Ömür Uzatan Soğuk

Soğuk, atmosferde düşük sıcaklığın varlığıdır.

Soğuk, halkın günlük kullanımında soğuk kişisel farklılıklar içeren öznel bir algı.

Son yıllarda yapılan çeşitli araştırmaların ortak sonucu; ”Soğuk havanın insanın ömrünü uzattığı ve yaş aldıkça gelişebilecek hastalıklara daha direncini arttırdığı.”

Aklına Cold plunge / Cold Plunging gelenler olabilir ki bu yazının konusu soğuk suya maruziyet ile kaslardaki inflamasyonla mücadele değil… Belki başka bir yazıda olabilir.

Soğuk antik çağlardan günümüze farklı metodlarla tedavi veya tedaviye katkı maksatlı kullanılmıştır. Son yıllarda farklı canlılarla (balıklar, solucanlar vb gibi) yapılan gözlem ve deneyler canlının vücut ısısı düştüğünde ortalama yaşam süresinin önemli ölçüde arttığını gösterse de mekanizması bilinmiyordu.

Soğuk, yaşlanma sürecine neden olan hastalıkların alt yapısında yer alan ve zarar veren proteinlerin biriktiği hücrelerde hücre içi temizleme – parçalama mekanizmasını harekete geçiriyor. Bu temizleme işlemine proteazom deniliyor

Yaşlanma, genel olarak çoğu canlı organizmayı etkileyen zamana bağlı işlevsel gerileme, fizyolojik bütünlüğün ilerleyici bir şekilde kaybıyla karakterize edilir ve ölüme karşı artan duyarlılığa yol açar. 

Hazır yeri gelmişken ek bir bilgi de fena olmaz…

Kanser ve yaşlanma birbirinden farklı hatta tamamen ters işliyor gibi düşünüyor olabilirsiniz…

Çünkü;

Kanser hücrelerin canlılığı ve aktivitesinde anormal bir artış, yaşlanma ise hücrelerin canlılığı ve aktivitesinin azalması olarak tanımlanabilir

Lakin kanser ve yaşlanma derinlemesine incelendiğinde hücresel değişimin – bozulmanın ortak kökten geliyor olabilir. Zaman içinde gelişen hücresel hasar yaşlanmaya sebep olduğu gibi aynı hücresel hasarın avantaj yarattığı hücrelerin anormal gelişimi de kansere sebep olabilir. Burada köken hücresel hasar.

Dönelim soğuk ve ömür uzamasına…

Köln Üniversitesinde yapılan bir araştırmada;

Patolojik protein birikimleri olarak adlandırılan, zararlı ve hasar verici protein kümlerinin birikmesiyle karakterize Amiyotrofik Lateral Skleroz (ALS) ve Huntington Kore (yaşlılıkta ortaya çıkan nöro-dejeneratif hastalıklar) ait gen taşıyan Caenorhabditis elegans cinsi solucan ve insan hücre kültürleri incelemeye alınıyor.

Burada proteazom (yukarıda da yazdığım gibi birikim yapmış hasarlı proteinleri hücrelerden uzaklaştıran hücresel bir mekanizma) aktivitesinin soğuğa bağlı değişimini inceliyorlar.

Eeeee… Sonuç ne çıkmış?

Tahmin ettiğiniz gibi; Caenorhabditis elegans cinsi solucanda da ve insan hücre kültürlerinde de soğuğun etkisi ile toplaşmış zararlı proteinler parçalandığı gibi yenilerinin toplanmasını da önlemiş…

Yani soğuk yaşlanma süreci sebeplerinden sorunlu proteinleri bertaraf etmiş…

Yaşasın gençlik… 🙂

Tıp dili ile;

Caenorhabditis elegans cinsi solucanda da ve insan hücre kültürlerinde, PA28γ/PSME3 (Proteazom aktivatörü) yaşlanma sebeplerini azaltmıştır.

Hatta sıcaklıkta hafif bir düşme bile hücre temizliği için proteazomu uyarıyor. Yan soğuk hem yaşlanmanın hem de yaşlanmayla ilişkili hastalıkların sürecinde uzun ömür tarafında yer alıyor.

Protein birikmesiyle ilişkili çeşitli nörodejeneratif durum ve hastalıklar

  • Yaşlanma
  • Alzheimer
  • Parkinson
  • Huntington
  • ALS

Araştırmanın sonuçlarını genele yorumlayabilir miyiz?

Muhtemelen diğer hayvanlarda hatta yaşa bağlı diğer nöro-dejeneratif hastalıklarda da soğuk aynı olumlu etkiyi gösterebilir.

Dışarı çıkıp bir serinlesek mi diyorsanız az biraz sabredin bitmedi daha…

Araştırma içerisinde bilim insanları biz bu işi soğuk olmadan normal vücut sıcaklığı olan 37 C da başarabilir miyizi de incelemişler

Veee…

Proteazom aktivitesini, genetik aşırı ekspresyon ile aktive etmişler. (Bu bölüm çok teknik o yüzden açıklamayacağım makale aşağıda ilk sırada isteyen okuyabilir)

Soğuk oda terapisi Kriyoterapi (cryotherapy): -65 ve -110 dereceye sahip iki kabini bulunan soğuk oda, yoğun antrenman temposu ve maç sonrası vücut yüzeyinin (derinin) 37 C ye kadar düşürülmesi ile uygulanan hücre – kas yenilenmesini de buraya not edelim.. Soğuk oda’ terapisi Kriyoterapi (cryotherapy) de başka bir yazı konusu…

Son paragraftaki özel durumu şimdilik göz ardı edin.(Vücut sıcaklığı ile vücut yüzey ısısı farklıdır) Aşırı düşük sıcaklıklar normalde canlı organizmalar için zararlı olabileceği gibi canlı organizma beden ısısında kararında azalma sağlanmasının yararları antik çağlarda bile bilinmekte ve uygulanmaktaydı.

Bazı canlıların vücut sıcaklığı ortamın sıcaklığına göre değişir. Bu canlılarda (solucanlar, sinek, balık vb gib) soğuk ömürlerini uzatmaktadır.

Solucanlar 20 C lik bir çevresel ortamda 5 derece daha düşük yere taşınırsa daha uzun yaşarlar.

Farelerin beden sıcaklığı 0,5 derece düşürüldüğünde daha uzun yaşarlar.

Enteresan olan; vücut sıcaklıkları dar bir aralıkta olan memelilerin de çevre ısısı ne olursa olsun (soğuk ya da sıcak) soğuk vasıtası ile ömürleri uzar.

İnsanların da vücut sıcaklıkları dar bir aralıkta olup soğuk benzer faydaları sağlamaktadır.

Fakaaaattt..

Normal vücut sıcaklığı 36,5 ila 37 C olup, 35 C altına aniden düşmesi hipotermi ye neden olur.

Uyku esnasında beden sıcaklığı 36 C ye kadar düşer.

Sanayi devrimi’nden (1760’lı yıllarda başlayıp, 1830’lara kadar devam eden süre) günümüze kadar geçen 190 yılda insan vücut sıcaklığı her on yılda bir 0,03 santigrat derece düşmüştür.

İnsan ömrünün ortalamasının da aynı dönemde giderek artmasının insan vücut sıcaklığındaki bu düşmenin de etkisi olma olasılığı düşünülmelidir.

Sonuç olarak;

Solucanlar, fareler, insan doku örnekler derken unutmayın ki insanların beden sıcaklığının düşürülmesi teknik bir konudur.

O sebeple;

  1. İdeal uyku ortamı için yatak odalarında sıcaklığın 16 – 19 derece a olması gerekir.
  2. Yaşam odanız sıcaklığın 21 derece den fazla olmaması gerekir.
  3. Kıyafetlerinizi günlük doğal aktivitenize uygun ve terletmeyecek olanlardan tercih edin.

Son olarak…

Ayağınızı Sıcak Başınızı Serin Tutun

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirlerv

⭐️⭐️ Soğuk sıcaklık, PA28γ kaynaklı proteazomlar aracılığıyla uzun ömürlülüğü uzatır ve hastalıkla ilişkili protein agregasyonunu önler https://www.nature.com/articles/s43587-023-00383-4

⭐️⭐️ Sıcaklığa bağlı doğal savunma, fare hava yolu hücrelerinde sıcak sıcaklıkta viral replikasyonu sınırlar. https://www.pnas.org/doi/abs/10.1073/pnas.1411030112

⭐️⭐️ Sıcaklık, uzun ömür ve yaşlanma konusunda dikkat edilmesi gerekenler https://link.springer.com/article/10.1007/s00018-008-7536-1

⭐️⭐️ Yaşlanmanın Belirtileri https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3836174/

⭐️⭐️ Termal çevrenin uyku ve sirkadiyen ritim üzerindeki etkileri https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3427038/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Damarlarda Nitrik Oksit’in İşi Ne?

Nitrik oksit (NO), bir gaz ve çok önemli fizyolojik rollere sahip serbest radikal olarak damarların endotel hücreleri tarafından L-argininin oksijenle reaksiyonuyla oluşur (ve birçok fizyolojik süreçte yer alan siklik guanozin monofosfatın (cGMP) aktivasyonu yoluyla) damalardaki düz kasların gevşemesini sağlayarak kan akışının artmasını ve kan basıncının düşmesini sağlar.

Nitrik oksidin önemini farklı bir açıdan değerlendirdiğimizde, kalp ve diyabet hastalarında, erektil disfonksiyonu olan kişilerde nitrik oksit üretiminin sınırlı olduğu bilinmelidir.

Endotel tabaka damarların iç yüzeyini kaplayarak, kalp damar sisteminin bütünlüğünü sağlar. Sağlam ve işlevsel olduğu sürece yeterli nitrik oksit (NO) üretimi yaparak kan akışının düzenlenmesinde rol oynayarak kalp damar hastalığı gelişme riskini ortadan kaldırır.

Endotel tabakada nitrik oksit üretiminin azalması aynı zamanda, endotel tabakanın fonksiyonlarında da azalmaya sebep olur. Endotel tabakasının fonksiyonlarının kaybından sonra yıllar içinde damarlarda gelişen yapısal değişiklikler kardiyovasküler risklerlerle ilişkilidir.

Dikkat edilmesi gereken en önemli husus kardiyovasküler hastalıkların gelişimine neden olan tüm risk faktörleri nitrik oksit üretimini bozmaktadır.

Nitrik Oksit Üretimi Yaş İlerledikçe Baskılanır

Nitrik Oksit ve diğer bir son ürün olan sitrüllin, L-arginin‘den Nitrik Oksit Sentaz (NOS) enzimi aracılığıyla sentezlenir.

L-arginin, yeterli endotelyal nitrik oksit üretiminin kaynağıdır. Sağlıklı genç bireylerde bu üretim yeterli iken yaşlandıkça L-arginin’den Nitrik Oksit Sentaz (NOS) nitrik oksit üretme yeteneği (yaklaşık %50) azalır.

20 yaşında sağlıklı bir yetişkinin kalp damarlarındaki Nitrik Oksit miktarı, 70 – 80 yaşlarına geldiğinde %75 den daha fazla azalır. Lakin Nitrik Oksit miktarını yeterli sınırlarda korumak ve doğal yollarla arttırmak mümkündür. Vücut C vitamini ve nitrat içeren bileşen parçalarından nitrik oksit üretir.

Nitrik Oksit Çok mu Gerekli?

Evet hem de çok gerekli…

Çünkü;

Damar endotelinde L-arginin’den Nitrik Oksit Sentaz (NOS) nitrik oksit üretimi ile;

  • Aterosklerozdan korur
  • Oksidatif stresten korur
  • İnflamasyonu engeller
  • Anti-enfeksiyöz etkilidir
  • Doğurganlı artar
  • Yara iyileşmesi hızlanır
  • Besin sindirimi ve emilimi artar
  • Yağsız doku kütlesini ve kahverengi yağ dokusu gelişimini artırır

Ayrıca

  • Metabolik sendromları (dislipidemi, obezite, diyabet ve hipertansiyon dahil) iyileştirmek
  • Erektil disfonksiyon
  • Orak hücre hastalığı
  • Kas distrofisi
  • Preeklampsi olan kişileri tedavisine destek olur.

Arterleri gevşeterek, kan basıncını düşürmek amacı ile L-arginin takviyeleri gelişi güzel kullanılabilmektedir. Lakin L-arginin gerçekten eksikliği olan kişiler haricinde takviye olarak alınması pek de gerekli değildir.

metabolik sendromları (dislipidemi, obezite, diyabet ve hipertansiyon dahil) iyileştirmek ve erektil disfonksiyon, orak hücre hastalığı, kas distrofisi ve preeklampsi olan kişileri tedavi etmek.

Sağlıklı vücut genel olarak ihtiyaç duyduğu tüm L-arginin’i üretir.

L-arginin kaynağı besinler

  • Fındık
  • Balık
  • Kırmızı et
  • Soya
  • Kepekli tahıllar
  • Fasulye
  • Süt ürünleri

Nitrik Oksit Vücutta Etkileri

  • Sistemik inflamasyonu azaltır ve bağışıklık sistemini güçlendirir.
  • Kan damarlarını genişleterek kan akışını artırır, kan basıncını düşürür ve kalp sağlığını iyileştirir.
  • Egzersiz ve kas performansını artırır. Egzersiz performansını artırmak için kırmızı pancar tüketin.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Merak edenler için özet Nitrik Oksit metabolizması 

Hem enzimatik (NOS yoluyla; majör yol) hem de enzimatik olmayan yolları içeren NO sentez yolunun şematik genel görünümü. L-arginin, NADPH ve oksijen varlığında NO ve sitrüline dönüştürülür.

NOS yolları aktiviteleri için temel kofaktörlere (BH4, FAD, FMN ve hem) bağlıdır; NOS1 ve NO3 de Ca 
2+ bağımlıdır.

Sitrülinden de novo arginin üretimi ASS ve ASL enzimlerini içerir. Diyet alımıyla değiştirilebilen potansiyel faktörler gri bir arka planla gösterilir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Travma ve enfeksiyonda nitrik oksidin rolü. http://chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://jag.journalagent.com/travma/pdfs/UTD_10_3_149_159.pdf

⭐️⭐️ Nitrik oksitin kardiyovasküler hastalıklardaki rolü https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/15722114/

⭐️⭐️ SAĞLIK VE HASTALIKTA NİTRİK OKSİT ÜRETİMİNİN DÜZENLENMESİ https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC2953417/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Uzun Yaşamın Sırrı Bakterilerde mi?

Uzun bir ömür bir çoğumuzun hayali olsa gerek…

Hele hele 100 yaşını aşmış ve oldukça dinç insanları görünce heveslenmemek de mümkün değil..

100 yaşını geçmek demişken bahsedilmesi gereken önemli bir araştırma sonucu var;

Nature tıp dergisinde, Japonya’ da yapılan bir araştırma100 seneden fazla yaşayanların bağırsaklarında belirli safra asitlerini üreten bakterilerin daha fazla bulunduğu tespit edildi.” makale başlığı ile yayınlandı.

Araştırmada;

  1. grup yaşları 100’ ün üzerinde olanlar
  2. grup yaşları 85 civarıda olanlar
  3. grup yaşları 30 yaş civarında olanlar incelemeye alınndılar.

Bu üç grupta yer alan insanların dışkılarındaki mikrobiyomu inceliyorlar.

Diğer iki gruptakilerle karşılaştırıldığında yaşları 100’ ün üzerinde olanların dışkılarının Odoribacteraceae türü bakterilerden zengin oldukları görüldü.

Odoribacteraceae türü bakteriler sekonder safra asitleriNİN litokolik asitin (LCA) çeşitli izoformları 

  • iso-,
  • 3-oxo-,
  • allo-,
  • 3-oxoallo-
  • isoallolithocholic acid —- Üretmektedirler

Yapılan araştırmada; IsoalloLCA’ nın, Clostridioides difficile ve Enterococcus faecium dahil olmak üzere Gram pozitif (Lakin Gram negatif değil) patojenlere karşı güçlü antimikrobiyal etki gösterdikleri de tespit edildi.

Araştırmacılar, uzun yaşamanın (100 yılı aşamanın) kronik enflamasyonu baskılayan enfeksiyonlara dirençli bakteriler sayesinde olabileceğini öngörüyorlar.

Başlık her ne kadar ilgi çekse de halen tamamına vakıf olamadığımız insan mucizesinin yaşam süresini tekil bir basitliğe indirgemek de doğru değil…

Yine de bu araştırmanın bize hatırlattığı önemli üç konu var

Bağırsaklarımızın sağlığımız için önemli olduğu

Enflamasyonun sağlığımız için zararlı olduğu

Bilim insanı da olsa uzun yaşam arzusunun tükenmediği

Sizin de uzun yaşamak gibi bir niyetiniz varsa, doğal yaşamı kucaklamanızı, gıdanın da suyun da insanın da yapay olanlarından uzak durmanızı tavsiye ediyorum.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Yüz yaşını geçmiş kişilerin mikrobiyomunda yeni safra asidi biyosentetik yolları zenginleştiriliyor https://www.nature.com/articles/s41586-021-03832-5https://www.nature.com/articles/s41586-021-03832-5

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Grip ve Soğuk Algınlığı İlaçlarındaki Risk Felç ve Ölüm

Psödoefedrin ihtiva eden soğuk algınlığı ve grip ilaçları hastalar tarafından sonbahar ve kış aylarında fazlasıyla talep edilmekteler. Kimi alışkanlıklardan kimi acelecilikten kimi her ihtimale karşı evde bulunsun düşüncesi ile hekimlere başvuruyor.

Psödoefedrin ihtiva eden ilaçlar, soğuk algınlığı ve grip, sinüzit, astım ve bronşit semptomlarının tedavisinde yardımcıdır.

Merkezi sinir sistemi (CNS) uyarıcı özellikleri ve amfetamine yapısal benzerliği nedeniyle tıbbi olmayan amaçlar için de kullanılır.

Psödoefedrin, iştah azaltıcı, uyuşukluk ve yorgunluğu gideren bir ajan, konsantrasyonu artırmak için ve doping maddesi olarak alınır.

Daha kolay bulunabilmesi nedeniyle bazen amfetamin veya metamfetamin yerine kullanılır.

Psödoefedrin (PSE)

  • Sempatik sinir sistemini savaş ya da kaç tepkilerine teşvik eder
  • Nefes almayı hızlandırır
  • Kan basıncını yükseltir
  • Kalp atış hızını hızlandırır
  • Periferik kan damarlarını daraltır
  • Bronkodilatasyona neden olur
  • Kan glikoz seviyelerini yükseltir
  • Merkezi sinir sistemini uyarır
  • Enerji dalgalanması hissi verir ve ruh halini iyileştirir 

Daily Mail’ de yayınlanan bir haberin başlığı “Sudafed, Nurofen ve Day & Night Nurse yasaklanabilir veya ancak reçete ile alınabilir”

Açıklamanın devamında;

”Son derece nadir fakat ölümcül olabilen beyin damar hastalıklarıyla muhtemel bağlantıları sebebiyle sadece reçeteyle yazılabilecekleri veya hatta yasaklanabilecekleri açıklandı”

Aslında bu konu ABD nin gündemine daha önceki yıllarda da gelmiş 2005 yılında Metanfetamin (Sentetik Uyuşturucu Bir Madde) ile mücadele için çıkarılan yasaya psödoefedrin hakkındaki kısıtlamalar da sonradan ilave edilmişti.

ABD’ de 2005 Metamfetamin Salgınıyla Mücadele Yasası, 9 Mart 2006’da imzalanan Vatanseverlik Yasası’na dahil edildi.

30 Eylül 2006 tarihinde yürürlüğe giren yasal düzenleme ile de metamfetamin yapımında yaygın olarak kullanılan pseudoephedrine adlı maddeyi içeren soğuk algınlığı ilaçlarının reçetesiz satışını yasaklıyor.

Bu yasal düzenleme ile;

Psödoefedrin içeren soğuk algınlığı ilaçlarının satışı tezgah arkasında sınırlıdır. Bir bireyin her ay satın alabileceği psödoefedrin miktarı sınırlıdır ve bireylerin psödoefedrin içeren ürünleri satın almak için fotoğraflı kimlik göstermeleri gerekir. Ayrıca, mağazaların alıcılar hakkında en az iki yıl boyunca kişisel bilgileri saklaması gerekir.

Görüleceği gibi ABD her ne kadar ilaç sektörünün lideri bir ülke de olsa vatandaşlarının sağlığını korumak adına uygusuz kullanımı olan, yan etkileri ie risk arz eden ilaçların satışına kısıtlama ve kontrol getirdi.

Niçin bu kısıtlamalar kontrol mekanizmaları kurma çabası ile araştırma kararı verdiler?

Çünkü;

Psödoefedrin içeriği olan ilaçların kullanılması ile işkili olarak beyinde kan akımını bozan biri posterior geri dönüşümlü ensefalopati sendromu (PRES) ve diğeri geri dönüşümlü serebral vazokonstriksiyon sendromu (RCVS) olan beyin kan akımı bozukluklarının bildirilmesi sebebiyle.

RCVS – Geri Dönüşümlü Serebral Vazokonstriksiyon Sendromu

20 – 50 yaş arası kadınlarda en sık görülen ani, şiddetli gök gürültüsü şeklinde şiddetli baş ağrısı ile karakterize günler ile haftalar arasında tekrarlayacı ve psödoefedrin kullanımının kesilmesinden sonra azalarak normale dönülebilen bir süreçtir.

Erken teşhis ve tedavi ile düzelmekle beraber felç ve ölüm riski taşımaktadır. Ölüm oran % 5 in altındadır.

PRESPosterior Geri Dönüşümlü Ensefalopati Sendromu

40 – 60 yaş aralığı erişkilerde en sık görülmekle birlikte bebeklik sonrası her yaşta görülen, ağırlıklı olarak beynin arkasını etkileyeni bulanık görme, baş ağrısı, nöbetler ve kafa karışıklığına yol açan bir süreçtir. Genel olarak kadınlarda daha fazla görülür.

Erken teşhis ve tedavi ile düzelmekle beraber felç ve ölüm riski taşımaktadır. Ölüm oran % 3 – 6 dır.

Sebebi kesin olarak tespit edilememiş de olsa yüksek tansiyon, eklampsi, şiddetli enfeksiyon, böbrek hastalığı ve bazı otoimmün hastalıklarla bağlantılı olabileceği gib bağışıklığı baskılayan ilaçlarla ve kanser ilaçlarının riski arttırabileceği düşünülmektedir.

Ülkemizde Psödoefedrin Bulunan İlaç Var mı?

Ülkemizde de psödoefedrin bulunan ilaçlar yaygın olarak kullanılıyor. Bu ilaçları öğrenmek isteyenlerin inceleyebilecekleri yer Türk İlaç Rehberidir. https://www.ilacrehberi.com/s/pseudoephedrine_hcl/2/

Psödoefedrin içeren ilaçlar tablet, şurup ve damla formlarında reçeteli veya reçetesiz satılmaktadır. Son yıllarda giderek artan kısıtlamalar ile denetim altına alınmaya başladırlar.

Psödoefedrin içeren ilaçlar birçok ülkede reçetesiz olarak marketlerden bile satın alınabiliyor.

Ne Yapıyor Bu Psödoefedrin

Psödoefedrin ve bu gruptan ilaçların ajitasyon, uykusuzluk, çarpıntı, baş ağrısı, tansiyon yüksekliği, halsizlik, ateş, titreme, vücut ağrıları, deri döküntüsü gibi birçok ciddi yan etkileri var.

Tansiyon yükselmesine bağlı gelişen inme ve ölüm riski mevcuttur.

Psödoefedrin, kan damarlarının daralmasına sebep olan noradrenalini serbest bırakmak için sinir uçlarını uyararak etki eder. Damarlardan salınan sıvı miktarı azalır ve burun daha az şişer ve mukus üretimi azalır.

Psödoefedrin bulunan ilaçlar, burun tıkanıklığı olan kişilerde baş ağrısı, ateş ve ağrı veya nezle gibi soğuk algınlığı ve grip semptomlarını tedavi etmek için tek başına veya başka kimyasallarla kombine edilerek kullanılır.

Psödoefedrin, özellikle burun ve paranazal sinüslerde (oral uygulamadan sonra) üst solunum yolu mukozasının tıkanıklığını azaltır, bu da şişliği, salgı miktarını azaltır ve burnu temizler.

Psödoefedrinin sempatomimetik etkisi ayrıca östaki borusunun açıklığını iyileştirebilir ve dalış veya uçakla uçarken atmosfer basıncındaki değişiklikler sırasında orta kulaktaki basıncı eşitleyebilir.

Bir yetişkine uçuştan en az 30 dakika önce 120 mg psödoefedrin verilmesi kulak ağrısını azaltabilir.

Psödoefedrin ve Doping İçin Kullanım

Psödoefedrin, kas kasılmasının artması, iskelet kaslarına kan akışının artması, glikojenezin uyarılması, bronkodilatasyon, kardiyak tropizmlerin artması, merkezi sinir sisteminin aktivasyonu, iştahın bastırılması gibi özellikleri nedeniyle zayıflama maddesi olarak ve sporda ergojenik madde olarak, yani verimliliği artırarak daha hızlı rejenerasyon ve daha iyi performans sağlayarak kullanılır. 

Yarışmalar sırasında sporcular tarafından kullanılması yasak olan maddeler listesinde yer almaktadır.

Yaygın olarak bulunabilmesi nedeniyle, idrardaki konsantrasyonu 150 μg/mL’yi aştığında anti-doping kural ihlali olarak kabul edilir. Bu liste zorunlu bir uluslararası standarttır ve Dünya Anti-Doping Programı’nın bir parçası olan Dünya Anti-Doping Ajansı (WADA) tarafından her yıl güncellenir.

Psödoefedrin İzin Verilen Maksimum Günlük Doz

Yetişkin için 240 mg

6-12 yaş arası çocuklar için 120 mg

2-5 yaş arası çocuklar için 60 mg’dır 

Psödoefedrin ve Ben

Şahsi tercihim doğal yollardan iyileşmek mümkün olan bir hastalıkta sadece psödoefedrin içerenleri değil soğuk algınlığı, grip ve benzeri kapsamda yer alan tüm ilaçları kendim de kullanmıyorum birinci derece yakınlarıma da kullandırmıyorum.

İşyeri hekimliklerini yaptığım dalgıçlara östaki kanallarının işlevini sağlamak amacı ile kontrollü olarak kullandırıyorum. Ve takiplerini yapıyorum.

Soğuk algınlığı, grip ve benzeri hastalıklarda reçete yazmak yerine doğal yolları tavsiye ediyorum.

Lakin Hekim olarak her ne kadar gerek görmesem ve tavsiye etmesem de hastaların ısrarcı taleplerine karşı durabilmek her zaman pek mümkün olmuyor.

Vücut Sizin Tercih Sizin

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Türk İlaç Rehberi https://www.ilacrehberi.com/s/pseudoephedrine_hcl/2/

⭐️⭐️ Psödoefedrin—Faydaları ve Riskleri https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC8152226/

⭐️⭐️ Psödoefedrin, Efedrin ve Fenilpropanolamin İçeren İlaç Ürünlerinin Satışı ve Satın Alınması İçin Yasal Gereklilikler https://www.fda.gov/drugs/information-drug-class/legal-requirements-sale-and-purchase-drug-products-containing-pseudoephedrine-ephedrine-and

⭐️⭐️ PRAC, pseudoefedrin içeren ilaçların güvenlik incelemesine başlıyor https://www.ema.europa.eu/en/news/prac-starts-safety-review-pseudoephedrine-containing-medicines

⭐️⭐️ 2023 Şubat – Milyonlarca kişi tarafından kullanılan soğuk algınlığı ve grip ilaçlarının raflardan kaldırılmasına veya yalnızca reçeteli hale getirilmesine yol açabilecek Sudafed güvenlik incelemesinin ardındaki ölümcül koşullar https://www.dailymail.co.uk/health/article-11784223/The-deadly-conditions-Sudafed-safety-review-flu-remedies-pulled-shelves.html

⭐️⭐️ 2023 Şubat – Nadir görülen beyin riski nedeniyle psödoefedrin güvenliği incelemesi https://www.bbc.com/news/health-64742221

⭐️⭐️ Nazal dekonjestan olarak efedrin ve psödoefedrinin faydaları, sınırları ve tehlikeleri https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S1879729614001665

⭐️⭐️ 2023 Şubat – Popüler soğuk algınlığı ve grip ilaçları ‘beyin bozukluklarıyla bağlantıları’ nedeniyle yasaklanabilir https://www.dailyrecord.co.uk/lifestyle/popular-cold-flu-medicines-could-29293360

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Scuba Dalış İçin Kulağın İşlevi

Dalış yapmayı sevenlerin veya işi gereği dalanların çok iyi bildiği bir gerçek şudur ki… Dalış için bedenen ve ruhen iyi bir durumda olmak gerekir. Vücudun her parçası dalış sırasında önemlidir lakin kulağın dalıştan kaynaklanan hızlı basınç değişiklikleri için tasarlanmamış olması sebebi ile önemi çok daha fazladır. Bu sebeple dalış yapanların öncelikle tanımaları gereken organlarıdır.

Kulak, dış kulak, orta kulak ve iç kula olarak bölümlere sahiptir.

Dış kulak, kulak kepçesinden başlayarak (pinna) kulak zarına (timpanik membran) kadar olan kulak kanalını içerir. Dış kulağın yüzeyi, kulak kiri üreten bezlerden zengin bir deri ile kaplıdır.

Dış kulağın işlevi, akustik dalgaları timpanik membrana ve dolayısıyla orta kulağa yönlendirmektir.

Orta kulak, kafatası kemikleri arasında yer alan temporal kemikteki bir boşluktur. Dış kulağın sonunda yer alan kulak zarı ile başlar ve iç kulak tarafında oval pencere zarına bağlı zincir gibi dizilmiş üç küçük kemik (işitsel kemikçikler) içerir. Östaki borusu aracılığıyla boğaza bağlanır. Burun ve boğazda bulunan dokuya benzer ince bir doku tabakasıyla kaplıdır.

Dalış yapanlar için oldukça önemli olan orta kulak boşluğu, kişinin bulunduğu ortam basıncındaki hava ile doludur ve ortam basıncı değiştiğinde (dalma veya uçma sırasında olduğu gibi) havanın dış ortam basıncı ile eşitlenmesi gerekir.

Eşitleme, dalıcının (Valsalva, Toynbee, Frenzel, Yawning ve Chewing manevralarından kendine uygun olanı kullanarak) boğazındaki havayı orta kulağa bağlayan östaki borularından içeri veya dışarı hareket ettirmesiyle sağlanır.

İç kulaklabirent, biri diğerinin içinde olmak üzere iki sıvı dolu bölmeye ayrılmıştır. Koklea (işitme organı) ve vestibül – yarım daire kanallarından (denge organları) meydana gelir. Koklea ve vestibül, işitsel ve vestibüler (denge) sinirlerin kaynağıdır.

İki bölmedeki sıvı, her birinin içerdiği tuz türüne göre farklılık gösterir.

Dış veya kemikli bölmedeki sıvı, kandaki tuz bileşimine veya beyinde bulunan sıvılara benzeyen bir sodyum tuzu çözeltisi (perilenf adı verilir) ile doludur.

İç veya zarlı bölme, normalde vücudun hücrelerinin içinde bulunan sıvıya benzeyen bir potasyum tuzu çözeltisi (endolenf) ile doludur.

Zarlı bölmenin bazı kısımlarını kaplayan ve zarlı bölmeye potasyum “pompalayan” özel hücreler, iki bölme arasındaki konsantrasyon farkını korur.

Bu iki sıvının kimyasal bileşimindeki fark, duyusal hücrelerin aktivitelerini güçlendiren kimyasal enerji (bir pil gibi) sağlar.

Bu iş bölümü iç kulağa özgüdür çünkü başlıca hücrelerin işlevi diğer hücreler tarafından sağlanan kimyasal enerjiye dayanır.

Kalp kasları, beyin veya gözün retinası olsun, hemen hemen tüm diğer sistemlerde başlıca hücreler işlevlerini yerine getirmek için kullandıkları enerjiyi üretmek üzere besinleri ve oksijeni birleştirmelidir.

İç kulakta metabolik süreçler, işitme organından yarım milimetre uzakta bulunan stria vaskülaris adı verilen bir organ tarafından gerçekleştirilir.

Stria vaskülaris, esasen elektrik akımının işitmeyi sağladığı bir pildir. Eğer bir gün bu güç kontrol altına alınabilirse işitme cihazları için pil yerine kullanılabilir. O kadar güçlü elektrik üretebilir.

Kulağın Anatomisi

  • Dış kulak: Kulağın kepçesiden başlayan,kulak yolundan timpanik membrana kadar olan kısımdır.
  • Orta kulak: Esas olarak timpanik membran ile iç kulak arasında bulunan hava dolu bir boşluktur. Üç bileşeni vardır:
    • Orta kulak boşluğunun kendisi
    • Malleus (Çekiç), İncus (Örs) ve Stapes (Üzengi)
    • Mastoid hava hücreleri
  • İç kulak: İç kulak bir duyu organıdır, biri diğerinin içinde olmak üzere iki sıvı dolu bölmeye ayrılmıştır. Merkezi Sinir Sisteminin (MSS) bir parçasıdır ve iki işlevi vardır:
    • İşitsel: Salyangoz, ses dalgalarını elektriksel uyarılara dönüştürerek beyne iletir.
    • Denge: Yarım daire kanallarındaki sensörler (silialar) ile dengeyi, pozisyonu ve üç eksenli ivmeyi kontrol etmemize yardımcı olur.

Nasıl İşitiriz

  1. Ses kulak kepçesi ve kulak kanalı tarafından yönlendirilir ve kulak zarına çarparak titreşmesine neden olur, bu da orta kulaktaki küçük kemikçiklerin (malleus, incus ve stapes) kemikçiklerin tepki olarak aynı anda hareket etmesine neden olur.
  2. Üzengi kemiği kokleadaki oval pencerey titreştirerek kokleanın sıvısında dalgalanmalar yaratır.
  3. Bu kapalı bir sistem olduğundan, oval pencere içeri doğru itildiğinde yuvarlak pencere dışarı doğru itilir.
  4. Bu dalgalanma, su akıntısının deniz tabanındaki bitkileri hareket ettirmesi gibi, tüy hücrelerinin uçlarındaki stereosilyaları hareket ettirir.
  5. Stereosilyaların bu hareketi, işitme sinirinin beyne taşıdığı bir elektrik sinyalini tetikler. Beyin elektrik sinyalini ses olarak algılar.

İşitmenin Silsilesi

Ses dalgaları ile başlar — Kulak kepçesi — Kulak yolu — Kulak zarı — Çekiç — Örs — Üzengi — Oval pencere — Vestibular kanaldaki perilenf sıvısında basınç dalgası — Kohlear kanalı ve temel zarı aşağı doğru iter — Tüy hücreleri hareketlenir — corti organı (mekanoresep-törler) — İşitme sinirleri — Talamus — Beyin kabuğundaki işitme merkezi ile son bulur.

Nasıl Denge Kurarız

Denge: Basitçe kişinin uzayda kapladığı yeri ve konumu algılanmasıdır. 

Dengeyi sağlayan algı, beynimizde üç kaynaktan gelen verilerin değerlendirilmesiyle sağlanmaktadır. 

Denge; statik denge ve dinamik denge olmak üzere ikiye ayrılır.

Statik denge; Vücut pozisyonunun dikey düzlemde yer çekimine göre ayarlanmasıdır.

Dinamik denge; Vücut pozisyonunun hızlanma ve yavaşlama, dönme gibi hareketlerinde korunmasıdır.

Gözler, kas – eklem ve iç kulaktaki duyu reseptörleri yolu ile dış ortamdan ve vücudun kendisinden gelen veriler sinirler yolu ile beyne iletilir. Hem başın hem vücudun durumu ve hareketleri hakkında beyne en değerli verileri (başın hareketlerinde hız ve yön bilgilerini) kulaklar sağlar. Beyin vücudun, uzay – zaman içinde bulunduğu yeri anlık olarak belirlerken eş zamanlı olaraka kas guruplarını harekete geçirerek dengeyi sağlar.

Bu işlevler çok önemli üç refleks ile bilinç dışında yürütülmektedir.

  1. Yerçekimine göre vücudun ağırlık merkezini korumaya çalışan vestibülo-spinal refleks (kulak ile iskelet-kas sistemi arasında işleyen bir refleks)
  2. Görme alanının devamlılığını sağlayan vestibülo-oküler refleks (kulak ile göz küreleri arasında işleyen bir refleks)
  3. Gövdenin hareketi sırasında başın durumunu koruyan ve sürdüren vestibülo-servikal refleks (kulak ile boyun kasları arasında işleyen bir refleks)

İç kulakta içindeki kapalı alanda bulunan sıvı, başın hareketleriyle uyumlu şekilde hareket eder. Algılanan hareket yarımdaire kanallarının ve utrikül ve sakkül denilen keseciklerin içinde yerleşmiş olan silya adı verilen saç benzeri yapılar sıvının kanallar boyunca hareketini algıladığında uyarılmış olur.

Bu silyaların köklerindeki hücreler denge sinirinin (vestibüler sinirlerin) dalları ile bağlantılıdır.

Kokleanız, iç kulağınızda duymanıza yardımcı olan salyangoz şeklindeki bir organdır. Ses dalgalarına tepki olarak hareket eden sıvı ile doludur ve iki ince zarla üç tüpe ayrılmıştır.

Bu zarlardan biri olan baziler zar, elastik bir duvar gibidir ve üstünde corti organı bulunur.

Corti organı, uçlarında stereosilyalar bulunan minik tüy hücreleri içerir. Stereosilyalar, koklea sıvı hareketine tepki veren hassas, tüy benzeri çıkıntılardır. Hücrelerden elektriksel uyarı olarak verilen denge bilgileri bu sinir dalları ile önce beyin sapındaki denge çekirdeklerine ve daha sonra da buradan beyin içindeki ara merkezlere iletilir.

Denge merkezine gelen uyarılar gözlerden ve derin duyu sisteminden gelen, beyincik ve ara merkezlerin katkıları ile derlenip toparlanan verilerle birlikte işlenerek durum hissi oluşur ve dengenin sağlanması ve korunması için sinirler yolu ile kas ve iskelet sistemine talimatlar yollanır.

Beyinde işitmenin merkezi olmasına rağmen belirli bir denge merkezi yoktur. Kulak, göz ve derin duyu algılayıcılarının beynin kabuğu olarak adlandırılan korteksinde kendilerine ait işlenme yerleri vardır. Kortekste birlikte eş zamanlı çalışan çok sayıda denge bölgesi olduğu gibi anlık motor işlevlerin yürütüldüğü motor korteks adlı bölümü de denge emirlerinin oluşturulmasında görevlidir.

Dalışın Kulaklara Etkisi

Yapılan sporlar ve sair aktivitelerin içerisinde kulakları mekanik olarak en fazla zorlayan dalıştır. Dalış yapanların yüzde 50’sinden fazlası dalış hayatları boyunca en az bir kez orta kulak barotravması geçirmektedir. 

Dalışta yaşanan kulak burun boğaz sorunlarını https://tetkik.com.tr/2024/10/14/su-alti-tuplu-dalis-oncesi-kulak-burun-bogaz-muayenesi/ okuyabiirsiniz.

Hiçbir şey kulaklarımızı ve östaki borularımızı tüplü dalış ve nefes tutma dalışından daha fazla zorlayamaz.

Dalışlarınızı güvenli yapabilmek ve orta kulak yaralanmalarından kaçınmak için Boyle yasasının iyi bilmeniz ve östaki kanalını kullanarak orta kulağınıza havayı aktif olarak alabilmek için manevraları (Valsalva, Toynbee, Frenzel, Yawning ve Chewing) öğrenmeniz çok önemlidir.

Yüzeye geri dönmek için yükseliş sırasında, dalış yapanın çevresinde basınç azalır ve orta kulaktaki havanın boşluğunu terk etmesinin bir yolu yoksa, orta kulakta basınç daha yüksek kalır.

Kulaklarınız derinlik azaldıkça eşitlenmezse ve basınç farkı artarsa eşit olmayan basınca bağlı baş dönmesi (Alternobarik vertigo) meydana gelebilir.

Kulaklarınız ve eşitleme yeteneğiniz, üst solunum yolu enfeksiyonları, saman nezlesi, alerjiler, uyuşturucu çekme, sigara içme veya deviasyonlu burun septumundan, delik kulak zarlarından yüzücü kulağına kadar birçok kulak rahatsızlığı ve yaralanmasından etkilenir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla

El Yıkamak Egzema Yapar mı?

Sağlıklı iseniz, derinizde – cildinizde bulunan Roseomonas mucosa isimli bakterinin varlığı ile korunuyorsunuz demektir.

Cildimi bir bakteri mi koruyor?” diyorsunuz değil mi?

Evet…

Barsaklarınızda olduğu gibi cildinizi de koruyan ”mikrobiyata” var.

Ve siz sadece evhamlarınız sebebiyle olur olmaz kimyasallar ile ellerinizi belki de gün içinde defalarca yıkayarak kendi yararlı mikrobiyatanızı öldürüyorsunuz.

Cilt mikrobiyotası, derinin yüzeyinde ve altında bulunan çeşitli mikroorganizmaların toplamına verilen isimdir. Bu mikroorganizmalar arasında bakteriler, mantarlar, virüsler ve diğer mikroskobik canlılar bulunur. Cilt mikrobiyotası, cildin doğal ekosistemini oluşturur ve sağlıklı bir cilt için önemli bir rol oynar.

Mayıs 2018 de The Journel of Clinical İnvestigation da yayınlanan bir araştırmada;

Sağlıklı insanların derilerinde bulunan bakterilerin egzama (atopik dermatit) tedavisinde işe yarayabilecekleri belirlendi.

İnsan vücudunun temel kendini koruma prensiplerine bağırsaklarda, deride ve vücudun her yerinde yaşadığı anlaşılan trilyonlarca bakterinin (mikrobiyota) birçok hastalığa karşı korunma sağladığı hatta şimdi de iyileşmesini sağlamada ilaçlardan daha etkili olabileceklerine dair yeni bir delil daha elde edilmiş oldu.

Araştırmada,

Egzama hastalığı olmayan kişilerin derilerinde doğal olarak bulunan Roseomonas mucosa isimli bakteri izole edildi.

egzema rahatsızlığı bulunan 10 erişkinin ve 5 çocuğun derisine aktarıldı.

Roseomonas mucosa isimli bakteri bulunan sıvı, egzema rahatsızlığı bulunan 10 erişkinin dirseklerinin iç bölümüne ve vücutlarının egzama bulunan yerlerine haftada 2 gün, 6 hafta süreyle püskürtüldü.

10 Erişkin egzama tedavilerine de devam ettiler.

5 çocukta da benzer tedavi uygulandı. Rutin egzema tedavilerine de devam ettiler.Farklılık olarak uygulanan (Roseomonas mucosa) doz iki günde bir artırıldı ve tedavi süresi 4 hafta oldu.

10 Erişkin ve 5 çocuğun 2. hafta takipleri sırasında egzemalarının azalmaya başladığı ve tedavide kullanılan kortizonlu kremlere ihtiyaçlarının kalmadığı görüldü. Bu süreçte hem erişkinlerde hem de çocuklarda herhangi bir yan etki görülmedi.

Araştırmanın sonucu: 10 erişkinden 6’sında ve 5 çocuğun 4’ünde egzama belirtilerinde yüzde 50’ den fazla azalma olduğu tespit edildi.

Araştırmada elde edilen diğer bir sonuç: Paraben kimyasalının Roseomonas mucosa bakterisinin üremesini baskıladığı ortaya çıktı.

Birçok kozmetik ve kişisel bakım ürününün (içeriğinde yer alan paraben sebebiyle) cildin koruyucusu olan ve sağlıklı kalmasını sağlayan yararlı bir bakteriyi yok ederek sağlığa zarar verdiği anlamına geliyor.

Atopik dermatit veya egzama kronik enflamatuar bir deri hastalığıdır. Kişinin hayat kalitesini düşürür.

Atopik dermatit veya egzamalı çocukların ileri yaşlarda astım, saman nezlesi ve gıda alerjisine yakalanma riski daha yüksektir.

Egzema ile birlikte derinin yapısında ve fonksiyonlarında farklılaşma oluşur. Bu süreç derinin enfeksiyonlara özellikle de Staphylococcus aureus bakterisine bağlı enfeksiyonlara hassas hale getirir.

Staphylococcus aureus bakterisi egzamayı şiddetlendirmektedir. Lakin sistemik veya lo

kal kullanılan antibiyotikler tedavide yararlı olmamaktadır.

İyi bakterilerin cildimiz üzerindeki etkileri

1.      Cildin pH dengesini korumaya yardımcı olur.

2.      Cildin erken yaşlanma belirtilerini azaltmada etkilidir.

3.      Cilt bariyerinin güçlenmesine katkıda bulunur.

4.      Sivilce, akne, egzama gibi cilt sorunlarıyla mücadelede etkili olur.

5.      Cildin nem dengesini korumaya yardımcı olur.

Sonuç Olarak

El yıkamadan önce bir kez daha ”gerekli mi” diye düşünmek gerektiğini

Doğa ile barışık yaşamanın her canlının varolmasının bir nedeni olduğunu

Virüs – mikrop korkusu ile kullanılan el dezenfektanlarının neye sebep olduğunu

Öğrenmiş oldunuz

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Atopik dermatit için Roseomonas mukozası ile insanda ilk topikal mikrobiyom nakli https://insight.jci.org/articles/view/120608

⭐️⭐️ Cilt mikrobiyomu https://www.nature.com/articles/d41586-020-03523-7

⭐️⭐️ İnsan Deri Mikrobiyomunda Akne ile İlişkili Propionibacterium acnes Suşu Popülasyonları https://www.jidonline.org/article/S0022-202X(15)36405-8/fulltext

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Ketojenik Diyet de Nedir?

Ketojenik diyet, diyet karbonhidratlarının çok düşük tutulması ve protein ve yağ seviyelerinin değişken olmasıdır.

Klasik ketojenik diyet, vücut ağırlığının kilogramı başına bir gram protein, günde 10-15 g karbonhidrat ve kalan kalorilerin yağdan geldiği bir diyet olarak tanımlanır.

Ne “Sadece et ye” diyeti.. Ne de “Sadece yağ ye” diyeti değildir.

Diyetin amacı ketozis oluşturmaktır.

Ketozis Nedir?

İnsan vücudu enerji üretimi için öncelikle karbonhidratları kullanır.

İnsülin, glikozdan türetilen enerjiyi çıkarmak ve depolamak için işlev görür.

Vücutta karbonhidrat azladığında, insülin salınımı da azalır.

Karbonhidratın azalması ile, ilk olarak glikojen formunda depolanmış glikoz yakıt olarak kullanılır.

Glikojen, kişinin vücudundaki depo durumuna göre üç ila dört günde tükenir.

Glikojen de tükenince sıra vücutta depolanmış yağlara gelir.

Yağların serbest yağ asitlerine parçalanması karaciğerde keton üretimi için ham maddeleri sağlar.

Keton üretimi öncelikle açlık ve uzun süreli egzersiz zamanlarında görülür, ancak aynı zamanda çok düşük karbonhidratlı bir diyete uymanın da bir işlevidir.

Doğal ketoziste, kan pH’ında bir değişiklik olmaz. Lakin hastalıklarla (patolojik) oluşan ketoziste kan pH’ının düşer. Ki bu sağlık için çok tehlikeli bir sürece neden olur.

İnsülin Salınımını Azaltma

Ketojenik diyet insülini en az salgılatacak şekilde çok düşük dereceli karbonhidratlı beslenmedir.

Vücut yağlarını depoda durmaya “zorlayan” insülindir. İnsülin ortamda olmayınca adeta “baraj kapıları açılır” ve yağlar erimeye başlar.

Düşük karbonhidratlı diyetler, insülin salınımını azaltarak lipoliz (yağın parçalanması) oranını artırır.
Başka bir deyişle, insülin lipolizi engeller ve düşük karbonhidratlı diyetlerde insülin azalınca yağın parçalanması artar. (Kilo verme diyetlerinde denge dışı termodinamik ve enerji verimliliği makalesi)

Keto Diyet Araştırmaları – Çalışmaları

Yapılan bir araştırmada;

15 denek, 12 hafta boyunca diyete alındı.

İlk altı hafta düşük karbonhidratlı bir diyet yediler ve sonraki altı hafta düşük yağlı bir diyet yediler.

Düşük karbonhidratlı diyetten sonraki kan sonuçları, düşük yağlı diyete kıyasla dolaşımdaki triasilgliserol seviyelerinin azaldığını gösterdi.

Elde edilen sonuç; Düşük karbonhidrat alımı yağ yıkımını arttırıyor.

Başka bir araştırmada;

17 obez erkek denek, iki hafta yüksek karbonhidratlı ve iki hafta orta karbonhidratlı alım içeren yüksek proteinli bir diyet verildi.

Düşük karbonhidratlı, ketojenik diyet aşamasında, katılımcılar açlık hissinin önemli ölçüde azaldığını bildirdiler.

Elde edilen sonuç: Yazarlar, ketozis’in kendisinin açlığı bastırabileceği hipotezini ortaya attılar.

Başka bir çalışmada,

20 obez denek dört ay boyunca ketojenik diyetle takip edildi.

Araştırmacılar vücut kompozisyonu değerlendirmelerini kullanarak çalışmanın başlarında serbest su kaybından dolayı önemli bir kilo kaybı olduğunu tespit ettiler.

Elde edilen sonuç: Ketojenik diyet çalışmalarında süre uzunluğuna bakmak önemlidir çünkü erken dönemdeki belirgin kilo kaybı diürezden kaynaklanıyor olabilir.

Mansoor ve arkadaşları tarafından yapılan bir meta-analiz çalışmada;

Altı ay boyunca toplam 1.369 katılımcıyla gerçekleştirilen çalışmada ortalama kilo kaybı incelendi.

Katılımcılar düşük karbonhidratlı ve düşük yağlı diyet uygulandı.

Elde edilen sonuç: Düşük karbonhidratlı diyet yapanların, düşük yağlı diyet yapanlara göre 2,17 kg daha fazla kilo verdiğini buldu. 

Daha uzun süreli çalışmalara bakıldığında, kilo kaybı daha az üstün olduğu görülüyor. 

Bueno ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada,

En az 12 ay boyunca takip edilen toplam 1.415 katılımcıyla yapılan çalışma analiz edildi.

Yine, çok düşük karbonhidratlı ketojenik diyet düşük yağlı bir diyetle karşılaştırıldı.

Elde edilen sonuç: On iki ay sonra, ketojenik diyete uyan denekler düşük yağlı diyet koluna kıyasla 0,91 kg kaybettiği görüldü. Bu durum diyet süresi arttıkça verilen kilo miktarının çok farklı olmadığını gösterdi.

Yapılan başka bir çalışmada,

12 ay boyunca takip edilen 89 obez denek üzerinde yapılan analizde ilginç bir bakış açısı görüldü.

Denekler, daha kısa ketojenik Akdeniz diyeti dönemleri ile daha uzun geleneksel Akdeniz diyeti dönemleri arasında geçiş yapan bir diyet planı izlediler.

Deneklerin çoğunluğunda (%88,25) önemli kilo (16,54 ile 9,71 kg arası) kaybı olmuştur

Elde edilen sonuç: Ketojenik diyetin kısa vadeli etkilerinin faydalarını, daha az kısıtlayıcı olan bir bakım diyetiyle birleştirmenin çok daha iyi sonuçlandığı görüldü.

Günlük Karbonhidrat Tüketimine Göre Keto Diyetler

  1. Carnoviore diyet 0 gr/gün Karbonhidrat
  2. Ketoviore diyet 10 gr/gün altı Karbonhidrat
  3. Ketojenik diyet 20 gr/gün altı Karbonhidrat
  4. Low carb diyet 130gr/gün altı Karbonhidrat

Ketojenik Diyet ve Ürik Asit

Ketojenik diyet yapanlarda Ürik Asit seviyelerinde 1-2 puanlık artışlar olabilir.

Ketojenik diyet yapanların kanında belirgin seviyede yükselen Beta-hidroksibütürat (BHB) güçlü bir anti inflamatuar olup ürik asidin etkisini bir nevi nötralize etmektedir.

BMB (Beta-Hydroxy Beta-Methylbutyrate), vücutta doğal olarak meydana gelen ve özellikle kaslarda bulunan bir metabolit (yan ürün) maddesidir. BMB, lösin adı verilen bir esansiyel amino asidin metabolizması sırasında ortaya çıkar.

Ketojenik Diyet ve LDL

Ketojenik diyet yapanların % 30-40’ında gelişen LDL yüksekliği (Kötü kolesterol korkuları) endişe etmeye gerek olmayan doğal bir süreçtir.

Aralık 2023 de yayınlanan California Üniversitesinde yapılan bir çalışmanın ”Çok yüksek LDL’nin plak ilerlemesi üzerinde etkisi yoktur” adlı makalesinde;

LDL yüksekliğinin kalp damarı kireçlenmesinde hiç bir olumsuz etkisinin olmadığı desteklendi.

Tomografi anjio ile LDL değeri 600 mg/dl gibi aşırı derecede yüksek bile olsa keto beslenmenin koroner kalsiyum skorunda hiç bir olumsuz etkisi olmadığı gösterildi.

Yine aynı konuda..

Kasım 2022 de yayınlanan çalışmanın ”Düşük karbonhidratlı bir diyet uygulayan ve yüksek LDL kolesterolü olan bir kişi için statin tedavisi gerekli değildir” adlı makalesinde;

Düşük karbonhidratlı ve de özellikle Ketojenik diyet yapanların bir kısmında LDL kolesterol yükselmektedir. Bu yükselme düşük Trigliserid ve yüksek HDL ile birlikteyse kolesterol düşürücü ilaç gerekmediği gösterilmiştir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Kronik böbrek hastalıklarına karşı ketojenik diyetin potansiyelleri: farmakolojik bakış açıları ve terapötik beklentiler https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/35441940/https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/35441940/

⭐️⭐️ Ketojenik Diyetle Diyabetik Nefropatinin Tersine Çevrilmesi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3080383/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Alzheimer ve Bitkilerin Şahı Kekik

Kekik insan sağlığına yararı düşünüldüğünde Timol, karvakrol, Borneol etken maddeleri ile çok değerli bir bitkidir. O sebeple bitkilerin şahı diyebiliriz.

Yazının içerisinde kullanım miktar ve şeklini de okuyacaksınız…

Ülkemizde 5 cins ve 11 tür kekik mevcuttur. Yazının en sonunda tarihte kekik bölümünden sonra hepsi hakkında bilgi mevcuttur.

Market raflarında genel olarak Sater türüAdi kekik bulabilirsiniz. Etken maddeler çok düşüktür.

İzmirli olarak gururla yazıyorum. İzmir KekiğiBilya KekiğiTÜRK Kekiği kalitelidir. Etken maddeler yüksektir.

En kaliteli kekik Alanya KekiğiMercanköşkBeyaz KekikTatlı Kekik Etken maddeler yüksektir.

Alzheimer – Kekik – Karvakrol – Timol

Alzheimer, beyinde amiloid protein birikimi ile plaklarla kaplanması ve tau protein bükülmüş lifleri düğümler oluşturarak nöronların işlevlerini yitirmeleri sonucu; öğrenme ve hafıza kaybı ile başlayan zamanla hareket bozukluğu ile seyrederek ölüme yol açan bir hastalıktır.

Alzheimer‘ın altında yatan moleküler mekanizmalar hala belirsizliğini korumaktadır. Şu anda, Alzheimer gelişimiyle bağlantılı en güçlü hipotezlerden biri, amiloid öncü proteinin (APP) β ve γ-sekretazlar tarafından uygunsuz şekilde işlenmesiyle üretilen Aβ 42 peptidlerinin anormal birikimidir.

Alzheimer Nedenleri
  • Ağır metaller (Özellikle Alüminyum…)
  • Toksinler
  • Enfeksiyöz ajanlar
  • Pestisitler
  • Serbest radikaller
  • Aşırı geçirgen bağırsaklar
  • Kimyasal gazlar
  • Baş yaralanması
  • Yetersiz beslenme
  • Radyasyon gibi bir çok sebep gösterilmektedir.

Vücudun dış etkenlere karşı kendini savunma – korunma yöntemleri ve sistemleri mevcut.

Beyinde de amiloid plak oluşumuna karşı mücadele eden ve dolayısı ile nöron kaybını önleyen sistemimiz de bulunuyor.

Bu sistemin yönetimini Proten Kinaz C yapıyor.

İşin inceliği de burada eğer bir şekilde Proten Kinaz C aktivasyonunu sağlayabilir ve arttırabilirsek, Alzheimer ‘ın etkilerini durdurabilir hatta oluşmuş etkileri geriletebiliriz.

Protein kinaz C (PKC); hücre sinyalizasyonunda rol oynayan ve çoğalma, farklılaşma, apoptoz ve anjiyogeneze yol açan bir serin / treonin kinaz ailesini ifade eder. Fonksiyon kaybı ve mutasyonları genellikle kanserle ilişkilendirilir.

Kasım 2022 dee Nature Tıp dergisinde yayınlanan bir araştırmanın ”Alzheimer hastalığıyla ilişkili protein kinaz Cα varyantının artan aktivitesi, bir fare modelinde bilişsel gerilemeye neden oluyor” adlı makalesini incelediğimizde;

Bir grup deney faresi alınıyor, Alzheimer olmaları sağlanıyor ve devamında onarıcı olan Proten Kinaz C (PKC) aktivitesi bloke ediliyor.

Farelerin hafızalarının gerilemesi, öğrenme güçlüğü yaşamaları testlerle belirleniyor. Alzheimer durumunda oldukları netleştiriliyor.

Ardından fareler birbirinin aynı olacak şekilde iki gruba ayrılıyor:

Birinci gruba, Timol ve Karvakrol veriliyor.

İkinci gruba herhangi bir müdahale yapılmıyor.

Her iki grupta yer alan fareler bir süre sonra ayrı ayrı Morris Su Labirentinde test ediliyorlar.

Testi tamamlanan farelerin beyinleri incelemeye alınıyor. (hipokampus’leri diseke ediliyor.)

Hipokampus, beynin medial temporal lobunda yer alan, hafıza ve yön bulmada önemli rolü olan bölge.

Morris su labirenti, mekansal hafıza ve öğrenmeyi incelemek için yaygın olarak kullanılır. Hayvanlar, toz yağsız süt veya toksik olmayan tempera boya ile opak olarak boyanmış bir su havuzuna yerleştirilir ve burada gizli bir kaçış platformuna yüzmeleri gerekir. Opak suda oldukları için hayvanlar platformu göremez ve kaçış yolunu bulmak için kokuya güvenemezler. Bunun yerine, harici/ekstra labirent ipuçlarına güvenmek zorundadırlar. Hayvanlar göreve daha aşina hale geldikçe, platformu daha hızlı bulabilirler. 

Elde edilen sonuç:

Timol ve Karvakrol verilen fare grubunun Morris Su Labirenti testine göre hafıza ve öğrenmelerinin iyileştiği, beyinleri incelendiğinde de Proten Kinaz C (PKC) ın tekrar yüksek oranda aktive olduğu tespit ediliyor.

Diğer kontrol grubunda ise hafıza ve öğrenmenin gerilemeye devam ettiği görülüyor.

Benzer nitelikle tekrarlayan çalışmalarda da aynı sonuçların alındığını bildiriyorlar.

Timol ve Karvakrol Kekiğin Etken Maddeleridir

Timol ve Karvakrol (Kekik) Alzheimer hastalarında nöronal iyileşmeyi ve dolayısı ile hafıza ve öğrenme fonksiyonlarını olumlu yönde düzeltmektedir.

Gelelim işin can alıcı kısmına.

”Ben bu bilgilerle ne yapacağım ki… Kekiği nasıl kullanacağımı söyle yeter diyenler” için tarifi vereyim.

Kekiğin Alzheimer (Hafıza ve Öğrenme) Hastalığı Tedavisinde Kullanımı

Bir başka esansiyel yağın (Zeytinyağı) 100 ml sinin (Yüz Mililitre) içine 2 (iki) damla (öncelikle Alanya olmazsa da İzmir) kekik yağı damlatın.

Bu karışımı ağzı kapaklı bir kavanoza koyun. Çünkü timol uçucudur.

Günlük tüketimi 2 (İki) tatlı kaşığıdır. Tercihen aç olarak için. Miktarda fazlaya kaçmayın.

Hekiminize danışmadan onayını almadan kullanmayın.

Tarihte Kekik

Kekik, antikçağlarda, asaletin, cesaretin ve zenginliğin simgesi olan bir bitkidir.

Haçlı seferleri zamanına kadar savaşa giden askerlere kekik kokan ve kekik motifli armağanlar vermek, tapınaklarda, kekik yakarak tütsüleme yapmak hep bu inanıştan kaynaklanmıştır.

Antik Yunan’da güzel kokusu nedeniyle tapınaklarda tütsü, insanlarda asabiyet giderici ve evlerde böcekleri savan bir fumigant olarak, Antik Mısır’da ise mikrop öldürücü ve koruyucu özelliklerinden yararlanılarak mumya yapımında kullanıldığı, Mezopotamya Uygarlığı dönemine ait tabletlerdeki reçetelerde yer aldığı görülmektedir.

Sağlık alanında kullanımı ise M.S. 1. yüzyıldan itibaren başlamış, kekik yağı ağız hijyeni için gargara suyu ve yaralar için antiseptik, şarapla karışımı çocuklarda öksürük, çay olarak grip ve yaşlılarda zihinsel sağlık, kekikle doldurulmuş yastık melankoli tedavisinde kullanılmıştır.

Eski Yunan ve Roma’da alkollü içeceklerin ve peynirin tatlandırılması için kullanılırken, Avrupa’da evlerde tütsüsü yapılarak evin havasının temizlendiği ve bedenlerin bu bitkiyle sıvanarak veba-cüzzam gibi bulaşıcı hastalıklara karşı koruma sağlandığı bilinmektedir.

Orta Çağ Avrupası’nda ve İngiltere’sinde sindirim problemlerinden romatizmaya ve menstrual şikâyetlere kadar her şeyi iyileştirmek için kullanılırdı.

1. Dünya Savaşı’na kadar kekik yağı, muharebe alanı antiseptiği olarak kullanılmıştır.

Türkiyede Kekik Çeşitleri

Lamiaceae familyasının en önemli bitkilerinden olan kekik bitkisine ait Türkiye’de Thymus, Origanum, Satureja, Tymbra ve Coridothymus isimli 5 cins ve 11 tür bulunmaktadır.

1. Origanum syriacum var. bevanii (Suriye Kekiği, Dağ Kekiği, İsrail Kekiği)

Güneybatı Akdeniz ve Güney Doğu Anadolu’da (İçel, Hatay, Kahramanmaraş ve Amanoslar) doğal olarak yetişmektedir.

Uçucu yağı karvakrol, cis-sabinne hydrate, γ-terpinen ve thymol ce zengindir.

2. Origanum onites (İzmir Kekiği, Bilyalı Kekik, Türk Kekiği)

Avrupa’da bilinen ismi ile “Turkish Oregano” Ege ve Batı Akdeniz (Balıkesir, İzmir, Aydın, Muğla, Antalya) kıyıları boyunca yaygın olarak yetişmektedir.

Bu tür ülkemiz kekik ihracatında en büyük paya (yaklaşık % 80) sahiptir.

Uçucu yağı karvakrol, timol ve α-terpinen’ce zengindir.

3. Origanum vulgare subsp. hirtum (İstanbul Kekiği)

Marmara ve Ege bölgesinde (Bursa, Balıkesir, Çanakkale, İzmir, Aydın, Muğla) yetişmektedir.

Uçucu yağında karvakrol, timol ve linalool, β-caryophyllene, γ-terpinene, pcymene ve myrcene bulunur.

4. Origanum minutiflorum (Sütçüler Kekiği, Yayla Kekiği, Toka Kekiği)

Antalya (Saklıkent) ve Isparta yakınlarında Toros dağlarında yetişen endemik bir türdür.

Uçucu yağ Karvakrolce zengin olup, timol, terpinen ve p-simen içerir.

5. Origanum majorana (Sweet marjoram, Alanya Kekiği, Mercanköşk, Tatlı Kekik, Beyaz Kekik)

Ülkemizin batı (Trakya, Marmara, Ege ve Akdeniz) bölgelerinde kuru çayırlarda, kayalık ve kuru ormanlarda sık rastlanır.

Karvakrol, terpinen-4-ol, trans-sabinen hydrate, cis-sabinen hydrate ve linalool’ce zengindir.

6. Satureja hortensis L (süpürge kekiği, çibriska)

Ülkemizde hemen hemen tüm bölgelerde yayılış gösteren, drog olarak da kullanılabilir.

Karvakrol, pcymene, α-terpinen, myrcene ve α-phellandrene’ce zengindir.

7. Satureja spicigera (Trabzon kekiği)

Karadeniz Bölgesi’nde (Artvin, Giresun, Rize, Samsun, Tokat ve Trabzon) yayılış göstermektedir.

Satureja spicigera türü timol veya karvakrol tipinde olabilmektedir.

Karvakrol, timol, γ-terpinene ve p- cymene ve methyl karvakrol’ce zengindir.

8. Thymus x citriodorus (synonym T. fragrantissimus, T. serpyllum citratus ve T. serpyllum citriodorum)

Thymus citriodorus’un, T. pulegioides ve T. vulgaris’in melezi olduğu bildirilmektedir.

9. Thymus vulgaris (adi kekik, yaygın kekik, büyük kekik, sater)

Türkiye’de doğal yayılış göstermeyen bu tür iyi bir antifungal ve antiseptik özelliğine sahiptir.

Timol, p-cymene, γterpinene, carvacrol, β-caryophyllene ve α –terpinen mevcuttur.

10. Thymbra spicata (Karakekik, Karabaşkekik, Sivrikekik)

Trakya, Akdeniz sahilleri, Ege ile Batı ve Güneydoğu Anadolu’da yaygın olan bir türdür.

Yüksek miktardaki karvakrolün antiseptik etkisi nedeniyle baharat ve çayın yanı sıra ilaç olarak da yararlanılır.

11. Coridothymus capitatus (İspanyol Kekiği)

Akdeniz bölgesinin (İspanya, Yunanistan ve Türkiye’de Batı ve Güney Anadolu’da, Aydın, Balıkesir, Çanakkale, İzmir, Muğla illerinde) endemik bir türüdür

Uçucu yağının bileşenlerinin sahip olduğu antibakteriyel etki sebebiyle patatesin depolanmasında olumlu etkisinin bulunduğu belirtilmiştir. Karvakrol yüksektir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Alzheimer hastalığıyla ilişkili protein kinaz Cα varyantının artan aktivitesi, bir fare modelinde bilişsel gerilemeye neden oluyor https://www.nature.com/articles/s41467-022-34679-7

⭐️⭐️ Morris Su Labirenti Deneyi https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC2872979/

⭐️⭐️ Arallık 2024 – PRKCD protein kinaz C delta [ Homo sapiens (insan) ] https://www.ncbi.nlm.nih.gov/gene/5580

⭐️⭐️ Nörodejeneratif Hastalık İlerlemesi Sırasında Protein Kinaz C İzozimleri ve Otofaji https://www.mdpi.com/2073-4409/9/3/553https://www.mdpi.com/2073-4409/9/3/553

⭐️⭐️ Karvakrol – Kekik – Çörek Otu https://tetkik.com.tr/2024/11/01/karvakrol/https://tetkik.com.tr/2024/11/01/karvakrol/

⭐️⭐️ Kekik ve Haşimato https://tetkik.com.tr/2024/10/06/kekik-ve-hasimato/

 ⭐️⭐️ Karvakrol ve insan sağlığı: Kapsamlı bir inceleme https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29744941/

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Egzersiz – Spor Ürtikeri

Egzersiz kaynaklı ürtiker ilk olarak 1970’lerde tanımlanmıştır ve nispeten nadir görülen bir rahatsızlık olmaya devam etmektedir.

Halı saha maçı, koşu, tenis oynamak, bisiklet binmek hatta pilates gibi aklınıza gelebilecek her türlü egzersiz türü alerjiye – ürtikere sebep olabilir. Çoğunlukla koşu veya yürüyüşle ilişkilidir.

Kaşıntılı, beyaz veya eritemli, çukur oluşturmayan ödemli plakları içerir ve anafilaksiye ilerleyebilir.

Egzersiz ürtikeri daha sıklıkla yemekten sonra veya ilaç kullanımı sonrası görülür.

Kişinin önceden alerjisi olan gıdalar sonrası olduğu gibi alerjisi olmayan herhangi bir gıdanın alımı sonrasında da olabilir.

Tipik alerji yapan besinler kabuklu deniz canlıları (karides, istiridye vb gibi) çikolata, baharat, süt, yumurta şeftali, üzüm, kereviz, elma vb gibi. İlaçlardan da antibiyotikler, ağrı kesiciler, aspirin, romatizma ilaçları vb gibi daha riskli de olsa hiç akla gelmeyenler de alerji gelişimine sebep olabilir.

Geçmişinde egzersiz ürtiker hikayesi olanlar incelendiğinde; egzersiz öncesi kafein içerikli kola, alkol kahve, çikolata alınması, egzersizin fazla sıcak ve nemli ya da çok soğuk ve kirli havada yapılmış olmasının egzersiz ürtikeri geçirme riskini arttırdığı görülmüştür.

Adet dönemindeki kadınlarda egzersiz alerjisi – ürtiker ihtimali daha fazladır.

Egzersiz – Spor Ürtikeri Belirtileri

Lezyonlar muhtemelen kılcal damar genişlemesine ve sıvının yüzeysel dermise iletilmesiyle sonuçlanan artan vücut sıcaklığının sonucu gelişen yaygın yüzeyel sıcaklık ve kaşıntı hissi, yorgunluk ve ciddin kızarması ile başlar. Sonrasında 1-2 cm boyutlarında kaşıntılı kabarıklar ortaya çıkar. Bu görünümdeyken ürtiker (kurdeşen) olarak adlandırılır. Bu plaklar zamanla boyut olarak değişir ve daha büyük “dev kabarıklıklar” oluşturmak üzere birleşebilir. Cilt altı dokusunun şişmesi özellikle yüzde, avuç içi ve ayak tabanında belirgindir.

Birçok hastada tansiyon düşüklüğü ile beraber şuur ile ilgili bozukluklar da görülür. Karında kramp şeklinde ağrılar ile bulantı ve kusma da meydana gelir. Baş ağrısı hem çok sık rastlanan ve hem de üç gün kadar devam eden en inatçı belirtilerdendir.

Egzersiz ürtikerinde belirtiler genellikle 2 saat içinde hafiflemeye başlasa da 12 saat sürdüğü de görülür.

Egzersiz – Spor Ürtikerinin Türleri

Egzersiz kaynaklı ürtiker ve anafilaksi, hastanın ürtiker lezyonlarının büyüklüğüne göre öyküsü, hipotansiyon gelişimi, pasif ısıtma ve yiyecek gibi tetikleyici faktörler, hava yolu tutulumunun türü ve benzer koşullar altında tekrarlanabilirlik temelinde kolinerjik ürtiker ve egzersiz kaynaklı anafilaksi olarak sınıflandırılabilir.

Kolinerjik ürtiker, Klasik Egzersiz Kaynaklı Anafilaksi ve Egzersiz Kaynaklı Anafilaksinin değişken türü. Bunlar ürtikeri tetikleyen olaya, ürtikerin morfolojisine ve vasküler çöküşle ilişkisine dayanmaktadır.

 

TipTetikleyici olayÜrtiker morfolojisiVasküler çöküşAkciğer semptomları
Kolinerjik ürtikerIsı, stres, egzersizNoktalı (2-4 mm)NadirBronkospazm
Egzersiz kaynaklı anafilaksiSadece egzersizKonvansiyonel (10-15 mm)EvetLarenks ödemi
Gıdaya bağlı, egzersiz kaynaklı anafilaksiEgzersizle birlikte beslenmeKonvansiyonel (10-15 mm)EvetLarenks ödemi
Varyant egzersiz kaynaklı anafilaksiSadece egzersizNoktalı (2-4 mm)EvetLarenks ödemi
Egzersiz kaynaklı astımSadece egzersizHiçbiriHAYIRBronkospazm

Egzersiz – Spor Ürtikerinin Önlenmesi 

Elde edilen veriler değerlendirildiğinde;

Egzersiz sırasında sadece deri belirtileri gösterenlerin,

  1. Çok sıcak ve nemli ya da soğuk ve kirli havada egzersizden kaçınmaları
  2. Yalnız başlarına egzersiz yapmamaları
  3. Egzersizden önce antihistaminik ilaç almaları
  4. Egzersizden 4 – 6 saat öncesine kadar yemek yememeleri ve antihistaminik harici hiçbir ilaç almamaları
  5. Egzersiz öncesi ısınma hareketleri yapmaları
  6. Ağır egzersizlerin birden kesilmemesi, vücudun soğuması için egzersizin 10-15 dakika içinde yavaş yavaş bitirilmesi

Öğretilmeli ve uygulamaları sağlanmalıdır.

Ayrıca;

Egzersiz sırasında deri belirtileri yanı sıra solunum sıkıntısı gösterenlerin,

  1. Egzersizden 10-15 dakika önce reçeteli ise nefes açıcı spreylerinden kullanmaları
  2. Egzersiz sırasında öncü belirtiler ortaya çıkar çıkmaz egzersize son vermeleri ve derhal reçeteli ise nefes açıcı spreyler almaları

Öğretilmeli ve uygulamaları sağlanmalıdır.

Egzersiz – Spor Kaynaklı Ürtiker Teşhisi

Kişinin geçmişine ait ayrıntılı görüşme (anamnez alımı), egzersiz provokasyon testi veya metakolin deri testi ile teşhis edilebilir.

Egzersiz – Spor Kaynaklı Ürtiker Takip ve Tedavisi

Cilt tutulumu olan hastalar için profilaktik tedavide antihistaminikler egzersiz kaynaklı anafilaksiyi önlemede kısmen etkilidir. Günde dört kez 25 ila 50 mg dozunda hidroksizin (Atarax), daha yeni antihistaminikler kadar etkili görünmektedir ve iyi tolere edilmektedir. Daha olumlu yan etki profilleri nedeniyle daha yeni antihistaminikler tercih edilebilir. Daha az da Mast hücre stabilizatörleri kullanılır.

Riskli kişiler egzersiz – spor yapacaklarsa;

  1. Yemekten dört ila altı saat sonra egzersizden uzak durmalıdırlar
  2. Egzersizden önce aspirin ve NSAID’lerden kaçınmalıdırlar
  3. Kadınların adet dönemlerinde egzersizden kaçınmalıdırlar
  4. Kaşıntı veya kızarma ilk belirtisinde egzersizi bırakıp kendilerine deri altı epinefrin uygulamalıdırlar
  5. Sistemik semptomları olan tüm hastalar temel yaşam desteği ve epinefrin (yani EpiPen) uygulayabilen bir partnerle egzersiz yapmalıdırlar
  6. Semptomlar ilerlerse tıbbi yardım almaları konusunda eğitilmelidirler. 

Acil Tıbbi Uygulama: Akut bir anafilaksi atağının yönetimi, hava yollarının korunması, vasküler çöküşün tedavi edilmesi ve anjiyoödemin epinefrin, sıvılar, vazopressör ajanlar ve intravenöz difenhidramin veya hidroksizin (Atarax) ile çözülmesinden oluşur.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Egzersiz kaynaklı ürtiker ve anafilaksi https://www.mayoclinicproceedings.org/article/S0025-6196%2811%2963475-7/fulltext

⭐️⭐️ Egzersize Bağlı Ürtiker: Nadir Bir Vaka Sunumu https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC8995004/

⭐️⭐️ Egzersiz kaynaklı rinit: Alerjik ve alerjik olmayan sporcuları olumsuz etkileyen yaygın bir rahatsızlık https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/16498856/

⭐️⭐️ Gıda Bağımlı Egzersizle Tetiklenen Anafilaksi: Gıda Alerjisinin Farklı Bir Formu—Tanısal Yaklaşımlar ve Tedavilerin Güncellenmiş Bir İncelemesi https://www.mdpi.com/2304-8158/12/20/3768

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla

Takviyeniz Yüreğinizde

Mutlu yıllar dileyerek başlayayım…

Her yeni yılın ilk günü için verilmiş sözler vardır.

”Bu yıl 1 ocak’tan itibaren …………. yapacağım/başlayacağım.” gibi…

Belki geçmiş yıllarda, belki de bu yıl siz de kendinize bir veya daha fazla söz verenlerdensiniz…

Mümkündür ki… Bu kendine sözlerin ilk sırasında diyet veya spor yer alır.

Amaç sağlıklı olmak mı?

Vücudunuzun görünümünün ideal olması mı?

Elbet amaçlar farklı. Ve tabi ki yollar da çok çok farklı…

Eğer bu yıl başında başlamak üzere kendinize hayal ettiğiniz ideal vücut ölçülerine ulaşma sözü verdiyseniz, ben de size geçmişten bazı hatırlatmalar yapayım ki bu yolda çaba gösterirken sizlere destek olsun.

Öncelikle ideal vücut ölçülerine ulaşmak için doğal ve dengeli beslenecekler – sağlık durumlarına, yaş, kilo vb gibi özelliklerine uygun bedensel egzersiz yapmayı planlayanları doğru yolda oldukları için tebrik ediyorum. Planlarınızı uygulamaya devam edin.

Lakin, vitamin, mineral, antioksidan, yağ asidi ve benzeri her türlü gıda takviyesi ile ideal vücut ölçülerine ulaşma düşüncesinde olanlar..!!!

Siz bu yazıyı ve verdiğim kaynakları tekrar tekrar okuyun.

Sonra beden sizin, hayat sizin, karar sizin…

Çarpıcı olması için 10 yıl önce ortaya çıkmış bir olayın haberi ile başlıyorum…

2015 yılında gıda takviyeleri New York Times’ ta yer alan bir haber‘ e bakalım;

Not: Bu renkteki yazılar The New York Times’ ın arşivlenmiş internet sitesinden aynen alınmıştır.

Haberde; New York Başsavcılığı dört ulusal perakendeciyi sahte ve çoğu durumda listelenmeyen içeriklerle kirlenmiş diyet takviyeleri satmakla suçladı’‘ yazıyor.

Haberin ayrıntılarına bakalım;

Yetkililer, perakendecilerde (Walmart, Walgreens, Target ve GNC) bitkisel takviyelerin popüler mağaza markaları üzerinde testler yaptıklarını ve ürünlerin beşte dördünün etiketlerinde listelenen bitkilerden hiçbirini içermediğini gösterdiklerini söyledi.

Yetkililer, birçok durumda takviyelerin pirinç ve ev bitkileri gibi ucuz dolgu maddelerinden veya gıda alerjisi olan kişiler için tehlikeli olabilecek maddelerden biraz daha fazlasını içerdiğini söyledi.

Örneğin GNC’de kurum, şirketin imzası olan “Herbal Plus” markalı takviyelerin altı örneğinden beşinin “ya tanınmaz halde olduğunu ya da iddia edilenden farklı bir madde içerdiğini” tespit etti. Kurum, ginkgo biloba etiketli haplarda yalnızca pirinç, kuşkonmaz ve Noel süslerinde yaygın olarak kullanılan bir süs bitkisi olan ladin buldu.

Target’ta, ajans popüler “Up and Up” mağaza markalı takviyelerinden altı bitkisel ürünü test etti. Altısından üçü – ginkgo biloba, St. John’s wort ve uyku ilacı olan valerian kökü dahil – etiketlerinde listelenen bitkiler için negatif çıktı. Ancak ajans hapların toz pirinç, fasulye, bezelye ve yabani havuç içerdiğini buldu.

Dikkat – Katkı Maddelerinin Listesi ve İçeriği

İşte başsavcının analiz ettiği ürünler ve kurumun dört perakendeciye gönderdiği ihtarnamelerde açıklanan test sonuçları. (üzerini tıkladığınızda açılan linkte savcılığın yazısı görülebilir.)

Gıda takviyeleri, bitkisel, doğal ve benzer kelimelerle müşterileri cezbeden sloganlarla satılsalar da türlü türlü fiziksel ve kimyasal işlemlere tabi tutulan şurup, kapsül, tablet veya draje haline getirilerek şişelenen ve raf ömürleri doğadaki bulundukları hallerinden çok daha fazla uzamış bitkisel ilaçların bitkisel olmayan ilaçlardan ne farkları var bir düşünün…!!

On yılarca bilimsel deneyler, hayvan deneyler, insan deneyleri yapılarak kullanıma sürülen ilaçların ilaç kullanım- bilgi kılavuzlarında (prospektüslerinde) sayfalarca yazan etki – yan etkiere rağmen yıllar içinde anlaşılan istenmeyen etkileri sebebi ile defalarca üretiminin sonlandırıldığı, piyasada dağıtılmış olanlarının toplatıldığı unutulmamalı. Çok daha az denetlenen adı bitkisel gıda takviyeleri‘ne kadar güvenebilirsiniz.

Bitkisel gıda takviyeleri – ilaçlar sizin sürekli kullandığınız ilaç veya ilaçlarla nasıl bir etkileşime gireceği belli mi?

Siz biliyor musunuz?

Gıda takviyelerinin kullanmakta olduğunuz bir ilacın etkinliğini zayıflatabileceği gibi vücudunuzdan atılımını yavaşlatarak birikmesine de yol açabilir.

Farklı bitkilerin içlerinde yer alan kimyasallar doğal bile olsalar (gıda takviyeleri) birlikte gösterecekleri etkilerin sonuçlarını biliyor musunuz?

Ani etkilere tepki vermek kolay da yıllar içinde kendini gösterecek bir böbrek yetmezliği gelişiminde değer miydi demekle bitmeyecek ve belki de ömür boyu sürecek böbrek yetmezliği ile yaşama riskini kabul ediyor musunuz?

Bitkisel (gıda takviyeleri) ürünlerden bazılarının karaciğer nakline kadar giden karaciğer iflasına yol açabildiğini duymuş muydunuz?

ABD de yapılan ve Ağustos 2024 de JAMA Tıp dergisinde yayınlanan makalede zerdeçal, yeşil çay, ashwagandha, Garcinia cambogia , kırmızı maya pirinci ve siyah yılan kökü ürünlerinin hepatotoksik etkileri ve yaygın kullanımı bildirilmiştir.

Yılın ilk gününde moralinizi daha fazla bozmadan sonuca geleyim….

Gıda takviyeleri sizi sağlıklı beslenmeden uzaklaştıran tuzaklardır

İdealinizdeki beden ölçülerine – görünüme kavuşmak için sağlığınızdan ve yaşamınızdan vaz geçmeyin.

Havuz problemi çözmeyi öğrenin.

Havuzdan su eksiltmek için;

  1. Gideri arttırın. Gelenden daha fazla su giderse havuzun içindeki su azalır.
  2. Geleni azaltın. Giden sudan daha az su gelirse havuzun içindeki su azalır.

Havuz problemindeki gelen su: Besin olarak aldığınız kaloriler. Sağlıklı ve doğal beslenin.

Havuz problemindeki giden su: Fiziksel hareket ile yaktığınız kaloriler. Düzenli yaşınıza ve sağlık durumunuza uygun egzersiz yapın.

Tek takviyeniz yüreğiniz olsun.

Yürekten yaptığınızda hayal ettiğiniz bedensel görünüme ulaşacaksınız.

Her şeyin gönlünüzce olduğu bir yıl olsun…

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Bilimsel Yazı Sevenler Devam Edebilirler

⭐️⭐️ Bu Takviyelerin İçeriğinde Neler Var? https://archive.nytimes.com/well.blogs.nytimes.com/2015/02/03/sidebar-whats-in-those-supplements/

⭐️⭐️ Perakendeciler Bitkisel Takviyeler Konusunda Uyarılıyor https://www.nytimes.com/interactive/2015/02/02/health/herbal_supplement_letters.html

⭐️⭐️ Kardiyovasküler Hastalıkları Olan Hastalarda Bitkisel Ürünlerin Kullanımı ve Potansiyel Etkileşimleri https://www.jacc.org/doi/abs/10.1016/j.jacc.2009.07.074

⭐️⭐️ ABD Yetişkinlerinde 6 Potansiyel Hepatotoksik Bitkiye Tahmini Maruziyet https://jamanetwork.com/journals/jamanetworkopen/fullarticle/2821951

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

Daha Fazla