Akciğerler ve Su – Küçük Gençlere
Sınıfta heyecanlı bir uğultu vardı. Çocuklar son derslerde suyun beyin, deri, karaciğer, böbrekler ve gözlerle olan bağlantısını öğrenmişti. Her yeni bölümde suyun nasıl gizli bir kahraman olduğunu keşfetmişlerdi. Şimdi sıra akciğerlere gelmişti. Öğrencilerden bazıları sabırsızlanıyor, bazıları derin nefesler alıyor, bazıları da sanki merakla nefesini tutuyordu.
Hatice öğretmen gülümsedi:
— Sevgili öğrencilerim, bu dersimizde suyun akciğerlerle olan bağını öğreneceğiz. Hazır mısınız?
Sınıf hep bir ağızdan bağırdı:
— Hazııııırız!
Hatice öğretmen ellerini üç kez birbirine vurdu. Tavandan ışık damlacıkları inmeye başladı, sınıf bir anda bulutların içine taşındı. Bulutların arasında kocaman pembe iki balon beliriverdi. Balonların üzerinde incecik damlacıklar parlıyordu. O sırada sihirli profesör göründü. Elinde minik bir hava pompası vardı, gözlüğünü düzeltti ve coşkuyla konuştu:
— İşte sevgili kâşifler! Bugün sizleri akciğerlerinizin içine götüreceğim. Göreceksiniz ki su, burada da sessiz ama muhteşem bir kahraman!
Çocuklar heyecanla bakıştı. Her biri sorular sormaya hazırlanıyordu. Bu ders profesör, herkesin sırayla eşit şekilde konuşmasını istedi.
— Hazırsanız başlayalım! — dedi profesör. — Kim ilk soruyu sormak ister?
Zehra elini kaldırdı:
— Profesör, akciğerlerimiz neden suya ihtiyaç duyar ki? Akciğerler havayla çalışıyor, suyla değil, değil mi?
Profesör gözlüğünü düzeltti:
— Harika soru Zehra! Akciğerler gerçekten havayla çalışıyor. Ama akciğerin içinde milyonlarca minik hava keseciği var. Onlara “alveol” denir. Bu keseciklerin iç yüzeyi çok ince bir sıvı tabakayla kaplıdır. O sıvının büyük kısmı sudur. Bu su tabakası sayesinde oksijen havadan kana geçebilir. Eğer bu su olmasa, oksijenin geçişi çok zor olurdu.
Tibet merakla öne eğildi:
— Yani alveollerde hep su mu var? Orası baloncuk gibi değil mi? Suyun orada ne işi var?
Profesör parmağıyla havaya bir daire çizdi. Önlerinde dev bir alveol modeli belirdi. İçinde incecik su damlaları vardı.
— Bak Tibet, alveol balon gibidir ama iç yüzeyinde “surfaktan” denen özel bir sıvı vardır. Bu surfaktan su ve yağın karışımından oluşur. Görevi balonun sönmesini engellemektir. Yani her nefes alış verişte akciğerlerin çökmesini su önler
Asya Naz parmağını kaldırdı:
— Surfaktan dediniz, o tam olarak ne işe yarıyor?
Profesör açıkladı:
— Surfaktan, yüzey gerilimini azaltır. Yüzey gerilimi, suyun damla halinde kalmasını sağlayan kuvvettir. Eğer alveollerde sadece saf su olsaydı, bu yüzey gerilimi onları kapatırdı. Ama surfaktan bunu azaltır, böylece alveoller açık kalır. Yani su ve surfaktan birlikte yaşam demektir.
Atlas gözlerini büyüttü:
— Yani su olmazsa nefes alamayız mı?
— Doğru Atlas! — dedi profesör. — Su olmazsa alveoller çalışmaz. Oksijen kana geçemez, karbondioksit dışarı atılamaz. Su, oksijenin çözünmesini sağlar. Tıpkı balıkların suda nefes alması gibi, bizim de oksijenimiz önce suya çözünür, sonra kana geçer.
Elif düşündü:
— Profesör, o zaman suyun içinde oksijen çözünüyor diyorsunuz. Peki bu oksijen nasıl kana giriyor?
Profesör heyecanla cevapladı:
— Çok güzel soru Elif! Alveol duvarı çok incedir. Sadece bir hücre kalınlığındadır. Oksijen, bu ince zarın öbür tarafındaki kana geçer. Ama bu geçiş için su şarttır. Çünkü oksijen önce alveoldeki su tabakasında çözünür, sonra kılcal damara geçer.
Eylül merakla:
— Peki karbondioksit de aynı şekilde mi çıkıyor?
Profesör başını salladı:
— Evet Eylül. Karbondioksit de kandan alveole geçmek için önce suya çözünür. Sonra havaya karışır. Su burada iki yönlü bir kapı gibidir. Oksijeni içeri, karbondioksiti dışarı geçirir.
Ege heyecanla öne atıldı:
— Profesör, biz bazen koşunca nefes nefese kalıyoruz. O zaman su da mı daha çok çalışıyor?
Profesör gülümsedi:
— Çok doğru Ege! Koşarken kasların daha çok oksijene ihtiyacı olur. Akciğerler daha hızlı çalışır, su tabakası da daha çok oksijen taşır. Eğer yeterince su içmezsen, bu sistem zorlanır. İşte o yüzden spor yaparken su içmek çok önemlidir.
Defne Yaz düşündü:
— Yani susuz kalınca nefes almak zorlaşır mı?
— Evet Defne Yaz. — dedi Profesör. — Susuz kalınca alveollerdeki su tabakası azalır. Bu da oksijenin çözünmesini zorlaştırır. İnsan kendini yorgun ve halsiz hisseder çünkü hücrelere oksijen gitmez.
Kıvanç parmağını kaldırdı:
— Profesör, ben bazen hastayken hırıltılı nefes alıyorum. Bunun suyla ilgisi var mı?
Profesör açıkladı:
— Harika bir gözlem Kıvanç! Hırıltı genellikle akciğerlerdeki mukus yüzünden olur. Mukus da suyun yoğun bir formudur. Normalde mukus tozları ve mikropları yakalar. Ama fazla olursa yolları tıkar ve nefes zorlaşır. Su içmek mukusu inceltir, daha kolay atılmasını sağlar.
Mercan merakla:
— Mukus neden hep var peki? Hiç olmasa daha iyi değil mi?
— Güzel soru Mercan. — dedi Profesör. — Mukus aslında çok yararlıdır. Havadaki mikropları ve tozları yakalayıp dışarı atar. Onun içinde antikorlar ve savunma hücreleri vardır. Ama evet, fazla olunca sorun yaratır. İşte burada suyun görevi çok önemlidir. Mukusu inceltir, böylece tıkanıklık yapmaz.
Ali düşündü:
— Profesör, astım hastaları nefes almakta zorlanıyor. Bu da suyla ilgili mi?
Profesör ciddi bir sesle açıkladı:
— Astımda hava yolları daralır ve mukus artar. Su burada da yardımcıdır çünkü mukusu inceltir. Ama asıl sorun kasların kasılmasıdır. Yine de bol su içmek akciğerlerin daha rahat çalışmasını sağlar.
Nilda merakla:
— Profesör, ciğerlerimizin % kaçı sudan oluşuyor?
— Harika soru Nilda! — dedi profesör. — Akciğer dokusunun yaklaşık %80’i sudur. Çünkü her hücrenin içinde su var. Ayrıca alveollerin ve kılcal damarların yüzeyleri de hep suyla kaplıdır.
Çınar heyecanla:
— Yani nefes alıp verirken aslında suyun içinde mi oluyoruz?
Profesör güldü:
— Çok güzel benzetme Çınar! Evet, nefesin her aşamasında su rol oynar. Hatta nefes verirken ağzımızdan çıkan buharı görüyorsunuz ya, işte o akciğerlerinizden çıkan suyun ta kendisidir.
Ela düşündü:
— Demek ki nefes verirken de su kaybediyoruz. O yüzden su içmemiz şart, değil mi?
— Aynen öyle Ela! — dedi Profesör. — Günde yaklaşık yarım litre suyu sadece nefesimizle kaybediyoruz. İşte o yüzden susamasak bile su içmek gerekli.
Yaman elini kaldırdı:
— Profesör, peki çok su içersek akciğerlerimiz daha mı güçlü olur?
Profesör gülerek:
— Çok güzel düşünce Yaman. Aşırı su içmek zararlı olabilir, ama yeterli su akciğerlerin çok daha iyi çalışmasını sağlar. Yani denge çok önemli.
Defne Ebrar merakla:
— Profesör, bazen hasta olduğumuzda balgam oluyor. O da suyun bir türü mü?
— Evet Defne Ebrar. — dedi Profesör. — Balgam mukusun yoğunlaşmış halidir. İçinde su, proteinler ve bağışıklık hücreleri vardır. Su olmasa balgam taş gibi olurdu. Su sayesinde daha yumuşak ve atılması kolaydır.
Can heyecanla:
— Peki Profesör, akciğerlerde su azalınca sesimiz de değişir mi?
— Harika gözlem Can! — dedi Profesör. — Evet, su azaldığında ses telleri de kurur. Boğaz ve akciğerler nemli olmazsa ses kısılır. Bu yüzden şarkıcılar konserden önce çok su içer.
Mila parmağını kaldırdı:
— Profesör, anne karnındaki bebekler nasıl nefes alıyor? Onların akciğerlerinde su mu var?
Profesör gülümsedi:
— Çok güzel soru Mila! Anne karnındaki bebeklerin akciğerleri amniyon sıvısıyla doludur. O sıvı da sudur. Doğumdan sonra bebek ilk nefesini alırken akciğerlerindeki su boşalır ve hava dolar. İşte o ilk ağlama aslında hayatın başladığını gösterir.
Aziz derin bir nefes aldı:
— Profesör, bazen koşarken ciğerlerim yanıyor gibi oluyor. Bunun nedeni ne?
Profesör açıkladı:
— O his, aslında akciğerlerdeki suyun daha hızlı buharlaşmasından kaynaklanır. Koşarken daha fazla hava girip çıkar, su tabakası hızla kurur. Bu yüzden koşucular su içmeye dikkat eder.
Profesör bütün çocuklara bakarak sözlerini toparladı:
— Sevgili öğrenciler, gördüğünüz gibi akciğerlerimizde su, oksijenin çözünmesini sağlar, alveollerin çökmesini engeller, mukusu inceltir, sesi korur ve nefesimizi dengeler. Her nefes aslında suyun bir mucizesidir.
Hatice öğretmen gülümseyerek ekledi:
— Bugün hepiniz harika sorular sordunuz. Artık biliyorsunuz ki su sadece susuzluğu gidermek için değil, nefes almak için de şarttır.
Çocuklar hep bir ağızdan bağırdı:
— Su içmek nefes almak kadar önemli!
Bulutlar arasındaki pembe balonlar yavaşça kayboldu. Sihirli profesör şapkasını salladı, sınıf eski haline döndü. Ama çocukların gözlerinde yeni bir merak ışığı yanmıştı.
Dr. Mustafa KEBAT
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Sayın okuyucu,
Yukarıda yer alan hikaye firmalarımız Tetkik OSGB – Tetkik Danışmanlık tarafından sosyal sorumluluğumuz olan çocuklarımızı bilgilendirmek, okumaya, çalışmaya, doğal hayata heveslendirmek ülkemize ve geleceğimize yararlı bireyler olabilmelerine katkı sağlamak maksadı ile yayınlanmıştır.
Dr Mustafa KEBAT
Aşağıdaki linkten yazımızda yer alan konu hakkında sorularınızı ve görüşlerinizi, merak ettiğiniz ve yazılarımıza konu olmasını istediğiniz hususları iletebilirsiniz. Varsa hatalarımızı bildirmeniz daha faydalı olmamıza desteğiniz bizim için çok değerli.
Bilginin paylaştıkça çoğalacağı düşüncesi ve sizlere daha iyi hizmet verme azmi ile her gün daha da iyiye ilerlemede bizlere yorumlarınız ve katkılarınız ile yardımcı olursanız çok seviniriz. https://g.page/r/CTHRtqI0z0gjEAE/review
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Doğal Yaşayın
Doğal Beslenin
Aklınıza Mukayet Olun
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Dr Mustafa KEBAT
Tetkik OSGB İş Sağlığı ve Eğitim Koordinatörü

