “Benim böbreğim küçük mü büyük mü?”
Zehra:
— “Böbreklerimiz kirlenir mi?”
Ege en sona sakladığı soruyu patlattı:
— “Böbreklerimiz konuşabilse bize ne derdi?”
Sınıf kahkahaya boğuldu.
Hatice öğretmen ellerini kaldırarak sessizliği sağladı.
— “Gördüğüm kadarıyla bugün sadece anlatmam yetmeyecek.”
Tahtaya doğru yürüdü ve çantasından küçük, eski görünümlü bir düdük çıkardı.
— “Size birini çağıracağım.”
Tibet şaşkınlıkla fısıldadı:
— “Gerçekten biri mi?”
— “Evet,” dedi Hatice öğretmen. “Onu eskiden beri tanırım.”
Düdüğü dudaklarına götürdü ve tek bir kez üfledi.
FİİİŞŞŞ…
Sınıfta önce hafif bir rüzgâr esti. Sonra ışıklar titredi. Tahtanın önünde minik bir parlak nokta belirdi.
Nilda’nın gözleri büyüdü.
— “Öğretmenim… bu normal mi?”
Parlak nokta giderek büyüdü, döndü, döndü ve sonunda bir insan şekline dönüştü.
Mor bir cübbe, yıldızlı bir şapka, burnunun ucunda yuvarlak gözlükler…
— “Merhaba genç bilim gezginleri!” dedi adam. “Ben Sihirli Profesör Vitalius.”
Sınıf aynı anda:
— “VAAAUU!”
Mercan yerinden fırladı.
— “Gerçek mi bu?”
Profesör göz kırptı.
— “Gerçekten daha gerçek.”
Hatice öğretmen gülümsedi.
— “Profesör, öğrencilerim böbreklerimiz hakkında çok meraklı.”
Profesör ellerini ovuşturdu.
— “O halde onları doğrudan böbreklerin yanına götürelim.”
Çınar yutkundu.
— “Ama… içimize girecek miyiz?”
— “Minicik olacağız,” dedi profesör. “Bir kan hücresi kadar.”
Mila heyecanla sordu:
— “Acır mı?”
— “Hayır,” dedi profesör. “Sadece şaşırtır.”
Sihirli Profesör asasını yere vurdu.
TİNG!
Bir anda sınıf dönmeye başladı. Duvarlar uzaklaştı. Masalar büyüdü. Öğrenciler küçüldükçe küçüldü.
Eylül bağırdı:
— “Ben kalemimden daha küçüğüm!”
Kıvanç gülüyordu.
— “Ayakkabım dağ gibi!”
Ve bir anda kendilerini sıcak, kırmızımsı bir tünelin içinde buldular.
— “Hoş geldiniz,” dedi profesör. “Burası bir damar.”
Zehra merakla etrafına baktı.
— “Burası sürekli mi hareket ediyor?”
— “Evet,” dedi profesör. “Kan durmaz.”
Ali bir hücreye dokundu.
— “Bu canlı mı?”
— “Canlı ve çok çalışkan,” dedi profesör.
Atlas sordu:
— “Peki böbrekler nerede?”
Profesör gülümsedi.
— “Az kaldı. Ama önce bir şey fark etmenizi istiyorum.”
Ege düşündü.
— “Her şey düzenli… kimse çarpmıyor.”
— “Çünkü vücut bir şehir gibidir,” dedi profesör. “Ve böbrekler… bu şehrin temizlik tesisleridir.”
Nilda heyecanlandı.
— “Yani çöpleri mi topluyorlar?”
— “Aynen öyle,” dedi profesör.
Ve o anda karşılarında iki büyük, fasulye şeklinde yapı belirdi.
Tibet hayranlıkla fısıldadı:
— “İşte… böbrekler.”
Profesör konuştu:
— “Neden iki tane olduklarını öğrenmek üzeresiniz.”
Bölüm burada yavaşça sona ererken, öğrencilerin hepsi aynı anda düşündü:
“Ya biri olmasaydı?
İki büyük, fasulye şeklindeki yapı tüm ihtişamıyla karşılarında duruyordu.
Mercan ilk konuşan oldu.
— “Ama bunlar hiç fasulyeye benzemiyor ki.”
Profesör Vitalius gülümsedi.
— “Dışarıdan bakınca benzer derler ama yakından bakınca her böbrek, milyonlarca küçük fabrikanın birleşimidir.”
Çınar öne doğru eğildi.
— “Fabrika mı?”
— “Evet,” dedi profesör. “Ve her fabrikanın adı nefron.”
Ela K hemen sordu:
— “Nefron kaç tane?”
Profesör asasını havada döndürdü, rakamlar belirdi.
— “Her böbrekte yaklaşık bir milyon tane.”
Sınıf aynı anda:
— “BİR MİLYON?!”
Mehmet Atlas kaşlarını kaldırdı.
— “İki böbrekte iki milyon mu?”
— “Aynen öyle,” dedi profesör. “İşte bu yüzden böbrekler bir ekip gibidir.”
Nilda merakla yaklaştı.
— “Peki ne yapıyor bu nefronlar?”
Profesör parmağını şıklattı ve aniden kendilerini dev bir nefronun içinde buldular.
— “Hoş geldiniz,” dedi. “Burası bir kan süzme hattı.”
Zehra etrafa bakındı.
— “Her yer kırmızı!”
— “Çünkü kan buradan geçer,” dedi profesör. “Ve böbrekler, kanı temizler.”
Ali hemen sordu:
— “Kirli kan mı oluyor yani?”
— “Evet,” dedi profesör. “Ama çamur gibi değil. Fazla su, fazla tuz, atık maddeler…”
Ege düşünceli bir sesle konuştu:
— “Yani vücut çöplerini ayırıyor.”
— “Bravo,” dedi profesör. “Ayrıca işe yarayanları geri gönderiyor.”
Atlas şaşırdı.
— “Geri mi gönderiyor?”
— “Tabii,” dedi profesör. “İyi şeyleri çöpe atmak olmaz.”
Mila gülerek:
— “Annem gibi!”
Sınıf güldü.
Kıvanç bir sıvının akışını izliyordu.
— “Peki bu atıklar nereye gidiyor?”
— “İdrara dönüşür,” dedi profesör.
Defne Yaz kaşlarını çattı.
— “Yani idrar… çöptür?”
— “Atıktır,” dedi profesör nazikçe. “Ama utanılacak bir şey değil. Temizliktir.”
Ela Y hemen ekledi:
— “O yüzden su içmek önemli, değil mi?”
— “Çok önemli,” dedi profesör. “Su olmazsa temizlik zorlaşır.”
Aziz söz aldı:
— “Peki neden iki böbrek var?”
Profesör ciddileşti.
— “İşte asıl soru bu.”
Asasını yere vurdu.
Bir anda görüntü değişti. Öğrenciler kendilerini bir fabrika kontrol odasında buldu.
— “Şimdi düşünün,” dedi profesör. “Bu şehirde temizlik hiç durmamalı. Gece, gündüz, spor yaparken, uyurken…”
Can araya girdi:
— “Tek fabrika yetmez mi?”
— “Bazen yetmez,” dedi profesör. “Çünkü vücut sürprizlerle doludur.”
Yaman hemen sordu:
— “Mesela?”
— “Hastalık,” dedi profesör. “Kaza. Doğuştan farklılıklar.”
Tibet heyecanla:
— “Yani biri bozulursa diğeri çalışmaya devam ediyor!”
— “Evet,” dedi profesör. “Ama önemli bir nokta var.”
Nilda dikkatle dinliyordu.
— “Nedir?”
— “İki böbrek demek, iki kat rahatlık demektir. Ama tek böbrek, tek başına da işin büyük kısmını yapabilir.”
Sınıf şaşkınlıkla birbirine baktı.
Eylül sordu:
— “Nasıl yani? Yorulmaz mı?”
— “Başta biraz zorlanır,” dedi profesör. “Ama sonra güçlenir.”
Mercan heyecanlandı.
— “Kas gibi mi?”
— “Aynen öyle,” dedi profesör. “Tek böbrek zamanla büyür ve daha fazla çalışır.”
Atlas düşünceliydi.
— “Yani tek böbreği olan biri normal yaşayabilir mi?”
— “Kesinlikle,” dedi profesör. “Spor yapabilir, okula gidebilir, oyun oynayabilir.”
Mehmet Atlas rahatladı.
— “Oh!”
Zehra çekinerek sordu:
— “Peki dikkat etmesi gereken şeyler var mı?”
— “Var,” dedi profesör. “Ama bu herkes için geçerli.”
Ela K hemen sıraladı:
— “Su içmek!”
Ela Y:
— “Sağlıklı beslenmek!”
Aziz:
— “Zararlı şeylerden uzak durmak!”
Profesör alkışladı.
— “Mükemmel.”
Ege kafasını kaşıdı.
— “Peki insanlar neden böbrek bağışlıyor?”
Profesör derin bir nefes aldı.
— “Çünkü bazen bir böbrek çalışamaz. İşte o zaman başka birinin yardımı gerekir.”
Sınıf sessizleşti.
Mila fısıldadı:
— “Bir parçamı başkasına vermek…”
— “Çok büyük bir iyilik,” dedi profesör. “Ve mümkün.”
Ali şaşkındı.
— “Canım acır mı?”
— “Doktorlar çok dikkatli çalışır,” dedi profesör. “Ama en önemlisi, bu bir gönül işidir.”
Çınar ciddi bir sesle:
— “Yani iki böbrek, paylaşmak için de var.”
Profesör gülümsedi.
— “Ne güzel söyledin.”
Tam o anda bir alarm sesi duyuldu.
DİİİT! DİİİT!
— “Ne oluyor?” diye bağırdı Defne Ebrar.
Profesör kaşlarını çattı.
— “Bir nefron aşırı çalışıyor.”
Tibet heyecanlandı.
— “Yardım edebilir miyiz?”
— “Elbette,” dedi profesör. “Ama önce şunu anlamalısınız.”
Asasını kaldırdı.
— “Böbrekler sadece temizlik yapmaz. Dengeyi sağlar.”
Eylül merakla:
— “Hangi denge?”
— “Su dengesi, tuz dengesi, hatta kan basıncı.”
Kıvanç şaşırdı.
— “Böbrekler tansiyonu mu etkiliyor?”
— “Evet,” dedi profesör. “Sessiz ama güçlüdürler.”
Yaman gülümsedi.
— “Süper kahraman gibi.”
— “Aynen,” dedi profesör. “Ama pelerinleri yok.”
Sınıf güldü.
Alarm sustu. Her şey normale döndü.
Profesör öğrencilere baktı.
— “Şimdi söyleyin bakalım. Böbrekler neden iki tane?”
Tibet:
— “Yedek olsun diye.”
Nilda:
— “Ama aynı zamanda takım oldukları için.”
Mercan:
— “Biri yorulunca diğeri destek olsun diye.”
Ege:
— “Paylaşmak için.”
Profesör başını salladı.
— “Hepsi doğru.”
Asasını indirdi.
— “Ama daha bitmedi.”
Bir anda ortam karardı.
— “Şimdi,” dedi profesör, “böbrekler iyi çalışmazsa ne olur, onu göreceğiz.”
Sınıf heyecanla birbirine baktı.
Ortam bir anda karardı.
Ama bu karanlık gece gibi değildi. Daha çok… bulanık, dengesiz ve huzursuzdu.
Eylül ürpererek konuştu:
— “Burası neden böyle?”
Profesör Vitalius’ın sesi yankılandı.
— “Çünkü denge bozulduğunda vücut kendini iyi hissetmez.”
Bir anda etraflarında akan sıvılar hızlandı. Bazıları taşmış, bazılarıysa neredeyse durmuştu.
Zehra telaşlandı.
— “Her şey çok karışık!”
— “Evet,” dedi profesör. “Şu an böbrekler görevini tam yapamıyor.”
Tibet hemen sordu:
— “Neden yapamıyorlar?”
Profesör asasını kaldırdı ve havada üç kelime belirdi:
AZ SU – FAZLA TUZ – DİKKATSİZLİK
Mercan gözlerini büyüttü.
— “Yani… yeterince su içmezsek mi?”
— “Sadece o değil,” dedi profesör. “Ama en önemlilerinden biri.”
Bir alarm sesi daha duyuldu.
DİNNN! DİNNN!
Bu sefer ses daha derindi.
Ela K kulaklarını kapattı.
— “Bu alarm çok rahatsız edici!”
— “Aynen,” dedi profesör. “Vücut da böyle hisseder.”
Birden bire kendilerini bir kontrol panelinin önünde buldular. Panelde göstergeler vardı:
- Su seviyesi
- Tuz oranı
- Atık miktarı
Hepsi ya çok yukarıda ya da çok aşağıdaydı.
Ali parmağıyla işaret etti.
— “Bu su göstergesi neredeyse sıfır!”
— “Çünkü bu vücut yeterince su almamış,” dedi profesör.
Ege düşündü.
— “Yani kişi susadığını hissetse bile geç mi kalmış olabilir?”
Profesör başını salladı.
— “Bazen evet.”
Nilda endişeyle sordu:
— “Peki böbrekler ne yapıyor böyle durumlarda?”
— “Ellerinden geleni,” dedi profesör. “Ama yalnız kalınca zorlanırlar.”
Tam o anda bir böbreğin içinden gelen yorgun bir ses duydular.
— “Biraz… destek?”
Mila irkildi.
— “Böbrek mi konuştu?”
— “Simgesel olarak,” dedi profesör gülümseyerek. “Ama anlattığı şey gerçek.”
Kıvanç ileri atıldı.
— “Ne istiyor?”
— “Su,” dedi profesör. “Denge.”
Yaman kaşlarını çattı.
— “Peki ya hiç gelmezse?”
Profesör sessizleşti.
— “O zaman sorunlar başlar.”
Asasını salladı.
Bir sahne değişti.
Şimdi kendilerini yorgun bir vücudun içinde bulmuşlardı. Her şey ağır ilerliyordu.
Defne Yaz etrafına baktı.
— “Herkes yavaş.”
— “Çünkü kan temizlenemiyor,” dedi profesör.
Mehmet Atlas fark etti:
— “Atıklar hâlâ dolaşıyor.”
— “Evet,” dedi profesör. “Ve bu da baş ağrısı, halsizlik, mide bulantısı yapabilir.”
Zehra ürperdi.
— “Yani hasta gibi hissettirir.”
— “Aynen öyle.”
Ela Y merakla sordu:
— “Bu hemen mi olur?”
— “Hayır,” dedi profesör. “Vücut sabırlıdır. Önce uyarır.”
Tam o anda küçük sarı ışıklar yanıp sönmeye başladı.
— “İşte uyarılar,” dedi profesör.
— “Susuzluk, koyu renk idrar, yorgunluk…”
Aziz başını salladı.
— “Ben bazen okulda su içmeyi unutuyorum.”
Can hemen ekledi:
— “Ben de oyuna dalınca.”
Profesör onları dikkatle süzdü.
— “İşte böbrekleriniz de o zaman der ki: ‘Hey! Buradayız!’”
Atlas sordu:
— “Peki tuz?”
Bir anda panelde tuz göstergesi kırmızıya döndü.
— “Fazla tuz,” dedi profesör, “böbrekleri daha çok çalıştırır.”
Eylül şaşırdı.
— “Ama tuzsuz da tatsız.”
Profesör güldü.
— “Denge dedik ya.”
Birden ortam sallandı.
Mercan bağırdı:
— “Ne oluyor?”
— “Kan basıncı yükseliyor,” dedi profesör.
Kıvanç gözlerini büyüttü.
— “Tansiyon!”
— “Evet,” dedi profesör. “Böbrekler bunu da kontrol eder.”
Tibet düşünceliydi.
— “Yani böbrekler sadece temizlikçi değil.”
— “Doğru,” dedi profesör. “Aynı zamanda denge bekçisi.”
Mila yavaşça sordu:
— “Tek böbreği olan biri için bu daha mı zor?”
Profesör durdu, onlara döndü.
— “Daha dikkatli olmak gerekir. Ama imkânsız değil.”
Ali rahatladı.
— “Yani tek böbrekli biri de sağlıklı olabilir.”
— “Evet,” dedi profesör. “Ama vücudunu dinlemeyi öğrenmelidir.”
Tam o anda küçük bir nefron yanlarına yaklaştı. Yorgun görünüyordu.
— “Biz çalışırız,” dedi, “ama destek isteriz.”
Defne Ebrar duygulandı.
— “Çok çalışıyorlar.”
— “Hem de hiç durmadan,” dedi profesör.
Ege gülümsedi.
— “Uyurken bile.”
— “Evet,” dedi profesör. “Böbreklerin tatili yok.”
Yaman ciddi bir sesle sordu:
— “Peki böbrekler tamamen durursa?”
Sınıf sessizleşti.
Profesör yavaşça konuştu.
— “O zaman dışarıdan yardım gerekir.”
Zehra fısıldadı:
— “Diyaliz.”
Profesör başını salladı.
— “Evet. Bir makine böbreğin yaptığı işi yapmaya çalışır.”
Ela K düşündü.
— “Ama gerçek böbrek gibi olamaz.”
— “Henüz değil,” dedi profesör. “O yüzden onları korumak çok önemli.”
Birden ortam tekrar aydınlandı. Alarmlar sustu. Göstergeler yavaş yavaş normale döndü.
— “Ne oldu?” diye sordu Can.
Profesör gülümsedi.
— “Bir bardak su içildi.”
Sınıf güldü.
Mercan ellerini çırptı.
— “Bu kadar etkili mi?”
— “Bazen evet,” dedi profesör. “Küçük alışkanlıklar büyük fark yaratır.”
Tibet kararlı bir sesle:
— “Ben artık çantama su koyacağım.”
Nilda ekledi:
— “Ben de hatırlatacağım.”
Atlas:
— “Takım olacağız.”
Profesör gözlüklerinin üzerinden baktı.
— “İşte vücudun istediği de bu.”
Asasını kaldırdı.
— “Ama yolculuğumuz bitmedi.”
Bir kapı belirdi. Kapının üzerinde yazıyordu:
“BİRLİKTE ÇALIŞAN ORGANLAR”
Eylül heyecanlandı.
— “Başka kimler var?”
Profesör kapıyı araladı.
— “Kalp, akciğer, karaciğer… Hepsi böbreklerle konuşur.”
Mila hayranlıkla:
— “Vücut kocaman bir ekip.”
— “Ve herkesin rolü var,” dedi profesör.
Kapı açıldı.
— “Hazır mısınız?” diye sordu.
Sınıf hep bir ağızdan bağırdı:
— “HAZIRIZ!”
Organlar Konseyi – Vücut Nasıl Takım Olur?**
Kapı yavaşça açıldı.
İçeriden sıcak, ritmik bir “dup–dup, dup–dup” sesi geliyordu.
Eylül elini göğsüne koydu.
— “Bu… kalp sesi!”
Profesör Vitalius başını salladı.
— “Evet. Organlar Konseyi’ne hoş geldiniz.”
Öğrenciler devasa, yuvarlak bir salona girdiler. Salonun ortasında büyük bir masa vardı. Masanın etrafında… organlar oturuyordu.
Kalp, güçlü ve düzenli atıyordu.
Akciğerler yumuşakça şişip iniyordu.
Karaciğer sakin ve ağırbaşlıydı.
Mide hafif gurulduyordu.
Ve köşede… böbrekler, sessiz ama dikkatliydi.
Mila hayranlıkla fısıldadı:
— “Hepsi burada…”
Kalp konuştu. Sesi tok ve kararlıydı.
— “Toplantıyı açıyorum.”
Sınıf aynı anda:
— “VAAAU!”
Çınar elini kaldırdı.
— “Kalp gerçekten konuşuyor mu?”
Profesör gülümsedi.
— “Bu bir anlatım. Ama söyledikleri tamamen gerçek.”
Kalp devam etti:
— “Bugün denge konusu var.”
Böbreklerden biri söze girdi.
— “Su ve tuz dengesi yine zorlandı.”
Akciğerler hafifçe iç çekti.
— “O sırada nefes de hızlandı.”
Defne Ebrar şaşkındı.
— “Yani birbirinizi mi haberdar ediyorsunuz?”
Karaciğer ağır bir sesle konuştu.
— “Her zaman.”
Ege merakla sordu:
— “Peki biri sorun yaşarsa ne oluyor?”
Kalp cevapladı.
— “Hepimiz etkileniyoruz.”
Tibet hemen atıldı.
— “Mesela böbrekler yavaşlarsa?”
Kalp ciddi bir tonla:
— “Ben daha hızlı çalışmak zorunda kalırım.”
Kıvanç şaşırdı.
— “Neden?”
— “Çünkü kanın temizlenmesi gecikir,” dedi kalp.
— “Ben de daha çok pompalamak zorunda kalırım.”
Zehra kaşlarını çattı.
— “Yani yorulursun.”
Kalp başını salladı.
— “Evet.”
Akciğerler söze girdi.
— “Biz de daha çok nefes alıp vermek zorunda kalırız.”
Yaman düşündü.
— “Hepsi zincir gibi.”
— “Bravo,” dedi profesör.
— “Vücut bir zincirdir. Bir halka zayıflarsa, hepsi hisseder.”
Ela Y çekinerek sordu:
— “Peki böbrekler kalpten ne ister?”
Böbrekler konuştu.
— “Dengeli kan basıncı.”
Ela K hemen sordu:
— “Kalp ne ister?”
Kalp cevapladı.
— “Temiz kan.”
Mila gülümsedi.
— “Karşılıklı.”
Karaciğer söze girdi.
— “Ben de zararlı maddeleri parçalarım ama atıkları böbreklere gönderirim.”
Can şaşkındı.
— “Yani böbrekler herkesin işini tamamlıyor.”
— “Evet,” dedi profesör.
— “Sessiz ama vazgeçilmez.”
Atlas parmak kaldırdı.
— “Tek böbreği olan birinde bu konsey nasıl çalışıyor?”
Salon sessizleşti.
Böbreklerden biri cevapladı.
— “Daha dikkatli.”
Diğeri ekledi.
— “Ama çalışır.”
Nilda rahatladı.
— “Yani diğer organlar da destek olur.”
— “Kesinlikle,” dedi kalp.
— “Biz takımız.”
Defne Yaz merakla sordu:
— “Peki çocuklar bu takıma nasıl yardım eder?”
Profesör gülümsedi.
— “Güzel soru.”
Kalp saymaya başladı:
— “Su içerek.”
Akciğerler:
— “Temiz hava alarak.”
Karaciğer:
— “Zararlı şeylerden uzak durarak.”
Mide guruldadı.
— “Dengeli beslenerek.”
Böbrekler birlikte konuştu:
— “Ve bizi dinleyerek.”
Aziz başını salladı.
— “Yani vücudu önemseyerek.”
— “Aynen,” dedi profesör.
Ege gülümsedi.
— “Vücutla arkadaş olmak gibi.”
Kalp güçlü bir şekilde attı.
— “Toplantı bitmiştir.”
Bir gong sesi duyuldu.
Organlar tek tek ışığa dönüştü.
Mila biraz hüzünlüydü.
— “Gitmelerini istemedim.”
Profesör elini omzuna koydu.
— “Onlar hep sizinle.”
Bir kapı daha belirdi.
Kapının üzerinde yazıyordu:
“SEÇİMLER VE SONUÇLAR”
Tibet heyecanlandı.
— “Bu biraz ciddi duruyor.”
Profesör gülümsedi.
— “Evet. Ama çok önemli.”
Kapı açıldı.
İçeride iki yol vardı.
Biri parlak ve düzenliydi.
Diğeri karışık ve karanlıktı.
Zehra fısıldadı:
— “Hangisi?”
Profesör döndü.
— “Hangisi olacağını siz belirlersiniz.”
Öğrenciler birbirine baktı.
— “Bir sonraki bölümde,” dedi profesör,
— “seçimlerin vücutta neler yarattığını yaşayacaksınız.”
Sınıf aynı anda yutkundu.
İki yolun önünde durmuşlardı.
Biri aydınlık, tertipli ve sakin görünüyordu.
Diğeri karmaşık, gürültülü ve biraz da yorucuydu.
Ela K fısıldadı:
— “İkisi de gerçek mi?”
Profesör Vitalius başını salladı.
— “İkisi de birer olasılık.”
Tibet kaşlarını kaldırdı.
— “Yani aynı kişinin iki farklı günü mü?”
— “Aynen öyle,” dedi profesör.
Eylül heyecanlandı.
— “Hangisini seçeceğiz?”
Profesör gülümsedi.
— “İkisini de yaşayacağız.”
Asasını yere vurdu.
TİNG!
Öğrenciler bir anda ikiye ayrıldı. Ama garip olan şuydu:
Herkes kendinin iki kopyasını gördü.
Mila gözlerini kocaman açtı.
— “Ben… ben varım!”
Can gülmeye başladı.
— “İkizlendik!”
Profesör konuştu:
— “Şimdi bir gün boyunca seçimlerin vücutta neler yaptığını göreceğiz.”
1. YOL: DİKKATLİ GÜN
Bu yoldaki grup güne yavaş ve huzurlu başladı.
Ege esnedi.
— “Uyandım ama kendimi iyi hissediyorum.”
Böbrekler fısıldadı:
— “Güzel bir başlangıç.”
Ali bir bardak su içti.
Panelde su göstergesi yeşile döndü.
Zehra gülümsedi.
— “Bu kadar basit mi?”
— “Bazen evet,” dedi profesör.
Kahvaltı geldi.
Dengeli, renkli ve yeterliydi.
Mide mutlu bir ses çıkardı.
— “Teşekkürler.”
Böbrekler rahatladı.
— “Tuz dengesi yerinde.”
Okul zamanı geldi.
Mila defterine odaklandı.
— “Kafam açık.”
Kalp düzenli atıyordu.
Akciğerler sakin nefes alıyordu.
2. YOL: DİKKATSİZ GÜN
Diğer yolda işler pek öyle değildi.
Tibet uykulu uyandı.
— “Geç yattım…”
Su içilmedi.
Panelde su göstergesi sarıya döndü.
Böbrekler endişelendi.
— “Biraz kuruyuz.”
Kahvaltı hızlı geçti.
Tuzlu, hazır ve aceleydi.
Karaciğer homurdandı.
— “Bu biraz ağır.”
Böbrekler daha hızlı çalışmaya başladı.
Eylül huzursuzdu.
— “Nedense başım ağrıyor.”
ÖĞLE VAKTİ
Dikkatli günde çocuklar su içti.
Mercan şişesini kaldırdı.
— “Hatırlatıcı işe yarıyor.”
Böbrekler sevinçle konuştu.
— “Oh!”
Dikkatsiz günde ise oyun ağır bastı.
Aziz:
— “Sonra içerim.”
Ama sonra gelmedi.
Panelde alarm yandı.
DİİT!
— “Bu alarm ne?” diye sordu Defne Yaz.
— “Yorgunluk,” dedi profesör.
AKŞAM SAATLERİ
Dikkatli günde çocuklar hareket etti.
Yürüyüş, oyun, kahkaha…
Kalp güçlüydü.
— “Ritim güzel.”
Dikkatsiz günde ekran süresi uzadı.
Akciğerler iç çekti.
— “Hareket az.”
Böbrekler yoruldu.
— “Atık birikiyor.”
Mila iki kendisine birden baktı.
— “Aradaki fark çok belli.”
GECE
Dikkatli günde erken uyku vardı.
Vücut fısıldadı:
— “Onarım zamanı.”
Böbrekler sakinleşti.
— “Temizliğe devam.”
Dikkatsiz günde geç saatlere kadar uyanıklık sürdü.
Kalp hızlandı.
Akciğerler düzensiz nefes aldı.
Böbrekler zorlandı.
— “Dinlenemedik.”
SABAH KARŞILAŞMASI
İki gün bitti.
İki grup tekrar birleşti.
Tibet düşündü.
— “Aynı kişi, ama çok farklı his.”
Nilda ekledi.
— “Ve hepsi küçük seçimler.”
Profesör gülümsedi.
— “İşte asıl ders bu.”
Zehra kararlıydı.
— “Ben dikkatli günü seçerim.”
Can güldü.
— “Ben de.”
Ege ekledi.
— “Böbrekler için.”
Böbrekler birlikte konuştu.
— “Teşekkür ederiz.”
Bir kapı daha belirdi.
Kapının üzerinde yazıyordu:
“SORU ZAMANI”
Ela Y heyecanlandı.
— “Sorularımız var!”
Profesör güldü.
— “Biliyorum.”
Kapı açıldı.
— “Şimdi,” dedi profesör,
— “en merak ettiklerinizi soracaksınız.”
Öğrenciler birbirine baktı.
Parmaklar havaya kalktı.
Kapı tamamen açıldığında içerisi sessizdi.
Ama bu sessizlik boş değildi.
Dikkatli, bekleyen bir sessizlikti.
Ortada yuvarlak bir platform vardı. Platformun üzerinde iki böbrek duruyordu.
Işıklar yumuşaktı. Ortam güven vericiydi.
Profesör Vitalius elini kaldırdı.
— “Şimdi söz sizde.”
Bir anda eller havaya fırladı.
İlk soru: Tibet
Tibet biraz çekinerek konuştu:
— “Böbrekler… siz hiç yoruluyor musunuz?”
Böbreklerden biri gülümsedi.
— “Evet.”
Sınıf bir an durdu.
— “Ama şikâyet etmeyiz,” diye devam etti.
— “Çünkü bu bizim işimiz.”
Mehmet Atlas araya girdi:
— “Peki yorulduğunuzu nasıl anlarız?”
— “Bizi dinlerseniz,” dedi diğer böbrek.
— “Susuzluk, halsizlik, koyu renk idrar… Bunlar bizim mesajlarımızdır.”
Nilda başını salladı.
— “Yani bağırmıyorsunuz, fısıldıyorsunuz.”
— “Harika söyledin,” dediler böbrekler birlikte.
Elif’in Sorusu
Elif kaşlarını çattı.
— “Böbrekler ağrır mı?”
Bir anlık sessizlik oldu.
— “Bazen,” dedi böbreklerden biri.
— “Ama çoğu zaman geç fark edilir.”
Zehra endişelendi.
— “Neden?”
— “Çünkü biz sabırlıyız,” dedi böbrek.
— “Sorunlar büyüyene kadar sessiz kalırız.”
Profesör araya girdi.
— “Bu yüzden küçük işaretler çok önemlidir.”
Asya merakla sordu
— “Herkesin böbreği aynı mı?”
— “Hayır,” dedi böbrekler.
— “Tıpkı parmak izi gibi.”
Mercan şaşırdı.
— “Ama ders kitaplarında hep aynı çiziliyor.”
— “Kolay anlatmak için,” dediler.
— “Gerçekte herkesin vücudu kendine özgüdür.”
Defne Ebrar’ın Sorusu
— “Peki neden bazı insanlar böbrek hastası oluyor?”
Böbrekler ciddileşti.
— “Bazen doğuştan.”
— “Bazen yanlış alışkanlıklar yüzünden.”
— “Bazen de kontrol edilmeden geçen yıllar yüzünden.”
Can hemen sordu:
— “Yani biz şimdi dikkat edersek ileride sorun yaşamaz mıyız?”
— “Büyük ölçüde evet,” dediler.
Nilda’nın Merakı
— “Tek böbreği olan biri bizi üzer mi?”
Böbrekler yumuşak bir sesle cevap verdi.
— “Hayır.”
— “Aksine,” dedi diğeri.
— “Biz o zaman daha da dikkatli çalışırız.”
Mila rahatladı.
— “Yani tek başınıza da güçlü olabiliyorsunuz.”
— “Evet,” dediler.
— “Ama destek görünce daha mutlu oluruz.”
Çınar soruyor
— “En çok neye kızarsınız?”
Böbrekler birbirine baktı.
— “Unutulmaya,” dediler.
— “Su içmenin unutulmasına.”
Sınıf gülümsedi.
Ege şişesini kaldırdı.
— “Mesaj alındı.”
Mehmet Atlas’ın Ciddi Sorusu
— “Ne zaman gerçekten tehlike olur?”
Böbrekler ciddileşti.
— “Uzun süreli ihmalde.”
— “Sürekli susuzlukta.”
— “Aşırı tuzda.”
— “Ve belirtiler görmezden gelindiğinde.”
Ela K fısıldadı:
— “Yani vücut bize haber veriyor.”
— “Her zaman,” dediler böbrekler.
Eylül’ün Merakı
— “Bize en çok ne yardımcı olur?”
Böbrekler sıraladı:
— “Su.”
— “Hareket.”
— “Dengeli beslenme.”
— “Ve sevgi.”
Sınıf güldü.
Ela Y şaşkındı.
— “Sevgi mi?”
— “Evet,” dediler.
— “Vücudunu önemsemek demek.”
Aziz’in Sorusu
— “Hayvanların böbrekleri de bizi dinler mi?”
Profesör güldü.
— “Onlar da aynı kurallara uyar.”
Böbrekler ekledi:
— “Temizlik evrenseldir.”
Ali çekinerek sordu
— “Biz size zarar verir miyiz?”
Böbrekler yumuşakça cevapladı.
— “Bilmeden bazen.”
— “Ama öğrenerek bunu değiştirebilirsiniz.”
Ali başını salladı.
— “O zaman dikkat edeceğim.”
Zehra’nın Son Sorusu
— “Bize bir cümleyle ne söylemek istersiniz?”
Böbrekler durdu.
Sonra birlikte konuştular:
— “Bizi her gün düşünmenize gerek yok.”
— “Ama bizi hiç unutmayın.”
Sınıfta derin bir sessizlik oldu.
Profesör Vitalius öne çıktı.
— “Sorular bitti.”
— “Ama yolculuk bitmedi.”
Bir kapı daha belirdi.
Kapının üzerinde yazıyordu:
“PAYLAŞMA VE UMUT”
Atlas heyecanlandı.
— “Bu bağış meselesi mi?”
Profesör başını salladı.
— “Evet.”
— “Bir sonraki bölümde,” dedi,
— “iyiliğin vücutta nasıl hayat verdiğini göreceksiniz.”
Sınıf hep bir ağızdan:
— “Hazırız!”
Kapı açıldığında içeriye yumuşak bir ışık yayıldı.
Bu ışık ne hastane lambası gibiydi ne de masal diyarı ışığı…
İkisinin tam ortasındaydı.
Sıcak. Güvenli. Umut dolu.
Mila fısıldadı:
— “Burası biraz farklı…”
Profesör Vitalius başını salladı.
— “Çünkü burası bilginin değil, iyiliğin merkezi.”
İlerlediklerinde iki ayrı alan gördüler.
Bir tarafta yorgun ama umutlu bir vücut…
Diğer tarafta sağlıklı, güçlü bir vücut…
Ortalarında ise parlak bir köprü vardı.
Eylül yavaşça sordu:
— “Bu köprü… bağış mı?”
— “Evet,” dedi profesör.
Profesör elini kaldırdı ve görüntüler canlandı.
Yorgun vücudun içinden bir ses geldi.
— “Böbreklerim artık çok yoruldu.”
Zehra’nın gözleri doldu.
— “Çok üzgün…”
— “Ama dinleyin,” dedi profesör.
Sağlıklı vücut konuştu:
— “Benim iki böbreğim var.”
— “Biriyle de yaşayabilirim.”
Sınıf sessizleşti.
Tibet yutkundu.
— “Bu çok büyük bir karar.”
— “Evet,” dedi profesör.
— “Ve kimse zorlanmaz. Bu tamamen gönüllü bir iyilik.”
Işık köprüsü yavaşça parladı.
Bir böbrek, sevgiyle uğurlanıyordu.
Mercan heyecanla sordu:
— “Korkmuyor mu?”
Böbrek gülümsedi.
— “Hayır.”
— “Çünkü biliyorum ki işe yarayacağım.”
Can şaşkındı.
— “Başka bir bedende çalışmak zor değil mi?”
Profesör cevapladı.
— “İlk başta alışma süreci olur.”
— “Ama vücutlar birbirine uyum sağlamayı bilir.”
Böbrek yeni vücuda yerleşti.
Kalp hemen konuştu:
— “Hoş geldin.”
Akciğerler nefes aldı:
— “Birlikte çalışacağız.”
Karaciğer ekledi:
— “Yükü paylaşacağız.”
Böbrek duygulandı.
— “Hazırım.”
Bir anda göstergeler değişmeye başladı.
Atıklar azaldı.
Enerji yükseldi.
Renkler canlandı.
Nilda gülümsedi.
— “İşe yarıyor!”
— “Evet,” dedi profesör.
— “Bir böbrek, bir hayatı değiştirdi.”
Ama hikâye burada bitmedi.
Sağlıklı vücut da izleniyordu.
Ela K endişelendi.
— “Peki veren kişi?”
Profesör hemen cevapladı.
— “O da izlenir, korunur.”
— “Tek böbrek, daha dikkatli ama güçlü şekilde çalışır.”
Böbrek oradan seslendi:
— “Ben iyiyim.”
— “Birlikte başardık.”
Mila gülümsedi.
— “İki taraf da kazanıyor.”
— “Evet,” dedi profesör.
— “İşte buna gerçek paylaşım denir.”
Atlas elini kaldırdı.
— “Herkes bağış yapabilir mi?”
— “Hayır,” dedi profesör.
— “Doktorlar çok dikkatli inceler.”
Mehmet Atlas sordu:
— “Zorunlu mu?”
— “Asla,” dedi profesör.
— “Bu bir tercih.”
Defne Yaz çekinerek:
— “Korkutucu değil mi?”
— “Korku olabilir,” dedi profesör.
— “Ama bilgi korkuyu azaltır.”
Ege düşündü.
— “Bir parçam başkasında yaşamak…”
Profesör gülümsedi.
— “Bu, insanlığın en güzel taraflarından biri.”
Zehra fısıldadı:
— “Birine görünmeden yardım etmek.”
— “Evet,” dedi profesör.
— “İyilik sessizdir.”
Yeni böbrek son kez konuştu:
— “Ben bir organım.”
— “Ama bir umut taşıyorum.”
— “Beni koruyun, bilin, anlatın.”
Sınıfta gözler parladı.
Tibet kararlıydı.
— “Büyüyünce ben de insanlara anlatacağım.”
Nilda ekledi:
— “Korkmamaları için.”
Mercan:
— “Bilgi iyiliktir.”
Profesör başını salladı.
— “İşte bu yüzden buradayız.”
Bir kapı daha belirdi.
Üzerinde yazıyordu:
“GERİ DÖNÜŞ VE HATIRLAMA”
Eylül heyecanlandı.
— “Sınıfa mı dönüyoruz?”
— “Evet,” dedi profesör.
— “Ama artık eskisi gibi değil.”
— “Çünkü siz değişerek dönüyorsunuz.”
Işıklar parladı.
Sınıf bir kez daha döndü.
Bir anda her şey durdu.
Işıklar söndü.
Renkler silindi.
Ve… zil sesi.
Dııırrrnn!
Eylül irkildi.
— “Zil mi?”
Tibet etrafına baktı.
— “Biz… sınıftayız.”
Gerçekten de öyleydi.
Sıralar yerli yerindeydi.
Tahta karşılarındaydı.
Pencerenin önünden sonbahar ışığı süzülüyordu.
Ama bir şey farklıydı.
Herkes sessizdi.
Hatice öğretmen kürsünün önünde duruyordu.
Yanında ise… Sihirli Profesör Vitalius.
Profesör artık daha sade görünüyordu.
Şapkası yoktu.
Asası yoktu.
Ama gözlerindeki bilgelik hâlâ oradaydı.
Hatice öğretmen yumuşak bir sesle konuştu:
— “Hoş geldiniz çocuklar.”
Sınıf aynı anda derin bir nefes aldı.
— “Şimdi,” dedi Hatice öğretmen,
— “bir yolculuk yaptınız.”
— “Ve bu yolculukta sadece böbrekleri değil…”
— “kendinizi de tanıdınız.”
Profesör başını salladı.
— “Ama öğrenmenin en güzel kısmı, onu anlatabilmektir.”
— “O yüzden,” dedi Hatice öğretmen gülümseyerek,
— “şimdi küçük bir tekrar yapacağız.”
— “Ama sınav gibi değil.”
— “Sohbet gibi.”
Sınıfta hafif bir rahatlama oldu.
Tibet ile Başlıyoruz
Hatice öğretmen Tibet’e döndü.
— “Tibet, ilk soruyu sana sorayım.”
— “Böbrekler neden iki tane?”
Tibet düşünmeden cevapladı:
— “Yedek olsun diye değil sadece.”
— “Birlikte çalışıp vücudu daha rahat dengede tutsunlar diye.”
Profesör hemen ekledi:
— “Harika.”
— “Bilmediğiniz bir bilgi ekleyeyim:
İki böbreği olan bir insanın böbrek kapasitesinin neredeyse yarısını bile günlük hayatta kullanmadığını biliyor muydunuz?”
Sınıf şaşkınlıkla baktı.
— “Yani böbrekleriniz,” dedi profesör,
— “size hep fazladan güç bırakır.”
Elif’in Sırası
Hatice öğretmen Elif’e döndü.
— “Elif, böbrekler ağrı konusunda bize ne anlatmıştı?”
Elif ciddiyetle konuştu:
— “Böbrekler genelde hemen ağrımaz.”
— “O yüzden küçük belirtiler önemli.”
Hatice öğretmen başını salladı.
— “Çok doğru.”
Profesör ekledi:
— “İlginç bir bilgi:
Böbreklerde ağrı sinirleri azdır.
Bu yüzden sorunlar bazen geç fark edilir.”
— “Bu da demek oluyor ki,”
— “bedeni dinlemek çok değerlidir.”
Asya Konuşuyor
— “Asya,” dedi Hatice öğretmen,
— “denge dediğimizde neyi kastediyoruz?”
Asya parmaklarını birleştirerek anlattı:
— “Su, tuz ve atıkların doğru oranda olması.”
— “Azı da kötü, fazlası da.”
Profesör gülümsedi.
— “Şunu ekleyeyim:
Böbrekler, vücuttaki kanın tamamını günde yaklaşık 40 kez süzer.”
Sınıftan bir “Vaaav” sesi yükseldi.
Defne Ebrar’ın Yorumu
— “Defne Ebrar,” dedi Hatice öğretmen,
— “böbrekler yorulursa vücutta ne olur?”
Defne Ebrar düşünerek cevapladı:
— “Halsizlik, baş ağrısı, denge bozukluğu…”
— “Ve vücut alarm verir.”
Profesör ekledi:
— “Böbrekler yorulduğunda sadece kendileri değil,
kalp ve beyin de etkilenir.”
— “Çünkü temiz kan herkesin ihtiyacıdır.”
Nilda ve Büyük Farkındalık
Hatice öğretmen Nilda’ya döndü.
— “Nilda, seni en çok etkileyen neydi?”
Nilda biraz durdu.
— “Böbreklerin sessiz olması.”
— “Çok çalışıp hiç şikâyet etmemeleri.”
Profesör yumuşak bir sesle ekledi:
— “İnsan vücudunda en sessiz çalışan organlar,
genelde en hayati olanlardır.”
Sınıfta kısa bir sessizlik oldu.
Mercan’ın Sözleri
— “Mercan,” dedi Hatice öğretmen,
— “alışkanlıkların etkisini nasıl anlatırsın?”
Mercan gülümsedi:
— “Küçük seçimler, büyük fark yaratıyor.”
— “Bir bardak su bile.”
Profesör hemen ekledi:
— “Evet.
Araştırmalar gösteriyor ki,
yeterli su içen çocukların dikkat süresi daha uzun oluyor.”
Mila şaşkınlıkla baktı.
— “Gerçekten mi?”
— “Evet,” dedi profesör.
— “Beyin de temiz kan ister.”
Çınar ve Sorumluluk
Hatice öğretmen Çınar’a döndü.
— “Çınar, böbrekleri korumak kimin sorumluluğu?”
Çınar netti:
— “Bizim.”
— “Doktorlar yardım eder ama ilk iş bizde.”
Profesör onayladı.
— “Doğru.”
— “Doktorlar tamir eder,”
— “ama korumak günlük bir görevdir.”
Mehmet Atlas’ın Ciddi Cevabı
— “Mehmet Atlas,” dedi Hatice öğretmen,
— “tek böbrekle yaşam mümkün mü?”
— “Evet,” dedi Mehmet Atlas.
— “Ama dikkatli olmak şart.”
Profesör ekledi:
— “Dünyada milyonlarca insan tek böbrekle
uzun ve sağlıklı bir hayat sürüyor.”
— “Çünkü vücut uyum sağlamayı bilir.”
Eylül’ün Duygusal Yorumu
— “Eylül,” dedi Hatice öğretmen,
— “bu yolculuk sana ne hissettirdi?”
Eylül içtenlikle konuştu:
— “Vücudumla daha çok arkadaş olmak istedim.”
Profesör gülümsedi.
— “Bu, duyabileceğimiz en güzel cümlelerden biri.”
Mila ve Merak
— “Mila,” dedi Hatice öğretmen,
— “en ilginç bilgi neydi sence?”
— “Böbreklerin geceleri de çalışması.”
Profesör başını salladı.
— “Evet.”
— “Uyurken böbrekler,
gündüzden bile daha dikkatli süzer.”
— “Çünkü vücut kendini onarır.”
Burada Hatice öğretmen sınıfa baktı.
— “Ama henüz herkes konuşmadı.”
Profesör hafifçe gülümsedi:
— “Devamı var.”
Hatice öğretmen sınıfı süzdü.
— “Şimdi,” dedi yumuşak ama net bir sesle,
— “kalan arkadaşlarımızdan da dinleyelim.”
Profesör Vitalius arka sıraya doğru döndü.
— “Çünkü bu hikâye, hepinizin hikâyesi.”
Kıvanç’ın Fark Edişi
Hatice öğretmen Kıvanç’a baktı.
— “Kıvanç, böbreklerle ilgili seni en çok şaşırtan şey neydi?”
Kıvanç biraz düşündü, sonra konuştu:
— “Böbreklerin tansiyonla ilgili olması.”
— “Ben hep kalple alakalı sanıyordum.”
Profesör hemen devreye girdi:
— “Çok kişi öyle sanır.”
— “Ama böbrekler, kanın ne kadar sıvı taşıyacağını ayarlayarak
kalbin işini kolaylaştırır.”
— “Yani kalp güçlü olabilir ama böbrekler dengeyi bozarsa
kalp zorlanır.”
Kıvanç başını salladı.
— “Demek ki görünmeyen işler çok önemli.”
Yaman’ın Güçlü Yorumu
Hatice öğretmen Yaman’a döndü.
— “Yaman, böbrekleri bir kelimeyle anlat desek?”
Yaman hiç düşünmedi:
— “Dayanıklı.”
— “Çünkü hiç durmadan çalışıyorlar.”
Profesör gülümsedi.
— “Harika bir kelime.”
— “Şunu ekleyeyim:
Böbrekler, doğduğunuz günden itibaren
tek bir gün bile tatil yapmaz.”
Sınıfta hafif bir hayranlık sessizliği oldu.
— “Bu yüzden,” dedi profesör,
— “onları yoran değil, destekleyen alışkanlıklar seçmek çok kıymetlidir.”
Defne Yaz ve Denge Kavramı
Hatice öğretmen Defne Yaz’a yöneldi.
— “Defne Yaz, ‘denge’ kelimesi senin için artık ne ifade ediyor?”
Defne Yaz sakin bir sesle konuştu:
— “Her şeyin ortası.”
— “Çok su da değil, hiç su da değil.”
— “Çok tuz da değil, tamamen tuzsuz da değil.”
Hatice öğretmen memnuniyetle gülümsedi.
— “Hayat bilgisi tam olarak budur.”
Profesör ekledi:
— “İlginç bir bilgi daha:
Böbrekler, kandaki mineralleri ayarlarken
kemik sağlığını bile etkiler.”
Ela K şaşırdı.
— “Kemikleri mi?”
— “Evet,” dedi profesör.
— “Çünkü kalsiyum dengesinde de söz sahibidirler.”
Ela K ve Günlük Alışkanlıklar
Hatice öğretmen Ela K’ya döndü.
— “Ela, bugün öğrendiklerinden sonra
yarın sabah farklı yapacağın bir şey var mı?”
Ela K gülümsedi.
— “Uyanır uyanmaz su içmek.”
Sınıftan onaylayan sesler yükseldi.
Profesör ekledi:
— “Gece boyunca böbrekler çalışır ama
vücut susuz kalır.”
— “Sabah içilen ilk su,
böbreklere ‘günaydın’ demek gibidir.”
Ela Y ve Farkındalık
— “Ela Y,” dedi Hatice öğretmen,
— “vücudumuzu dinlemek neden önemli?”
Ela Y düşündü.
— “Çünkü vücut konuşuyor ama bağırmıyor.”
Profesör başını salladı.
— “Evet.”
— “Vücut genelde önce nazikçe uyarır.”
— “Dinlemezsek, sesi yükselir.”
Sınıfta bu cümle uzun süre yankılandı.
Aziz ve Sorumluluk
Hatice öğretmen Aziz’e baktı.
— “Aziz, böbrekler bize ne öğretmiş olabilir?”
Aziz net konuştu:
— “Sorumluluk.”
— “Kimse benim yerime su içemez.”
Profesör gülümsedi.
— “Çok doğru.”
— “Sağlık, başkasına devredilebilen bir şey değildir.”
Can ve Merak
Hatice öğretmen Can’a döndü.
— “Can, en çok hangi sorunun cevabı seni şaşırttı?”
Can biraz gülerek cevapladı:
— “Böbreklerin bizi unutmamıza kızması.”
Sınıf güldü.
Profesör ekledi:
— “Böbrekler duygulanmaz ama
ihmalden etkilenir.”
— “Bu yüzden hatırlanmak isterler.”
Atlas ve Büyük Resim
— “Atlas,” dedi Hatice öğretmen,
— “bu hikâyeden genel olarak ne çıkardın?”
Atlas düşünerek konuştu:
— “Vücut tek tek parçalardan değil,
birlikte çalışan bir sistemden oluşuyor.”
Profesör onayladı.
— “İşte bilimsel bakış açısı.”
— “Bir organı anlamak için
diğerlerini de düşünmek gerekir.”
Ali ve Cesaret
Hatice öğretmen Ali’ye döndü.
— “Ali, başta biraz çekinmiştin.
Şimdi ne hissediyorsun?”
Ali gülümsedi.
— “Daha az korkuyorum.”
— “Çünkü artık neyin neden olduğunu biliyorum.”
Profesör yumuşak bir sesle ekledi:
— “Bilgi, korkunun en güçlü ilacıdır.”
Zehra ve Şefkat
— “Zehra,” dedi Hatice öğretmen,
— “böbrek bağışı bölümünde ne hissettin?”
Zehra gözlerini indirdi.
— “Birine yardım etmenin ne kadar büyük olduğunu.”
— “Ama bunun zorunlu olmadığını da.”
Profesör başını salladı.
— “Evet.”
— “Gerçek iyilik,
özgür iradeyle yapılan iyiliktir.”
Ege ve Sonuç
Hatice öğretmen Ege’ye döndü.
— “Ege, bu dersten sonra çevrene ne anlatırsın?”
Ege kararlıydı.
— “Böbreklerimizi sadece hasta olunca hatırlamamamız gerektiğini.”
— “Her gün.”
Sınıfta derin bir sessizlik oldu.
Hatice Öğretmen’in Altın Kuralları
Hatice öğretmen tahtaya yaklaştı ve yazdı:
BÖBREKLER İÇİN 5 ALTIN KURAL
- Su içmeyi erteleme
- Tuzu abartma
- Hareket et
- Vücudunu dinle
- Bilgiyi paylaş
— “Bunlar sadece böbrekler için değil,” dedi,
— “hayat için.”
Profesörün Son Sürprizi
Profesör Vitalius sınıfın ortasına geçti.
— “Size son bir bilgi bırakıyorum,” dedi.
— “İnsan vücudu, kendine iyi bakıldığında
şaşırtıcı bir iyileşme ve uyum gücüne sahiptir.”
— “Ama bunun için bilgi + alışkanlık + farkındalık gerekir.”
Sonra çocuklara baktı.
— “Bugün siz bunların hepsini kazandınız.”
Işıklar hafifçe parladı.
Profesör geri çekilirken sesi yankılandı:
— “Unutmayın…”
— “Böbrekleriniz konuşmaz.”
— “Ama siz dinlerseniz, her şeyi anlatırlar.”
Ve sonra… yok oldu.
Zil çaldı.
Ama bu sefer kimse hemen kalkmadı.
Herkes biraz düşündü.
Tibet çantasına su şişesini koydu.
Mila arkadaşına gülümsedi.
Nilda defterine bir not düştü:
“Vücudunla arkadaş ol.”
Hatice öğretmen sınıfa baktı.
— “İşte,” dedi,
— “gerçek öğrenme böyle bir şey.”
Ve hikâye burada bitti.
Lakin çocukların yolculuğu… Yeni başlıyordu. 🌱✨
Dr. Mustafa KEBAT
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Sayın okuyucu,
Yukarıda yer alan hikaye firmalarımız Tetkik OSGB – Tetkik Danışmanlık tarafından sosyal sorumluluğumuz olan çocuklarımızı bilgilendirmek, okumaya, çalışmaya, doğal hayata heveslendirmek ülkemize ve geleceğimize yararlı bireyler olabilmelerine katkı sağlamak maksadı ile yayınlanmıştır.
Dr Mustafa KEBAT
Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz. Varsa hatalarımızı bildirmeniz daha faydalı olmamıza desteğiniz bizim için çok değerli.
Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Doğal Yaşayın
Doğal Beslenin
Aklınıza Mukayet Olun
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Dr Mustafa KEBAT
Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

