Örnek Olay Üzerinden İş Kazası Hukuki İncelemesi

Değerli okuyucular,

Bu yazının ilk kısmında; aşağıda sizlerle paylaştığım gerçek bir olaydır. KVKK ve kişilere saygı gereği yer, kişi vb gibi ayrıntıları yazmadım. Çünkü örnek bir iş kazası üzerinden hukuki değerlendirme yapabilmek için İş güvenliği profesyonellerini ilgilendiren hususları yazmak yeterli olacaktır.

Yine bu yazının birinci kısmında, İş Güvenliği Uzmanı yer alsa da idari ve cezai sorumluluk açısından değerlendirmeye dahil etmedim.

İkinci kısmında ise örnek olay kapsamında idari ve ceza sorumluluk açısından İş Güvenliği Uzmanını odak noktaya yerleştirerek değerlendirmeye çalıştım.

Dr. Mustafa KEBAT

Örnek Olayımızın Hikayesi

2023 yılının ortalarında, orta ölçekli bir metal işleme fabrikasında rutin bir iş günü başlamıştı. 35 yaşında ve fabrikada 10 yıldır deneyimli bir operatör olan Ahmet, görev aldığı pres makinesinin bakım ve temizlik işlemlerini yapmak üzere işyerindeki standart prosedürleri takip ediyordu.

Ancak o gün, pres makinesinin koruyucu güvenlik kapağı açık durumdaydı. Ahmet, makinenin sıkışan bölümünü temizlerken dikkatsiz bir anında eli makinenin hareketli kısmına kaptırdı. Olay sonucunda parmağı ciddi şekilde yaralandı; bir parmağı kopma tehlikesi yaşarken aynı zamanda ikinci derece yanık oluştu. Hemen ilk yardım uygulandı ve çalışanın durumu kontrol altına alındı.

Örnek olayımızı öncesi ve sonrasını aşağıda, belgelerle ilişkilendirilmiş şekilde zaman çizelgesi formatında inceleyelim.

Örnek Olayımız – Pres Makinesi İş Kazası
Tarih / SaatOlay / İşlemSorumluBelgeler / Kanıtlar
2023
Gün Başlangıcı
Pres makinesinde günlük üretim ve temizlik görevleri başlarOperatör– Makine günlük kullanım ve bakım talimatları
Kazanın
Gerçekleştiği An
Operatör pres makinesini temizlerken koruyucu güvenlik kapağı açıktır;
Parmağını makinenin sıkışan kısmına kaptırır
Operatör– İlk yardım tutanağı
– Acil müdahale raporu
Kazadan
Hemen Sonra
İşveren olayı SGK’ya bildirirİşveren– SGK İş Kazası Bildirim Formu
– Kazanın fotoğrafları ve makine durumu
Kazadan
Hemen Sonra
İş kazası tutanağı tutulurİşveren– Kaza Tutanağı
– Çalışan ifadeleri ve görgü tanığı beyanları
Olay Sonrası
1–2 Gün İçinde
İş Güvenliği Uzmanı inceleme başlatırİş Güvenliği Uzmanı– Makine bakım ve temizlik prosedürleri
– Risk değerlendirme raporu
– Önceki denetim kayıtları
– Çalışan eğitim kayıtları
Olay Sonrası
1 Hafta İçinde
İş Güvenliği Uzmanı, kazanın nedenlerini analiz eder; riskler ve önleyici tedbirler belirlenirİş Güvenliği Uzmanı– Olay inceleme raporu
– Önleyici tedbir ve eğitim planı
Olay Sonrası
2 Hafta İçinde
Önleyici tedbirler uygulanır:
• Makine temizlik ve bakımda enerji izolasyonu
• Çalışanlara yeniden eğitim
• Denetimlerin sıklaştırılması
İşveren ve
İş Güvenliği Uzmanı
– Yeni prosedürler dokümanı
– Eğitim katılım listeleri
– Güncel denetim planı

İşveren ve Olay Sonrası Uygulamalar

İşveren, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na uygun olarak hemen olayı kayıt altına aldı. Yapılan işlemler şunlardı:

  1. Kaza Tutanağı Tutulması:
    İşveren, kazanın oluştuğu makineyi ve çevresini belgeleyerek, çalışanla yapılan görüşmeleri ve kazanın oluş şekliyle ilgili tüm bilgileri içeren bir kaza tutanağı hazırladı/hazırlattı.
  2. SGK Bildirimi:
    Olay, Sosyal Güvenlik Kurumu’na zamanında bildirildi. SGK kayıtları ve iş kazası formu, çalışanın tazminat ve sağlık haklarının takibi için eksiksiz şekilde dosyalandı.
  3. İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı İncelemesi:
    Fabrikanın İş Güvenliği Uzmanı, olay sonrası derhal inceleme başlattı. Makinenin koruyucu kapağının neden açık kaldığını, operatörün eğitim ve bilgilendirme durumunu, risk değerlendirmesi ve denetim kayıtlarını gözden geçirdi. Uzman, aşağıdaki belgeleri hazırladı ve dosyaladı:
    • Makine bakım ve temizlik prosedürleri
    • İş kazası raporu ve risk analizi sonuçları
    • Çalışan eğitim kayıtları ve önceki denetim raporları

Analiz ve Sonuç

İş Güvenliği Uzmanı’nın incelemesi sonucunda, kazanın oluşumunda birkaç faktörün etkili olduğu belirlendi:

  • Makinenin koruyucu güvenlik kapağı açıkken çalıştırılması risk oluşturmuş,
  • Operatör daha önce bu makine için güvenlik prosedürleri konusunda bilgilendirilmiş olsa da, bazı uygulamalarda eksiklik yaşanmış,
  • İşyerinde rutin denetim ve bakım takipleri yapılıyor olsa da, günlük temizlik sırasında kontrollerin yeterince sıkı uygulanmadığı tespit edildi.

Olayın Tanımı (Anonimleştirilmiş)
  • İş yeri: Orta ölçekli metal işleme fabrikası
  • Çalışan: 35 yaşında, 10 yıldır fabrikada çalışan tecrübeli operatör
  • Kaza tarihi: 2023 yılı
  • Olay: Çalışan, pres makinesini temizlerken koruyucu güvenlik kapağı açık olduğu için makinenin sıkışan kısmına eli kaptırmış ve parmağını ciddi şekilde yaralamıştır.
  • Yaralanmanın türü: Parmak kopması ve ikinci derece yanık
  • İşveren uygulaması: Olaydan sonra kazayı SGK’ya bildirmiş, iş kazası tutanağı tutulmuş, iş sağlığı ve güvenliği uzmanı olay sonrası incelemesini yapmıştır.

Dava dosyasının tamamını ve işveren ile iş güvenliği uzmanı arasındaki özel iş sözleşmesini KVKK gereği paylaşmayacağım. Yeri geldikçe iş güvenliği uzmanının ilgili firma ile yaptığı özel iş sözleşmesi ile almış olduğu ek sorumluluklara da yer vereceğim. Bu olayı inceleyeceğimiz hukuki çerçeve, Türk İş Kanunu, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu (6331 sayılı Kanun), Borçlar Kanunu ve Yargıtay kararlarıdır.

I. Bölüm
Hukuki Çerçeve
1. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu (6331 sayılı Kanun)

Temel yükümlülükler:

  • Madde 4: İşveren, çalışanların sağlık ve güvenliğini sağlamak için gerekli tüm önlemleri almak zorundadır.
  • Madde 5: İşveren, işyerinde risk değerlendirmesi yapmak ve alınacak önlemleri belirlemekle yükümlüdür.
  • Madde 11: İşyerinde kullanılan makine ve teçhizatın güvenli olmasını sağlamak, bakım ve kontrollerini yapmak işverenin yükümlülüğüdür.

İhlal durumunda:

  • İşveren, kusurlu davranışı nedeniyle idari para cezasına ve tazminat sorumluluğuna tabidir.
  • Çalışan, kaza sonucu maluliyet veya yaralanma durumunda SGK kapsamında iş göremezlik ödeneği ve sürekli işgücü kaybı tazminatına hak kazanır.

2. Türk İş Kanunu
  • Madde 77: İşveren, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili düzenlemelere uymakla yükümlüdür.
  • Madde 77/2: İş kazası halinde işveren, işçinin tazminat talebini karşılamakla yükümlüdür.
  • Madde 77/3: İş kazası, işçinin kusurundan bağımsız olarak meydana gelse de işverenin güvenlik önlemlerini eksiksiz uygulaması gerekir.

3. Borçlar Kanunu ve Haksız Fiil Sorumluluğu
  • İş kazasında kusur veya ihmal tespiti, Borçlar Kanunu madde 49 ve devamında düzenlenir.
  • İşveren, üçüncü kişilere karşı veya kendi çalışanına karşı meydana gelen zararları kusur ve risk sorumluluğu kapsamında tazmin etmek zorundadır.

4. Yargıtay Kararları
  • Yargıtay 22. HD, 2018/1256 E, 2019/3487 K: Makine koruyucu olmadan çalıştırılan işyerlerinde işverenin kusurlu olduğu, çalışan kusuruna bakılmaksızın tazminat sorumluluğu bulunduğu belirtilmiştir.
  • Yargıtay 10. HD, 2017/445 E, 2018/230 K: İş kazalarında işverenin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini yerine getirmemesi durumunda iş kazası kaçınılmaz olarak işveren kusuru sayılmıştır.

Olguların Değerlendirilmesi
1. İşveren Yükümlülükleri
  • Makineye güvenlik kapağı takılı olmalı, periyodik kontroller yapılmalıydı.
  • İşçi, makineyi temizlerken risk değerlendirmesi ve izin prosedürü uygulaması gerekiyordu.
  • İşverenin talimat ve işyeri güvenlik talimatlarını yazılı olarak sunması gerekiyordu.

Eksiklik:

  • İşyerinde risk değerlendirmesi eksik veya uygulanmamış.
  • Makine kontrol mekanizmaları devre dışı bırakılmış ya da ihmal edilmiş.
  • Çalışan eğitimi yetersiz; koruyucu talimatlar yeterince vurgulanmamış.

2. Çalışan Faktörleri
  • Çalışan tecrübeli olmasına rağmen, güvenlik talimatlarına uyulması konusunda işverenden net prosedür almadığı tespit edildi.
  • Olay, insan hatasından kaynaklansa da esas sorumluluk işverene aittir.

3. SGK ve İş Kazası Kayıtları
  • İş kazası SGK’ya bildirildi, işyeri hekimi olaya rapor tuttu.
  • Yaralanma tespiti ve iş göremezlik oranı belirlendi: %30 sürekli iş göremezlik.

Bu, işverenin hem idari hem hukuki sorumluluğunu doğurur.

Hatalar Analizi ve Hukuki Değerlendirme
1. İşveren Hataları
  1. Makine Güvenliği Eksikliği
  • Hukuki Dil: İşveren, 6331 sayılı Kanun’un 11. maddesini ihlal etmiştir. Makineye gerekli güvenlik donanımı sağlanmamış ve kontroller yapılmamıştır.
  • Etki: İş kazası doğrudan işverenin kusurundan kaynaklanmıştır.
  1. Risk Değerlendirmesi Eksikliği
  • İşveren, Madde 5 kapsamındaki risk değerlendirmesini yapmamış veya uygulamamıştır.
  • Bu durum, kazanın önlenebilir olduğunu göstermektedir.
  1. Eğitim ve Bilgilendirme Yetersizliği
  • İşçi, güvenlik talimatlarını yeterince anlamamıştır.
  • Hukuki Etki: İşverenin bilgi verme ve eğitim yükümlülüğü ihlal edilmiştir (6331/4).

2. Çalışan Hataları
  • Çalışan, makineyi temizlerken güvenlik kapağı kapalı olmasına rağmen dikkatsizlik yapmıştır.
  • Ancak iş hukuku açısından çalışanın hatası, işverenin güvenlik önlemi yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.

3. Sistem Hataları
  1. Denetim Eksikliği: İşyerinde periyodik güvenlik denetimleri yapılmamış.
  2. Prosedürlerin Yazılı Olmaması: İşçinin hangi aşamalarda makineyi durdurup temizleyeceği yazılı değil.
  3. İş Sağlığı ve Güvenliği Kültür Eksikliği: Çalışanlar ve yöneticiler güvenlik kültürü konusunda yeterince bilinçli değil.

4.Hukuki Sonuçlar
  • İşveren, iş kazasından dolayı hem tazminat sorumluluğu taşır hem de idari para cezasına tabidir.
  • Çalışan, SGK kapsamında iş göremezlik ödeneği ve sürekli işgücü kaybı tazminatı alır.
  • Mahkeme, kusur oranı ve ihmal derecesine göre işverene karşı tazminat, manevi zarar ve maluliyet tazminatı kararı verebilir.

Tavsiyelerim
1. İşveren Açısından
  • Makine ve ekipman güvenlik kontrollerini periyodik hale getirin.
  • İş sağlığı ve güvenliği eğitimlerini düzenli olarak uygulayın.
  • Risk değerlendirmesi ve acil durum prosedürlerini yazılı ve ulaşılabilir kılın.

2. Çalışan Açısından
  • Talimatları dikkatle uygulayın ve tehlikeleri yönetime bildirin.
  • Koruyucu ekipman kullanın ve prosedürleri ihmal etmeyin.

2. Hukuki Çerçevede Analiz
  • Bu örnek olay, 6331 sayılı Kanun ve Yargıtay içtihatları açısından işveren kusurunun açık olduğunu gösterir.
  • İş kazaları genellikle önlenebilir hata zincirinden kaynaklanır; sistem, eğitim ve denetim eksiklikleri tespiti kritik önemdedir.

Hata Analizi Şeması
Hata/EksiklikNedeniSonuçHukuki Etki
Makine güvenlik kapağı yok veya devre dışıİşveren bakım ve güvenlik kontrollerini yapmamışÇalışan parmağını kaptırmış6331/11: İşveren sorumluluğu; tazminat ve idari ceza
Risk değerlendirmesi eksikİşveren risk analizini yapmamış veya uygulamamışKaza önlenememiş6331/5: Önleyici tedbir yükümlülüğü ihlali
Çalışan eğitimi eksikİşveren yeterli eğitim vermemişÇalışan prosedürleri tam bilmemiş6331/4: Bilgilendirme yükümlülüğü ihlali
Periyodik denetim yapılmamışİşveren denetimleri aksatmışGüvenlik açığı devam etmiş6331/11, 77 İş Kanunu: İşveren ihmal sorumluluğu
Çalışan dikkatsizliğiİnsan hatasıMakineye elini kaptırmışİşverenin önlem yükümlülüğü nedeniyle kusur sınırlı; çalışanın sorumluluğu sınırl

Hukuki Sorumluluk Matriksi
TarafYükümlülükİhlal Durumunda Hukuki SonuçÖrnek Yargıtay Kararı
İşverenMakine güvenliği sağlamakTazminat, idari para cezasıYargıtay 22. HD, 2018/1256 E, 2019/3487 K
İşverenRisk değerlendirmesi yapmakTazminat, önlem eksikliğine dayalı kusurYargıtay 10. HD, 2017/445 E, 2018/230 K
İşverenEğitim ve bilgilendirme yapmakTazminat sorumluluğu6331/4, İçtihatlar
İşverenPeriyodik denetim yapmakİdari ceza + tazminat6331/11, İş Kanunu 77
ÇalışanTalimat ve prosedürlere uymakSorumluluk sınırlı; dikkatsizlik tespit edilebilirİşveren sorumluluğunu ortadan kaldırmaz
Sistem/İşyeriİş sağlığı kültürüTüm kazaların önlenebilirliği azalırİşveren sorumluluğu kapsamında değerlendirilir

Önleyici Tedbir Önerilerim
ÖnlemHukuki DayanakBeklenen Etki
Makineye zorunlu güvenlik kapağı ve acil durdurma düğümü eklemek6331/11Kaza riski minimize edilir
Periyodik bakım ve güvenlik denetimleri yapmak6331/11, İş Kanunu 77Sistemik güvenlik sağlanır
Çalışanlara düzenli iş sağlığı eğitimi vermek6331/4İnsan hatası riski azalır
Yazılı prosedür ve talimatlar oluşturmak6331/5Yasal uyum sağlanır, idari ceza riski düşer
İş sağlığı kültürü geliştirmek6331/4-5Uzun vadeli güvenlik, sistemik ihmalin önlenmesi

İş Kazasını Proaktif Önleme Stratejisi Nasıl Olmalı
Makine ve Ekipman Güvenliği
Kontrol MaddesiAçıklamaHukuki DayanakSıklık
Güvenlik kapakları ve acil durdurma butonlarıTüm makinelere zorunlu güvenlik kapakları ve acil durdurma mekanizması eklenmeli6331/11Günlük kontrol + aylık bakım
Periyodik bakım ve teknik muayeneMakine performansı ve riskli parçalar kontrol edilmeli6331/11Aylık / yıllık rapor
Elektrik ve mekanik güvenlik testleriTopraklama, kablo kontrolü, sensörlerin çalışması6331/116 ayda bir
İşaret ve uyarı levhalarıTehlike bölgeleri ve acil durdurma talimatları görünür olmalı6331/4Sürekli görünür

Risk Değerlendirmesi ve Prosedürler
Kontrol MaddesiAçıklamaHukuki DayanakSıklık
İşyerinde risk analiziTüm makine ve iş süreçleri için risk değerlendirmesi yapılmalı6331/5Yılda bir, değişiklikte güncel
İşlem prosedürleriHer görev için adım adım yazılı talimat6331/5Güncel ve çalışan erişimine açık
Acil durum planlarıKaza, yangın, elektrik arızası senaryoları6331/8Yılda bir tatbikat

Eğitim ve Bilgilendirme
Kontrol MaddesiAçıklamaHukuki DayanakSıklık
Yeni işe başlayanlar eğitimiMakine kullanımı, koruyucu ekipman, acil durum6331/4İşe girişte zorunlu
Periyodik tekrar eğitimleriİş sağlığı kültürü ve güvenlik prosedürleri6331/46 ayda bir
Uyarı ve hatırlatma görselleriİşyerinde poster, broşür, dijital uyarı6331/4Sürekli görünür

Kişisel Koruyucu Donanım (KKD)
Kontrol MaddesiAçıklamaHukuki DayanakSıklık
Eldiven, gözlük, kulaklık, ayakkabıGöreve uygun KKD sağlanmalı6331/8İşe girişte + periyodik kontrol
KKD kullanımı denetimiÇalışanlar KKD’yi doğru ve düzenli kullanmalı6331/8Günlük gözlem
KKD bakımı ve değişimiKirli/bozulmuş KKD değiştirilmelidir6331/8Aylık kontrol

İzleme ve Denetim Mekanizmaları
Kontrol MaddesiAçıklamaHukuki DayanakSıklık
İş sağlığı ve güvenliği uzmanı denetimiTüm alanlar kontrol edilmeli, rapor tutulmalı6331/4Haftalık
İç denetim raporuYönetim gözden geçirme, eksikliklerin giderilmesi6331/5Aylık
İş kazası ve near-miss (Ramak Kala) kayıtlarıKüçük olaylar bile kaydedilmeli6331/10Sürekli

Sağlık Gözetimi
Kontrol MaddesiAçıklamaHukuki DayanakSıklık
Periyodik sağlık muayenesiİşçinin görevi için uygunluğunun belirlenmesi6331/15Yılda bir veya görev değişiminde
Meslek hastalıkları taramasıKimyasal, fiziksel ve mekanik risk faktörleri6331/15Yılda bir
İş göremezlik kayıtlarıSGK ve kurum kayıtları güncel tutulmalıİş Kanunu 77Sürekli

İş Sağlığı Kültürü ve Süreklilik
Kontrol MaddesiAçıklamaHukuki DayanakSıklık
Güvenlik toplantılarıHaftalık kısa toplantılar ile bilinç artırma6331/4Haftalık
Çalışan geri bildirimiRiskler ve eksiklikler çalışan tarafından raporlanabilir6331/5Sürekli
Ödül ve motivasyonGüvenlik kurallarına uyan çalışanlar teşvik edilirİyi uygulamaSürekli

İş Güvenliği Uzmanının Hukukî Çerçevede Yükümlülükleri
1. Mevzuat Kaynağı

Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği alanında temel hukuki düzenleme, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’dur. Bu Kanun kapsamında işverenin yükümlülükleri yanında, iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi gibi görevli kişilerin rolleri de düzenlenmiştir.
İş Güvenliği Uzmanı’nın görev ve sorumluluklarına ilişkin hükümler, Kanun’un 6. maddesi ile İSG hizmetlerinin organizasyonu ve 4. maddesiyle işverenin genel yükümlülüğü başlıkları içinde yer alır. Ayrıca, Kanun’un 26. maddesi ile de ihlal hâllerinde uygulanan idari para cezaları belirlenmiştir.

2. İş Güvenliği Uzmanının Görevleri

İş Güvenliği Uzmanı’nın başlıca hukuki görevleri şöyle özetlenebilir:

  • İşyerinde risk değerlendirmesi yapılmasına katkı sağlamak, risklerin belirlenmesi, değerlendirilmesi, önlemlerin planlanması sürecinde yer almak.
  • İş sağlığı ve güvenliği politikalarının uygulanması için organizasyonun bir parçası olmak; alınacak tedbirler konusunda işverene danışmanlık yapmak.
  • Çalışanlara ve yönetime eğitim ve bilgilendirme sağlamak, işyerinde güvenlik kültürünün geliştirilmesine katkıda bulunmak.
  • İş sağlığı ve güvenliği hizmetleri kapsamında gerekli araç‑gereç, ekipman, sistemlerin ve prosedürlerin hazırlanmasını desteklemek.
  • İşyerinde alınan tedbirlerin izlenmesi, uygulanmasının denetlenmesi ve uygunsuzlukların giderilmesi sürecine katılmak.
  • İSG hizmetlerinin yürütülmesinde koordinasyon ve iş birliği sağlanmasına yardımcı olmak.
  • İşyeri hekimi, diğer sağlık personeli ve çalışanlarla birlikte, acil durum planları, iş kazası ve meslek hastalığı bildirimleri gibi yükümlülüklerin yerine getirilmesi konusunda görev almak.

Bu görevlerin hiçbiri yalnızca teknik ya da tavsiye düzeyinde kalmaz; Kanun kapsamında “işverene yönelik yükümlülüklerin yerine getirilmesi” için temel destekleyici sorumlulukları içerir.

3. İş Güvenliği Uzmanı’a Doğrudan Yüklenen Hukuki Sorumluluk var mı?

Kanun ve ilgili yönetmeliklerde cezai veya idari sorumluluk birincil olarak işverene yüklenmiştir. İş güvenliği uzmanı görevini fiilen ya da yeterince yerine getirmediğinde, doğrudan Kanun’da “uzmana ceza” diye özel bir hüküm bulunmamaktadır.

Ancak, İş Güvenliği Uzmanı görevini eksik ya da usulsüz yürütmüşse:

  • İSG hizmetlerini yürüten kişi ya da kurum bakımından işyeri için cezai veya idari yaptırımlar doğabilir.
  • İş Güvenliği Uzmanı sorumluluğu, işverenin yükümlülüklerini yerine getirmesi bakımından “destekleyici görev” olduğundan, uzman ‑ eğer görevini ihmal etmişse ‑ işverenin ihmal ve kusurunu artıran bir unsur olabilir.
  • Ayrıca işveren‑uzman ilişkisinde uzman, görevini yerine getirmediği için işverenin yükümlülüklerini ihlal etmesine sebep olduysa, dolaylı olarak sorumluluk doğabilir (örneğin uzmanın ziyaret tespit ve öneri raporu yoksa, risk değerlendirmesi yapılmadıysa vs.).

Bu nedenle, İş Güvenliği Uzmanı için “üst üste ceza” ya da ayrı‑ayrı yaptırımlar otomatik olarak düzenlenmemişse de, uzmanın sorumluluklarını yerine getirmedeki eksikliği veya ihmali işverenin sorumluluğunun tespiti açısından kritik bir delil teşkil eder.

İş Güvenliği Uzmanı’nın Hangi Yükümlülüklerini Yerine Getirmemesi Durumunda Hangi Cezalar Uygulanır?

Örnek olayımıza göre, bir iş kazası meydana gelmiş ve İş Güvenliği Uzmanı, makine güvenliği, risk değerlendirmesi, eğitimler ve denetimler bakımından görevlerini etkin biçimde yerine getirmemiş olabilir.

Aşağıda, bu tür ihlal hallerinde hangi cezaların söz konusu olabileceğini, ilgili Kanun maddeleriyle birlikte ele alıyorum.

1. İhlal Hali: Risk Değerlendirmesi Yapmamak veya Yaptırmamak

Yükümlülük: Kanun’un 10. maddesi uyarınca işveren risk değerlendirmesi yapmak zorundadır. İş Güvenliği Uzmanı’nın görevi bu sürece katkı sağlamaktır.

**** İSG Katip sisteminde bir firmanın İş Güvenliği Uzmanı olmayı kabul ettiğiniz – onay verdiğiniz andan itibaren yasal sorumluluklarınızı tekrar gözden geçirebilirsiniz.
İhlal: İş Güvenliği Uzmanı görevini yerine getirmemiş (örneğin riskleri belirlememiş, değerlendirip öneriler sunmamış) veya işveren bu süreci uzman desteği olmadan (yanlış ve/veya eksik) yapmışsa.

Cezai / İdari Yaptırım:

  • İşverene yönelik idari para cezası: 6331/10/1 ç bendi uyarınca “risk değerlendirmesi yapılmaması veya yaptırılmaması” hâlinde uygulanır.
  • Bu ceza, çalışanın sayısı ve işin tehlike sınıfına göre artabilir.
  • Örneğin 2023 yılı için “36.943 TL” şeklinde rakam yer almaktadır.
    İş Güvenliği Uzmanı bakış açısı: Uzman, risk değerlendirmesi sürecine katılmadıysa veya sonuçlarını yönetimle paylaşmadıysa, bu işverenin kusurlu davranışını destekleyen bir unsur olabilir. Uzmanın görevini yürütmemesi, işverenin sorumluluğunu hafifletmez; hatta aksine delil yönünden ağırlaştırabilir.

2. İhlal Hali: İSG Hizmetleri için Araç‑Gereç, Mekân, Zaman Sağlamamak

Yükümlülük: Kanun 6/1‑b maddesi, işverenin görevlendirdiği İş Güvenliği Uzmanı ya da hizmet aldığı OSGB’nin görevlerini yerine getirmesi için gerekli ortamı oluşturmak zorunda olduğunu belirtir.
İhlal: İş Güvenliği Uzmanı’nın çalışma ortamı yetersiz, kaynak sağlanmamış veya İş Güvenliği Uzmanı’nın hizmeti yerine getirmesi için gereken zaman ve mekan sağlanmamış olabilir.

Cezai / İdari Yaptırım:

  • İhmal edilen her bir tedbir için ayrı ayrı idari para cezası öngörülmüştür. Örneğin 6331/6/1‑ç kapsamında “yerine getirilmeyen her bir tedbir için” verilecek ceza rakamı belirtilmiştir.
    İş Güvenliği Uzmanı bakış açısı: Uzman, görev koşullarının uygun olmadığını tespit ettiyse ve işverene bildirmediyse; bu durumda ilerde sorumluluk payı açısından değerlendirilir. Ancak esas yine yük işverene aittir.

3. İhlal Hali: Eğitim ve Bilgilendirme Görevini Yürütmemek

Yükümlülük: Kanun 4/1‑a maddesi kapsamında işveren, çalışanlara gerekli eğitimleri vermekle yükümlüdür. İş Güvenliği Uzmanı bu sürecin yürütülmesinde anahtar roldedir.
İhlal: İş Güvenliği Uzmanı eğitim planı oluşturmadı, eğitimleri yapmadı ya da belgelendirmedi.

Cezai / İdari Yaptırım:

  • İhmal edilen her bir yükümlülük için idari para cezası uygulanabilir (6331/26/1‑a)
    İş Güvenliği Uzmanı bakış açısı: Eğitim verilmediği için kaza riskinin öngörülebilirliği artmışsa, uzman bu yönüyle kusurlu sayılabilir.

4. İhlal Hali: Alınan Tedbirleri İzlememek, Denetlememek, Uygunsuzlukları Giderilmesini Sağlamamak

Yükümlülük: 4/1‑b maddesi işverenin aldığı tedbirlerin izlenmesini, denetlenmesini ve uygunsuzlukların giderilmesini zorunlu kılar.

İş Güvenliği Uzmanı denetimlerin organizasyonunda görev alır.
İhlal: İş Güvenliği Uzmanı iç denetim planı hazırlamadı, uygunsuzluk raporu sunmadı, takip yapmadı.

Cezai / İdari Yaptırım:

  • İhmal edilen her bir iş sağlığı ve güvenliği tedbiri için ayrı idari para cezası mevcuttur.
    İş Güvenliği Uzmanı bakış açısı: Denetim sürecinin yürütülmemesi, uzman açısından görevini tam yapmamışlık anlamına gelir ve işverenin sorumluluğunu azımsamaz ama uzmanın sorumluluğunu da gündeme getirir.

5. Birden Fazla Yükümlülüğün İhlali – Üst Üste Cezalar

Eğer İş Güvenliği Uzmanı ve işveren birlikte birden fazla yükümlülüğü ihlal etmişse, çeşitli yaptırımlar üst üste uygulanabilir. Örneğin, risk değerlendirmesi yapılmaması (10/1 ç) ile eğitim verilmemesi (4/1‑a) birlikte mevcutsa:

  • Bu iki fiil için ayrı ayrı idari para cezası kesilir.
  • İşveren açısından, her bir ihlal için ayrı ayrı ceza öngörülmüştür.
  • İş Güvenliği Uzmanı açısından ise, görevini ihmalle yürüttüğü bu haller işverenin sorumluluk sınırlarını daraltabilir, dolayısıyla tazminat davası açılması yahut işverenin kusurunun yüksek bulunması riskini artırır.

6. İş Güvenliği Uzmanı’nın Doğrudan Cezai Sorumluluğu
  • İş Güvenliği Uzmanı’a karşı doğrudan idari para cezası öngörülmüş değildir; ancak uzman görevini kötüye kullanmış veya meslekî yükümlülüklerini ihmal etmişse, işverenin kusurunu artıran bir unsur olarak değerlendirilir.
  • Aynı zamanda uzman, meslekî iştigal ruhuna aykırı davranmışsa, sertifika iptali veya meslekî disiplin soruşturması bakımından ilgili oda ya da kuruluşlar nezdinde sorumlu olabilir.

Örnek Olay Bağlamında İş Güvenliği Uzmanı’nın Sorumluluğu ve Ceza Analizi

Bu örnek olay özelinde İş Güvenliği Uzmanı’nın yönünden analizini yapalım.

1. Tespit Edilebilecek Olası İş Güvenliği Uzmanı’nın İhmalleri
  • Risk değerlendirmesi yapılmamış veya yapılmış ancak makineye ilişkin özel bir risk tanımlanmamış olabilir.
  • Eğitim yapılmamış ya da koruyucu ekipman kullanımına yönelik bilgilendirme eksik bırakılmış olabilir.
  • Alınan tedbirlerin izlenmesi/dokümantasyon yapılmamış olabilir.
  • Makineye yönelik koruyucu kapakların kontrolü ve devreye alma prosedürleri İş Güvenliği Uzmanı tarafından hazırlandığı hâlde takip edilmemiş olabilir.

2. Hukuki Sonuçlar
  • Risk değerlendirmesi yapılmadığı için işveren yönünden 6331/10/1‑ç maddesine göre idari para cezası (örnek olay 2023 yılı olduğu için ~36.943 TL) söz konusu olabilir.
  • Eğitim verilmediği için 6331/26/1‑a maddesine göre ayrı bir ceza.
  • Denetim ve uygunsuzlukların giderilmemesi nedeniyle 4/1‑b kapsamında ceza.
  • Bu üç ihlal birlikte değerlendirilirse, üç ayrı ceza aynı işyerinde üst üste uygulanabilir.
  • İş Güvenliği Uzmanı’nın görevini etkin şekilde yerine getirmemesi/getirememesi, işverenin kusur oranını artırabilir. Lakin burada her olay (hukuki durum) kendi özelinde değerlendirilir.
  • Mahkeme açısından işçinin zararının tazmini ve işverenin sorumluluğu bakımından olumsuz bir faktör teşkil eder.

3.Önleyici Hukuki Sonuçlar
  • İşveren, İş Güvenliği Uzmanı’nın hazırladığı rapor, eğitim kayıtları ve denetim sürecini belgeleyerek savunma hazırlayabilir.
  • İş Güvenliği Uzmanı’nın görevlerini yerine getirdiğini, eksiklikleri yönetime yazılı bildirdiğini ve takip ettiğini delillendirmesi sorumluluk riskini azaltabilir. (Dikkat edin AZALTABİLİR. Azaltır denemez.)
  • İş Güvenliği Uzmanı’nın doğrudan yerine getirmediği bir yükümlülük yoksa, sorumluluğu bir ölçüde hafifleyebilir fakat işverenin yükümlülükleri bakımından bu durum mutlak bir koruyuculuk sağlamaz.

Hukuki Süreçte Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
1. İhlalin Sürekliliği

İdari para cezalarında “her ay için” veya “aykırılığın devam ettiği her aylık dönemde” artırım uygulanabilir. Örneğin risk değerlendirmesinin yapılmaması hâlinde aylık artış söz konusudur.
Bu nedenle İş Güvenliği Uzmanı’nın görevini hızlı biçimde tesis etmesi ve işverene yazılı bildirimde bulunması önemlidir.

2. Tehlike Sınıfı ve Çalışan Sayısı

Ceza miktarları, işyerinin tehlike sınıfına (az tehlikeli/tehlikeli/çok tehlikeli) ve çalışan sayısına göre artış gösterir.
İş Güvenliği Uzmanı, işyerinin sınıflandırmasını bilerek ve buna göre çalışma planı yapmalıdır.

3. Cezalar ve Tazminat

İdari para cezaları işverene uygulanır. Ancak iş kazası halinde işveren ve İş Güvenliği Uzmanı’nın rolü bakımından tazminat sorumluluğu da söz konusu olabilir. Burada İş Güvenliği Uzmanı’nın rolü delil sunma, rapor hazırlama, önerilerde bulunma ve takibi sağlama alanında önemlidir.

4.İş Güvenliği Uzmanı ve Disiplin/Yetki İhlali

İş Güvenliği Uzmanı, görevini kötüye kullanmış veya yetki sınırlarını aşmışsa, meslekî disiplin yönünden soruşturulabilir. Meslek odası olmadığı için Bakanlık veya ilgili diğer kurumlar tarafından sertifika iptaline kadar varabilecek süreçler gündeme getirilebilir.

İş Güvenliği Uzmanı’nın İhmal Ettiği Görevlerde İşverene Verilen İhlal Cezaları
İş Güvenliği Uzmanı’nın İhmal Ettiği GörevGörev Açıklamasıİlgili Hukuki MaddeTek Başına İhlal Cezası (İşverene)Birden Fazla İhlalde Üst Üste CezalarAçıklama / Not
Risk değerlendirmesi yapmamakİşyerinde tüm tehlikelerin tanımlanması ve önlem planı hazırlanması6331/10/1‑ç36.943 TL (2023 yılı, tehlikeli sınıf)İhlal başına ayrı ceza; diğer ihlallerle toplam ceza artarİş Güvenliği Uzmanı katkıda bulunmazsa, işverenin sorumluluğunu artırır
Eğitim ve bilgilendirme yapmamakÇalışanlara iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri verilmesi6331/4/1‑a22.165 TLÜst üste ihlallerde her bir ihlal için ayrı cezaEğitim eksikliği, iş kazası riskini artırır
Alınan tedbirleri izlememek / denetlememekİşyerinde uygulanan tedbirlerin takip edilmesi, uygunsuzlukların giderilmesi6331/4/1‑b18.472 TLDiğer ihlallerle birlikte toplam ceza artarDenetim yapılmazsa, önleyici zincir kırılır
Makine güvenliği ve koruyucu önlemlerin kontrolünü yapmamakMakine, ekipman ve çalışma ortamının güvenlik kontrollerini sağlamak6331/1136.943 TLDiğer ihlallerle birlikte ceza toplamı artarKoruyucu kapağın açık olması örnek olayı oluşturur
Acil durum planlarının uygulanmasını takip etmemekYangın, kaza, elektrik arızası durumlarında prosedürleri denetlemek6331/812.315 TLÜst üste ihlallerde işverene ayrı ayrı uygulanırPlan uygulanmazsa, iş kazasının etkisi büyür
Çalışma ortamının uygunluğunu denetlememekİş Güvenliği Uzmanı’nın çalışma süresi, araç-gereç ve mekanın yeterliliğini sağlama6331/6/1‑b12.315 TLDiğer ihlallerle birlikte toplam ceza artarİş Güvenliği Uzmanı, işverenin görevlerini yapmasını engellemese bile dolaylı sorumluluk artar
🔹 🔹 🔹
Tablo Açıklaması
  1. Tek Başına İhlal Cezası:
    • Her görev için işverenin ödeyeceği idari para cezası belirtilmiştir. İş Güvenliği Uzmanı’nın doğrudan cezası yoktur; sorumluluk işverenin yükümlülüğü kapsamında değerlendirilir.
  2. Birden Fazla İhlalde Üst Üste Cezalar:
    • İşverenin birden fazla yükümlülüğü ihlal etmesi hâlinde, her ihlal için ayrı ceza uygulanır.
    • Örneğin risk değerlendirmesi, eğitim ve makine güvenliği ihlali bir arada mevcutsa:
      36.943 + 22.165 + 36.943 = 96.051 TL idari para cezası işverene uygulanabilir.
  3. İş Güvenliği Uzmanı’nın Rolü:
    • İş Güvenliği Uzmanı, görevlerini eksik yerine getirmişse işverenin cezasını artıran bir unsur olarak mahkeme ve denetimler tarafından dikkate alınır.
    • İş Güvenliği Uzmanı’nın görevini tam olarak yerine getirmesi, hem iş kazalarının önlenmesi hem de işverenin cezai riskinin azaltılması açısından kritik önemdedir.
  4. Hukuki Not:
    • Cezalar, işyerinin tehlike sınıfına ve çalışan sayısına göre değişebilir.
    • Tüm cezalara ek olarak, iş kazası sonucu ortaya çıkan tazminat ve SGK iş göremezlik ödemeleri işverenin yükümlülüğünü artırır.
    • İş Güvenliği Uzmanı’nın ihmali, disiplin soruşturması veya meslekî yaptırımlar (sertifika iptali vb.) açısından da risk yaratır.

Tablolarda yer alan görevler ve sorumluluklar, tam zamanlı/yarı zamanlı uzmanın firmada sözleşme ile alabileceği sorumluluklar da düşünülerek oluşturulmuştur.

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu (6331 sayılı Kanun) ve Türk Ceza Kanunu (TCK) çerçevesinde İş Güvenliği Uzmanı ve işveren sorumluluklarını değerlendirebiliriz.

Örnek olayın detaylarına ve ihlallere göre cezaları tablo halinde özetleyeceğim.

Örnek Olay Analizi – İş Güvenliği Uzmanı Sorumluluk ve Cezaları
Sorumluluk / İhlalİlgili Kanun / MaddeOlası Cezai Sonuç / YaptırımAçıklama
1. Risk değerlendirmesi yapmamak6331 sayılı Kanun, Madde 106 aya kadar hapis veya adli para cezasıPres makinesi gibi tehlikeli makineler için risk analizi yapılmamış. İş Güvenliği Uzmanı, riskleri belirleyip önlem önermezse ihmal sorumluluğu doğar.
2. Tehlikeli makineye uygun talimat ve eğitim vermemek6331, Madde 133 aya kadar hapis veya para cezasıÇalışana makineyi güvenli kullanma ve koruyucu kapağın önemi konusunda eğitim verilmemiş.
3. İş kazalarını önleyici denetim yapmamak6331, Madde 143 aya kadar hapis veya adli para cezasıİş Güvenliği Uzmanı, makine bakım ve temizlik sırasında güvenlik önlemlerinin uygulanıp uygulanmadığını kontrol etmemiş.
4. Kaza sonrası rapor ve bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemek6331, Madde 153 aya kadar hapis veya para cezasıİş kazası SGK ve Çalışma Bakanlığına bildirilmemiş veya eksik bildirilmiş olabilir.

Örnek Hesaplama: Birden Fazla İhlal
  • Diyelim ki İş Güvenliği Uzmanı risk değerlendirmesi yapmadı (Madde 10) ve eğitim vermedi (Madde 13).
  • Kanunda öngörülen hapis cezaları: 6 ay + 3 ay = toplam 9 aya kadar hapis
    (Pratikte mahkeme ceza indirimi ve arttırımı, koşullara göre uygulanır.)
  • Eğer İş Güvenliği Uzmanı denetim yapmadı (Madde 14) ve bildirim yapmadı (Madde 15) ihlali de eklenirse:
    9 ay + 3 ay + 3 ay = toplam 15 aya kadar hapis veya eşdeğer para cezası.

Önemli Notlar:
  1. İş Güvenliği Uzmanı yalnızca tavsiyelerde bulunur…!!! (Bu cümleye maalesef sorumluluğu yoktur manası yüklenmektedir. Ki bu doğru değildir.); uygulamayı işveren yapar. Ancak, uzman ihmal ederek ciddi kaza riskini artırmışsa TCK kapsamında taksirle yaralama veya iş güvenliğine aykırılık suçlamasıyla ek cezaya tabi olabilir.
  2. TCK 89. Madde: “Taksirle yaralama” 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası öngörür. Eğer parmak kopması ve ikinci derece yanık ciddi yaralanma olarak değerlendirilirse, iş kazasına sebep olan İş Güvenliği Uzmanı ve işveren, TCK kapsamında ceza sorumluluğu da taşıyabilir.
  3. Cezalar birleşebilir ancak bazı durumlarda mahkeme, cezaları mahkumiyet derecesine göre kısaltabilir.

İş güvenliği uzmanı, tek başına sorumlu ve yaptırım muhatabı konumunda olmadığı sanılsa da, işyerinde iş sağlığı ve güvenliği sisteminin doğru işlemesi bakımından kritik bir aktördür. Uzmanın görevlerini eksiksiz yerine getirmemesi, işverenin yükümlülüklerini yerine getirmeme riskini artırır ve hukuki sonuçları ağırlaştırır. Ayrıca İş güvenliği uzmanının İSG Katip sisteminde yetkilendirildiği firma ile yapacağı özel iş sözleşmesinde yer alacak iş sağlığı ve güvenliğine dair ek (fazlaya dair) sorumluluklar da olabileceği unutulmamalıdır.

İş Güvenliği Uzmanı, özellikle aşağıdaki hususlara dikkat etmelidir:

  • İş Güvenliği Uzmanı, risk değerlendirmesi sürecine aktif katılmalı ve sonuçlarını yönetimle paylaşmalıdır.
  • İş Güvenliği Uzmanı, eğitim, bilgilendirme ve denetleme süreçlerini belgelendirmelidir.
  • İş Güvenliği Uzmanı alınan tedbirlerin uygulanmasını izlemeli ve uygunsuzlukları yönetime bildirmelidir.
  • İş Güvenliği Uzmanı görevlendirilmişse, çalışma şartlarının (zaman, mekan, ekipman) uygunluğu konusunda yeterliliğin sağlanması için yazılı – belgeli talep hakkını kullanmalıdır.

Bu şekilde, İş Güvenliği Uzmanı hem teknik sorumluluğunu yerine getirmiş olur hem de hukuki açıdan kendisini ve işvereni olası yaptırımlardan koruma açısından güçlü bir pozisyona gelir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Bu sitede yer alan içerikler yalnızca genel bilgilendirme amacı taşır. Paylaşılan bilgiler, bir hekim muayenesinin, tedavisinin veya profesyonel danışmanlığın yerini tutmaz. Buradaki bilgiler esas alınarak herhangi bir ilaç tedavisine başlanması, mevcut tedavinin değiştirilmesi ya da bırakılması uygun değildir.

Aynı şekilde, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili içerikler, bir iş güvenliği uzmanı, mühendis veya teknik ekip tarafından yapılması gereken değerlendirme ve kararların yerine geçemez. Bu bilgiler temel alınarak saha risk değerlendirmesi yapılması ya da mevcut sistemin değiştirilmesi önerilmez.

Sitede herhangi bir yasa dışı ilan ya da yönlendirme yapılması amacı bulunmamaktadır. İçerikler, sadece farkındalık yaratmak ve bilinçlendirme sağlamak amacıyla sunulmuştur.

⭐️⭐️⭐️

Daha Fazla

Hukukta ve İş Sağlığı – Güvenliğinde Öngörülebilir Risk

Öngörülebilir Riskin İş Sağlığı ve Güvenliğinde Hukuki ve Pratik Anlamı
Neden “öngörülebilirlik” kritik bir kavramdır?

“Öngörülebilir risk” (foreseeable risk), iş güvenliğinde bir tehlikenin önceden tahmin edilebilir, makul dikkatle görülebilir ve dolayısıyla önlenebilir olduğuna ilişkin ölçüttür. İşverenler ve tasarımcılar için bu kavram, yalnız teknik tedbirlerin değil; organizasyonel, eğitimsel ve yönetimsel tedbirlerin de bir yükümlülüğe dönüşmesini sağlar.

Hukuk sistemi açısından öngörülebilirlik, kusurun objektifleştirilmesinde (şu durumda kim hangi tedbirleri almalıydı?) merkezi bir rol oynar: eğer bir risk öngörülebilirdiyse, onun gerçekleşmesi halinde sorumluluk işverende ya da sistemde toplanır. Bu tespit, modern Yargıtay içtihatlarının da ana eksenlerinden biridir. Yargı Kararları

Öngörülebilir Risk — Tanım, Unsurlar ve Ölçütler

Öngörülebilir risk” değerlendirmesi teknisyenler ve İş güvenliği uzmanlarının yanı sıra hukuka intikal ettiğnde de savcı ve hâkimler tarafından şu unsurlar üzerinden yapılmaktadır:

  1. Riskin objektif varlığı: Yapı, süreç veya davranış modeli tehlikeyi barındırıyor mu?
  2. Öngörülebilirlik: Makul bir uzman/işveren/iş güvenliği görevlisi aynı koşullar altında bu tehlikeyi öngörebilir miydi?
  3. Önlenebilirlik: Mevcut teknoloji, maliyet ve makul makine tasarım/organizasyon çözümleri ile risk azaltılabilir veya yok edilebilir miydi?
  4. İlişki (nedensellik): Riskin gerçekleşmesi ile işverenin tedbir eksikliği arasında uygun bir illiyet bağ var mı?

Hukuki değerlendirme bu unsurların bir kombinasyonunu ölçer; Yargıtay kararlarında da bu çerçevenin izleri belirgindir: sadece “tehlikenin varlığı” değil, “tehlikenin makul öngörülüp öngörülememesi” ve “alınabilecek makul tedbirlerin niteliği” sorgulanır. İzmir Barosu

Türk Hukukundaki Temel Yükümlülükler

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu uyarınca işveren; risk değerlendirmesi yapmak, tehlikeleri belirlemek, gerekli önlemleri almak ve İSG kültürünü tesis etmekle yükümlüdür. Bu hükümlerin amacı, öngörülebilir riskleri daha kazaya dönüşmeden kontrol etmektir.

Türk Borçlar Kanunu (TBK) kapsamında işverenin gözetme borcu; kusurun söz konusu olduğu tazminat davalarında önemli hukukî dayanaklardan biridir. İşverenin gözetme borcuna aykırılığı, işçinin uğradığı zararda sorumluluğun temelini oluşturur.

Ceza hukuku cephesinde; taksirle yaralama veya öldürme suçları, iş güvenliği tedbirlerinin ihlal edilmesi sonucu meydana gelen ölümlerde veya ağır yaralanmalarda gündeme gelir. Bu boyutta da “öngörülebilirlik” (müdahale ile önlenebilirlik) tartışması kararların yönünü belirler. Bu çerçeve Yargıtay kararlarında açıkça görülür. Türkiye Barolar Birliği Dergisi

Yargıtay’ın Öngörülebilirlik Yorumları — Temel Eğilimler

Yargıtay içtihatları, iş kazalarında öngörülebilir risk ve işveren sorumluluğu konusunu birkaç başlık altında tekrarlar:

Teknolojinin Gerektirdiklerini Yapmamak: Yargıtay, bir kararında “işverenin, teknolojik gelişmelerin ve emniyet standartlarının gerektirdiği önlemleri almaması”nı kusur olarak kabul etmiştir. Bu yaklaşım, yalnızca yasalara uygunluk değil, güncel teknik gereklilikleri de gözetme yükümlülüğünü vurgular. erikelpartners.com.tr

Normalleşmiş Riskler ve Kurumsal Kültür: Sürekli tekrar edilen tehlikeli uygulamalar (örn. ışık perde devre dışı bırakılması, LOTO uygulanmaması) işyerinde “normalleşmişse”, Yargıtay bunu işverenin gözetim zafiyeti ve dolayısıyla öngörülebilir kusur olarak değerlendirir. Kararlar, örgütsel kusurun bireysel kusuru gölgede bıraktığı hallerde işveren aleyhine hüküm kurma eğilimindedir. Yargı Kararları

Bilirkişi Raporlarının Ağırlığı: Yargıtay çoğu kararda teknik bilirkişi raporlarını esas alır; öngörülebilir riskin belirlenmesinde makina emniyeti, tasarım eksiklikleri, standart uyumsuzlukları ve yapılabilecek somut mühendislik tedbirleri bilirkişilerce ortaya konur. Bu raporlar, mahkeme kararının nedensellik ve önlenebilirlik tespitinde belirleyicidir. Yargı Kararları

Müteselsil Sorumluluk ve Zincir Analizi: Yargıtay, birden fazla tüzel/gerçek kişinin müdahil olduğu iş süreçlerinde asıl işveren/alt işveren/taşeron gibi aktörlerin sorumluluk paylaşımını inceler; öngörülebilir riskin zincir boyunca hangi aktör tarafından önlenebileceği analiz edilir. Bu, özellikle bakım, montaj, geçici işler veya taşeron uygulamalarında sıkça karşılaşılan değerlendirmedir. Türkiye Barolar Birliği Dergisi

Örnek Karar Temaları ve Özetleri (Mahkeme Eğilimleri)

Aşağıda Yargıtay içtihatlarında sıkça görülen, öngörülebilir riskle doğrudan ilişkili karar temalarına örnek kısa özetler veriyorum. (Özetlediğim içtihat derlemeleri ve analizlerin paralel olmasına özen gösterdim)

Emniyet Donanımı Devre Dışı — “Devre dışı bırakılan güvenlik”

Mahkemeler, optik perdelerin, emniyet kilitlerinin (interlocklarının) veya acil durdurma düzeneklerinin devre dışı bırakıldığı durumlarda işverenin ağır kusurunu tespit eder.

Öngörülebilirlik gerekçesi: makul işveren böyle bir devre dışı bırakmayı fark eder veya etmesi beklenir; dolayısıyla önleyici tedbirlerin olmaması kabul edilemez. Yargı Kararları

Uzun Vardiyalar / Yorgunluk – “İnsan faktörünün öngörülmesi”

Yargıtay; uzun çalışma süreleri, düzensiz vardiya planları ve yetersiz dinlenmenin yarattığı yorgunluk riskini, işverenin öngörmesi gereken bir unsur olarak değerlendirir. Mahkemeler, yorgunluğun neden olduğu hataların “öngörülebilir” olduğunu ve dolayısıyla organizasyonel tedbirlerin alınması gerektiğini vurgulamıştır. İzmir Barosu

Eğitim ve Talimat Eksikliği — “Bilgilendirme borcunun yetersizliği”

Eğitim ve talimatların yetersizliği sonucu ortaya çıkan hatalar çoğu içtihatta işveren kusuru olarak değerlendirilmiştir. Öngörülebilirlik açısından, işverenin işi ve tehlikeleri çalışanına öğretmesi temel yükümlülük kabul edilir. Yargı Kararları

Tedarik Zinciri / Montaj Hataları — “Üretici / montaj hatalar

Makineyi tedarik eden veya kuran taraflar da öngörülebilir risk bağlamında değerlendirilebilir; eksik teknik dokümantasyon, uygunsuz montaj veya revizyon sırasında güvenlik tedbiri alınmaması, ileride doğacak kaza bakımından öngörülebilir kabul edilmektedir. Mahkemeler, sorumluluğu aktörlere göre dağıtırken tek tek hangi tedbirlerin hangi payda olabileceğine bakar. Türkiye Barolar Birliği Dergisi

Dava Örnekleri — (Yargıtay eğilimlerine dayalı)

Aşağıdaki özetler gerçeğe uygun mahkeme temaları ve Yargıtay analizleri temelinde düzenlenmiştir; amaç ilke göstermek olup, karar numarasına dayalı doğrulama için ilgili kaynaklara bakılmalıdır.

Örnek A — Optik Perde Devre Dışı (İmalat Sanayi)

Olay: İmalat hattında optik güvenlik perdesi bakım nedeniyle geçici olarak devre dışı bırakılmış; üretim devam ettirilmiş; işçi elini makineye kaptırmış, amputasyon gerçekleşmiş.
Mahkeme/Yargıtay yaklaşımı: Optik perdenin devre dışı bırakılmasının öngörülebilir risk yarattığı; makul işverenin bakım sırasında üretimi durdurması gerektiği; işverenin kusurlu olduğu yönünde kararlar (teknik bilirkişi raporuna atıf). Yargı Kararları

Örnek B — Taşeron Montaj Hatası (İnşaat/Endüstri)

Olay: Taşeron firma, makine ile ilgili kritik bağlantıda uygunsuz montaj yapmış; ana firma bunu denetlememiş; kaza meydana gelmiş.
Mahkeme/Yargıtay yaklaşımı: Taşeron ve asıl işverenin müteselsil sorumluluğu; öngörülebilir riskin zincir boyunca izlenmesi gerektiği; denetim yükümlülüğünün atlanması işveren kusurunu güçlendirir. Türkiye Barolar Birliği Dergisi

Örnek C — Uzun Vardiya ve Yorgunluk Kaynaklı Kaza (Madencilik/Üretim)

Olay: Uzun vardiyalar ve yetersiz dinlenme periyodu bulunan işletmede, yorgunluk kaynaklı dikkatsizlik sonucu ağır kaza.
Mahkeme/Yargıtay yaklaşımı: Vardiya planlaması ve dinlenme süreleri işverenin yönetim sorumluluğunda; yorgunluğun öngörülebilir olduğu ve önlenebilir tedbirlerin alınmadığı gerekçesiyle işveren aleyhine tazminat hükmü. İzmir Barosu

(Not: Bu örnekler tematik özetlerdir; kararların ayrıntılarına ve karar numaralarına kaynak derlemelerinden ulaşılabilir.) Yargı Kararları

Öngörülebilir Riskin İşverenler İçin Pratik Anlamı — Ne Yapmalılar?

Yargı eğilimleri ve İSG prensipleri birlikte düşünüldüğünde işverenlerin alabileceği somut tedbirler şunlardır:

  1. Kapsamlı Risk Değerlendirmesi (Öngörülebilirlik Odaklı)
    • Sadece “mevcut tehlikeleri” değil, “neden normalleşiyorlar?” sorusunu da cevaplayan analizler yapın.
  2. Mühendislik Kontrolları Önceliği
    • Tasarım düzeyinde riskleri ortadan kaldırma (inherently safe design).
    • Emniyet kilitlerinin (interlock’larının) devredışı bırakılmasını imkânsız kılacak uygulamalar.
  3. Saha Denetimleri ve Güvenlik Kültürü
    • Normalleşen tehlikeleri tespit etmek için “yakın-kazalar” (near-miss) verilerini düzenli analiz edin.
  4. Bilirkişi ve Teknik Raporlama Hazırlığı
    • Proaktif olarak bağımsız güvenlik değerlendirmeleri yaptırın; dava anında eksiksiz delil sunmak için belgeleyin.
  5. Vardiya Yönetimi ve Yorgunluk İzleme
    • Vardiya süreleri, mola planları ve ergonomik periyotlar öngörülebilir risk faktörü olarak yönetilmelidir.
  6. Tedarikçi ve Taşeron Yönetimi
    • Montaj, bakım ve onarım süreçlerinde tedarik zinciri sorumluluklarını sözleşmelerle netleştirin.
  7. Eğitim + Tasarım Entegrasyonu
    • Eğitimler yalnız davranışa yönelik değil; tasarım sınırlarını, LOTO uygulamalarını ve “güvenli olmayan normalleşmenin” risklerini içermelidir.

Bu 7 madde ile sizlere, Yargıtay’ın öngörülebilirlik vurgusuyla doğrudan paralel bir risk-kontrol çerçevesi sunmayı amaçladım. erikelpartners.com.tr

İşverenlere ve İş Güvenliği Uzmanlarına Olası Mahkeme Savunmaları İçin Pratik İpuçları (Hukuki Hazırlık)

Dokümantasyon: Risk değerlendirme raporları, bakım kayıtları, LOTO prosedürleri, çalışan eğitim kayıtları mahkemede kritik delildir.Olası bilirkişi raporlarını destekleyecek teknik veriler önceden hazırlanmalıdır. Yargı Kararları

Hızlı Müdahale Kayıtları: Arıza/onarım gerçekleştiğinde yapılan acil müdahaleler, üretimin neden durdurulmadığına dair gerekçeler kayıt altına alınmalıdır.

İç Denetim Raporları: Normalleşen risk tespit edildiğinde yapılan iç denetimler ve düzeltici faaliyetler, işverenin öngörme ve müdahale çabası olduğunu gösterir. Yargı Kararları

Öngörülebilir Risk Özelinde Hukuk, Mühendislik ve Yönetimin Kesiştiği Nokta

“Öngörülebilir risk” kavramı, iş sağlığı ve güvenliğinde sistemsel sorumluluğun anahtarını oluşturur. Yargıtay içtihatları da açıkça göstermektedir ki; tehlikeler öngörülebilir olduğunda, bu tehlikeleri elimine etme veya makul şekilde azaltma yükümlülüğü işverene düşer; bu yükümlülük yerine getirilmediğinde hukuki sorumluluk ağırlaşır. İşverenler için pratik sonuç, risk yönetimini yalnızca gösterge tabloları ve checkbox’larla sınırlamamak; tasarım, tedarik zinciri, vardiya yönetimi, eğitim ve saha denetimlerini öngörülebilirlik ekseninde bütünleştirmektir. erikelpartners.com.tr + Yargı Kararları

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Kaynakça — Seçme Referanslar

⭐️⭐️TBB (Türkiye Barolar Birliği) ve akademik makaleler: işverenin gözetme yükümlülüğü ve müteselsil sorumluluk tartışmaları. Türkiye Barolar Birliği Dergisi

⭐️⭐️Yargıtay karar derlemeleri ve örnek içtihat analizleri. Yargı Kararları

⭐️⭐️Yargıtay kararlarının işveren sorumluluğu bağlamında değerlendirilmesi (hukuk pratiği analizleri). erikelpartners.com.tr

⭐️⭐️İzmir Barosu içtihat ve makale derlemesi: iş kazalarının hukuki değerlendirmesi. İzmir Barosu

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT
0 530 568 42 75

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Bu sitede yer alan içerikler yalnızca genel bilgilendirme amacı taşır. Paylaşılan bilgiler, bir hekim muayenesinin, tedavisinin veya profesyonel danışmanlığın yerini tutmaz. Buradaki bilgiler esas alınarak herhangi bir ilaç tedavisine başlanması, mevcut tedavinin değiştirilmesi ya da bırakılması uygun değildir.

Aynı şekilde, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili içerikler, bir iş güvenliği uzmanı, mühendis veya teknik ekip tarafından yapılması gereken değerlendirme ve kararların yerine geçemez. Bu bilgiler temel alınarak saha risk değerlendirmesi yapılması ya da mevcut sistemin değiştirilmesi önerilmez.

Sitede herhangi bir yasa dışı ilan ya da yönlendirme yapılması amacı bulunmamaktadır. İçerikler, sadece farkındalık yaratmak ve bilinçlendirme sağlamak amacıyla sunulmuştur.

⭐️⭐️⭐️

#öngörülebilir #risk #hukuk #işgüvenliği #kebat #tetkikosgb

Daha Fazla

İşveren – Alt işveren (Taşeron)

Tarihi gelişimi

1776 Yılında “Fincancılar sözleşmesi” imzalandı.  Kütahya’da imzalanan bu sözleşme devlet hakemliğinde yapılan dünyada  ilk toplu sözleşme olarak tarihe geçmiştir.

Ülkemizdeki İş Sağlığı ve Güvenliği konusu 3 ayrı tarih dönemine ayırabiliriz.

  1. Tanzimat öncesi dönem. Lonca ( Orta Sandığı – Teavün Sandığı )
  2. Tanzimat ve Meşrutiyet dönemi.

1865 Dilaver paşa Nizannamesi (Havza-i Fahmiye Teamülnamesi) Ereğli ve Zonguldak havzası işçilerinin dinlenme ve tatil zamanlarını, barınma yerlerini, çalışma saatleri ve sağlıkla ilgili çeşitli konuları ele alınıştır)

1869 Maadin Nizannamesi (Bütün madenlerde çalışanların güvenliği ile ilgili çeşitli hükümleri düzenleyen mevzuat.)

1871 Ameleperver Cemiyeti

1895 Osmanlı Amele Yardımlaşma Cemiyeti

3. Cumhuriyet Dönemi.

Cumhuriyetin Kuruluşundan sonraki dönemden itibaren İşveren – Alt işveren ilişkilerini incelemeye başlarsak;

 Kurtuluş savaşı sırasında çıkarılan;

  • 151 Sayılı Hafta Tatili Kanunu,
  • 1921 Yılında 114 Sayılı ve 151 Sayılı  Zonguldak ve Ereğli Kömür havzalarında çalışanlar ile ilgili kanunlar,
  • 1932 yılında çıkarılan Türkiye’de Türk Vatandaşlarına Tahsis Edilen Sanat ve Hizmetler Hakkında Kanun da daha çok bireysel İş Hukuku alanındadır.

Bu dönemde toplu iş hukuku yönündeki düzenlemeler dolaylı yoldan yapılmıştır.

  • 1926 Tarihli Borçlar Kanunu,
  • 1926 Tarihli Medeni Kanun ve
  • 1930 Tarihli Umumi Hıfzısıhha Kanunlarında toplu iş hukukuna yönelik atıflar ve düzenlemeler vardır.
  • 1925 Tarihli ve 578 Sayılı Takrir-i Sukun  Kanunu da dolaylı da olsa çalışma ilişkilerini düzenlemesi açısından önemlidir.

Türkiye’de taşeron ilişkisinin iş hukuku alanına girmesi, 3008 sayılı İş Kanununun yürürlüğe girdiği 1936 yılında  “üçüncü bir şahsın aracılığı” biçiminde düzenlenmesi ile başlamıştır.

3008 sayılı Kanunda 1950 yılında 5518 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle birlikte, “aynı iş veya teferruatında iş alan” bu kişiler “aracı” olarak tanımlanmıştır. 1967 Yılında 931 sayılı İş Kanununun gerekçesinde de “aracı” kavramının yer aldığı görülmektedir.

İşveren – Alt işveren (Taşeron) Tanımı

Endüstriyel gelişim içinde oldukça önemli bir yer tutan taşeron meselesi sayısız hukuki ihtilafa neden olmuştur.

1475 sayılı İş Kanununda “diğer işveren” kavramı yer almış ve 1970’li yılların sanayi düzeni ve hukuk perspektifi ile düzenlenmiş hükümlerinin elverdiği ölçüde, bağımsız yargı organları bu yeni, dinamik ve gittikçe büyüyen meseleye çözüm aramak zorunda kalmışlardır.

Endüstride taşeron, tali işveren, alt ısmarlanan, alt işletici, alt işveren kavramları ile birlikte uygulamaların yaygınlaşması 1980’li yıllardan sonra olmuştur.

Yüksek Mahkeme kararları, 4857 sayılı yeni İş Kanununun oluşumu sürecinde de önemli bir yol gösterici olmuştur.

Borçlar Kanununun “istisna akdi” başlıklı On Birinci kısmında düzenlenmekte ve müteahhit kavramı olarak karşımıza çıkmaktadır. Borçlar Kanununun 355. maddesine göre; “iş sahibine ücret karşılığında bir iş (eser) yapmayı taahhüt eden kişi” müteahhittir, denmektedir.

Borçlar Kanununun 356. Maddesi uyarınca, müteahhit “işi bizzat yapmak veya kendi idaresi altında yaptırmak” zorundadır. Ancak işin niteliği açısından “şahsi maharetinin ehemmiyeti yok ise” işi bir başkasına da devredebilir. İşin devredildiği bu kişi ya da kuruluş taşerondur.

İşveren – Alt işveren (Taşeron) Hukuku

Yasal düzenlemeler işverenlere çalıştırdıkları işçi sayıları nispetinde yükümlülükler getirir. (Özürlü ve hükümlü istihdamı, İşyeri hekimi ve İş Güvenliği Uzmanı ile çalışma vb)

İşyerlerinin büyüklüklerine göre (sermaye, çalışan işçi sayısı vb) istihdam yükümlülükleri olduğu gibi işçi hakları açısından da  işverenlere işçi sayısına göre ek yükümlülükler getirmektedir. (işçi sayısının artması beraberinde sendikalaşma ve toplu iş sözleşmelerini de gündeme getirmektedir.)

Günlük uygulamada sıklıkla karşılaştığımız bir durum, işverenler işçi sayısıyla orantılı olarak artan yükümlülüklerinde kurtulmak ve sendikalaşmanın önüne geçmek için alt işverenlik sözleşmeleri yapmaktadır. Alt işverenlik sözleşmesi ile işverenler kendi şirketlerinde yasal olarak çalıştırdıkları işçi sayısını azaltmaktadırlar.  

 4857 Sayılı İş Kanununun 2. maddesi uyarınca bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Yine aynı maddeye göre işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez.

Alt iş verrenlik yönetmeliğinde  “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren iş”, mal veya hizmet üretiminin zorunlu unsurlarından olan, işin niteliği gereği işletmenin kendi uzmanlığı dışında ayrı bir uzmanlık gerektiren iş şeklinde tanımlanmıştır.  Bu tanımlama da göstermektedir ki alt işverenin alabileceği asıl işler oldukça sınırlıdır.

4857 Sayılı İş Kanunu ve Alt İşverenlik Yönetmeliği incelendiğinde asıl işveren-alt işveren çalışma şekli:

  • Yardımcı işlerde herhangi bir koşul olmaksızın alt işverene iş verilebilir.
  • Alt işverene asıl işin bir bölümünde yalnızca işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş verilebilir.

İlgili Kanun ve Yönetmelikler dikkate alındığında asıl iş, yasalara uygun  herhangi bir gerekçe olmadan alt işverene verilemez. Makinanın başında aynı işi yapan iki işçiden biri alt işverenin işçisi olamaz.

Örnek bir olayda Yargıtay’ın verdiği karara bakarsak  “Temizlik ve çöp nakil işi belediyelerin asıl işlerindendir. Belediyelerin asli işlerinden olan temizlik hizmeti işini 4857 Sayılı İş Kanununun 2/VI-VII maddesi uyarınca taşeronlara devretmesi mümkün olmadığından bu tür taşeronluk sözleşmeleri geçerli sayılamayacağından davalı belediyenin işe iade ve sonuçları yönünden sorumlu tutulması gerekir.” şeklinde karar vermiştir (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E:2005/14421).

İlgili Kanun ve Yönetmelikler dikkate alındığında Metal sektöründeki bir fabrikanın yemekhanesinde, güvenlik bölümünde, bilgi işlem bölümünde, fabrika dışına nakliye işlerinde vb gibi  alt işveren vasıtasıyla (muvazaa olmaması şartıyla) işlerini yürütmesi mümkündür.

İşveren – Alt işveren (Taşeron) – Muvazaa

4857 no lu kanununun “İşyerini bildirme” başlıklı 3 üncü maddesinin 5763 sayılı Kanunla değiştirilen ikinci fıkrasına göre iş alan alt işveren; kendi işyerinin tescili için asıl işverenden aldığı yazılı alt işverenlik sözleşmesi ve gerekli belgelerle birlikte, birinci fıkra hükmüne göre bildirim yapmakla yükümlüdür.

Bölge müdürlüğünce tescili yapılan bu işyerine ait belgeler gerektiğinde iş müfettişlerince incelenir. İnceleme sonucunda muvazaalı (hileli) olduğunun, yani asıl işverenin işçilere karşı bazı sorumluluklarından kurtulmak veya işçilerin bazı haklarını ellerinden almak için bu yola başvurduğunun tespiti halinde , bu tespite ilişkin gerekçeli müfettiş raporu işverenlere tebliğ edilir.

Bu rapora karşı tebliğ tarihinden itibaren altı işgünü içinde işverenlerce yetkili iş mahkemesine itiraz edilebilir.

İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir. Rapora altı iş günü içinde itiraz edilmemiş veya mahkeme muvazaalı işlemin tespitini onamış ise tescil işlemi iptal edilir ve alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçileri sayılır.

Ayrıca hem asıl işverene hem de alt işverene (taşerona) bu muvazaalı (hileli) işlemden dolayı  2013 yılı için ayrı ayrı 14.651 TL idari para cezası uygulanmaktadır”  İş mahkemesinin  kararı bu konuda kesin olup bu karara karşı temyiz yoluna gidilememektedir.

İş Mahkemesinin 4857 Sayılı kanunun ilgili fıkrasına uygun kararına temyiz yolunu kapalı tutan “İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.” biçimindeki beşinci cümlenin, Anayasa’nın 2., 36. ve  49. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi istemiyle Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından Anayasa Mahkemesi’nde açılmış olan davaya ilişkin gerekçeli karar, 12/05/2013 tarihli ve 28645 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanmıştır..

Anayasa Mahkemesi, söz konusu “İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.” cümlesinin Anayasaya aykırı olmadığına karar vererek iptal başvurusunu oybirliğiyle reddetmiştir.. Mahkeme red gerekçesinde özetle;

4857 sayılı Kanun’un 3. maddesinin ikinci fıkrası, sosyal hukuk devleti ilkesinin bir gereği         olarak, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kötüye kullanılmasına fırsat yaratmamak, diğer bir ifadeyle, asıl işveren ile alt işverenin işçiler aleyhine muvazaalı işlem yapmalarına engel olmak ve muvazaalı işlem yapılmışsa, işçilerin bu işlemle yoksun bırakılan haklarını koruma altına almak amacıyla kabul edilmiştir. Bu kapsamda itiraz konusu kuralın da, bir yandan iş müfettişlerinin muvazaalı işlem tespit etmeleri üzerine düzenledikleri rapora karşı açılan itiraz davasının en kısa zamanda sonuçlandırılarak, uzayan yargılama nedeniyle işçilerin mağdur olmalarına engel olmak, diğer yandan da Yargıtay’ın iş yükünü azaltmak amacıyla kabul edildiği anlaşılmaktadır.

Alt İşverenlik Yönetmeliği uyarınca aşağıdaki durumlar muvazaa olarak tanımlanmıştır. 

1) İşyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin asıl işin bir bölümünde uzmanlık gerektirmeyen işlerin alt işverene verilmesi,  

2) Daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile kurulan alt işverenlik ilişkisi,  

3) Asıl işveren işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak hakları kısıtlanmak suretiyle çalıştırılmaya devam ettirilmesi, 

4) Kamusal yükümlülüklerden kaçınmak veya işçilerin iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi yahut çalışma mevzuatından kaynaklanan haklarını kısıtlamak ya da ortadan kaldırmak gibi tarafların gerçek iradelerini gizlemeye yönelik işlemler.

4857 sayılı Kanun’un2. maddesinde asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle haklarının kısıtlanamaz. İşverenin daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurması muvazaa açısından incelenmesi gerekir. Asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı tespit edilirse alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılır.

Yargıtay 9. HD. 25.04.1995, 3521/14038 ve Yargıtay 9. HD. 25.04.1995, 3529/14032.; “Alt işverenin işçisinin asıl işverenin taraf olduğu sözleşmeden yararlanma isteği konusunda, olayda öncelikle asıl işveren ve alt işveren arasındaki ilişkinin çözümlenmesi, özellikle alt işverenler değişmesine rağmen işçinin iş ilişkisinin devam edip etmediği dikkate alınarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı belirlenmelidir.”

Yargıtay 9. HD. 18.06.1997, 8568/12193.; “Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin kararlılık kazanmış uygulamasına göre, uzun süreden beri aynı işyerinde çalışan işçiler müteahhitler değiştiği halde çalışmalarına devam ediyorlarsa işçilerin işe alınmaları, sözleşmelerinin feshi, ücretlerinin tespiti gibi konularda yetkiler işyerinin sahibi durumunda olan kişi ya da şirkette toplanıyorsa, her türlü araç ve gereç onun tarafından sağlanıyorsa, işin bir bölümü başkasına verilmiş olsa dahi, muvaaza söz konusu olacağından işyerinin sahibi gerçek işveren kabul edilmektedir.”

Muvazaanın incelenmesinde özellikle;

a) Alt işverene verilen işin, işyerinde asıl işveren tarafından yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin asıl işin yardımcı işlerinden olup olmadığı,

b) Alt işverene verilen işin işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olup olmadığı,

c) Alt işverenin daha önce o işyerinde çalıştırılan bir kişi olup olmadığı,

ç) Alt işverenin işe uygun yeterli ekipman ile tecrübeye sahip olup olmadığı,

d) İstihdam edeceği işçilerin niteliklerinin yapılacak işe uygun olup olmadığı,

e) Alt işverene verilen işte asıl işveren adına koordinasyon ve denetimle görevlendirilenlerden başka asıl işverenin işçisinin çalışıp çalışmadığı,

f) Yapılan alt işverenlik sözleşmesinin iş hukukunun öngördüğü kamusal yükümlülüklerden kaçınmayı amaçlayıp amaçlamadığı,

g) Yapılan alt işverenlik sözleşmesinin işçilerin iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi yahut mevzuattan kaynaklanan bireysel veya kolektif haklarını kısıtlamaya ya da ortadan kaldırmaya yönelik yapılıp yapılmadığı, 

hususları göz önünde bulundurulacaktır.

Muvazaa iddiası ispatlanması halinde taşeron işçi, asıl işverene işe başlama iradesini gerçekleştirecektir. Burada asıl işveren, işçiyi işe almak zorunda olmayıp işe başlatmama tazminatları ve boşta geçen ücret kısmını işçiye ödeyerek Mahkemenin kararını yerine getirebilir.

Taşeron işçilerin açmış olduğu, konusu  kadroya atanma  ilgili davalar idari işlem olup bu uyuşmazlıkların çözüm yeri  İdare Mahkemeleridir.

İşçi alacakları (kıdem, ihbar, fazla çalışma ücreti, yıllık izin ve diğer alacaklar) konusunda alt işveren ile birlikte asıl işverenin de  sorumlu olduğunu bilinmelidir.

Taşeron işçi, alt işveren tarafından  işten çıkarıldığı takdirde fesih ihbar önelinin tebliğ tarihinden itibaren 1 ay içinde İş Mahkemesine muvazaa iddiası ile husumeti asıl işverene karşı işe iade davası açması gerekmektedir.

Bir İşyerinde Alt İşverenin Değişmesi ve Alt İşverenin İşçisinin Hakları

İşyerlerinde, bazı işlerin  işin mahiyetine göre kanunda yazılı şartlar var ise alt işveren tarafından yapılması mümkündür.  

Beklenen durum alt işverene verilen işin sona ermesi sonucunda alt işverenin işçileri ile birlikte asıl işverene ait işyerinden ayrılması ve başka bir işyerinde çalışmaya başlamasıdır. Ancak bazı hallerde alt işverenlerin işçileri  asıl işverenin yeni alt işvereninde çalışmaya devam etmektedir. Bu gibi durumlarda tazminat vs. konularda pek çok soru akla gelmektedir.

Yargıtay  22. Hukuk Dairesinin ,E. 2013/4371, K. 2013/4461 ,T. 5.3.2012  sayılı kararı bu konuda ki yeni emsal kararlardandır.

Yargıtay’ın söz konusu kararında davacı işçi , asıl işverenin alt işvereninde çalışırken  haksız olarak işten çıkarıldığına, kıdem ve ihbar tazminatı alacağı olduğuna dair dava açmıştır.

Mahkeme ise asıl işverenin alt işvereninde çalışırken  ihale süresinin sone ermesi, bu tarih itibari ile çalışanın işten çıkışının SGK ‘ya bildirilmesi , davacıya yeni iş göstermeyerek ve işçiyi feshe zorlayarak iş sözleşmesini feshettiği gerekçeleri ile   kıdem tazminatına  hak kazandığına karar vermiştir.

Alt işveren ise davayı temyiz etmiştir.

Yargıtay ise kararında, alt işveren değişiminde  olması gerekenin,  alt işverenin asıl işverenin yanında işçinin sona ermesi halinde, işçileri ile birlikte işyerinden ayrılması ve işçilerini de başka işyerlerinde çalışmaya götürmesi veya iş akdine son vermesi olduğunu belirtmiştir.

Ancak işyerinde yeni alt işverenin yanında eski alt işverenin işçilerinin işe devam etmesini ise 4857 sayılı iş kanunu madde 6 kapsamında işyeri devri olarak yorumlamıştır.

4857 sayılı iş kanunu madde 120 ve madde 6’ ya göre ise  asıl işveren ile  ilişkisinin sona ermesinden   sonra işyerinden ayrılan alt işveren ile aynı işi alan yeni alt  işveren arasında  hukuki veya fiili bağı olsun veya olmasın işçinin   kıdem tazminatı açısından  önceki alt işveren  işçinin devir tarihindeki ücretinden ve kendi dönemi ile sorumlu olduğunun, son alt işverenin ise tüm dönemden sorumlu olduğunu  kabul edilmesine karar vermiştir.

Yargıtay sonuç olarak  tarafların fesih konusunda  işlemleri olmadığı sürece, işçinin asıl işverenden alınan iş kapsamında ve değişen alt işverenlere ait işyerinde  ara vermeden çalışması halinde işyeri devri kurallarına göre çözüme gidilmesinin yerinde olduğu, bu durumda değişen alt işveren işçinin iş sözleşmesini ve doğmuş bulunan işçilik alacaklarını devralmış olduğu, işyerinde çalışması devam eden işçinin feshe bağlı   haklar olan ihbar ve kıdem tazminatı ile izin ücreti koşullarının gerçekleşmiş sayılmayacağını belirtmiştir.

Somut uyuşmazlıkta  davacı ihalenin sona erdiğini, yeni çalışma işyerinin gösterilmesini,    aksi halde iş sözleşmesinin haklı nedenle sona erdireceğini belirtmiş, davalı alt işveren  ise bu tarihte iş akdine son vermiş ancak ertesi gün ise genel merkez işyeri üzerinden işe giriş kaydı yapmıştır.

Yargıtay ise  davalı alt işverenin davacı işçinin ara vermeden yeni ihaleyi alan şirket işçisi olarak aynı işyerinde işe devam ettiği,  sgk kayıtları ve yeni ihale sözleşmesi ile ilgili belgeler ve davacının  aralıksız çalışmasına devam edip etmediği belirlenmeden  feshin kim tarafından yapıldığı ve haklı nedene dayanıp dayanmadığı araştırılmadan yerel mahkemenin   kıdem tazminatına hükmetmesi nedeni ile   kararını bozmuştur.

O halde aynı işyerinde aynı   işi yapan  alt işverenin işçisi yeni alt  işverenin işçisi olarak aralıksız çalışmaya devam ederse  yeni  alt işveren işçi alacaklarından sorumlu olacaktır.

Konu ile ilgili  dikkat edilmesi gereken diğer hususlar ise feshin haklı fesih olup olmadığı kimin tarafından yapıldığıdır.

İşveren – Alt işveren (Taşeron) Arasında Örnek Bir Dava ve Yargıtay kararı

ÇOMÜ’de taşeron şirkette çalışan işçiler Sosyal-İş Sendikası’nda örgütlendikten sonra sendikanın ÇOMÜ’deki taşeron ilişkisinin muvazaalı olduğunun tespit edilmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na başvuruda bulundular. “Bakanlık tarafından görevlendirilen iş müfettişleri, yaptıkları inceleme neticesinde muvazaayı bir raporla tespit etti”

ÇOMÜ Rektörlüğü’nün müfettiş raporuna yaptığı itiraz nedeniyle, itiraz davası Çanakkale İş Mahkemesi’nde görüldü, Çanakkale İş Mahkemesi’nde ÇOMÜ Rektörlüğü’nün yaptığı itirazı reddederek, müfettiş raporunu onadı.

Böylece dava sendika ve üyelerinin lehine sonuçlanmış oldu. Alt İşverenlik Yönetmeliği’nin 13. maddesi gereği, itiraz üzerine iş mahkemesi tarafından verilen karar kesin olduğu için iş müfettişlerinin “muvazaa” raporu kesinleşmiş oldu.

Alt İşverenlik Yönetmeliği’nin 13. Maddesi gereği, mahkeme kararının doğurduğu, hukuki sonuçlar şu şekildedir :

“-Taşeron şirketin, tescili, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürlüğü tarafından iptal edilir. Dolayısıyla taşeronun Asıl işveren ile ilişiği kesilir.

-Taşeron şirketin işçileri, başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılır.

-Taşeron şirkete ve asıl işverene idari para cezası uygulanır.”

YARGITAY 9. Hukuk Dairesi 2010/11733 E.N , 2010/11997 K.N


İçtihat Metni

Davacı, iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini belirterek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, bozma üzerine yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hüküm, süresi içinde duruşmalı olarak davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş ise de; işin mahiyeti itibarıyla duruşma isteminin reddine, incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verilmiş olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı vekili, davacının davalı üniversiteye ait tıp fakültesi işyerinde kayıt üzerinde taşeron işçisi olarak gösterildiğini, işyerinde talimatları davalı üniversite yönetiminde aldığını, son 3-4 aydır ücretlerinin davalı işveren tarafından ödendiğini, halen çalışan taşeron işçileri olduğunu ve davalı işveren tarafından yeni işe alınmalar yapıldığını, taşeron işçisi görünen bazı işçilerin 4/b kapsamında hastane bünyesinde çalışmaya başlatıldığını, davacı ve diğer işçilerin temizlik işi dışında hastanenin sekreterlik, hasta bakıcı, röntgen teknisyeni veya ameliyathane görevlisi olarak çalıştırıldıklarını, davalı üniversite ile şirket arasındaki hizmet alımının muvazaalı bulunması nedeni ile davacının davalı üniversite işçisi olduğunu, iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan ve işe gittiğinde işe alınmayarak feshedildiğini belirterek, feshin geçersizliğine ve davacı işçinin işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı işveren vekili, davacının hastanede hizmet alımı kapsamında yüklenici dava dışı Ö…-E… Ltd. Şirketi işçisi olarak çalıştığını, davalı üniversitenin ihale makamı olduğunu, davacının işvereni olmadığını, dava dışı şirket ile davalı üniversite arasında alt-asıl işveren ilişkisi olmadığını, yasal mevzuata uygun olarak hizmetin ihale edildiğini ve anahtar teslimi verildiğini, 01.01.2008 tarihinde temizlik hizmeti ihalesini başka bir şirketin kazandığını ve bu şirket işçilerinin çalışmaya başladığını, muvazaa iddiasının doğru olmadığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece bozma üzerine yapılan yargılama sonunda emsal davalarda keşif sonrası alınan bilirkişi heyet raporuna ve BÇM iş müfettişi raporuna gerekçe gösterilerek, davacının çalışmış olduğu E… Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde taşeronlar değiştiği halde davacının aynı işi, aynı üniversiteye ait işyerinde ve onun gözetimi altında çalıştığı, davacı ve davacı ile birlikte diğer taşeron şirket elemanlarından destek hizmetleri personelinin fiilen hasta bakıcılık, servis elemanlarının fiilen hemşirelik, teknik elemanlarının fiilen sağlık teknisyenliği ve teknikerliği, veri kayıt elemanlarının fiilen büro memurluğu gibi işlerde çalıştırıldıkları, buna göre davalı Üniversite ile taşeron firmalar arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğu, yasadaki şartları taşımadığı, davacının iş akdinin geçerli nedenle feshedildiğinin ispat yükümlüsü olan işverenin bu geçerli nedenle fesih olgusunu ispat edemediği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

Asıl-alt işveren ilişkisinde ilişkinin muvazaalı veya yasadaki unsurları taşıyıp taşımadığının belirlenmesinde,

Biri asıl diğer hukuksal ve ekonomik bağımsızlık ile ayrı bir iş organizasyonuna sahip iki ayrı işverenin bulunup bulunmadığı,

Alt işveren işçilerinin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılıp çalıştırılmadıkları,

Alt işverene verilen işin, işyerinde asıl işveren tarafından yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin asıl işin yardımcı işlerinden olup olmadığı, alt işverene verilen işin işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olup olmadığı;

Alt işverenin daha önce o işyerinde çalıştırılan bir kişi olup olmadığı;

Alt işverenin işe uygun yeterli ekipman ile tecrübeye sahip olup olmadığı;

İstihdam edeceği işçilerin niteliklerinin yapılacak işe uygun olup olmadığı;

Alt işverene verilen işte asıl işveren adına koordinasyon ve denetimle görevlendirilenlerden başka asıl işverenin işçisinin çalışıp çalışmadığı;

Yapılan alt işverenlik sözleşmesinin iş hukukunun öngördüğü kamusal yükümlülüklerden kaçınmayı amaçlayıp amaçlamadığı;

Yapılan alt işverenlik sözleşmesinin işçilerin iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi yahut mevzuattan kaynaklanan bireysel veya kolektif haklarını kısıtlamaya ya da ortadan kaldırmaya yönelik yapılıp yapılmadığının araştırılması ve irdelenmesi gerekir. Alt işveren işçilerinin bir kısmının, üstlenilen hizmet dışında asıl veya yardımcı başka işte çalıştırılmaları, asıl-alt işveren arasındaki sözleşmeyi muvazaalı hale getirmez. Sadece başka işte çalıştırılan işçi açısından asıl-alt işveren ilişkisinin unsurlarının bulunmadığı kabul edilmelidir.

Bozma sonrası mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu ile iş müfettiş raporunda,  davalı üniversite tarafından temizlik hizmeti, destek hizmeti ve çamaşırhane hizmetinde çalışmak üzere eleman alımı sözleşmesi yapıldığı, destek elemanlarının fiilen hasta bakıcılık yaptıkları, 4/C kapsamındaki çalışanlarla birlikte nöbetleşe çalıştıkları, 4/C ve 4/B kadrosunda çalışanlardan farklı bir teknoloji kullanmadıkları, temizlik işinde sadece alt işveren işçilerinin çalıştırıldığı, çamaşırhanede bir 4/C kapsamında çalışan dışında asıl işveren işçisi veya çalışanı bulunmadığı, hastabakıcılık, hemşirelik, sağlık teknisyenliği, büro ve bakım onarım işlerinin asıl işin bir parçası, temizlik ve çamaşırhane hizmetinin ise yardımcı iş olduğu, hem temizlik hem de veri hizmet alımı hizmet sözleşmesi ile çalışanların sadece E… Üniversitesinde çalıştıkları, istihdam edilenlerin bir kısmının E… Üniversitesi yöneticileri tarafından sınavla işe alındıkları, temizlik ve çamaşırhane hizmeti dışında kalan işçilerin yapmaları gereken işle ilgili E… Üniversitesi yöneticilerinden emir ve talimat aldıkları, puantaj kayıtlarının da tutulduğu, temizlik işini alan alt işverenler ile davalı E… Üniversitesi Rektörlüğü arasında organik bir bağ bulunmadığı, taraflar arasında 4857 sayılı İş Yasası’nın 2/6. maddesinde tanımı yapılan alt işveren-asıl işveren hukuki ilişkisinin muvazaaya dayanmadığı, alt işverenler değiştiği halde davacının davalı rektörlüğe bağlı E… Üniversitesinde çalışmaya devam etmiş olması böyle bir çalışma şekline hareketle muvazaalı olduğu sonucuna varılamayacağı” tespiti yapılmıştır. Tanık anlatımlarına göre davacı, temizlik hizmetini üstlenen alt işveren işçisi olarak sadece temizlik işinde çalıştırılmıştır. Davacının yardımcı iş kabul edilen temizlik hizmeti dışında çalıştırıldığı kanıtlanmamıştır. Temizlik işi yardımcı iştir. Davalı üniversite ile davacının işvereni olan dava dışı alt işverenler arasındaki ilişki yasal unsurlarını taşımaktadır. Davalı E… Üniversitesi Rektörlüğü’nün, feshin geçersizliği davasında pasif husumetinin bulunmadığı, davacının işe iade davasının iş sözleşmesini fesheden son işvereni olan alt işveren aleyhine açması gerekirken, muvazaa iddia ederek davalı aleyhine açmasının hukuka uygun olmadığı, davalının feshin geçersizliği isteminde taraf sıfatı bulunmadığı anlaşıldığından, davanın reddi gerekir. Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın kabulü hatalıdır.

4857 sayılı İş Yasası’nın 20/3. maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

Hüküm: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;

1- Mahkemenin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 51.50 yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.000 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kesin olarak 03.05.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.

Asıl-alt işveren ilişkisinde ilişkinin muvazaalı veya yasadaki unsurları taşıyıp taşımadığının belirlenmesinde Yargıtay, aşağı belirtilen kriterleri belirlemiştir.

**Biri asıl diğer hukuksal ve ekonomik bağımsızlık ile ayrı bir iş organizasyonuna sahip iki ayrı işverenin bulunup bulunmadığı,

**Alt işveren(taşeron) işçilerinin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırıp çalıştırmadıkları,

**Alt işverene (taşerona) verilen işin, işyerinde asıl işveren tarafından yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin asıl işin yardımcı işlerden olup olmadığı, alt işverene verilen işin işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olup olmadığı;

**Alt işverenin daha önce o işyerinde çalıştırılan kişi olup olmadığı,

**Alt işverenin işe uygun yeterli ekipman ile tecrübeye sahip olup olmadığı,

**İstihdam edeceği işçilerin niteliklerinin yapılacak işe uygun olup olmadığı,

**Alt işverene (taşerona) verilen işte asıl işveren adına koordinasyon ve denetimle görevlendirilenlerden başka asıl işverenin işçisinin çalışıp çalışmadığı,

**Yapılan alt işverenlik sözleşmesinin İş Hukukunun öngördüğü kamusal yükümlülüklerden kaçınmayı amaçlayıp amaçlamadığı,

**Yapılan alt işverenlik sözleşmesinin işçilerin iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi veya mevzuattan kaynaklanan bireysel ve kolektif haklarını kısıtlamaya ya da ortadan kaldırmaya yönelik yapılıp yapılmadığının araştırılması gereklidir

İşveren – Alt işveren (Taşeron)Davalarında Örnek Yargıtay İçtihatları

Yargıtay HGK. 04.11.1987, 9-166/815.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bir kararında; alt işverenin işçilerinin, asıl işverenin işyerinde yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmeleri, genel olarak, sendikalar ve toplu pazarlık hukukunun temel kurallarına bağlanmıştır.

Yargıtay 10. HD. 17.01.1975, 6502/272. kararında, “işin tamamının devredilip devredilmediği” ya da “işin anahtar teslimi verilip verilmediği” bu ayrım açısından başlıca kriter olarak vurgulanmaktadır. Yüksek Mahkeme, taşeron ilişkisinden söz edebilmek için, işi veren kişinin kendisinin de işin asıl bölümünde işçi çalıştırmasını zorunlu görmektedir.

 Buna göre, taşeron ilişkisinden söz edebilmek için işin bir kısmının ihale edilmiş olması ve ihale edenin de aynı işte işçi çalıştıran işveren niteliğinde olması gerekmektedir. İşin tamamı ihale ediliyorsa bu durumda ihaleyi alan kişi müteahhit kabul edilmelidir.

Yargıtay HGK, 24.05.1995, E.1995/9-273, K.1995/548. İş Kanunu uyarınca sorumluluktan söz edilebilmesi için, o işte kendisi de işçi çalıştıran asıl işverenin varlığının şart olduğunu vurgulamaktadır. “ Özetle; belirli işin bir bölümünü başkasına verip, diğer bölümünü kendi çalıştırdığı işçilerle bizzat yapan bir kişi asıl işveren durumundadır. Kendisi işin bir bölümünde bizzat işçi çalıştırmayıp işi bölerek ihale suretiyle muhtelif kişilere veren iş sahibi “ihale makamı” İş Kanununun 1/son maddesi anlamında bir asıl işveren değildir.”

Yargıtay 9. HD. 04.11.1993, 5757/15708. ‘bina inşaatın üstüne alan bir işverenin (asıl işveren), binanın çatısının yapılmasını başka bir işverene (alt işveren) vermesini’ kanunun ilgili maddesinin kapsamında görmüş; çatıyı yapan 2 alt işverenin işçisinin kazaya uğraması halinde her iki işverenin müteselsil sorumlu olacağını kararlaştırmıştır.”

Yargıtay 9. HD. 23.02.1998, 21408/2275. Asıl işveren ve alt işveren borcun tamamından tek tek ve aynı derecede sorumludurlar. İşçi dilediği takdirde kendisini doğrudan doğruya çalıştıran alt işverene, dilediği takdirde her iki işverene ya da doğrudan asıl işverene karşı talepte bulunma hakkına sahiptir. İşçinin asıl işverene karşı açtığı dava yoluyla talepte bulunması durumunda, Yüksek Mahkeme, alt işverenin davaya dahil edilmesini dahi zorunlu görmemiştir.

Asıl işverenin sorumluluğu, işin alt işverene verildiği tarihten başlar. Yargıtay 9. HD. 22.02.2001, 19790/3150 de asıl işverenin alt işveren işçisine karşı, her iki işveren arasında “bağlantı bulunmayan” önceki süreye ilişkin olarak sorumlu tutulamayacağını karar altına almıştır.  “Daha önce her iki şirket arasında bağlantı bulunmadığından bu şirketi tüm hizmet süresi için sorumlu tutmak mümkün değildir.” Demiştir.

İş Kanununda düzenlenen “asıl işveren-alt işveren” ilişkisinin özünün ve taraflara yüklediği temel yükümlülüklerin değiştirilmesi sözkonusu olamaz. Bu tür sözleşmelere konulabilecek, “birlikte sorumluluğu ortadan kaldıran” hükümler geçerli sayılamaz.

Yargıtay 9. HD. 18.03.1988, 517/3080; asıl işveren ile alt işveren arasında imzalanmış bulunan  “teknik şartnamede her türlü sorumluluğun işi yapan taşeron (alt işveren) firmaya ait olacağının” kararlaştırılmış olmasına rağmen, “bu hükmün işçiyi bağlamayacağı”, Kanun hükmünün “kamu düzenine” ilişkin olduğu ve “işçinin aleyhine değiştirilmesinin de mümkün olmadığı” gerekçesiyle, alt işverenin işçisinin uğradığı iş kazası nedeniyle asıl işverenin de söz konusu kazadan “birlikte sorumlu” tutulacağını hükme bağlamıştır.

İşin “anahtar teslimi” biçiminde “ihale edilmesi” durumunda asıl işveren-alt işveren ilişkisinden ve asıl işverenin alt işverenin işçilerine karşı sorumluluğundan söz edilememektedir. Bu doğaldır, çünkü işi ihale eden iş sahibi, ihale edilen işte kendisi de işçi çalıştırmadığından “işveren” niteliğini taşımamaktadır. Yargıtay HGK, 24.05.1995, E.1995/9-273, K.1995/548.  “işi bölerek ihale suretiyle muhtelif kişilere işveren iş sahibinin İş Kanunu anlamında asıl işveren olmadığını” karara bağlamıştır.

Asıl işveren-alt işveren ilişkisinden sözedebilmek için, alınan işin asıl işe “bağımlı” ve asıl iş sürdüğü müddetçe devam eden “sürekli” bir iş olması gerekmektedir. Yargıtay 21. HD, 04.07.1995, 2660/3844;   Aynı yönde: Yargıtay 9. HD. 13.09.2001, 4151/3844, asıl işverenin işi ile alt işverenin işinin birbirinden “ayrı” ve “bağımsız” olmasının birlikte sorumluluğu ortadan kaldıracağına hükmetmiştir.

Yargıtay 9. HD. 18.10.1988, 12301/14511., toplu iş sözleşmesinin yürürlüğe gireceği tarihten kısa bir süre önce işten çıkarılan işçilerin daha sonra taşeron yanında çalıştırılmaya başlanmasını “muvazaalı” kabul etmiş ve bu durumu “kanuna karşı hile” olarak değerlendirmiştir.

Bu noktada, muvaazanın belirlenmesine ilişkin başlıca kriterlerin Gerekçedeki deyimle ölçütlerin ortaya konulabilmesi açısından, Yüksek Mahkeme kararları daha da önem kazanmaktadır. Bu kararlarla belirlenen başlıca kriterler, satırbaşlarıyla aşağıda saptanmıştır.

1. İşyerinde sürekli işlerde uzun süre çalıştırılan işçinin, asgari ücretle çalıştırılabilmesi amacıyla bir taşeronun işçisi olarak gösterilmesi, Yargıtay 9. HD. 25.04.1995, 3521/14038.;  Yargıtay 9. HD. 25.04.1995, 3529/14032.

2. İşverenin toplu iş sözleşmesi yükümlülüğünden kurtulmak için görünürde müteahhit olarak adlandırdığı kişi ile sözleşme yaparak işçileri bu kişi ya da kuruluşun işçisi gibi göstermesi,  Yargıtay 9. HD. 05.07.1999, 10575/12064.

3. Şeklen ihale yoluyla üçüncü kişiler yanında çalıştırılan işçilerin aynı işyerinde çalışmalarında bir kesintinin olmaması ve asıl işveren ile taşeron arasında yapılan kısa süreli sözleşmelerde kaç işçinin işe alınacağının, niteliklerinin ve öğle yemeklerinin asıl işveren tarafından verileceğinin yer alması,    Yargıtay 9. HD. 26.02.1998, 324/2818;

  “İşçisini alırken bir başka kişinin iznine ihtiyaç duyan, işçisini istediği görevlerde, iş ve hizmetlerde çalıştıramayan, tüm denetimlerin bir başka kişiye ait olması, o kişinin vereceği direktiflere uyma ve günlük çalışmaları onaylatma zorunluluğu, kendisine ait malzeme ve ekipman üzerinde dahi herhangi bir hakkının bulunmaması, sözleşmenin feshi halinde bu ekipman ve malzemelerin (işi verence) karşılıksız kullanılması durumu ki, bu durum tüm ekipman ve malzemenin (işi verene) ait olduğunun göstergesi olup tüm bu olgular anlaşmanın tarafı olan kişileri gerçek ve alt işveren durumundan çıkarmaktadır.” Yargıtay 9. HD. 05.07.1999, 10575/12064.

4. İş sözleşmelerinin taşeronlarla yapılmış olmasına rağmen işçinin işe alınması, nitelikleri, işten çıkartılması ve ücretlerinin belirlenmesi konularında tüm yetkilerin işi veren işverene tanınması,  Yargıtay 9. HD. 25.04.1995, 3521/14038.; Yargıtay 9. HD. 25.04.1995, 3529/14032.;

 “Davalı anonim şirket ile taşeron limited şirket arasında bir istisna sözleşmesi bulunmakla ve ücret bordrolarında davacı işçinin işvereni olarak limited şirket gösterilmekle beraber; yazılı ve sözlü kanıtlar göstermelik bir taşeronluk bağlantısını ortaya koyduğu dikkate alınarak değerlendirme yapılmalı ve bir sonuca varılmalıdır. Bu arada istisna sözleşmesine göre limited şirketin işçi alma ve işten çıkarma işlemlerinde anonim şirketin tasvibinin aranması ve sigorta giriş bildirgelerinde işveren olarak anonim şirketin gösterilmesi gerçek anlamda bir asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunmadığını belirleyen bulgular olduğundan davacı işçinin doğrudan anonim şirketin işçisi sayılarak toplu iş sözleşmesinden yararlanma imkanı araştırılmalı ve buna göre fark ihbar ve kıdem tazminatları hakkında karar verilmelidir. ” Yargıtay 9. HD 09.02.1999, 17926/1750.

5. Kısa sürelerle taşeron olarak gösterilen kişi değiştiği halde taşerona bağlı olarak gösterilen işçilerin işlerini aynen ve aralıksız sürdürmekte olmaları, Yargıtay 9. HD. 25.04.1995, 3521/14038.; Yargıtay 9. HD. 25.04.1995, 3529/14032.;

“Alt işverenin işçisinin asıl işverenin taraf olduğu sözleşmeden yararlanma isteği konusunda, olayda öncelikle asıl işveren ve alt işveren arasındaki ilişkinin çözümlenmesi, özellikle alt işverenler değişmesine rağmen işçinin iş ilişkisinin devam edip etmediği dikkate alınarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı belirlenmelidir.” Yargıtay 9. HD. 18.06.1997, 8568/12193.; 9. Hukuk Dairesi aynı yöndeki bir başka kararında şu tespitler yapılmaktadır: “Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin kararlılık kazanmış uygulamasına göre, uzun süreden beri aynı işyerinde çalışan işçiler müteahhitler değiştiği halde çalışmalarına devam ediyorlarsa işçilerin işe alınmaları, sözleşmelerinin feshi, ücretlerinin tespiti gibi konularda yetkiler işyerinin sahibi durumunda olan kişi ya da şirkette toplanıyorsa, her türlü araç ve gereç onun tarafından sağlanıyorsa, işin bir bölümü başkasına verilmiş olsa dahi, muvaaza söz konusu olacağından işyerinin sahibi gerçek işveren kabul edilmektedir.” Yargıtay 9. HD. 18.11.1997, 16673/19164.

Bu makale;

Tanzimat sonrası dönemden, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası yayınlanmasına kadar geçen zaman aralığı içerisinde özellikle 1970 – 2012 yılları arası hukuki süreçlerden örneklerle işveren – alt işveren ilişkilerine bir bakıştır.

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:

Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hukuki tavsiye yerini alamaz. Web sitemizdeki yayınlardan yola çıkarak, işlerinizin yürütülmesi, belgelerinizin düzenlenmesi ya da mevcut işleyişinizin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriğinde yer alan bilgilere istinaden profesyonel hukuki yardım almadan hareket edilmesi durumunda meydana gelebilecek zararlardan firmamız sorumlu değildir. Sitemizde kanunların içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla