Makine güvenliği, iş sağlığı ve güvenliğinin yalnızca bir alt disiplini değil, üretim ekosisteminin tamamını belirleyen stratejik bir tasarım ilkesidir. Bugünün endüstriyel ortamında, “kaza” olarak tanımladığımız olayların çok büyük bir bölümü, aslında makinenin tasarım evresinde alınmayan kararların gecikmiş etkilerinden ibarettir. Bu bağlamda doğası gereği güvenli tasarım yaklaşımı, mühendislik süreçlerinde tercihe bağlı bir yöntem değil; ISO 12100, Makine Emniyeti Yönetmeliği, 6331 sayılı Kanun ve AB direktiflerinin bütünleşik yapısı gereği, hukuki ve teknik açıdan zorunlu bir paradigma hâline gelmiştir.
Son on yılda meydana gelen makine kaynaklı iş kazaları incelendiğinde, istatistiklerin tekrar eden bir gerçekliği gün yüzüne çıkardığı görülmektedir: Makine, insan hatasını tolere edecek şekilde tasarlanmadıkça; eğitim, talimat, koruyucu ekipman veya idari prosedür tek başına yeterli değildir. Geçmiş Yargıtay kararları da bu durumu desteklemekte; mahkemeler özellikle “öngörülebilir risk”, “makul güvenlik düzeyi”, “objektif özen yükümlülüğü” ve “teknik mevzuata aykırılık” kavramlarını geniş yorumlayarak üreticilere, işverenlere ve tasarımcılara daha yüksek sorumluluk yüklemektedir.
Bu yazıda, makine güvenliğini yalnız bir koruyucu muhafaza meselesi olmadına; disiplinler arası bir sistem mühendisliği konusu olarak ele almak gerektiğine, riskin daha doğmadan ortadan kaldırıldığı tasarım yaklaşımlarına; ulusal ve uluslararası mevzuata; Yargıtay’ın yol gösterici içtihatlarına ve son yıllara ait kaza istatistiklerine dikkatinizi çekmeye çalışacağım.
Uygarlığımızın ulaştığı noktada, yalnızca teknik doğruların değil, aynı zamanda hukuki sorumluluk sınırlarının, sektör dinamiklerinin ve sistem güvenliği kültürünün birlikte anlaşılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü günümüz endüstrisinde “güvenlik”, artık sonradan eklenen bir tedbirler listesi değil; baştan tasarlanmış bir kurgu olmak zorundadır.
İstatistikler (2020–2024)
Son beş yılda (2020–2024) Türkiye’de iş kazaları ve özellikle makineye bağlı kazalarla ilgili veriler, pandemi etkileri ve ekonomik dalgalanmalar gibi etmenlerle değişkenlik göstermiş; lakin genel görüntü, makine kaynaklı risklerin ülke genelinde hâlâ yüksek oranda iş gücü kaybına neden olduğu yönündedir.
- Kayıtlı veri kaynakları ve trendlerin yorumu
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) yıllık istatistikleri, 2020–2023 dönemlerini kapsayan veri yayınlarıyla iş kazalarının sektörlere göre dağılımını ve yıllık değişimini göstermektedir. SGK verilerinde, imalat, inşaat, madencilik ve metal sanayi gibi makine yoğun sektörlerin iş kazası sayıları içinde yüksek paya sahip olduğu açıkça görülmektedir; bu durum makine güvenliğinin tasarım ve işletme aşamalarında önceliklendirilmesi gerektiğini destekler. Sosyal Güvenlik Kurumu - Kayıt-dışı olgu ve gerçek yük
Akademik çalışmalar ve meslek örgütlerinin analizleri, SGK kayıtlarının yalnızca sigortalı ve bildirilen olayları kapsadığı; dolayısıyla gerçek sayıların (özellikle kayıt-dışı istihdamda) daha yüksek olduğu değerlendirmesini yapmaktadır. 2017–2022 dönemini kapsayan derlemeler, milyonlarca iş kazası bildiriminden yola çıkarak ölümlü ve yaralanmalı kazaların yüksek birikimini göstermiştir; bu bağlamda 2020 sonrası dönemde artış eğilimleri kayda değerdir. Bu, makine kaynaklı risklerin saha gerçekliği ile resmi kayıtlardaki görünürlük arasında örtüşmeyen boşluklar olduğunu gösterir. DergiPark - Makine yoğun sektörlerin payı ve ekonomik maliyet
Makine kullanımının yoğun olduğu sektörlerde (metal işleme, pres/kalıp, konveyör hatları) meydana gelen kazalar hem doğrudan (tıbbi, tazminat, duruş) hem de dolaylı (verimlilik kaybı, talep azalması, itibar kaybı) maliyetler yaratmaktadır. İlgili çalışmalar, makine kaynaklı kazaların neden olduğu ekonomik yükün yıllık olarak milyar TL düzeyine ulaşabildiğini, bunun da işletmeler açısından tasarımla önleme yatırımlarının ekonomik gerekçesini güçlendirdiğini raporlamaktadır - Pandemi etkisi (2020–2021) ve sonrasındaki toparlanma
COVID-19 döneminde bazı sektörlerde üretim düşüşü ve kısa süreli azalma görüldü; fakat 2021 sonrası üretim normalleşmesiyle birlikte makine kullanımının tekrar artması, kazaların da yeniden yükselişe geçmesine neden oldu. Bu dalgalanma, güvenlik yönetim sistemlerinin kriz dönemlerinde sürdürülebilir olmasının önemini vurgulamaktadır. (SGK yıllık raporları ve saha analizleri ile uyumlu bir gözlem.) Sosyal Güvenlik Kurumu - Sektörel öncelikler ve politika yanıtı
İstatistikler göstermektedir ki: (i) makineyi doğası gereği tehlikeli hale getiren tasarım kusurları, (ii) yetersiz bakım/denetim ve (iii) eksik eğitim bir araya geldiğinde ağır sonuçlar doğuruyor. Bu nedenle, ülke düzeyindeki politika önerileri — tasarımın erken safhasına İSG uzmanı dahil edilmesi, üretici sorumluluğunun netleştirilmesi ve kayıt-dışı istihdamın azaltılması — istatistiksel bulgularla tutarlı şekilde ileri sürülmektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu
Yargı Kararları (2020–2024)
Son beş yılda Yargıtay içtihatları ve yerel mahkeme kararları, makine güvenliğine ilişkin teknik önlemlerin ihmal edilmesinin hukuki sonuçlarını daha da netleştirmiştir.
Aşağıda öne çıkan temalar ve örnek kararların analitik çıkarımları yer almaktadır.
- Objektif sorumluluk vurgusu
Yargıtay içtihatları, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çerçevesinde işverenin sorumluluğunun objekte edildiği yaklaşımını sıkça teyit etmektedir. Mahkeme kararları, mevzuatta öngörülen teknik iş güvenliği kurallarına uyulmamasının kusur belirlemede güçlü delil teşkil ettiğini; bu durumun makine tasarımında uluslararası normlara (ISO, EN) ve ulusal yönetmeliklere uyulmasını zorunlu kıldığını göstermiştir. Bu içtihat eğilimi, tasarımda güvenliğin ihmalinin sadece teknik değil doğrudan hukuki risk doğurduğunu teyit eder. Yargı Kararları - Asıl/alt işveren müteselsil sorumluluğu
Yargıtay’ın son yıllardaki kararlarında asıl ve alt işverenlerin güvenlik tedbirlerinde ortak sorumluluğu vurgulanmaktadır. Makine kurulum, bakım ya da revizyon süreçlerinde imalatçı-işletmeci-alt yüklenici üçlüsünün hatalı koordinasyonu kazalarda ağır hukuki sonuçlar doğurmuştur; bu nedenle sözleşmelerde ve tasarım sürecinde sorumlulukların yazılı ve teknik olarak netleştirilmesi mahkeme önünde savunma açısından kritik hale gelmiştir. Son Karar - Eğitim, donanım ve işletme kurallarının önemi
Kararlarda sık tekrar eden hususlardan biri, işverenin sadece fiziki muhafaza koymakla yetinmeyip, çalışana uygun iş kıyafeti, alet temini ve işletme-eğitim yükümlülüğünü yerine getirmesinin gerektiğidir. Yargıtay, bazı davalarda bu eksiklikleri doğrudan kusur saymış; özellikle makineye müdahale anında uygun prosedür ve ekipman sağlanmamış ise ağır kusur hükmedilmiştir. İzmir Barosu - Bilirkişi raporlarının ağırlığı ve teknik değerlendirme
2020–2024 döneminde mahkemelerce atanan bilirkişiler (makine mühendisleri, iş güvenliği uzmanları) raporları, kusur oranlarının tayininde belirleyici rol oynamıştır. Bu durum, teknik dokümantasyonun, risk değerlendirme raporlarının ve tasarım kararlarını destekleyen mühendislik gerekçelerinin mahkemede delil olarak kullanılmasının önemini artırır. Tasarımcı/imalatçı taraflar, karar süreçlerinde bu teknik raporlarla doğrudan muhatap olmaktadır. İzmir Barosu - Caydırıcı tazminat yaklaşımı
Bazı Yargıtay kararlarında tazminat hesaplamalarında caydırıcılık unsuru göz önüne alınmış, ağır kusur tespit edilen vakalarda manevi ve maddi tazminatların yüksek tutulması yönünde refleks görülmüştür. Bu da pratikte işverenlerin ve makine üreticilerinin, “kısa vadeli maliyeti” gözetip güvenlik yatırımlarından kaçınmalarının uzun vadede çok daha maliyetli olabileceğini göstermektedir. GRC Legal
Sonuç ve Uygulamalar
- Veriye dayalı öncelik: SGK ve akademik veriler, makine yoğun sektörlerin kaza yükünü açıkça ortaya koyuyor; bu nedenle riskleri tasarım aşamasında yok etme stratejileri öncelikli olmalıdır. Sosyal Güvenlik Kurumu
- Hukuki risk yönetimi: Yargıtay içtihatları, teknik eksikliklerin ve güvenlik kültürü zaaflarının mahkeme nezdinde ağır sonuçlar doğurabileceğini fiyatlandırıyor; tasarım kararları belgelenmeli ve İG uzmanlarının görüşleri tutanakta olmalıdır. Yargı Kararları
- Pratik adımlar:
- Tasarıma erken İSG katılımı,
- Tasarım kararlarının dokümantasyonu,
- Asıl/alt işveren sorumluluklarının sözleşmeye ve risk değerlendirmelerine yansıtılması,
- Periyodik saha geri bildirim döngüsü — bu uygulamalar hem teknik hem hukuki riskleri azaltır. İzmir Barosu
Makine güvenliğinde gelinen noktada, tartışmanın ekseni çok net bir şekilde değişmiştir:
“Kazayı önlemek için operatör ne yapmalı?” sorusu yerini,
“Bu kazanın oluşmasına izin veren tasarım kusuru neydi?” sorusuna bırakmıştır/bırakmalıdır.
Bu paradigma kayması, yalnızca mühendislik gereği değil; Yargıtay’ın son yıllardaki kararlarında açık biçimde görülen bir hukuki zorunluluktur. Mahkemeler, makine ile ilgili bir kazada işverenin kusur durumunu değerlendirirken, çoğu zaman “standartlara uygunluk” ile “fiilen güvenli tasarım” arasındaki farkı vurgulamakta; yani yalnız mevzuata uyumu değil, gerçek teknik güvenlik performansını esas almaktadır. Bu yaklaşım, üreticilerin ve iş güvenliği profesyonellerinin sorumluluk tanımını geleceğe dönük ve daha geniş bir çerçeveye taşımaktadır.
Son yıllardaki istatistik verilerinin ortaya koyduğu tekrar eden desenler — sıkışma, ezilme, beklenmeyen hareket, bakım sırasında enerji boşaltılmaması, erişilebilir tehlikeli bölge tasarımları — bize önemli bir ders bırakmaktadır:
Tasarım yoluyla ortadan kaldırılmamış her risk, eninde sonunda işletmede karşımıza çıkar.
Bu nedenle gerçek güvenlik; talimat, eğitim ve denetim üçlüsünün ötesine geçerek, daha makine çizimi yapılırken başlayan bir mühendislik sorumluluğuna dönüşmelidir. Bu sorumluluğun yerine getirilmesi, yalnız teknik bir başarı değil; insan hayatını koruyan etik bir yükümlülüktür.
Bu çalışmanın ortaya koyduğu ana mesaj şudur:
Makine güvenliği bir sonuç değil, bir tasarım kararıdır.
Gerek iş güvenliği uzmanlarının sahadaki uygulamaları, gerek mühendislerin tasarım tercihleri, gerek işverenlerin yatırım politikaları, gerekse üreticilerin ürün geliştirme süreçleri; hepsi aynı noktada birleşmelidir:
“Önce güvenlik” değil, “güvenlikle tasarım.”
Endüstrinin geleceği; riskleri öngören, insan hatasını tolere eden, makine davranışını kontrol eden, hukuki yükümlülükleri aşan, etik üretim ilkeleriyle uyumlu sistemler tasarlamaktan geçmektedir.
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Doğal Yaşayın
Doğal Beslenin
Aklınıza Mukayet Olun
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Sayın okuyucu,
Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.
Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Dr Mustafa KEBAT
Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

