Aile İçi Sorunların Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Kurallarına Uyumuna Etkisi
İş sağlığı ve güvenliği (İSG), çalışanların fiziksel ve psikolojik bütünlüğünü korumayı amaçlayan bir disiplindir. Ancak, çalışanların iş yerindeki davranışları sadece iş ortamıyla sınırlı değildir; aile yaşamındaki sorunlar da iş performansını ve güvenlik davranışlarını etkileyebilir.
Aile İçi Sorunlar ve Psikososyal Risk Etkenleri
Aile içi sorunlar, özellikle karı-koca arasındaki anlaşmazlıklar; bireyin ruhsal, zihinsel ve duygusal dengesini doğrudan etkileyen temel psikososyal risk faktörleri arasında yer alır.
Modern iş sağlığı ve güvenliği anlayışı, çalışanların yalnızca fiziksel güvenliğini değil aynı zamanda ruhsal bütünlüğünü de koruma altına almayı amaçlar.
Aile içi tartışmalar, boşanma süreçleri, geçimsizlik, ekonomik baskılar ve iletişim sorunları; bireyde stres, kaygı, depresyon ve dikkat eksikliğine neden olabilir.
Bilimsel araştırmalara göre, aile içi huzursuzluk yaşayan çalışanların stres hormonları olan kortizol düzeylerinde belirgin bir artış gözlenmiştir. Bu da çalışanların iş yerindeki dikkat, reaksiyon süresi ve karar verme becerilerini doğrudan olumsuz etkileyerek iş kazası riskini artırır.
Örneğin, 2021 yılında yayınlanan bir çalışma (Çalışma Psikolojisi Dergisi, Cilt 45) aile içi problemler yaşayan bireylerde %34 oranında daha fazla iş kazası bildirimi olduğunu ortaya koymuştur.
Erkek Çalışanlar Üzerindeki Etkiler
Toplumsal rollerin erkeklere yüklediği “ailenin geçimini sağlama” beklentisi, aile içi sorunlar karşısında erkeklerin daha fazla stres yaşamasına neden olabilir. Bu durum, iş yerinde daha saldırgan davranışlara, öfke kontrol bozukluklarına ve iş arkadaşlarıyla iletişim sorunlarına yol açar. İş güvenliği açısından bu, riskli ekipman kullanımı sırasında dikkatsizlik veya kural dışı davranışlar gibi tehlikeli durumları doğurabilir.
Ayrıca erkek çalışanlar, duygusal problemlerini açıkça ifade etme veya destek arama konusunda daha çekingen olabilirler. Bu da psikososyal destek mekanizmalarının devre dışı kalmasına yol açar. İş kazalarının çoğu zaman “kişisel hata” olarak görülmesinin altında yatan nedenlerden biri de budur: Oysa hata, çoğu zaman bastırılmış stresin dışavurumudur.
Kadın Çalışanlar Üzerindeki Etkiler
Kadın çalışanlar, aile içi sorunlardan etkilendiklerinde hem işyerinde hem de evde “çifte yük” altına girerler. Özellikle çocuk bakımı, yaşlı bakımı gibi ek sorumluluklar, zihinsel yorgunluğu artırır. Kadınların daha fazla tükenmişlik ve depresyon belirtisi gösterdiği çalışmalarla ortaya konmuştur (Sağlık Psikolojisi Araştırmaları, 2019). Bu durum, işe geç kalma, görev unutma, tehlike işaretlerini fark edememe gibi davranışlara yol açabilir.
Kadın çalışanlar, duygusal travmalar sonucunda fiziksel belirtiler de yaşayabilirler. Migren, mide problemleri, kas gerginlikleri gibi stres kaynaklı fizyolojik etkiler, iş sırasında dikkat dağınıklığına neden olabilir. Bu tür semptomlar çoğu zaman göz ardı edilir; ancak iş güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluştururlar.
İş Kazası Riski Açısından Değerlendirme
Aile içi sorunların çalışan üzerindeki etkileri genellikle dolaylıdır; fakat sonuçları çok doğrudan ve dramatik olabilir.
Psikososyal yük altındaki çalışanlar:
- Kişisel koruyucu donanımı takmayı unutabilir.
- Talimatlara uymakta isteksiz davranabilir.
- Yetersiz dikkat ve odaklanma nedeniyle makine kullanımı sırasında hata yapabilir.
- Tehlikeli alanlarda bulunma riskini göz ardı edebilir.
İş Güvenliği uzmanları tarafından yürütülen sahada gözlem temelli çalışmalarda, kazaların yaklaşık %20’sinin “kişisel sorunlara bağlı dikkat eksikliği” ile ilişkilendirildiği görülmüştür. Bu oran, deprem ya da yangın gibi olağanüstü durumların neden olduğu kazalardan bile yüksektir.
İş Performansına Etkileri
Aile içi sorunlar yaşayan çalışanlar, iş yerinde performans düşüklüğü, verimsizlik, motivasyon eksikliği ve işe devamsızlık gibi belirtiler gösterebilirler. İşten sık izin alma, hasta raporu kullanımı, kısa süreli ayrılmalar; iş akışını bozmakta, iş bölümü ve üretim verimliliğini olumsuz etkilemektedir.
Bu durum, yalnızca bireysel değil ekip düzeyinde de verimsizliğe yol açar. Özellikle montaj, bakım, üretim gibi ekip çalışmasına dayalı işlerde bir kişinin düşük performansı zincirleme şekilde tüm hattı etkileyebilir. Sonuçta hem üretim süresi uzamakta hem de hata oranı artmaktadır.
İşyeri Ortamında Oluşabilecek Etkiler
Aile içi sıkıntıların iş yerine yansıması sadece bireyin performansıyla sınırlı kalmaz. Bu durum, iş arkadaşlarıyla ilişkilerde bozulmaya, ekip içi çatışmalara, mobbing şüphelerine ve hatta işyeri içi şiddete kadar varabilir.
Çalışma ortamında moral bozukluğu, olumsuz enerji ve iletişim sorunları, diğer çalışanları da dolaylı olarak etkiler. Bu nedenle İş Sağlığı ve Güvenliği profesyonelleri, sadece fiziksel değil aynı zamanda psikososyal ortamı da göz önünde bulundurmalıdır. Yasal mevzuatta yer alan “çalışanların ruhsal ve sosyal iyilik hali” hedefi, bu çerçevede değerlendirilmelidir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Politikaları Açısından Geliştirilebilecek Önlemler
- Psikososyal Risk Değerlendirmesi
İşletmeler, yılda en az bir kez psikososyal risk değerlendirmesi yapmalı; çalışanların ailevi sorunları olup olmadığını anonim yöntemlerle öğrenebilecek anketler ve görüşme sistemleri kurmalıdır. - Kurumsal Destek Mekanizmaları
İşyerinde psikolog, rehberlik servisi ya da sosyal hizmet uzmanı istihdam edilerek bireysel destek sağlanmalıdır. Evlilik danışmanlığı, stres yönetimi ve öfke kontrolü gibi hizmetler sunulabilir. - Esnek Çalışma Saatleri ve İzin Politikaları
Ailevi sorun yaşayan çalışanlar için esnek saat uygulamaları, evden çalışma olanakları ya da kısa süreli özel izin politikaları geliştirilmelidir. - Eğitim Programları
“Aile ve İş Dengesini Koruma”, “İşyerinde Stresle Başa Çıkma” gibi başlıklarla periyodik eğitimler düzenlenmelidir. - Yöneticilere Farkındalık Eğitimi
Orta ve üst düzey yöneticilere, çalışan davranışlarındaki değişimlerin ardındaki psikososyal nedenleri ayırt edebilme ve destek olabilme becerisi kazandırılmalıdır.
Sonuç ve Öneriler
İş kazalarının, meslek hastalıklarının ve iş gücü kayıplarının önlenmesinde, ailevi sorunlar gibi “görünmeyen ama etkili” risk faktörlerinin değerlendirilmesi elzemdir.
Türkiye’deki İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu da (6331 sayılı kanun) kapsamlı bir risk değerlendirmesi yapılmasını ve çalışanların ruhsal durumlarının gözetilmesini şart koşmaktadır. Buna rağmen uygulamada psikososyal risklere gereken önem verilmemektedir.
İşletmelerin sadece teknik güvenlik tedbirlerine değil; çalışanlarının hayat kalitesine, aile ortamına, ruhsal dengelerine de yatırım yapması gerekmektedir. Çünkü sağlıklı bir çalışan, yalnızca kazaları önlemez; aynı zamanda verimli, motive ve işine sadık olur.
Aile içi huzur ile işyeri güvenliği arasındaki bağ, düşündüğümüzden çok daha kuvvetlidir. Bu nedenle iş sağlığı kültürü, sadece işyerinde değil, evde de başlamalıdır.