Sosyolojik Düzlem – Kültür ve Yapı Bilinciyle Hareket Eden Yöneticiler

Sosyolojik düzlemde konumlanan yönetici, kurumun yalnızca görünen yapısını değil, aynı zamanda onun kültürel kodlarını, ritüellerini, sembollerini ve görünmez ilişkiler ağını okuma becerisine sahip olan kişidir. Bu yönetici tipi, bireyleri yalnızca görev tanımlarıyla değil, aynı zamanda sosyal roller, grup dinamikleri ve kolektif bilinç düzeyinde değerlendirir. Onun dünyasında yönetim, yalnızca karar alma değil; aynı zamanda anlam üretme, bağ kurma ve kültürel sürekliliği sağlama işidir. Bu yönelim, özellikle çok sesli, çok kültürlü ve tarihsel derinliği olan kurumsal yapılarda belirleyici bir rol oynar. Ancak bu etki, yalnızca sosyolojik düzlemde kalırsa, bireysel duygular, teknik süreçler ve etik yönelimler göz ardı edilebilir. Çünkü kültürel yapı kurmak, yalnızca sosyal değil; aynı zamanda psikolojik, teknik ve felsefi bir iştir.

Sosyolojik yönetici, kurumun içsel dokusunu tanır. Toplantıların dili, e-postaların tonu, ofis düzeni, kıyafet tercihleri, kahve molalarının süresi gibi görünürde sıradan olan unsurlar onun için anlam taşır. Bu unsurlar, kurumun habitus’unu, yani içselleştirilmiş davranış kalıplarını oluşturur. Pierre Bourdieu’nün habitus kavramı burada belirleyicidir: bireyler, içinde bulundukları sosyal yapının etkisiyle belirli düşünme, hissetme ve davranma biçimlerini geliştirirler. Sosyolojik yönetici, bu biçimleri tanır, analiz eder ve dönüştürmeye çalışır. Bu dönüşüm, yalnızca bireylerin değil; kurumun da gelişim sürecini etkiler.

Felsefi düzlemden bakıldığında, sosyolojik yönetici çoğu zaman “bu yapı neyi mümkün kılıyor?” sorusunu sorar. Bu da onun karar alma süreçlerini etik ve varoluşsal bir derinlikle biçimlendirmesini sağlar. Michel Foucault’nun “her söylem bir iktidar ilişkisidir” sözü burada anlam kazanır. Sosyolojik yönetici, kurum içindeki söylemleri, temsil biçimlerini ve güç dağılımlarını analiz ettiğinde, yalnızca yönetim değil; aynı zamanda özgürleşme alanları da üretir. Bu üretim, kurumun demokratikleşmesini sağlar. Çünkü yapı, yalnızca işlevsel değil; aynı zamanda ideolojik bir düzlemdir. Ve bu düzlem, ancak fark edildiğinde dönüştürülebilir.

Psikolojik düzlemde sosyolojik yönetici, bireylerin duygusal ihtiyaçlarını sosyal bağlam içinde değerlendirir. Bir çalışanın sessizliği, yalnızca içsel bir kırgınlık değil; aynı zamanda grup içindeki temsil eksikliği olabilir. Bir yöneticinin otoriterliği, yalnızca kişisel bir eğilim değil; aynı zamanda kurumun tarihsel kültürünün bir yansıması olabilir. Sosyolojik yönetici, bu tür davranışları bireysel değil; yapısal düzeyde analiz eder. Bu analiz, çatışmaları kişiselleştirmek yerine sistemle ilişkilendirmeyi sağlar. Bu da kurum içindeki gerilimleri daha derinlikli biçimde çözme olanağı sunar.

Teknik yöneticiyle karşılaştırıldığında, sosyolojik yönetici daha az süreç kurar ama daha fazla yapı okur. Teknik yönetici, süreçleri tanımlar, performans ölçütleri belirler, çıktıları analiz eder. Sosyolojik yönetici ise bu süreçlerin hangi kültürel kodlarla işlediğini, hangi sembollerle temsil edildiğini ve hangi güç ilişkileriyle sürdürüldüğünü analiz eder. Bu fark, iki yönetici tipinin birbirini tamamlayabileceğini gösterir. Süreç kurmak, yapı okumakla desteklendiğinde, kurum hem işlevsel hem de anlamlı hale gelir.

Psikolojik yöneticiyle karşılaştırıldığında, sosyolojik yönetici daha az bireysel odaklıdır. Psikolojik yönetici, bireylerin duygusal ihtiyaçlarını, içsel çatışmalarını ve motivasyon kaynaklarını tanır. Sosyolojik yönetici ise bu bireysel dinamikleri sosyal bağlam içinde değerlendirir. Bu fark, iki yönetici tipinin farklı düzlemlerde etkili olduğunu gösterir. Psikolojik yönetici bireysel aidiyet sağlar; sosyolojik yönetici kolektif bilinç üretir. Bu iki düzlem bir araya geldiğinde, kurum hem birey hem de topluluk düzeyinde güçlenir.

Felsefi yöneticiyle karşılaştırıldığında, sosyolojik yönetici daha yapı odaklıdır. Felsefi yönetici kararlarının ardındaki anlamı sorgular; etik, varoluş ve hakikatle ilgilenir. Sosyolojik yönetici ise bu kararların hangi sosyal yapılar içinde üretildiğini, hangi kültürel kodlarla meşrulaştırıldığını ve hangi sembollerle temsil edildiğini analiz eder. Bu fark, iki yönetici tipinin farklı sorular sorduğunu gösterir. Felsefi yönetici “neden?” sorusunu sorar; sosyolojik yönetici “nasıl mümkün oldu?” sorusunu. Bu iki soru bir araya geldiğinde, kurum hem anlam hem de yapı üretir.

Sosyolojik düzlemde güçlü olan bir yönetici, kriz anlarında yapısal çözüm üretici, değişim süreçlerinde kültürel dönüştürücü, başarı anlarında ise kolektif temsil sağlayıcı bir rol oynar. Onun varlığı, kurumun sosyal bağışıklık sistemini güçlendirir. Çalışanlar, yalnızca görev değil; temsil edildiklerini hisseder. Bu his, yalnızca bireysel değil; aynı zamanda kolektif bir etki yaratır. Çünkü temsil, kurumun görünmez taşıyıcılarından biridir. Ve bu temsil zayıfladığında, yapı en sağlam görünen yerinden kırılır.

Felsefi düzlemde sosyolojik yöneticinin en büyük sınavı, yapı okumasını etik bir derinlikle buluşturmaktır. “Bu yapı kimleri dışlıyor?”, “Bu temsil biçimi hangi değerleri taşıyor?”, “Bu karar hangi kültürel mirasa dayanıyor?” gibi sorular, sosyolojik düzlemin felsefi derinlikle buluştuğu noktalardır. Bu sorular, yalnızca analiz değil; aynı zamanda sorumluluk üretir. Hannah Arendt’in “her eylem, başkalarıyla birlikte başlatılan yeni bir başlangıçtır” sözü burada yeniden anlam kazanır. Sosyolojik yönetici, yapıyı dönüştürerek yeni başlangıçlar üretir. Bu da kurumun tarihsel sürekliliğini kesintiye uğratmadan yenilik üretmesini sağlar.

Psikolojik düzlemde sosyolojik yöneticinin en büyük sınavı, kolektif bilinç üretimini bireysel duyarlılıkla dengelemektir. “Bu kişi neden dışlandı?”, “Bu ekip neden geri çekiliyor?”, “Bu davranış hangi sosyal normdan besleniyor?” gibi sorular, sosyolojik düzlemin psikolojik farkındalıkla buluştuğu noktalardır. Bu sorular, yalnızca yapı değil; aynı zamanda bağ üretir. Çünkü kurumlar, yalnızca sosyal değil; aynı zamanda duygusal varlıklardır. Ve bu duygular, sosyal yapılarla desteklendiğinde, yalnızca işler değil; yaşar.

Teknik düzlemde sosyolojik yöneticinin en büyük sınavı, yapı okumasını sistem kurma becerisiyle dengelemektir. “Bu süreç hangi kültürel kodlarla işler?”, “Bu performans ölçütü hangi sosyal etkileri yaratır?”, “Bu karar hangi sembollerle temsil edilir?” gibi sorular, sosyolojik düzlemin teknik derinlikle buluştuğu noktalardır. Bu sorular, yalnızca analiz değil; aynı zamanda tasarım üretir. Çünkü kurumlar, yalnızca sosyal değil; aynı zamanda sistemsel varlıklardır. Ve bu sistemler, sosyal yapılarla desteklendiğinde, yalnızca işler değil; anlam üretir.

Nietzsche’nin “hakikat, çoğu zaman güç ilişkileriyle maskelenir” sözü, sosyolojik yöneticinin en temel uyarısıdır. Bu yönetici tipi, kurumun görünürdeki düzeninin ardındaki güç ilişkilerini, temsil eksikliklerini ve sembolik dışlamaları tanıdığında, yalnızca yönetim değil; aynı zamanda özgürleşme üretir. Bu üretim, kurumun demokratikleşmesini sağlar. Çünkü yapı, yalnızca işlev değil; aynı zamanda ideolojidir. Ve bu ideoloji, Ve bu ideoloji, ancak fark edildiğinde dönüştürülebilir. Sosyolojik düzlemde konumlanan yönetici, bu farkındalığı kurumsal yaşamın merkezine taşıdığında, yalnızca süreçleri değil, kurumun kendisini dönüştürmeye başlar. Çünkü her kurum, yalnızca işleyen bir sistem değil; aynı zamanda bir anlam örgüsüdür. Bu örgü, tarihsel deneyimlerle, kültürel kodlarla ve sosyal ilişkilerle örülür. Sosyolojik yönetici, bu örgüyü çözümleyerek yeniden dokuma cesareti gösterdiğinde, kurumun geleceği yalnızca stratejik değil, aynı zamanda kültürel olarak da şekillenmiş olur.

Bu noktada, sosyolojik yöneticinin rolü yalnızca analiz eden değil; aynı zamanda tasarlayan bir role dönüşür. Kurumun ritüellerini yeniden yapılandırmak, temsil biçimlerini çoğullaştırmak, güç ilişkilerini daha adil hale getirmek onun sorumluluğudur. Bu sorumluluk, yalnızca yönetsel değil; aynı zamanda etik bir yükümlülüktür. Çünkü kültürel yapı, bireylerin kendilerini ifade etme biçimlerini, görünürlüklerini ve kuruma aidiyetlerini doğrudan etkiler. Sosyolojik yönetici, bu etkileri tanıdığında, yalnızca kurumun dış yüzünü değil; iç ruhunu da dönüştürmeye başlar.

Bu dönüşüm, diğer yönetici tipleriyle kurulan ilişki sayesinde derinleşir. Teknik yönetici, sistem kurar; sosyolojik yönetici, bu sistemin hangi kültürel kodlarla işlediğini analiz eder. Psikolojik yönetici, bireylerin duygusal ihtiyaçlarını tanır; sosyolojik yönetici, bu ihtiyaçların hangi sosyal yapılar içinde şekillendiğini değerlendirir. Felsefi yönetici, kararların ardındaki anlamı sorgular; sosyolojik yönetici, bu anlamın hangi sembollerle temsil edildiğini ve hangi normlarla meşrulaştırıldığını çözümler. Bu karşılıklı etkileşim, kurumun çok katmanlı doğasını görünür kılar.

Sosyolojik düzlemde etkili bir yönetici, yalnızca kültürü tanıyan değil; aynı zamanda kültürle çalışan kişidir. Bu çalışma, yalnızca gözlem değil; müdahale içerir. Kurumun görünmez yapıları, ancak müdahale edildiğinde dönüşür. Bu müdahale, bazen bir toplantının biçimini değiştirmek, bazen bir karar alma sürecine farklı sesleri dahil etmek, bazen de bir sembolü yeniden tanımlamak şeklinde olabilir. Her müdahale, kurumun kolektif bilinç düzeyinde bir titreşim yaratır. Bu titreşim, zamanla kurumsal kimliği yeniden şekillendirir.

Bu yeniden şekillenme sürecinde, sosyolojik yönetici kurumun tarihsel sürekliliğini gözetmekle birlikte, yenilik üretme sorumluluğunu da taşır. Çünkü kültür, yalnızca geçmişin mirası değil; aynı zamanda geleceğin potansiyelidir. Sosyolojik yönetici, bu potansiyeli tanıdığında, kurumun yalnızca bugünü değil; yarını da inşa etmeye başlar. Bu inşa süreci, yalnızca stratejik değil; aynı zamanda sembolik bir süreçtir. Çünkü kurumlar, yalnızca ne yaptıklarıyla değil; nasıl temsil edildikleriyle de tanımlanır.

Sonuç olarak, sosyolojik düzlemde konumlanan yönetici, kurumun kültürel mimarıdır. O, yalnızca yapı değil; anlam üretir. Yalnızca süreç değil; sembol tasarlar. Yalnızca temsil değil; çoğulluk yaratır. Bu yaratıcılık, kurumun görünmez yüzünü görünür kılar. Ve bu görünürlük, yalnızca estetik değil; aynı zamanda etik bir değere dönüşür. Çünkü temsil, yalnızca görünmek değil; tanınmak, duyulmak ve dahil olmak demektir.

Sosyolojik yönetici, kurumun hafızasıdır. Onun taşıdığı bilgi, yalnızca veri değil; deneyimdir. Onun kurduğu bağ, yalnızca ilişki değil; kolektif bilinçtir. Onun yönettiği süreç, yalnızca işlev değil; kültürel sürekliliktir. Bu nedenle sosyolojik düzlemde etkili bir yönetici, kurumun yalnızca bugünüyle değil; geçmişi ve geleceğiyle de ilgilenir. Bu ilgilenme biçimi, kurumun çok katmanlı doğasını tanımakla kalmaz; onu dönüştürme cesaretini de içerir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

NOT: Diğer yönetici tiplerini okumak isterseniz; web sitemizden arama yaparak okuyabilirsiniz.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:

Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hukuki tavsiye yerini alamaz. Web sitemizdeki yayınlardan yola çıkarak, işlerinizin yürütülmesi, belgelerinizin düzenlenmesi ya da mevcut işleyişinizin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriğinde yer alan bilgilere istinaden profesyonel hukuki yardım almadan hareket edilmesi durumunda meydana gelebilecek zararlardan firmamız sorumlu değildir. Sitemizde kanunların içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Ayrıca;
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır
.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Daha Fazla

İş Sağlığı ve Güvenliği Kültüründe Bilişsel Çapa (Cognitive Anchor) Teorisi

İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) kültüründe Bilişsel Çapa (Cognitive Anchor) Teorisi, güvenlik davranışlarının arkasındaki insan zihnini anlamamızı sağlayan, çok önemli ve ilgi çekici bir kavramdır.

Teori, temel olarak şunu söyler: İnsanlar, özellikle tehlike ve risk gibi belirsiz durumlarla karşılaştıklarında, hızla karar vermek ve eyleme geçmek için zihinlerinde önceden oluşturulmuş, değişime dirençli “çapalara” (kalıp yargılar, yerleşmiş inançlar) tutunurlar. Bu çapalar, güvenlik uygulamalarının başarısını veya başarısızlığını doğrudan etkileyen gizli güdülerdir.

Bilişsel Çapa terimi, aslında ekonomi ve psikoloji alanındaki Çapalama Etkisi (Anchoring Effect) kavramından gelir. Bu etki, insanların karar verirken karşılaştıkları ilk bilgi parçasına veya yerleşik inanca gereğinden fazla ağırlık vermesi ve sonraki tüm kararlarını buna göre ayarlaması anlamına gelir.

İSG kültüründe ise bu, güvenlikle ilgili yerleşmiş, sorgulanmayan inançlar demektir.

İki Tip Bilişsel Çapa – Pozitif ve Negatif
  1. Negatif Çapalar (Güvenliği Engelleyenler): Bunlar, risk alma davranışını normalleştiren ve güvenlik kurallarının göz ardı edilmesine neden olan inançlardır.
    • Örnek: “Biz bu işi 20 yıldır böyle yapıyoruz, bize bir şey olmaz.” veya “Hızlı bitirmeliyiz, kuralı es geçersek kimse fark etmez.”
    • Sonuç: Bu çapa, tehlikeyi küçümser, riski normalleştirir ve yeni güvenlik prosedürlerine karşı direnç yaratır.
  2. Pozitif Çapalar (Güvenliği Destekleyenler): Bunlar, güvenlik odaklı davranışı otomatik hale getiren ve kültürü güçlendiren inançlardır.
    • Örnek: “Önce güvenlik, sonra iş” veya “Her duruş, güvenli bir başlangıç şansıdır.”
    • Sonuç: Bu çapa, güvenlik prosedürlerini alışkanlık haline getirir, hatayı önler ve yeni iyileştirmelere açık olmayı sağlar.

Neden Çapalara İhtiyaç Duyarız?

İnsan zihni, hız ve enerji tasarrufu için tasarlanmıştır. Her an yüzlerce potansiyel tehlikeyi analiz etmek yerine, zihnimiz kestirme yollar (heuristics) kullanır. Bilişsel çapalar da bu kestirme yollardan biridir. Bir kez çapa atıldığında, her seferinde “Bu makine güvenli mi?” diye sormak yerine, zihin otomatik olarak “Bizim makine hep böyle çalışır, sorun yok,” der ve enerjiyi asıl işe odaklar.

Ancak bu kestirme yol, koşullar değiştiğinde veya yeni bir risk ortaya çıktığında büyük bir tehlike yaratır.

🛠️ 🛠️ 🛠️
Çimento Sektöründe Bilişsel Çapa Örnekleri

Çimento fabrikaları gibi ağır sanayi ortamlarında, yüksek riskli ve tekrarlayan işler nedeniyle bilişsel çapalar çok güçlüdür ve kaza potansiyelini artırır.

Örnek 1: “Bizim Sektörde Kaza Normaldir” Çapası

Çapanın İfadesi: “Tozlu, gürültülü ve sıcak bir yer, elbet kazalar olacak. Burası çimento fabrikası, ofis değil ki.”

Negatif Etkisi: Bu çapa, mükemmel sıfır kaza hedefine ulaşmayı imkansız hale getirir. İşverenler ve çalışanlar, küçük yaralanmaları veya meslek hastalıklarını bir “işin doğası” olarak kabul etmeye başlar. Güvenlik yöneticisi en iyi prosedürü getirse bile, “boşa çaba” olarak görülür.

Epistemolojik Boyut: Bu çapa, işçinin bilgi haritasında riski normalleştirir. Gözlemlediği tehlikeleri (örneğin kaygan zemin) zihni filtreler ve raporlamaz, çünkü bu durumun “normal” olduğunu bilir.

Örnek 2: “Kilit-Etiket Sadece Formalite” Çapası

Çapanın İfadesi: “Bakım çok acil, kilit-etiket (LOTO) prosedürünü tam uygulamadan hızlıca enerjiyi kesip işi bitirelim. Zaten makineyi kimse çalıştırmaz.”

Negatif Etkisi: Kilit-etiket prosedürünün temel amacı hayat kurtarmaktır. Bu çapa, prosedürü gereksiz bir bürokratik yük olarak görmeye neden olur. Bu durumda, zaman baskısı veya yorgunluk devreye girdiğinde, kilit atlanarak ölümcül bir kazaya zemin hazırlanır.

Güven Boyutu: İşveren bu prosedürü “zorunluluk” olarak dayattığında, işçi prosedürü bir zorlama olarak algılar ve bu, karşılıklı güvenin zedelenmesine yol açar. Güven zedelenince, prosedürün özü değil, sadece şekli uygulanır.

🪜 🪜 🪜
Bilişsel Çapaları Değiştirme ve Köprü Kurma Adımları

İSG profesyonelinin görevi, bu negatif çapaları tespit etmek, yerinden sökmek ve yerine pozitif, güvenlik odaklı yeni çapalar atmaktır.

Adım 1: Çapanın Tespit Edilmesi (Epistemik Keşif)

Negatif çapalar genellikle şikayetlerde, göz ardı edilen kurallarda ve “küçük” kazaların açıklamalarında gizlidir.

Teknik: Anketler yerine, Nitel Görüşmeler yapılmalıdır. Çalışanlara “Neden bu kurala uymadınız?” yerine, “Bu kural size neden zaman kaybı gibi geliyor?” veya “Sahada en sık duyduğunuz güvenlik cümlesi nedir?” gibi açık uçlu sorular sorulmalıdır.

Hedef: İşçinin tehlikeyi nasıl algıladığını ve bu algıyı hangi yerleşik inancın belirlediğini anlamak.

Adım 2: Çapanın Sökülmesi (Sarsma ve Uyumsuzluk Yaratma)

Çapayı sökmek için, inancın temellerini sarsacak, bilişsel uyumsuzluk yaratacak deneyimler tasarlanmalıdır.

Teknik: Senaryo Tabanlı Eğitimler (Scenario-Based Training) ve Vaka Çalışmaları kullanılmalıdır. Örneğin, “20 yıldır böyle yapıyoruz” diyen bir çalışana, geçmişte o işi yaparken gerçekleşmiş ama küçük atlatılmış bir kaza senaryosu detaylıca canlandırılmalıdır.

Hedef: Çalışanın zihninde “Benim güvendiğim yöntem aslında ne kadar riskliymiş?” sorusunu yaratarak, eski inancın (çapanın) geçersizliğini kanıtlamak.

Adım 3: Yeni Çapa Atmak (Pozitif İnşaa)

Eski çapa sarsıldıktan sonra, zihnin tutunabileceği yeni, pozitif bir güvenlik inancı hızla yerleştirilmelidir.

Teknik: Liderlik Gözlemi ve Geri Bildirim. Üst ve orta kademe yöneticiler, sahadaki pozitif davranışları anında ödüllendirmeli ve neden pozitif olduğunu açıkça ifade etmelidir. (Örneğin: “Ali Bey, LOTO prosedürünü tam uyguladığınız için teşekkürler. Bu, bize sadece zaman kazandırmakla kalmadı, ekip arkadaşlarınızın hayatını da güvence altına aldı. Bu fabrikada her zaman önce hayat gelir.“)

Hedef: Güvenli davranışı, kişisel başarı ve şirket kültürüyle ilişkilendiren yeni ve güçlü bir inanç (pozitif çapa) oluşturmak.

🤝 🤝 🤝
Güven: Bilişsel Çapaların Kurulduğu Zemin

Yukarıda bahsedilen tüm süreçler, güven olmadan işe yaramaz. Epistemolojik açıdan güven, bilginin geçerliliğine duyulan inanç demektir.

1. İşçinin İşverene Güveni (Prosedürün Güvenilirliği)

Eğer işçi, işverenin getirdiği güvenlik kuralının arkasında samimiyetle durduğuna inanmazsa (örneğin sadece denetim geçirmek için yapıldığına inanırsa), o kuralı hızla bir “negatif çapa” olarak kodlar: “Bizi yavaşlatmak için uydurulmuş gereksiz bir kural.”

Yapılması Gereken: İşveren, güvenlik kuralını anlatırken sadece “Yap” demek yerine, “Bunu yapmazsan neyin riskli olduğunu” gösteren şeffaf veriler ve sahadan gelen örnekler kullanmalıdır. Bu, prosedürün güvenilirliğini artırır.

2. İşverenin İşçiye Güveni (Saha Bilgisinin Güvenilirliği)

Eğer işveren, işçinin “20 yıldır böyle yapıyoruz” demesini sadece bir inat veya direniş olarak görürse, çok değerli saha bilgisini ıskalamış olur. O 20 yıllık tecrübe, prosedürün neden sahada uygulanamaz olduğuna dair kritik ipuçları barındırır.

Yapılması Gereken: İşveren, işçinin sahadaki bilgisini sadece bir “veri” değil, güvenlik prosedürünü daha iyi hale getirecek “güvenilir bir kaynak” olarak görmelidir. Bu, Kolektif Bilgi Üretimini (collective knowledge production) teşvik eder.

🎯 🎯 🎯
Sonuç – Bilişsel Çapa, İSG Kültürünün Gizli Motorudur

İş Sağlığı ve Güvenliği Kültüründe Bilişsel Çapa Teorisi, bize gösteriyor ki; bir çalışanın baret takıp takmaması, yasal bir zorunluluğa uyup uymamasından ziyade, zihninde güvenliğin ne anlama geldiğine dair yerleşmiş olan inançla doğrudan ilişkilidir.

Eski Çapa (Negatif): Baret takmak denetimden geçmek için yapılır. (İSG profesyonelinin görevi: Zorlamak.)

Yeni Çapa (Pozitif): Baret takmak eve sağ dönmek için yapılır. (İSG profesyonelinin görevi: Kültür oluşturmak.)

İSG profesyonelleri olarak amacımız, sadece kural koymak değil; çalışanların zihnindeki negatif çapaları söken ve yerine güvenliği özgür iradeyle seçmeyi destekleyen pozitif çapaları atan bilişsel mimarlar olmaktır. Güvenlik, ancak bu görünmez bilişsel süreç doğru yönetildiğinde, kağıt üzerinden çıkıp gerçek bir kültür haline gelebilir.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Doğal Yaşayın

Doğal Beslenin

Aklınıza Mukayet Olun

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Sayın okuyucu,

Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT
0 530 568 42 75

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Bu sitede yer alan içerikler yalnızca genel bilgilendirme amacı taşır. Paylaşılan bilgiler, bir hekim muayenesinin, tedavisinin veya profesyonel danışmanlığın yerini tutmaz. Buradaki bilgiler esas alınarak herhangi bir ilaç tedavisine başlanması, mevcut tedavinin değiştirilmesi ya da bırakılması uygun değildir.

Aynı şekilde, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili içerikler, bir iş güvenliği uzmanı, mühendis veya teknik ekip tarafından yapılması gereken değerlendirme ve kararların yerine geçemez. Bu bilgiler temel alınarak saha risk değerlendirmesi yapılması ya da mevcut sistemin değiştirilmesi önerilmez.

Sitede herhangi bir yasa dışı ilan ya da yönlendirme yapılması amacı bulunmamaktadır. İçerikler, sadece farkındalık yaratmak ve bilinçlendirme sağlamak amacıyla sunulmuştur.

⭐️⭐️⭐️

Daha Fazla

Portör Nedir? Portör Uygulamaları ve Mevzuatı

PORTÖR: Hastalık etkeni mikroorganizmayı, kendisinde hastalık belirtileri oluşturmayacak şekilde barındıran ve böylece de bunun çevreye kontrolsüz olarak yayılmasına neden olan taşıyıcı insandır.

İş sağlığı ve Güvenliği – Halk Sağlığı kapsamında oldukça önemli olan bulaşıcı hastalıklar ve hastalıkların bulaşması hususunda en çok bilinen yasal düzenleme Portör Yönetmeliğidir. Maalesef az bilinen ise PORTÖR YÖNETMELİĞİ 11.10.2011. TARİHİNDE İPTAL olduğudur. İlgili hususu Resmi Gazetede görebilirsiniz.( https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/11/20111102M1.htm )

Gelin birlikte portör uygulamalarını ve yasal düzenlemeleri en başından inceleyelim.

Portör uygulamaları hangi mevzuata göre yapılmaktaydı?

1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 126. ve 127. maddelerindeki; ( https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=1593&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=3 )

Madde 126 – Yenilecek ve içilecek şeyler satan veya veren veyahut taharet ve nezafete müteallik sanatlar ifa edenler her üç ayda bir kendilerini muayene ettirerek bir sıhhi rapor almağa mecburdurlar. Bunlardan devrei sirayette frengi ve sâri verem ve cüzzama müptela olanlarla halkın istikrah ve nefretini mucip bir cilt hastalığına duçar olanlar sanatlarını icradan men olunurlar.

Madde 127 – 126’ncı maddede zikrolunan sıhhi muayene meccanen belediye tabipleri tarafından yapılır. Belediye tabipleri bulunmayan yerlerde bu vazife hükümet tabipleri tarafından icra olunur. Mahalli belediyelerince hangi meslek ve sanat erbabının muayeneye tabi olduğu 266’ ncı maddede zikredilen nizamnameye derç olunur.

Hükümlerle, gıda üretim yerleri ve sıhhi müesseselerde çalışanların bulaşıcı hastalık taşıyıcılığı yönünden her 3 ayda bir muayene olma ve sıhhi rapor alma mecburiyeti getirilmiş ve bu sıhhi muayenenin de ücretsiz olarak belediye tabipleri veya hükümet tabipleri tarafından yapılacağı belirtilmiştir.

Portör muayenesine esas Laboratuvar tetkikleri nelerdir?

Portör muayenesi, 3 ayda bir yapılması zorunlu fiziki muayene olup, İşyeri hekimi olan işletmelerde çalışan personelin muayenesi işyeri hekimi tarafından yapılmaktaydı. Bu muayeneyi yapan tabip, gerek gördüğü takdirde portör muayenesine esas Laboratuvar tetkiklerini daha sık talep edebilirdi.

Portör muayenesine esas Laboratuvar tetkikleri (Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 2005/9 sayılı genelgesi gereğince) şunlardı:

1-GAİTA KÜLTÜRÜ ( Salmonella ve Shigella yönünden, en az yılda bir)

2-DIŞKININ MİROSKOPİK İNCELENMESİ ( Entamoeba, histolytica kistleri, giardia lamblia kistleri ve helmint yumurtaları yönünden, en az altı ayda bir)

3-BOĞAZ VE BURUN KÜLTÜRÜ (Staphylococcus aureus yönünden, en az yılda bir)

4-AKCİĞER GRAFİSİ ( Tüberküloz yönünden, en az yılda bir)

5-EL KÜLTÜRÜ (yılda bir)

6-HEPATİT B TARAMASI (3 ayda bir)

İlgili işlerde çalışanlara HEPATİT B AŞISI (isteğe bağlı) programına bağlı aşı uygulaması yapılması çalışanların ve hizmet alanların yararına görüş bildirilmiştir.

Bu tetkiklerin yeni işe başlayanlarda, işe giriş muayenesi ile birlikte, çalışanlarda ise periyodik portör taraması şeklinde yapılması ve sonuçlarına göre etkili bir surveyans sistemi uygulayarak laboratuvarlarda ve kliniklerde tanısı konulup, taşıyıcılık özelliği olan enteropatojenlerle ilgili kaynak ve bulaşma yolları çalışmaları yapılmaktaydı.

Portörlüğü tespit edilenlerin geçici işten uzaklaştırılması veya işyerinde yaptığı işin geçici olarak değiştirilmesi de dâhil olmak üzere hastalık yayılımını engelleyecek tedbirler alınmaktaydı.


Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 25.04.2006 tarih ve 5548 sayılı yazısı.

Bilindiği üzere, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunun 126.maddesi amir hükmüne göre;

**Başta gıda işkolunda çalışanlar olmak üzere,

**Otel,

**Motel,

**Pansiyon gibi konaklama yerleri,

**Bar,

**Gazino gibi eğlence yerleri,

**Berber,

**Kuaför,

**Hamam,

**Sauna,

**Güzellik salonu gibi özel hizmet sunan yerler ile

Beşeri münasebet içeren işkollarında çalışanlar, işe başlamadan önce bulaşıcı hastalıklar taşımadığına dair sağlık raporu almakla yükümlüdür.

Bu yükümlülük kişinin çalıştığı süre içerisinde her üç ayda bir sıhhi muayene olmakla ve istenebilecek tetkikleri yaptırmakla devam etmektedir. Aksi taktirde idari ve adli yaptırımlara maruz kalabilmektedir. Sıhhi muayeneyi destekleyici tetkikler arasında Hepatit B de bulunmaktadır.

Ancak Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünün, ilgideki kayıtlı yazısı ile Hepatit B tetkiklerinin “Özel meslek grupları ve seks işçilerinde yaptırılmasını istenmiştir.

Berber ve kuaför gibi yerlerde çalışanların yanı sıra, güzellik salonu, masaj salonu, hamam, sauna ile eğlence yerlerinde çalışanlar özel meslek mensubu sayılmaktadır.

*** Bu bakımdan söz konusu yerlerde çalışanların radyolojik ve mikrobiyolojik tetkiklerinin yanında Hepatit B taraması da yaptırması gerekmekteydi.***


Portör Muayeneleri ile ilgili Sağlık Muayene Kartları ve ilgili uygulamalar nelerdi?

Sağlık Muayene Kartları kişiye özel kartlar olup, ilgili bölümlerin (adı, soyadı, işyeri adı v.b.) doldurulması ve fotoğrafların yapıştırılması zorunluydu. Personelin eski Sağlık Muayene kartlarının ilgili bölümlerinden (Gaita kültürü, burun-boğaz kültürü, gaitada parazit, akciğer grafisi ve fiziki muayene) en az birinin tamamen dolmuş olması halinde yenisi verilirdi.

Özel sağlık kurum ve kuruluşlarda (özel Laboratuvarlar, özel hastaneler v.b.) yaptırılan Laboratuvar tetkiklerinin onaylanma yetkisi, bu kurum ve kuruluşların (özel Laboratuvarlar, özel hastaneler v.b.) bulunduğu İlçe Sağlık Grup Başkanlığında olup Sağlık Muayene Kartları da onaylamayı yapan İlçe Sağlık Grup Başkanlığından temin edilmekteydi.

Onaylama Sağlı Grup Başkan Yardımcısı tarafından yapılırdı. Onaylamaya, iki nüshalı analiz raporu ve mevcut sağlık muayene kartları ile birlikte gidilmeliydi.

Kamu sağlık kurum ve kuruluşlarında yaptırılan Laboratuvar tetkiklerinin Sağlık Muayene kartlarına işlenmesi ve kart temini işletmenin bulunduğu İlçe Sağlık Grup Başkanlıkları tarafından;

Halk Sağlığı Laboratuvarlarına bizzat başvuru yapılarak analizlerin yaptırılması halinde Laboratuvar tetkiklerinin Sağlık Muayene kartlarına işlenmesi ve kart temini Halk Sağlığı Laboratuvarları tarafından gerçekleştirilmekteydi.

Laboratuvar sonuçlarının Sağlık Muayene Kartlarına işlenmesi için kart sahibi, işletme sahibi, sorumlu müdür, işyeri hekimi veya analizleri yapan özel sağlık kuruluşunun yetkilendirdiği personel onaylama merciine başvurabilmekteydi..

Onaylama yalnızca Sağlık Müdürlüğü’ne ait Sağlık Muayene Kartlarına yapılmaktaydı.

Portör muayenelerine dayanak teşkil eden 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 126’ncı ve 127’nci maddeleri, 2 Kasım 2011 tarihli ve 28103 sayılı mükerrer Resmî Gazete’de yayımlanan 663 sayılı Sağlık Bakanlığının ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 58’inci maddesinin 11’inci fıkrasıyla değiştirilmiş olup portör muayeneleri yerine “hijyen eğitimi” verilmesi hükmü getirilmiştir.

Portör muayeneleri 11/10/2011-KHK/663/58.md ile KALDIRILMIŞTIR. Resmi gazeteyi inceleyebilirsiniz.  (https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/11/20111102M1.htm)

Madde 126- (Değişik madde: 11/10/2011-KHK/663/58.md.) 02/11/2011 tarihli resmi gazetede yayınlanarak uygulamaya konmuştur.

Gıda üretim ve satış yerleri ve toplu tüketim yerleri ile insan bedenine temasın söz konusu olduğu temizlik hizmetlerine yönelik sanatların ifa edildiği iş yeri sahipleri ve bu iş yerlerinin işletenleri, çalışanlarına, hijyen konusunda bu iş yerlerindeki meslek ve faaliyetin gerektirdiği eğitimi vermeye veya çalışanların bu eğitimi almalarını sağlamaya, belirtilen eğitimleri almış kişileri çalıştırmaya, çalışan kişiler ise bu eğitimleri almaya mecburdurlar. Bizzat çalışmaları durumunda, iş yeri sahipleri ve işletenleri de bu fıkra kapsamındadır.

Bulaşıcı bir hastalığı olduğu belgelenenler ile iş yerinin faaliyet ve hizmetlerinden doğrudan yararlananları rahatsız edecek nitelikte ve görünür şekilde açık yara veya cilt hastalığı bulunanlar, bizzat çalışan iş yeri sahipleri ve işletenleri de dâhil olmak üzere, alınacak bir raporla hastalıklarının iyileştiği belgeleninceye kadar, birinci fıkrada belirtilen iş yerlerinde çalışamaz ve çalıştırılamazlar. Çalışanlar, hastalıkları konusunda işverene bilgi vermekle yükümlüdür.

17.12.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan (https://resmigazete.gov.tr/fihrist?tarih=2011-12-17) GIDA HİJYENİ YÖNETMELİĞİ’nin 21. maddesi gıda işkolunda çalışanlar için kaldırılmış olan portör muayenesinin yerini alacak eğitim hususuna açıklık getirmiştir. 

 Eğitim

 MADDE 21 – (1) Gıda işletmecisi,

  1. a) Gıda işinde çalışan personelin yaptıkları işin gerektirdiği gıda hijyeni konularında kontrol edilmelerini ve bilgilendirilmelerini ve/veya eğitilmelerini,
  2. b) Bu Yönetmeliğin 22 nci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen prosedürün geliştirilmesi ve sürdürülmesinden veya iyi uygulama kılavuzlarının uygulanmasından sorumlu olan personelin, tehlike analizi ve kritik kontrol noktaları/HACCP ilkelerinin uygulanması konusunda yeterli eğitimi almalarını, sağlar.

SONUÇ OLARAK; gıda işkolunda çalışanlarına portör muayene şartı Kanun değişikliği ile kaldırılmış olup, portör muayene yerine detaylı ‘HİJYEN VE SANİTASYON’ eğitimi verilmesi şartı getirilmiştir.

Ayrıca:

 20 temmuz 2013 tarih ve 28713 sayı ile Resmi Gazetede ( https://resmigazete.gov.tr/fihrist?tarih=2013-07-20 ) yayınlanan İş yeri hekimleri ve Diğer sağlık personelinin görev, yetki, sorumluluk ve eğitimleri hakkında yönetmelik hükümlerine göre: Çalışanın kişisel özellikleri, işyerinin tehlike sınıfı ve işin niteliği öncelikli olarak göz önünde bulundurularak uluslararası standartlar ile işyerinde yapılan risk değerlendirmesi sonuçları doğrultusunda;

  1. Az tehlikeli sınıftaki işyerlerinde en geç beş yılda bir,
  2. Tehlikeli sınıftaki işyerlerinde en geç üç yılda bir,
  3. Çok tehlikeli sınıftaki işyerlerinde en geç yılda bir,

defa olmak üzere periyodik muayene tekrarlanır. Ancak işyeri hekiminin gerek görmesi halinde bu süreler kısaltılır.

Hükmüne dayanarak işyeri hekimi gerekli gördüğü tahlil ve tetkikleri yaptırmakla ve uygun gördüğü sıklıkla muayenelerini tekrarlamakla sorumlu olmuştur.

Tüm ilgili ve yetkililerin alışkanlık olarak uygulamaları yeni yönetmeliklere göre tekrar düzenlemeleri, ilgili konularda işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarından destek almaları yararlarına olacaktır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

10.11.2024 tarihi itibari ile yürürlükteki kanun ve yönetmeliklerden yararlanılmıştır.

⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

Dr Mustafa KEBAT

Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

Sınırlı Sorumluluk Beyanı:

Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hukuki tavsiye yerini alamaz. Web sitemizdeki yayınlardan yola çıkarak, işlerinizin yürütülmesi, belgelerinizin düzenlenmesi ya da mevcut işleyişinizin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriğinde yer alan bilgilere istinaden profesyonel hukuki yardım almadan hareket edilmesi durumunda meydana gelebilecek zararlardan firmamız sorumlu değildir. Sitemizde kanunların içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.

Daha Fazla