Zaman zaman, yemek yedikten sonra yaklaşık 1-3 saat içerisinde aşağıdaki şikayetleri yaşıyor musunuz?
- Terleme
- Bulanık görme
- Tükenmişlik hissi
- Konsantre olamama
- Baş ağrısı, baş dönmesi
- Ağır uyku hali, el-kol titremesi
- El ve ayaklarda cansızlık denilen güçsüzlük
Bu durum topumda yaygın olmasına rağmen genellikle çok veya ağır yemek yemeğe yada yemeğin içindekilere bağlanır. Aslında kanda glikoz (şeker) seviyesinin düşmesinden kaynaklanan bir durumdur. Ve bu durumun ana sebebi de son yıllarda çok popüler olan bazı yanlış yeme davranışlarıdır.
Aklınıza şu soru gelebilir daha yeni yemek yemişim kan şekerim yükselmesi gerekirken yemekten 1 (Bir) saat sonra niye düşsün?
Bu sorunuzu vücutta neler olduğunu inceleyerek cevaplayalım.
Yemeğimizi yedik, midemizde ve barsaklarımızda karbonhidratlar amilaz enzimi ile disakkarite kadar parçalanır.
Disakkarit, iki monosakkaritin glikozit bağı ile birleşmesi ile oluşan şekerdir. Monosakkaritler gibi suda çözünürler ve basit şekerlerdir. Maltoz (malt şekeri), sakkaroz (çay şekeri) ve laktoz (süt şekeri) disakkaritlere örnek verilebilir.
Sakkarit kelimesi, “şeker” anlamına gelen Eski Yunanca’da σάκχαρον (sákkharon) kelimesinden gelmektedir.
En son bağırsağımızda geldiğinde “Maltoz, sakkaroz, laktoz” disakkaritleri de ikiye parçalanır ve glikoz olarak emilir ve kana karışır.
Lakin glikozun kanda olması yetmez. Glikozu hücre içine almamız lazım ki, mitokondride enerjiye dönüşsün ve vücudumuz ihtiyacı olan enerjiye ulaşsın.
Glikozun vücuda girmesi ile birlikte pankreasımız insülin salgılar. İnsülin kas hücresinin kapısını (Glut-4) açar, glikoz içeriye girer ve enerjiye dönüşüm döngüsü başlar.
NAD, glikoz ile parçalanan hidrojeni (H) alır, mitokondriye taşır ve burada enerjiyi elde eder.
Normal işleyen sistemin kısa ve basit özeti bu…
Lakin kişide ne Tip-2, ne Tip-1 diyabet olmamasına rağmen yemekten bir süre sonra glikoz aniden düşüyordu.. Çünkü..
Alınan gıdalar çok hızlı sindirildi ve aşırı insülin salgılandı…
Konunun özü bu ve de çok da önemli
Besinler hızlıca sindirildiğinde kana da çok hızlı glikoz geliyor. Pankreas bu durumda ani uyarılarak gereğinden fazla insülin salgılıyor. Bunun sonucu olarak da glikoz çok hızlı hücre içine alınıyor. Tabi ki kandaki şekerde önce 70 mg/dl ardından da kritik sınır olan 55 mg/dl nin altına düşüyor.
Kan şekeri 55 mg/dl nin altına düştüğünde;
- Terleme
- Bulanık görme
- Tükenmişlik hissi
- Konsantre olamama
- Baş ağrısı, baş dönmesi
- Ağır uyku hali, el-kol titremesi
- El ve ayaklarda cansızlık denilen güçsüzlük gibi bulguların hepsi veya bir kısmı görüldüğü gibi aynı zamanda açlık da hissedilir.
Acıkınca bir daha yediğimizde yine hızlı sindirilir ve bbu döngü devam eder. Tabi ki kana gelen glikozun enerjiye çevrilemeyen kısmı yağa dönüşür ve kilo alırız.
Burada merak edilecek önemli bir husus da hangi gıdaların hızlı sindirileceğidir❓❓❓
Tabi ki tahmin ettiğiniz gibi Karbonhidratlar
Yukarıda ”popüler olan bazı yanlış yeme davranışları” yazmıştım. Şimmdii oraya geliyoruz.
Kan şekeri sık düşenlere veya başka bir deyişle bu şikayetleri olanlara ne tavsiye ediliyor❓Popüler diyetlerde de sık duyduğunuz ”AZ AZ YE SIK SIK YE” cümlelerini hatırlayın.
Mantıkları ne; ”sık yersen her şekerin düştüğünde yemiş olursun ve semptomlar görülmez” İnsanlara nasıl zararlı olurum diye kafa yorsanız en iyi sonuç olarak bu cümleye ulaşırsınız.
Kulağınıza hoş gelse de sağlığınız için hiç de hoş değil.
Bu ”AZ AZ YE SIK SIK YE” tavsiyesi kişinin kısa vadede sorununu çözse de tedavi olmadığı gibi her yemek yediğimizde insülin salınımına sebep olduğu için hücrelerin zaman içerisinde insüline duyarsız hale gelmesine ve insülini tanımaz olmasına yol açıyor.
İşte bu duruma İNSULİN DİRENCİ denir. Kendi kendinize neler yaptığınıza bakın.
İnsülin Direnci ile başlayan süreç kişiyi TİP-2 DİYABET’e götürür. Nereden nereye getirdiniz kendinizi.
”AZ AZ YE SIK SIK YE” ile başladığının yanlış beslenme ile insülin direnci gelişti artık glikozu hücreye sokamaz olduğumuz için de şeker hastası oluyoruz.
Yani anlayacağınız Reaktif hipoglisemi var diye ”AZ AZ YE SIK SIK YE” gibi vücudumuza zararlı beslenme şekli uygulanmaz.
Bu güne kadar bilmiyordunuz. Lakin artık biliyorsunuz.
Çözüm olarak ne yapmalısınız? Şimdi de çözümü okuyun..
Yukarıdaki sakıncalı beslenmenin mekanizmasında hızlı sindirilme vardı. Yerine yavaş sindirilen bir besin tüketseydik, hızlı parçalanamayacak kana glikoz hızlı girmeyecek, insülin ani ve çok salınmadığı için de glikoz hücreye hızlı giremeyecek ve kanda glikoz (şeker) düşüklüğü olmayacaktı.
Buradan yola çıktığımızda hızlı sindirilen karbonhidratları azaltıp yavaş sindirilen protein ve sağlıklı yağ tüketimini arttırmak gerekiyor.
Yağ olarak kuyruk yağı, hayvani iç yağ, tereyağı ve zeytinyağı düşünmelisiniz.
Sabahları 2 yemek kaşığı Zeytin yağı + 1/2 tatlı kaşığı Tereyağı karışımını tüketen kisilerde Reaktif hipoglisemi semptomlarının oldukça azaldığı görülmektedir.
Protein olarak ilk akla gelmesi gereken yumurtadır. Yumurtayı beslenmemizde eksik etmememiz gerekiyor, en sağlıklı ve geç sindirilip hızlı insülin salgılatmayan besinlerin başında gelir.
Diğer proteinler; ET,BALIK,TAVUK vb gibi..
Kuru fasulye ,mercimek, nohut, buğday, çavdar vs gibi bakliyat ve hububatlar protein yanında karbonhihidrat içerir ve hızlı sindirilir. Bu sebeple yumurta, et, tavuk, balık önemli.
Meyvelerin %90’dan fazlası karbonhidrat. Bu sebeple çok tüketmemek gerekiyor.
Sebzeler; özellikle yeşil yapraklı ve renkli sebzeler.
- Marul
- Bamya
- Brokoli
- Lahana
- Ispanak
- Semiz otu
- Maydonoz
- Karnabahar
- Taze fasulye vb gibi sebzeleri proteinlerle birlikte almak gerekir.
Süt ve Süt ürünleri şeker içerir ve %3 yağı hariç diğerleri ile aynı etkiyi gösterir. Özellikle sek süt %4.8 şeker içerdiği için uzak durmak gerekir.
Takviye alımını da düşünürsek;
Mitokondri sahibi olmayan hücrelerin glikozu kullanmasnda ve oksidasyonu engellemede ALFA LİPOİK ASİT önemlidir.
Hücre zarlarının oksidasyonu ve elastikiyeti, insülin direnci ve Omega-3/6 dengesi için OMEGA-3 önemlidir.
Tüm hücrelerin oksidasyonunu, pankreastaki Beta hücreleri ve Langerhans adacıklarının oksidasyonunu önlemede GLUTATYON ve RESVERATROL oldukça onemlidir.
İnsülin reseptörlerinin duyarlılığı için VİTAMİN E ve KROM önemlidir. (glut-4)
Besinlerin enerji olarak kullanılması için şart olan, gençliğin sırrı olarak bilinen SIRT6 genlerini aktive eden, glutatyon ile beraber önemli takviyelerden birisi NAD+ dir.NAD yaş ile beraber azalır.
Dr Mustafa KEBAT
Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü
Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.